Türk Silahlı Kuvvetlerinin “Atilla Harekâtı” adını verdiği Kıbrıs Barış Harekâtı, askeri ve diplomatik anlamda başarılı bir operasyon olarak tarihe geçti.
Türkiye Cumhuriyeti meşru müdafaa hakkını kullanarak adada yaşayan soydaşlarımıza Zürih ve Londra Antlaşmalarının 4. maddesini dayanak göstererek 20 Temmuz 1974’te çıkarma yapmıştı.
Tabi bu sürece gelene kadar yaşananlara kısaca bakacak olursak;
Ada üzerinde yaşanan siyasi belirsizlik çözüm üretemiyordu.
Adadaki Rumların 1963-1974 yılları arasında İngiltere ve özellikle Yunanistan tarafından silahlandırılarak etnik bir temizlik çalışmalarına başlaması,
Türk Köylerine ve Türk mahallelerine baskı yaparak göçe zorlaması,
Katliamların, mezalimin çocuk, kadın ve ihtiyar demeden acımasızca Kıbrıs Türklerini katletmeleri,
EOKA’nın (Rum Terör Örgütü) ENOSİS’i (Yunanistan’a bağlanma fikri) gerçekleştirme hayali,
Diplomatik çözüm yollarının tamamen tıkanması ile son buldu.
Dozu gittikçe artan insanlık dışı muameleler, Türkler için gözyaşı, katliam, toplu mezar olarak geri döndü.
Türklerin; Göçe zorlanarak ada yüzölçümünün yüzde 3’lük bölümüne hapsedilmesi olarak vuku buldu.
Bugün de Filistin topraklarında yaşananları anımsatan bu sürece dair o dönem İngiliz Gazeteci David Leihg şöyle demişti:
“Kıbrıs’ın istilasından sonra yüzlerce Kıbrıslı Türk, Rum Muhafızlarca rehin alınmış, Türk kadınlarının ırzına geçilmiş, çocuklar cadde ortasında öldürülmüş ve Limasol’daki Türk Mahalleleri tamamen yakılmıştı.”
Durum böyleyken harekât kaçınılmaz olmuştu.
Çünkü;
Türk beklenilen demekti…
13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti, sonrasında 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu ve ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş oldu.
***
Peki bugün Kıbrıs ne durumda?
İki devletli bir yönetim ile siyasi olarak idare ediliyor.
Güney Rum Yönetimi tanınmış ülke ve Avrupa Birliği üyesi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise tanınmayan ülke statüsünde ve ambargo uygulanıyor.
Temel ihtiyaç maddeleri ve ilaç gereksinimleri dahi Türkiye tarafından sağlanıyor.
Bu durum; sanırım size yine bugün Filistin’de yaşananları anımsatacaktır!
Benzerliği birkaç örnekle anlatacak olursam;
Filistin’e gitmek için İsrail ile vize işlemlerini yapmak zorundasınız.
KKTC’ye başka ülkelerden direk uçuş yapamıyorsunuz.
Sadece Türkiye üzerinden uçuş yapılıyor.
Soykırıma uğrayan geçmişti Kıbrıs Türkü, bugün Gazze halkı ama kazanan, mağdur olan Yunanistan ve İsrail…
Yine;
KKTC’nin çok ciddi bir içme suyu sorunu vardı. Geçitköy Baraj Projesi ile problemi Türkiye çözdü.
Gazze’ye toplanan insani yardımın yüzde oranı itibariyle en çok yardım ulaştıran ülke Türkiye oldu.
Filistin için çözümün adresi İsrail gösteriliyorken, Kıbrıs meselesi için Yunanistan işaret ediliyor.
Dünya otonom devletçikleri kabul ederken ki dün Yugoslavya ve SSCB, bugün Irak örnekleri hala hafızamızda!
Buralarda birleştirilmiş iki toplumlu tek bir devlet projeleri var.
Arap Birliği Filistin’de yaşananlar için kınamadan öteye gidemiyor,
Daha dün Güney Rum Kesimine Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan büyükelçilik açtı. Hatta bu Türk Devletleri, henüz KKTC’yi devlet olarak bile tanımıyor…
Bu benzerlikler uzayıp gidiyor…
***
Evet;
Kıbrıs’ta “Garantör” ülke olmamamıza rağmen Türk askeri işgalci konumuna koyuluyor…
Meşhur “Annan Planı” ile çözümsüzlük sunulup, Türkiye farklı konularda defalarca tazminat ödemeye mahkûm ediliyor.
Geçen hafta Rum Enosis Hayranları, EOKA’nın kuruluş yıldönümünde Türk tarafını tahrik edip taşlı saldırıda bulunuyor…
Yarın bu iki ülkenin ortak kaderleri üzerine çok şeyler yazılacak!
Yazının başlığında; “Kıbrıs nereye benziyor?” diye sormuştuk.
Yaşadığı acılar, göçler, soykırımlar, tecavüzler, toplu katliamlar, gözyaşı ile siyasi anlamda dünyadaki konumları ile Gazze, Kıbrıs’a çok benziyor…
Benim Kıbrıs’ta gördüklerim bunlar!
Güzel bir bakış açısı ile olaylara tarihi bir bağlamda yaklaşılmış.
Çok değerli bir köşe yazısı önemli noktalara değinilmiş teşekkürler
Kiymetli bir bakış açısıyla değerlendirilmiş guzel bir yazı. Emeğinize sağlık.