Kimi kandırıyorsunuz!

Düşünmenin, aklıselim davranmanın yerini alan/aldırılan zan ve önyargıların sebep olduğu akıldışılığın ve nefretin egemen olduğu bir çılgınlık hali yaşıyoruz.

Hem de asli değil, kasıtlı olarak gündeme getirilen suni/yapay meselelerde bile kutuplaşma, ayrışma ve ötekileştirmenin her çeşidini yaşayarak görüyoruz.

‘’Bir koyundan iki post çıkmaz’’ ama figüran egemenlerin her konuda sayısız post çıkarma oyunları bitmiyor, bitmeyecek.

Birçok yapay gündemden biri olan teğmenlerin yemini meselesi üzerinde hala tepinilmesi buna örnek!

Ne demişti teğmenler;

‘’Ant içeriz ki, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, Yüce Türk Ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller, karşısında bizi bulacak, kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız, şerefimizle doğduk şerefimizle yaşayacak ve şerefimizle öleceğiz…"

Canı pahasına, keskin bir kılıç gibi vatanı korumaya yemin eden genç teğmenlerle gurur duyacağımıza, bu yeminden zanna dayalı -ki zannın çoğu şeytandandır- darbe iması çıkarmak, soruşturmaya konu etmek, ihraç mekanizmasını çalıştırmak, şehadete yürümekte tereddüt göstermeyecek bu gencecik insanlara yönelik ağır bir töhmettir.

Vatana, millete, Cumhuriyete olan aidiyet duygusunu suç kabul etmek, Ordu’yu, farklı din, tarikat ve cemaatlerin paylaştığı, düşmana tek kurşun atmayan/atamayan Lübnan ya da Irak ordusuna çevirmez mi,

Amaç bu mu,

Anca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne düşman olanların rahatsızlık duyacağı bir yemin/duruştan niye rahatsız olunur?

Ee millet çeşitliliğine dayalı bir anayasa hedeflerseniz olunur elbette.

Amaç Türk yurdundan birkaç post çıkarmaksa her şey mübah.

***

Yemin bağlamında geçen yazılarımın birinde ABD Deniz piyadelerinin yeminini paylaşacağımı belirtmiştim.

Biz 2233 yıllık tarihe sahip Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, “Ordu-Millet” geleneği çerçevesinde merkeze vatanı koyduğu yemini suç kabul ederken, 200 yıllık ABD’nin deniz piyadeleri, bırakın vatanı tüm dünyaya ‘aman aman’ dedirtecek yemini övünç kabul ediyor.

‘’Bir deniz piyadesi nedir?’’ diye başlanıyor yemine.

Kimdir değil, nedir?

‘’Birleşik Devletler Deniz Piyadeleri, iki yüzyılı aşkın titremesidir yerin. Cehennemdir, ölümdür, yıkımdır. Dünyanın gördüğü en iyi savaş makinesidir. Bombaların açtığı bir çukurda doğduk biz. Anamız bir M-16, babamız ‘İBLİS’in’ kendisi idi.’’

İtiraf ediyorlar, Emperyalizm bir İblistir, Müslümanların, İblis’e karşı mücadeleleri iman şartı değil mi peki?

Ne mücadelesi aksine açık/gizli yan yana omuz omuzalar ama Müslümanlığı da kimselere bırakmazlar. Telin mitingleri, sosyal medya slogan tatmini yeterli.

Yazık gerçekten yazık!

Sonra artık kime olduğu bilinen bir tehdit;

‘’Yaşadığım her an, senin hayatına yönelik yeni bir tehdittir. Ben, kaba görünüşlü, gezginci bir deniz piyadesiyim. Ben, kibirli, benmerkezci ve küstahım. Korku nedir bilmem; çünkü korkunun ta kendisiyim. Kan ve bağırsaktan yapılma yeşil bir canavarım ben. Suda ve karada yaşayabilirim. Sudan çıktım ve cerahatimi dünyada mukim Amerikan karşıtlarının üstüne boşaltıyorum.’’

Doğru söylüyorlar, dünya bu cerahatle kirlendi, yaşanmaz hale geldi zaten. Devam;

‘’Ne zaman gerekir ne zaman olursa, muharebe alanında görkemli bir ölümle ölecek, hayatımı annem, ‘deniz piyadeleri’ ve Amerikan bayrağı uğruna feda edeceğim. Kartalı Hava Kuvvetleri’nden, çapayı Deniz Kuvvetleri’nden, halatı Kara Kuvvetleri’nden çaldık.’’

Niye böyle söylüyorlar:

Çünkü forsları halat sarılı çapa üzerinde kartal da ondan!

‘’Yedinci günde, Baba-oğul-kutsal ruh dinlenirken, onun sınırlarını aştık, dünyayı çaldık ve o zamandan beri gösteriyi (Show) biz yürütüyoruz. Biz piyadeler gibi yaşarız, denizciler gibi konuşuruz ve her ikisinin de posasını çıkarırız şamarlarımızla. Gündüz asker, gece âşık, dilediğimizde sarhoş ve Allah’ın izniyle, ‘Deniz piyadeleriyiz biz!’’

ABD’nin dünyada sebep olduğu yıkım, savaş, yağma, tecavüz ve katliamları görünce, Allah sizin elinize düşürmesin diyesi geliyor insanın.

Bir bunlara ve ABD’ye tapınanlara bakın, bir de ‘Vatan, millet, istiklal, Sakarya’ ruhunu taşıyanların suçlu kabul edildiği ve alay edilmeye başlandığı ülkemize.

Hazin değil mi?

Madem konu yemin odaklı, o halde bir de gizli ve açık kendileri, çocukları ve torunları için koşar adım ABD vatandaşı olmak isteyenlerin ettiği yemine de bakalım. Belki niye yeraltı ve yerüstü değerlerimizi satıyoruz, niye böyleyiz, nereye gidiyoruz, niye kimlik ve değerlerimize aykırı işler yapıyoruz sorularının cevap bulacağı resim ortaya çıkar.

Bu vatandaşlık yemini, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmak isteyen her göçmenin alması ve imzalaması gereken resmi bağlılık yeminidir. Wikipedia’dan aldığım yemin şöyle:

‘’Burada yemin ederek, daha önce tebaası veya vatandaşı olduğum herhangi bir yabancı prense, hükümdara, devlete veya egemenliğe olan tüm bağlılığımı ve sadakatimi kesin ve bütünüyle reddettiğimi ve terk ettiğimi; Amerika Birleşik Devletleri Anayasası'nı ve yasalarını tüm yabancı ve yerli düşmanlara karşı destekleyeceğimi ve savunacağımı; bunlara gerçek bir inanç ve sadakat göstereceğimi; yasa gerektirdiğinde Amerika Birleşik Devletleri adına silah taşıyacağımı; yasa gerektirdiğinde Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri'nde savaş dışı hizmet yapacağımı; yasa gerektirdiğinde sivil yönetim altında ulusal öneme sahip işler yapacağımı; ve bu yükümlülüğü hiçbir zihinsel çekince veya kaçınma amacı olmaksızın özgürce üstlendiğimi beyan ederim; Tanrı bana yardımcı olsun.’’

ABD’den vatandaşlık almış her birey bu yemini ediyorsa, bu yeminle yoluna devam edenlerin, içinden çıktığı milletine ne katkısı olabilir?

Bu ülkede etkili ve yetkili kimler ABD’li.

Kendi milletine, ülkesine katkı sağlamak bu yemine sadık kalınarak yapılabilir mi?

Neyi tartışıyoruz?

Niye şaşırıyoruz ya da ruhu alınmış gibi seyrediyoruz?

Teğmen yemininden önce bunları tartışmak, esas yapılması gereken değil mi?

Kimi kandırıyorsunuz?