SON DAKİKA
Hava Durumu

Çözüm değil, çözülme isteyenler!

Yazının Giriş Tarihi: 15.10.2024 17:21
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.10.2024 17:21

Bugünlerde Türkiye’de, “sivil” Anayasa talepleriyle eşgüdümlü olarak, net bir şekilde ifade edilemese de “açılım” üzerine bir kapı aralanmış durumda...

ABD’nin kontrolündeki FETÖ’nün devlet ve siyasette etkin olduğu “çözülme ve ihanet” dönemlerindeki söylemleri andıran açıklamalar ve sözüm ona “aydın” kisvesiyle kaleme alınan yazılar, TV programlarında yapılan konuşmalar insana; “şu memlekette federasyon aşkıyla yanıp tutuşan ne kadar çok, hain, mandacı, etnikçi varmış” dedirtiyor.

Şanlı Ordumuzun emekli bir subayı olarak;

Ne zaman birileri “açılım, çözüm süreci” dese, bir hançer bağrıma saplanıyor.

Çünkü en son açılımının bedelini, canını ortaya koyarak ödeyenlerdenim.

Her gününe; “Bugün hangimiz vurulacak, hangimiz şehit olacak” esprileri ile başlayan biriyim...

Yanında şehit olmuş arkadaşının kanıyla üniforması al kanlara boyanmış bir askerim.

Hendek operasyonları başlamadan önce uygulamaya konulan sözüm ona “barış süreci” esnasında;

PKK terör örgütüne sağlanan imkanlar ve devamında askeri operasyonların durdurulması memlekete çok pahalıya mal olmuştu.

Hatırlayın;

Bunu fırsata çeviren terör örgütü ve siyasi uzantısı, cephaneliğe çevirdiği birçok şehir ve ilçemizde hendekler kazmış, sözde savunma hatları oluşturmuştu.

Ve tüm bunlar olurken, bölgedeki vatandaşın şikâyet ve ihbarları görmezden gelinmiş, yöre insanının kaderi terör örgütünün eline bırakılmıştı.

Militanları askeri birliklerin önünden el sallayarak geçen terör örgütü, bölgede işi halkı yargılamaya kadar götürmüştü.

“Jöleli jölesiz” bugün bile siyasette varlığını, hatta etkinliğini sürdüren çok bilmişler, o dönemde Türk milletine şu minvalde açıklamalar yapmıştı:

“Öcalan Türkiye’nin Ortadoğu’da önünü açıyor, Öcalan dünyayı çok iyi okuyor. PKK ve IŞİD terör örgütü değil politik hareketlerdir”

Kamuoyuna da belirli kanallar vasıtasıyla “Merak etmeyin devletimiz ne yaptığını biliyor!” telkinin de bulunulmuştu...

Gördük sonra o çok bilmişlerin memleketi nasıl bir felakete sürüklediğini...

Bölgeyi terör örgütünden arındırmak için asker-polis yüzlerce şehit verdik.

***

Anlaşılan o ki:

O dönemin sorumluluğunu “kandırıldık, rabbimiz de milletimiz de bizi affetsin” diyerek, bir çırpıda üzerinden atanlar, meğer “kandırılmayı” meslek haline getirmiş!

Benim gibi şehit aileleri ve de Türk milletinin hiçbir zaman affetmeyeceği bu “zümre”, bugünlerde yine aynı teraneyi okumaya başladı.

Nasıl olsa aldığınız kararların bedelini ödeyecek “sıvasız evlerin evlatları” var!

Biliyorum şimdi siz diyeceksiniz ki:

Ülke sınırlarında terörü bitirdik. Silahlı unsurları kalmadı. Daha önceki gibi çatışmalar olmaz.

İyi de;

Düne kadar PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olarak kabul ettiğiniz, şimdi elini sıktığınız adı DEM veya HDP olan partinin 10 yıl önce aldığı oy ile bugün aldığı oy arasında bir fark var mı?

Yok.

DEM veya HDP’nin söylem ve eylemlerinde bir değişiklik var mı, “PKK’ya terör örgütü” diyebiliyor mu?

Yok...

***

Bugün silahlı eylemler olmuyorsa, yarın olmayacağının bir garantisi mi var?

Hele silahlı gücün tekrar yapılanmasına imkân sağlayacak bir sözde çözüm süreci başlarsa silahlar saklandığı yerden çıkmayacak mı?

Türk Silahlı Kuvvetleri, terör örgütünü kaç defa dize getirdiyse her seferinde sözde bir barış süreci ile tekrar palazlanıp eylemlerini kaldığı yerden daha büyük bir etki ile sürdürmedi mi?

Yaşamadık mı bunları?

Şimdi söyleyin bakalım:

Yeniden depreşen çözüm süreci aşkınızla, vatandaşımızın hangi sorununu çözmeyi planlıyorsunuz?

Bölgede yıllarca görev yapmış ve orada kadim dostlar edinmiş biri olarak iddia ediyorum;

Yöre insanımız ekonomik sıkıntılarına, işsizliğe, mültecilere, uyuşturucuya çözüm bulunmasını istiyor. Tarımsal faaliyetlerin desteklenmesini, sanayi yatırımlarının yöreye kazandırılmasını istiyor.

Ki bu sorunlar sadece yöre halkının değil bütün memleketin dillendirdiği, çözüm bulunmasını istediği sorunlar...

***

Açıkçası siz çözüm değil, çözülme istiyorsunuz.

“Etnikçilik ve ümmetçilik” sevdanızdan ötürü Anayasa’nın başlangıç bölümü, ilk 4 maddesi ve 66. Maddesine “takık” vaziyettesiniz.

“Mandacılık ve haliyle federasyonculuk” sizin karakteriniz haline gelmiş...

Sonra kalkıp arz-ı mev‘ûd’dan, Siyonizm’den bahsediyor, “İsrail bize saldıracak” diyorsunuz.

Peki o zaman;

Sizin Osmanlıcık maskesiyle 100 küsür yıl sonra Sevr’i diriltecek türden çözüm süreci aşkınız, 2018’de parlamentosundan çıkardığı yasa ile kendisini “Ulus Devlet” ilan eden İsrail’in; arz-ı mev‘ûd hedefine iç cepheden sunulan bilinçli/bilinçsiz bir destek anlamına gelmez mi?

Açıkça söyleyeyim;

ABD’nin genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi ve en nihayetinde Büyük İsrail Projesi’ne karşı duranlar; kanla irfan kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısıyla uğraşmaz...

Bilirler ki;

Ulus devlet iyidir, ilaçtır, her derde şifadır!

Bilmem anlatabildim mi?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.