SON DAKİKA
Hava Durumu

#Zafer Partisi

Söz Bursa - Zafer Partisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Zafer Partisi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

“Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez” Haber

“Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez”

Azmi Karamahmutoğlu: Avrupa Birliği ülkeleri kendi ülkelerini tehdit eden yasa dışı kaçak nüfus ve düzensiz göç ile mücadelede almış oldukları kararlar doğrultusunda özellikle Almanya'nın son kararı dikkat çekiyor. Çünkü Almanya adeta Schengen'i rafa kaldırmış, askıya almış bir kararını açıkladı. Avrupa Birliği üyesi herhangi bir ülkeye vize almış olan bir yolcunun Almanya'ya alınmayabileceğini açıkladılar. Burada dikkatimizi çeken Avrupa Birliği'nin bu yasa dışı kaçak nüfus tehdidine, tehlikesine karşı geliştirmiş olduğu önlemlerdir. Çünkü Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği bu sorunu görüyor, yaşıyor. Sorunun doğurduğu yeni siyasi gelişmeleri de yine kendi içerisinde, kendi demokrasisi içerisinde sindirmeye çalışıyor. Yalnızca Almanya değil demokrasiye açıklığa, şeffaflığa örnek gösterilen İskandinavya ülkelerinden de örnek verecek olursak İsveç. İsveç'te iktidarda bulunmuş olan Sosyal Demokrat Parti'nin şimdiki genel başkanı konuya ilişkin siyaseten çok kaybettikleri, çok geriledikleri için bu konuya ilişkin almış oldukları yeni bir kararı açıkladılar. Açıklanan bu kararın ülkemizdeki muhafazakar ümmetçi AKP'nin kulağına küpe olmasını diliyor ve buradan ders çıkartmasını ve göçmen yanlısı politikasını tekrar masaya yatırmasını diliyorum. Dünün açık sınırlarını savunan bu sosyalist dünya görüşü ile artık bugün kendi ulus devletini korumak adına yasa dışı kaçak nüfusa karşı politikalar geliştiriyor, önlemler alıyor. Bizim sosyalistlerimiz ve sosyal demokratlarımız ise geçmişte ve gençliklerinde etmiş oldukları sözlerin, konuştukları lafların peşinden giderek o sözlere hizmet etmek amacına boş bir romantizm uğruna entegrasyoncu bir politika tutturarak AKP ile birlikte Türkiye'yi bir göçmenistan yapma hatasında yan yana yürüyoruz. Bizim sosyal demokratlarımız, sosyalistlerimiz, ümmetçi muhafızakar AKP ile birlikte Türkiye'yi bir göçmenistan yapma konusunda politikal birliği, iş birliği yapmış, kol kola, el ele yürüyorlar. Yani sevgili Türk seçmeni, şunu anlatmaya çalışıyoruz ki, AKP hükümetini gönderirken, yerine sosyal demokratların gelmesi halinde yasa dışı kaçak nüfus düzensiz göç ile mücadelede hiçbir şey değişmeyecek. Herhangi bir politika değişikliği olmayacak. Göçmen politikası iktidarını sürdürmeye devam edecek. Göçmen politikası iktidarda kalacak. İktidarlar değişecek fakat iktidarda Zafer Partisi olmadığı sürece kaçak ve sığınmacı politikası değişmeyecek. İşte tam da bu yüzden cumhuriyet değerlerine ve Türk ulus devletine sahip çıkan Türk milliyetçiliği düşüncesi iktidar olmalı. Bunun iktidar olması demek gelecek yüzyıllara yayılacak olan büyük bir demografik problemin bugünden önlenmesi demektir. Milliyetçilikler olmazsa Türkiye'de sosyal demokratından siyasal ümmetçisine kadar iktidarlar değişir, iktidarlar el değiştirir fakat yasa dışı göçmenlerin kaçakların, sığınmacıların sayısı sayıları artarak varlıklarını ülkemizin başına bela etmeye devam ederler. Zafer Partisi olarak sadece yurt içinde bu meseleyi ele alıp çözümlemekle kalmıyoruz. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yasak, yasa dışı kaçak nüfusa karşı politika geliştiren diğer siyasi partilerle görüş görüş alışverişi içerisindeyiz. Bu görüş alışverişlerinde bulunmak için başlattığımız diyalog yaklaşık yaz başından itibaren sürüyor. Son beş aydır bu doğrultuda girişimlerimiz oldu. Henüz açıklamadığımız fakat düzenleyeceğimiz çalışmaların sonucunu elde edeceğimiz rapor raporları şüphesiz kamuoyuyla paylaşacağız. Bu haftayı ele alırken değinmeden geçemeyeceğimiz bir diğer konu da ne yazık ki AKP hükümetinin ısıtıp ısıtıp önümüze koymuş olduğu Anayasa değişikliği maddesidir. Malumunuz herhangi konuşulması gereken bir konunun toplumun canını yakan bir konunun konuşulmamasını istiyorsa hükümetimiz onun çekmecesinde hazır konular vardır. Bunlardan biri Anayasa değişikliğidir çıkartır koyar. Bir değeri inançla, dinle, din başlığı altında bir takım konuları vardır, çıkartır koyar. Son dönemde de yine hükümetimiz bunları yapmaya başladı. Bu sefer kendi ittifakı içerisinden bir partinin konuşması dikkatlerimizi oraya çekmemize yöneldi. Çünkü Anayasa değişikliği hazırlığına ilişkin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Anayasa hazırlayıcısı Mehmet Uçum'un konuşmalarından anladığımız, bu yasanın var olan ilk 4 maddesine dokunulmayacağı, onun ele alınmayacağı şeklindeydi. Hoş, dört maddenin dışında kalan maddelere ilişkin de sokaktaki insanın herhangi bir talebi yok. Herhangi bir ihtiyaca karşılık gelmiyor bu değişiklik. Sokaktaki insanın talebi, vatandaşın talebi, işsizliğinin giderilmesi, mutfağında tencerenin kaynaması, çocuğunu okutabilmesi, gelirinin düzelmesi, hayat pahalılığının giderilmesi sanki oldukça refah düzeyi, oldukça yüksek bir refah toplu buymuşuz gibi şimdi Anayasayı ele almış böyle entelektüel uğraşlarla bir aradayız. Hüdapar'ın Cumhur İttifakı'nı oluşturan, Hüdapar'ın etmiş olduğu laf var Hüdapar Genel Başkanı'nın, belli ki Cumhur İttifakı bileşenlerini de zorda bırakacak, diyor. Şimdi burada Cumhur İttifakı'nın başat partisi olan AKP'yi ele alacak olursak, 4. maddeye, ilk 4 maddeye dokunmayacağını söylüyor. Fakat, İttifakı'nın bileşenlerinden, ittifakı oluşturan partilerden biri olan Hüdapar ise, üç maddenin koruyucusu olan dördüncü madde zırhını, güvenliğini anayasadan çekip çıkarmakla ilgili konuşuyor. Buna ne Hüdapar'ın gücü yeter, ne de Hüdapar'ın içinde bulunduğu ittifakın başat partisinin gücü yeter, ne de topyekûn o ittifakın gücü yeter. Ama yine de bizi konuşmak zorunda bıraktıkları için buna değinme ihtiyacı duyuyoruz. Fakat Hüdapar'ın Bunu bir şark kurnazlığıyla, bir köylü kurnazlığıyla, sanki ilk üç maddeyi hedeflemiyormuş da sadece dördüncü madde anayasanın ruhuna aykırıymış gibi dördüncü madde üzerinde konuşmasını beyefendinin şark kurnazlığına, köylü kurnazlığına veriyor ve orada bırakarak Zafer Partisi olarak itirazımızın şu şekilde kayda geçirilmesini özellikle Cumhur İttifakı'nı oluşturan siyasi partilerin de dikkatine sunarak kayda geçirmesini şu şekilde istiyoruz. Biz Türk Milliyetçileri, dünkü adıyla DEM'in yani Ayrılıkçı Siyasal Kürtçü Hareketi Partisi'nin varlığına sürdüğü siyasal taleplerden ötürü karşıyız. Yani onun siyasal taleplerine karşıyız. DEM'in siyasal taleplerine karşıyız. Yoksa DEM Partisi’ndeki bireylerin inanç dünyasıyla, yeni inançlarıyla, inanç kimliğiyle ilgili değiliz. Bizi ilgilendirmiyor. Aynı şekilde DEM gibi Hüdapar’ı da ele aldığımızda, Hüdapar’ın da siyasal taleplerine karşıyız. İleri sürdüğü siyasi taleplere karşıyız. Yoksa Hüdapar’ı oluşturan bireylerin, vatandaşların yeni inançlarıyla, dini kimliğiyle, inanç kimliğiyle ilgili değiliz, bizi ilgilendirmiyor. Fakat işte tam da bu zaviyeden baktığımızda görüyoruz ki dem ile Hüdapar siyasal taleplerde aynı zeminde buluşuyor, örtüşüyor. Biri diğerinin namaz kılan hali. Yoksa siyasal talepler açısından DEM ile Hüdapar aynı yerdedir. Fakat sadece biri diğerinin namaz kılanı olduğu için Cumhur İttifakı'nın içerisinde yer alıp AKP ile yan yana durabilmiş. Böylece güya kendince bir meşruiyet elde edebilmiş. Böyle olduğu için de Anayasaya ilişkin ortaya attığı görüşler ne yazık ki Cumhur İttifakı tarafından tartışılmıyor, eleştirilmiyor, ele alınmıyor. 16 Eylül 2008 yılında çok kıymetli bir gazeteciyi Kemal Çapraz'ı Türk milliyetçisi kimliğiyle bilinen gazeteci yazar Kemal Çapraz'ı bir trafik kazasında kaybettik. İstanbul'daki trafik terörü gazeteci Kemal Çapraz'ı bizden ayırmıştı. Yıl dönümü olduğu için basın toplantısı da buna denk geldi. Böylece onu da anmadan geçemedim.

Özdağ’dan iktidara: Türk Milletinin insan olduğunu ne zaman hatırlayacaksınız? Haber

Özdağ’dan iktidara: Türk Milletinin insan olduğunu ne zaman hatırlayacaksınız?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Ülkemizin ağır bir ekonomik krizden geçtiğini her gün yaşıyoruz. Dar gelirli ve sabit gelirli vatandaşlarımızın milli gelirden aldığı pay son beş yılda azaldı ve azalmaya devam ediyor. 85 yaşında bir nine sokakta kağıt mendil satarak evine ekmek götürmenin mücadelesini veriyor. 65 yaşında evde çalışamayacak derecede ağır hasta olan kızına bakmak için çalışan bir anne keza bir evde yaptığı temizlikten diğer evde yaptığı temizliğe koşarak gidiyor ve ancak öğle evine ekmek götürüyor. 16 milyon insan emekli, dul ve yetim 8 bin lirayla 12 bin 500 lira arasında aldıkları maaşla geçinmeye çalışıyorlar. Dünyada gıda enflasyonunda yüzde 60'la birinci sıradayız. Yani her gün pazardan, çarşıdan aldığımız gıda maddelerinin fiyatları artıyor. Savaştaki Rusya'da, savaştaki Ukrayna'da bile gıda fiyatları bu kadar artmazken Türkiye'de insanlar satın alamadıkları için pazarların kapanmasından sonra atılan sebzeyi, meyveyi toplamak zorunda kalıyor. 650 lira sigortasını ödeyemediği için 9 milyondan fazla insana SGK'dan mesaj geliyor. ‘Sigortanı bir an önce öde yoksa sağlık hizmeti alamazsın’ deniliyor. Bütün bunlar olurken Kur Korumalı Mevduat denilen zenginlere kaynak aktarma mevduatından istifade edenler, 1 trilyon 235 milyar TL faiz geliri elde ediyorlar ama bir lira vergi ödemiyorlar. Asgari ücretle çalışan anne çocuğuna mama almak için KDV, ÖTV ödüyor ama milyonlarca dolar faiz kazancı elde edenler bir kuruş vergi ödemiyorlar. Ferrari'ye biniyor vergi dairesinde kaydı yok, vergi ödemiyor. Bir sene içerisinde 32 milyon TL'lik gayrimenkul satın alıyor, vergi ödemiyor. Türk halkı açlıkla sınanıyor. Türk halkı yoksullukla sınanıyor. Bütün bunlar olurken son 12 ay içerisinde lüks tüketim artıyor. Çünkü bu ağır ekonomik kriz ülkenin yüzde 10’una hiç dokunmuyor. Onlar yandaş. Onlar ihaleleri almaya devam ediyorlar. Onların vergi afları art arda gelmeye devam ediyor. Onlar vergi ödemiyor. Yine bir başka kutuplaştırma çabasını 30 Ağustos'ta temel rütbesini takan genç subayların tören sonrasında ettikleri yemine ve kılıçlarını çekmelerine karşı gösterdiği tepkide görüyoruz ve olayın üzerinden 8 gün geçtikten sonra İmam Hatipliler toplantısına gidiyor ve İmam Hatipliler toplantısında İmam Hatiplilere genç teğmenleri adeta ihbar ediyor onları orada İmam Hatiplilere linç ettiriyor. Amacı yine toplumu bölmek ve kutuplaştırmak. Oysa Harbiyeliler de bizim çocuklarımız, İmam Hatipliler de bizim çocuklarımız. Hepsi bu ülkenin evlatları. Yarın bu ülkeye yapılacak bir saldırıda bütün Türk milleti bir arada Türk milletinin hukukunu ve egemenliğini koruyacak. Onları birbirine düşman edemezsiniz. Onları bu şekilde ayrıştıramazsınız. O teğmenler kılıçlarını Türkiye'nin düşmanlarına karşı kaldırdılar. O teğmenler o kılıçlarını terör örgütlerine karşı kaldırdılar. O teğmenlerin kılıçları Türk milleti için çekilmiş kılıçlar ve biz de o kılıçları saygıyla selamlıyoruz. Erdoğan'ın Türkiye'yi yönetemediği için milleti ayrıştırmak kutuplaştırmak ve böylece bir seçmen konsolide etmek şeklindeki siyasi tuzağına Türk milletinin düşmemesi için Zafer Partisi olarak elimizden geleni yapacağız. Dün yine bir tweet atarak bu sefer Hazreti Peygamberimiz üzerinden siyaset yapmayı, toplumu bu şekilde ayrıştırmayı hedefledi. Allah'a şükürler olsun ki bu millet AKP iktidara gelince Müslüman olmadı. Biz bin seneden beri Müslümanız. İslamiyet’i de AKP'den öğrenmedik. Türkiye'nin gerçek gündemi Türk teğmenlerinin ebedi Başkomutanlarının askeri olduklarını söylemeleridir. Türkiye'nin gerçek gündemi Türk halkının sömürülmesi, Türk halkının kaynaklarının yandaş sermaye gruplarına peşkeş çekilmesi ve Türkiye'nin örtülü bir istilayla 13 milyon sığınmacı ve kaçakla doldurulmuş olmasıdır. Bugün Türk halkının temel sorunu tencerenin boş olmasıdır. Bugün, Türk halkının temel sorunu o boş tencerenin on üç milyon insan tarafından ortak olarak daha da boş hale getirilmesidir. İnsanlara siz 650 lira SGK borcunuzu ödeyin diye mesaj yolluyorsunuz, 9 milyon 600 bin kişiye. İyi de bu ülkede yaşayan sığınmacı statüsündeki 5 milyona yakın Suriyeli bedava tedavi olmuyorlar mı? Bedavayla çalmıyorlar mı? Neden bu ülkede Türk milletini ikinci sınıf, üçüncü sınıf hale getiriyorsunuz? Türk milletinin insan olduğunu ne zaman hatırlayacaksınız? Bu milletin dünyanın değişik ülkelerine 7 milyar dolar yardım yapacak hali mi var? Bunu bir sene yapmadınız, iki sene yapmadınız. Bunu 13 seneden beri yapıyorsunuz. Peki bu yardımlar para olarak mı gidiyor? Hayır, tabii ki para olarak gitmiyor. Bir Afrika ülkesinde köprü yapılacak. Köprüyü kim yapıyor? Belirledikleri müteahhit. Bir Afrika ülkesinde bir bina yapılacak. Kim yap yapıyor binayı? Belirledikleri müteahhit. Ve sonra belirledikleri rakam. Yani bu 7 milyar doların 7 milyar doları da AK Parti'nin insan sevgisinden dolayı değişik ülkelere gidiyor mu zannediyoruz? Hayır gitmediğini biliyoruz. Ama bu fakir halkın cebinden çıkıyor. Türk halkı sömürülüyor. Türkiye zengin bir ülke fakat Türk halkı bilinçli şekilde fakirleştiriliyor. 30 milyondan fazla insan AK Parti iktidarı döneminde sosyal yardımla geçiniyor. Bütün dünya kendisini göçlere karşı koruyor. Almanya Schengen vizesini iptal etti fiilen. Hollanda, Danimarka ağır tedbirler alarak mültecileri sınır dışı ediyor. Bizimkiler hala Ensar ve Muhacir diyerek Anadolu'yu dolduruyorlar. Sınırlarımız delik deşik. Sınırdan kuş uçmuyor diyenler yalan söylüyor. Bırakın kuşu geçen hafta Kilis sınırından deve kuşu girdi içeriye. Gerçekten, Suriye'den kaçan deve kuşu girdi. Birkaç gün önce Konya'da 4 Afgan uyuşturucu ticareti yapıyorlarmış. Bir Türk kadını öldürdüler. Eğer sınırda mayın olsaydı o 4 Afgan havaya uçacaktı, Konya'ya gelmeyecekler, hem çocukları zehirlemeyecekler hem de kadın öldürmeyeceklerdi. O kadın öleceğine mayında patlasınlar kardeşim. Önce Türkiye! Önce Türk insanı! Vergi sistemini değiştireceğiz. Doğrudan vergiler artacak. Dolaylı vergiler ÖTV ve KDV'de indirimlere gideceğiz. Akaryakıtın KDV'sinde, ÖTV'sinde yapacağımız indirimle bir anda gıda maddeleri fiyatlarında ciddi bir aşağı doğru inişi sağlayacağız. Biraz önce bir arkadaşım bir partilimiz Bodrum'dan bana fotoğraflar atmış. Diyor ki, ‘Hocam, Bodrum sokaklarında şimdi yüzlerce Hindistanlı ve Bangladeşli inşaat işçisi çalışıyor. Dolaşıyorlar alışveriş yapıyorlar.’ Beşli çeteden birisi orada bir otel inşaatına Hindistan'dan ve Bangladeş’ten yüzlerce işçi getirmiş. Bunları yasaklayacağız. Öncelik Türk insanınındır. Bu iş Türk işçisinin işidir. Türk işçisinin de hakkının yenmesini engelleyeceğiz. Bu ülkede 10 milyonun üstünde işsiz var. Bu ülkede 10 milyonun üzerinde işsiz varken birilerinin kalkıp ‘Türk halkı çalışmıyor, Türkler tembel’ demesi büyük bir edepsizliktir. Bu Cumhuriyeti Türk Milleti kurdu ve bu millet çalışarak emeğiyle Türkiye'yi inşa etti. Türk milleti çalışkandır. Yeter ki siz ona hakkını verin. 8 Aralık'ta Ankara'da yapacağımız büyük kongremizde partimiz, Türkiye'yi yönetmeye hazır programıyla, kongrede gerçekleşecek büyük katılımlarla, Türkiye'yi yönetme konusunda daha da hazır hale gelecek kadrolarımızla, bundan sonraki seçimlere büyük bir hızla Anadolu'da vatandaşımızla sürekli temas halinde olarak devam edecektir. Bu mücadelede sizlerin büyük desteğine ihtiyacımız var. Her gün sahada vermiş olduğunuz mücadelenin bir siyasi parti mücadelesi olmanın çok ötesinde işgale karşı bir direniş olduğunun bilincinde olarak mücadele edin. Vermiş olduğunuz mücadelenin Türk Milletinin Anayasadan çıkartılmasına karşı bir mücadele olduğunun bilinciyle mücadele edin. Bu tam anlamıyla Türk Milletinin hukukunu, hakkını savunma mücadelesidir. Bu mücadelede Allah yardımcımız olsun. İnşallah zafer, büyük Türk Milletinin olacak.

Özdağ: "Anlıyorum ki teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” haykırmalarına öfkeniz dinmemiş" Haber

Özdağ: "Anlıyorum ki teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” haykırmalarına öfkeniz dinmemiş"

Zafer artisi Ümit Özdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyanet İşleri Başkanlığınca Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı"nda yaptığı konuşmasına tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı'nıın “Dünya hayatında kendimize örnek aldığımız, izinden gittiğimiz, yoluna hayatımızı adadığımız tek insan Resulullah Efendimizdir." sözlerine karşılık "Anlıyorum ki teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykırmalarına olan öfkeniz dinmemiş. Sayın Erdoğan, keşke Hz. Muhammed’i örnek almakta samimi olsaydınız. Olsaydınız, Türk halkı aç ve işsizken kendinize saray yaptırmaz, bir düzine uçak almazdınız. Hz. Muhammed’i örnek alsaydınız, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” der ve 5’li çeteye bütün ihaleleri vermez, adaleti gözetirdiniz" dedi.  Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ X hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Sayın Erdoğan, dün, 14 Eylül 2024’de Anadolu Ajansı sizin bir açıklamanızı yayınladı. “Dünya hayatında kendimize örnek aldığımız, izinden gittiğimiz, yoluna hayatımızı adadığımız tek insan Resulullah Efendimizdir." demişsiniz. Anlıyorum ki teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykırmalarına olan öfkeniz dinmemiş. Sayın Erdoğan, keşke Hz. Muhammed’i örnek almakta samimi olsaydınız. Olsaydınız, Türk halkı aç ve işsizken kendinize saray yaptırmaz, bir düzine uçak almazdınız. Hz. Muhammed’i örnek alsaydınız, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” der ve 5’li çeteye bütün ihaleleri vermez, adaleti gözetirdiniz. Hz. Muhammed’i örnek alıp onun yolundan gitseydiniz, “Misafirliğin uzayanı ev sahibine eziyettir” der ve 13 milyon sığınmacı ile kaçağı bu ülkeye doldurmazdınız. Hz. Muhammed’i örnek alsaydınız, onun yolundan yürüseydiniz, Yahudilerden cesaret ödülü almaz, ülkeniz bu kadar borçlu, siz ise bu kadar zengin olmazdınız. Bu listeyi çok uzatabiliriz. Aslında bu cümleyi, Hz. Muhammed’in izinden gittiğinizi düşündüğünüz için kurmadınız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü reddetmek, ona olan gizleyemediğiniz nefretinizi, öfkenizi ifade etmek için kullandınız. Türk Milleti bin yıldır Müslüman. Son bin yılda, Anadolu’da İslam’a en büyük zaferi kazandıran kişi Atatürk’tür. En büyük zararı veren ise sizsiniz. Sizin döneminizde olduğu kadar hiçbir dönemde İslam’dan Anadolu’da bu kadar büyük bir kopuş yaşanmadı. Hiç bu kadar yüksek oranlarda deist ve ateist olmadı. Ben de milyonlarca Türk gibi manevi dünyamda Hz. Muhammed’i örnek alıyorum. Bu yüzden, Zafer Partisi’ni kurarken önce Anıtkabir’i ziyaret ettim, ardından Türklerin Müslüman olmasına en büyük hizmeti yapan Hoca Ahmet Yesevi’nin Türkistan’daki türbesine gittim. Oradan aldığım toprağı, Hacı Bektaş Veli hazretlerinin türbesinin önündeki kara dut ağacının dibine dualar eşliğinde serdim. Anlamını bir danışmanınıza sorun, anlatır. Hz. Muhammed’in izinden gittiğinizi söyleyen siz ise partinizi kurarken Washington ve Brüksel’e gittiniz. Ve Sayın Erdoğan, ben devlet ve millet işlerinde İstiklal Harbimizin büyük önderi, devletimizin kurucusu, İstanbul’u ikinci kez fetheden, Allah’ın son 300 yılda Türk milletine bahşettiği tek büyük lütuf olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alıyor ve izinden gidiyorum. Sayın Erdoğan, size önerim Atatürk ile daha fazla savaşmayın, çünkü yeniliyorsunuz. Atatürk ile savaştıkça, çok önemsemediğiniz tarih içerisindeki konumunuz küçülüyor. Milli birlik diyorsunuz ama Atatürk ile kavga ederek milli birliği sağlayamazsınız. Üstelik siz de ülkemizde kötü bir duruma düşersiniz. Atatürk’e karşı kazanma şansınız yok. Çünkü marşta söylendiği gibi: "Allah’ıma emanettir Kemal’im." @zaferpartisi #mustafakemalinaskerleriyiz"

Ümit Özdağ: "Öcalan’ın İmralı’da nasıl diz çöktüğünü unutma derler" Haber

Ümit Özdağ: "Öcalan’ın İmralı’da nasıl diz çöktüğünü unutma derler"

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, sosyal medya hesabı üzerinden, Muğla Fethiye'de son aylarda mafya baskısının arttiğini ve vatandaş üzerinde tehdit oluşturduğunu ifade etti. Başkan Özdağ, mafyanın Fethiye'de halkı terörize ettiğini belirterek, dün gece vatandaşların bu baskıdan yılarak sokağa döküldüğünü döyledi. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ şunları söyledi: "Muğla Fethiye’de DEM/PKK çizgisindeki mafya halkı terörize ediyor. Bu mafya baskısı bir kaç aydan buyana devam ediyor. Güvenlik makamlarının zayıf tutumu mafyanın küstahlaşmasını sağladı. En son Fethiyeli taksicilerden haraç isteyince dün gece Fethiyeliler sokağa döküldü. Fethiye hala yatışmış değil. Fethiye’ye özel bir dikkat gerekiyor. Fethiye’deki sorun Ege ve Akdeniz’de bütün tatil merkezlerinde var. Kuşadası’nda, Bodrum’da, Marmaris’te ve diğer yerlerde…Bu konunun artık hassasiyetle ele alınmasının zamanı geldi, geçiyor. Terbiyeli bir şekilde çalışmak isteyen, yatırım yapmak isteyen gelir çalışır. “Yok ben buraya çökmeye geldim” dersen Öcalan’ın İmralı’da nasıl diz çöktüğünü unutma derler…" Muğla Fethiye’de DEM/PKK çizgisindeki mafya halkı terörize ediyor. Bu mafya baskısı bir kaç aydan buyana devam ediyor. Güvenlik makamlarının zayıf tutumu mafyanın küstahlaşmasını sağladı. En son Fethiyeli taksicilerden haraç isteyince dün gece Fethiyeliler sokağa döküldü.… pic.twitter.com/BWE3fuFFdH — Ümit Özdağ (@umitozdag) September 9, 2024

Ümit Özdağ: Bu insanlar ülkelerine dönmeden milli birlik olmaz! Haber

Ümit Özdağ: Bu insanlar ülkelerine dönmeden milli birlik olmaz!

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Erdoğan ülkemiz etrafındaki kuşatmadan bahsederek böyle kritik bir dönemde milli birliğin önemini vurgulamış. 2002’den buyana bilinçli bir kutuplaştırma, gerginlik üretme ve düşmanlaştırma politikası ile Türkiye’yi düşman kamplara bölen Erdoğan’ın 22 sene sonra milli birliğin önemini vurgulaması önemli ancak inandırıcı değil. Evet, ülkemizin çevresinde bir ateş çemberi var. Bu çemberin alevleri aslında ülkemizin sınırlarını uzun süredir yakıyor. Türk ordusu Irak ve Suriye’de savaş halinde. Türkiye, Azerbaycan-Ermenistan savaşında savaş alanındaydı ve Kafkaslar ikinci bir çatışmaya gebe ve Türkiye tekrar Azerbaycan’ın yanında olmak zorunda kalabilir. Türk ordusu Libya iç savaşında da sahada. Afrika’nın değişik bölgelerinde Türk askeri/istihbarati operasyonları devam ediyor. Özetle aslında ülkemiz düşük yoğunluklu bir savaşı zaten yaşıyor. Bu sırada ülkemizde 13 milyon sığınmacı ve kaçak yaşıyor. Ve büyük bölümü travmalı bu insanlara her geçen gün sınırdan kaçak giren 1000-1250 kişi ekleniyor. Ülkemizde Amerikan ordusu tarafından yetiştirilmiş ve savaş deneyimine sahip yüzbinlerce Afgan var. Sayıları bilmediğimiz selefi cihatçılar değişik örgütler halinde uyuyan hücreler olarak bekliyorlar. Özetle, Erdoğan haklı. Milli birliğe ve bütünlüğe ihtiyaç var. Ancak 22 sene hor görülen, aşağılanan, düşmanlaştırılan insanlara “Milli birliğe ihtiyaç var, toplanın” denmesi ile milli birliğin yani Atatürk’ün ifadesi ile iç cephenin sağlanması mümkün değil. Üstelik, bu insanlara “Anayasanızı A’dan Z’ye değiştireceğiz, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan ilk 4 maddeyi değiştireceğiz. 66. maddeyi değiştirerek Türk milleti tanımını Türkiyeli yapacağız. Unutmadan söyleyelim Malazgirt meydan muharebesini de siz Türkler kazanamadınız. Zaten Türk zaferi de değildi Malazgirt” derseniz, biz de size “Milli kimliğimizi yok sayan, tarihimizi yok sayan bir birlik, milli birlik olamaz” cevabını veririz. Ülkemize doldurduğunuz milyonlarca Suriyeli, Afgan vs. kalacak diyorsunuz. Türk Milleti’nden bunlar ile milli birlik oluşturmasını istiyorsanız hayal görüyor olmalısınız Sayın Erdoğan. Bu insanlar ülkelerine dönmeden milli birlik olmaz. 85 yaşındaki nineler sokaklarda kağıt mendil satıp pazar yerinden geride kalan domatesleri toplayarak yaşamaya çalışırken birilerinin vergi vermeden aldıkları ihalelerden kazandıkları paralar ile Londra’da sokak satın aldıkları bir ülkede milli birliği sağlamak zordur. Atatürk’ün fotoğrafını takmayan soytarılara müdahale eden genç subayları ordudan atarak milli birlik sağlayamazsınız. Emri anayasa ve yasalar ile belirlenmiş komutanlarından/ amirlerinden değil Tanrı ile irtibatlı olduğuna inandıkları şeyhlerinden alan üniformalılar ile de vatan savunmazsınız. Evet, sayın Erdoğan Türkiye bıçak sırtında yürüyor. Size çevrenizin ilettiğinden daha tehlikeli bir süreçten geçiyoruz. Böyle büyük bir tehlike karşısında milli birliğimiz önemli. Siz sokak röportajlarında size yönelik öfkeli konuşan insanlardan rahatsız olmuşsunuz. Bu insanları size bu kadar öfkeli olmaya siz bilerek ve isteyerek getirdiniz. “Bana yüzde 51 lazım, yüzde 49’un canı cehenneme” şeklindeki politik anlayışınız ile seçim kazanabilirsiniz ancak vatan savunmak çok zor olur. İç cepheyi güçlendirmek mi istiyorsunuz gerçekten? Sayın Erdoğan önce size oy vermeyenleri düşman, ikinci sınıf vatandaş görmediğinizi gösterin. Yasaları hepimize eşit uygulayın ve Anayasa’nın üstünlüğünü kabul edin. Yoksa hiç kimse kendisini güvende hissetmez. Güvenin olmadığı yerde milli birlik olmaz. Herhangi bir tarikata/cemaate üye olmadan da devlet memuru olabileceğimizi gösterin bize. Bakın, ben sıkı bir Yeşilaycıyım ama neden rakı içen emniyet müdürü ve valilerimiz yok? Suç mu rakı içmek? Veya neden Alevi yurttaşlarımız vali, emniyet müdürü olmasın? Atatürk’e saygı gösterin ve bunun göstergesi olarak İstanbul Hava Limanı’nın adını Atatürk Hava Limanı yapın. Anayasamızın girişi, ilk 4 maddesi ve 66. Maddesi ile bir sorununuz olmadığını ifade edin. Üç tane emperyalizm destekli zıp çıktı unsuru memnun etmek için 4000 senelik devletli tarihi olan Türk Milleti ile karşı karşıya gelmeyin. İleride siz de Türk tarihinin parçası olarak anılmanızı sağlayacak işler yapın. Bunun ön şartı ise Atatürk ve kurucu değerler ile olan kavganızı bitirmenizdir. Milli birlik bizim de arzumuz. Milli birlik, bütün Türk Milletinin arzusu ama önce sizin bütün büyük Türk Milletine, “Benim milletim” diye bakmanızla başlar milli birlik süreci.

Azmi Karamahmutoğlu, Zafer Partisi'nin Türkiye gündemine ilişkin görüşlerini paylaştı. Haber

Azmi Karamahmutoğlu, Zafer Partisi'nin Türkiye gündemine ilişkin görüşlerini paylaştı.

Turizm sezonu henüz daha bitmiş olmamakla birlikte Türk turizminin belki de son 35 yıllık seyrinin en kötü grafiğini 2024 yaz sezonunda yaşadık. Türk turizminin şöyle bir karakteristik özelliği vardır. Her yıl bir önceki yıla kıyasla moral verici bir artış hem turist sayısında hem de gelir bakımından moral verici bir artışla yükselir. Sadece bu yıl 2024 yaz sezonunda turizmde hem turist sayısında hem de turizm gelirlerinde dramatik bir düşüş oldu. Öyle ki yazlıkçılarımız bile yani kendi yazlık evi olanlar bile yazlığına gidemediler. Başta tarım sektörü, yaş meyve sebze çiftçisi, üreticisi olmak üzere Hayvan üreticileri, süt üreticileri, kanatlı hayvan üreticileri bundan etkilemiş vaziyetteler. Öyle ki turist sayısındaki bu düşüşten sebep tedarikçiler mal iletmekte eksiklik çekti. Beraberinde pazara mallarını ulaştırmada artan lojistik maliyetleri sebebiyle pazara malını ulaştırmakta zorluk çektiler ve ürünler tarlada kaldı. Turizmle tarım sektörü böylesine iç içeyken turizm sektöründeki bu düşüş tarımı da vurmuş vaziyette ve Yaz boyunca haberlerde tarımsal ürünlerini tarlada bırakan ya da boykot, protesto maksadı olarak tarımsal ürünlerini heder eden çiftçiler gördük. Meslek odalarıyla konuştuğumuzda ne yazık ki gelen haberler iç acı değil. Bu kötü gidişatı durduracak olan bir turizm politikası AK Parti Turizm Bakanlıklarında ne yazık ki mevcut değildir. Turistik işletmelerin sayesindeki artış geçen basın toplantısında da değindiğimiz gibi sadece İşadamı Turizm Bakanı olan Sayın Mehmet Ersoy'un kendi turizm şirketlerine bağlı olan turistik işletmelerin sayısında artışlar vardır. Ve beraberinde yanan yahut yakılan orman alanlarının yeniden otel binası yapılması maksadıyla inşaata açılması vardır. Bakan değişikliğiyle beraber bir önceki bakan Sayın Özhasekin'in özellikle denizlerin korunmasıyla ilgili tekne bağlamayla ilgili ve kıyı korumayla ilgili başlatmış olduğu iyi niyetli girişim yeni gelen Sayın Çevre Bakanı Murat Kurum tarafından sürdürülmedi ve bu yaz da hem denizlerin hem de kıyıların kirlenmesi, talan edilmesi şeklinde geçti ve yine halk kıyılardan, sahillerden yararlanamadı. Burada turist olarak gelen yabancılarla sayısal olarak yarışmakta olan bir yabancı grupta bildiğiniz gibi sığınmacılar, kaçaklar, mültecilerdir. Bunların bu yasa dışı kaçak nüfusun ülkemizde yaşatmış olduğu ve yaratmış olduğu, ekonomik sorunu sadece ele aldığımızda, diğer sosyolojik ve toplumsal bozulmaya ilişkin sorunları ele almadan, sadece ekonomik sorunu bile ele aldığımızda, Zafer Partisi'nin çok önemli bir görevi yerine getirmiş olduğunu mutlulukla müşahede ediyoruz. O da şu, ülkemize başta Suriye'den gelen geçici koruma altındaki sığınmacılar başlığında olanların ardından bu kimliği, hüviyetin dışındaki kaçakların başka ülkelerden, Afganistan'dan, Irak'tan ve özellikle Afrika'dan gelenlerin yaratacağı tarih batığı ve Türkiye'ye açacağı sorunları konuşurken, Zafer Partisi dışındaki bütün siyasi partiler karşı konumda pozisyonlanmışlardı kendilerini. Onlar bir entegrasyon içerisindeydi. Onlar bir hoş geldiğince bir ev sahipliğinin içerisindeydi. Zafer Partisi'nin bu çıkışını değişik, nahoş siyasi kavramlarla etiketlendirmeye girişmişlerdi. Fakat şu gün gelinden aşamada Zafer Partisi'nin politikalarını mahcup bir şekilde de olsa diğer siyasi partilerin de sahiplendiğini görüyoruz. Ancak daha önemlisi artık pazar yerinde selesini, sepetini, filesini dolduramayan yaşlı bir teyzenin yaşamış olduğu bu ekonomik yoksulluğun ve yoksunluğun bu fakirliğin, fukaralığın kaynaklarından birinin de ülkenin kendi kaynaklarından beslemiş olduğu 13 milyon sığınmacı ve kaçağın olduğunu biliyor ve bunu haykırarak dile getiriyor. Hal böyleyken bunların geri gönderilmesi gerekirken yani Türk hukukunu, Türk yasalarını, Türkiye Cumhuriyeti'nin yasalarını çiğneyerek ülkeye girmiş olan bu insanların yine yasalar çerçevesinde seve seve yahut zorla çünkü zor kullanma hakkı sadece devletin tek elindedir ve bunu da kanunlardan alır. Yani kanunlar yaptırım gücünü içerir. Dolayısıyla, gönüllü olarak gönderilmenin beraberinde, devlet zorla da gönderme hakkına, hukukuna sahiptir. Çünkü kanun bunu emreder. Hal böyleyken, AK Parti Hükümeti'nin Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan, bu hafta şöyle bir laf etti, “Mültecileri zorla göndermeyeceğiz” dedi. Zorla gönderemeyiz dedi. Oysa yasa bu hakkı veriyor. Yani buraya gelen kaçakların, sığınmacıların zorla gönderilmemesi demek, onların zorla burada kalması, ikamet etmeye devam etmesi demektir. Yani buraya gelmiş olan bir kaçak, hiçbir hakkı hukuku olmadan, bana karşı zor kullanarak, zorla benim ülkemde kalabilecek, Fakat ben, yasalar bende benden yana olduğu halde, kanun buna el vermiş olduğu halde, o kaçakları, o sığınmacıları, zorla ülke dışına gönderemeyeceğim. Bunun hukuken de siyaseten de bir vatandaş olarak da kabul edilebilir bir yanı yoktur. Sayın Hakan Fidan'ın etmiş olduğu bu lafı biz AKP'nin bir zorun altında kalmış olması şeklinde algılıyoruz. Böyle anlıyoruz. AKP'nin yaşamış olduğu bu zorluk, bu mecburiyet, her neyse eğer AKP bunu üzerinden atamıyorsa, Türkiye AKP'yi kendi sırtından atacaktır, atmalıdır. Türkiye'nin bugünle ve yarınla ortaya koymuş olduğu Atatürk çizgisinde Türk milliyetçiliği anlayışıyla sahip çıkan Zafer Partisi'dir. Zafer Partisi henüz daha genç bir parti olmasının yanında kurulmuş olduğu kısa süre içerisinde iki büyük seçim geçirdiği için teşkilatlanmasına tam olarak mesaisini sarf edebilmiş değildi. Eylül ayı itibariyle Zafer Partisi bütün il ve ilçelerde teşkilatlanmaya ağırlığını verecek, önceliğini verecek. Çünkü bugüne değin mesaimizi sarf ettiğimiz alanlarda istediğimiz mesafeyi katettik. Şimdi il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, köy köy teşkilatlanma yoluna gidiyoruz. Çünkü ne mutlu ki hem Zafer Partisi hem Zafer Partisi'nin siyaseti, başta onun kurucusu, oluşturucusu Sayın Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın kendisiyle birlikte tanınırlığı, bilinirliği, Yeterince yüksek, epeyce yüksek, adeta 30 yıllık bir siyasi partiymiş gibi biliniyor. Yahut iktidarda bulunmuş gibi daha önceleri seçmen tarafından seveni sevmeyeni bütün seçmenler tarafından bilinen bir parti olduğu için teşkilatlanmada herhangi bir zorluk çekmeyecektir. Siyasette bulunmuş bazı yüzler, siyasete hiç girmemiş bazı yüzler ki bunların bir kısmı iş dünyasından, bir kısmı akademik dünyadan isimler Zafer Partisi'nin Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’la görüşmeler yapıyorlar. Onlar da bizler gibi ülke adına kaygılı oldukları için daha üretken, daha yararlı olmak için bir siyasi tüzel kişiliğin içinde yer alıp faaliyette bulunmak istediklerini söylüyorlar. Birkaç ay içerisinde Zafer Partisi'nde Türk kamuoyunun tanımış olduğu, yeni isimlerin katılmış olduğunu göreceğiz, mutlulukla bunu göreceğiz. Bu arada var olan teşkilatlar üye sayısını artırma yolunda bir kampanyaya girecekler. Henüz daha kurulu olmayan bazı ilçelerimiz var. Kurulu olmayan yerlerde de Zafer Partisi'nin hızla teşkilatlandığını göreceğiz. Malum Kara Harp Okulu mezunu töreninde genç teğmenlerin Atatürk ilkelerine ve cumhuriyete bağlılıklarını içeren, bunu işleyen bir söz verme, bir ant töreni kendi aralarında yaptıklarının videosu dolaştı. Oysa özellikle Harp Okullarının bazılarının kapatılması olsun, yeni kadro öğrenci alımında bazı kayırma kollamalarının alınması olsun aslında AK Parti zihniyetinin yanında durmayan vatandaşların kaygıyla baktığı bir husus bu yayılan videoyla beraber içimizi serinletti, su serpti yüreğimize su serpti. Gördük ki cumhuriyeti, cumhuriyetin kuruluş ilkelerini ve onun kurucu önlerine sahip çıkan bir gençlik Atatürk'ün yetişmiş olduğu sıralarda oturup oralardan yetişiyor. Bunlar içerisinde özellikle kadın öğrencilerin ve subayların olması da ayrıca sevindirici. Şimdi bu yemin töreninin görüntüleri yayınlandıktan sonra AK Parti'nin içerisindeki Hürriyet ve İtilaf Partisi zihniyetinin devamı olan kafalar bundan rahatsız olduğu gibi beraberinde dünün Fethullahçısı mahkeme kararıyla bugünün FETÖ zihniyetinden gelen fakat hala daha AK Parti içerisinde bulunan bazı kalemşörler, kamu kaynaklarından maaşlandırılan güya gazeteciler ve televizyon yorumcuları görüyoruz ki bu pırıl pırıl cumhuriyet gençlerini, subaylarını zor durumda bırakmak için eski bilindik Fethullahçı tezgahları, numaraları sergilemek için kamuoyu oluşturma çabasındalar. Halbuki sokağa çıkıp baksınlar ki bu gençlerin sergilemiş olduğu bu tavır vatandaşlar da coşku ve umut yaratmıştır. Kaldı ki bir hususu, daha maddi bir bilgiyi daha dikkatinizi sunarak bitireyim. Mezuniyet törenindeki genç temellerin yetmiş olduğu bu ant içme, geçen yıl ve bir önceki yıl resmi törenlerin bir parçası olarak yapılmıştı. Resmi törenin bir parçasıydı fakat nedense, niçinse bu yıl törenlerin içerisinden bu yemin çıkartılmış. Fakat o okulun bir geleneği olarak da öğrencilerimiz bu yemini bu kez kendi aralarında gayri resmi olarak yapmışlar. Yeminin törenin dışında kendi aralarında yemin yapmış olmasından mı rahatsızlık duyuldu yoksa kurulan cümlelerin içeriğinden dolayı mı rahatsızlık duyulduğunu sanırım televizyon programlarında AK Parti temsilcileriyle uzun uzadıya tartışacağızdır.

Özdağ: Zafer Partisi Atatürk'ün gerçek partisidir Haber

Özdağ: Zafer Partisi Atatürk'ün gerçek partisidir

26 Ağustos 2021'de Zafer Partisi'ni sizlerle birlikte kurarak yola çıktık ve bugün üçüncü yılımızı doldurduk. Bu üç yıl içerisinde zor bir mücadele verdik ve bu mücadelenin üçüncü yılda önemli bir aşamaya ulaşmış olduğunu görüyoruz. Üç yıl önce örtülü istila konusunda kimse konuşmazken mevcut sistem partileri iktidarıyla muhalefetiyle bu örtülü istilayı bu yeni kavimler göçünü kabullenmiş, Türk halkının bu işgale karşı direnmesini engellemek için değişik masallar anlatırken Zafer Partisi tek başına Türk milletine ve Türk devletine karşı kurulan bu işgal ve işgalin peşinden getirilmesi hedeflenen Türkiye'nin iç çatışmaya sürüklenme komplosuna karşı çıktı. Bütün ambargolara bütün Zafer Partisi'ni etkisizleştirme, kuşatma, tutuklama tehdidi, tutuklama girişimlerine rağmen yılmadan doğru olanları Türk milletine güçlü bir sesle ve kararlılıkla anlattı. Geldiğimiz noktada Zafer Partisi'nin haklılığını bütün Türk milletinin gördüğünü memnuniyetle müşahede ediyoruz. Anketlerde de Zafer Partisi'nin sığınmacı ve kaçaklara yönelik uygulamayı önerdiği politikaların nasıl büyük bir destek aldığını tespit ediyoruz. Üç sene önce Devletler hukukuna aykırı bu insanları geri yollayamayız diyen siyasi partilerin şimdi biz de gönüllü olanları yollayacağız noktasına geldiklerini tespit ediyoruz. Tabi biliyoruz ki kimse gönüllü gitmez. Gönüllü yollayacağız diyenler aslında yollamayacağız diyenler. Ama bunu Türk milletine Zafer Partisi'nden korktukları için söyleyemiyorlar artık ve biz bu sahte tavrı bundan sonra deşifre etmeye, kararlılıkla deşifre etmeye devam edeceğiz. Ancak, Zafer Partisi sadece 13 milyon sığınmacıyı, kaçağı vatanlarına geri yollayacak parti değildir. Zafer Partisi aynı zamanda Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni milli üniter ve laik bir devlet olarak 21. yüzyılda çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmayı hedefleyen partidir. Zafer Partisi Atatürk'ten taviz vermeyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gerçek partisidir. Biz, Mustafa Kemal Atatürk'ün aziz mirasını reddedip sonra biz “Atatürk'ün partisiyiz” diye seçim dönemlerinde ortaya çıkanlar gibi Atatürk'ün düşmanlarını bağırlarına basıp biz onlara “vatan haini diyemeyiz” diyenler gibi davranmıyor. Biz, Cumhuriyet'in düşmanlarına Mustafa Kemal Atatürk'ten aldığımız feyzle Mustafa Kemal Atatürk nasıl davrandıysa öyle davranıyoruz, öyle davranmaya da devam edeceğiz. Zafer Partisi, FETÖ terör örgütü ile net, açık bir mücadele içerisinde olan, bünyesinde FETÖ'cü barındırmayan, tahammül etmeyen tek partidir aynı zamanda. Zafer Partisi üçüncü yıla çalışmalarında girerken güçlü kadrosuyla her geçen gün daha etkili bir şekilde Türkiye'nin yaşamış olduğu ekonomik krizi neoliberal paradigma dışında nasıl aşacağını devlet planlama teşkilatını nasıl kuracağını, planlı kalkınma sürecini nasıl başlatacağını, Türkiye'yi tarım ve hayvancılıktan başlayan yeni bir ekonomik atılım süreci içerisine nasıl sokacağını, imalat sanayinin nasıl yeniden yapılandırılacağını anlatan, ortaya kalkınma projesi koyan, ekonomiyi sadece döviz, borsa, kur endeksi dışında konuşan ve kalkınma programı olan tek partidir. Partimiz şimdi Kasım ayında yapmayı hedeflediğimiz kongreye doğru hazırlıklarını sürdürmekte. İlçe kongrelerimiz devam ediyor. Çok yakında il kongrelerimiz başlayacak ve bu kongrelerden aldığımız güç ve hızla büyük kurultayımızı gerçekleştireceğiz. Partimize bu kurultayda çok önemli, ciddi, Türkiye'yi şaşırtacak, sistem partilerini şaşırtacak katılımlar olacak. Hemen kongre sonrasında Erken seçim için çalışmalarımızı daha hızlı bir şekilde sahaya taşıyacağız. Değerli arkadaşlar, değerli Zafer Partililer, seçimlerin 2028 yılında yapılmayacağı çok daha önce gerçekleşeceği artık net bir şekilde gözüküyor. Son aylarda Anadolu'da, tarlalarda, pazarlarda, atölyelerde, esnafla iç içe çok zaman getirdik. Korkunç bir toplumsal muhalefet ve tepki var. Buradan iktidarı uyarıyoruz. Tarlalar yanıyor. Geçen sene 4 liraya, bu sene 5 liraya domatesi satmak zorunda kalan ama sattığı domatesin 25 liraya 30 liraya büyükşehirlerde, süpermarketlerde satıldığını gören çiftçi kızgın, öfkeli. 17 bin liralık asgari maaşla, ücretle geçinmeye çalışan milyonlar büyük bir öfkeyi temsil ediyorlar. 12 bin 500 lira maaşla geçinmesi değil, hayata tutunmaya zorlanan 16 milyon emekli, dul ve yetim büyük bir öfke içerisinde. Bu ekonomik kriz, iktidarın bu adaletsiz israfa dayanan ve dolaylı vergilerle sabit gelirli ve dar gelirlilerin sırtına daha fazla binen politikalarıyla aşılamaz. Bir tarafta Ferrari alıp vergi ödemeyenler, öbür taraftan devletten milyarlarca dolarlık ihale alıp vergi ödemeyenler, öbür tarafta asgari ücretle geçinmek zorunda olup bebeğine süt alıp vergi ödeyen anneler. Türkiye'nin önüne, Türk halkının önüne koyduğu Mehmet Şimşek modeli çökmeye mahkumdur ama bu çöküş aynı zamanda yeni bir sosyal patlamanın da habercisidir. Çünkü vatandaş artık bu krizin sonunda tünelin ucunda bir ışık beklemiyor görmüyor. Bu sosyal patlamayı engellemenin yolu erken seçim sürecini başlatmaktır. Vatandaş öfkesini sokağa değil, sandığa yönlendirmelidir. Yoksa bu öfke iktidar öfkesi, muhalefet öfkesi değil, bu öfke tencerenin ortaya çıkardığı öfkedir. Rahmetli Süleyman Demirel'in şu sözünü unutmayalım. Boş tencere bütün iktidarları götürür ve bugün tencere boştur. Boş tencereye rağmen baskı politikalarıyla iktidarda kalamazsınız, yapsanız yapsanız, tencereyi patlatırsınız. Onun için biz iktidara buradan büyük bir sakinlik içerisinde, büyük bir soğukkanlılık içerisinde ülke ve kendileri için doğru olanı yapmalarını öneriyoruz. Bu israf ekonomisinden derhal vazgeçip bunu halka gösterecekler, sarayın ışıkları sönecek, sarayın uçakları satılacak ve yandaşlardan vergi alınacak. Esnaf rahat bırakılacak. Ancak böyle bir ortamda gidilecek bir erken genel seçim Türkiye'nin bu sokakları alev alev yakan öfkesini yatıştıracak ve vatandaşa umut verecektir. Biz de değerli arkadaşlar, değerli Zafer Partililer önümüzdeki sonbahardan itibaren yani birkaç gün sonradan itibaren Bütün ilçe teşkilatlarımız, il teşkilatlarımız ile birlikte, genel merkez organlarımızla birlikte sahada olacağız, pazarda olacağız, tarlada olacağız, AVM'lerde olacağız, çarşılarda olacağız, sendikaları ziyaret edeceğiz. Yani dar gelirli, sabit gelirli, Yurttaşlarımızla, üreticimizle, köylümüzle, işçimizle birlikte olacağız. Ve Zafer Partisi'nin ekonomi projelerini onlara anlatacağız. Türkiye büyük bir ekonomik kalkınma hamlesini gerçekleştirebilir. Türkiye zengin bir ülkedir. Ama Türk halkı soyulan bir halktır. Bu soygunu nasıl durduracağımızı anlatacağız. Ve nasıl tekrar üretime geçeceğimizi anlatacağız. Çiftçiye, ziraatteki, hayvancılıktaki lobilerin nasıl Türk tarımını baltaladıklarını anlatacağız. Türk köylüsüne aktarılması gereken kaynakların nasıl yabancı çiftçilere ve aracılara aktarıldığını anlatacağız. Türkiye'de kimlerin vergi vermediğini anlatacağız. Bunları resmi evraklarla yapacağız. Kur korumalı mevduat hesabından nasıl 1 trilyon 235 milyar TL faiz geliri elde edenlerin 1 kuruş vergi ödemediğini Türk halkına anlatacağız. 3 seneden bu yana Türk halkının nasıl bir işgale maruz kaldığını anlattık ve anlatmakta çok büyük bir başarı sağladık. Şimdi, daha kısa sürede Türk halkına nasıl bir soygun yaşandığını ve bu soyguna nasıl son verildiğini hep birlikte anlatacağız. Bu mücadeleyi birlikte verdik. Yeni katılımlarla birlikte vermeye ve ilerlemeye devam edeceğiz. Zafer, inşallah büyük Türk Milletinin olacak.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.