SON DAKİKA
Hava Durumu

#Türk Mühendis Ve Mimar Odaları Birliği

Söz Bursa - Türk Mühendis Ve Mimar Odaları Birliği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türk Mühendis Ve Mimar Odaları Birliği haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

TMMOB ve bağlı odaları 70 yıldır susmadı, susmayacak! Haber

TMMOB ve bağlı odaları 70 yıldır susmadı, susmayacak!

TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile yerleşmeye, çevreye ve yapılaşmaya dair pek çok alanda kamusal denetimin zayıflatılmasına ilişkin düzenlemelere yer verilirken bu alanlarda meslek odalarının da işlevsiz kılınması hedeflenmektedir. Kanun teklifi içerisinde Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında yer alan ı) Bakanlığın görev alanına giren konularla ilgili olarak mimarlık ve mühendislik meslek kuruluşlarına ilişkin mevzuatı hazırlamak ve bunları denetlemek.” ifadeleri ile 700 binden fazla mühendis, mimar ve şehir plancısının üye olduğu TMMOB’nin ve bağlı Odalarının kendilerini ve üyelerini bağlayıcı karar alma ve yetkilerine engel olunmaya çalışılmaktadır. Demokratik hukuk devletine dayalı bir düzende yasaların açık, belirli, anlaşılır ve öngörülebilir olması gerekmektedir. Ayrıca, halkın parlamentoda etkin temsili, milletvekillerinin ve kamuoyunun yasa tekliflerini gereği gibi inceleyebilmesi ve teklife ilişkin görüşlerini açıklayabilmesi ile mümkün olabilir. Oysa ülkemizde sıklıkla karşılaştığımız üzere bir kez daha torba kanun yoluyla değişiklik yapılmak istenmektedir. Değişikliklere ilişkin Birliğimizden görüş alınmaması bir yana, milletvekillerinin incelenmesi dahi olanaksız kılınmıştır. Bütün bu Yasalaştırma sürecinin, demokratik hukuk devletinde olması gereken nitelikli yasa kavramı ve Anayasa’da var olan hukuk devleti ile bağdaşması mümkün değildir. Yapılan işlem en başından itibaren yanlıştır. Bu düzenleme gündeme getirilirken, ülkemizdeki tek mühendislik ve mimarlık meslek kuruluşu olan Birliğimizden görüş alınmak bir yana, bilgilendirme dahi yapılmamıştır. İfade etmek gerekir ki; kapalı kapılar ardında, alelacele yapılan görüşmelerle yürütülen bu süreçte yalnızca Birliğimizi değil; imar ve yapılaşma sürecinde görev alan yerinden yönetim kuruluşlarının, mahalli idarelerin yetkileri gasp edilmekte, görev alanlarına müdahale edilmektedir. Oysa Anayasada, devletin merkezi yönetim ve yerinden yönetim esaslarına göre yönetileceği açıkça düzenlenmiştir. Yerinden yönetim kuruluşlarının yetkilerinin elinden alınarak işlevsiz hale getirilmesi, Anayasanın öngördüğü bu düzeni bozmakta, açıkça Anayasayı ihlal etmektedir. TMMOB’ye bağlı Odalar Anayasa’nın 135. maddesine göre kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır, demokratik meslek Odalarıdır. Her bir Odamızın Anayasa’dan ve 6235 sayılı TMMOB Yasası’ndan aldığı yetkiyle oluşturduğu uygulama yönetmelikleri doğrultusunda Genel Kurulları, Yönetim Kurulları, Onur Kurulları, Denetleme Kurulları bulunmaktadır. Kurulduğu günden bugüne TMMOB ve bağlı Odaları, yargının denetiminde, kendi üyelerince demokratik seçimlerle belirlenen yetkili organları eliyle karar alan ve uygulayan, merkezi idareden ayrı özerk bir yapıya sahip olmuştur. Bu düzenleme “bakanlığın görev alanına giren konularda” gibi, ucu açık ve belirsiz bir tanımlamayla TMMOB ve Odalara ilişkin mevzuatı hazırlama ve denetleme yetkisini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına devrederek idari hiyerarşi içine almakta, Birliğimizin özerk yapısını ortadan kaldırmaktadır. Bu düzenleme en geniş anlamıyla mesleki-demokratik kitle örgütü, dar anlamda ise kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşu olan Birliğimizin ve bağlı Odalarının çağdaş demokrasilerin en önemli gereklerinden biri olan “denge-fren mekanizmasını” yok saymaktadır. Birliğimiz, Anayasada da kural altına alındığı üzere Kanunla kurulmuş, bu kapsamda amaçları, görev, yetki ve sorumlulukları da kuruluş kanununda düzenlenmiş ve aynı Kanunda kendi mevzuatını hazırlama yetkisi Anayasa’nın 124. maddesine paralel olarak TMMOB ve Odaların yetkili organlarına bırakılmıştır. Altını önemle çizmek gerekir ki Anayasa’nın 135. maddesi ile kuruluş Kanunumuz olan 6235 sayılı Yasa’nın varlığı, Birliğimiz ve bağlı Odalar dışında hiçbir organ tarafından bu alanda mevzuat düzenlemesi yapılamayacağını göstermektedir. Hiçbir organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz. Yapılması öngörülen düzenleme anayasal düzenin kendisini hiçe saymaktır. TMMOB’nin hedef alınmasının altında yatan temel neden Birliğimizin, kamusal niteliğinden ve toplumcu mücadele anlayışından gelen örgütlü yapısıdır. Çünkü Birliğimiz, sermaye ve rant çevrelerinin ölçüsüz ve denetimsiz uygulamalarına karşı sadece ülke varlıklarının ve toplumsal çıkarın değil, aynı zamanda meslektaşlarımızın ve mesleğimizin de koruyucusu durumundadır. Üyelerimiz mesleklerini icra ederken, ideolojik dayatmalara ve siyasal baskılara maruz kalmıyorsa eğer, bu durum, Birliğimizin her türlü güç odağından bağımsız duruşu ve statüsü sayesindedir. Mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının ortak gereksinmelerini karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel yararlara uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslektaşların birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak; kamunun ve ülkenin çıkarlarının korunmasında, yurdun doğal kaynaklarının bulunmasında, korunmasında ve işletilmesinde, çevre ve tarihi değerlerin ve kültürel mirasın korunmasında, tarımsal ve sınai üretimin artırılmasında, ülkenin sanatsal ve teknik kalkınmasında gerekli gördüğü tüm girişim ve etkinliklerde bulunmak amacıyla faaliyetlerini yürüten TMMOB’ye dönük her türlü baskı ve kısıtlama halkımız, mesleğimiz, meslektaşlarımız ve meslek alanlarımız için daha büyük yıkımlara neden olacaktır. Yalnızca Birliğimize yönelik değil; kent hakkını doğrudan ilgilendiren düzenlemeler içeren, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkını güvence altına alan Anayasa hükümlerini ihlal eden, kentleşme ve yapılaşmaya dair düzenlemeleri itibariyle de bu torba teklif her yönüyle ülkemizin ve halkımızın zararınadır. Yapılacak bu değişiklikle TMMOB ve bağlı Odaları hedef alınmaktadır çünkü; Birliğimiz, İliç’ten Soma ve Ermenek’e maden facialarının; Akkuyu’dan Sinop’a nükleer kirliliğin, Fırtına Deresi’nden Munzur Vadisi’ne özgür akması engellenen derelerin, Aydın’dan Filyos’a yok edilen tarım alanlarını korumak, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın halkımızın elinden alınmasını engellemek için mücadele etmektedir. Birliğimiz, Salda Gölü’nden Van Gölü’ne su havzalarının, Kuzey Ormanlarından Kazdağlarına ormanların, Karasu’dan Akdeniz’e kıyıların, Marmara’dan Karadeniz’e denizlerin korunması için mücadele etmektedir. Birliğimiz, kamu arazileri, okullar, hastaneler, devlet binaları gibi kamusal varlıkların; kent meydanları, donatı alanları ve tarihî yapılar gibi kentsel değerlerin, bin yıldır yaşanan mahalleler, yerleşik kültürler ve sosyal dokuların korunması ve kamu yararına kullanılması ile toplu ulaşım, halk sağlığı, sağlıklı ve yaşanabilir çevre, temel hak ve özgürlükler gibi konularda mesleki uzmanlıklara dayalı bilimsel ve teknik gerekçelerle sürdürdüğü hukuksal mücadele ile idarenin işlem ve kararlarının yargı tarafından denetlenmesini sağlamak için mücadele etmektedir. TMMOB’nin toplumsal yarar anlayışı, sermayenin sınırsız sömürüsüne açılan her alanda örgütlü, mesleki, demokratik kitle mücadelesinin gereğidir. Getirilmesi öngörülen bu değişiklik kamu varlık ve birimlerinin talan sürecini hızlandırmanın yanı sıra ülkemizin geleceğine de tehdit oluşturacaktır. Yapılması öngörülen bu düzenlemenin tek amacı Birliğimizin özerkliğini ortadan kaldırılarak 'kamu yararı' doğrultusunda çalışmalarını engelleme yoluyla doğal kaynakları, halkın kullanımına açık alanları, tarihi değerleri, kamu yararı dışında kullanmanın önündeki engelleri temizlemek,  rant çevrelerine dikensiz gül bahçesi açmaktır. Bu yüzden Birliğimizin özerkliğine yönelik bu saldırı, ülkemize ve halkımıza da yönelmiş bir saldırıdır. Muhtemelen Mecliste bugün oylanacak olan kanun teklifinin ilgili maddesine yönelik tüm milletvekillerimizi ret oyu vermeye, ülkemizin ve halkımızın geleceğine sahip çıkmaya davet ediyoruz. Herkes bilmelidir ki, çalışmalarını Anayasanın 'eşitlik' ilkesi ve 'kamu yararı' doğrultusunda sürdüren TMMOB ve bağlı Odaları, bugüne dek demokratik hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmayan, “itibarsızlaştırılma ve gözden düşürmeyi” amaçlayan birçok benzeri girişime rağmen, kuruluş amaçları doğrultusunda çalışmaktan geri durmamıştır. Yine herkes bilmelidir ki; TMMOB ve bağlı Odaları mesleki, bilimsel, teknik doğrulara dayanarak ülkenin en karanlık dönemlerinde bile faaliyetlerini yürütmüştür. Anayasal güvence, hukukun, insan haklarının ve demokrasinin evrensel normlarına bağlılığımız üyelerimizin demokratik iradelerinin ortaya koyduğu güçle, dün olduğu gibi bugün de sürecektir. Kurulduğu günden beri kamusal ve mesleki yarar temel ilkesiyle,  mesleki-bilimsel teknik doğrulara dayanarak ülkenin en karanlık dönemlerinde bile gerçekleri açıklamaktan geri durmayan TMMOB ve bağlı Odaları üzerinde vesayet tesis etme girişimlerini dün olduğu gibi bugün de boşa çıkaracak; üreten, kalkınan ve hakça bölüşen bir ülke mücadelesini yılmadan sürdürecektir. TMMOB ve Bağlı Odaları Susmadı, Susmaz! Yaşasın TMMOB örgütlülüğü! Yaşasın mücadelemiz! Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Bilgisayar Mühendisleri Odası Çevre Mühendisleri Odası Elektrik Mühendisleri Odası Fizik Mühendisleri Odası Gemi Makinaları İşletme Mühendisleri Odası Gemi Mühendisleri Odası Gıda Mühendisleri Odası Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İçmimarlar Odası İnşaat Mühendisleri Odası Jeofizik Mühendisleri Odası Jeoloji Mühendisleri Odası Kimya Mühendisleri Odası Maden Mühendisleri Odası Makina Mühendisleri Odası Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası Meteoroloji Mühendisleri Odası Mimarlar Odası Petrol Mühendisleri Odası Peyzaj Mimarları Odası Şehir Plancıları Odası Tekstil Mühendisleri Odası Ziraat Mühendisleri Odası

Deprem gerçeğiyle yüzleşmeliyiz Haber

Deprem gerçeğiyle yüzleşmeliyiz

TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu olarak, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama: 12 Kasım 1999 tarihinde, Düzce’de meydana gelen, Düzce, Bolu ve Sakarya’da 850 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, binlerce kişinin yaralanmasına ve evsiz kalmasına yol açan 7,2 büyüklüğündeki depremin üzerinden tam çeyrek asır geçti. Öncelikle bu depremde yaşamını yitiren vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Bu büyük felaket, yalnızca Düzce’yi değil, tüm Türkiye’yi derinden sarsmış ve ülkemizin deprem gerçeğini bir kez daha acı bir biçimde gözler önüne sermiştir. 17 Ağustos 1999 Gölcük-Kocaeli Merkezli Depremin ardından yaklaşık üç ay sonra gerçekleşen bu olay, bizlere bir kez daha depremin ne kadar yakın ne kadar kaçınılmaz ve ne kadar yıkıcı olduğunu hatırlatmıştır. Deprem, doğanın bir gerçeği, bir yaşam gerçeğidir; ancak yaşadığımız her yeni afet, bu gerçeği kabul etmenin, ona hazırlıklı olmanın ve ona karşı önlemler almanın ne denli hayati olduğunu gösteriyor. Bugün, 12 Kasım 1999’da Düzce’de meydana gelen deprem, hafızalarımızda tazeliğini korurken, aynı zamanda bizlere eksikliklerimizi ve ihmallerimizi de hatırlatmaya devam ediyor. Geçen çeyrek asırlık süre zarfında, afet farkındalığını artırmaya yönelik bazı adımlar atılmış olsa da toplumun afetler karşısında can ve mal güvenliğinin korunması ile afet zararlarının azaltılması konusunda gereken yapısal dönüşüm ve toplumsal bilinç hala oluşturulamamıştır. AFETLERLE MÜCADELE, TÜM TOPLUMUN ORTAK SORUMLULUĞU HALİNE GETİRİLMELİDİR Ülkemizin üzerinde yer aldığı tektonik kuşak nedeniyle her an büyük depremlerle karşı karşıya kalma olasılığı yüksek bir coğrafyada yer almaktadır. Yaşadığımız bu coğrafyada sıklıkla yaşanan felaketlere karşı alınan önlemler çoğu zaman yetersiz kalmış, süregelen ihmal, tedbirsizlik ve denetimsizlikler, kayıplarımızı artırmış, hala da arttırmaya devam etmektedir. Türkiye’de sık sık meydana gelen depremler, doğa olaylarının kaçınılmaz olduğunu; ancak bu olaylardan kaynaklanacak can ve mal kaybının, doğru planlama ve önlemlerle büyük ölçüde engellenebileceğini bizlere bir kez daha göstermektedir. Afet risk azaltmaya odaklı yönetim anlayışı, bilimsel temellere dayalı şehir planlaması, güvenli yapılaşma ve etkin afet farkındalık eğitimleri, yaşanan her afet felaketiyle birlikte daha acil bir ihtiyaç haline gelmektedir. Bugün, ülkemizin afetler karşısında güvenliğini sağlamak için tek bir ilin, bölgenin veya kurumun çabası yeterli değildir. Afetlerle mücadele tüm toplumun ortak sorumluluğu haline getirilmelidir. Her bir birey ve kurumun, afet dirençli toplum ve yaşam alanlarının yaratılmasında üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. DEPREM GERÇEĞİNİ UNUTMADAN, GELECEĞE GÜVENLE BAKMALIYIZ Deprem gerçeğini unutmadan, bilimsel ve sürdürülebilir bir anlayışla deprem risklerini azaltacak önlemler almak, kaybettiklerimizin anısına saygımızın en büyük göstergesi olacaktır. Unutulmamalıdır ki, deprem değil, ihmal, tedbirsizlik ve denetimsizlik can alır. Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, deprem güvenliğinin toplumsal bir sorun olduğunu bir kez daha vurguluyor; güvenli, sürdürülebilir ve sağlıklı kentlerin ve yaşam alanlarının inşasında tüm vatandaşlarımızı ve kurumlarımızı daha fazla sorumluluk almaya davet ediyoruz. Depremler her an olabilir; tek bir hazırlık bile, büyük kayıpların önüne geçebilir. Gelecek nesillerin güvenle yaşayabileceği bir ülke bırakmak için,deprem gerçeğini unutmadan, hazırlıklı olmalıyız.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.