Gündemi biraz takip edenler her şehirde tek ve yegâne baro var iken numaralı baroların nasıl ve hangi amaçlarla kurulduğunu iyi bilir.
5 yıl önce gündeme geldiğinde 80 il barosu ve Türkiye Barolar Birliği, "Çoklu Baro" teklifine karşı çıkmıştı. Hatta o dönem yapılan açıklamayla teklife "Çoklu baro tek devlet ilkesine, halkın hak arama özgürlüğüne ve avukatlığın bağımsızlığına aykırıdır’’ gerekçesiyle itiraz edilmişti. Nitekim bugün yaşadıklarımızla 5 yıl önce yapılan itirazların ne denli halkı olduğunu birkez daha görmüş olduk.
Bugüne geçmeden önce sanırım “çoklu baro neydi?” onu anlatmamız gerekiyor.
Hatırlanacak olursa; 6 Temmuz 2020 tarihinde 80 il barosu ve Türkiye Barolar Birliği'nin karşı çıktığı "çoklu baro" yasa teklifi, 4 gün, 52 saat süren görüşme maratonunun ardından TBMM Adalet Komisyonu'nda hiçbir değişiklik yapılmadan kabul edildi. TBMM Genel Kurulu'nda 9 Temmuz'da görüşülmeye başlanan yasa teklifinde muhalefetin itiraz ettiği maddeleri ise "İstanbul, Ankara ve İzmir'de birden fazla baro kurulması" ve bu üç il barosunun Türkiye Barolar Birliği'ndeki (TBB) delege ağırlığını düşürmeye yönelik düzenlemeler oluşturuyordu. Sonuçta teklif, 11 Temmuz 2020 tarihinde komisyondan geldiği haliyle kabul edildi ve Resmî Gazetede 15 Temmuz 2020 tarihinde yayınlandı. Haliyle 7249 Sayılı Kanun, Resmi Gazetede yayınlanan son haliyle; avukat sayısı 5 binden fazla olan şehirlerde, en az 2 bin avukatın imzası ile yeni barolar kurulabilmesine imkân sağladı…
***
Çoklu baro yasallaşınca;
İstanbul ve Ankara’da apar topar numaralı barolar kuruldu, sistemdeki onca eksiğe ve soruna rağmen. Nihayetinde İstanbul 2 Nolu Baro ile Ankara 2 Nolu Baro örneğinde olduğu gibi siyasete göre şekillenen bir meslek örgüt modeli ortaya çıktı. İstanbul 2 Nolu Baro, “Ak Parti”, Ankara 2 Nolu Baro’da ise “MHP” ağırlıklı bir üye profili oluştu.
Hemen belirteyim;
Hukukçuların bir partiye aday olması suç değildir, ancak bir hukukçunun siyasi partinin çıkarlarını hukukun üstünde görmesi doğru değildir.
Kaldı ki siyasetçilerin kirletmemesi gereken tek alan hukuktur.
Şimdi burada “Çoklu baroların kurulmasında ne sakınca olabilir?” diyebilirsiniz…
Bir örnekle anlatayım o zaman;
İstanbul’da 2 Nolu Baro devlet desteği alarak güçlenebilir, 2 Nolu Baro’ya üye olmayan avukatları kamu kurumları sözleşmeli olarak çalıştırmayabilir. Avukatlardan hâkim ve savcı alınacaksa, 2 Nolu Baro üyeleri tercih edilebilir.
Ayrıca;
İktidarlar her zaman değişir, biri gider diğeri gelir. Mevcut iktidar değiştiğinde levhasını taşıyan avukatlar ne olacak?
***
Ve bugünlerde vatandaşların ve avukatların ortaya attığı, üzerine gidilmesi/sorgulanması gereken ciddi bir iddia var.
Bu iddia ise “Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yapılan gösterilerde gözaltına alınanlar için gönüllü avukatlar olmasına rağmen görüştürülmediği, onun yerine gözaltına alınanlara ısrarla 2 Nolu Barodan atama yapıldığı” yönünde…
Hatta duruma tanık olan bir avukatın, "2 Nolu Baro'dan atanan avukatın gözaltına alınan gençlere yönelik 'az dövün iz kalmasın' diyerek polislere tavsiyede bulunduğu" iddiası da var!
Bu yönde gündeme getirilen iddialar henüz somut delillerle ispatlanmış değil.
Fakat çoklu baroların varlığı; tatsız/hukuka ve hukukçuya yakışmayan durumlara dair sayısız iddiayı sürekli önümüze düşürecektir!
Çünkü sadece meslek siyaseti yapmakla mükellef olan barolara, bir kere siyaset girmiş oldu.
Bu arada, olur da bir gün gözaltına alınırsanız “özel avukatınızı beklediğinizi” söyleyebilirsiniz.
CMK ataması yapılırsa, atanan avukatın hangi barodan olduğuna dikkat edebilirsiniz.
Avukatı kabul etmeme hakkınız olduğu gibi, istemediğiniz bir şekilde ifade vermek durumunda kalırsanız; susma hakkınızı da kullanabilirsiniz.
Bu yazıyı herkes okumalı,hemen paylaşıyorum. O zaman
Grublaşma hiçbir yerde olmamalı