Anadolu’da hekim tarafından sünnet etme yakın zamanlarda yaygınlaştı.
Daha önce berberler, toplum tarafından “sünnetçi” tabir edilen kişiler bu işi yaparlardı. Sünnetçiler diğer taraftan Batı Trakya, Bulgaristan ve Romanya’da toplumun tamamı tarafından aranan, ağzı sıkı ama bilgi küpü insanlardı. Bunlardan biri ile Romanya’da 1994 yılında karşılaşmıştım. Sünnetçi Macit. Müslüman Türk ve Tatar toplumunun kesişme noktasıydı.
Bu sünnet merasimleri aşağı yukarı hep aynıdır. Öncesinde sünnet çocuğu güzel kıyafetler giyerdi. Kimileri paşa kıyafetliydi. Paşalar üçe ayrılırdı. Denizci, karacı ve havacı. Sonraları sultanlar çıktı eli kılıçlı. Ata binerek halkı selamlardı. Bütün mahalle çocukları, akraba çocukları paytona binerek bir şehir turu atarlardı. İstanbul, Bursa ve Konya’da olduğu gibi nerede oturursan otur, evden başlayan yolculuk türbe önünden devam eder, örneğin Bursa’da Emir Sultan, Konya’da ise Meram Tavusbaba’ya gidilirdi. Burada mevsime göre birer külah dondurma yada kağıt helva alınırdı. Tabiki sultan ve paşa da alırdı. Sonra şen şakrak eve dönülürdü.
Faytonlar evin önüne gelince daha önce başından operasyon geçen çocukların fısıldamaları ile paşa paşalığı bırakıp kaçma teşebbüsünde bulunsa da acı son gerçekleştirilirdi.
Sonra sünnet çocuğunu eğlendirme faslı başlardı. İpe asılı halkalı şekeri ağızla kapma en eğlencelisiydi. Tavana asılı bir ipin ucuna bağlı şeker bir sağa bir sola gider, iki kişi de ağzı ile oturduğu yerde bu şekeri yakalamaya çalışırdı.
İkincisi de sonu tatlıya bağlanan patırtılı kütürtülü kavga, havluyla birbirine vurma şeklinde bir eğlendirme vardı. Şamatanın hepsi sünnet çocuğuna acıyı unutturma üzerineydi.
Akşam olunca acılar artar. Morfinle dindirilmeye, sünnet çocuğu uyutulmaya çalışılırdı. Aslında heryerde aynı açık açık örtülü işlerdi bunlar.
Şimdi çok geniş alanlarda uygulanan “açık açık örtülü işlerin” kendime cevapları saklı sorularla başlıklarını buraya almak istiyorum.
Türkiye özellikle Kırım Türklerini Ukrayna ile beraber hareket etmesi için yönlendirdi. Ukrayna’ya bağlı olduğu zaman da Kırım’a Kırım Türklerinin yerleşmesine büyük engeller vardı ama nedense Kırım’da Ukrayna tarafını destekledik. Kırım ise bugünlerde “açık açık örtülü işlerle” Rusya’da kaldı. Kamu oyu yeterince bu konuda bilgi sahibi edildi mi?
Ukrayna’da Rus kontrolündeki bölgelerde Türkçe konuşan ama son yıllarda açılan Yunan Başkonsolosluğunun insiyatifine bırakılan Ortodoks Urumlar ne alemde?
Ukrayna Gagauzları ile Gagauz Yeri’ndekilerin arasını dahi açan siyasi ayrılıkların oluşmasına neden olan taraflı bilgi yüklemeleri yapanlar sorumluluklarını kabul edip “aflarını” istediler mi?
Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in müdahalesi ile bir statü kazanan Gagauz Yeri Özerk Bölgesi’nde son yıllarda insana dokunmayan, hatta Moldovan nüfusuna da Gagauz Yerini cazip hale getiren büyük inşa faaliyetlerinin, hava alanında duruşu ve tutumu ne olursa olsun gözaltına alınan “Gagauz Yeri Başkanı” dolayısıyla Gagauzlar yalnız mı bırakıldı?
“Gagauz Yeri Başkanı Gagauzya değildir” gibi sloganlarla geçiştirilmeye çalışılan isterse Rus sempatizanı dahi olsa bu gözaltına alış karşısında bölgede “büyük” işler yapan kurumları neden sessizliğe itti?
Son yıllarda öne çıkarılan Gagauz toplum önderlerinden bazılarınca Moldova Cumhurbaşkanı’ndan alınan “ödüller” Ukrayna üzerinde Rusya ile Amerika’nın anlaşmasında Gagauz Yeri Moldova’ya verilen halkalı şeker mi?
Yok olan Aşağı Tuna Türkleri, Dobruca’da var olan cılız sessizlik. Aman milletvekili sayısı düşmesin diye enerjileri yok edilen Kuzey Dobruca Türklerinin yalnızlığına sessiz kalınma nedeni nedir?
Kuzey Rodop ve Deliorman Türkleri’nin tırnaklarıyla var ettikleri kurumlarını yok etmek için yıllarca haksızlıklar karşısında sessiz kalan, pratikte uygulama şansı olmayan “millet bilincinden ümmet şuuruna geçireceğiz” politikaları ile yalnızlaştırma, kutuplaşma kimin “yüksek” politikasının ürünü.
Güney Rodoplar’da yaşayan Türklerimizin eriyen kurumları karşısında acı ile direnen kardeşlerimize verilen birkaç iftar yemeği, birkaç salon faaliyeti dışında yok sayılan sultan şehri Dimetoka ve işgalin işgalini yaşayan Dedeağaç’ı yalnızlığının nedeni nedir?
Adalar Denizindeki adalarda Yunan nüfusunun çekip gitmemesi için teşvik edilen, vizesiz “Yunan Adaları” tur programları hangi dış politikanın eseri?
Doğusuyla batısıyla Akdeniz’de “petrol ve gaz” arama gemilerimiz ve bilhassa “Abdülhamit” gaz gemisi nerede?
Denktaş’ın ömrünü kısaltan Annan Planı benzer planlamalar var mı?
Dışişleri Bakanı Dr. Hakan Fidan’ın Amerika ziyareti sonrasında Amerikan Dışişleri Bakanı Rubio’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrasında “Türkiye’de istikrarsızlıktan kaygılı olduğunu, Vaşington’un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çalışmak istediğini, basından gelişmeleri takip ediyorum” demesini nasıl değerlendirelim.
Ama beni en çok tebessüm ettiren ise Rubio’nun “biz de basından izliyoruz” şeklindekidemeciydi. Düşünsenize “biz ne olacak bu işlerin sonu” diye Amerika’yı izliyoruz, Rubio’da basını...
Sn. Fidan’ın Amerika ziyareti de İmamoğlu tutuklamasından hemen sonra gerçekleşmesi yine bize “açık açık örtülü gelişmeler” başlığını gündeme getiriyor.
Fidan, Rubio ile ne görüştü?
Savunma sanayi iş birliği görüşülürken herhalde Rubio, “uslu durun F35’e geri dönersiniz” demiştir.
Peki, Fidan da F16’ları daha almadık ki demiş midir?
Rusya’nın Ukrayna’yı “işgali” konusunda Rubio’nun defacto sınırları kabul etmeli, Ruslar da Gagauzya ve Dinyester’den elini çekmeli dediğinde, Fidan 1994’te Gagauzya üzerindeki garantörlük ve Kırım üzerinde kültürel garantörlük konusunu dile getirmiş midir?
İsrail-Hamas çatışmalarında Rubio İsrail bizim evladımızdır, dediğinde Fidan da Hamas da bizim “ümmetimizin bir parçası” demiş midir?
Hadi son soru:
Sadece kendisi ile bile bir makale yazabileceğimiz Halep Türkmenleri, Bayır Bucak Türkleri’nin milyonlarla ifade eden nüfuslarına rağmen “açık açık örtülü gelişmelerle” siyasi yalnızlığa itilmesi, hükümette yer almaması, bölgeye yönelik kurulan sivil toplum kuruluşlarının kendi bölgeleri tavada balık iken Şuşa’da alık alık gezdirilmesi hangi aklın ürünüdür.
Yoksa kurulan hükümet nasıl olsa ümmetin hükümeti yaklaşımı devam mı ediyor? Kurucu mecliste temsil ediyoruz pozları kâğıttan kaplan mı?
Sultan Murat Tugayları buharlaştı mı?
“Halep’in, Şam’ın komutanı Türk”ün dışında bir şey duydunuz mu?
En ağır soru geliyor:
Rubio, “Türk askerini Türkmeneli’nden çekin biz de Türkiye’deki gelişmelere müsamaha edelim dedi mi?” dediyse siz ne dediniz?
Vaftizci Yahya’ya adanan 634’te Şam’ın İslam Orduları tarafından ele geçirilmesi sonrasında camiye çevrilen Yezid tarafından gösterilmek üzere saklanan Hz Hüseyin’in kafasının yer aldığı Emevi Camisi minaresine Hz. İsa ya da İsa Mesih inecek mi?
Sorular can sıkıcı olsa da acımadı ki, acımadı ki!
“Halkalı şeker çam fıstık” şarkılarda kaldı can cağzım, bu mevsimde kış sonunda tuz ile “şalga” ile oruç açtık.
Muharrem ayında tutulan bıçaksız ve susuz oruçtan sonra Ramazan’da şekersiz bayram kutladık.
Kalın sağlıcakla.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdullah ULUYURT
Açık Açık Örtülü Gelişmeler!
Anadolu’da hekim tarafından sünnet etme yakın zamanlarda yaygınlaştı.
Daha önce berberler, toplum tarafından “sünnetçi” tabir edilen kişiler bu işi yaparlardı. Sünnetçiler diğer taraftan Batı Trakya, Bulgaristan ve Romanya’da toplumun tamamı tarafından aranan, ağzı sıkı ama bilgi küpü insanlardı. Bunlardan biri ile Romanya’da 1994 yılında karşılaşmıştım. Sünnetçi Macit. Müslüman Türk ve Tatar toplumunun kesişme noktasıydı.
Bu sünnet merasimleri aşağı yukarı hep aynıdır. Öncesinde sünnet çocuğu güzel kıyafetler giyerdi. Kimileri paşa kıyafetliydi. Paşalar üçe ayrılırdı. Denizci, karacı ve havacı. Sonraları sultanlar çıktı eli kılıçlı. Ata binerek halkı selamlardı. Bütün mahalle çocukları, akraba çocukları paytona binerek bir şehir turu atarlardı. İstanbul, Bursa ve Konya’da olduğu gibi nerede oturursan otur, evden başlayan yolculuk türbe önünden devam eder, örneğin Bursa’da Emir Sultan, Konya’da ise Meram Tavusbaba’ya gidilirdi. Burada mevsime göre birer külah dondurma yada kağıt helva alınırdı. Tabiki sultan ve paşa da alırdı. Sonra şen şakrak eve dönülürdü.
Faytonlar evin önüne gelince daha önce başından operasyon geçen çocukların fısıldamaları ile paşa paşalığı bırakıp kaçma teşebbüsünde bulunsa da acı son gerçekleştirilirdi.
Sonra sünnet çocuğunu eğlendirme faslı başlardı. İpe asılı halkalı şekeri ağızla kapma en eğlencelisiydi. Tavana asılı bir ipin ucuna bağlı şeker bir sağa bir sola gider, iki kişi de ağzı ile oturduğu yerde bu şekeri yakalamaya çalışırdı.
İkincisi de sonu tatlıya bağlanan patırtılı kütürtülü kavga, havluyla birbirine vurma şeklinde bir eğlendirme vardı. Şamatanın hepsi sünnet çocuğuna acıyı unutturma üzerineydi.
Akşam olunca acılar artar. Morfinle dindirilmeye, sünnet çocuğu uyutulmaya çalışılırdı. Aslında heryerde aynı açık açık örtülü işlerdi bunlar.
Şimdi çok geniş alanlarda uygulanan “açık açık örtülü işlerin” kendime cevapları saklı sorularla başlıklarını buraya almak istiyorum.
Türkiye özellikle Kırım Türklerini Ukrayna ile beraber hareket etmesi için yönlendirdi. Ukrayna’ya bağlı olduğu zaman da Kırım’a Kırım Türklerinin yerleşmesine büyük engeller vardı ama nedense Kırım’da Ukrayna tarafını destekledik. Kırım ise bugünlerde “açık açık örtülü işlerle” Rusya’da kaldı. Kamu oyu yeterince bu konuda bilgi sahibi edildi mi?
Ukrayna’da Rus kontrolündeki bölgelerde Türkçe konuşan ama son yıllarda açılan Yunan Başkonsolosluğunun insiyatifine bırakılan Ortodoks Urumlar ne alemde?
Ukrayna Gagauzları ile Gagauz Yeri’ndekilerin arasını dahi açan siyasi ayrılıkların oluşmasına neden olan taraflı bilgi yüklemeleri yapanlar sorumluluklarını kabul edip “aflarını” istediler mi?
Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in müdahalesi ile bir statü kazanan Gagauz Yeri Özerk Bölgesi’nde son yıllarda insana dokunmayan, hatta Moldovan nüfusuna da Gagauz Yerini cazip hale getiren büyük inşa faaliyetlerinin, hava alanında duruşu ve tutumu ne olursa olsun gözaltına alınan “Gagauz Yeri Başkanı” dolayısıyla Gagauzlar yalnız mı bırakıldı?
“Gagauz Yeri Başkanı Gagauzya değildir” gibi sloganlarla geçiştirilmeye çalışılan isterse Rus sempatizanı dahi olsa bu gözaltına alış karşısında bölgede “büyük” işler yapan kurumları neden sessizliğe itti?
Son yıllarda öne çıkarılan Gagauz toplum önderlerinden bazılarınca Moldova Cumhurbaşkanı’ndan alınan “ödüller” Ukrayna üzerinde Rusya ile Amerika’nın anlaşmasında Gagauz Yeri Moldova’ya verilen halkalı şeker mi?
Yok olan Aşağı Tuna Türkleri, Dobruca’da var olan cılız sessizlik. Aman milletvekili sayısı düşmesin diye enerjileri yok edilen Kuzey Dobruca Türklerinin yalnızlığına sessiz kalınma nedeni nedir?
Kuzey Rodop ve Deliorman Türkleri’nin tırnaklarıyla var ettikleri kurumlarını yok etmek için yıllarca haksızlıklar karşısında sessiz kalan, pratikte uygulama şansı olmayan “millet bilincinden ümmet şuuruna geçireceğiz” politikaları ile yalnızlaştırma, kutuplaşma kimin “yüksek” politikasının ürünü.
Güney Rodoplar’da yaşayan Türklerimizin eriyen kurumları karşısında acı ile direnen kardeşlerimize verilen birkaç iftar yemeği, birkaç salon faaliyeti dışında yok sayılan sultan şehri Dimetoka ve işgalin işgalini yaşayan Dedeağaç’ı yalnızlığının nedeni nedir?
Adalar Denizindeki adalarda Yunan nüfusunun çekip gitmemesi için teşvik edilen, vizesiz “Yunan Adaları” tur programları hangi dış politikanın eseri?
Doğusuyla batısıyla Akdeniz’de “petrol ve gaz” arama gemilerimiz ve bilhassa “Abdülhamit” gaz gemisi nerede?
Denktaş’ın ömrünü kısaltan Annan Planı benzer planlamalar var mı?
Dışişleri Bakanı Dr. Hakan Fidan’ın Amerika ziyareti sonrasında Amerikan Dışişleri Bakanı Rubio’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrasında “Türkiye’de istikrarsızlıktan kaygılı olduğunu, Vaşington’un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çalışmak istediğini, basından gelişmeleri takip ediyorum” demesini nasıl değerlendirelim.
Ama beni en çok tebessüm ettiren ise Rubio’nun “biz de basından izliyoruz” şeklindeki demeciydi. Düşünsenize “biz ne olacak bu işlerin sonu” diye Amerika’yı izliyoruz, Rubio’da basını...
Sn. Fidan’ın Amerika ziyareti de İmamoğlu tutuklamasından hemen sonra gerçekleşmesi yine bize “açık açık örtülü gelişmeler” başlığını gündeme getiriyor.
Fidan, Rubio ile ne görüştü?
Savunma sanayi iş birliği görüşülürken herhalde Rubio, “uslu durun F35’e geri dönersiniz” demiştir.
Peki, Fidan da F16’ları daha almadık ki demiş midir?
Rusya’nın Ukrayna’yı “işgali” konusunda Rubio’nun defacto sınırları kabul etmeli, Ruslar da Gagauzya ve Dinyester’den elini çekmeli dediğinde, Fidan 1994’te Gagauzya üzerindeki garantörlük ve Kırım üzerinde kültürel garantörlük konusunu dile getirmiş midir?
İsrail-Hamas çatışmalarında Rubio İsrail bizim evladımızdır, dediğinde Fidan da Hamas da bizim “ümmetimizin bir parçası” demiş midir?
Hadi son soru:
Sadece kendisi ile bile bir makale yazabileceğimiz Halep Türkmenleri, Bayır Bucak Türkleri’nin milyonlarla ifade eden nüfuslarına rağmen “açık açık örtülü gelişmelerle” siyasi yalnızlığa itilmesi, hükümette yer almaması, bölgeye yönelik kurulan sivil toplum kuruluşlarının kendi bölgeleri tavada balık iken Şuşa’da alık alık gezdirilmesi hangi aklın ürünüdür.
Yoksa kurulan hükümet nasıl olsa ümmetin hükümeti yaklaşımı devam mı ediyor? Kurucu mecliste temsil ediyoruz pozları kâğıttan kaplan mı?
Sultan Murat Tugayları buharlaştı mı?
“Halep’in, Şam’ın komutanı Türk”ün dışında bir şey duydunuz mu?
En ağır soru geliyor:
Rubio, “Türk askerini Türkmeneli’nden çekin biz de Türkiye’deki gelişmelere müsamaha edelim dedi mi?” dediyse siz ne dediniz?
Vaftizci Yahya’ya adanan 634’te Şam’ın İslam Orduları tarafından ele geçirilmesi sonrasında camiye çevrilen Yezid tarafından gösterilmek üzere saklanan Hz Hüseyin’in kafasının yer aldığı Emevi Camisi minaresine Hz. İsa ya da İsa Mesih inecek mi?
Sorular can sıkıcı olsa da acımadı ki, acımadı ki!
“Halkalı şeker çam fıstık” şarkılarda kaldı can cağzım, bu mevsimde kış sonunda tuz ile “şalga” ile oruç açtık.
Muharrem ayında tutulan bıçaksız ve susuz oruçtan sonra Ramazan’da şekersiz bayram kutladık.
Kalın sağlıcakla.