Dârülharp veya Dârü'l-harb…
Üniversite yıllarım… Kaldığım devlet yurdunda, bir arkadaşımı görmek için odasına girdiğimde şöyle bir manzarayla karşılaşmıştım:
Tavandaki lambadan çekilen ara kablonun yerdeki ytong tuğlanın geniş yüzüne yerleştirilen rezistans teline bağlı olduğu el yapımı bir ısıtıcının üzerinde kaynamaya bırakılan demlik…
Şaşırmıştım…
“Yakacaksınız yurdu, bu içtiğiniz çay helal mi!” dediğimde şu cevabı aldım:
Yansın… Devlete zarar vermek sevaptır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Dârülharp’tir…
Yani, diyordu ki:
Türkiye İslam ülkesi değil. Bu devlet İslam ülkesine dönüşene kadar, yıkılması için her türlü zarar vermek caizdir/cihattır…
Cevabım şöyle olmuştu:
O zaman her gün 5 vakit duyduğumuz ezan sesi uzaydan geliyor memlekete. Kamu malına el uzatmanın, bir anlamda hırsızlığın üstünü bu şekilde örtmüş oluyorsunuz. Sizin cenaze namazınız bile kılınmaz!
***
Kısa adı KALBİR olan Kalite Birliği Başkanı Mustafa Karaman’ın “Milli Ses Ver” projesini basınla paylaştığı toplantıda; konuşmasında “kalite eşittir ahlak” vurgusu yaparken bu anım geldi aklıma…
Devamında;
Dünyanın ilk kalite standart belgesi ve tüketici hakları kanunu olarak kabul edilen ve 1502’de Bursa’da yayınlanan II. Bayezid’in fermanına atıfta bulunan Karaman, geçmişinde böyle bir ayrıcalığa sahip olan kadim şehre bugün hâkim olan “kalite, üretim ve tüketim anlayışının” yakışmadığını dile getirdi…
Haklı olarak sanayicinin/üreticinin memlekete bir şey kazandırmayan taşeron, fason ve taklitçi üretim anlayışı gibi tüketicinin yabancı markaya olan talebine eleştiri getirdi…
Aslında Karaman söylemese de şu saptamayı yapmamız gerekiyor:
523 yıl önce Sultan II. Beyazıt, Bursa’da halkın şikayetçi olduğu kalitesiz mal üretimi, ölçü/tartıda yapılan hileler, stokçuluk/karaborsacılık, narh yani mal ve hizmetlerin fiyatındaki insafsızlık gibi genel ahlaka yakışmayan hallerden dolayı bugün övündüğümüz kalite standart kanununu yayınlamak zorunda kalmıştı…
Dolayısıyla KALBİR Başkanı Mustafa Karaman’ın açıkladığı “Milli Ses Ver Projesi”, 523 yıl sonra bugün de dile getirdiğimiz şikayetlerin bertaraf edilmesini amaçlıyor.
Bursa’nın “en kaliteli başkanı” Karaman, Milli Ses Ver Projesi "Türkiye'nin kuruluş felsefesi ve kurtuluş reçetesidir" vurgusuyla
Devlete;
Yalnız ve yalnızca, nitelikli ve katma değeri yüksek ürün üretenlere destek olma, uygunluk değerlendirme alanında, muayene, deney ve test amaçlı yurt dışına gönderilen tüm numunelerin, yurt içinde muayene, deney ve testlerinin yapılması için TSE'ye yetki verme,
Sanayiciye;
Taşeron, tedarikçi ve fasoncu üretim anlayışını terk etme, katma değeri yüksek kendi markasıyla ihracata yönelme, üretileni değil, ithal edileni üretme,
Tüketiciye;
Yabancı marka hastalığını terk etme, kendine, kendi insanına, kendi sanayicine, kendi ülkene güvensizlik psikolojisinden kurtulma ve TSE damgalı yerli ve milli ürünleri tercih etme,
Dışişleri Bakanlığı'na bağlı Türk Akreditasyon Kurumu, kısa adıyla TÜRKAK’a;
Kaliteyi kirletenlerin, akreditasyon kurallarına aykırı hareket edenlerin akreditasyon belgelerini iptal etme,
Millî Eğitim Bakanlığı’na
İlk, orta ve lise düzeyindeki tüm eğitim kurumlarında zorunlu “kalite” dersi konulması çağrısı yaptı.
***
Son olarak;
TSE Bölge Koordinatörü Mehmet Hüsrev’e de onur ödülünün verildiği basın buluşmasında KALBİR Onursal Başkanı Prof. Dr. Erkan Işığıçok’un şu saptaması da oldukça önemliydi:
“Türkiye’de 100 yaşın üzerinde sadece 4 şirket var…”
Şöyle bitireyim bu yazıyı:
Dârülharpci zihniyetin kansere neden olduğu memlekette; bugün Ziya Gökalp’in “vatani, mesleki, aile, cinsi, medeni ve milletlerarası” şeklinde sınıflandırdığı genel ahlakın bir fotoğrafını çeksek, nasıl bir fotoğraf karesi elde ederiz?
Özellikle de “vatani” bir mesele olan siyaset ahlakı/ahlakımızın!
Kalemine sağlık Koca yürekli değerli can gardaşım
Her konuda genel Ahlakın gelişmesine ihtiyaç var.
Yureğine saglik.