SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tarım

Söz Bursa - Tarım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarım haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Tarım Bakanı Yumaklı'dan zirai don açıklaması Haber

Tarım Bakanı Yumaklı'dan zirai don açıklaması

Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, Bakanlık bürokratları ile olumsuz hava şartları nedeniyle bazı bölgelerde yaşanan zirai don ile ilgili değerlendirme toplantısı gerçekleştirdi. Toplantı sonrası açıklama yapan Bakan Yumaklı, küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin başında coğrafi konumu itibarıyla Türkiye'nin geldiğine dikkati çekti. Tarımsal üretimin de hava şartlarığndan en çok etkilenen sektörlerin başında geldiğine işaret eden Yumaklı, özellikle son 4 günde hava sıcaklıklarındaki ani düşüşler sonucu ülkenin belli bölgelerinde zirai don, kar yağışı, dolu olaylarıyla karşı karşıya kalındığını anımsattı. Tüm üreticilere ve çiftçilere bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi ileten Yumaklı, şöyle konuştu: "Tarım ve Orman Bakanlığı olarak elbette hava hareketlerini çok yakından takip ediyoruz. Dolasıyla bu hava hareketleri olmadan önce de önümüzdeki dönemde neler olacağına dair değerlendirmeleri yaptık. Don olaylarının görülebileceği illerimizde Tarım ve Orman Bakanlığı ekiplerimiz üreticilerimizi ikaz ettiler. Onlarla birlikte bu zirai donun etkilerinin minimuma indirebilecek çalışmaları başlattılar. Don olayı sonrasında ise bütün ekiplerimiz sahada hasar tespit çalışmaya başladı. Özellikle geçtiğimiz cuma gecesi eksi 15'lere kadar sıcaklık düştü. Çoğu hasarında en çok gerçekleştiği dönem bu gece oldu." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da detaylı olarak bilgilendirdiğini belirten Yumaklı, Erdoğan'ın da çalışmaların süratle gerçekleşmesini ve hızlıca tamamlanması yönünde talimat verdiğini vurguladı. Sahadaki çalışmaların devam ettiğini belirten Yumaklı, şunları söyledi: "Henüz hasar tespit çalışmaları devam ederken, ‘ülkemizdeki bütün tarımsal faaliyetin bundan olumsuz etkilendiği, bizim gıda arz güvenliği açısından büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuz ve yurt dışına bağımlı olunacağı' gibi yorumlara rastladık. Bunların kesinlikle iyi niyetli yorumlar olmadığını belirtmek istiyorum. Başta hububat olmak baklagiller ve yağlı tohumlar olmak üzere stratejik öneme sahip diğer tarımsal ürünlerde hasar söz konusu değil. Ancak eksi 15 dereceye kadar düşen sıcaklıklar sonucu oluşan don olayı, ülkemizin belli bölgelerinde meyve çeşitlerini maalesef etkilemiştir." "GIDA ARZ GÜVENLİĞİ AÇISINDAN BİR TEHLİKE BULUNMUYOR" İlk tespitlere ve saha gözlemlerine göre kayısı, üzüm, elma, şeftali, nektarin gibi bazı meyve gruplarında farklı derecelerde hasar meydana geldiğini dile getiren Yumaklı, "Özetle 206 çeşit tarım ürünü üretimiyle dünyada bu anlamda nadir örneklerden biri olan ülkemizde, son yaşanan don olayı sonrasında stratejik ürünlerle ilgili olarak gıda arz güvenliğine ilişkin herhangi bir problem olmadığını belirtmek istiyorum. Meyve grubundaki hasarın boyutu da halihazırda devam eden çalışmalar sonucu ortaya çıkmış olacak. Hava şartlarının mevsim normallerine dönmeye başladığı ve üretim süreçlerinin devam ettiği dikkate alındığında, üretimin devamlılığını dönük Tarım ve Orman Bakanlığı olarak her türlü gerekli çalışmayı yürütüyoruz. Bu olay da göstermiştir ki; don, dolu, sel ve kuraklık gibi olumsuz durumlardan etkilenmemek için Tarım Sigortalarının (TARSİM) yaptırılması son derece hayatidir. Bunun poliçe beledinin yüzde 70'i devletimiz tarafından karşılanmaktadır. Ayrıca kayıtlılık da son derece önemlidir. Dolasıyla Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıt olanların hasar tespitleri çok daha kolay ve hızlıca yapılmaktadır. Buradan bütün çiftçilerimize mutlaka bir tarımsal üretim yapıyorsanız tarım sigortasını yaptırın ve Çiftçi Kayıt Sistemi'ne mutlaka kayıt olun. Bu zamana kadar olduğu gibi Tarım ve Orman Bakanlığı olarak gıda arz güvenliğimizi sağlayan çiftçilerimizin hemen yanında olmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

Bakan Şimşek: "Eleştirenler ya bizi duymuyor ya da kötü niyetliler" Haber

Bakan Şimşek: "Eleştirenler ya bizi duymuyor ya da kötü niyetliler"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Orman Genel Müdürlüğü ev sahipliğinde düzenlenen 4’üncü Tarım Şurası Tarım Ekonomisi Atölyesi programına katıldı. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın da katılım sağladığı program çerçevesinde, tarım ve orman ve su alanında gelecek stratejilerinin gelecek 10 yıl için belirlenmesi ve atılacak adımlarla mevcut alanların geliştirilmesi hedeflendi. Programda bir açılış konuşması gerçekleştiren Bakan Şimşek, ekonomide tarımın bir stratejik sektör olduğunu ve en çok önem verdikleri sektörlerin başında geldiğini dile getirdi. Şimşek, bu çerçevede Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çalışmalarına gerekli destekleri verdiklerini söyleyerek, "Bu konuda çok net bir irade var. Geçen sene belki hatırlarsınız. Bir tasarruf bir paketi açıklandı. Orada ilave kaynaklar hangi alanlara kanalize edilecek diye bakarsanız tasarruf demek aslında bir taraftan yani kaynakları verimli alanlara yönlendirmek demek. Bu da özellikle tarımda gerek sulama gerek toplulaştırma gerek az önce ifade edildiği gibi teknoloji gibi bütün bu konularda biz gıda arzını ve tarımı önceliklendirdik. Dolayısıyla sadece sözde değil gerçekten de bütçe uygulamalarımızla bunu azalıyoruz" açıklamasında bulundu. "DÜNYANIN EN BÜYÜK 7’İNCİ TARIM ÜRETİCİSİYİZ" Türkiye ekonomisinde tarımın payının yüzde 5,6 olduğunu söyleyen Şimşek, tarımdaki istihdama da dikkati çekti. Şimşek, "Bize benzer ülkelerle karşılaştırdığımız zaman kişi başı milli gelirimize göre tarım sektöründeki çalışanların toplam istihdamdaki payı hala yüksek. Aynı şey tarımsal hasıla için de söyleyebiliriz. Bakın tarımsal katma değer ile kişi başı milli gelirimizi karşılaştıracak olursanız yine kişi başı milli gelire göre tarımsal katma değer Türkiye'de yüksek. Bunlar olumlu trendler. Az önce değerli bakanımız ilk ondayız dedi. Dünya Bankası verilerine göre tabii ki bizim son verilerimizi katıyoruz burada. Dünyanın en büyük 7’inci tarım üreticisiyiz, tarımsal hasılada öyle görünüyor. Dünya Bankası'nın verilerinden bahsediyorum. Avrupa'da da ilk sıradayız" ifadelerine yer verdi. "TARIM SEKTÖRÜ NET DIŞ TİCARET FAZLASI DERDİĞİMİZ ÇOK NADİR SEKTÖRLERDEN BİR TANESİ" Şimşek, tarımsal verimlilik konusunda ise gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye’nin oldukça yüksek bir noktada olduğuna dikkati çekerek, "Tarım ürünlerinde biz net ihracatçıyız. Yani ihracatımızla ithalatımız arasında arasında hakikaten diğer birçok sektöre oranla oldukça iyi bir konumdayız. Net dış ticaret fazlası derdiğimiz çok nadir sektörlerden bir tanesi" diye konuştu. "2025 yılında 706 milyar liralık bir destekten bahsediyoruz" Tarım sektörüne çok önemli doğrudan ve dolaylı destekler sağlandığını söyleyen Şimşek, "Destekleri sadece doğrudan destek olarak göremeyiz. Bizim sağladığımız çok ciddi doğrudan dolaylı ve finansman desteklerimiz var. Bu desteklerin tamamına bakacak olursak burada 2025 yılında 706 milyar liralık bir destekten bahsediyoruz. Bu da milli gelire oran olarak yüzde 1,15’e tekabül ediyor. Genelde bütçenin de üzerine çıkıyoruz. Tarım sektörüne sağlanan toplam desteklerin gayri safi bütçe hasılasına bakacak olursanız ki dediğim gibi burada bütün destekler söz konusu yüzde 1’in oldukça üzerinde. Yine doğrudan destekler genelde odaklanılan hususlardan bir tanesi. Reel olarak şöyle söyleyeyim; 2002 yılında 2025 başındaki fiyatlarıyla ne kadar destek vermişiz? Yaklaşık 61 milyar liralık destek verirken bugün 135 milyar liralık yine aynı fiyatlarda karşılaştırmalı olarak destekleri biz iki kattan fazla artırmışız" ifadelerini kullandı. "KREDİLERİN FAİZİNİN YÜZDE 70'İNİ HAZİNE OLARAK DESTEKLİYORUZ" Çiftçilere sağlanan sübvansiyonlu kredi programının 2004'te başladığını anımsatan Şimşek, "2004'te 18,6 milyar liralık kredi kullandırılmışken bugün 629 milyar liraya çıkmış. Bundan yararlanan çiftçi sayımız 205 binden neredeyse 1 milyon 150 bine ulaşmış durumda. Bazı alanlarda sübvansiyon yüzde 100'e kadar çıkarken bazı alanlarda biraz daha düşük. Bizim yaptığımız hesaplara göre kullanılan kredilerin faizinin yüzde 70'ini Hazine olarak biz destekliyoruz, biz ödüyoruz. 2024'te 87,5 milyar liralık faiz sübvansiyonu bütçelenmiş. Bu sene 160 milyar liralık ödenek söz konusu. İmkanlar el verirse biz çok daha güçlü şekilde desteklemeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. "TÜRKİYE'NİN BÜYÜME NOKTASINDA POTANSİYELİ HALA YÜKSEK" Şimşek, dünyanın ‘yüksek borçluluk’ ile karşı karşıya olduğuna işaret ederek, dünyanın borcunun milli gelire oranının 2000'li yıllarda yüzde 230 olduğunu, bu oranın bugün yüzde 328'e çıktığını söyledi. Bu rakamın yüksek olduğuna dikkati çeken Şimşek, gelişmekte olan ülkelerde bu oranın yüzde 245 olarak hesaplandığını sözlerine ekledi. Türkiye'de ise hane halkı, şirketler, finans sektörleri ve devletin toplam borcunun brüt olarak milli gelire oranının yüzde 93 olduğunu belirten Şimşek, "Türkiye burada avantajlı. Bizim büyüme noktasında potansiyelimizin hala yüksek olduğunu ifade etmek istiyorum" dedi. "Kısa vadede yapmamız gereken, dış borcu aşağı bir trendde tutacak sürdürülebilir cari açık" Şimşek, ekonomi programının hedefinin sürdürülebilir yüksek büyüme olduğunu belirterek, "Buna ulaşmak için makro bazda başarmamız gereken diğer hedefler var. Bunlar fiyat istikrarı, yani enflasyonun düşük tek haneye indirilmesi. İkincisi mali disiplin, yani bütçe kaynaklarını tarım ve orman gibi doğru alanlara yönlendireceğiz. Üçüncü önceliğimiz sürdürülebilir cari açık. Kısa vadede yapmamız gereken, özellikle dış borcun milli gelire oranını artırmayacak, dış borcu aşağı bir trendde tutacak sürdürülebilir cari açık. Bütün bu kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal dönüşüm, yani verimlilik ve rekabet gücünü içeren bir yapısal dönüşüm programı" açıklamasında bulundu. Türkiye'nin, karşı karşıya olduğu enflasyon sorununu geçen yılın ilk yarısında kontrol altına aldığını bildiren Şimşek, ikinci yarıdan itibaren dezenflasyon dönemine geçildiğini de kaydetti. "PROGRAM UYGULAMAYA KONULMASAYDI, BU DURUM ENFLASYONU NERELERE GÖTÜRÜRDÜ ANALİZİ GEREKİYOR" Şimşek, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin yaralarının sarılması için 75-80 milyar dolar harcandığını hatırlatarak, "Biz bütçe açığını kontrol altına almasaydık ve bütçe açığı parasallaşsaydı, yani bir miktar para basılıp finanse edilseydi enflasyonun ne olacağını sağduyulu insanların analizine bırakıyorum. Ayrıca 2023 yılı ortalarında 55-60 milyar dolar civarında bir cari açık, rezervlerde yetersizlik ve ciddi bir kur korumalı mevduat sorunuyla karşı karşıyaydık. Bu program uygulamaya konulmasaydı, bu durum enflasyonu nerelere götürürdü analizi gerekiyor" diye konuştu. "ENFLASYON ORANLARINI 2027'DE NET ŞEKİLDE TEK HANEYE İNDİRME HEDEFİMİZ VAR" Ekonominin iyileşme sürecinde olduğuna dikkati çeken Şimşek, şu ifadelere yer verdi: "Son yaşanan piyasalardaki çalkantıların kalıcı bir etki yapacağını düşünmüyorum çünkü finansal şartlardaki sıkılaşma dezenflasyonisttir. Liradaki yüzde 3,5 civarındaki değer kaybının çok sınırlı etkisi nisan ayında olabilir ama orta vadeli bunlar dezenflasyonistir. Şu an temel malların enflasyonu yüzde 20'nin altına, mal enflasyonu yüzde 30 civarına düştü. Manşet enflasyon yüzde 38. Kiralarda yüzde 25 üst limiti kaldırdık, eğitimde herhangi bir müdahalemiz söz konusu değil. Bunların geçmişten gelen yansımaları var ama enflasyon düşüyor, düşmeye de devam edecek çünkü bu bizim en büyük önceliğimiz. Programımızda, yüzde 64-65 civarı olan 2022-2023 enflasyon oranlarını 2027'de net şekilde tek haneye indirme hedefimiz var." Bugüne kadar kamunun belirlediği fiyatları enflasyon hedefinin altında veya yakınında tuttuklarını vurgulayan Şimşek, konut, gıda ve enerji arzını öncelikle ele aldıklarını dile getirdi. "BÜYÜMEDE ÖNGÖRDÜĞÜMÜZDEN DAHA FAZLA YAVAŞLAMA OLABİLİR" Şimşek, bütçe açığını bu yıl düşürmeyi hedeflediklerini işaret ederek, "Büyümede öngördüğümüzden daha fazla yavaşlama olabilir. Bu bütçe performansını sınırlayabilir ama bizim zaten bütçe açığını düşürmekten maksadımız Merkez Bankasının elini güçlendirmek ve enflasyonu aşağı çekmekti. Eğer enflasyon finansal şartların sıkılaşması ve büyümenin bir miktar yavaşlaması nedeniyle zaten düşecekse bütçe açığının göreceli olarak veya hedefimize oranla gelir ayağındaki performans zafiyeti yönetilebilir, anlatılabilir bir zafiyettir ama bunlar için de henüz çok erken" diye kaydetti. "ELEŞTİRENLER YA BİZİ DUYMUYOR YA DA KÖTÜ NİYETLİLER" Bütçede disiplinin kritik bir alan olduğuna da dikkati çeken Bakan Şimşek bu konuyu makro olarak ele aldıklarını ifade etti. Şimşek, "Biz bazen 30 bin fitten bakıyoruz aşağıya, bazen 60 bin fitten. Öngörülemeyen deprem ve faiz ödemeleri hariç, 2014-2023 dönemine bakalım. TBMM tarafından onaylanan bütçe 100 lira iken her sene ortalama 109,1 lira harcanmış. Yani bütçenin üzerinde yüzde 9'luk bir sapma söz konusu. Geçen sene sapma var mı? Yok. 100 liralık bütçenin 96,7 lirası harcanmış. Şimdi dolayısıyla burada 'Hani nerede disiplin, nerede tasarruf?' diye soruyorsanız, toplam tasarruf bu basit hesapla 1,2 trilyon lira. Biz bu konuda samimiyiz, ciddiyiz ve ortada net bir performans var. Bizim arz yönlü tedbirleri şimdi eleştiriyorlar. 'Sadece para politikası üzerinden enflasyon inmez' diyorlar. İneceğini kim söylüyor ki? Ne zaman bunu iddia ettik? Biz zaten başından beri diyoruz ki bir taraftan tabii ki büyümede bir dengelenme, aşırı bir ısınma varsa onun kontrol altına alınması lazım diğer taraftan da yatırım, istihdam, üretim ve ihracat üzerinden büyümenin devamı ve özellikle de konut, gıda ve yenilenebilir enerji arzı noktasında önceliklendirme lazım. Eleştirenler ya bizi duymuyorlar, saygı duyuyoruz, duymaları için de zaten bu fırsatı kaçırmak istemedim ya da gerçekten kötü niyetliler" dedi. "HEDEF YÖNETİLEBİLİR CARİ AÇIK" Şimşek, programın en önemli boyutlarından birinin gıda arzı olduğunu söyleyerek, sulama ve toplulaştırma yatırımların hızlandırılması, gıda arz zinciri ve lojistiğin etkinleştirilmesi ve organize tarım bölgelerinin geliştirilmesi konularının en büyük öncelikleri olduğunu dile getirdi. "Petrol fiyatları bu seviyelerde kalırsa Türkiye'nin cari açık anlamında bu sene bir sorunu olmayacak" Program sayesinde cari açığı ocak itibarıyla 55,5 milyar dolardan 11,5 milyar dolara, milli gelire oran olarak yüzde 5,4'ten yüzde 0,9'a düşürdüklerini vurgulayan Şimşek, "Biz bu sene cari açığın bir miktar artmasını bekliyoruz ama petrol fiyatları dünyadaki son gelişmelerden dolayı çöktü. Eğer petrol fiyatları bu seviyelerde kalırsa Türkiye'nin cari açık anlamında bu sene bir sorunu olmayacak. Zaten beklemiyoruz, yönetilebilir bir cari açık hedefliyoruz. Türkiye hakikaten bu dönemde petrol, doğal gaz fiyatlarındaki düşüşten en fazla olumlu etkilenecek ülkelerin başında geliyor" ifadelerine yer verdi. "PROGRAMIN EN BÜYÜK AMAÇLARINDAN BİRİ KISA VADEDE ENFLASYONU DÜŞÜRÜRKEN BÜYÜME DENGESİNİ YÜRÜTMEK" Türkiye'nin brüt dış finansman ihtiyacının da hızlı bir şekilde azaldığını söyleyen Şimşek, "Büyümede bir dengelenme var. 2023'te Türkiye yüzde 5 civarı büyürken net ihracatın katkısı eksi 3 puan ama iç talebin katkısı 8. Bu, şu demek, kapalı bir ekonomi olsaydık yüzde 8'in üzerinde büyüyor olacaktık ama bu türden yüksek hızlı büyüme beraberinde cari açık ve enflasyon getiriyor. Zaten bundan dolayı da önemli hedeflerimizden biri büyümeyi kısa-orta vadede daha sürdürülebilir, dengeli hale getirmek, sonra yüksek sürdürülebilir büyümenin temellerini oluşturmak. Şu anda bu programın en büyük amaçlarından biri kısa vadede enflasyonu düşürürken bu dengeyi yürütmek, sonrasında da yüksek büyümeye temel oluşturmak" şeklinde konuştu. Şimşek, istihdam piyasasında şu an oldukça iyi bir noktada olduklarını dile getirerek, 2024 yılında 1 milyona yakın net yeni istihdam oluşturduklarını söyledi. İşsizlik oranlarının hızla düştüğüne dikkati çeken Şimşek, erkekler için işsizlik oranının tarihin en düşük düzeyinde olduğunu, kadınlarda işsizliğin de hızla düştüğünü kaydetti. "REZERVLER, İÇ VE DIŞ ŞOKLARA KARŞI BİR TAMPONDUR" Program sayesinde ekonominin iç ve dış şoklara karşı dayanıklılığını artırdıklarına işaret eden Şimşek, "Ülkenin ciddi rezerv birikimi oldu. Eleştiriyorlar, 'Rezervleri niye kullanıyorsunuz?' diye. Rezervler, iç ve dış şoklara karşı bir tampondur, tabii ki kullanılmak üzere biriktirilir. Şu anda Türkiye'nin rezerv pozisyonu IMF'nin tanımına göre ki en geniş tanımdır bu, 'bir'dir. 'Bir' demek, rezerv yeterliliği sağlanmış durumda demektir ki bu mart sonu verisidir" değerlendirmesinde bulundu. Şimşek, Kur Korumalı Mevduat'ın (KKM) da Türkiye için önemli bir yükümlülük olduğunu vurgulayarak, bunu azaltmanın Türkiye'ye ilişkin belirsizlikleri azaltmak anlamına geldiğini, orada da zirve değeri 144 milyar dolar civarındayken bugün bunu 22 milyar doların altına düşürdüklerini bildirdi. ABD’nin son 3-4 günde dış ticaretteki korumacılık tedbirlerini açıklamasıyla birçok ülkenin kredi risk priminin (CDS) Türkiye'den çok daha fazla arttığını söylen Şimşek, mayıs 2023-Nisan 2025 döneminde Türkiye'nin CDS'si 356 baz puan düşerken benzer ülkelerin ise 7 baz puan düştüğünü kaydetti. Şimşek, "Bu, bize benzer ülkelere göre çok iyi bir performans ortaya koyduk demektir" dedi. "YEŞİL DÖNÜŞÜM BİZİM İÇİN BİR MODA DEĞİL, BİR ZORUNLULUKTUR" Şimşek, dünyadaki büyük değişimleri görerek programı ona göre dizayn ettikleri bilgisini vererek, en önemli başlıklardan birinin "aktif sanayi politikası" olduğunu belirtti. Sanayinin kendileri için tarım gibi stratejik ve öncelikli olduğunu vurgulayan Şimşek, "Sanayide katma değer zincirinde yukarı çıkmak, daha yüksek teknoloji, orta yüksek teknoloji bizim için şu anda en kritik alandır. Çok güçlü destekler veriyoruz, vereceğiz. Diğer yapısal reformlar insana yatırımdır. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, sermaye piyasalarının derinleştirilmesidir. Reform süreklilik arz eder. Amacımız verimliliği, rekabet gücünü artırmak. Yeşil dönüşüm bizim için bir moda değil, bir zorunluluktur" değerlendirmesinde bulundu. "ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZ ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA HIZLA DÜŞECEK" Türkiye'nin son 22-23 yılda 1 trilyon dolara yakın parayı petrol, doğal gaz ve türevlerinin ithalatına ödediğini anımsatan Şimşek, "Türkiye'nin borcu yarım trilyon doları geçti diyorlar. Türkiye'nin bu dönemde sadece doğal gaza ödediği fatura 1 trilyon dolar civarı. Burada yeşil dönüşümü sağlayarak biz kalıcı bir şekilde Türkiye'nin dengelerini iyileştireceğiz. Türkiye son yıllarda yine çok önemli petrol üretimi ve doğal gaz üretimi konusunda büyük yatırımlara, büyük atılımlara girdi. Bunun sayesinde bizim enerjide dışa bağımlılığımız önümüzdeki yıllarda hızla düşecek. Dolayısıyla Türkiye'nin geleceğine ilişkin tarım, enerji dahil olmak üzere hiç kötümserliğe yer yoktur. Tabii ki dünya piyasalarında ve Türkiye'de iniş çıkışlar olacak. Bu işin doğasıdır. Önemli olan dalga boylarını yönetebilmektir. Ve yönettiğimiz kanısındayım." ifadelerini kullandı. "DİJİTAL ALTYAPIDA ÖNÜMÜZDEKİ 1-2 YIL İÇİNDE ÇOK BÜYÜK ATILIMLAR İÇİNDE OLACAĞIZ" Türkiye'nin küresel inovasyon liginde kişi başı gelire oranla üst-orta gelirli ülkeler arasında dünyanın en yenilikçi üçüncü ülkesi olduğu bilgisini veren Şimşek, sözlerine şu şekilde devam etti: "Dijital altyapıda önümüzdeki 1-2 yıl içinde çok büyük atılımlar içinde olacağız. Fiber optik kapasitesinin genişletilmesi için yatırım yapılacak, 5G'ye yatırım yapılıyor. Büyük veri merkezleri konusunda ciddi müzakereler, ciddi yatırım hususları var. Ulusal GPS'in oluşturulmasından nükleer enerji yatırımları, beşeri sermaye, düzenleyici ekosistem, yerli büyük dil modelleri bütün bu alanlarda çalışmalar yapılıyor. Türkiye bütün bu konularda kendine benzer ülkelerin oldukça önünde." Açılış konuşmalarının ardından Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e plaket takdiminde bulundu. Program, toplu fotoğraf çekimlerinin ardından basına kapalı olarak devam etti.

Tarımda Yaş Yükseliyor, Risk Artıyor! Haber

Tarımda Yaş Yükseliyor, Risk Artıyor!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaş ortalaması 59'a yükselen çiftçilerin, tarımdan kopmaması ve gıda arz güvenliğinde sorunlar yaşamamak için yapılması gerekenleri görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi. Üreticilerin yüzde 82'sininin erkek, yüzde 18'inin ise kadınlardan oluştuğunu ifade eden Bayraktar, tarım sektöründe çalışan nüfusun yaş ortalamasının ise her geçen yıl arttığına dikkati çekti. Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: "2024 yılı itibarıyla çiftçilerimizin yaş ortalaması 59'a yükseldi. Ülkemizdeki erkek çiftçilerin yaş ortalaması 58, kadın çiftçilerin yaş ortalaması ise 61'dir. Üreticilerimizin yüzde 35'i 65 yaşın üzerindeyken, yüzde 35'i ise 50-64 yaş aralığındadır. 18-32 yaş arası genç çiftçilerimizin oranı ise sadece yüzde 5'tir. Bu durum, gençlerimizin tarımdan ve kırsal yaşamdan hızla uzaklaştığını gösteriyor." "Kadın çiftçilerimiz, tarımın geleceği için büyük bir potansiyel taşıyor" Kadın çiftçilerin yaş ortalamasının 61 olmasının oldukça yüksek olduğunu kaydeden Bayraktar, "Kadınlarımızın tarımda daha aktif rol alması için destekler artırılmalıdır. Kadın çiftçilerimiz, tarımın geleceği için büyük bir potansiyel taşıyor" diye konuştu. "2024 yılında 18-24 yaş arası çiftçi sayısı yüzde 6 oranında" Kırsal nüfusun, ekonomik, sosyal ve eğitim imkanlarının kısıtlı olması nedeniyle her geçen yıl azaldığına vurgu yapan Bayraktar, "Yaklaşık 30 yıldır çocuk doğmayan, kışın tamamen boşalan ve bekçilerle korunan köylerimiz var. 2024 yılında 18-24 yaş arası çiftçi sayısı yüzde 6 oranında, 33-49 yaş arası çiftçi sayısı ise yüzde 4 oranında azaldı. Evlenme çağına gelen gençlerimiz, kentlerde asgari ücretle çalışmayı köyünde çiftçilik yapmaya tercih eder hale geldi" açıklamasında bulundu. Acilen harekete geçme çağrısı Acilen harekete geçilmesi gerektiğini açıklayan Bayraktar, "Genç nüfusun tarıma dönüşünü sağlayacak politikalar geliştirilmeli, üreticilerimizin gelirleri artırılmalı ve sosyal güvenceleri güçlendirilmelidir. Prim borçları üreticilerimizin sırtında kambura dönüşmüş durumdadır. Özellikle genç ve kadın çiftçilerin sosyal güvenlik prim yükü devlet tarafından hafifletilmelidir" ifadelerini kullandı. "Tarımsal girişimcilik için özel fonlar oluşturulmalıdır" Gençlerin tarımsal arazi edinmesinin kolaylaştırılması gerektiğini ve düşük faizli krediler ile hibe desteklerinin attırılmasının şart olduğunu aktaran TZOB Başkanı Bayraktar, "Tarımsal girişimcilik için özel fonlar oluşturulmalıdır. Kırsal bölgelerde altyapı, eğitim, sağlık ve sosyal imkânlar iyileştirilmeli, tarıma dayalı sanayi yatırımları desteklenmelidir. Tarım kooperatifleri güçlendirilerek gençlerin bu yapılara katılımı teşvik edilmelidir. Tarım liseleri ve üniversitelerde tarım ile teknolojiyi birleştiren yeni programlar geliştirilmelidir. Gençlere modern tarım teknikleri ve girişimcilik eğitimleri verilmelidir. Tarımın geleceğimiz için ne kadar kritik olduğu konusunda toplumsal bilinç acilen oluşturulmalıdır" şeklinde konuştu. "Gençlerimizi tarıma kazandırmak ülkemizin geleceği için de büyük önem taşıyor" Tarım sektörünün, Türkiye'nin gıda güvenliği ve ekonomisi için vazgeçilmez bir sektör olduğuna vurgu yapan Bayraktar, "Gençlerimizi tarıma kazandırmak, sadece sektörün geleceği için değil, ülkemizin geleceği için de büyük önem taşıyor. Gençlerimizin tarımsal üretime katkı sağlaması için, devletimizin, özel sektörün ve tüm paydaşların desteği şarttır. Birlikte hareket edersek, tarım sektörümüzü güçlendirir, gençlerimize umut dolu bir gelecek sunarız. Gençlerimizi bu topraklara kazandırmazsak, yarınlarımızı besleyecek ne ekmeğimiz ne de umudumuz kalır" dedi.

"Vatandaş ile esnaf karşı karşıya bırakılmamalı" Haber

"Vatandaş ile esnaf karşı karşıya bırakılmamalı"

Burada en önemli tedbir, bölgesel tarımın ve tarım alanlarının çok iyi kullanılmasıdır. Teşviklerin, o bölgelerde hangi ürünlerin ekileceğine göre belirlenmesi ve planlanması gerekir. Patates, soğan, buğday, arpa, mısır gibi tarla bitkileri ile mercimek, nohut gibi bakliyat ürünlerinin ihtiyaca uygun şekilde ekilmesi, çiftçilerin bilinçlendirilmesi ve desteklenmesi sağlanırsa, fiyat artışları önemli ölçüde önlenebilir. Aksi takdirde, çiftçimiz ürettiğinden yeterli kazanç sağlayamazsa ekim yapamaz ve bu durum fiyatların düşmesini engeller. Sonuç olarak, vatandaş ile esnaf karşı karşıya kalır" dedi. "PLANLI BİR TARIM POLİTİKASI ZAMAN KAYBEDİLMEDEN UYGULANMALI" Ürün fiyatlarının düşebilmesi için planlı tarımın ve doğru nakliyenin önemine işaret eden Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Vatandaşın sofrasındaki en önemli kalemleri sıralamaya çalışıyorum. Bakliyat, sebze, meyve ve tarla bitkileri önemli diyoruz, ancak bu ürünlerle yemek yapılabilmesi için zeytinyağı ve ayçiçek yağı gibi temel yağlar da büyük önem taşır. Zeytin ağacı uzun ömürlüdür fakat zeytin ve yağın soframıza ulaşabilmesi için tedarik zincirinin iyi planlanması ve fiyatlarının kontrol altında tutulması gerekir. Tarımsal alanların yönetiminde bu husus da dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra, meyve ve sebzelerin doğru şekilde nakledilmemesi de fiyatların yükselmesine neden oluyor. Ürünlerin bilinçsiz taşınması ve muhafaza edilmemesi, ciddi kayıplara yol açarak çiftçiyi, vatandaşı ve esnafı zor durumda bırakıyor. Bu yüzden, planlı bir tarım politikasının zaman kaybedilmeden uygulanması şarttır" diye konuştu. "VATANDAŞ PAHALILIĞIN HESABINI ESNAFA SORUYOR" Tarımsal bölgelerin haritaları çıkarılarak üreticiye rehberlik edilmesi gerektiğini söyleyen Palandöken, "Mevsimsel olarak hangi ürünlerin hangi bölgelerde soğuktan ve dondan etkilenmeyecek şekilde üretileceği belirlenmelidir. Tarla bitkileri bu noktada çok önemli bir yer tutar. Önümüz yaz; domates, biber, patlıcan gibi mutfakta sık kullanılan ürünlerin fiyatlarını gören vatandaş, bu pahalılığın nedenini esnafa soruyor. Oysa baştan itibaren doğru bir planlama yapılırsa, bu ürünlerin bölgesel olarak dengeli üretilmesi sağlanabilir ve fiyat dalgalanmaları önlenebilir. Tarımsal bölgelerin haritalarının çıkarılması, hava durumu ve rüzgâr yönlerinin belirlenmesi, uygun ekim alanlarının tespit edilmesi gereklidir. Ziraat mühendisleri ve tarım il müdürlükleri, bu bölgelerde hangi ürünlerin ekilip ekilmeyeceğini belirleyerek çiftçiye rehberlik etmelidir. Ancak bu şekilde fiyatlar gerileyebilir, vatandaş rahatlayabilir ve herkes temel gıda ürünlerine daha kolay erişebilir" şeklinde konuştu.

Gürsu’ya ‘Altın’ değerinde bir proje Haber

Gürsu’ya ‘Altın’ değerinde bir proje

Proje kapsamında  hazırlanan yeni proje, "Sıfır Atıktan Sürdürülebilir Tarıma: Kumlukalan Siyah Altın Projesi," Avrupa Birliği'nden 103.550 Euro hibe desteği kazandı. Proje kapsamında, soğuk hava deposundan çıkan atık meyve ve sebzeler, kurulacak kompost makinesi sayesinde organik gübreye dönüştürülecek. Bu sayede kimyasal gübre kullanımı azaltılacak, toprak kalitesi yükseltilecek ve doğal döngü desteklenerek daha verimli ve sürdürülebilir bir tarımsal sistem hayata geçirilecek.  KUMLUKALAN SİYAH ALTIN PROJESİ’NE HİBE DESTEĞİ  Hibe Şampiyonu Gürsu Belediyesi’nin ilçe tarımının vizyonunu değiştireceği yeni  kapsamlı  tarım projesi GÜRTAM, meyvelerini erken vermeye başladı.  Proje tabanlı uygulamaları ve yenilikçi vizyonu ile Bursa’dan Türkiye’ye örnek olan Gürsu Belediyesi’nin yeni tarım politikası dikkat çekmeye devam ederken,  projenin ilk somut verisi de ortaya çıktı. Kumlukalan Siyah Altın Projesi, kooperatifçilik anlayışına yeni bir vizyon kazandırırken, organik tarım ve doğa dostu uygulamaların yaygınlaşmasını sağlayacak. Proje sayesinde, kimyasal gübre kullanımı azaltılacak, toprak kalitesi artırılacak ve doğal döngü desteklenecek. Avrupa Birliği'nden hibe desteği kazanan projelerle birlikte, Gürsu'da  böylece akıllı tarım ve yeşil dönüşüm uygulamaları da hayata geçiriliyor. 2024 yılında, Ağaköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi adına hayata geçirilen "Topraktan Sofraya Tarımsal Değerin Artırılması" projesi kapsamında ilçede modern kasa imalatı ve yeni nesil MAP paketleme tesisi kurulmuştu. Bursa Teknik Üniversitesi Teknoparkı ile gerçekleştirilen iş birliği kapsamında, Akıllı Sulama Sistemi, Tarla ve Sera Takip - Erken Uyarı Sistemi, Soğuk Hava Depoları Akıllı Takip ve İklimlendirme Sistemi ile Akıllı Arıcılık gibi tarımda çığır açıcı sistemlerin pilot uygulamalarına başlandı.  Bu yenilikçi projelerle Gürsu, tarım ve gıda teknolojilerinde öncü bir bölge haline gelirken, hem ekonomik hem de ekolojik kazançlar sunan sürdürülebilir bir geleceğe adım atıyor.

İnegöl Belediyesi’nin Tarım Mottosu: “Doğru Yerde Doğru Üretim” Haber

İnegöl Belediyesi’nin Tarım Mottosu: “Doğru Yerde Doğru Üretim”

İnegöl Belediyesi’nin çiftçiyi desteklemek ve doğru üretim modellerini geliştirmek adına 2021 yılında hayata geçirdiği “Ücretsiz Toprak Analizi” uygulaması üreticilerin de yoğun ilgi göstermesiyle artarak devam ediyor. Bugüne kadar toplamda 780 numunenin analizi yapılarak üreticiler bilgilendirildi. İnegöl Belediyesi’nin Muhtarlık İşleri Müdürlüğü organizasyonuyla yaptığı çalışma kapsamında 2024 yılında ise 236 toprak analizi gerçekleştirildiği açıklandı. ÜCRETSİZ TOPRAK ANALİZİ İnegöl’ün bereketli topraklarında yetişen ve dünyanın dört bir yanına sevkiyatı sağlanan tarım daha doğru yöntemlerle yetiştirilmesi, doğru yerde doğru üretim yapılması ve İnegöllü çiftçilere bu noktada mihmandarlık edilmesi amacıyla desteklerini kesmeden sürdüren İnegöl Belediyesi, 2021 yılında örnek bir çalışmanın startını vermişti. Çiftçilerin girdi maliyetlerini asgariye düşürmek, daha nitelikli üretim yapmak ve kullanılan gübrenin daha bilinçli bir şekilde kullanılmasını sağlamak adına bir laboratuvar ile anlaşan İnegöl Belediyesi, isteyen tüm çiftçilerin tarlalarının toprak analizini ücretsiz yaptıracaklarını duyurmuştu. Uygulama başladığı günden itibaren üreticiler tarafından yoğun bir ilgiyle karşılandı. Toprak numunelerinin toplanması için özel torbalar hazırlayan İnegöl Belediyesi, muhtarlıklar organizasyonu ile vatandaşlara ulaştırılan bu torbalar ile numuneleri alarak laboratuvara ulaştırılıyor. Toprak analizleri İnegöl Belediyesi’nde toplanarak belirli aralıklarla anlaşmalı Toprak Tahlil Laboratuvarında çiftçilerden hiçbir bedel talep edilmeden yaptırılıyor. 780 NUMUNENİN ANALİZİ YAPILDI Toprak analizi uygulamasının amacı daha nitelikli üretim yapabilmek adına “doğru yerde doğru üretim” modelinin geliştirilmesi. Toprak analiziyle üreticilere tarlalarına uygun ekim türleri, hangi üründen daha fazla verim elde edilebileceği gibi yönlendirmeler yapılabiliyor. 2021 yılında başlayan bu uygulamada bugüne kadar 780 numunenin analizi laboratuvarlarda yapıldı. Analiz sonuçları ise çiftçilerle paylaşılarak daha doğru bir tarım yöntemi için bilgilendirmelerde bulunuldu. İNEGÖL TARIMI BİLİM İLE GÜÇLENİYOR İnegöl Belediyesi’nin vatandaşlara her alanda desteğini sürdürdüğünü kaydeden Belediye Başkanı Alper Taban, özellikle tarımda yenilikçi, gelişimi sağlayacak adımların atılması adına öncü uygulamalar yaptıklarını söyledi. “İnegöl Belediyesi olarak çiftçimizin her zaman yanındayız” diyen Taban, “Geleneksel tarımı teknolojik yatırımlar ve bilimle birleştirerek güçlendirmeyi ümit ediyoruz. Teknolojik yatırımlarla üreticimizi doğru ürüne yönlendirmek ve toprağın değerini ölçümlemek adına ücretsiz toprak analizi uygulamamıza devam ediyoruz. Cerrah Ek Hizmet Binamızda yer alan Muhtarlık İşleri Müdürlüğü’müze getirilen numuneler üretici ve tarla-bahçe bilgileri alınarak analiz yaptırılmak üzere laboratuvara gönderiliyor. Her üretici istediği kadar numune getirebilir. Bir sınırlama veya kısıtlama yok. Üreticilerimizin gelirken numunenin ait olduğu tarla-bahçeye ait tapu bilgilerini getirmesi yeterli olacaktır. Analizler İnegöllü üreticilerimiz için ücretsiz olarak belediyemiz tarafından yaptırılıyor” dedi.

CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: Mısır ve soyada tüm zamanların ithalat rekoru Haber

CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: Mısır ve soyada tüm zamanların ithalat rekoru

Türkiye’nin tarımsal üretimdeki gerilemesi, 2024 yılında ithalat rakamlarına da yansıdı. Mısır ve soyada tüm zamanların ithalat rekoru kırılırken, stratejik tarım ürünlerinde dışa bağımlılık katlanarak arttı. Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeten bir ülke olmaktan hızla uzaklaştığını belirten Sarıbal, “İthalata bağımlılık arttıkça, küresel fiyat dalgalanmaları Türkiye’de gıda fiyatlarını daha da yukarı çekiyor. Saray rejiminin planı belli: Reel ücretleri baskılayarak talebi kısmak, uyguladıkları sözde dezenflasyon programının faturasını halkın sırtına yüklemek” dedi. 2024 yılında ithalat kalemlerinde en büyük artışın, yem sanayisinin temel girdileri olan soya ve mısırda yaşandığını kaydeden Sarıbal, “Soya ithalatı yüzde 30 artarak 3,8 milyon tona ulaştı. Bu ürün için ödenen bedel 1,8 milyar dolar oldu. Dane mısır ithalatında ise tüm zamanların rekoru kırıldı. 4,5 milyon tonluk ithalat karşılığında 1 milyar doların üzerinde ödeme yapıldı. Ayçiçeği yağı ithalatı 1,3 milyar dolara ulaştı, toplamda 1,4 milyon tonluk ürün ithal edildi. Pamuk ithalatı 1,5 milyar doları aşarken, küspeler için de 1,1 milyar dolar ödendi. 2024 yılı boyunca yağlı tohumlar, bitkisel yağlar ve küspeler ithalatına toplam 5,3 milyar dolar aktarıldı” diye konuştu. 22 YILDA 53 MİLYAR DOLAR AÇIK 2002’den itibaren ekonomik faaliyetlere göre tarımsal dış ticarette verilen açığın her yıl giderek büyüdüğünü,  birikimli olarak yapılan hesaplamalarla 22 yılda toplam 53 milyar dolarlık açık verildiğini açıklayan Sarıbal, “2024 yılında Genel Ticaret Sistemi kapsamında ihracat 261,9 milyon dolar, ithalat ise 344,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret açığı 82,2 milyar dolar, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 76,1 oldu. 2002’den itibaren ekonomik faaliyetlere göre tarımsal dış ticarette verilen açık her yıl giderek büyümektedir. Birikimli olarak yapılan hesaplamalar geçen 22 yılda toplam 53 milyar dolarlık açık verildiğini ortaya koymaktadır. 2002’den 2024’e kadar Standart Uluslararası Ticaret Sınıflamasına göre tarımsal ürün dış ticaretinde toplam 386 milyar dolarlık ihracata karşılık 372 milyar dolarlık ithalat yapılmıştır. Yani 22 yılda toplam 13 milyar dolarlık net ihracat yapıldığı görülüyor. TÜRKİYE YEM SANAYİDE TAMAMEN İTHALATA BAĞIMLI Milletvekili Sarıbal, açıklamasında Türkiye’de tarımsal üretimin giderek azaldığını ve çiftçilerin üretimden çekildiğini belirterek, “Mazot, gübre, tohum ve ilaç fiyatları kontrolsüz şekilde artarken, çiftçiye verilen destekler yetersiz kalıyor. Türkiye kendi üreticisini desteklemek yerine yabancı tarım şirketlerini finanse eden bir modele teslim oldu. TÜİK’in Mart 2024’te yayımladığı Bitkisel Ürün Denge Tabloları, Türkiye’nin tarımsal üretimde ne kadar kırılgan hale geldiğini gözler önüne serdi. Buna göre, yurt içi üretimin iç talebi karşılama oranları arpada yüzde 90, ekmeklik buğday, mısır, kırmızı mercimekte yüzde 86, pirinçte yüzde 74, yeşil mercimekte yüzde 60, ayçiçeğinde yüzde 51, soyada yüzde 5 oldu. Özellikle soyada yalnızca yüzde 5’lik bir yeterlilik oranına sahip olunması, Türkiye’nin yem sanayisinde tamamen ithalata bağımlı hale geldiğini ortaya koyuyor. EN BÜYÜK İHRACAT KALEMİ MEYVE, SEBZE, BUĞDAY Sarıbal, Türkiye’nin tarımda bilinçli bir şekilde uluslararası işbölümüne teslim edildiğini söyledi. Bu modele göre gelişmiş ülkeler sermaye ve teknoloji yoğun tarım ürünlerinde uzmanlaşırken, azgelişmiş ülkeler ucuz işgücüyle meyve-sebze gibi emek yoğun ürünlerde yoğunlaşıyor. TÜİK verilerinin bu tabloyu doğruladığını belirten Sarıbal, 2024’te fındık ihracatı yüzde 41,4 artarak 2,6 milyar dolara ulaştı. Türkiye’nin en büyük gıda ihracat kalemleri meyve, sebze ve buğday unu oldu. Buna karşın, hububat, yağlı tohumlar ve pamuk gibi sermaye yoğun tarım ürünlerinde ithalata bağımlılık sürdü. Tarım politikalarımız küresel şirketlerin çıkarlarına göre belirleniyor. Türkiye’ye ucuz işgücüyle sebze ve meyve üretme rolü biçilmiş durumda. Ancak bu durum, uzun vadede tarımı yok oluşa sürüklüyor” dedi. GIDA ENFLASYONU ANCAK ÜRETİMLE ÇÖZÜLÜR Hükümetin gıda enflasyonunu düşürmek için ithalatı bir çözüm olarak sunduğunu belirten Sarıbal, bu anlayışın en büyük yanlış olduğunu ifade ederek; “Üretimi artırmadan, ithalatla gıda enflasyonunu çözemezsiniz. Çözüm, çiftçiyi desteklemek, üreticinin girdi maliyetlerini düşürmek ve tarımı yeniden canlandırmaktır. Türkiye’nin 2024 yılında tarımsal ithalata ödediği toplam 11,4 milyar dolar, yaklaşık 370 milyar TL, hükümetin tarıma ayırdığı destek bütçesinden 4 kat fazla. Bu tablo, tarımda uygulanan politikaların kimleri desteklediğini açıkça gösteriyor. Çiftçilere gerçekçi destekler verilmeli, girdi maliyetleri sübvanse edilmeli. İthalat yerine yerli üretimi teşvik eden politikalar uygulanmalı. Gıda egemenliği sağlanmalı, Türkiye’nin kendi üreticisini destekleyen bir modele geçilmeli” açıklamasını yaptı. 22 YILDA 98 MİLYAR DOLAR AÇIK 2024 yılı bütününde en önemli ithalat kalemleri olan hububat, baklagiller, yağlı tohumlar ve türevleri ile pamuk ve tütüne toplam 11,4 milyar dolar, 370 milyar lira ödendiğini kaydeden Sarıbal,  “TÜİK verilerine göre tarımsal hammaddeler başlığında yer alan ürünlerde 2003-2025 döneminde toplam 21 milyar dolarlık ihracata karşılık 119 milyar dolarlık hammadde ithalatı yapılmıştır. Diğer bir ifade ile 98 milyar dolarlık açık verilmiştir. 2024 yılının 12 aylık döneminde, ihracatta öne çıkan ürünler sıralamasında yüzde 41,4 artışla fındık ilk sırada yer aldı. 323 bin tonluk iç fındık ihracatından 2,6 milyar dolar döviz elde edildi. İkinci sıradaki buğday unu ihracatında buğday ithalatındaki kısıtlamalardan dolayı yüzde 21’lik düşüş yaşandı. Buğday unu ihracatı 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayçiçeği yağı ihracatı da 1 milyar dolarlık değerle üçüncü sırada kendisine yer buldu. Ayçiçeği yağı ihracatında yüzde 3 düşüş yaşandı. Yılın 12 aylık döneminde en çok ithalatı gerçekleştirilen ürün, miktar bazında ithalatı yüzde 30 artan, 1,8 milyar dolar ile soya fasulyesi oldu. Soyada ithalat 3,8 milyon tona ulaştı. İkinci sıradaki pamukta ithalat önceki yıla göre yüzde 8’lik gerilemeye rağmen 1,5 milyar doları aştı. Geçen yıl tüm zamanların ithalat rekoru kırılan buğdayda TMO’nun depolarında biriken stokların eritilmesi amacıyla buğday ithalatında önce yasak, ardından kısıtlama getirildi. Bu nedenle ithalat yarı yarıya azaldı ve 1,4 milyar dolarda kaldı. 1,4 milyon tonu aşan ayçiçeği yağı ithalatına da 1,3 milyar dolar ödendi. 4,5 milyon tona yükselen dane mısır ithalatında ise tüm zamanların rekoru kırıldı; ödenen bedel 1 milyar doları aştı. İthalatta ürün grubu olarak en yüksek bedel yağlı tohum ve bitkisel yağlara gitmektedir. 2024 yılının 12 aylık döneminde yağlı tohumlar, bitkisel yağlar ve küspeler ithalatına toplam 5,3 milyar dolar ödenmiştir. 3 milyon tonu aşan küspe ithalatı için ise 1,1 milyar dolar ödenmiştir” dedi. İLİÇ EKOKIRIM SUÇUDUR, MURAT KURUM SORUMLUDUR Erzincan’ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik tarafından işletilen Çöpler Altın Madeni’nde 13 Şubat 2024’te yaşanan faciadan bu yana bir yıl geçtiğini, ancak sorumluların hala hesap vermediğini kaydeden Sarıbal, Siyanürlü atık havuzlarının çökmesi sonucu 9 işçi göçük altında kaldı, tonlarca zehir doğaya karıştı. İliç’teki madenin riskleri uzun yıllardır bilim insanları ve çevre örgütleri tarafından dile getiriliyordu. 2010 yılında siyanürle altın üretimine başlayan şirket, kapasite artırımı yoluyla faaliyetini genişletirken, bölgedeki su kaynakları ve ekosistem üzerindeki yıkıcı etkiler göz ardı edildi. Türk Tabipleri Birliği, 2021’de yayımladığı raporda bölgedeki toprak, su ve bitki örneklerinde yüksek oranda arsenik tespit edildiğini açıklamıştı. Yerel halk ve çevre örgütleri, siyanürlü atık havuzlarının kapatılması ve projenin iptal edilmesi çağrısında bulundu. Ancak yetkililer, madenin faaliyetlerini genişletmeye devam etti. Olayın ardından kurulan TBMM Araştırma Komisyonu ve bilirkişi raporları, faciaya neden olan kapasite artışına izin veren yetkilileri işaret etti. Ancak soruşturma sürecinde bilirkişi heyeti değiştirildi, hazırlanan yeni raporla dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum aklandı. İliç ekokırım suçudur, Bakan Murat Kurum, sorumludur!” ifadelerini kullandı.

AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan'dan Bursa'ya tarımsal yatırım açıklaması! Haber

AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan'dan Bursa'ya tarımsal yatırım açıklaması!

Devlet Su İşleri tarafından Mustafakemalpaşa, Karacabey ve İnegöl İlçelerine yapılacak yatırımlar hakkında bilgi veren AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, “Bursa’da tarımının lokomotif ilçeleri olan Mustafakemalpaşa ve Karacabey’i merkeze alan yatırımlarda sulama, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme projeleri ile birlikte, İnegöl Akıncılar Mahallesi Adadere Deresi üzerinde yerleşim yerlerini taşkın zararlarından koruyacak çalışmalara da başladık. Toplam 561 Milyon liralık kaynak kullanılacak projeler Bursa’mıza hayırlı olsun” dedi. Ekonomiye yıllık 53 milyonluk katkı Yaklaşık 243 milyon liralık yatırımla hayata geçirilecek olan Mustafakemalpaşa Kestelek Pompaj Sulaması işi ile Kestelek, Camandar ve Döllük (Köy) Mahallelerine ait tarım arazilerini içine alan toplam 5 bin 440 dekar arazi sulanabilir hale gelecek. Çalışma kapsamında yaklaşık 22 kilometrelik boru hattı ile tarım arazilerine su verme amacıyla 73 adet Modern Kartlı Sulama Hidrantı yapılacak. Bu yatırımla birlikte 2025 yılı verilerine göre dekar başına 9 bin 750 TL gelir artışı sağlanması öngörülüyor. Yöre halkının modern sulama ile tanışacağı proje ile buğday, ayçiçeği, şeker pancarı, mısır, domates, bezelye, soğan, bostan, kırmızıbiber, zeytin ve fasulye gibi birçok ürün yetiştirilerek ürün yelpazesi genişleyecek. Bu projenin tamamlanmasıyla birlikte 2025 yılı birim fiyatları ile milli ekonomiye yıllık 53 Milyon TL’lik katkı sağlanacak. Projenin 2027 yılında tamamlanması hedefleniyor. Karacabey’de arazi toplulaştırması Yalnızca Bursa değil Türkiye’de de tarımsal katma değerin en yüksek olduğu ilçelerden olan Karacabey’de Gölecik Arazi Toplulaştırma ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri Projesi’ne de başlandı. Proje, Karacabey’in Danişment, Tophisar, Sultaniye, Dağkadı, Arız, Fevzipaşa, Keşlik, Karasu, Şahinköy, Hotanlı, Kıranlar, Gölecik ve Hüdavendigar mahallelerinde, toplam 300 bin dekar alanda uygulanacak. Aynı zamanda Gölecik Barajı Sulaması sahasını da kapsayan projenin hayata geçirilmesiyle, mülkiyet problemleri çözülecek. Azami oranda parsellerin birleştirilmesi sağlanırken, sulama sahasında su hatlarına ve stabilize kaplı kadastral yol hatlarına cepheli parseller de üretilecek. Yaklaşık 268 milyon TL’ye mal olacak projede tarım işletmelerinin sahip oldukları küçük, parçalı ve dağınık arazileri modern tarım işletmeciliğine göre yeniden düzenlenecek. İnegöl’e taşkın koruma yatırımı Devlet Su işleri tarafından İnegöl İlçesi Akıncılar Mahallesi, Adadere Deresi üzerinde yerleşim yerlerini taşkın zararlarından korumak amacıyla çalışmalara başlandı. İhalesi yapılan ve 50 milyon TL’ye mal olması beklenen “İnegöl Akıncılar Mahallesi Adadere Islahı” projesi kapsamında Adadere Deresi’nde 1050 metre ıslah güzergahı üzerinde çift taraflı beton ağırlık duvarı, 80 metre betonarme U kanal, 86 adet brit ve 3 adet menfez inşa edilecek. Gürkan; “Yatırımlar hız kesmiyor” AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, ulaşımdan altyapıya, tarımdan sosyal hizmetlere kadar her alanda merkezi hükümet yatırımlarının hız kesmeden devam ettiğini söyledi. Özellikle Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde çalışmaların başladığı her iki projenin de Bursa tarımı için büyük önem taşıdığını dile getiren Gürkan, “Bursa sanayinin yanında önemli bir tarım kenti.  Mustafakemalpaşa ve Karacabey’deki her iki proje sahasındaki vatandaşlarımızın en önemli geçim kaynağı tarım. Tarımsal üretimi artırarak, tarıma dayalı sanayinin de gelişip bölge ekonomisine büyük katkılar sağlayacağa inanıyoruz. Bunun yanında proje sahası ülkemizin nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu Güney Marmara Bölgesi’nde yer aldığından, büyük bir tüketim merkezi durumundaki bölgenin gıda ihtiyacı karşılanmış olacak. Yeni tarımsal sanayinin ham madde ihtiyacının temin edilmesi ve tarım ürünlerinden elde edilen ihracat gelirlerinin artırılması için tarımsal sulama imkânlarının arttırılması büyük önem taşıyor. Toplamda 561 milyon TL’ye mal olacak her 3 yatırımın da şimdiden şehrimize hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.

Bursa'da çiftçiye nefes aldıracak proje Haber

Bursa'da çiftçiye nefes aldıracak proje

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin geçtiğimiz aylarda Tarım Peyzaj AŞ yatırımıyla kente kazandırdığı Damla Sulama Boru Üretim Tesisi, yüzde 100 geri dönüşümden elde ettiği ham maddelerle damlama boru üretimini sürdürüyor. Parklardan ve terminalden toplanan plastik atıklar, modern teknolojilerle işlenerek çiftçinin hizmetine sunuluyor. Hem tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak, hem de su kaynaklarını korumak adına tesisin önem taşıdığını söyleyen Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Damla Sulama Boru Üretim Tesisi’nin hem doğaya hem de üreticiye nefes olacağını belirtti. Üretilen boruların yüzde 100 geri dönüşümden yapıldığını hatırlatan Başkan Bozbey, “Eski sulama borularını geri dönüşüme kazandırmak isteyen çiftçilerimize de ‘eskisini getir, yenisini götür’ uygulamasıyla destek sağlıyoruz. Böylelikle çiftçilerimiz hem modern sulama borularına sahip olacak hem de topraklarının temiz kalmasına katkıda bulunacak. Hibe yoluyla sulama borusu desteği sağlayarak, tarımsal maliyetlerin önemli ölçüde azaltılmasını sağlayacağız. Çiftçimizin gelirlerinin artması konusunda da projelerimiz var. Bunları tek tek uygulayacağız” dedi. Tarım Peyzaj AŞ Genel Müdürü Sedat Akar, “Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımız Mustafa Bozbey’in vizyonuyla çiftçilere destek amacıyla kurulan Tarım Plast Fabrikası’nın ilk ürünlerini önümüzdeki günlerde çiftçilere dağıtacağız.52 günde yaklaşık 3 milyon metre yassı boru ve 2,5 milyon metre yuvarlak boru üretildi. Üretilen boruların ortalama adedi ise 8 bin 500 civarında. ziraat odalarının başkanlarıyla birlikte belirlenecek bir sistemle soruları çiftçimize dağıtacağız” dedi.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.