SON DAKİKA

Stresin panzehri farkındalık

Yazının Giriş Tarihi: 13.05.2024 16:54
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.05.2024 17:04

Bulunduğumuz çevre ne kadar sert ve acımasız olursa olsun uyum sağlamak zorunda olduğumuz durumlar vardır. Mutlu olma lüksümüzü umursadığımız falan yoktur o anlarda, tek istediğimiz acı çekmeyelim yeter… Zihnimiz ve bedenimiz adeta birbirine kafa tutar gibi ayrı tellerden çalar. İçeride fırtına kopar ama beden başka, zihin başka tepki verir. Sonra ver elini stres, kaygı, depresyon... Günümüz deyişiyle, “anksiyete bozukluğu”! Hele ki söz konusu durum panik ataksa, vay halimize!

Hastalıklarla mustarip olan insanlara ne kadar özen gösterilirse gösterilsin, stresi tolere edemeyenlere bir o kadar kaygısız bir tutum sergileniyor. Bu tip insanları rahatlıkla eleştirmek, Alzheimer olan birine “hadi ama biraz iradeni kullan” demek kadar ironik. Stresli insan zaten korkuya tutunarak yaşadığı için iradesini kullanamıyor. Çünkü stres anında beden ve zihin, iradenin arkasından iş çevirir. Stressiz yaşam adı altında benimsediği ne varsa hepsi yalan olup gider. Gerçi “stressiz yaşam yalanları” başlıklı konular, stresi daha iyi törpüler diye düşünüyorum…  

Çağımız, “Farkındalık Çağı”. Herkesin kendisini keşfedebileceği sayısız uygulama ve platform mevcut. Tüm bunlara erişimin de bir karşılığı var elbette. Fırsat eşitsizliği konusuna hiç girmeden özellikle şunu vurgulamak istiyorum:

Kafamıza vura vura yapılan reklamlarla her şeyin üstesinden çok rahat gelebileceğimiz fikri aşılanıyor. “Bul karayı, al parayı” gibi! Dökülen paralarla karayı bulacağımızın da garantisi yok ya… O nedenle kendimizden çok da uzaklaşmadan daha gerçekçi bir iyileşme mümkün.

Kendimizle uyumlu farkındalığa tutunarak dönüşmek lazım… Yani; aldığımız eğitimler, seanslar, kişisel gelişim programları bizi o sırada uyuşturup ‘Alice Harikalar Diyarı’ndan gerçek dünyaya dönmekte zorluyorsa, işte orada dışlanmışlık hissiyle daha da tökezleriz.

Dünyanın en mutlu insanları gibi gözükenler, milyarderler, kariyerinde istediği pozisyona gelenler ve hatta hayallerinin çoğuna ulaşmış kişiler bile streslidir. Stressiz yaşamayı öğrenmek için sihirli bir ilaç veya dokunuş yok! Ama umutsuzlukların üstesinden gelmiş ve yaşama tutunmuş insanların ortak özelliklerine baktığımızda, ruh hallerindeki dalgalanmaları farkındalıkla takip ettiklerini görüyoruz.

Beynimizin içinde bize dert açan kısmı çıkarma şansımız olmadığına göre, kendimize kulak vermek zorundayız. Görmezden geldiğimiz, bastırdığımız her duygu bizi yutar. Korktuğumuz ne varsa daha fazlasıyla yüzleşiriz. Geç kalkmaktan korkar geç kalırız, hep istemediğimiz insanları ve olayları hayatımıza dahil ederiz, kara bir deliğin içinde yaşıyormuş gibi her kötü olaya çekiliriz. Esasında vaktinde yetişmemiz gereken bir yere yeterince organize olamadığımız için geç kalırız; sevmediğimiz otlar, onlara gereksiz anlamlar yüklediğimiz için burnumuzun dibinde biterler; felaket tellalı gibi her durumun aksini ve en kötüsünü düşündüğümüz için başımız dertten kurtulmaz!

Stresle ilgili neyi okuyup takip ederseniz edin, kendi hikâyenizi yazmadığınız sürece hep başkalarının çözümleriyle avunacaksınız.

Stressiz yaşama dair yazılıp çizilenleri kendime uyarlamak benim için hep zor olmuştur. Ama bugüne kadar hem zihinsel hem fiziksel anlamda bana iyi gelecek ne varsa çıkardığım sonuç şuydu:

Baktığım her şeyde ve herkeste kendimi görmek. Afili bir deyişle; 'Baktığın benim, gördüğün sensin (Rumi)'…

Bu benim stresten çıkış noktam oldu. Dünyaya hangi pencereden bakıyorsam o hayatı yaşayacak olmam gerçeğiyle uyandım. İç dünyamda hangi duygu hâkimse, o duyguyu besleyen her şeyin bumerang gibi bana geri döndüğünü defalarca deneyimledim.

Kendimi takibe almakla başladı farkındalık yolculuğum.

Ne zaman stres yapıyorum, o an ne düşünüyorum ve nasıl sonuçlanıyor? Mesela; bulaşık yıkadığınız bir anı düşünün. O anda bile geçmişle sürekli kavga ederiz. “Keşke o cevabı verseydim. O son mesajı atmasaydım” diye yiyip bitiririz kendimizi. Evimizi temizlerken, yürüyüş yaparken, arkadaşımızla sohbet ederken kafamız hep başka yerde. Zihnimiz, geçmişle geleceği harmanlayıp mutlaka önümüze koyuyor.

Yaptığım her işi farkındalıkla yapmak, zihnimi susturmanın anahtarıymış. Geçmişle ve gelecekle kavgamız hiç istemediğimiz anlarda gelir aklımıza.

O anları yakaladığım an, kendime şunları söylüyorum:

“Yavaşla, sakin ol! Geçmişi değiştiremezsin bitti. Ama gelecek şu an hissettiğin duygu ve düşüncelerine bağlı. Bu negatif duyguda kaldığım sürece, senaryom hep en kötü sonla bitecek.”

Hani şu tiye aldığımız, “- Nasıl gidiyor? – Akıştayım” ikilisi aslında muhteşem bir kombinasyon. Denemenin tek yolu, yürekten değişmek istemek. Yoksa tüm söylenenlere gülüp geçilir.

İnsanların çoğu kendilerine ayırdıkları 10 dakika için bile pişman oluyor. “Bu kadar işimin arasında şunu mu yapacağım” deyip de yapmadığımız şeyler yüzünden stres katsayımız git gide artıyor. Aslında her şeyin o 10 dakikada gizli olduğunun garantisini verebilirim. Siz istediğiniz kadar stresten kurdeşen dökün o işler bitmeyecek, hayat bir anda günlük güneşlik olmayacak. Her gün kendinize ayıracağınız 10 dakikayı alışkanlık haline getirirseniz, düşünüp düşünüp içinden çıkamadığınız şeylere kendinizin rehber olacağınızı fark edeceksiniz.

Dünya bizleri giderek umutsuzluğa sürüklemek üzere şekilleniyor. Sahip olmak istediğimiz ne varsa daha erişemeden kaybetme korkusunu yaşıyoruz. Sakin kalmak, kendimiz için adeta devrim niteliğinde. Kendimizle barışık olmak, dünyanın işine gelmiyor olsa da yaşamak zorundayız. Dönüşüp yeni yaşamımıza başladığımız anda, daha önce farkına varamadığımız şeyleri görürüz.

Modern dünyamızda son model bir telefon almak bizi acıdan kurtarmaz. Bu almamalıyız demek de değil. Madde dünyasına uyum sağlayacağız diye her şeyin bedelini, akıl ve beden sağlığımızla ödemeyelim yeter…

Ne günlerce bir ağacın altında meditasyon yapacak bir yaşam, ne de stres ve dinginlik tahterevallisinde gidip gelmek…

Sevgiyle ve nezaketle kalın…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (2)
Yorumcu
Metin Güdük - bir yıl önce

Konu başlığı ile uyumlu güzel bir yazı Okuyanlar için harekete geçme konusunda motivasyon kaynağı olacağına inanıyorum Yazıyı okuyanlardan 1 kişi bile farkındalık anlamında adım atıp hayatında olumlu yönde ilerleme sağlar ise bu yazı amacına fazlası ile ulaşmış olur

Yorumcu
Müge KAHTA - bir yıl önce

Harika bir gözlem Tebrikker Ayşegül Hanım

Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.