SON DAKİKA
Hava Durumu

Neler Oluyor, Bilen Var mı?

Yazının Giriş Tarihi: 21.09.2024 16:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.09.2024 16:43

Hani bir laf vardır;

‘’Güleriz ağlanacak halimize’’ diye!

Lakin ağlanacak halimizin de farkında değiliz ki, sessizce seyretmeye devam ediyoruz.

Sadece son bir ayda;

Yargıya “haklının değil üstünlerin hukukunun yerleştiğini gösteren” kararlar ve anormallikler,

Ekonomi yönetiminin milletin yoksulluğu ile dalga geçildiği aşikâr pişkin ve tutarsız açıklamaları,

Siyasetteki gayri ahlaki transfer/hareketlilikler, dışında kalması gereken nüfuzlu aktörün, iktidarı aklamak için, kandırılmanın sadece kendilerinin tekelinde olduğunu hatırlatması,

Çocukların/nesillerin emniyetinin sağlanmasındaki ağır zafiyetler,

Sabıkalı bir siyasi parti başkanının millete hakaret etme cesareti,

Kılıç ve yemin üzerinden Türk Ordusu’na yeniden ayar verme operasyonları, Genelkurmay ve Savunma eski Başkan/Bakanının darbede yerlerde sürüklenme ve teslimiyetinin meğer ‘tevekkül’(!) ve din hassasiyetinden kaynaklandığını anlamamızı sağlayan eğitimle ilgili açıklamaları ki; böylelikle generallerin öncesi/ sonrası ve 28 Şubat mizanseniyle siyasal dinciliğe katkı/desteği ve kafa yapıları böylece açığa çıkmış oldu!

Ülkemiz dünyada kendine yeten 7 ülkeden biri iken çöken/çökertilen tarımda çiftçilerin üretimden uzaklaştırılma operasyonları,

Orman, akarsu, madenler derken meraların satışa çıkarılarak çiftçi ve hayvancılığın tabutuna çivi çakılması,

Rezerv alan uygulamalarıyla mülkiyet haklarının vatandaşın elinden alınması,

Al birini vur ötekine dercesine, CHP belediye başkanlarının seçildikleri şehre hizmet yerine daha şimdiden 4 yıl sonraki Cumhurbaşkanlığı koltuğu rüyaları görüp, partiyi muhalefet yapamaz hale getirmeleri gibi akla ziyan birçok gelişme öyle baş döndürücü bir hızda cereyan ediyor ki, yetişmek ve de anlamak imkânsız!

Hâlbuki bu olay/gelişmelerin sadece bir tanesi bile, ülkedeki vahameti anlatmaya yeter. Kimsenin ülkeyi düşündüğü yok.

Herkes, gemisini kurtaran kaptan zihniyetine saplanmış.

Kimsenin “hesap gününde, bu ülke için canını feda edenlerin yüzüne nasıl bakacağım” derdi yok.

Ülkesini seven insanların böyle aykırı ve çelişkili işlere imza atması beklenmez. Siyasiler dâhil hepimizle oynayan, bizi yönlendiren, adım adım belirlenmiş bir yere sürükleyen, yıldırım gibi gündem değişiklikleri ile bu milletin akıl sağlığı ile oynayan bir arka/gizli yapı kesinlikle var.

Bu yapı bilinmeden, aydınlatılmadan bir arpa boyu yol alınmayacak, sıkıntılarla savrulup duracağız.

***

Gerçekten neler oluyor?

Sanki artık kural, kaide, yasa sadece kâğıt üzerinde.

Haz ve çıkar odaklı olarak kuralsızlık, yasa tanımazlık, yasaları eğip bükme sayısız olayda görüleceği üzere had safhada.

İş öyle bir noktaya geldi ki, hangi örneği versek, “o da bir şey mi!” dedirtecek çok daha kötü örneklerle karşılaşıyoruz.

Bu kötü örnekler doyum noktasına ulaştığında, milletin duyarlılığı/hassasiyeti yalama oluyor ve nitekim oldu da.

Ülkenin çivisi çıkıyor/çıkarılıyor ama yönetenler başta olmak üzere kimsenin yüzü kızarmıyor.

Herkes ‘’mış’’ gibi yapıyor olmaktan memnun.

Yetkili ve sorumlu olanların, tüm siyasilerin, aydınların(!), yazarların, gazetecilerin, akademisyenlerin, bürokratların bu kötü örneklerin hızla çürümeye yol açtığını görmemeleri mümkün mü?

Mümkün.

Çünkü onlarda bu çürümenin parçası ve uzantısı.

Düzen böyle kurulmuş ve bundan nemalananlar için her şey mübah.

Peki, sessizce seyreden bizler, bu düzene sessizliğimizle destek verdiğimizi ve böylece çürümeye dâhil olduğumuzu ve gidişatın insanlığımızı ve de ülkemizi, bizi biz yapan değerleri kaybettireceğini fark etmiyor muyuz?

Aslında burnumuzun direğini sızlatacak kadar yoğun çürümenin kokusuna öyle alışılmış ki, fark etmiyoruz demek ki.

Ülkede adeta ‘’benden sonrası tufan’’ anlayışı hüküm sürüyor.

Öyle ki, emperyalistler başta olmak üzere neredeyse herkesin hasetle baktığı, tamah ettiği, fırsatını bulsa –ki bulmaya doğru gidiyorlar- hemen üzerine çökeceği bu cennet ülkede, Anadolu’da yaşıyoruz ama talan edişimize, toprağa saygısızlığımıza ve tüm zenginliklerimizi hor kullanışımıza baktığımızda adeta bir misafir evet bir misafir gibi davranıyoruz.

Bu durum, bu topraklarda yaşamanın, tutunmanın olmazsa olmazı olan ‘’Vatan, Bayrak, Millet’’ aşkını sahici ve canlı tutamadığımızı, her şeyin duygusallık kullanılarak söylemde kaldığını, milliyetçiliğimizin de sadece laf olduğunu gösteriyor.

Yerli ve milli kavramlarını dillere pelesenk edip, arkasından mutlaka bir şeyler çıktığının, mutlaka bir şeylerin saklandığının net olarak anlaşıldığı mevcut iklimde, bu laflara –ki sürekli tutarsızlıkla kendilerini tekzip edip dururken- inanmamızı kimse bekleyemez.

Bu kadar kötü yönetilmesine rağmen, içimden bu ülkeye bir şey olmaz, neler atlattı bunları da atlatır duygu ve ümidi var ve olacak ama kültür emperyalizminin tüm silahları ile bizi kuşatması endişe vermiyor değil.

Çünkü emperyalizmin medya, eğitim, sanat, müzik, moda, iletişim ve edebiyat yollarını kullanarak oluşturduğu akılsızlaştırma ve ahmaklaştırma endüstrisinin, zihinler üzerindeki dönüştürücü etkisiyle kendi değerlerinden boşanmış, yeni bir tip oluşturmada çok mesafe aldığını görmek, bu kez ürkütüyor insanı.

Bir milletin değerlerini belli bir ideoloji ya da bir gücün isteği doğrultusunda etkileyecek faaliyetleri, sürekli, gece/gündüz ve sistematik olarak yapar, desteklersen eninde sonunda kazanmaz mı?

Her sistem kendi insanını üretir ya!

Son yirmi yılda bu çarpık düzen bu doğrultuda yeni bir tip üretti ve bunu da ‘’Yeni Türkiye’’ olarak parlatmaya devam ediyor.

Zarf yeni gibi de mazruf saklanamayacak kadar olumsuz.

Bu olumsuzluklar ve sebepler konusunda herkesin söyleyeceği şeyler vardır elbette, tabii ki benim de!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.