SON DAKİKA
Hava Durumu

#Yenidoğan Çetesi

Söz Bursa - Yenidoğan Çetesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yenidoğan Çetesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yenidoğan Çetesi lideri Fırat Sarı'nın avukatından pişkin savunma Haber

Yenidoğan Çetesi lideri Fırat Sarı'nın avukatından pişkin savunma

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 46 sanığın yargılandığı davanın 3’üncü duruşmanın görülmesine 3’üncü gününde devam ediliyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları hazır bulundu. "Sanki bebeklerin prematüre doğması, 500 gram doğması müvekkilimin suçu gibi lanse ediliyor" Duruşmada savunma yapan örgüt lideri Fırat Sarı’nın avukatı "Hazırlık aşamasında savcılığın tarafsız davrandığını düşünmüyorum. Bu yargılamada delilleri tartışıyor olmamız lazım ama tartışacak bir delil yok. Tape kayıtları üzerinden yürütülen bir soruşturma var. Başka hiçbir şey yok. Herhangi bir şüpheli ölüm varsa otopsi yapılmak zorunda. Bunu herkes biliyor ama hazırlık savcısı bunu istememiş. Mahkeme aşamasında otopsi raporlarının alınması lazım. Ne ile suçlandığımızı bilmemiz lazım. Açıkça görevi ihmal suçu var. Savcı delilleri toplamadı. 18 klasör dosyanın içinde müvekkilimi suçlayan bir delil yok. Benim müvekkilim görüşmelerde ‘her şeye baksınlar benim bir suçum yok’ diyor. Ben ‘müvekkilim hakkında dosyaya sunulmuş olan tüm tape kayıtlarını reddediyorum’ desem ne yapacaksınız ? Yargıtay ses kayıtlarının analizinin yapılması gerekiyor diyor. Müvekkilim savunmasında ‘ben bebek öldürdüysem ilk bebek ölümünden sonra soruşturmanın başlaması gerekiyordu’ dedi. Niye bebek ölümlerini seyrettiler, niçin delil toplamadılar ? ‘Eğer ben suçluysam beni takip edenler de suçludur ‘ diyor müvekkilim. Sanki bebeklerin prematüre doğması, 500 gram doğması müvekkilimin suçu gibi lanse ediliyor. Savcı tarafsız olmalı. Sanık lehine de bir şeyler yapması gerekiyor. Bu nedenle otopsi raporlarının alınması gerekiyor" dedi. Öte yandan sanık Murat Mantuş’un fenalaşmasının ardından duruşmaya 30 dakika ara verildi. Aranın ardından sanık avukatlarının savunmaları ile duruşmaya devam edilecek.

Yenidoğan çetesi lideri Fırat Sarı'dan şok sözler! Haber

Yenidoğan çetesi lideri Fırat Sarı'dan şok sözler!

İstanbul'da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 26'sı tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı davanın 2'inci celsesinin görülmesine devam ediliyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada, bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları hazır bulundu. “DAVAYA BAKTIĞIMDA BEN BİR KUMPAS GÖRÜYORUM” Duruşmada savunma yapan sanık doktor Rıza Keykubat'ın avukatı, "Bu davaya baktığımda ben bir kumpas görüyorum. Benim müvekkilimin işe giriş tarihi bellidir. Hangi belgelere imza attığı bellidir. Dosyadaki somut belgelere bakıyorum, nöbet listeleri var. Nöbet listesinde ismi yok. Rıza Keykubat'ın tutuklandığı yetmiyormuş gibi eşini de tutukladılar. Müvekkilim örgütle suçlanıyor ama Fırat Sarı'yı tanımıyor. Keykubat, üzerine atılı suçu işlememiştir. Tahliyesini talep ediyorum" dedi. “TAPE KAYITLARI KANUNA AYKIRI ŞEKİLDE ELDE EDİLMİŞTİR, YOK EDİLMESİNİ TALEP EDİYORUM” Sümeyye Nur Taşçı'nın avukatı ise, "Dosyada delil olarak gösterilen tape kayıtlarının nasıl alındığı bilinmiyor. Ses kayıtları ve tape kayıtları kanuna aykırı şekilde elde edilmiştir. Yok edilmesini talep ediyorum" şeklinde savunma yaptı. SANIK FIRAT SARI MAHKEME HEYETİNE: “BUNLARIN HESABINI VEREMEZSİNİZ” Söz alan örgüt lideri sanık Fırat Sarı ise, “Bana göre bu iddianamenin kabul edilmemesi lazımdı. Otopsiler yapılsaydı, bebek katili olmayacaktık. Hiç bir adli işlem, biz istememize rağmen yapılmadı. 10 hastaneyi kapattınız, yok ettiniz, iddianame hazırladınız. Bunların hesabını veremezsiniz. Hakkımızda iddianamede yanlış algılar var. Buradaki 10 hastaneler dışında çalıştığımız hastaneler de vardı. O hastanelerin hiçbiri hakkında işlem yapılmadı, iddianame yanlış kuruldu. Yanlış katlarla bina inşa edemezsiniz. Hakkımızda bu iddianamedeki yanlışlardan dolayı bir algı var. Bu iş böyle nasıl çözülecek bilemiyorum” dedi. Duruşmaya sanık Fırat Sarı'nın savunmasının ardından 15.30'a kadar ara verildi.

Kayıhan Pala: “Yenidoğan çetesi skandalında bakanlıkların cevapları çelişkili” Haber

Kayıhan Pala: “Yenidoğan çetesi skandalında bakanlıkların cevapları çelişkili”

CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın, kamuoyuna “Yenidoğan Çetesi” başlığıyla yansıyan ve iddianameye göre en az 10 bebeğin ölümüne neden olduğu ileri sürülen suç örgütüne ilişkin hazırladığı iki ayrı soru önergesi, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 18 Ekim 2024’te gönderildi. Sağlık Bakanlığı kısmen bir açıklama yaptı, ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı henüz yanıt vermedi. Pala’ya göre her iki bakanlığın da olaya yeterince açıklık getirmemesi, ölümlere yol açan tıbbi ve hukuki ihmaller ile kasıtları daha da karanlıkta bırakıyor. Basında “Yenidoğan Çetesi” adıyla tanımlanan vakada, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, 2022 ile 2024 yılları arasında İstanbul’da bebeklerin anlaşmalı özel hastanelere sevk edilerek haksız kazanç sağlandığı, ihmaller ve olası kast nedeniyle bebek ölümlerinin gerçekleştiği yer alıyor. İddianame, 10 bebek ölümü gibi dehşet verici bir sonucu vurgularken, suç örgütünün çok sayıda özel hastanenin yeni doğan birimlerini yasa dışı olarak fiilen yönettiği, hastanelerin mevzuata aykırı biçimde örgütün kullanımına verildiği iddialarını da içeriyor. Özellikle, “Özel Hastaneler Yönetmeliği”nin 10. maddesinin altını çizen belgeler, hastane birimlerinin üçüncü kişilere kiralanamayacağı hükmüne vurgu yapıyor. Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın ilk soru önergesi, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun yanıtlaması talebiyle Meclis Başkanlığına sunulmuştu. Bu önerge, iddianamede adı geçen 19 özel hastaneye hangi tarihlerde ruhsat verildiğinden, bu hastanelerin denetim mekanizmalarının nasıl işlediğine; bebek ölümlerine ilişkin daha önce soruşturmaların olup olmadığından, işlenen suçlara 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanlarının karıştığı iddialarına kadar uzanan kapsamlı bir dizi konuyu içeriyordu. Ayrıca soru önergesinde, bebek ölümlerine yol açan sebeplerin yanı sıra kayıt dışı ilaç satışı, sahte belgelerle SGK’nın dolandırılması ve hasta güvenliğini tehlikeye atan uygulamaların nasıl görmezden gelindiği sorgulandı. Pala, “Bu iddialar, sadece bir hastanede yaşanan münferit bir olay değil. 19 özel hastanenin isimleri geçiyor. Öyleyse bu skandalın boyutu çok daha geniş olabilir. Bakanlık, söz konusu hastaneleri ne ölçüde denetlemiştir?” diye konuştu. SAĞLIK BAKANLIĞININ YANITI: RUHSAT İPTALLERİ VE YETERSİZ BİLGİLER Sağlık Bakanlığı, 28 Ekim 2024 tarihli yazıyla iletilen soru önergesine 17 Aralık 2024’te yanıt verdi. Ancak cevapta, iddianamede zikredilen 19 hastaneden bazılarına ruhsat iptali uygulandığı, Bakanlık Teftiş Kurulu aracılığıyla bir inceleme/soruşturma yapıldığı, söz konusu hastanelerden Tekirdağ’daki Özel Çorlu Reyap Hastanesi ile İstanbul’daki Özel Reyap Hastanesi, Özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Esenler Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Bağcılar Şafak Hastanesi ve Özel Silivri Kolan Hastanesinin ruhsatlarının iptal edildiği bildirildi. Fakat iptal tarihleri, iptale gerekçe teşkil eden somut bulgular, kaç bebeğin hangi koşullarda öldüğü gibi sorular yanıtsız bırakıldı. Pala bu durumu şu sözlerle eleştirdi: “Ruhsat iptali, ortada çok ciddi bir suç olduğunu gösteriyor. Ancak hangi kritere dayandılar, hangi aşamada devreye girildi, bebek ölümleriyle doğrudan bağlantı tespit edildi mi, hepsi belirsiz. Olayda en az 10 bebeğin öldüğü iddia ediliyor; devreye girme zamanı, nasıl bir inceleme yürütüldüğü, hangi hastane yönetimlerinin sorumlu olduğu gibi noktalarda hiçbir tatmin edici bilgi yok. Oysa kamuoyuna yansıyan bazı bilgiler söz konusu olayların İstanbul İl Sağlık. Müdürlüğü tarafından Cimer’e şikâyet edilmesinden daha önce bilindiğini açık olarak ortaya koyuyor.” ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞINA YÖNELTİLEN SORULAR Pala’nın aynı gün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına sunduğu ikinci önerge, işin SGK boyutuna odaklandı. Suç örgütünün bebekleri “ağır hasta” olarak gösterip SGK’ya yüksek tutarlı faturalar gönderdiği, hatta sahte belge düzenleyerek dolandırıcılık yaptığı, kayıt dışı ilaçların satışıyla kamu fonlarının istismar edildiği iddiaları soru önergesinin temelini oluşturdu. Pala, ilgili bakanlığa, 19 özel hastaneyle hangi tarihte sözleşme yapıldığını, denetim süreçlerinin nasıl işlediğini, SGK’nın bu usulsüzlüklere karşı neden “göz yumduğu” iddiasını, tespitlerin hangi yaptırımlar doğurduğunu, bebek ölümlerine dair soruşturmaların olup olmadığını sordu. Bugüne dek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından herhangi bir yanıt alınamadı. KAMUOYUNDA GÜVENSİZLİĞİ TEŞVİK EDEN KAYITSIZLIK Sağlık Bakanlığının açıklaması, bazı hastanelerin ruhsatlarının iptal edildiğini ve yargılama sürecinin başladığını doğruluyor. Ancak önergenin spesifik soruları —örneğin bebek ölümlerinin hangi zaman aralığında ve hangi koşullarda gerçekleştiği, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün bu olayları neden denetlemediği, ruhsat verirken hangi ölçütlere dikkat edildiği, 112 Acil Çağrı Merkezinin suça nasıl karıştığı— yanıt bulmuş değil. Bunun yanı sıra, “kayıt dışı ilaç satışı, hastane içi anlaşmaların mevzuat ihlali boyutu, ölen bebeklerin ailelerine hangi bilgilendirmelerin yapıldığı” gibi kritik başlıklarda da eksik bir bilgilendirme söz konusu. Pala, “Yapılan açıklamada tek somut eylem olarak ruhsat iptalleri var, o da hangi tarihte ve hangi bulgulara dayanılarak alındı belli değil. 10 bebeğin ölümünden söz ediyorsak, ki bugüne kadar ortaya çıkan bulgu ve iddialar bu sayının çok daha fazla olabileceğine ve yalnızca bebek ölümleriyle sınırlı olmadığına işaret ediyor, bu kamu adına dehşet verici bir tablo. Sahte belgeler, nitelikli dolandırıcılık, hasta yakınlarından ek para alma gibi suçlamalar var. Bu kadar ağır iddialar olmasına karşın, soru önergelerimize yanıt verilmiyor maalesef, her iki bakanlık da bu skandalın arkasında yatan gerçeklerin ortaya çıkmasından endişe duyuyor anlaşılan” şeklinde yorum yaptı. “SKANDAL, DENETİM ZAAFINI AÇIKÇA GÖSTERİYOR” Yaşananlar, Türkiye’de özel hastaneler üzerindeki denetim mekanizmalarının yetersizliğini gün yüzüne çıkarmış görünüyor. Hem Sağlık Bakanlığı hem de SGK, özel hastanelerin faaliyetlerini hangi aralık ve hangi derinlikte denetlediklerini yanıtlamaktan kaçınmış durumda. Soru önergelerinde “Son 10 yılda bu hastanelerde benzer şikâyet veya olaylar olmuş mudur? Bu konularda hazırlanmış raporlar var mıdır?” soruları da yanıtsız kaldı. Pala, bu duruma işaret ederek, “Özel hastanelerin mevzuata aykırı olarak birimlerini başka şirketlere kiraya vermesi, 112 Acil çalışanlarının suç örgütüyle el ele çalışması gibi iddialar ortadaysa, buradaki denetim boşluklarını görmek zor değil. Üstelik bu hastanelerden birinin ortağı da AKP’nin eski Sağlık Bakanlarından Dr. Mehmet Müezzinoğlu. Çalışma Bakanlığı ise hiç sesini çıkarmayarak suça konu SGK ödemelerindeki zaafı aydınlatmıyor” ifadelerini kullandı.  “AİLELERİN VE HALKIN BEKLENTİLERİ CEVAPLANMALI” “Hayatını kaybeden bebeklerin aileleri acı içinde, yurttaşlar özel sağlık kuruluşlarına karşı derin bir güvensizliğe itiliyor. Vaka dosyaları iddianamede var ama bakanlıklardan gelen bilgi yok denecek kadar az. Gelinen noktada iki bakanlık da sorumluluktan kaçınan, eksik bilgilerle konuyu örtbas etmeye çalışan bir tutum sergiliyor.” diyen CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, bakanlıkların net ve kapsamlı bir açıklama yapması gerektiğini belirtti. SGK CEPHESİNDEKİ SESSİZLİK RAHATSIZ EDİYOR Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının henüz cevap göndermemesi, skandalın SGK boyutuna dair tüm soru işaretlerini gölgede bırakıyor. Oysa hastanelerin usulsüz veya sahte tedavi faturalarıyla SGK’den yüksek tutarlar tahsil ettiği, kamu kaynaklarına zarar verdiği yönünde çok ciddi iddialar var. Pala, “Bebek yoğun bakım birimlerini fiilen kiralayıp SGK kaynaklarını istismar eden bir suç örgütü var olduğuna göre, bu tip dolandırıcılık eylemlerinin boyutları nedir? Türkiye genelinde benzer olaylar yaşanmakta mıdır? Bu dolandırıcılık karşılığında ne kadar yersiz ödeme yapılmıştır? Denetimler nasıl atlanmıştır? İhmali olan yetkililer kimlerdir? Bunlar hayati sorular. Fakat Bakanlığın sessizliği, SGK’deki denetim eksikliğini ve sistem zafiyetini örtme, sorumluluktan kaçma izlenimi veriyor” eleştirisinde bulundu. “GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKARILMASI VE SORUMLULARIN HESAP VERMESİ HALKIN HAKKI” Pala, yaptığı açıklamada, Yenidoğan Çetesi skandalının, sistemin çürümüşlüğünü bir kez daha gözler önüne serildiğini hatırlattı. “Bir yanda bebeğini kaybetmiş aileler, diğer yanda haksız kazançla dolandırılan SGK, ortada yüzlerce belgede sahtecilik iddiası, 112 Acil çalışanlarının dahli gibi vahim durumlar var. Böyle bir olayda bakanlıklar sorumluluklarından kaçamaz. İhmal ve kayıtsızlık da kamu kurumlarının hesap vermesini gerektiren olaylardır. Tüm boyutlarıyla kamu yararına geniş bir araştırma gereklidir. Hayatını kaybeden bebeklerin ailelerine ve tüm yurttaşlarımıza bunu borçluyuz.” sözleriyle, her iki Bakanlıktan da hızlı ve şeffaf bir soruşturma talebinde bulundu. SAĞLIK SİSTEMİNDE ÇÜRÜME, ÇÖKÜŞ VE ÇETELEŞME TBMM Bebek Ölümlerini ve Özel Sağlık Kuruluşlarını Araştırma Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Yenidoğan Çetesi skandalı, sağlık sistemindeki çürüme ve çöküşün yol açtığı çeteleşmeyi açık olarak ortaya koymuştur. Komisyon toplantılarında elde edilen bilgiler çeteleşmenin yalnızca yenidoğan çetesi olarak adlandırılan suç örgütüyle sınırlı olmadığını da göstermektedir. Bu skandalın arkasında AKP tarafından 2003 yılında uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programının sağlık sistemini ticarileştirmesinin büyük payı bulunmaktadır. Sağlık sisteminin çeteleşmeye yol veren özellikleri titizlikle incelenmeli, sorumlular kesinkes cezalandırılmalıdır. Ülkemizin kamucu, eşit, ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli bir sağlık sistemine ihtiyacı vardır.”

Yenidoğan Çetesi davasının görülmesine yarın devam edilecek Haber

Yenidoğan Çetesi davasının görülmesine yarın devam edilecek

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 47 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasında geçtiğimiz haftalarda ara karar açıklanmıştı. Mahkeme heyeti, tüm tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verirken, cumhuriyet savcısı tarafından tutuklanması talep edilen 10 tutuksuz sanıktan 7’sinin tutuklanmasına hükmedilmişti. Davanın 2’inci celsesi yarın görülecek Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşmanın 2. celsesinde sanık savunmalarının alınması ve tanıkların dinlenmesi öngörülüyor. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

'Yenidoğan Çetesi' davasında dosya savcısına tehdit... Haber

'Yenidoğan Çetesi' davasında dosya savcısına tehdit...

Yenidoğan Çetesi’ne yönelik gerçekleştirilen 2. dalga operasyonda yakalanan 18 şüpheliye hakkında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlanarak fezleke hazırlandı. Hazırlanan fezlekede Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin’i makamında tehdit eden Mustafa Kemal Zengin hakkında, "Suç örgütü soruşturması kapsamında tutuklanan bir şahsı, örgütün varlığını bile bile dosya savcısını tehdit etmek suretiyle tahliye ettirmeye çalıştığı” belirtildi. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen ve kamuoyunda ‘Yenidoğan Çetesi' olarak bilinen soruşturma çerçevesinde çalışmalarına devam eden İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri 4 Aralık’ta yaptıkları operasyonda çete lideri Fırat Sarı’yla birlikte hareket ettiklerini belirlediği 5 doktor, 5 sağlık çalışanı 3 hemşire, ve 1 sivili gözaltına almıştı. Devam eden soruşturma kapsamında tespit edilen 18 şüpheliye yönelik fezleke hazırlandı. Hazırlanan fezlekede Doktor Dursun Eryılmaz hakkında ‘ihmali davranışla kasten öldürme’ suçundan 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istendi. 15 ŞÜPHELİ HAKKINDA DEĞİŞEN CEZA İSTEMİ Öte yandan Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin’i makamında tehdit eden Mustafa Kemal Zengin hakkında ise ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etmek’ suçundan 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Fezlekede savcının makamında tehdit edilmesine ilişkin soruşturmanın ayrıca sürdüğü de kaydedildi. Hemşire Serenay Şenkalaycı hakkında ise ‘resmi belgede sahtecilik’ suçundan 2 yıldan 5 yıla kadar, ‘zincirleme şekilde ihmali davranışla kasten öldürme’ suçundan ise 25 yıldan 43 yıl 7 aya kadar hapis cezası talep edildi. Diğer 15 şüpheli hakkında ise çeşitli suçlardan değişen oranlarda hapis cezası istendi. Öte yandan hazırlanan fezlekede cumhuriyet savcısını makamında tehdit eden Mustafa Kemal Zengin hakkında yapılan değerlendirme ortaya çıktı. “TAHLİYE ETTİRMEK İÇİN GÖRÜŞME YAPTI VE TEHDİT BOYUTUNA VARACAK SÖYLEMLERDE BULUNDU” Hazırlanan fezlekede Mustafa Kemal Zengin’in, Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin'i makamında Tuğçe Toptemel'i tahliye ettirmek için görüşme yaptığı ve tehdit boyutuna varacak söylemlerde bulunduğu aktarıldı. TAHLİYE ETTİRİLMEK İSTENEN ÖRGÜT ÜYESİNİN ÜVEY BABASI İLE 110 KEZ GÖRÜŞMÜŞ Öte yandan fezlekede yer verilen HTS kayıtlarına göre Mustafa Kemal Zengin’in Beylikdüzü Medilife Hastanesi Mesul Müdürü Ahmet Atilla Yılmaz ile 138 kez ve tahliye ettirilmek istenen örgüt üyesi Tuğçe Toptemel'in üvey babası olan Yavuz Ç. ile 110 kez irtibatı olduğu belirtildi. Fezlekede Zengin’in dosya savcısını tehdit eyleminden çok daha önce de Yavuz Ç. ve Beylikdüzü Medilife Hastanesi Müdürü Ahmet Atilla Yılmaz ile irtibatlı olduğu, irtibatının yalnızca tehdit eyleminden hemen öncesiyle başlamadığı aktarıldı. “Tehdit etmek suretiyle tahliye ettirmeye çalıştı” Şüpheli Zengin’in suç örgütü soruşturması kapsamında tutuklanan bir şahsı, örgütün varlığını bile bile dosya savcısını tehdit etmek suretiyle tahliye ettirmeye çalıştığı fezlekede belirtildi. Mustafa Kemal Zengin’in bu kapsamda eyleminin örgüte yardım etme olarak değerlendirildiği, tehdit eylemiyle ilgili soruşturmanın ise ayrıca devam ettiği fezlekede açıklandı.

Acılı baba konuştu: Yenidoğan çetesinin hastanesine sevk etmek istediler Haber

Acılı baba konuştu: Yenidoğan çetesinin hastanesine sevk etmek istediler

Kendisinin o hastaneyi istemediğini, İstanbul'dan helikopter çağırdığını, 27 dakikada Bursa'da olacağını söylemesi üzerine görevlilerin panik olduğunu belirten baba Cemil Türkoğlu, "Ben o hastaneyi istemediğimi söylediğim halde kabul etmediler. Helikopter çağıracağım deyince de panik olup beyaz kod verdiler" dedi. Babasının elini tutarak hastaneye giren ancak iddiaya göre yanlış serum verildikten, acilde saatlerce bekletildikten sonra babasının kucağında fenalaşmış olarak taşınan küçük Yüsra'dan geriye ise dua okurken çekilmiş görüntüleri kaldı. Bursa'da yaşayan Türkoğlu ailesinin 4 çocuğundan biri olan 7 yaşındaki Yüsra Türkoğlu, mayıs ayında bahar nezlesi olduğu için saat 20.00 sıralarında baba Cemil Türkoğlu ve anne Azime Buse Türkoğlu tarafından Bursa Şehir Hastanesi'ne götürüldü. Babasıyla yürüyerek hastaneye giden Yüsra burada tedavi altına alındı. 7 yaşındaki Yüsra doktorun verdiği serumdan yaklaşık yarım saat sonra fenalaşınca daha sonra gelen başka bir doktor, aileye bir şeylerin ters gittiğini bildirdi. Türkoğlu ailesinin iddiasına göre, 7 yaşındaki Yüsra 10 saat boyunca aynı sedyede bekletildi. Gözleri şişen, karnı ağrıyıp tansiyonu düşen Yüsra'yı sabah mesainin başlamasıyla gelip kontrol eden kardiyoloji doktoru durumunun kritik olduğunu söyledi. Daha sonra yoğun bakıma kaldırılan Yüsra'nın sürekli kalbinin durduğu ve bu nedenle entübe edildiği doktor tarafından aileye bildirildi. Sonrasında hayatını kaybeden küçük kızın cenazesi Bursa Adli Tıp Morgunda yapılan otopsi işlemlerinin ardından toprağa verildi. "YENİDOĞAN ÇETESİNİN HASTANESİNE SEVK ETMEK İÇİN UĞRAŞTILAR" İDDİASI Türkoğlu ailesi, yanlış serum sonrası kızlarının hayatını kaybettiğini defalarca dile getirirken kızlarının ölümünün üzerinden 7 ay sonra çarpıcı bir iddia daha ortaya attı. İddiaya göre, fenalaşan Yüsra, Bursa Şehir Hastanesi'nde bekletilirken görevliler Yüsra'yı İstanbul'da Yenidoğan çetesinin hastanesine ısrarla sevk etmek istedi. Bunun üzerine olayın şokuyla sevk kağıdına imza atan aile daha sonra kağıdı tekrar isteyip, kızlarını başka bir hastanede tedavi ettirmek istediklerini söyledi. Ancak hastane ailenin bu talebini kabul etmedi. SAĞLIK BAKANLIĞI ONAY VERİRSE SORUŞTURMA AÇILACAK Yüsra'nın ölümü sonrası aile hukuk mücadelesi verirken, hastane Yüsra'nın ölüm sebebini 'kalp kapağında iltihaplanma var' olarak bildirdi. Yapılan otopside önce bu bulguya rastlanmazken, daha sonra hastanenin teşhisinin doğru olabileceği belirtildi. Hastaneye suç duyurusunda bulunan aile Sağlık Bakanlığı'ndan hastane ve doktorlar hakkında soruşturma açılmasına izin vermesini istedi. Sağlık Bakanlığı onay verdiği takdirde Yüsra'nın ölümüyle ilgili soruşturma genişletilecek. "MADEM SUÇSUZLAR NEDEN HAKİM KARŞISINA ÇIKMIYORLAR" İHA'ya konuşan acılı anne Azime Buse Türkoğlu, "Doktorlar madem suçsuzlar neden savcı karşısına çıkmaya korkuyorlar? Benim çocuğumu il dışına sevk etmek istediklerini söylediler. Bursa'da 3 tane büyük hastane varken, ne için ısrarla il dışında başka bir özel hastaneye sevk etmek istediler? Bunların çeteyle bağlantısı var mı? Yok mu? Bilmiyoruz. Ama bununla ilgili soruşturma açılmasını istiyoruz. Benim yavrum neden öldü? Bize hiçbir açıklama yapılmadı. Bizim canımız yandı, başka anne babaların da canı yanmasın. Bursa'da ciddi anlamda sağlık sorunu var" diye konuştu. Baygın haldeki küçük Yüsra'yı kucağında taşırken hastane kameraları tarafından görüntülenip Türkiye'nin yüreğini sızlatan baba Cemil Türkoğlu da konuştu. Türkoğlu, "Bursa'da birçok özel hastane varken bizi neden Yenidoğan çetesinin hastanesine sevk ettiler. 7 aydır uğraşıyoruz ancak bunlar sahte evraklarla delil karatıyorlar. Soruşturmaya izin verilse aralarında itirafçı olacaklar bile var" dedi. "BU İNSANLAR FETÖ'DEN YARGILANIYORLAR AMA BİZİM ÇOCUĞUMUZ ÖLMÜŞ NEDEN KİMSE SORUŞTURMA AÇMIYOR?" Baba Türkoğlu, o gece ve sabahında yaşadıklarını şu şekilde anlattı: "Biz helikopter çağıralım dedik. Bütün imkanlarımız var dedik. Kabul etmediler. Kendi istedikleri hastaneye sevketmek istediler. Israrla İstanbul'a götürmek istediler. Biz tanıdığımız ambulans firmaları var deyince paniklediler. Yanımızda polis olmasına rağmen içeriye kaçıp bize beyaz kod verdiler. Yalanları ortaya çıkacağı için korktular. Biz daha önce Yenidoğan çetesini bilmiyorduk. Çeteye operasyon olmadan 6-7 ay önce bizim çocuğumuz vefat etti. Daha sonra bu Yenidoğan çetesi olayı ortaya çıkınca bizim yaşadıklarımız aklımıza geldi. Bizim kızımızı sevk etmek istedikleri hastane 'Yenidoğan Çetesi' sorgulamasına dahil olan bir hastaneydi. Bursa'da en az 10-15 tane tam teşeküllü özel hastane var. En az 4 tane üniversite hastanesi var. Bunlar varken bizi o hastaneye sevk etmelerinin sebebi nedir? Ve bugüne kadar Bursa'dan o hastanelere kaç tane çocuk sevk edilmiş veya edilmiş mi? Biz bunu öğrenmek istiyoruz. Çünkü bizim çocuğumuzun ölümüne sebep olan doktorların birçoğu İstanbul'dan özel hastanelerden gelme. Oradaki bütün organizasyonu, bütün çeteleşmeyi, hasta alıp hasta satmayı, hasta temin etmeyi, bütün sistemi Yenidoğan çetesinden daha iyi bilen bir ekip var. Ve bunlar daha önce terör ile yargılanıp beraat almış kişiler. FETÖ'den yargılanıp tekrardan halkın içine nasıl sızıyorlar? Masum insanların, çocukların canları nasıl oluyor da bunlara teslim ediliyor? Bu insanlar FETÖ'den yargılanıyorlar ama bizim çocuğumuz ölmüş neden kimse soruşturma açmıyor? Neden yargılanmıyorlar. Bizi neden ısrarla il dışına sevk etmek istediler? Neden evrak imzalattılar? Amaçları neydi? Bu kadar kısa bir süre içerisinde yoğun bakımda istense bile yapılamayacak kadar kısa bir süre içerisinde benim evladım neden öldü? Bu hastane görevlileri bizi neden Yenidoğan çetesi ile iltisaklı hastaneye göndermek istedi? Bağlantıları var mı? Bizim bunları öğrenmek en doğal hakkımız değil mi? Çocuk ölümlerinde gerekirse 5-6 yıl geriye gidilerek detaylıca araştırılmasını talep ediyoruz. Araştırılırsa Yenidoğan çetesi mağduru çocuklardan yüzlerce kat daha fazla çocuğun ne şekilde öldürüldüğü, arkasında korkunç ihmallerin olduğunu göreceğiz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin adaletinden korkmayın, eğer suçsuzsanız adaletin önüne çıkmaktan korkmayın. 7 aydır uğraşıyoruz bunlar delil karartmaya evrakta sahtecilik yapmaya çalışıyorlar. Suçsuz olsalar neden bunları yapsınlar? Neden bu riskleri göze alsınlar? Eğer bir soruşturma izni verilirse aralarında kendileri bile itirafçı olmaya hazır olan kişiler var. Biz bir an önce Sağlık Bakanlığı tarafından soruşturma için izin verilmesini talep ediyoruz." Öte yandan, küçük Yüsra'nın vefat etmeden bir süre önce Fatiha Suresi'ni okurken babasının kaydettiği görüntüler de ortaya çıktı.

Yenidoğan çetesinde ikinci dalga! Haber

Yenidoğan çetesinde ikinci dalga!

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 13'üncü gününde devam ederken, çeteye yönelik yeni bir operasyon yapıldı. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde yürütülen soruşturma kapsamında, "suç işlemek amacıyla örgüt kurma, nitelikli dolandırıcılık, rüşvet, kasten öldürmenin ihmali davranış ile işlenmesi ve resmi belgede sahtecilik suçlarına" karışanlarına yönelik 26 Nisan ve 29 Temmuz'da İstanbul merkezli eşzamanlı operasyon gerçekleştirildi. Aralarında doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının da yer aldığı toplam 53 şüpheliye yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda gözaltına alınan 23 şüpheli, sevk edildikleri adli adli makamlarca tutuklanırken, 16 şüpheli hakkında adli kontrol hükümleri uygulandı. Şüphelilere ait ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda ise birçok dijital materyal, yasadışı ilaç ve usulsüz tıbbi işlemlere ilişkin doküman ele geçirildi. Yapılan çalışmaların devamında örgüt lideri Fırat Sarı ile birlikte hareket ettiği tespit edilen 16 şüphelinin daha suç eylemlerine dahil oldukları anlaşıldı. BEBEKLERİ GÜNLÜK 8 BİN LİRA KARŞILIĞINDA GEREKSİZ YERE YOĞUN BAKIM SERVİSLERİNDE TUTTUKLARI ANLAŞILDI SGK tarafından özel hastanelerde tedavi gören bebek hastalara günlük 8 bin lira ödeme yapıldığı için hastane görevlilerinin iyileşen ve taburcu edilmesi gereken bebeklerin, ödeme almaya devam edebilmek için hastanelerde tutmayı sürdürdükleri belirlendi. Yoğun bakım ünitelerinde 7 gün 24 saat bulunması zorunlu doktorun, masraflardan kaçınmak için yoğun bakım ünitesinde bulundurmadığı tespit edildi. Yoğun bakım servisi doktorlarının yalnızca resmi kayıtlarda görevli olarak gösterildiği ancak bebek hastaların durumları ağırlaştığı gün ve saatlerde görevli gösterilen doktorların başka yerde oldukları belirlendi. Yoğun bakım ünitelerinde hemşirelerin çalıştırıldığı, acil durumlarda telefonla hemşirelerin birbirlerine hangi müdahalede bulunmaları gerektiğini telkin ettikleri, hasta yakınları doktorla görüşmek istediğinde ise hemşirelerin kendilerini doktor olarak tanıttıkları yönünde bulgular elde edildi. BEBEKLERİN GÜNLÜK EPİKRİZ RAPORLARININ GERÇEĞE AYKIRI DÜZENLENDİĞİ BELİRLENDİ Yoğun bakım ünitelerinde yatan bebeklerin günlük epikriz raporlarının gerçeğe aykırı olarak düzenlendiği, çoğu zaman doktor tarafından düzenlenmesi gereken raporların hemşireler ya da hasta bakım elemanları tarafından doldurulduğu tespit edildi. Yoğun bakım ünitelerinde yatan bebeklerin durumu kötüleştiğinde görevli doktorların hastaneye gitmedikleri ve bebeklerin ölümü ile sonuçlandığı anlaşıldı. Bu kapsamda bugün yapılan eşzamanlı operasyonda eş zamanlı operasyonda, aralarında 5 doktor, 3 hemşire ve 5 sağlık çalışanının yer aldığı 14 kişi gözaltına alındı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.