Muhatabınız anlamasa da bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edersiniz.
Aynı, Mustafa Karaman’ın başkanlığındaki Kalite Birliği Derneği’nin ‘Milli Eğitim’de Kalite dersi olmalı’ konusundaki ısrarı, bizim de ‘milli eğitim’ konusundaki hassasiyetimiz gibi…
Hep birlikte bıkmadan, usanmadan milli eğitime kalite gelsin istiyoruz.
Anlamak istemeyenlere anlaşılır olmak için sarf edilen çabalar, bazen ‘boşa mı kürek çekiyoruz’ düşüncesine sürüklese de hafif bir silkinmeyle, doğru bildiğimiz yolda ısrarla yürümeye devam.
Milli eğitim konusu, her geçen yıl ‘çürüyen, köhneleşen’ bir hal almaya başladı.
Bu anlamda ülkenin en temel sorunudur bana göre.
Müfredat değiştikçe; bilgisizleşen, kalitesizleşen geleceğimize şahit olmak korkutucu!
Daha birkaç ay önce;
Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin önderliğinde, ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ adı altında yeni müfredat programı açıklandı.
Ne hazindir ki eğitim müfredatımızın kalitesinin artmasını beklerken yeni bir hayal kırıklığı oldu!
Hatta yine SözBursa’da konuya yönelik bir yazı kaleme alarak “eğitimde tehlike çanları çalıyor” dedim.
Ama toplum olarak itiraz edilmesi gereken konularda maalesef bilinç düzeyimiz çok kötü.
Öncelikle ‘milli eğitim’ konusunu gündeminden hiç düşürmeyen Kalite Birliği Derneği’nin (KALBİR), uzun süredir müfredata ‘Kalite’ dersi konulması talebinden bahsetmek gerekiyor.
Millî Eğitim Bakanlığı’na düzenli olarak yazılar yazarak bu konudaki taleplerini defalarca yineleyen KALBİR Başkanı Mustafa Karaman, yeni maarif modelinden sonra da yolundan dönmedi.
Burada bir hatırlatma olması açısından;
2022’de kendilerinin Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderdikleri talep yazısına istinaden yine bir yazımda konuyu gündeme taşımış ve “KALBİR Başkanı Mustafa Karaman’ın imzasını taşıyan 18 Temmuz 2022 tarihli yazıda, bilgili, bilinçli, haklarını bilen, hakkını arayan bir neslin yetiştirilebilmesi için ilköğretim kurumlarında ‘kalite’nin zorunlu ders olarak okutulması çağrısını yaptıklarını” aktarmıştım.
Millî Eğitim Bakanlığı’na bu çağrı tam 16 kez yapıldı KALBİR tarafından.
Yazıyla bir, rakamla 1 kez cevap geldi bakanlıktan…
Tabi ki olumsuz…
Şimdi gel de başka bir hatırlatma yapma!
2023’ün son günlerinde Bakan Yusuf Tekin cemaat ve tarikatlarla yapılan protokollere yönelik kendisine yöneltilen soruya, “Siz bunlara 'cemaat ya da tarikat' diyorsunuz, kodluyorsunuz, biz öyle bir şey yapmıyoruz, biz STK'lerle protokol yapıyoruz" diyerek cevap verdi.
Sayın Bakan’ın dediği şekilde STK olmayınca, ‘KALBİR’ olmanız yeterli olmuyor demek ki Sayın Karaman.
Bu arada KALBİR;
Bursa’nın Nilüfer ilçesindeki 70 devlet okulunda kalite çalışmaları yaparak,
35 devlet okulunun TS EN ISO 9001 Yönetim Sistemleri Belgesi’ni TSE'den almalarını sağladı.
50 öğretmene, uluslararası geçerliliği olan ‘Yönetim Sistemleri’ eğitimi verdi. Yaklaşık 3 bin veliye "Bilinçli Tüketici" semineri, yaklaşık 25 bin öğrenciye "Temel Kalite" konferansı, yaklaşık 100 bin öğrenciye sertifikalı "Hijyen-El Yıkama" eğitimi verdi.
Yaklaşık 25 bin öğrenciye "Önce Kalite" adlı tiyatro oyununu izlettirildi.
Tüm bu eğitimlerden herhangi bir ücret alınmadı.
Aslında, KALBİR’in MillÎ Eğitim Bakanlığı’na yapmış olduğu ‘Kalite dersinin zorunlu olarak okutulması’ çağrısı hiç de mesnetsiz değil!
1998’de, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile Millî Eğitim Bakanlığı’nın işbirliğiyle ilk, orta, lise ve dengi okullarda ‘Standardizasyon ve Kalite Dersi’ seçmeli ders olarak okutuluyordu.
Bakın dönemin TSE Genel Sekreteri Rüstem Aksoy’un Standard Dergisi’nin Mayıs 1998 tarihli sayısında yer alan açıklamasından bir bölümü:
“1998-1999 öğretim yılında seçtirilerek okutulan dersin, teknolojik gelişme ve ekonomimizin büyümesi konusunda fevkalade önem arz etmektedir… Standardizasyon ve kalite eğitimi, gelişen ve değişen şartlarda ülkemiz ve insanlarımız açısından çok önemli bir olaydır… Geleceğimizin biricik teminatı olan gençlerimize iyi bir üretici, iyi bir tüketici olabilmenin bilincini vermek zorundayız…”
Evet bugün de bu bilinci vermek zorundayız.
Çünkü tüm bunların temelinde ‘kamusal yarar kaygısı’ var.
Acaba;
Bakanlığın yapılan bu çağrıya kulaklarını tıkamasının nedeni; ‘Küresel çapta dönmeye başlayan ve de eğitimi merdiven altı özel kurumlara terk eden Neoliberal çarkın’ etkisinden mi kaynaklı?
Meşalesi ABD’den yakılan neoliberalizmin milli eğitimden kamu sağlığına, kamu yararına ne varsa hepsini tasfiye etme, piyasalaştırma niyeti tüm çıplaklığıyla ortadayken…
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Asuman Kurt ÖGE
Eğitime ‘Kalite’ gelmek zorunda
Öyle konular vardır ki;
Muhatabınız anlamasa da bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edersiniz.
Aynı, Mustafa Karaman’ın başkanlığındaki Kalite Birliği Derneği’nin ‘Milli Eğitim’de Kalite dersi olmalı’ konusundaki ısrarı, bizim de ‘milli eğitim’ konusundaki hassasiyetimiz gibi…
Hep birlikte bıkmadan, usanmadan milli eğitime kalite gelsin istiyoruz.
Anlamak istemeyenlere anlaşılır olmak için sarf edilen çabalar, bazen ‘boşa mı kürek çekiyoruz’ düşüncesine sürüklese de hafif bir silkinmeyle, doğru bildiğimiz yolda ısrarla yürümeye devam.
Milli eğitim konusu, her geçen yıl ‘çürüyen, köhneleşen’ bir hal almaya başladı.
Bu anlamda ülkenin en temel sorunudur bana göre.
Müfredat değiştikçe; bilgisizleşen, kalitesizleşen geleceğimize şahit olmak korkutucu!
Daha birkaç ay önce;
Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin önderliğinde, ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ adı altında yeni müfredat programı açıklandı.
Ne hazindir ki eğitim müfredatımızın kalitesinin artmasını beklerken yeni bir hayal kırıklığı oldu!
Hatta yine SözBursa’da konuya yönelik bir yazı kaleme alarak “eğitimde tehlike çanları çalıyor” dedim.
Ama toplum olarak itiraz edilmesi gereken konularda maalesef bilinç düzeyimiz çok kötü.
‘Nato kafa, nato mermer!’
Külliyen, evimizdeki sıcacık koltuklarımıza gömülerek, uyuklamayı seviyoruz!
Öncelikle ‘milli eğitim’ konusunu gündeminden hiç düşürmeyen Kalite Birliği Derneği’nin (KALBİR), uzun süredir müfredata ‘Kalite’ dersi konulması talebinden bahsetmek gerekiyor.
Millî Eğitim Bakanlığı’na düzenli olarak yazılar yazarak bu konudaki taleplerini defalarca yineleyen KALBİR Başkanı Mustafa Karaman, yeni maarif modelinden sonra da yolundan dönmedi.
Burada bir hatırlatma olması açısından;
2022’de kendilerinin Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderdikleri talep yazısına istinaden yine bir yazımda konuyu gündeme taşımış ve “KALBİR Başkanı Mustafa Karaman’ın imzasını taşıyan 18 Temmuz 2022 tarihli yazıda, bilgili, bilinçli, haklarını bilen, hakkını arayan bir neslin yetiştirilebilmesi için ilköğretim kurumlarında ‘kalite’nin zorunlu ders olarak okutulması çağrısını yaptıklarını” aktarmıştım.
Millî Eğitim Bakanlığı’na bu çağrı tam 16 kez yapıldı KALBİR tarafından.
Yazıyla bir, rakamla 1 kez cevap geldi bakanlıktan…
Tabi ki olumsuz…
Şimdi gel de başka bir hatırlatma yapma!
2023’ün son günlerinde Bakan Yusuf Tekin cemaat ve tarikatlarla yapılan protokollere yönelik kendisine yöneltilen soruya, “Siz bunlara 'cemaat ya da tarikat' diyorsunuz, kodluyorsunuz, biz öyle bir şey yapmıyoruz, biz STK'lerle protokol yapıyoruz" diyerek cevap verdi.
Sayın Bakan’ın dediği şekilde STK olmayınca, ‘KALBİR’ olmanız yeterli olmuyor demek ki Sayın Karaman.
Bu arada KALBİR;
Bursa’nın Nilüfer ilçesindeki 70 devlet okulunda kalite çalışmaları yaparak,
35 devlet okulunun TS EN ISO 9001 Yönetim Sistemleri Belgesi’ni TSE'den almalarını sağladı.
50 öğretmene, uluslararası geçerliliği olan ‘Yönetim Sistemleri’ eğitimi verdi. Yaklaşık 3 bin veliye "Bilinçli Tüketici" semineri, yaklaşık 25 bin öğrenciye "Temel Kalite" konferansı, yaklaşık 100 bin öğrenciye sertifikalı "Hijyen-El Yıkama" eğitimi verdi.
Yaklaşık 25 bin öğrenciye "Önce Kalite" adlı tiyatro oyununu izlettirildi.
Tüm bu eğitimlerden herhangi bir ücret alınmadı.
Aslında, KALBİR’in MillÎ Eğitim Bakanlığı’na yapmış olduğu ‘Kalite dersinin zorunlu olarak okutulması’ çağrısı hiç de mesnetsiz değil!
1998’de, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile Millî Eğitim Bakanlığı’nın işbirliğiyle ilk, orta, lise ve dengi okullarda ‘Standardizasyon ve Kalite Dersi’ seçmeli ders olarak okutuluyordu.
Bakın dönemin TSE Genel Sekreteri Rüstem Aksoy’un Standard Dergisi’nin Mayıs 1998 tarihli sayısında yer alan açıklamasından bir bölümü:
“1998-1999 öğretim yılında seçtirilerek okutulan dersin, teknolojik gelişme ve ekonomimizin büyümesi konusunda fevkalade önem arz etmektedir… Standardizasyon ve kalite eğitimi, gelişen ve değişen şartlarda ülkemiz ve insanlarımız açısından çok önemli bir olaydır… Geleceğimizin biricik teminatı olan gençlerimize iyi bir üretici, iyi bir tüketici olabilmenin bilincini vermek zorundayız…”
Evet bugün de bu bilinci vermek zorundayız.
Çünkü tüm bunların temelinde ‘kamusal yarar kaygısı’ var.
Acaba;
Bakanlığın yapılan bu çağrıya kulaklarını tıkamasının nedeni; ‘Küresel çapta dönmeye başlayan ve de eğitimi merdiven altı özel kurumlara terk eden Neoliberal çarkın’ etkisinden mi kaynaklı?
Meşalesi ABD’den yakılan neoliberalizmin milli eğitimden kamu sağlığına, kamu yararına ne varsa hepsini tasfiye etme, piyasalaştırma niyeti tüm çıplaklığıyla ortadayken…