SON DAKİKA
Hava Durumu

Karanlık Alanlar Genişliyor!

Yazının Giriş Tarihi: 04.01.2025 16:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.01.2025 16:53

Tarih; küresel güçlerin açık/örtülü operasyonlarıyla değişim ve dönüşüme uğrayan pek çok ülke örneğiyle dolu.

Bu örnekleri incelediğinizde;

Planlı iç ve dış dinamiklerin tetiklediği siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alt üst oluşları,

Akılsızlaştırılma/ahmaklaştırma endüstrisi ile pekiştirilip hafızasının yok edilmesiyle karanlığa düşürülüp ihanetlerin saklanmasıyla, sessiz, derinden, sinsice, büyük dönüşüm ve değişimler yaşayan devletlerin sonunun nasıl getirildiğini daha iyi anlıyorsunuz.

Öyle bir tezgâh ki bu her defasında kurbağa misali fark edilmeden/ ettirilmeden kazandaki su kaynama noktasına geldiğinde iş işten geçmiş oluyor!

***

Türkiye şimdilerde tam da bu “tarihi tezgâhı” andıran bir süreçten geçiyor.

Daha net bir ifadeyle;

Anayasa’da Türkiye Cumhuriyeti “Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir’’ yazıyor ama bu kavramların içeriğinin boşaltılarak dikkate alınmadığı yani hepsinin sadece kâğıt üzerinde kaldığı bir dönemden geçiyoruz.

‘’Ne hıyrını (hayrını) gördük’’ diyerek nankörlük ettikleri Cumhuriyet imkânlarıyla makam, yetki sahibi olan ve milletin parasıyla semirip küstahlaşanların, Cumhuriyet karşıtlığı temelinde birleşerek, kendi çiftlikleri olarak gördükleri Cumhuriyet’in tüm maddi/manevi değerlerini utanmazca yağmalamasıyla Cumhuriyeti,

Sivil toplum kuruluşu denilerek meşrulaştırılan ama akıldan, bilimden ve Kur’an’dan bihaber, yabancı istihbarat servislerinin oyuncağı, hurafe tüccarlarının kazanç kapısı olan tarikat ve cemaatlere okulların, kurumların teslim edilmesiyle laikliği,

Mevcut sistemin, milletten, yoksullardan zenginlere kaynak transferine yaradığını, sonuçta zenginin daha zengin, yoksulun daha da yoksullaştığını en yetkili ağızların itiraf ettiği ama buna rağmen vicdanları sızlatacak derecede hala yoksula abanan vergi ve gelir adaletsizliğinin olduğu ve bu adaletsizliğin giderilmesine yönelik zerre çaba/samimiyet gösterilmemesiyle sosyalliği,

Genel olarak adaletin, güçlü ve parası olanın lehine işlediği, ceza ve tahliyelerin siyasi, keyfi ve konjonktüre göre belirlendiği, yasal bir temel insani hak olan düşünce ve ifade hürriyetinin yaptırım sopasıyla kısıtlandığı/yasaklandığı ve bunun sonucunda dünya sıralamasında 117. sıraya gerileyen hukukunun üstünlüğü,

Anti-emperyalist ve vatandaşlık/millete aidiyet bağı gibi iki temel sütuna dayalı Atatürk Milliyetçiliği yerine, emperyalizm çıkarlarına amade ve soğuk savaş sırasında “gladyo” operasyonun bir parçası olan Türk-İslam Sentezciliği oyunuyla ılımlı dinciliğe/ümmetçiliğe dönüştürülen milliyetçiliği artık ve sadece kabuk haline getirildi.

Adeta karanlıklar içindeki karanlık aktörler bu kavram ve ilkeleri posaya çevirdi.

Gelelim demokrat Türkiye’ye yani demokrasiye.

Onu da söyleyeyim!

Demokrasi bir kurallar rejimidir.

Kuralların nasıl değişeceği bile kurallarda bellidir. Kurallar, belirsizliğe müsaade etmez, roller bellidir.

Ve demokrasinin ilk kuralı da açıklık, şeffaflık ve hesap verilebilirliktir. Gizlilik yoktur, olan biten her şeyin bilgi akışı tamdır ve herkesin gözü önünde cereyan eder.

Ama Demokrasi Türkiye’de böyle işlemez, olanın da adı demokrasi değildir zaten.

İlkeler ve kurallar başta da söylediğim gibi ‘’dostlar alışverişte görsün’’ misali göstermeliktir ama keyfi uygulamaya da açıktır.

Egemen olan siyasete göre ise hesap; millete değil ancak Allah’a verilir. Zaten hesap ve soru sormak kimin haddine!

Nasılsa hesap Allah’a verileceği için de tüm siyasal ve ekonomik süreçlerin gizli ve karanlıkta (obskürantizm) kalması esastır.

Bu karanlık alan; ihaleler, kayıt dışı ekonomik ilişkiler, ülkelerle, örgütlerle yapılan anlaşmalar gibi gizli ilişkilerin geçerli olduğu, kurumların değil şahısların belirleyiciliğinde, milletin denetiminden uzak kapalı devre işleyen bir siyaseti oluşturur.

Zaten 1938’den itibaren olan biteni gizleyerek milleti kandırma ile başlatılan bu karanlık alan, yasama, yürütme, yargı ve medyanın tek elde toplanmasıyla iyice koyulaşarak aydınlığa ulaşma şansını oldukça zorlaştırdı.

Bu karanlık alan; egemenlere iktidar gücü, lüks, zenginlik ve şatafat ışıltısı olarak dönerken, dünyanın en yüksek vergisini veren, en verimli toprak ve denizlerine sahip millete ise açlık ve yoksulluğun en koyu karanlığını sunar.

Ve Türkiye’de bu karanlık alanlar yok edilmedikçe bir dirilişin sağlanması mümkün değildir.

Bugün A, yarın “B değil Z” diyen liderlerinin tutarsız, gayri ahlaki politikalarına sırf maddi ve zihni tatmin sağladıkları için onay veren, illa bir hikmet bulmak için aklın ve ahlakın sınırlarını zorlayan taraftarların ve trollerinde puslu hava yaratarak bu karanlığa en çok katkı yaptıkları unutulmamalı.

Bu durumdan rahatsız olacağı net olan aklı devre dışı bırakarak duygu ve önyargıların sağladığı konfor ve mutluluğa sığınanların, mutlak itaati, lider/şeyhlere mi yoksa Allah’a mı yöneltmeleri gerektiğini anlamaları, bu milletin bugün ve geleceğini belirleyecektir.

Ve tercihlerinin ne olması gerektiği Kur’an’da apaçık belirtilmektedir:

‘’Ey iman etmiş kimseler! Sorumluluk yüklenmiş kimselere ‘Raina’ yani ‘bizi koyun sürüsü gibi tek başına güt, bize efendilik yap’ demeyin. ‘Unzurna’ yani ‘bizimle müzakere et, bizi de dinleyip görüşümüzü al!’ deyin. Bu gerçeği görmezlikten gelip örtenler için, acı verici bir bir azap vardır.’’ (Bakara 104)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.