SON DAKİKA
Hava Durumu

#Yargıtay

Söz Bursa - Yargıtay haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yargıtay haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yargıtay'dan kendisini "bekar" olarak tanıtan koca hakkında karar Haber

Yargıtay'dan kendisini "bekar" olarak tanıtan koca hakkında karar

Maddi anlaşmazlıktan kaynaklanan davacı İsmail Z. eşi davalı Yasemin T.'ye boşanma davası açtı. İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesinde görülen davada yapılan soruşturma ve toplanan delillerde davalı kadının eşine ve ailesine hakarette bulunduğu ayrıca birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşıldı. 'KOCA, İNTERNET ÜZERİNDEN KENDİSİNİ BEKAR TANITARAK BAYAN ARKADAŞ ARADI' Davacı kocanın ise eşine sürekli şekilde fiziksel şiddet uyguladığı, internet üzerinden kendisini bekar tanıtarak bayan arkadaş aradığı, konutu terk ederek birlik görevlerini yerine getirmediği belirlendi. Yerel mahkeme tarafları eşit kusurlu bularak boşanmalarına karar verdi. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davacı kocanın, eşine oranla daha fazla kusurlu olduğu ifade edilen yerel mahkeme kararında kocanın açtığı boşanma davasını kabul etti. Boşanma nedeniyle mevcut menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken kadının bu istekler mahkemece reddedildi. Yargıtay 2.Hukuk Dairesine giden dosyada kadına maddî ve manevî tazminat verilmemesinden dolayı hüküm bozuldu. Daire, sosyal medya hesabı üzerinden kendisini bekar olarak tanıtan kocanın ağır kusurlu olduğuna hükmederek, kocanın eşine maddi ve manevi tazminat ödemesine karar verdi.

Yargıtay, Eşini 32 Yerinden Bıçaklayarak Öldüren Sanığın Cezasını Bozdu Haber

Yargıtay, Eşini 32 Yerinden Bıçaklayarak Öldüren Sanığın Cezasını Bozdu

Dairenin kararına göre, Ankara'da 7 Ocak 2022 tarihinde yaşanan olayda, sanık Recep Koyuncu eşi Funda Koyuncu'nun kendisini aldattığını, 3 çocuklarından 2 yaşında olan en küçüğünün kendisinden olmadığını, DNA testi yaptırmak istediğini, Funda Koyuncu'nun buna karşı çıktığını ardındansa çocuğun kendisinden olmadığını itiraf ettiğini ileri sürdü. Bunun üzerine Sanık Koyuncu ile eşi Funda Koyuncu boşanma konusunda anlaştıkları ancak eşinin polisi arayarak ihbarda bulunduğunu ve çıkan arbede de eşini 32 yerinden bıçakladığı anlaşıldı. ‘Nitelikli kasten öldürme' suçundan hakkında dava açılan Recep Koyuncu Ankara 37. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı. Mahkeme heyeti, sanığa önce ‘eşi kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Bu ceza, sanığın eylemi ‘haksız tahrik' altında gerçekleştirdiği gerekçesiyle indirim uygulanarak 22 yıla düşürüldü. Karara yapılan itiraz üzerine temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, sanığa verilen cezayı ‘fazla ceza tayin' nedeniyle bozdu. Kararın gerekçesinde, sanığın, maktulün çocuklarının başkasından olduğunu söylemesi üzerine, DNA testi yapmak için çocuğu götürmek istediği, maktulün buna izin vermeyerek hakaret etmesi üzerine sanığın kendisini kaybederek eşini 32 yerinden bıçaklayarak öldürdüğü yönünde savunma yaptığı aktarıldı. Yargılama aşamasında alınan adli tıp raporu doğrultusunda da çocuğun başkasından olduğunu belirlendiği ifade edilen kararda, "Sanığın savunmasının adli tıp raporu ile doğrulandığı anlaşılmakla, haksız tahrik nedeniyle 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası öngören 5327 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile yapılan uygulama sırasında haksız tahrikin niteliği ve ulaştığı boyut dikkate alınarak makul (orta) bir ceza tayini yerine yazılı şekilde 22 yıl hapis cezasına hükmolunması suretiyle fazla ceza tayini, hukuka aykırı bulunmuştur" ifadelerine yer verildi.

Yargıtay kararı: "Mirastan feragat sözleşmesi hukuki sonuç doğurur" Haber

Yargıtay kararı: "Mirastan feragat sözleşmesi hukuki sonuç doğurur"

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, evlenmeden önce miras sözleşmesi yapacak eş adaylarını ilgilendirecek emsal bir karara imza attı. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, "Evlenmeden önce düzenlenen mirastan feragat sözleşmesi hukuki sonuç doğurur" diyerek geçerli saydı. İçtihat Bülteni Uygulaması'ndan edinilen bilgiye göre, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinde tarafların birbirine açtığı ve Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'ne kadar uzanan mirasçılık belgesinin iptali davası emsal oldu. İddiaya göre 31.10.2021 yılında vefat eden Fikret A ikinci evliliğinde karşılıklı imzalar atılmadan 15 - 20 dakika önce evleneceği Perihan isimli kişi ile mirastan feragat sözleşmesi yaptı. Fikret A.'nın ölümünden sonra tüm mal varlığı ilk evliliğinden olan çocuklarına kalınca yeni evlendiği Perihan isimli eşi vekil avukatı aracılığıyla sözleşmenin nikahtan 20 dakika önce yapıldığını o anlarda miras hakkı bulunmadığını, sözleşmenin doğmamış haktan feragat niteliğinde olduğunu gerekçe gösterip mirastan feragat sözleşmesinin iptali için dava açtı ve ardından da Sulh Hukuk Mahkemesi'nden mirasçılık belgesi aldı. Bunun üzerine Fikret A.'nın ilk eşinden olan ve mirasçı görünen çocukları ise karşı dava açarak kötü niyetli olarak Sulh Hukuk Mahkemesi'nden alınan mirasçılık belgesinde mirastan feragate rağmen davalının mirasçı olarak gösterildiğini, davalının mirasçı sıfatının bulunmaması nedeniyle Sulh Hukuk Mahkemesince verilen mirasçılık belgesinin iptalini talep etti. Yeni eş, evlilik sözleşmesini imzalamadığını iddia etti Davalı vekili; müvekkilinin mirastan feragat ve evlilik sözleşmesi mahiyetinde bir belge ya da belgeleri imza etmediğini, evlenme telaşı içerisinde olan müvekkiline evlilik ile ilgili belgelerden bahsedildiğini, nikah anından bir süre önce kendisine evlilik için gerekli belgeler denildiğini; imzalatılan bu sözleşmenin doğmamış haktan feragat anlamına geleceğini, feragat sözleşmesinin bir çok hukuki ve fiili sebep ile yok hükmünde olduğunu ileri sürdü. Davalı vekili, davaya konu Tokat 1. Noterliği'nde düzenlenen mirastan feragat sözleşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitini talep etti. İlk Derece Mahkemesi, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verdi İlk Derece Mahkemesi, yüksek mahkeme içtihatları da birlikte değerlendirilerek; mirastan feragat sözleşmesinin imzalandığı tarihte mirasçılık sıfatı bulunmayan davalı-karşı davacı (Perihan) ile miras bırakan arasında imzalanan mirastan feragat sözleşmesinin geçerli bir feragat sözleşmesi olmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile Tokat 1. Noterliği'nin Mirastan Feragat Sözleşmesi'nin geçersizliğinin tespitine karar verildi. İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi ölenin yakınları istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesi'nin kararını yerinde buldu Bölge Adliye Mahkemesi, dava konusu mirastan feragat sözleşmesinin imzalandığı tarihte davalının mirasçı sıfatının olmadığını, feragat sözleşmesinden sonra nikah akdinin yapıldığını, eşin doğmamış haktan feragat edemeyeceği, bu nedenle mirasçılık belgesinde bir hata bulunmadığını asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair kararın usul ve esas bakımından hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacılar-karşı davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacılar-karşı davalılar vekili temyiz isteminde bulundu. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi: Evlenmeden hemen önce düzenlenen mirastan feragat sözleşmesi hukuki sonuç doğurur Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesi neticesinde, "İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince sözleşmenin düzenlediği tarihte davalı-karşı davacı Perihan'ın miras bırakanla evli olmaması, henüz mirasçılık sıfatı kazanmayan Perihan yönünden sözleşmenin doğmamış haktan feragat niteliğinde olması nedeniyle sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş ise de, Perihan'ın, nikah akdinin gerçekleşmesinden 15-20 dakika önce sözleşmeyi imzalaması karşısında evlilik beklentisinin yüksek oluşu, miras bırakanın ölüm anına kadar ise zaten mirasçılık sıfatının doğmasının mümkün bulunmaması, miras bırakan ölümü ile mirasçılık sıfatını kazanması nedeniyle dava konusu mirastan feragat sözleşmesinin geçerli olduğu anlaşıldığından, karşı davada mirastan feragat sözleşmesinin iptaline yönelik talebin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir." şeklinde karar vererek emsal bir karara imza attı.

Yargıtay 50 milyon liralık tazminatı az buldu Haber

Yargıtay 50 milyon liralık tazminatı az buldu

Yargıtay, Besim Tibuk'un eski eşi Serap Tibuk'a 50 milyon liralık maddi tazminatı az buldu Ahmet Furkan Gülap ANKARA (İHA) - İş adamı Besim Tibuk ile eşi Serap Tibuk arasındaki manevi tazminat ve nafaka tartışmasında Yargıtay, istinafın 50 milyon liralık tazminatını az bularak kararın bozulmasına hükmetti. İş adamı Besim Tibuk'un eşi Serap Tibuk, kendisine ekonomik şiddet uygulandığını iddia ederek eşine boşanma davası açtı. Tibuk, eşinden 2 milyar 500 milyon lira maddi ve 1 milyar lira manevi tazminat talep etti. İstanbul 14. Aile Mahkemesi, boşanmaya neden olan olaylarda Besim Tibuk'un kusurlu olduğuna karar vererek, Serap Tibuk'a 750 milyon lira maddi, 500 bin lira yoksulluk nafakası ile 100 milyon lira da manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Bir üst mahkeme olan istinafa taşınan davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, yoksulluk nafakasını fazla bularak 350 bin liraya indirdi. 750 milyon lira olan tazminatı 50 milyon liraya indiren mahkeme, manevi tazminat talebine ise ret kararı verdi. Yargıtay ise istinafın 50 milyon lira tazminat miktarını az bulurken, verilen kararın bozulmasına hükmetti. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince verilen kararda şu ifadeler yer aldı: "Tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlar, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi tazminat azdır. Daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekir. Açıklanan sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının kadın yararına maddi tazminat miktarı yönünden bozulmasına karar verildi."

Yargıtaydan ezber bozan karar: “Ekran görüntüsü yetmez” Haber

Yargıtaydan ezber bozan karar: “Ekran görüntüsü yetmez”

Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin kararıyla dijital mesajlaşmaların tek başına delil niteliği taşımayacağı, güvenilir ve doğrulanabilir şekilde sunulmaları gerektiğinin bir kez daha vurgulandığını ifade eden Cem Duman, “Son zamanlarda herkes rahatlıkla telefonundan aldığı ekran görüntülerini mahkemeye delil olarak sunulmak istenmektedir. Ekran görüntülerinin sunulması öncelikli olarak WhatsApp aracılığıyla şantaj, tehdit ve hakaret suçlarının ispatında delil olarak gösterilmekteydi. Ekran görüntüleri üzerinde kolaylıkla oynama yapılabileceği göz önüne alındığında bu deliller mahkemelerde tek başına delil olarak kabul edilmeyecektir. Bu ekran görüntülerinin delil niteliği taşıyabilmesi için başkaca delillerle desteklenmesi gerekir. Bu çerçevede, sosyal medya yazışmalarının ekran görüntüleri elektronik olarak doğrulanmazsa ya da karakolda mesaj tespit tutanağı ile kayıt altına alınmamışsa ceza davalarında delil olarak görülmeyeceği söylenebilir” dedi. “Artık ekran görüntüsü gibi kayıtların tek başına yeterli delil sayılması zorlaşacak” Avukat Cem Duman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önemli olan bir diğer husus ise, sunulan delillerin gerçekliğinin ve değiştirilmediğinin kanıtlanabilir olmasıdır. Bu nedenle yasal süreçlerde delil olarak kullanılmak üzere iletişim geçmişini saklamak ve korumak önemlidir. Bu karar, dijital delil sunumunun hukuki kriterlere uygun yapılmadığı durumlarda ceza yargılamasında güvenilir bir dayanak olamayacağını hatırlatıyor. Artık ekran görüntüsü gibi kayıtların tek başına yeterli delil sayılması zorlaşacak, telekomünikasyon kayıtlarının ve resmi doğrulamanın önemi artacak.”

Yargıtay’dan çalışanları ilgilendiren emsal karar Haber

Yargıtay’dan çalışanları ilgilendiren emsal karar

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinde 2017 yılında görülen taraflar arasındaki hizmetin ayıplı olmasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama Yargıtay’a taşındı. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, hastanede anestezi teknikeri olarak çalışırken hastalanıp aynı hastanede tedavi gördüğü sırada idrar ve kan örneği veren çalışanın izni olmadan örnekler üzerinde narkotik test yaptırıp doğrulama sonuçları gelmeden sonucu iş yerine açıklayan hastane yönetimini suçlu buldu ve hastanenin çalışanına ödeyeceği manevi tazminatın arttırılması için kararı bozdu. İçtihat bülteninden edinilen bilgiye göre, İstanbul’daki bir hastanede görev yapan bir anestezi teknikeri aniden fenalaşınca yakındaki bir hastaneye kaldırıldı. Bir gün sonra kendini iyi hisseden tekniker çalıştığı hastaneye gelerek tedavisine çalıştığı hastanede devam etti. Çalıştığı hastanenin yönetim kısmından gelen bir kişi kendisine şeker hastalığı ile ilgili hekimin talep ettiği kan ve idrar tahlillerini yaptırmasını söyledi. Bunun üzerine anestezi teknikeri acil servise giderek kan ve idrar verdi. Ancak çalışanın narkotik madde kullandığından şüphelenen hastane yönetimi hukuki düzenlemelere aykırı bir şekilde çalışanına haber vermeyip rızasını almadan kan ve idrar tahlillerinde narkotik test de uyguladı. Test sonuçlarının pozitif görünmesiyle birlikte doğrulama testlerinin sonuçlarını beklemeyen hastane yönetimi çalışanından tüm çalışma arkadaşlarının arasında istifa etmesini istedi. Doğrulama testlerinin negatif çıkmasının ardından anestezi teknikeri çalıştığı hastane hakkında dava açtı. Anestezi teknikerinin vekil avukatı müvekkilinin çalışma arkadaşlarının önünde aşağılanarak işyerinden uzaklaştırıldığını, hastanenin müvekkiline izni dışında müdahale gerçekleştirdiğini, Hasta Hakları Yönetmeliği’nin hastanenin sadece hastanın izin verdiği konular ile ilgili girişim yapılabileceği, bunun genişletilemeyeceği, sadece acil hallerde genişletilebileceğini öngördüğünü, hastanenin yaptığı eylemin Medeni Kanunun 24’ üncü maddesi kapsamında kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ve özel yaşamının ihlal edildiğini, doğrulama testlerinin de bu verileri doğrulamadığını beyan ederek, fazlaya dair talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla 5 bin TL maddi, 250 bin TL manevi tazminatın 16.06.2017 olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini talep etti. Davalı vekili, davanın reddini talep etti. İlk Derece Mahkemesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alarak davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebi yönünden 4 bin TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verdi. Belirtilen karara karşı taraf vekilleri süresi içinde istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi tarafların istinaf taleplerini reddetti. Bölge Adliye Mahkemesinin, tarafların istinaf taleplerini reddetmesi üzerine kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunuldu. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi: İlk Derece Mahkemesi davacı lehine daha yüksek manevi tazminata hükmetmelidir Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesi neticesinde davacının maddi tazminat talebine ilişkin olarak ispatlanamamasından dolayı temyiz itirazlarını reddetti. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, manevi tazminata yönelik yaptığı temyiz incelemesi sonucu somut olaya göre manevi tazminatın oldukça az olduğu ve bu yüzden İlk Derece Mahkemesince; davacı için daha yüksek oranda manevi tazminata hükmedilmesi için hükmü bozdu. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, böylelikle çalışanın onayı olmaksızın kan ve idrar örneğinden narkotik test bakılıp henüz doğrulama sonuçları gelmeden sonucun işyerine açıklanması manevi tazminatı gerektiği yönünde emsal bir karara imza attı.

Yargıtay'dan emsal takı kararı! Belirsizlikleri ortadan kaldırdı Haber

Yargıtay'dan emsal takı kararı! Belirsizlikleri ortadan kaldırdı

Çiftlerin özellikle boşanmasıyla birlikte ortaya çıkan ziynet eşya anlaşmazlığı konusunda Yargıtay emsal nitelikte bir karara imza attı. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bir davada "ziynet eşyalarının paylaşımında anlaşma bulunmadığı takdirde örf ve adetlerin varlığına göre, aksi takdirde kadın veya erkeğe takılan ziynetlerin kendilerine ait olduğu" kararına hükmetti. "Erkeğe takılan ziynet eşyaları erkeğe, kadına takılan ziynetler ise kadına aittir" Eski Yargıtay kararının yeniden şekillendiğini söyleyen Avukat Buket Nurşah Tekışık, "’Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023/5704 E. 2024/2402 K.’ sayılı ilamında erkeğe takılan takılar da dahil olmak üzere kadına ait olduğu yönündeki görüşünü 4 Nisan tarihi itibarıyla değiştirdi. Yeni içtihata göre, öncelikle bakılması gereken husus, taraflar arasında anlaşma olup olmadığıdır. Anlaşmanın varlığı halinde ziynetler anlaşmaya göre değerlendirilecektir. Şayet anlaşma yoksa esas alınması gereken husus örf ve adetler olmalıdır. Daha önceki kararda kime ne takıldığına dikkat edilmeden tüm ziynetler kadına aitti. Ancak güncel içtihat; erkeğe takılan ziynet eşyalarının erkeğe, kadına takılan ziynetlerin ise kadına ait olması yönündedir. Ziynet eşyanın belli bir cinsiyete özgü olması halinde cinsiyete uygunluğa göre karar verilmesi gerekmektedir. Eğer bu konuda bir tereddüt varsa, bilirkişi incelemesi yapılması gerekmektedir. Bilirkişi incelemesine giden ziynetin her iki cinsiyet için de uygun olduğu belirlenirse, takılan veya verilen eşe ait sayılacaktır. Günümüz düğünlerinde artık takılar gelin ve damadın üzerine takılmak yerine sandık, torba gibi ortak bir kesede toplanmaktadır. Bu durumda cinsiyete göre nitelik aranarak karar verilmesi gerekmektedir. Bu yönde özellik tespit edilememesi halinde eşya ortak kabul edilecektir" diye konuştu.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.