Akademik unvanı yokmuş!

Ankara'da bir otelin restoranında Prof. Dr. Erkan Işığıçok, Ali Satı ve Serpil Yavaş ile yemekteyiz.

Bu sırada bir dostumuz, arkadaşıyla birlikte masamıza geldi.

Hoş beş, tanışma faslında öğrendik ki;

Dostumuzun arkadaşı bir “Profesör” ve aynı zamanda akademik kurumların birinde idari görevi var!

Neyse sohbet sonrası vedalaştık biz masada dostlarla baş başa kaldık…

Lakin; o akademisyen masamızdan ayrılırken şu cümleleri mırıldanıyordum:

Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm içinde insan yok...

Dayanamadım dedim ki:

"Bu insana nasıl profesör unvanı vermişler!"

Prof. Dr. Erkan Işığıçok hocamdan, “Ülkem adına, Akademik camia adına çok üzgünüm" tepkisi geldi…

***

İnsanların unvanları elbette önemlidir ama hakkını verebiliyorsa…

Hakkı ile elde edilmişse…

Öyle ya!

Biz nice müdürler, profesörler tanıdık!

Liyakatsiz, samimiyetsiz, şahsiyetsiz, beceriksiz, vizyonsuz, kimliksiz...

***

Bilir misiniz?

Thomas Alva Edison'un da bir akademik unvanı yoktu.

Ama dünyayı titretmiş, aydınlatmış, bilim dünyasında devrimler yapmış bir mucit.

Özgeçmişindeki eğitim bölümünde "kendi kendine eğitimli" meslek bölümünde ise "mucit, iş adamı" yazıyor.

***

Şimdi, gelelim asıl konuya!

Bir organizasyon tarafından bilim ödülleri verilecektir ve müracaat için kategoriler belirlenir, müracaatlar alınır.

Yöntem şöyledir:

Ya aday olacaksınız ya da aday gösterileceksiniz.

Bundan sonrasını, TSE'den emekli olan mesai arkadaşımız ve Kalite Birliği Balıkesir Temsilcisi, Elektronik Mühendisi Cengiz Çetin'den dinleyelim:

"Bilim insanlarına verilecek ödül törenini düzenleyen kurulun yöneticilerinden birine bir arkadaş soruyor;

'4'ü resmi patentli 22 icadı olan Elektronik Mühendisi Cengiz Çetin'e ödül vermeyi neden uygun bulmadınız?'

Aldığı cevap aynen şöyle:

'Titri (akademik unvanı) yok!'

Elektronik mühendisi ve 4'ü patentli 22 icada sahip olmamı yeterli görmemişler.

O zaman, 'Bilim insanlarına ödül verilecektir' ilanına şu şartı koymaları gerekirdi;

‘Başvuruda bulunanların profesör ünvanlı olmaları şarttır'

Yönetici arkadaş; 'Yaptığı bilimsel çalışmaları, icatları, almış olduğu 4 patentini ödül almaya yeterli görmedik…' deseydi, başım gözüm üstüne.

Ama verdiği cevap; 'Titr'i yoktur' olunca olay değişiyor. Olayın maksadı değişiyor."

***

Cengiz Çetin, TSE'den emekli olmuş, kahve köşelerinde pineklememiş.

Çay ocaklarında dedikodu kervanına katılmamış.

Mucit kimliğini ön plana çıkarmış, 4'ü patentli 22 icadı gerçekleştirmiş.

Özellikle deprem habercisi icadı ile gündem olmuş, Google aramalarında ilk sırada yer almış bir mucittir.

Yüzlerce kişi tarafından aday gösterilen Cengiz Çetin, “Titri” yok diye ödüle layık görülmemesi bir yana, değerlendirmeye bile alınmamış, ayıp etmişler...İfade edildiği gibi, Cengiz Çetin'in adının önünde titri yok diye ödüle layık görmemişlerse, hem de çok ayıp etmişler!

Bari, destek ve teşvik için bir mansiyon verseydiniz, gençleri özendirseydiniz!

Biz nice titri olanlar gördük, beş para etmezler!

***

Son sözümüz de Cengiz Çetin'e:

Üzme kendini, sakın üzülme.

Sen, hizmet etmeye devam et aziz milletine.

Küsme, sakın küsme şanlı devletine.

Sen değerlisin, değmez üzülmene.

***

Bu olaydan çıkardığımız sonuç şu;

Titri olan insanlar, titri olmayanı ödüle layık görmüyorlar.

Yani...

Bu ödüle Thomas Alva Edison'da başvursaydı, değerlendirmeye alınmayacaktı!

Çünkü adamın titri yok!

Son sorumuz şu;

Ödül komisyonunda görevli titri olanlar, hangi icadın sahibiler, hangi bilimsel yayınlarla insanlığa faydalı olmuşlar!

Kapatın lambaları Thomas Alva Edison'un ruhu incinmesin.

Çengiz Çetin gibi mucitler sakın üzülmesin...