Yolsuzluğun,
Hırsızlığın,
Yanlışın,
Sorumsuzluğun reklamı olur mu?
"Olmaz" dediğinizi duyar gibiyim.
"Bizim hırsız iyi bir insan çıktı, evi hiç dağıtmadan işini hallediyor, size tavsiye ederim!" diyen birini de duymadığınızı düşünüyorum.
Lakin;
Hırsızlığın, yanlışın, yolsuzluğun ve sorumsuzluğun reklamı var ve de biz o reklamı izliyor, yayıncılarına prim veriyor, üstüne “bu ahlaksız yapıya” para kazandırıyoruz.
Yolsuza selam vermesek,
Hırsıza güler yüz göstermesek,
Yanlışa müdahale etsek,
Kısacası önlemini alsak/tavrımızı koysak;
Bu ülkede ahlaksızlığa/kalitesizliğin önüne geçmiş oluruz.
Oluruz olmasına ama biz ne yapıyoruz?
Ses çıkarmıyoruz,
Sineye çekiyoruz,
Pirim veriyoruz,
İzliyoruz, seyrediyoruz,
Kusura bakmayın da;
Sessizliğimizle orantılı olarak biz de ahlaksızlaşıyor/kalitesizleşiyoruz!
***
Üstelik bu ahlaksızlar;
Öylesine cesurlar ki kalitesizliğin reklamını gizliden değil açıktan gözümüzün içine kadar sokuyorlar!
Reklama bakın;
"Beş belge 3 bin lira"
Bu ve benzeri reklamlar sosyal medyada dönüp duruyor.
İlgili kurum ve kuruluşların yetkilileri, yöneticileri bunu görmüyor mu, duymuyor mu?
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile oluşturulan “Reklam Kurulu”, ticari reklamlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek, ülkemizde yayınlanan tüm ticari reklamların mevzuata uygunluğunu denetlemek ve mevzuata aykırı reklamlarla ilgili olarak gerekli idari yaptırımları uygulamakla görevlidir.
O zaman akıllara şu soru geliyor:
Reklam Kurulu görevini mi yapmıyor yoksa yöneticileri görme ve işitme duyularını yitirdi de kendi derdine mi çare arıyor?
Ardından sanayicilere dönüp şu soruyu yöneltme ihtiyacı duyuyorsunuz:
Bu kazığı yemeye doymuyor musunuz?
Ya da aldatılmak veya kazıklanmaktan keyif mi alıyorsunuz?
***
Sonra kendimize “Yahu arkadaş şu memlekette, Kalite Birliği'nden başka bu işlere tepki veren neden yok?” diye sorma ihtiyacı duyuyoruz.
Bu soruların cevabını herkes biliyor aslında…
Çünkü kalitesizliğin/ahlaksızlığın neden olduğu sonuç ortada!
O yüzden yazarınızın son sözü; görev, yetki ve sorumlu oldukları halde yanlışa ve ahlaksızlığa tepki vermeyenlere, görmeyenlere/görmek istemeyenlere olsun…
Ya ortaksınız ya da korkaksınız!
Her iki durumda da önce hin, sonra hainsiniz…
Gazeteci İbrahim Öge, "Bizde yaz!" dedi, dosta ne denir ki... O gün, dosta "tamam" dedik. Şimdi de “SözBursa” yani www.sozbursa.com okuyucuları olan sizlere, "Merhaba" diyoruz. *** Ve... Her türlü cemaatten uzak... Her türlü siyasetten ırak... Her türlü ticari ilişkiden kopuk... Her türl
Peşinen söyleyelim... Bu yazının amacı, görseli hazırlayan ve yayınlayanı eleştirmek değildir! Bir konuya dikkat çekmek için bu görselden faydalanarak, bir sonuca varacağız. Sonuç kısmında da eleştirimizi yapacağız. Görseli inceleyin. Bursa'da üretilen "yerli" ürünleri görüyorsunu
Şöyle mesaj göndermiş; "Mustafa Bey, boş işlerle uğraşıyorsun. Çabana yazık!" *** Bu mesajı niye yazdığını biliyorum. Uğramış olduğunu düşündüğü haksızlık karşısında, tepkisini en kolay ulaşabilecek olduğu adrese ulaştırmış ve öyle zannediyorum ki, rahatlamıştı! Ona ve bir kesime göre, uğr
Tarihi misyonu gereği... Yaptığımız kalite çalışmalarının bir emeği... İhracat parametrelerindeki mevcut artışın bir değeri... Bundan dolayı; Dünyanın ilk “Kalite Standardı” olan "Kanun Name-i İhtisab-ı Bursa"yı, 1502 yılında yayınlayan ve uygulayan şehrin adına “Kalite Şehri&r
Yazacak, söyleyecek çok şey var. Ama yerimiz dar! Horon çekse de canımız, yanar diye canımız, horona kalkamıyoruz. Aydın havasına aldansak, efelensek, el ense çekilecek! Bar oynasak, bara gitti denilecek! "Ankara'nın bağları" diyemiyoruz, karlı dağları! Misket çekse de canımız, mikserler r
Bu güzel yazınız için ve toplumu bilinçlendirdiğiniz için haksız rekabete fırsat bırakmama teşvikiniz için sizi ve kurumumuzu alkışlıyorum..:)
Doğru söze ne denir ki...!