Çelik’ten ABD Kongresinde konuşan Netanyahu’ya tepki
Çelik’ten ABD Kongresinde konuşan Netanyahu’ya tepki
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Amerika Kongresinde konuşmasına ilişkin AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Amerika'ya dönük sözleri olsun, başka devletlere dönük sözleri olsun, yerli yersiz orada bulunanların ayağa kalkarak alkışlaması aslında topyekûn bir akıl dışılığın herkesi nasıl sardığını gösteriyor” dedi.
Haber Giriş Tarihi: 25.07.2024 16:55
Haber Güncellenme Tarihi: 25.07.2024 16:55
Kaynak:
İHA
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezinde bazı gazetecilere açıklamalarda bulundu. Çelik, dün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Amerikan Kongresi’ndeki konuşmasını dinlediklerini maalesef belki de insanlık tarihinin en trajik görüntülerinden bir kısmına rastladıklarını belirtti. Aslında hesap sorulması gereken, kınanması gereken, lanetlenmesi gereken işlere imza atan Netanyahu, Amerikan Kongresi'nde defalarca alkışlandığını ifade eden Çelik, “Bu ayakta alkışlama meselesiyle ilgili birkaç gün önce yaptığım basın toplantısında şunu demiştim, bir öngörüde bulunarak, ‘Netanyahu Amerikan Kongresi'ne gittiği zaman büyük bir ihtimalle ayakta alkışlanacak ve aslında her ayakta alkışlama insanlık değerlerinin ayaklar altına alınması anlamına gelecek’ diye ve bu aynen gerçekleşti. Üstelik söylediği hangi söz olursa olsun, Amerika'ya dönük sözleri olsun, başka devletlere dönük sözleri olsun, yerli yersiz orada bulunanların ayağa kalkarak alkışlaması aslında topyekûn bir akıl dışılığın herkesin nasıl sardığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
“Netanyahu’nun bu şekilde alkışlanıyor olması, insan haklarının da, uluslararası hukuk düzeninin de, hak ve hürriyetler düzeninin de bir kongrede, bir parlamentoda tamamen ayaklar altına alınması anlamına geliyor”
En şaşırtıcı olanın ise Netanyahu’yu kongre üyelerinin ayakta alkışlaması olduğunu belirten Çelik, “Bir diğeri de tabii doğrudan bir yabancı ülkenin başbakanı Amerikan Kongresi'nde üniversitelerde protestoda bulunan Amerikan vatandaşlarını, akademisyenleri, öğretim üyelerini aşağılayan ifadeler kullanıyor ve bunlar da ayakta alkışlanıyor. Gerçekten bütün uluslararası kurumların yaptığı işin son derece insanlık dışı bir iş olduğunu, insanlık dışı bir siyaseti ve insanlık dışı eylemleri yürüten kabinenin başında olduğunu ifade ettiği Netanyahu’nun bu şekilde alkışlanıyor olması, insan haklarının da, uluslararası hukuk düzeninin de, hak ve hürriyetler düzeninin de bir kongrede, bir parlamentoda tamamen ayaklar altına alınması anlamına geliyor” şeklinde konuştu.
“Yardımları engelleyen de, yardımların Gazze'deki kadınlara, çocuklara ulaşmasını engelleyen de Netanyahu hükümetidir”
Bir gazeteciden Netanyahu’nun ‘Filistin’e giden yardımların Hamas’ı engellediği’ iddiasına ilişkin gelen soruya Çelik, “Şimdi tabii konuşmasında en çarpıcı taraf, yani en üzücü taraf, en trajik olan taraf, bu yaptığı katliamları fütursuzca savunması ve bu savunma karşısında da alkış alması. Ama tabii konuşmanın içeriğine baktığımızda birçok yalanı da net bir şekilde ifade ettiğini görüyoruz. Bunlardan bir tanesi budur. Mesela bütün uluslararası kurumlar Gazze'deki çocukların açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu, Gazze halkına gitmesi gereken yardımların İsrail hükümeti tarafından Netanyahu'nun emriyle engellendiğini ifade ederken, Netanyahu çıkıyor, ‘yardımları biz engellemiyoruz, bunları Hamas alıyor’ diyor. Halbuki oradaki uluslararası kurumlar ve herkes bunun yalan olduğunu net bir şekilde ifade ediyor. Yardımları engelleyen de, yardımların Gazze'deki kadınlara, çocuklara ulaşmasını engelleyen de Netanyahu hükümetidir” açıklamalarında bulundu.
ABD kongresinde konuşan Netanyahu’nun 7 Ekim’de yaşanan olayları 11 Eylül’e benzetmesi hakkında gelen soruya Çelik, “Birkaç tane bu şekilde benzerlik kurmaya çalışıyor. Bir tanesi şu. 7 Ekim'de 11 Eylül'ü yan yana zikrederek, Amerikan halkının hafızasındaki en trajik olaylardan bir tanesiyle kendi bölgesindeki olayları özelleştirerek aslında kendi katliamlarını örtbas etmek istiyor. Orada dikkat ederseniz bir başka şey daha yapıyor. Diyor ki ‘biz batı medeniyetini bu topraklarda savunuyoruz. Bizim zaferimiz sizin zaferinizdir. Biz kazanırsak siz de kazanırsınız.’ gibisinden bir cümle kuruyor. Şimdi bu şu demek. O kongreye ayak bile basmaması, parlamenter değerlerle tamamen çatışan bir zihniyet yapısıyla, bir soykırımcı siyasetle etiketlenmesi gereken birisi, bu şekilde benzerliklerle aslında kendisini batı medeniyetinin işte Orta Doğu bölgesindeki öncüsü gibi göstererek katliamları örtmeye çalışıyor. Ama burada dikkat edilmesi gereken şey şu, bu şekilde bir savunu Batı medeniyeti için bir gurur kaynağı değil, tam tersine Batı medeniyetine dönük bir aşağılamadır. Yani eğer Batı medeniyetinin değerleri bu tip soykırım faaliyetleriyle, bu tip katliamlarla beraber anılacaksa bu Batı medeniyeti için büyük bir sorundur. Aslında kendi katliamlarıyla Netanyahu Batı medeniyetini yan yana getirerek Batı medeniyetine dönük de katliamcı bir saldırıda bulunmuş oluyor. Ama orada bulunanlar bunu idrak edecek durumda olmadığı için bunu ayağa kalkarak alkışlıyorlar. Esas mesele şu, ben bu katliamları Netanyahu bu şekilde söylüyor. Diyor ki bu katliamları ‘Batı medeniyeti adına yapıyoruz. Bu katliamları sizlerin kazanmanız için yapıyoruz’ diyor. Dolayısıyla kendisinin yürüttüğü katliam siyasetini bütün bir Batı medeniyetinin sorumluluğu altına sokmak istiyor. Aslında buna karşı çıkması gereken Batı medeniyeti konusundaki değerleri savunması gerekenler buna karşı çıkmıyor da bunu alkışlıyorlarsa o zaman Batı medeniyetini soykırımcı bir siyasetle yan yana getirme gibi bir yanlış içerisine düşmüş oluyorlar” cevap verdi.
ABD'deki Filistin destekçisi göstericileri için ‘Resmi olarak İran için kullanışlı ahmaklara dönüşmüş durumdasınız’ O sözler hakkında neler söyleyeceksiniz? sorusuna Çelik, “Mesela Amerikan üniversitelerinde Amerikan vatandaşı olan akademisyenler, öğrenciler bu katliamları protesto ettikleri için çeşitli baskılarla karşı karşıya geldiler. Öğretim üyeleri istifa etmek zorunda kaldı. Rektörler değiştirildi belli bir baskı kampanyasıyla ve aslında bu akademik özgürlüğe vurulan büyük bir darbe olarak geçti. Şimdi burada bir başka devletin başındaki bir başbakan Netanyahu geliyor Amerikan Kongresinde Amerikan vatandaşlarını aşağılayan sözler kullanıyor. Amerikan vatandaşlarına hakaret eden sözler kullanıyor. ‘Onlar için kullanışlı aptallar’ diyor. İnsanlık değerlerini savunanlara, katliamlara karşı çıkanlara kullanışlı aptallar gibi bir ifade kullanıyor ve bunun karşısında da Amerikan halkının temsilcisi olan kongre üyelerinin bazıları kalkıyor bunu ayakta alkışlıyor. İşte bu esasında Amerikan demokrasisi açısından bir kırılma noktasıdır. Amerikan demokrasisi açısından savunulamaz bir durumdur. Amerikan demokrasinin değerlerine zarar veren bir durumdur. Bir başkasının gelip Amerikan kongresinde Amerikan vatandaşlarını bu şekilde aşağılayan cümleler kullanması, protesto edilmesi gereken bir durumken bunun ayakta alkışlanması onu alkışlayan kongre üyelerinin Amerikan halkına dönük sorumluluklar açısından da bir problem teşkil ettiğini gösteriyor. Dolayısıyla burada bu katliam siyasetini biz kazanırsak batı medeniyeti kazanır gibisinden bir cümleyle savunuyor olması aslında topyekun batı medeniyetinin değerlerini savunanların karşı çıkması gereken bir şey” şeklinde cevap verdi.
Netanyahu, ‘bu yeni ittifakın İbrahim Anlaşmaları'nın doğal bir uzantısı olacağını ve buna İbrahim İttifakı denmesi gerektiğini’ gelen soruya Çelik, “Netanyahu'nun yapmaya çalıştığı şeyin buradaki katliam siyasetini örtbas etmek için savaşı bölgesel hale getirmek olduğunu görüyoruz. Orada ifade ettiği bir ‘Orta Doğu NATO'su gibi bir yapı kuralım’ dediği şey esasında İsrail saldırganlığına Netanyahu hükümetinin soykırımcı siyasetine yeni paydaşlar bulma arayışı. Yani ‘Orta Doğu NATO'su kuralım’ diyerekten söylemek istediği şey Orta Doğu'da yaşayan herkesin güvenliğini sağlayacak bir ortak savunma ittifakından bahsetmiyor. Tam tersine kendi soykırımcı siyasetine bir güvenlik şemsiyesi oluşturma şeklinde bir girişimde bulunmaktan bahsediyor. Bugün esasında şunu da görmek gerekir. Netanyahu'nun yürüttüğü bu faaliyet herhangi bir şekilde İsrail'in güvenliğini sağlamaya dönük bir faaliyetle değildir. Bölgedeki dünkü konuşmasında bölgedeki hemen hemen herkesi karşısına alarak herkesi karşısına alarak İsrail'in güvenliğini daha da tehlikeye atan bir yaklaşım içerisinde olduğunu gösterdi. En başta İsrail'in güvenliği için bu İsrail'in savunma hakkı var diye bu eylemleri savunma yaklaşımına girişmişti. Ama şimdi savunma hakkı denilen şeyin herhangi bir savunma olmadığını, savunma hakkının herhangi bir şekilde katliamı içermemesi gerektiğini, savunma hakkının asla soykırıma cevaz vermediğini bütün dünya görmüş oldu. Bundan sonra yapmaya çalıştığı şey kendi sıkışmışlığını, bu katliam siyasetini savunma noktasında bir bölgesel çatışma haline dönüştürmeye çalışıyor. Burada da işte bu bahsettiği Orta Doğu NATO'su ya da İbrahim İttifakı diyerek yapmaya çalıştığı şey kendi katliam siyasetine acaba bir güvenlik şemsiyesi oluşturabilir miyim arayışıdır. Ama bunların hiçbiri çalışmaz. Değerlere dayanmayan, değerlerin bu şekilde ayaklar altına alındığı bir dünyada hiç kimsenin yan yana duracağı bir zemin kalmaz. Bu yan yana duracağı zemin kalmadığında da gücü ele geçiren bir diğeriyle çatışmanın yolunu arar. Bugünün dünyasında da asimetrik tehditlerle birlikte düşünüldüğünde bu çok daha büyük sıkıntılara yol açar” açıklamalarında bulundu.
“Türkiye'deki bütün kurumlar, bütün anayasal kurumlar bu yasalara tabi ve bu şekilde mükellefiyetlerini yerine getirmek zorundalar”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in Sosyal Güvenlik Kurumu'na olan bilim borçlarına ilişkin bir açıklaması oldu. Bunun tek bir amacı var. ‘Belediye başkanlığının elini kolunu bağlamak, hizmeti aksatmaktır’ sözlerine ilişkin gelen soruya Çelik, “Şimdi tabii bu şekildeki bir açıklama aslında mükellefiyetten kaçma açıklaması. Türkiye'deki bütün kurumlar, bütün anayasal kurumlar bu yasalara tabi ve bu şekilde mükellefiyetlerini yerine getirmek zorundalar. Belediyeler hizmet yapacaksa yapar. Ama şimdiye kadar görülen o ki bu hizmetlerden kaçınma şeklinde bir tutum ortaya koydular ve şimdi de buna yeni bir bahane üretilmiş oluyor” açıklamalarında bulundu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Çelik’ten ABD Kongresinde konuşan Netanyahu’ya tepki
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Amerika Kongresinde konuşmasına ilişkin AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Amerika'ya dönük sözleri olsun, başka devletlere dönük sözleri olsun, yerli yersiz orada bulunanların ayağa kalkarak alkışlaması aslında topyekûn bir akıl dışılığın herkesi nasıl sardığını gösteriyor” dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezinde bazı gazetecilere açıklamalarda bulundu. Çelik, dün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Amerikan Kongresi’ndeki konuşmasını dinlediklerini maalesef belki de insanlık tarihinin en trajik görüntülerinden bir kısmına rastladıklarını belirtti. Aslında hesap sorulması gereken, kınanması gereken, lanetlenmesi gereken işlere imza atan Netanyahu, Amerikan Kongresi'nde defalarca alkışlandığını ifade eden Çelik, “Bu ayakta alkışlama meselesiyle ilgili birkaç gün önce yaptığım basın toplantısında şunu demiştim, bir öngörüde bulunarak, ‘Netanyahu Amerikan Kongresi'ne gittiği zaman büyük bir ihtimalle ayakta alkışlanacak ve aslında her ayakta alkışlama insanlık değerlerinin ayaklar altına alınması anlamına gelecek’ diye ve bu aynen gerçekleşti. Üstelik söylediği hangi söz olursa olsun, Amerika'ya dönük sözleri olsun, başka devletlere dönük sözleri olsun, yerli yersiz orada bulunanların ayağa kalkarak alkışlaması aslında topyekûn bir akıl dışılığın herkesin nasıl sardığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
“Netanyahu’nun bu şekilde alkışlanıyor olması, insan haklarının da, uluslararası hukuk düzeninin de, hak ve hürriyetler düzeninin de bir kongrede, bir parlamentoda tamamen ayaklar altına alınması anlamına geliyor”
En şaşırtıcı olanın ise Netanyahu’yu kongre üyelerinin ayakta alkışlaması olduğunu belirten Çelik, “Bir diğeri de tabii doğrudan bir yabancı ülkenin başbakanı Amerikan Kongresi'nde üniversitelerde protestoda bulunan Amerikan vatandaşlarını, akademisyenleri, öğretim üyelerini aşağılayan ifadeler kullanıyor ve bunlar da ayakta alkışlanıyor. Gerçekten bütün uluslararası kurumların yaptığı işin son derece insanlık dışı bir iş olduğunu, insanlık dışı bir siyaseti ve insanlık dışı eylemleri yürüten kabinenin başında olduğunu ifade ettiği Netanyahu’nun bu şekilde alkışlanıyor olması, insan haklarının da, uluslararası hukuk düzeninin de, hak ve hürriyetler düzeninin de bir kongrede, bir parlamentoda tamamen ayaklar altına alınması anlamına geliyor” şeklinde konuştu.
“Yardımları engelleyen de, yardımların Gazze'deki kadınlara, çocuklara ulaşmasını engelleyen de Netanyahu hükümetidir”
Bir gazeteciden Netanyahu’nun ‘Filistin’e giden yardımların Hamas’ı engellediği’ iddiasına ilişkin gelen soruya Çelik, “Şimdi tabii konuşmasında en çarpıcı taraf, yani en üzücü taraf, en trajik olan taraf, bu yaptığı katliamları fütursuzca savunması ve bu savunma karşısında da alkış alması. Ama tabii konuşmanın içeriğine baktığımızda birçok yalanı da net bir şekilde ifade ettiğini görüyoruz. Bunlardan bir tanesi budur. Mesela bütün uluslararası kurumlar Gazze'deki çocukların açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu, Gazze halkına gitmesi gereken yardımların İsrail hükümeti tarafından Netanyahu'nun emriyle engellendiğini ifade ederken, Netanyahu çıkıyor, ‘yardımları biz engellemiyoruz, bunları Hamas alıyor’ diyor. Halbuki oradaki uluslararası kurumlar ve herkes bunun yalan olduğunu net bir şekilde ifade ediyor. Yardımları engelleyen de, yardımların Gazze'deki kadınlara, çocuklara ulaşmasını engelleyen de Netanyahu hükümetidir” açıklamalarında bulundu.
ABD kongresinde konuşan Netanyahu’nun 7 Ekim’de yaşanan olayları 11 Eylül’e benzetmesi hakkında gelen soruya Çelik, “Birkaç tane bu şekilde benzerlik kurmaya çalışıyor. Bir tanesi şu. 7 Ekim'de 11 Eylül'ü yan yana zikrederek, Amerikan halkının hafızasındaki en trajik olaylardan bir tanesiyle kendi bölgesindeki olayları özelleştirerek aslında kendi katliamlarını örtbas etmek istiyor. Orada dikkat ederseniz bir başka şey daha yapıyor. Diyor ki ‘biz batı medeniyetini bu topraklarda savunuyoruz. Bizim zaferimiz sizin zaferinizdir. Biz kazanırsak siz de kazanırsınız.’ gibisinden bir cümle kuruyor. Şimdi bu şu demek. O kongreye ayak bile basmaması, parlamenter değerlerle tamamen çatışan bir zihniyet yapısıyla, bir soykırımcı siyasetle etiketlenmesi gereken birisi, bu şekilde benzerliklerle aslında kendisini batı medeniyetinin işte Orta Doğu bölgesindeki öncüsü gibi göstererek katliamları örtmeye çalışıyor. Ama burada dikkat edilmesi gereken şey şu, bu şekilde bir savunu Batı medeniyeti için bir gurur kaynağı değil, tam tersine Batı medeniyetine dönük bir aşağılamadır. Yani eğer Batı medeniyetinin değerleri bu tip soykırım faaliyetleriyle, bu tip katliamlarla beraber anılacaksa bu Batı medeniyeti için büyük bir sorundur. Aslında kendi katliamlarıyla Netanyahu Batı medeniyetini yan yana getirerek Batı medeniyetine dönük de katliamcı bir saldırıda bulunmuş oluyor. Ama orada bulunanlar bunu idrak edecek durumda olmadığı için bunu ayağa kalkarak alkışlıyorlar. Esas mesele şu, ben bu katliamları Netanyahu bu şekilde söylüyor. Diyor ki bu katliamları ‘Batı medeniyeti adına yapıyoruz. Bu katliamları sizlerin kazanmanız için yapıyoruz’ diyor. Dolayısıyla kendisinin yürüttüğü katliam siyasetini bütün bir Batı medeniyetinin sorumluluğu altına sokmak istiyor. Aslında buna karşı çıkması gereken Batı medeniyeti konusundaki değerleri savunması gerekenler buna karşı çıkmıyor da bunu alkışlıyorlarsa o zaman Batı medeniyetini soykırımcı bir siyasetle yan yana getirme gibi bir yanlış içerisine düşmüş oluyorlar” cevap verdi.
ABD'deki Filistin destekçisi göstericileri için ‘Resmi olarak İran için kullanışlı ahmaklara dönüşmüş durumdasınız’ O sözler hakkında neler söyleyeceksiniz? sorusuna Çelik, “Mesela Amerikan üniversitelerinde Amerikan vatandaşı olan akademisyenler, öğrenciler bu katliamları protesto ettikleri için çeşitli baskılarla karşı karşıya geldiler. Öğretim üyeleri istifa etmek zorunda kaldı. Rektörler değiştirildi belli bir baskı kampanyasıyla ve aslında bu akademik özgürlüğe vurulan büyük bir darbe olarak geçti. Şimdi burada bir başka devletin başındaki bir başbakan Netanyahu geliyor Amerikan Kongresinde Amerikan vatandaşlarını aşağılayan sözler kullanıyor. Amerikan vatandaşlarına hakaret eden sözler kullanıyor. ‘Onlar için kullanışlı aptallar’ diyor. İnsanlık değerlerini savunanlara, katliamlara karşı çıkanlara kullanışlı aptallar gibi bir ifade kullanıyor ve bunun karşısında da Amerikan halkının temsilcisi olan kongre üyelerinin bazıları kalkıyor bunu ayakta alkışlıyor. İşte bu esasında Amerikan demokrasisi açısından bir kırılma noktasıdır. Amerikan demokrasisi açısından savunulamaz bir durumdur. Amerikan demokrasinin değerlerine zarar veren bir durumdur. Bir başkasının gelip Amerikan kongresinde Amerikan vatandaşlarını bu şekilde aşağılayan cümleler kullanması, protesto edilmesi gereken bir durumken bunun ayakta alkışlanması onu alkışlayan kongre üyelerinin Amerikan halkına dönük sorumluluklar açısından da bir problem teşkil ettiğini gösteriyor. Dolayısıyla burada bu katliam siyasetini biz kazanırsak batı medeniyeti kazanır gibisinden bir cümleyle savunuyor olması aslında topyekun batı medeniyetinin değerlerini savunanların karşı çıkması gereken bir şey” şeklinde cevap verdi.
Netanyahu, ‘bu yeni ittifakın İbrahim Anlaşmaları'nın doğal bir uzantısı olacağını ve buna İbrahim İttifakı denmesi gerektiğini’ gelen soruya Çelik, “Netanyahu'nun yapmaya çalıştığı şeyin buradaki katliam siyasetini örtbas etmek için savaşı bölgesel hale getirmek olduğunu görüyoruz. Orada ifade ettiği bir ‘Orta Doğu NATO'su gibi bir yapı kuralım’ dediği şey esasında İsrail saldırganlığına Netanyahu hükümetinin soykırımcı siyasetine yeni paydaşlar bulma arayışı. Yani ‘Orta Doğu NATO'su kuralım’ diyerekten söylemek istediği şey Orta Doğu'da yaşayan herkesin güvenliğini sağlayacak bir ortak savunma ittifakından bahsetmiyor. Tam tersine kendi soykırımcı siyasetine bir güvenlik şemsiyesi oluşturma şeklinde bir girişimde bulunmaktan bahsediyor. Bugün esasında şunu da görmek gerekir. Netanyahu'nun yürüttüğü bu faaliyet herhangi bir şekilde İsrail'in güvenliğini sağlamaya dönük bir faaliyetle değildir. Bölgedeki dünkü konuşmasında bölgedeki hemen hemen herkesi karşısına alarak herkesi karşısına alarak İsrail'in güvenliğini daha da tehlikeye atan bir yaklaşım içerisinde olduğunu gösterdi. En başta İsrail'in güvenliği için bu İsrail'in savunma hakkı var diye bu eylemleri savunma yaklaşımına girişmişti. Ama şimdi savunma hakkı denilen şeyin herhangi bir savunma olmadığını, savunma hakkının herhangi bir şekilde katliamı içermemesi gerektiğini, savunma hakkının asla soykırıma cevaz vermediğini bütün dünya görmüş oldu. Bundan sonra yapmaya çalıştığı şey kendi sıkışmışlığını, bu katliam siyasetini savunma noktasında bir bölgesel çatışma haline dönüştürmeye çalışıyor. Burada da işte bu bahsettiği Orta Doğu NATO'su ya da İbrahim İttifakı diyerek yapmaya çalıştığı şey kendi katliam siyasetine acaba bir güvenlik şemsiyesi oluşturabilir miyim arayışıdır. Ama bunların hiçbiri çalışmaz. Değerlere dayanmayan, değerlerin bu şekilde ayaklar altına alındığı bir dünyada hiç kimsenin yan yana duracağı bir zemin kalmaz. Bu yan yana duracağı zemin kalmadığında da gücü ele geçiren bir diğeriyle çatışmanın yolunu arar. Bugünün dünyasında da asimetrik tehditlerle birlikte düşünüldüğünde bu çok daha büyük sıkıntılara yol açar” açıklamalarında bulundu.
“Türkiye'deki bütün kurumlar, bütün anayasal kurumlar bu yasalara tabi ve bu şekilde mükellefiyetlerini yerine getirmek zorundalar”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in Sosyal Güvenlik Kurumu'na olan bilim borçlarına ilişkin bir açıklaması oldu. Bunun tek bir amacı var. ‘Belediye başkanlığının elini kolunu bağlamak, hizmeti aksatmaktır’ sözlerine ilişkin gelen soruya Çelik, “Şimdi tabii bu şekildeki bir açıklama aslında mükellefiyetten kaçma açıklaması. Türkiye'deki bütün kurumlar, bütün anayasal kurumlar bu yasalara tabi ve bu şekilde mükellefiyetlerini yerine getirmek zorundalar. Belediyeler hizmet yapacaksa yapar. Ama şimdiye kadar görülen o ki bu hizmetlerden kaçınma şeklinde bir tutum ortaya koydular ve şimdi de buna yeni bir bahane üretilmiş oluyor” açıklamalarında bulundu.
Kaynak: İHA
En Çok Okunan Haberler
YAZARLARIMIZ Tüm Yazarlarımız