1 Mayıs Bayramı Osmanlı Devleti’nde ilk kez 1911’de Selanik’te, 1912 yılında da İstanbul’da kutlandı.
Sonrasında 1. Dünya Savaşı ve işgal yıllarında bu kutlamalar yapılamadı. Cumhuriyet dönemindeki ilk 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlaması ise 1923 yılında resmi olarak yapıldı. Lakin 1925'te çıkarılan Takrir-i Sükun Yasası ile kutlamalar yasaklandı. İlerleyen yıllarda Türkiye, hep olaylı 1 Mayıs kutlamalarıyla gündeme geldi.
Ta ki 2009 yılına kadar.
22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen 5892 Sayılı Yasa’nın, 27 Nisan 2009'da Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edildi.
Malum;
Dünyada İşçi Bayramı’nın hikayesi;
1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçilerin günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bırakmalarına dayanıyor. Yani bugünkü kutlamaların temelinde bir grev hikayesi var.
Peki Türkiye'deki kadın işçilerin ilk grevine Bursa’dan çıkıldığını biliyor muydunuz?
Anlatalım efendim;
İpeğin başkenti Bursa’da Osmanlı döneminde şehirde faaliyet gösteren ipek fabrikalarında çalışanların neredeyse tamamını kadın ve kız çocukları oluşturuyordu. Bu iş gücünün yüzde 84’ünü kadınlar, yüzde 2’lik bölümünü ise kız çocukları şeklinde resmi belgelerde ifade ediliyordu.
En ağır şatlarda günde 14 ile 16 saat çalışan Rum, Türk ve Ermeni işçi kadınların elleri yanıyor, ciğerlerine toz doluyordu. Kadınlara günlük olarak tabanda 2-3 kuruş, tavanda ise 5 kuruş ücret alıyordu.
Ekmek parası uğruna harcanan emeğin karşılığının yeterli olmaması, birçok kadın işçinin erken yaşta vefat etmesi o dönem Ticaret ve Nafia Nezareti yani Ticaret ve Bayındırlık Bakanlığı’na şikayet konusu ediliyordu.
Şikâyeti dikkate alan bakanlık önce konuyu 7 Eylül 1909 tarih ve 19 sayılı yazısı ile Bursa Ticaret Sanayi Odası’na soruyor, olayı soruşturmak üzere de İstanbul Sanayi Müdürü Haydar Bey’i Bursa’ya gönderiyordu.
Bursa’ya ulaştıktan sonra Haydar Bey ilk önce Vilayet, ardından Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ile temasa geçiyor, konu tüm detaylarıyla 22 Eylül 1909’da düzenlenen toplantıda masaya yatırılıyordu.
Bu toplantının tutanakları, işçi meselelerine yönelmede ilk adım olması ve zamanın zihniyetini anlatması bakımından önemli bir belge niteliği taşıyordu. Bursa Ticaret Sanayi Odası Yönetim Kurulu’nun kadın işçilerin durumunu düzeltmek için kaleme aldığı toplantı tutanağında “Odanın fevkalâde olarak dersadet Sanayi Müdürü Haydar Beyefendi Hazretlerinin huzuru âlileri ile vuku bulan içtimam müzakere zaptıdır” denilerek şu bilgilere yer veriliyordu:
“Ticaret ve Nafia Nezaretinden varit olup Oda’ya havale buyrulan 7 Eylül 1909 tarih ve 19 numaralı tahriratta adedi altmışa mütecaviz ipek fabrikalarında çalışan kadın işçilere üçer kuruş ücretle günde 14 saatten ziyade işletmeye icbar edildiklerinde sıhhatleri mutel olmakta bulunduğundan bahisle şikâyet etmekte ve ücretin cüz’iyetinden (azlığından) ziyade saati mesai (çalışma saatleri)dikkati calip olduğu cihetle bu bapta icap eden tetkikat ve muamelatın ifası zımnında Sanayi Müdürü Saadetlu Haydar beyefendi Hazretlerinin izam kılındığından müşarünileyh’in vazifesince vuku bulacak müracaatında mazhar-ı muavenat ve teshilât olması iş’ar olunmuş ve azâ efendilerden alâkadar olanlar tarafından müşarünileyn hazretlerine bu bapta bazı malumat ve izahat-ı iptidaiye verilmesi üzerine gerek Demirkapı, Kayabaşı ve gerek Setbaşı Mahallâtında bulunan İpek Fabrikalarını bizzat ziyaret ederek görmek ve bilahâre görülecek hale göre ipek fabrikatörlerinin daveti ile bilistiza müdavelei efkâr olunarak ona göre bu bapta musip (isabetli)bir karar itası tezekkür ve tespit kılınmış ve bina berin âzadan Vehbi Efendi, Haydar Beyin refakatine verilerek fabrikalara azimet buyurmuşlar ve meclise hitam verilmiştir.”
Bu toplantıya Reisi evvel Mehmet Saffet Bey, Reisi Sani İsmail Hakkı Efendi, Müşaviri evvel Ebubekir Efendi, Müşaviri Sani Hacı Hasan Sabri Efendi, Azadan Mustafa Efendi, Vehbi Efendi, Bohor Efendi, Başkâtip Kiyork Efendi katılıyordu.
Ardından yerli ve yabancı fabrikatörler Bursa Ticaret Sanayi Odası’na davet edilerek, kadın işçilerin çalışma saatleri ve ücretleri hakkında toplantı gerçekleştiriliyordu. Fabrikatörlerin görüş ve düşünceleri alınıyor, işçilerin fazla çalıştırılmaması ve sıhhatlerinin korunması ve gerekli tedbirlerin alınması hususunda bazı tavsiyelerde bulunuluyordu. Nihayetinde fabrikatörlerle bu yönde bir anlaşma sağlanıyordu.
Ne var ki alınan kararlar yalnızca kâğıt üzerinde kalıyordu. Bursa Ticaret Sanayi Odası, yerli ve yabancı fabrikatörlerin yine eskisi gibi, bazı işçileri geceden, bazılarını ise çok erken saatte çalıştırdıklarının haberini alıyordu. Durum Vilayet Meclisi’nce kesin bir karar alınarak fabrikatörlere usulen tebliğ ediliyordu. Ziraat Müdürlüğü de işe karışarak ipek fabrikalarının ıslahı ve işçilerin ücretlerinin ayarlanması hususunda bir talimat taslağı hazırlıyordu.
Söz konusu taslağı vilayet ise Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’na gönderiyor, mesele görüşülüyor ve üzerinde mutabık kalınan metin Ticaret ve Nafia Nezaretine gönderiliyordu.
Metinde şu cümlelere yer veriliyordu:
“İşçilerin saati mesailerinin sıhhat ve ahlâklarının emri muhafazasına ait tedabirin ve teferruatının evvel bir nizamnameye rapt ve ahkâmı mevki tatbik ve icraya vaz, hükümetçe tenfiz edildikçe fabrikalar şu intizamsızlıktan ve hali karışıklıktan kurtulacağı kat’iyyen tezahür etmekte…”
Lakin bakanlık bu vilayet yazısıyla ilgili hiçbir işlem yapmıyordu. Mesele aylarca bürokrasiye takılıyor ve nihayetinde takvimler 3 Ağustos 1910’u gösterdiğinde Bursa’daki ipek fabrikasında çalışan kadınlar greve çıkıyordu.
İpekli Dokuma Atölyelerinde çalışan 3 bini aşkın kadın ve kız çocuklarının sesleri hep bir ağızdan yükseliyordu. Osmanlı döneminin ilk grevinde kadınlar ve kız çocukları, çalışma saatlerinin azaltılması, ücretlerin 8-10 kuruşa yükseltilmesi, en az bir saat öğle yemeği molası verilmesi, iş düzeninde değişiklik yapılması, işe alımlarda kolaylık gösterilmesi ve sertifika göstermeden çalışma kolaylığının tanınması gibi konuları şart koşuyorlardı.
Bu isteklere olumlu karşılık vermeyen ipek fabrikalarının sahipleri ise hasadın kötü olmasını ve hammadde yetersizliğini bahane ederek talepleri reddediyordu. Ancak işçilerin grevi devlet makamlarını huzursuz ediyordu.
Ne yazık ki devletin bu rahatsızlığına rağmen, kadın işçiler grevlerinden bir sonuç alamıyordu fakat eylemleriyle 1910 yılının en büyük toplumsal kadın işçi hareketi olarak tarihe geçiyorlardı.
Kaynakça:
Eski Bursa’dan Notlar, Faruk Üsküdari, Bursa Ticaret Sanayi Odası,1972 “Kadın İşçiler”
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kerim BAYRAMOĞLU
Türkiye’nin ilk grevi ve Bursa!
1 Mayıs…
Emek ve Dayanışma Günü…
Bilindiği üzere;
1 Mayıs Bayramı Osmanlı Devleti’nde ilk kez 1911’de Selanik’te, 1912 yılında da İstanbul’da kutlandı.
Sonrasında 1. Dünya Savaşı ve işgal yıllarında bu kutlamalar yapılamadı. Cumhuriyet dönemindeki ilk 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlaması ise 1923 yılında resmi olarak yapıldı. Lakin 1925'te çıkarılan Takrir-i Sükun Yasası ile kutlamalar yasaklandı. İlerleyen yıllarda Türkiye, hep olaylı 1 Mayıs kutlamalarıyla gündeme geldi.
Ta ki 2009 yılına kadar.
22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen 5892 Sayılı Yasa’nın, 27 Nisan 2009'da Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edildi.
Malum;
Dünyada İşçi Bayramı’nın hikayesi;
1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçilerin günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bırakmalarına dayanıyor. Yani bugünkü kutlamaların temelinde bir grev hikayesi var.
Peki Türkiye'deki kadın işçilerin ilk grevine Bursa’dan çıkıldığını biliyor muydunuz?
Anlatalım efendim;
İpeğin başkenti Bursa’da Osmanlı döneminde şehirde faaliyet gösteren ipek fabrikalarında çalışanların neredeyse tamamını kadın ve kız çocukları oluşturuyordu. Bu iş gücünün yüzde 84’ünü kadınlar, yüzde 2’lik bölümünü ise kız çocukları şeklinde resmi belgelerde ifade ediliyordu.
En ağır şatlarda günde 14 ile 16 saat çalışan Rum, Türk ve Ermeni işçi kadınların elleri yanıyor, ciğerlerine toz doluyordu. Kadınlara günlük olarak tabanda 2-3 kuruş, tavanda ise 5 kuruş ücret alıyordu.
Ekmek parası uğruna harcanan emeğin karşılığının yeterli olmaması, birçok kadın işçinin erken yaşta vefat etmesi o dönem Ticaret ve Nafia Nezareti yani Ticaret ve Bayındırlık Bakanlığı’na şikayet konusu ediliyordu.
Şikâyeti dikkate alan bakanlık önce konuyu 7 Eylül 1909 tarih ve 19 sayılı yazısı ile Bursa Ticaret Sanayi Odası’na soruyor, olayı soruşturmak üzere de İstanbul Sanayi Müdürü Haydar Bey’i Bursa’ya gönderiyordu.
Bursa’ya ulaştıktan sonra Haydar Bey ilk önce Vilayet, ardından Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ile temasa geçiyor, konu tüm detaylarıyla 22 Eylül 1909’da düzenlenen toplantıda masaya yatırılıyordu.
Bu toplantının tutanakları, işçi meselelerine yönelmede ilk adım olması ve zamanın zihniyetini anlatması bakımından önemli bir belge niteliği taşıyordu. Bursa Ticaret Sanayi Odası Yönetim Kurulu’nun kadın işçilerin durumunu düzeltmek için kaleme aldığı toplantı tutanağında “Odanın fevkalâde olarak dersadet Sanayi Müdürü Haydar Beyefendi Hazretlerinin huzuru âlileri ile vuku bulan içtimam müzakere zaptıdır” denilerek şu bilgilere yer veriliyordu:
“Ticaret ve Nafia Nezaretinden varit olup Oda’ya havale buyrulan 7 Eylül 1909 tarih ve 19 numaralı tahriratta adedi altmışa mütecaviz ipek fabrikalarında çalışan kadın işçilere üçer kuruş ücretle günde 14 saatten ziyade işletmeye icbar edildiklerinde sıhhatleri mutel olmakta bulunduğundan bahisle şikâyet etmekte ve ücretin cüz’iyetinden (azlığından) ziyade saati mesai (çalışma saatleri)dikkati calip olduğu cihetle bu bapta icap eden tetkikat ve muamelatın ifası zımnında Sanayi Müdürü Saadetlu Haydar beyefendi Hazretlerinin izam kılındığından müşarünileyh’in vazifesince vuku bulacak müracaatında mazhar-ı muavenat ve teshilât olması iş’ar olunmuş ve azâ efendilerden alâkadar olanlar tarafından müşarünileyn hazretlerine bu bapta bazı malumat ve izahat-ı iptidaiye verilmesi üzerine gerek Demirkapı, Kayabaşı ve gerek Setbaşı Mahallâtında bulunan İpek Fabrikalarını bizzat ziyaret ederek görmek ve bilahâre görülecek hale göre ipek fabrikatörlerinin daveti ile bilistiza müdavelei efkâr olunarak ona göre bu bapta musip (isabetli)bir karar itası tezekkür ve tespit kılınmış ve bina berin âzadan Vehbi Efendi, Haydar Beyin refakatine verilerek fabrikalara azimet buyurmuşlar ve meclise hitam verilmiştir.”
Bu toplantıya Reisi evvel Mehmet Saffet Bey, Reisi Sani İsmail Hakkı Efendi, Müşaviri evvel Ebubekir Efendi, Müşaviri Sani Hacı Hasan Sabri Efendi, Azadan Mustafa Efendi, Vehbi Efendi, Bohor Efendi, Başkâtip Kiyork Efendi katılıyordu.
Ardından yerli ve yabancı fabrikatörler Bursa Ticaret Sanayi Odası’na davet edilerek, kadın işçilerin çalışma saatleri ve ücretleri hakkında toplantı gerçekleştiriliyordu. Fabrikatörlerin görüş ve düşünceleri alınıyor, işçilerin fazla çalıştırılmaması ve sıhhatlerinin korunması ve gerekli tedbirlerin alınması hususunda bazı tavsiyelerde bulunuluyordu. Nihayetinde fabrikatörlerle bu yönde bir anlaşma sağlanıyordu.
Ne var ki alınan kararlar yalnızca kâğıt üzerinde kalıyordu. Bursa Ticaret Sanayi Odası, yerli ve yabancı fabrikatörlerin yine eskisi gibi, bazı işçileri geceden, bazılarını ise çok erken saatte çalıştırdıklarının haberini alıyordu. Durum Vilayet Meclisi’nce kesin bir karar alınarak fabrikatörlere usulen tebliğ ediliyordu. Ziraat Müdürlüğü de işe karışarak ipek fabrikalarının ıslahı ve işçilerin ücretlerinin ayarlanması hususunda bir talimat taslağı hazırlıyordu.
Söz konusu taslağı vilayet ise Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’na gönderiyor, mesele görüşülüyor ve üzerinde mutabık kalınan metin Ticaret ve Nafia Nezaretine gönderiliyordu.
Metinde şu cümlelere yer veriliyordu:
“İşçilerin saati mesailerinin sıhhat ve ahlâklarının emri muhafazasına ait tedabirin ve teferruatının evvel bir nizamnameye rapt ve ahkâmı mevki tatbik ve icraya vaz, hükümetçe tenfiz edildikçe fabrikalar şu intizamsızlıktan ve hali karışıklıktan kurtulacağı kat’iyyen tezahür etmekte…”
Lakin bakanlık bu vilayet yazısıyla ilgili hiçbir işlem yapmıyordu. Mesele aylarca bürokrasiye takılıyor ve nihayetinde takvimler 3 Ağustos 1910’u gösterdiğinde Bursa’daki ipek fabrikasında çalışan kadınlar greve çıkıyordu.
İpekli Dokuma Atölyelerinde çalışan 3 bini aşkın kadın ve kız çocuklarının sesleri hep bir ağızdan yükseliyordu. Osmanlı döneminin ilk grevinde kadınlar ve kız çocukları, çalışma saatlerinin azaltılması, ücretlerin 8-10 kuruşa yükseltilmesi, en az bir saat öğle yemeği molası verilmesi, iş düzeninde değişiklik yapılması, işe alımlarda kolaylık gösterilmesi ve sertifika göstermeden çalışma kolaylığının tanınması gibi konuları şart koşuyorlardı.
Bu isteklere olumlu karşılık vermeyen ipek fabrikalarının sahipleri ise hasadın kötü olmasını ve hammadde yetersizliğini bahane ederek talepleri reddediyordu. Ancak işçilerin grevi devlet makamlarını huzursuz ediyordu.
Ne yazık ki devletin bu rahatsızlığına rağmen, kadın işçiler grevlerinden bir sonuç alamıyordu fakat eylemleriyle 1910 yılının en büyük toplumsal kadın işçi hareketi olarak tarihe geçiyorlardı.
Kaynakça:
Eski Bursa’dan Notlar, Faruk Üsküdari, Bursa Ticaret Sanayi Odası,1972 “Kadın İşçiler”