Şoför Nebahat abla filmini belli yaşın üzerindeki herkes hatırlar herhalde. Başrollerini rahmetli Fatma Girik ve İzzet Günay’ın oynadığı film; babası taksi şoförü olan bir kızın, babası ölünce ailesini geçindirmek için taksi şoförlüğüne başlamasını konu alır.
Bu filmle başlayan yazı acaba nereye gidecek?
Nereye olacak, Bursa’nın güzide trafiğine gelip çatacağız elbette.
Her büyük şehrin sorunu deyip, kestirip atamayacağımız bir boyuta geldi artık. Uzun zamandır toplu taşımadan uzak ve de gamdan azat, münzevi bir hayat yaşıyordum. Güzel bir yaşantım varmış meğer. Son zamanlarda etrafımdaki eşin dostun şikayetleri üzerine sahaya inmeye karar verdim.
***
Meselâ İhsaniye Mahallesi ve civarında oturuyorsanız direkt üvey evlat muamelesiyle karşı karşıyasınız. Daha aşağıdaki büyük mahallelerden kalkan otobüsler İhsaniye’ye gelene kadar sağdan soldan sarkan insanlarla kanat çırpma aşamasına geliyor neredeyse.
Rotaları başlı başına bir alem. Otobüslere ilk bindiğim zamanlarda kaçırıldığımı düşündüğüm anlar bile olmuştu!
Gidip gidip geri dönmeleri, mahalle aralarının tozunu attırmaları bilmeyenler için bir muamma haline dönüyordu. Dolup taşarak gelen otobüsler duraklarda dursalar da kapılarını zor zahmet açtıklarında gördüğünüz manzara otobüstekilerin el sallaması oluyor. Bir dahaki otobüsün manzarasının farklı olmayacağını bilseniz de yine de bekliyorsunuz ve şansınız varsa leylek gibi tek ayak üzerinde yolculuğa vasıl oluyorsunuz.
Sonra ‘’araçlarınıza tek tek binip, trafiğe katkıda bulunmayın’’ deniliyor.
Ne yapalım? Bu vaziyette leylekler gibi göç çabasına mı girelim?
***
Başka bir yolculuk hattı tecrübem de Acemlere kadar metro ile gidip, oradaki peronlardan kalkan otobüsleri denemek oldu. Hiçbir şeye acelesi olmayan yurdum insanının otobüslere saldırma hızına kimsenin yetişemeyeceğini düşünüyorum.
B38 hattı durağa yanaşırken müthiş bir hücum başlıyor. Zannedersiniz minibüstekiler düşman askeri! Bu hücum karşısında donup kalanlar, minibüsten inemeyince haliyle saldırıya geçenler de binemiyor. Müthiş bir kaos. Şoför çıldırmış gibi bağırıyor. Fırça yiyen ben olmadığım için inanılmaz eğlenceli bir manzara! Dolunun tekrar dolmayacağına kanî olan milletim Viyana kapılarını zorlamayı bırakıp yolcuların inmesine izin verince şükür minibüse binebildik. Asıl eğlence bundan sonra başlıyor. Minibüs yeterince dolu değilse saça savrula yolculuğa başlıyorsunuz. Eğer viraj alınıyorsa bir siz bir yanınızdaki birbirinizin üzerine kapaklanarak yolculuk yapıyorsunuz. Minibüs dolunca daha güvenli bir hale geliyor. Kimse kıpırdayamadığı için düşme şansınız da kalmıyor. Bir minibüs ya da otobüs daha ne kadar yolcu alabilir diye sakın aklınızdan geçirmeyin. Düş sınırları zorlanıyor zira! Neyse, B38’den Tophane’de inip, yolun karşısına geçtim. Geri dönüş yolu için durak aramaya başladım. Baktım ortada durak yok. Yoldan geçen birisine sordum. Meğer bir otopark tabelasının altında toplanılıyormuş, durak niyetine. O ara başka bir hattın otobüsü durdu önümüzde. Arkasından B38 ufukta göründü. Ben sevine durayım, yanımda duran bir teyze yola fırladı. Ellerini kollarını açarak minibüsün önüne attı kendini. Tamam ben de sevindim de bu kadarı fazla demeye kalmadı, B38 duran otobüsü solladı gitti. Biz de bakakaldık. Teyze sevinç gösterisi için değil minibüsü durdurmak için çırpınıyormuş. Meğer duraklarda bir iki kişi gören minibüs, otobüs şoförlerinin çoğu “Şoför Nebahat abla” gibi gazlayıp gidiyormuş. Sonunda insaflı bir B38 şoförüne denk geldik de bizi minibüse aldığı için medyun-u şükran olduk. Teyze halâ söylenip duruyordu.
BURULAŞ’a bu konuyla ilgili şikâyet dilekçesi verdiğini ama kimsenin ilgilenmediğini söyledi. Baktım bütün minibüs koro halinde destek verdi. Ben de hanım hanım oturdum. Öbür B38 şoförü almadı bizi, bu da yolun ortasında ‘’inin aşağı” derse diye tedirgindim açıkçası! Bu kadar şikâyete halâ aynı davranışları sergilediklerine göre… Bir o camı, bir bu camı görüp saçılıp, savrulduktan sonra hidayete erip Acemlere ulaştık sonunda. Ondan sonra ver elini metro. Metrodan indiğimde kafam uğulduyordu. Bir de her gün bu macerayı yaşayanları düşündüm. Ralliden hallice bir yolculukla baş etmek kolay değil.
***
BURULAŞ Genel Müdürü Sayın Fahrettin Beşli’den ricamız şikayetleri kale alması ve hatta bu hatlarda yolculuk yaparak durumu yerinde görmesidir. Zira hepimiz, şoför Nebahat abla gibi, araçlarla tek tek yola dökülürsek Bursa trafiği daha güzel olmayacak sanki.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
E. Gülhan AKBABA
Şoför Nebahat abla
Şoför Nebahat abla filmini belli yaşın üzerindeki herkes hatırlar herhalde. Başrollerini rahmetli Fatma Girik ve İzzet Günay’ın oynadığı film; babası taksi şoförü olan bir kızın, babası ölünce ailesini geçindirmek için taksi şoförlüğüne başlamasını konu alır.
Bu filmle başlayan yazı acaba nereye gidecek?
Nereye olacak, Bursa’nın güzide trafiğine gelip çatacağız elbette.
Her büyük şehrin sorunu deyip, kestirip atamayacağımız bir boyuta geldi artık. Uzun zamandır toplu taşımadan uzak ve de gamdan azat, münzevi bir hayat yaşıyordum. Güzel bir yaşantım varmış meğer. Son zamanlarda etrafımdaki eşin dostun şikayetleri üzerine sahaya inmeye karar verdim.
***
Meselâ İhsaniye Mahallesi ve civarında oturuyorsanız direkt üvey evlat muamelesiyle karşı karşıyasınız. Daha aşağıdaki büyük mahallelerden kalkan otobüsler İhsaniye’ye gelene kadar sağdan soldan sarkan insanlarla kanat çırpma aşamasına geliyor neredeyse.
Rotaları başlı başına bir alem. Otobüslere ilk bindiğim zamanlarda kaçırıldığımı düşündüğüm anlar bile olmuştu!
Gidip gidip geri dönmeleri, mahalle aralarının tozunu attırmaları bilmeyenler için bir muamma haline dönüyordu. Dolup taşarak gelen otobüsler duraklarda dursalar da kapılarını zor zahmet açtıklarında gördüğünüz manzara otobüstekilerin el sallaması oluyor. Bir dahaki otobüsün manzarasının farklı olmayacağını bilseniz de yine de bekliyorsunuz ve şansınız varsa leylek gibi tek ayak üzerinde yolculuğa vasıl oluyorsunuz.
Sonra ‘’araçlarınıza tek tek binip, trafiğe katkıda bulunmayın’’ deniliyor.
Ne yapalım? Bu vaziyette leylekler gibi göç çabasına mı girelim?
***
Başka bir yolculuk hattı tecrübem de Acemlere kadar metro ile gidip, oradaki peronlardan kalkan otobüsleri denemek oldu. Hiçbir şeye acelesi olmayan yurdum insanının otobüslere saldırma hızına kimsenin yetişemeyeceğini düşünüyorum.
B38 hattı durağa yanaşırken müthiş bir hücum başlıyor. Zannedersiniz minibüstekiler düşman askeri! Bu hücum karşısında donup kalanlar, minibüsten inemeyince haliyle saldırıya geçenler de binemiyor. Müthiş bir kaos. Şoför çıldırmış gibi bağırıyor. Fırça yiyen ben olmadığım için inanılmaz eğlenceli bir manzara! Dolunun tekrar dolmayacağına kanî olan milletim Viyana kapılarını zorlamayı bırakıp yolcuların inmesine izin verince şükür minibüse binebildik. Asıl eğlence bundan sonra başlıyor. Minibüs yeterince dolu değilse saça savrula yolculuğa başlıyorsunuz. Eğer viraj alınıyorsa bir siz bir yanınızdaki birbirinizin üzerine kapaklanarak yolculuk yapıyorsunuz. Minibüs dolunca daha güvenli bir hale geliyor. Kimse kıpırdayamadığı için düşme şansınız da kalmıyor. Bir minibüs ya da otobüs daha ne kadar yolcu alabilir diye sakın aklınızdan geçirmeyin. Düş sınırları zorlanıyor zira! Neyse, B38’den Tophane’de inip, yolun karşısına geçtim. Geri dönüş yolu için durak aramaya başladım. Baktım ortada durak yok. Yoldan geçen birisine sordum. Meğer bir otopark tabelasının altında toplanılıyormuş, durak niyetine. O ara başka bir hattın otobüsü durdu önümüzde. Arkasından B38 ufukta göründü. Ben sevine durayım, yanımda duran bir teyze yola fırladı. Ellerini kollarını açarak minibüsün önüne attı kendini. Tamam ben de sevindim de bu kadarı fazla demeye kalmadı, B38 duran otobüsü solladı gitti. Biz de bakakaldık. Teyze sevinç gösterisi için değil minibüsü durdurmak için çırpınıyormuş. Meğer duraklarda bir iki kişi gören minibüs, otobüs şoförlerinin çoğu “Şoför Nebahat abla” gibi gazlayıp gidiyormuş. Sonunda insaflı bir B38 şoförüne denk geldik de bizi minibüse aldığı için medyun-u şükran olduk. Teyze halâ söylenip duruyordu.
BURULAŞ’a bu konuyla ilgili şikâyet dilekçesi verdiğini ama kimsenin ilgilenmediğini söyledi. Baktım bütün minibüs koro halinde destek verdi. Ben de hanım hanım oturdum. Öbür B38 şoförü almadı bizi, bu da yolun ortasında ‘’inin aşağı” derse diye tedirgindim açıkçası! Bu kadar şikâyete halâ aynı davranışları sergilediklerine göre… Bir o camı, bir bu camı görüp saçılıp, savrulduktan sonra hidayete erip Acemlere ulaştık sonunda. Ondan sonra ver elini metro. Metrodan indiğimde kafam uğulduyordu. Bir de her gün bu macerayı yaşayanları düşündüm. Ralliden hallice bir yolculukla baş etmek kolay değil.
***
BURULAŞ Genel Müdürü Sayın Fahrettin Beşli’den ricamız şikayetleri kale alması ve hatta bu hatlarda yolculuk yaparak durumu yerinde görmesidir. Zira hepimiz, şoför Nebahat abla gibi, araçlarla tek tek yola dökülürsek Bursa trafiği daha güzel olmayacak sanki.