Soral: Emeğiyle geçinmeye çalışan işçilere yapılan zam, onları yarı açlığa mahkum etmektir
H. Bartu Soral: Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2025 yılı asgari ücreti net 22.104 TL olarak belirledi. Yani kısaca sabit ücretle çalışan vatandaşımıza; sizi, çocuklarınızı, ailenizi açlığa mahkum ediyorum dedi. Oysa, Sarayın 1 dakikalık harcamasının 22 bin TL olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Asgari ücret ve asgari ücrete bağlı olarak maaşları ayarlanan sabit ücretlilerin milli gelirden aldığı pay her yıl geriliyor. 22.104 TL asgari ücret veriyorsunuz ama büyük şehirlerde en düşük ev kirasının 15.000 TL, kıymanın kilosunun 600 TL olduğu, pazar filesinin 1.500 TL’ye dolduğu mevcut şartlarda, emeğiyle geçinmeye çalışan işçilere bu yapılan zam, onları yarı açlığa mahkum etmektir.
Sayın Cumhurbaşkanına sormak isteriz; bu insanlar nasıl çocuk yapacak, onları okula nasıl yollayacak? Üstlerine başlarına bir montu hangi maaşla alacaktır? Kaldı ki son 10 yıldır düzenli olarak işçi verimliliğinin arttığını ancak işçilerin payının sabit kaldığını görüyoruz. Artan verimlilikten faydalanan sermayenin ise iş vergi ödemeye gelince yine ortalarda görünmediğine şahit oluyoruz.
Zafer Partisi olarak biz asgari ücretin, yetersiz olsa bile en düşük 28.427 TL olması gerektiğini söyledik. Bu rakamı da bilimsel bir temele oturttuk.
TUİK verileriyle baktığımızda-bu kısmı önemli zira TUİK verileri ne derece güvenilir bilemiyoruz ama elimizde başka bilimsel bir veri seti ile hazırlanmış enflasyon ölçümü yok- O sebeple mecburen TUİK verileriyle dar gelirlinin ana harcama kalemlerini oluşturan kira, gıda, sağlık, ulaşım, eğitim gibi kalemlerde enflasyon, Kasım ayı itibariyle yüzde 64 seviyesinde. Bunun üstüne 2024 yılı büyüme beklentisi yüzde 3,2’yi de refah payı olarak koyduğumuzda asgari ücret zammının en az yüzde 67,2 oranında yani 28.427 TL olması gerektiğini görüyoruz.
28.427 TL de bu hayat pahalılığında yeterli bir rakam değildir ancak bu rakamın daha da yükselmesi Türk ekonomisinin 40 senedir teslim olduğu neoliberal uygulamalardan kopup gerçek bir üretim, kalkınma, bölüşüm atağına kalkması ile mümkündür.
TBMM’deki siyasi partilerde böyle bir model ve böyle bir modeli uygulayabilecek donanımda kadrolar yoktur. Zafer Partisi iktidarında üretim, bölüşüm, teknoloji, eğitim bileşenlerinin iç içe geçtiği bir kalkınma modeli uygulanacak ve Türkiye 85 milyonun kazandığı, fırsat eşitliğinin olduğu, üretenin hakkını aldığı, milletin alın terinin yabancı çıkarlara karşı korunduğu bir ülke olacaktır.