SON DAKİKA

Öğretmen

Yazının Giriş Tarihi: 17.04.2025 16:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.04.2025 19:14

Bir gün posta kutusunda bir mektup.

Gönderen Mustafa Necati, Milli Eğitim Bakanı.

Yıl 1928.

Yeni mezun olmuş ve öğretmen olarak atanacak olan adaylara hissiyatlarını soruyor. Aldığı cevaplar karşısında da bütün adaylara şu mektubu yazıyor.

“İskele, istasyon ve yol uğrağı kasabalarda, yakalarında yıldız bulunan bir kişi seni bekleyecek ve yol gösterecektir. Dolayısıyla onların da seni kolaylıkla tanıyabilmeleri için yakana bir yıldız takmalısın. Gideceğin yer, hiç yabancısı olduğun yer değildir. Orada, seni sevinç içinde bekleyen vatan yavruları, senin gibi mektebini bitirir bitirmez, görev başına koşmuş, hanım ve bay muallim arkadaşların, hâsılı vatanın her köşesinde tesadüf ettiğin ve edeceğin yüksek alınlı kardeşlerin vardır.

Genç Namzet, Unutma ki insanlar fanidir (ölümlüdür). Onları ebedileştiren ancak vatana ve vazifelerine karşı gösterecekleri temiz yürekleri ve feragatleridir. Kendini böyle bir şerefli geleceğe hak kazanmış görmez misin? Bu güzel gün için sabırsızlandığına içim rahat olarak başarılar temenni ederim yavrum!

Yeni Türk Harflerini çabuk öğren ve hemen herkese öğretmeye başla. Bu hedefe varmak için kürsü, mektep lazım değildir. Her yerde gördüğün kadın erkek, zengin fakir, çiftçi tüccar, köylü şehirli ayırmayarak derhal öğreteceksin! Milletimize yeni bir yükselme sahası kazandıracak olan bu büyük zaferi kısa zamanda kazanacağına inanmış olarak görevlerinde başarılar diler ve işe başlama haberini beklerim. Aziz meslektaşım.”

***

Atatürk dönemi soydaş politikasının temelinde “dil birliğinin muhafazası” vardır. Bu çerçevede Hamdullah Suphi’nin 1931’de yaptığı çalışmalar sonrasında Dobruca Türklerinin çoğunlukta olduğu ve Türkiye’den de öğretmenlerin görevlendirildiği Gagauzya’da 2. Dünya Savaşı öncesine kadar bu öğretmenler görev yaptı.

İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile bu öğretmenler memleketlerine döndüler. Dönmeyen öğretmenler ise Türk casusu olduğu gerekçesi ile Sibirya’ya sürüldü.

Stalin’in affıyla tekrar görev yeri Ukrayna’da Gagauzların yaşadıkları Bolgrat şehrine dönen “Ali Kanterelli” de bunlardan biridir. Kanterelli’nin mezarını kendisi de Kırım Türkü olan Necip Hablemitoğlu bulmuştur.

Türkçe, Türklük ve Türkiye kaynağı öğretmenimizin mezarı, bugün bir bayrak gibi Ortodoks mezarlığında şanla şerefle dalgalanıyor.

***

İngilizce Öğretmeni olarak memurluğa başladım.

11 öğrencisi, 6 memuru olan Ankara’nın Çamlıdere Çukurören Köyünde. Hevesle gittiğim söylenemez. Eşimin ısrarıyla gittim. O zaman mesleğin kutsallığını anladım. İstiklal Marşı’nda bahse konu olan “sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” mısrasında geçen ocakları tüttürenlerin “öğretmenler” olduğunu orada anladım.

Aslında buradan elimden tutup ortaokula kaydımı yaptıran, sanat okulu sınavlarına sokan öğretmenim Mustafa Deniz’i de rahmetle anıyorum. Başbakanlıkta çalıştığım sırada bayram ziyaretine gidip elini öptüğüm zaman koca adam, koca dev yürekli adam başımı okşayıp nasıl da gözyaşı dökmüştü.

***

Birçok öğretmen daha tanıdım.

İskeçe’de, Yörüklük’te, Kocacık’ta, Prizren’de, Şumnu’da.

Kimisi köylü. Kimi kasabalı. Kimisi de şehirli. Hepsi de istiklal madalyalı kahramanlardı.

Rasim Abi sana ne güzel yakışıyordu motosikletle köy köy oy pusulası dağıtmak. Sonra kimseciklerin çıkamadığı o Şahin’e nasıl çıkardın beni.

Engel tanımam aşarım!

Sana ne güzel yakışıyordu.

Raif Hoca köy enstitülerinden mezun olmakla övünmekle ne kadar haklısın.

***

Biz sınıflarımızı geçtik. Siz onları bıraktınız. Bıraktıklarınız baş, geçenler ayak oldu.

Diyemedik bir gün “kalan da biziz, geçen de biz.”

Kız kardeşimin gelinliğini diken terzi, şehidimin son örtüsünü seren Arif Nihat Asya. Magusa Limanına sığınan Aybüke Hoca.

Bakanlarımız vardı, dobra dobra dik duran. Reşit Galip. Onların kalemlerinden andımız vardı. 23 Nisan 1933’de bizzat yazarınca okunan andımız.

Karatahta önünde A, B, C…

Ne güzel yakışıyor Başöğretmene.

1877-78 (93 Harbi)ni kaybeden Devlet-i Aliye’de mektep seferberliği başlatan Hamid vardı. Bir harf öğretene köle olan Ali vardı. Hani ilk emri “oku” olan kitabımız vardı.

Öğretmenlerim siz, ne kadar tertemizsiniz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.