Mübadele, mübadil sözleri geçtiği zaman akla gelen Anadolu’dan Yunanistan’a gönderilen Ortodokslar gelir. Bunların da hepsinin Karamanlı Ortodokslar olduğu düşünülür. Oysa Karamanlılar Anadolu’nun ortasındadır.
Batısından gidenlerle karıştırılmamalıdır. Hele Rumeli’den hemen karşıya geçiveren, Edirne’ye bir gün dönecekleri ümidiyle yaşayan Türkiye Gagauzları bugün hala Kumçiftliği ve civarında yaşamaktalar.
İki yıl kadar önce kendileri ile tanışma fırsatı bulmuştum.
Elimde değerli Prof. Dr. Yonca İldeş’in bir makalesi var. Kırım’ın Rus hâkimiyetine geçişiyle göçmeyen nüfusun farklı yerlere dağıtılmasından nasibini alan sadece Türkçe konuşan “Kırım’ın Hıristiyan Türkleri: Urumlar”ı ele almış. Bir kez daha okudum. Dönüp dolaşmayı, bulup konuşmayı, konuştuklarını sadece kayda almak ötesinde “nasıl yardım edebiliriz?” kaygısını taşıyan hocanın gayretlerini ve bu gayretlerinin insanı acı tebessüm ettiren karşılığını biliyorum.
Gelelim bu Urumlara...
Türkçe konuşan bu halk Ukrayna’nın Azak Denizi kuzey kıyısında Mariopol’dan başlayıp yukarıya giden hatta yaşıyorlar. Bunların dışında Kafkaslarda yaşayanlar ise Beş Dağ’da (Pyatigorski) yaşıyorlar.
1870’li yıllarda Kırım Hanlığı’nın ekonomik hayatına hâkim olan “Urumlar” bizzat Rus Kraliçesi 2. Katerina tarafından topraklarından çıkarılmışlar.
Bu tarih Urumlar için “sürgün” olarak hafızalara kaydolmuş.
“Urum” kelimesi “Roma”ya ait olarak bilinmeli.
Zaten Roma topraklarında yaşayanları diğerlerinden ayırmak için Mevlana’da olduğu gibi “Rumi” denmiyor mu?
Acaba bu Urumlar da Gagauzlar gibi II. Kılıçaslan ile kardeş kavgası sonucunda dayısı olan Roma (Bizans) imparatoruna sığınan İzzettin Keykavus’un önce Balkanlara (Varna ve civarı) mahiyetindeki binlerce kişiyle yerleştirilmesi, sonra da Kırım Hanı, Berke Han’ın bugün Dobruca’da Babadağ’ın kuzeyinde Enez (Enisala) Kalesi’nde hapisten kurtararak yine mahiyetindekilerle birlikte Kırım’a götürülenlerin torunları olmasın?
Sonuçta Tuna’nın hemen ötesi Deşti Kıpçak değil mi?
İşte bu Kırım’dan “sürülen”ler de Deşti Kıpçak’ın Türkçe konuşan evlatları değil mi? Ödenecek bir bedel varsa ödenir.
Bu bazen Kırım’da, bazen Kıbrıs’ta.
Türkiye’den Sayın İldeş’in ayak izlerini takip eden başka oldu mu?
Sanmam.
Urumlarla ilgili üniversiteler ya da üniversitelere teşvik bursu tahsis etti mi?
Sanmam.
Peki, ne yapıldı?
Biliyorum ama söylemem.
Hadi merak ettiyseniz söyleyeyim:
Biraz dini kitap… İmana gelirler belki! Biz Anadolu’dan yakın tarihte giden Karamanlıları böyle kaybettik. Düne kadar kendilerine Karamanlı diyenler. Bugün demiyorlar. Ne diyorlar. Kapadokyalı. Peki, bu kavram nerede kullanılıyor başka ve kim kullanıyor. Kavramlarınız, ülkünüzün yol haritası olmazsa, ülkünüzü başkalarının kavramlarıyla tarif edersiniz. Ufuksuz vizyonunuz, mefkûresiz misyonunuz olur.
Yaşlıları kendilerine “Urum”, gençler “Greko-Tatar” diyor.
Eyvallah…
İşte tehlike burada başlıyor. Serbest, karakuşak ve yağlı güreşten ne zaman “grekoromene” geçtik sırtımız yerden kalkmadı. Bugün Greko ayrı Greko-Tatar ayrı deseler de ben bunun acı sonucunu “kumçiftliği”nde gören ve yaşayan biriyim.
Grek hükümetinin desteği ile açılan Grek Federasyonu hedefine ulaştı mı?
Elen vatandaşlığı ve Grekya seyahati yeterli oldu mu?
Bilmiyorum. Ama bu Urumların ataları Konya’nın Sille’sinde bir bardak su içtilerse diyetisyene “bunları sofradan önce mi sonra mı taam edeceğiz” diye sorarak “beraber olmadıkları karşısındakileri” çileden çıkarmışlardır. Gerçi Urumların çıkardığı Birlik Gazetesi hala çıkar mı bilmem.
Her ne kadar Prizren’de konuşulan lisan Prizrence, Gagauzya’da Gagauzca, Kırımda Urumların konuştuğu lisan Urumca olsa da Türkiye’den gidenler bir günde bu üç lisanı da anlar ve konuşurlar!
Gelelim sona. Urumlar kim? Araştırmacı Valori Kior (Kör) kısa yoldan cevaplıyor “Urumlar, Kıpçak, Oğuz karışımı Türklerdir”. Bana sorsalar cevabım daha kolay olur.
“Öz yurdunda garipse, öz yurdunda sürgünse o Türk’tür. Hele seni koruyup kollayan Mustafa Kemal yoksa üstüne bir de yetimsin”.
Haydi kalın sağlıcakla!
Abdullah kardeşim diline gönlüne kalemine sağlık