SON DAKİKA
Hava Durumu

Artuklu ve Akkoyunlu Topraklarında -1-

Yazının Giriş Tarihi: 08.01.2025 12:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.01.2025 12:20

Bu hafta ve gelecek hafta Diyarbakır ve çevresindeki gördüklerimi buraya tarihi bağlantıları ile koyacağım.

İki nehrin arası, bugün de üzerine kutsallıklar atfedilerek sahiplenilmeye çalışılan topraklardır. Fırat ve Dicle’nin suladığı bu topraklarda farklı medeniyetler kadim ya da konar göçer yaşamıştır.

Selçuklu Türklerinin güneye ve batıya ilerleyişi öncesinde de Türk boyları Anadolu’ya geldiği biliniyor. Araştırmacı Ahsen Batur, Bizans kaynaklarına dayanarak Malazgirt Savaşı sırasında bölgenin neredeyse boş olduğunu ifade eder. Esasında bugün Sümer tabletlerinin çözümü ve okunması gözlerden kaçırılarak bölgedeki Türk varlığı Selçuklu beyi Tuğrul Bey’e dayandırılsa da özellikle verimli topraklarda 1040 tarihinden sonra Türk yönetimi olagelmiştir. 1067 yılında Tuğrul Bey’in Diyarbakır üzerine beşbin kişilik ordusu ile seferi ve bu orduya karşılık verecek gücü kendinde bulamayan Meyafarıkeyn (Silvan) halkının kaleye kapanmaları da bunu gösterir. Diyarbakır ve çevresinde 1085 yılında Melihşah’ın Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt, Bitlis’e girmesi ile Türk Beyliklerinin yönetimi de tesis edilmiştir.

İnanoğulları, Artuklular, Dimaçoğulları, Kızılarslanoğulları bu beyliklerdendir. İlhanlıların bölge hakimiyeti ile beyliklerin önce Anadolu Selçukluları daha sonra ise Artuklu yönetimi ile Türk hakimiyetinin varlığına 13. Yüzyılda Akkoyunlular da dahil olurlar.

Ben burada Türk yönetiminden daha çok kadim Türk varlığına Horasan’dan bölgeye gelerek güç verenlerin zamanla ötekileştirilme gayretlerinden bahsedeceğim.

Bugün, Tebriz’den önce Diyarbakır’ı yurt tutan Oğuzların Bayındır kolundan Akkoyunluların bölgedeki varlığı sanki yokmuş gibi davranılmaktadır. Yok hükmünde kabul edilmektedir. Kürt-Alevi Türkmen ve Türk-Sünni kimlikler, bütünleştirilerek bu ötekileştirilmektedir. Göçebe kimliği olarak belirtilen konar göçerler için Kürt-Alevi Türkmen kimliği bölgede en eski yaşayanlar olarak gösterilmektedir. Özellikle Türk milletinin mütemmim cüzü olarak onun yaşadığı her yerde yaşayan Kürtleri Türklerden farklılaştırma çabalarının 19. yüzyılda Kurmanç, Sorani ve Gorani gibi konuştukları dillere üzerinden yapılmıştır.

13. Yüzyılda Ergani yöresini yurt edinen Bayındırlı Oğuzların ilk beyi “Tur Ali Bey”dir. Tur Ali Bey’in torunu Karayülük Osman Bey ise Akkaoyunlu Devleti’nin kurucusu olarak bilinir. Karayülüklü Osman Bey’in Timur’a sadakati ve onunla Suriye ile Mısır seferlerine katılması ona 1401’de Diyarbakır şehrinin ikta olarak verilmesini sağlamıştır. Bir başka ifadeyle Diyarbakır, Akkoyunlu devletinin kuruluş merkezi ve kurucusu da Osman Beydir.

1403’te Anadolu’dan çekilen İzmir’in de fatihi olan Timur, bölgenin yönetimini Akkoyunlulara bırakmıştır. Diyarbakır ve çevresinde daha sonra yönetim mücadelesi Akkoyunlular ile Karakoyunlular arasında yaşansa da kazanan taraf Akkoyunlular olmuştur.

1435 yılında Karakoyunlu İskender Bey’in Akkoyunlu Osman Bey’i yenmesi sonrasında Bayındırlı Oğuzları Akkoyunlu şehzadeler arasında taht mücadeleleri olmuştur. Batı’da Osmanlı şehzadeler mücadelelerinin bitimine rastlayan bu dönemde Uzun Hasan’ın taht mücadelesini kazanması ile iç kargaşa son bulmuştur.

Bütün bu bilgileri buraya not etmemin nedeni Diyarbakır ve çevresindeki Türkmen varlığı, kendi aralarında yaptıkları taht mücadeleleri ile Dicle ve Fırat arasındaki tarih ağacına çentik atmalarıdır.

Uzun Hasan’ın doğuda Tebriz’i alması ile Diyarbakır yönetim merkezi olma özelliğini kaybetmiş, 1506 yılında Safevilerin daha sonra da 1524 yılında Osmanlıların yönetimine girmiştir.

Diyarbakır bölgesi ile Elazığ, Bingöl, Batman ve Mardin’le bir cüz olarak kabul edilmelidir. Geçmişten geleceğe taş işçiliğinin en güzel örneklerinin sergilendiği volkanik taşların süslediği Akkoyunlu’nun bir buçuk asırlık topraklarında ve yarım asırlık başkentlerinde imar hareketleri rahatlıkla bugün de görülür.

Hoca Ahmet (Ayni) Camisi 1489, Şeyh Mutahhar Camisi (1500), Nebi Camisi (15.YY), Şeyh Safa (Parlı) Camisi, Lala Kasım Bey Camisi (16.YY) başlıca Akkoyunlu eserleridir. Bir siyasi cinayetin de dibinde işlendiği Dört Ayaklı Minare Akkoyunlu eseridir.

Sağlam kale surlarının Akkoyunlu döneminde sağlamlaştırıldığı biliniyor. Ali Kuşçu’nun da Uzun Hasan zamanında şehre davet edilen bilim insanlarından biri olduğu bilinmelidir.

Akkoyunlu’nun kuruluş yerinin Diyarbakır olduğu, kadim Türk yurdu olduğu bilinmelidir.

Haftaya Artukluların Diyarbakır ve çevresine düşen gölgesini kaleme alacağım.

Canınızı sıkmayın.

Dün ağır sözlerle şahsıma yapılan hakaretlere sessiz kalan dostlara bugün dünden kalma demli çay afiyet olsun. Biz sağ ayağı aynı noktada sol ayağı ile gerçeğin dem’i devranına Hu diyenlerden olmayı yeğledik.

Haydi kalın sağlıcakla.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.