Birazdan okuyacağınız satırlar aşırı mutluluk içerir.
Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı vesilesi ile Bursa Çevrem Derneği, doğaseverler ile beraber Soğukpınar’dan Uludağ Aras Şelalesi’ne bir ‘doğa yürüyüşü organizasyonu’ düzenledi.
Çevrem Derneği Başkanı Dr. Hüseyin Hüsnü Serdar parkurun kolay ve O’nun ifadesiyle “7 kilometre gidiş, 7 kilometre dönüş” olduğunu söyleyince sevgili eşim Gazeteci İbrahim Öge’ye “Çok değilmiş, hem de kolay parkurmuş, yürüyüşlere başlamak için iyi antrenman olur bize” diyerek katılma istek ve heyecanımı belirttim.
***
Pazar sabahı randevulaştığımız üzere saat 08.30’da Eker Meydan’daydık.
Daha önce ekibe katılacaklarını haber aldığımız çok sevgili dostlar Aylin-Ümit Can çiftinin son dakika ‘yan yattı, çamur battı’ bahaneleri ile gelemeyeceklerini öğrendik!
Kararlaştırıldığı üzere İsmail Bey’in kaptanlığındaki minibüse bindik ve Soğukpınar Köyü’ne (şimdilerde mahalle diyorlar ya) doğru yola revan olduk.
Ekipte çoğu tecrübeli dağcı olan -ki fotoğraflarımızı gören bir arkadaşımız ekip çok sıkıymış tabirini kullandı-doğaseverler bulunuyordu:
Dr. Hüseyin Hüsnü Serdar, Y. Mühendis Feridun Baykara, Prof. Dr. Erkan Işığıçok, TSE Emekli Kalite Denetçisi Mehmet Uğur Özdeniz, Mehmet Can Karadeniz, Halil İ. Kalafat, Rıza Dönmez, İbrahim Öge ve bendeniz Asuman Kurt Öge.
***
Bursa-Keles güzergâhında ilerleyerek yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra Soğukpınar köyüne vardık. Bir çay molası vermenin iyi olacağı söylenerek köy kahvesine oturuldu. Muhtar Mehmet Şirin’in de dahil olduğu keyifli sohbet sürerken, sabahları çay içemeyen ben, etrafa bakınıp tam karşıdaki bakkala su almak için girdim.
Facebook’ta ‘Soğukpınar Köyümü Sevenler’ grubu olduğunu öğrendiğim güler yüzlü, tatlı dilli ablanın hoş sohbetine kapılınca kahve teklifini kabul ettim.
Ben kahveyi beklerken çaylar içilmiş tabi.
“Yola çıkıyoruz” diyen Öge’nin sesi ile o mis gibi kahveyi içemeden ekibe katılmak üzere oradan ayrıldım.
Ben çıkarken başka bir abla içeri girdi. Kahve onun nasibiymiş!
Özellikle belirtmek istiyorum Soğukpınarlılar çok sevecen ve güler yüzlü insanlar.
***
Güneş’in pırıl pırıl aydınlattığı, mis kokan bir havada, köyün içinden, göz alabildiğine yeşile doğru, Uludağ Ketenli Yaylası’na yürüyüşümüz başladı.
Ekipte yolu bilen isimlerin olması işimizi oldukça kolaylaştırdı. Çünkü Ketenli Yaylası’na doğru bir iki yerde yolu şaşırmak olası.
Ama ekibi doğru yönlendiren Feridun Baykara bey, böyle bir şaşkınlığı bize yaşattırmadı.
Eğimli, toprak yoldan 2-2,5 saatlik bir yürüyüşle, sohbet ede ede yaylaya vardığımızda “kondisyonum da hiç fena değilmiş” diye düşündüm. “Zafer bizim” türküsünü söyleyecekken erken davrandığımı sonradan anladım.
Çünkü yürüyüşün en zorlu etabı Aras Şelalesi’ne doğru olacaktı!
Nereden bileyim…
***
Burada ekibimizdeki Mehmet Uğur Bey’e ayrı bir parantez açmak istiyorum: Kendisi bütün yol boyunca bitmeyen enerjisi ile hep en öndeydi. O güzel sesiyle söylediği şarkılar da keyifle devam eden yolculuğumuzun neşesi oldu.
Ketenli Yaylası yemyeşil doğası, ulu ağaçları ile gerçekten keyifli bir alan. Sadece yürüyerek değil araçla da gidilebiliyor.
Zaten bildiğim kadarıyla kampçıların sıklıkla tercih ettiği bir yer. Gökyüzünün mavisi, ormanın yeşili ile birleştiğindeki manzara insana ‘hala umut var’ dedirten cinsten.
20 dakikalık molanın ardından dağa doğru tırmanışa geçtik. Grubun tek kadın üyesi olarak havlu atmadan o tırmanışı nasıl bitirebildiğimi ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
***
Tırmanış boyunca “bitmeyen yol yapmışlar” diye düşünen ben,
“Grubu yavaşlatıyorum, korku filmlerinin ilk feda edilen şişman gözlüklüsü benim” diyen ben,
Beni cesaretlendiren ve asla yarı yolda bırakmayan Feridun ve Hüseyin Hüsnü hocalarım olmak üzere tüm ekip ve tırmanışı tamamlamaya inat eden yine ben…
Aldığım tüm gazlarla tırmanışı bitirip zirveye ulaştığımda;
Dağın çıplak ve karlı yüzünü görüp hissettiğim mutluluk anlatılmaz, yaşanır. Temiz hava ciğerlerimize dolarken, yan tarafta akan suyun şırıl şırıl sesi, karın beyazının ormanın yeşili ile buluştuğu müthiş manzara ve tabi masmavi gökyüzü…
Karla kaplı alanda biraz daha tırmanıp Aras Şelalesi’ne ulaşarak orada Türk Bayrağımızı dalgalandıran ekiple olmak ayrı bir gurur…
“İniş daha zor olacak!” dediler demesine ama iniş benim için ‘lay lay lom’ kıvamındaydı.
***
Sabah başlayan yürüyüşümüz akşam saat 19:00 sıralarında ulaştığımız Soğukpınar kahvesinde içilen tavşan kanı çaylarla son buldu.
Minibüse binip dönüşe geçtiğimizde ise günün kraliçesi ilan edilmiş olmak şahaneydi. (Tek rakibim Türk hava yolları!)
Bütün günün sonunda hissettiğim yorgunluk;
Duyduğum heyecan ve mutluluğun önüne asla geçemedi.
Ayaklarımda ağrı, yüzümde bolca tebessüm ile bu deneyimi yaşamayanlara şiddetle tavsiye ediyorum.
Bu arada, ‘Bursa Çevrem Derneği’ doğa yürüyüşü organizasyonlarını dönem dönem yapıyor.
Ekip çok sağlam!
İlgilenenlere duyurulur.
***
Dipnot:
Bu organizasyonda emeği geçen, orada olan hepsi birbirinden kıymetli tüm ekibe çok teşekkür ederim.
Ayrıca yürüyüş güzergâhında hemen köyün Ketenli Yaylası yolu çıkışındaki Cumhuriyetimizin 10. Yılı kutlamaları nedeniyle 1933’te dikilen anıt taşı da görüp, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’nin ateşini yakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını da rahmetle anmalısınız…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Asuman Kurt ÖGE
Çevrem Derneği ile bir yolculuk hikâyesi
Dikkat!
Birazdan okuyacağınız satırlar aşırı mutluluk içerir.
Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı vesilesi ile Bursa Çevrem Derneği, doğaseverler ile beraber Soğukpınar’dan Uludağ Aras Şelalesi’ne bir ‘doğa yürüyüşü organizasyonu’ düzenledi.
Çevrem Derneği Başkanı Dr. Hüseyin Hüsnü Serdar parkurun kolay ve O’nun ifadesiyle “7 kilometre gidiş, 7 kilometre dönüş” olduğunu söyleyince sevgili eşim Gazeteci İbrahim Öge’ye “Çok değilmiş, hem de kolay parkurmuş, yürüyüşlere başlamak için iyi antrenman olur bize” diyerek katılma istek ve heyecanımı belirttim.
***
Pazar sabahı randevulaştığımız üzere saat 08.30’da Eker Meydan’daydık.
Daha önce ekibe katılacaklarını haber aldığımız çok sevgili dostlar Aylin-Ümit Can çiftinin son dakika ‘yan yattı, çamur battı’ bahaneleri ile gelemeyeceklerini öğrendik!
Kararlaştırıldığı üzere İsmail Bey’in kaptanlığındaki minibüse bindik ve Soğukpınar Köyü’ne (şimdilerde mahalle diyorlar ya) doğru yola revan olduk.
Ekipte çoğu tecrübeli dağcı olan -ki fotoğraflarımızı gören bir arkadaşımız ekip çok sıkıymış tabirini kullandı- doğaseverler bulunuyordu:
Dr. Hüseyin Hüsnü Serdar, Y. Mühendis Feridun Baykara, Prof. Dr. Erkan Işığıçok, TSE Emekli Kalite Denetçisi Mehmet Uğur Özdeniz, Mehmet Can Karadeniz, Halil İ. Kalafat, Rıza Dönmez, İbrahim Öge ve bendeniz Asuman Kurt Öge.
***
Bursa-Keles güzergâhında ilerleyerek yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra Soğukpınar köyüne vardık. Bir çay molası vermenin iyi olacağı söylenerek köy kahvesine oturuldu. Muhtar Mehmet Şirin’in de dahil olduğu keyifli sohbet sürerken, sabahları çay içemeyen ben, etrafa bakınıp tam karşıdaki bakkala su almak için girdim.
Facebook’ta ‘Soğukpınar Köyümü Sevenler’ grubu olduğunu öğrendiğim güler yüzlü, tatlı dilli ablanın hoş sohbetine kapılınca kahve teklifini kabul ettim.
Ben kahveyi beklerken çaylar içilmiş tabi.
“Yola çıkıyoruz” diyen Öge’nin sesi ile o mis gibi kahveyi içemeden ekibe katılmak üzere oradan ayrıldım.
Ben çıkarken başka bir abla içeri girdi. Kahve onun nasibiymiş!
Özellikle belirtmek istiyorum Soğukpınarlılar çok sevecen ve güler yüzlü insanlar.
***
Güneş’in pırıl pırıl aydınlattığı, mis kokan bir havada, köyün içinden, göz alabildiğine yeşile doğru, Uludağ Ketenli Yaylası’na yürüyüşümüz başladı.
Ekipte yolu bilen isimlerin olması işimizi oldukça kolaylaştırdı. Çünkü Ketenli Yaylası’na doğru bir iki yerde yolu şaşırmak olası.
Ama ekibi doğru yönlendiren Feridun Baykara bey, böyle bir şaşkınlığı bize yaşattırmadı.
Eğimli, toprak yoldan 2-2,5 saatlik bir yürüyüşle, sohbet ede ede yaylaya vardığımızda “kondisyonum da hiç fena değilmiş” diye düşündüm. “Zafer bizim” türküsünü söyleyecekken erken davrandığımı sonradan anladım.
Çünkü yürüyüşün en zorlu etabı Aras Şelalesi’ne doğru olacaktı!
Nereden bileyim…
***
Burada ekibimizdeki Mehmet Uğur Bey’e ayrı bir parantez açmak istiyorum: Kendisi bütün yol boyunca bitmeyen enerjisi ile hep en öndeydi. O güzel sesiyle söylediği şarkılar da keyifle devam eden yolculuğumuzun neşesi oldu.
Ketenli Yaylası yemyeşil doğası, ulu ağaçları ile gerçekten keyifli bir alan. Sadece yürüyerek değil araçla da gidilebiliyor.
Zaten bildiğim kadarıyla kampçıların sıklıkla tercih ettiği bir yer. Gökyüzünün mavisi, ormanın yeşili ile birleştiğindeki manzara insana ‘hala umut var’ dedirten cinsten.
20 dakikalık molanın ardından dağa doğru tırmanışa geçtik. Grubun tek kadın üyesi olarak havlu atmadan o tırmanışı nasıl bitirebildiğimi ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
***
Tırmanış boyunca “bitmeyen yol yapmışlar” diye düşünen ben,
“Grubu yavaşlatıyorum, korku filmlerinin ilk feda edilen şişman gözlüklüsü benim” diyen ben,
Beni cesaretlendiren ve asla yarı yolda bırakmayan Feridun ve Hüseyin Hüsnü hocalarım olmak üzere tüm ekip ve tırmanışı tamamlamaya inat eden yine ben…
Aldığım tüm gazlarla tırmanışı bitirip zirveye ulaştığımda;
Dağın çıplak ve karlı yüzünü görüp hissettiğim mutluluk anlatılmaz, yaşanır. Temiz hava ciğerlerimize dolarken, yan tarafta akan suyun şırıl şırıl sesi, karın beyazının ormanın yeşili ile buluştuğu müthiş manzara ve tabi masmavi gökyüzü…
Karla kaplı alanda biraz daha tırmanıp Aras Şelalesi’ne ulaşarak orada Türk Bayrağımızı dalgalandıran ekiple olmak ayrı bir gurur…
“İniş daha zor olacak!” dediler demesine ama iniş benim için ‘lay lay lom’ kıvamındaydı.
***
Sabah başlayan yürüyüşümüz akşam saat 19:00 sıralarında ulaştığımız Soğukpınar kahvesinde içilen tavşan kanı çaylarla son buldu.
Minibüse binip dönüşe geçtiğimizde ise günün kraliçesi ilan edilmiş olmak şahaneydi. (Tek rakibim Türk hava yolları!)
Bütün günün sonunda hissettiğim yorgunluk;
Duyduğum heyecan ve mutluluğun önüne asla geçemedi.
Ayaklarımda ağrı, yüzümde bolca tebessüm ile bu deneyimi yaşamayanlara şiddetle tavsiye ediyorum.
Bu arada, ‘Bursa Çevrem Derneği’ doğa yürüyüşü organizasyonlarını dönem dönem yapıyor.
Ekip çok sağlam!
İlgilenenlere duyurulur.
***
Dipnot:
Bu organizasyonda emeği geçen, orada olan hepsi birbirinden kıymetli tüm ekibe çok teşekkür ederim.
Ayrıca yürüyüş güzergâhında hemen köyün Ketenli Yaylası yolu çıkışındaki Cumhuriyetimizin 10. Yılı kutlamaları nedeniyle 1933’te dikilen anıt taşı da görüp, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’nin ateşini yakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını da rahmetle anmalısınız…