Küreselleşme, şehircilik anlayışında sınırları bulanıklaştıran, kültürel ve mimari anlamda tek tipleşmeyi dayatan bir süreçtir. Bu süreç, yerel değerlerin erozyonuna neden olurken, tarihî şehircilik modelleriyle çatışmaktadır. Özellikle Türklerin tarih boyunca geliştirdiği şehircilik modeli, küreselleşmenin "şablon şehir" anlayışına meydan okuyan bir direniş mekânı olarak öne çıkmaktadır.
Türk şehirlerinin karakteristik özellikleri karşısında küreselleşmenin tek tip şehircilik anlayışı ve şehir devletleri modelini tanımak ve özgün Türk şehircilik anlayışının üniter devlet yapısına katkılarını iyi anlamak gerekir.
Tarihteki Türk şehirleri, yalnızca fiziksel yerleşim alanları değil, aynı zamanda sosyal dayanışmayı, kültürel çeşitliliği ve üniter devlet anlayışını destekleyen birer mekânsal düzen modelidir.
Bu özgün model, tarihî Türk şehirlerinin yerel kültürü ve merkeziyetçi yapısını korurken, küresel akımların homojenleştirici etkilerine karşı önemli bir alternatiftir.
Türk şehirleri, cami, çarşı, medrese, hamam ve mahalle gibi unsurlarla şekillenen bir sosyo-kültürel bütünlük sunar. Bu unsurlar, toplumu hem fiziksel hem de manevi olarak bir arada tutar. Küreselleşmenin şehircilik anlayışında ise bu tür yerel ve bağlamsal unsurlar genellikle göz ardı edilerek, şehirler "global tüketim merkezleri" olarak yeniden tasarlanır.
Türk şehirleri, merkeziyetçi bir yapıya sahiptir ve üniter devlet anlayışını yansıtır. Örneğin, Osmanlı döneminde külliyeler, sadece bir ibadet alanı değil, aynı zamanda eğitim, sağlık ve ticaretin merkeziydi.
Küreselleşme, bu tür merkeziyetçi modeller yerine, kentsel mekânı bireysel tüketim odaklı bir yapıya dönüştürerek toplumsal dayanışmayı zayıflatmaktadır.
Modern şehirlerde, küresel markalar, gökdelenler ve ticaret merkezleri, yerel mimari ve kültürün önüne geçmektedir. Bu durum, tarihî şehirlerin kimliksizleşmesine ve yerel değerlerin kaybolmasına yol açmaktadır. Örneğin, bugün Bursa, İstanbul, Konya gibi şehirlerimizin tarihî dokusu, küresel inşaat projeleri ve standartlaştırılmış şehircilik anlayışı nedeniyle ciddi bir tehdit altındadır.
Şehir devletleri modeli de küreselleşme gibi zaman içerisinde Türk Şehircilik Anlayışı üzerinde stratejik olarak baskılanan bir stratejik yaklaşımdır.
Şehir devletleri, siyasi otoritenin yerelleşmesini öne çıkarır ve üniter devlet anlayışına ters bir yapıya sahiptir. Türk şehir modeli ise yerel kültürleri koruyarak merkezi otoriteyle bütünleşmeyi sağlar.
Örneğin, Osmanlı şehirleri, farklı dini ve etnik grupları bir arada barındırmış; ancak bunları bir üst kimlik olan Osmanlı vatandaşlığı altında toplamıştır. Şehir devletleri modeli ise bu tür birliği tehdit eden ayrışmalar yaratabilir.
Özgün ve tarihi Türk Şehirciliği Modelinde:
Türk şehirleri, devletin otoritesini ve kültürel birliğini simgeleyen yapılarla donatılmıştır. Şehirdeki camiler, külliyeler ve saraylar, merkezi gücün hem fiziksel hem de ideolojik temsili olarak işlev görür. Bu durum, üniter devlet yapısının sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sağlamaktadır.
Türk şehircilik anlayışı, yerel kimliği korurken, aynı zamanda geniş bir coğrafyada siyasi ve kültürel birliği sağlayabilmiştir.
Bu durum, küreselleşmenin homojenleştirici etkilerine karşı özgün bir model sunar.
Türk şehirleri, küresel akımların baskısına rağmen, yerel kültürel unsurları koruyarak kültürel direncin mekânsal temsilcisi olmuştur.
Örneğin, Bursa gibi tarihi başkentler, az da olsa hem tarihî dokularını hem de sosyal yapılarını muhafaza edebilmiştir.
Türk şehir modeli, son günlerin yükselen akımı halindeki, sürdürülebilir şehircilik için güçlü bir uygulama sahası sunmaktadır. Merkeziyetçi planlama, sosyal dayanışmayı teşvik eden yapılar ve kültürel birliği destekleyen mimari unsurlar, bu modelin temel taşlarını oluşturur.
Tarihî Türk şehirleri, küreselleşmenin dayattığı tek tip şehircilik anlayışı ve şehir devletleri modeline karşı, yerel kimliği ve merkezi otoriteyi bir arada koruyabilen özgün bir alternatiftir.
Bu model, sadece Türk medeniyetinin geçmişteki başarısını değil, aynı zamanda günümüz şehircilik pratiklerine yön verebilecek sürdürülebilir bir yaklaşımı temsil etmektedir.
Türk şehircilik anlayışını korumak ve günümüz şartlarına uyarlamak, kültürel kimliğin ve üniter devlet yapısının devamlılığı için kritik bir öneme sahiptir.
****
Kaynakça:
Harvey, D. (2005). A Brief History of Neoliberalism. Oxford University Press.
Kuban, D. (2007). Türk Şehircilik Tarihi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
İnalcık, H. (2019). Osmanlı’da Şehir ve Toplum. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Sassen, S. (2001). The Global City: New York, London, Tokyo. Princeton University Press.
Çelik, Z. (1993). The Remaking of Istanbul: Portrait of an Ottoman City in the Nineteenth Century. University of California Press.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Aybars YILMAZ
Küreselleşme ve Türk şehircilik modeli
Küreselleşme, şehircilik anlayışında sınırları bulanıklaştıran, kültürel ve mimari anlamda tek tipleşmeyi dayatan bir süreçtir. Bu süreç, yerel değerlerin erozyonuna neden olurken, tarihî şehircilik modelleriyle çatışmaktadır. Özellikle Türklerin tarih boyunca geliştirdiği şehircilik modeli, küreselleşmenin "şablon şehir" anlayışına meydan okuyan bir direniş mekânı olarak öne çıkmaktadır.
Türk şehirlerinin karakteristik özellikleri karşısında küreselleşmenin tek tip şehircilik anlayışı ve şehir devletleri modelini tanımak ve özgün Türk şehircilik anlayışının üniter devlet yapısına katkılarını iyi anlamak gerekir.
Tarihteki Türk şehirleri, yalnızca fiziksel yerleşim alanları değil, aynı zamanda sosyal dayanışmayı, kültürel çeşitliliği ve üniter devlet anlayışını destekleyen birer mekânsal düzen modelidir.
Bu özgün model, tarihî Türk şehirlerinin yerel kültürü ve merkeziyetçi yapısını korurken, küresel akımların homojenleştirici etkilerine karşı önemli bir alternatiftir.
Türk şehirleri, cami, çarşı, medrese, hamam ve mahalle gibi unsurlarla şekillenen bir sosyo-kültürel bütünlük sunar. Bu unsurlar, toplumu hem fiziksel hem de manevi olarak bir arada tutar. Küreselleşmenin şehircilik anlayışında ise bu tür yerel ve bağlamsal unsurlar genellikle göz ardı edilerek, şehirler "global tüketim merkezleri" olarak yeniden tasarlanır.
Türk şehirleri, merkeziyetçi bir yapıya sahiptir ve üniter devlet anlayışını yansıtır. Örneğin, Osmanlı döneminde külliyeler, sadece bir ibadet alanı değil, aynı zamanda eğitim, sağlık ve ticaretin merkeziydi.
Küreselleşme, bu tür merkeziyetçi modeller yerine, kentsel mekânı bireysel tüketim odaklı bir yapıya dönüştürerek toplumsal dayanışmayı zayıflatmaktadır.
Modern şehirlerde, küresel markalar, gökdelenler ve ticaret merkezleri, yerel mimari ve kültürün önüne geçmektedir. Bu durum, tarihî şehirlerin kimliksizleşmesine ve yerel değerlerin kaybolmasına yol açmaktadır. Örneğin, bugün Bursa, İstanbul, Konya gibi şehirlerimizin tarihî dokusu, küresel inşaat projeleri ve standartlaştırılmış şehircilik anlayışı nedeniyle ciddi bir tehdit altındadır.
Şehir devletleri modeli de küreselleşme gibi zaman içerisinde Türk Şehircilik Anlayışı üzerinde stratejik olarak baskılanan bir stratejik yaklaşımdır.
Şehir devletleri, siyasi otoritenin yerelleşmesini öne çıkarır ve üniter devlet anlayışına ters bir yapıya sahiptir. Türk şehir modeli ise yerel kültürleri koruyarak merkezi otoriteyle bütünleşmeyi sağlar.
Örneğin, Osmanlı şehirleri, farklı dini ve etnik grupları bir arada barındırmış; ancak bunları bir üst kimlik olan Osmanlı vatandaşlığı altında toplamıştır. Şehir devletleri modeli ise bu tür birliği tehdit eden ayrışmalar yaratabilir.
Özgün ve tarihi Türk Şehirciliği Modelinde:
Türk şehirleri, devletin otoritesini ve kültürel birliğini simgeleyen yapılarla donatılmıştır. Şehirdeki camiler, külliyeler ve saraylar, merkezi gücün hem fiziksel hem de ideolojik temsili olarak işlev görür. Bu durum, üniter devlet yapısının sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sağlamaktadır.
Türk şehircilik anlayışı, yerel kimliği korurken, aynı zamanda geniş bir coğrafyada siyasi ve kültürel birliği sağlayabilmiştir.
Bu durum, küreselleşmenin homojenleştirici etkilerine karşı özgün bir model sunar.
Türk şehirleri, küresel akımların baskısına rağmen, yerel kültürel unsurları koruyarak kültürel direncin mekânsal temsilcisi olmuştur.
Örneğin, Bursa gibi tarihi başkentler, az da olsa hem tarihî dokularını hem de sosyal yapılarını muhafaza edebilmiştir.
Türk şehir modeli, son günlerin yükselen akımı halindeki, sürdürülebilir şehircilik için güçlü bir uygulama sahası sunmaktadır. Merkeziyetçi planlama, sosyal dayanışmayı teşvik eden yapılar ve kültürel birliği destekleyen mimari unsurlar, bu modelin temel taşlarını oluşturur.
Tarihî Türk şehirleri, küreselleşmenin dayattığı tek tip şehircilik anlayışı ve şehir devletleri modeline karşı, yerel kimliği ve merkezi otoriteyi bir arada koruyabilen özgün bir alternatiftir.
Bu model, sadece Türk medeniyetinin geçmişteki başarısını değil, aynı zamanda günümüz şehircilik pratiklerine yön verebilecek sürdürülebilir bir yaklaşımı temsil etmektedir.
Türk şehircilik anlayışını korumak ve günümüz şartlarına uyarlamak, kültürel kimliğin ve üniter devlet yapısının devamlılığı için kritik bir öneme sahiptir.
****
Kaynakça:
Harvey, D. (2005). A Brief History of Neoliberalism. Oxford University Press.
Kuban, D. (2007). Türk Şehircilik Tarihi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
İnalcık, H. (2019). Osmanlı’da Şehir ve Toplum. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Sassen, S. (2001). The Global City: New York, London, Tokyo. Princeton University Press.
Çelik, Z. (1993). The Remaking of Istanbul: Portrait of an Ottoman City in the Nineteenth Century. University of California Press.