SON DAKİKA
Hava Durumu

Yalanlar, dolanlar!

Yazının Giriş Tarihi: 18.07.2024 20:18
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.07.2024 20:18

Türkülerde geçer ya; ‘ah yalan dünya’ diye, her şeyi eğip büktüğümüz gibi buradaki yalanı da kendi istek/beklentilerimize göre uydurup, hayatımızın merkezine almışız.

Kastedilenin dünyanın geçiciliği, asıl olanın ise insanın sorumluluğu gereği aktif iyi olarak insanı/dünyayı mamur hale getirecek dokunuşları olduğu açıkken işimize gelmemiş.

Bu yetmemiş gibi, sürdürdüğümüz yalanları silip süpürecek hakikatlerin üzerini kapatmanın, İslam inancında ‘kâfirlik’ demek olduğunu göz ardı ederek hakikat imhasına devam ediyoruz.

Geldiğimiz noktada ciltlere sığmayacak ve artık milletin çoğunluğunun farkına varıp tepki gösterdiği o kadar çok yalanlara battık ki sayılamayacak boyutta.

Küreselleşme dayatması ve baş döndüren iletişim teknolojisi gelişmeleriyle beraber popülerleşen, yalanların gerçek gibi sunularak hakikatin perdelenmesini ifade eden post truth (gerçeklik ötesi ya da kâfirlik) anlayışını bizim siyasal dinci/egemen sınıf kadar başarılı ve uç noktada kullanan yoktur herhalde.

Yalanın bizzat gerçekmiş gibi sunulduğu hatta yalan atan kişi/kişilerin bile bu yalanları görmezden gelip ısrarla savunduğu bu gayrı ahlaki duruma, gittikçe yoğunlaşan ‘saçmalamak’ özgürlüğünü de (!) da ilave ettik.

Bakın yetkililerin enflasyon, maaş artışları, sığınmacı, orman yangınları, eğitim, sağlık, kadın cinayetlerinde iyi (!) hal indirimleri, ölümle sonuçlanan olaylarda ve uyuşturucu tacirlerinin (hem de beynelmilel) mahkemelerce tahliyesi vb. gibi can yakıcı konularda açıklamalarındaki saçmalıklara.

Saç baş yolduracak cinsten.

Saçmalayan kişi var olan yalanın yalan olduğuna inanmaz. En azından inansa saçmalamaz.

Biz kendi hata, yanlış ve tercihlerimizin yol açtığı zalim sonuçlara isyan ederken, o sonuçlara varılmasında kendi payımızın olduğunu da inkâr eden akılsızlık/şuursuzluk/ idraksizliğimizden güç alarak, iktidarlarını zehirli bir şekilde sürdürmelerine ve saçmalıklarına bizzat kendimizin izin verdiği gerçeğini ne zaman anlayacağız?

Biz eğer bu zalim düzenin, bu düzeni söylemlerinin aksine davranarak sürdüren iktidarlar başta olmak üzere bir şeylerin değişmesini istiyorsak, önce kendi zihin dünyamızda sorgusuz sualsiz kabullendiğimiz din dâhil, tüm kavramları ve değerleri gözden geçirmemiz gerekir.

Aklımıza, ruhumuza, değerlerimize uymayan, itiraz ettiğimiz, değişmesini istediğimiz temel problemler ortadan kalksın diye yapmamız gerekenleri yapıyor, tercihlerimizi adaleti mümkün kılacak yönde kullanıyor muyuz?

Ne gezer?

Herkes birbirinden bekliyor. Aydın dediklerimiz kendi konfor alanlarından çıkmamak için en kolay olanı yapıp, kaçıyor yani milleti suçluyor. Bakın dünya tarihine, ülkelerdeki değişimin dinamik güçleri kimler?

***

Evet, yaşadığımız ve bize bir proje çerçevesinde yaşatılan yalan rüzgârı ve saçmalıklardan kurtulmanın yolu, hakikatlerin peşine düşmek ve çekinmeden dillendirmek.

Bunu yapmak zor mu?

Bu iklimde zor elbette. Hele de kaybedecek şeyleri olanlar için.

Ama korkunun da bir put olduğunu bilenlere 17. yüzyılda yaşamış Daniel Defoe’den, C. Meriç vasıtasıyla bir aktarım yapayım;

‘’Hakikati bilen/bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa hem budala hem de alçaktır. Bir adamın, ‘benden başka herkes aldanıyor’ demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa, o ne yapsın?’’

Yani yazarın, sonuçları ne olursa olsun, insanın doğru bildiğini söylemek ve yapmakla yükümlü olduğunu, Türkiye’nin açık dış, örtülü iç sömürüden, adaletsizlikten, iktidar destekli vahşi ve işbirlikçi sermayeden kurtulabilmesinin tek yolunun, insanların kendi gerçeklerini haykırmaları olduğunu düşündüğü anlaşılıyor.

Yalanlara dolanlara devam edeceğim…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.