SON DAKİKA
Hava Durumu

#Talip Geylan

Bursa Haber - Talip Geylan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Talip Geylan haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan, MEB bütçesini değerlendirdi Haber

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan, MEB bütçesini değerlendirdi

2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) görüşülürken, Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan Bakanlığın bütçesini değerlendirdi. Geylan, yaptığı yazılı açıklamada Milli Eğitim bütçesinin Türk Eğitim-Sen ve eğitim çalışanlarının beklentilerinin dikkate alınması için önemli oluğunu belirterek, “Peki 2025 yılı MEB bütçesi eğitimin ihtiyaçlarını ve beklentileri karşılayacak mı? Bütçe sadece zorunlu ihtiyaçlara mı cevap veriyor, yoksa yatırımlar için de yeterli kaynağı sağlıyor mu?” ifadelerini kullandı. “Eğitim yatırımlarına ayrılan pay devede kulak kalmaktadır” Geylan, “2025 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı'na ayrılan bütçe 1 trilyon 451 milyar 715 milyon 540 bin liradır. 2025 yılı MEB bütçesinden personel giderlerine ayrılan rakam, 1 trilyon 30 milyar 744 milyon liradır. Bu da MEB bütçesinin yüzde 71'ine denk gelmektedir. Ayrıca sosyal güvenlik devlet primi giderleri (131 milyar 441 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 9'una, mal ve hizmet alım giderleri (116 milyar 553 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 8'ine, sermaye giderleri (141 milyar 254 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 9,73'üne, sermaye transferleri (446 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 0,03'üne, cari transferler de (31 milyar 275 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 2,15'ine tekabül etmektedir. Dolayısıyla aslında eğitim yatırımlarına ayrılan pay devede kulak kalmaktadır” ifadelerini kullandı. Milli Eğitime ayrılan bütçeyi 2023 yılının bütçesiyle karşılaştıran Geylan, “2023 yılında MEB bütçesi 435 milyar 351 milyon lira iken, 2024 yılında MEB bütçesine yüzde 150,43 artış yapılmıştı. 2025 yılı için ise MEB bütçesinin sadece yüzde 33,1 oranında artırıldığını görüyoruz. Oysa ülkemizde eylül ayında revize edilen Orta Vadeli Plan'da (OVP) 2024 için yıllık enflasyon hedefi yüzde 41,5 olarak yer almıştır” dedi. “Donanımsal eksiklikleri gidermeye yeterli olmadığını görüyoruz” MEB bütçesinin yetersizliğine vurgu yapan Geylan, geçmiş yılara ait rakamları değerlendirerek, “2023-2024 eğitim istatistiklerine göre MEB bütçesinin Merkezi Yönetim Bütçeye oranı 2002 yılında yüzde 7,60, 2022 yılında yüzde 10,79, 2023 yılında yüzde 9,74, 2024 yılında yüzde 9,83'tür. MEB bütçesinin GSYH oranı; 2002 yılında yüzde 2,06, 2022 yılında yüzde 1,26, 2023 yılında yüzde 1,64, 2024 yılında yüzde 2,65 ‘tir. MEB bütçesinden yatırıma ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, 2022 yılında yüzde 8,06'ya düşmüş, 2023 yılında yüzde 1,12'lik artışla yüzde 9,18'e yükselmiş, 2024 yılında ise yüzde 9,17'ye gerilemiştir. Konsolide bütçe yatırımlarından MEB yatırımlarına ayrılan pay ise 2002 yılında yüzde 22,34 iken, 2022 yılında yüzde 10,70, 2023 yılında yüzde 11,36, 2024 yılında ise yüzde 6,28 olmuştur. ‘Merkezi Yönetim Bütçesi'nden en büyük payı yine eğitime ayırıyoruz' ifadesi doğru olmakla birlikte ne yazık ki bu oranın eğitime gerekli yatırımları yapmaya, öğretmen ve personel açığını karşılamaya, eğitimi ayağa kaldırmak için fiziki ve teknolojik alt yapıyı güçlendirmeye, araç ve materyalleri temin etmeye, donanımsal eksiklikleri gidermeye yeterli olmadığını görüyoruz” dedi. “Daha az personele sahip kurumların bütçesi oransal olarak MEB'den çok daha fazla artış gösterdi” Bütçe oranlarını farklı kurumlarla da karşılaştıran Geylan, "Avrupa Birliği Başkanlığı'nın bütçesi yüzde 46,27 oranında artırıldı. Devlet Arşivleri Başkanlığı'nın bütçesi yüzde 42 oranında artırıldı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün bütçesi yüzde 35,6 oranında artırıldı. Görüldüğü üzere 1 milyonun üzerinde personeli bulunan MEB'in bütçe artışı yüzde 33 oranında kalırken, çok daha az personele sahip kurumların bütçesi oransal olarak MEB'den çok daha fazla artış gösterdi” değerlendirmesinde bulundu. Geylan, MEB bütçesinden talep ve beklentilerini dile getirdiği açıklamasında, öğretmen açığının kapatılmasının ve eğitim bütçesinin artırılmasının acil öncelikler arasında yer aldığını vurguladı. Geylan, öğretmen açığının ücretli öğretmenlerle kapatılmaya çalışılmasının sürdürülebilir olmadığını, 2024-2025 eğitim öğretim yılında ücretli öğretmen sayısının 100 bine ulaşabileceğini belirtti. Bu nedenle ücretli öğretmenlik sisteminin sonlandırılarak, kadrolu atamaların yapılması gerektiğini savunan Geylan, 2025 yılı için en az 100 bin öğretmen ataması talebini dile getirerek, eğitime bütçeden tasarruf yapılmaması gerektiğini sözlerine ekledi. Zorunlu hizmet bölgelerinde öğretmenlere çalışmayı teşvik etmek için bölgenin mahrumiyet derecesine göre 1 ile 2 asgari ücret arasında değişen zorunlu hizmet tazminatı ödenmesini öneren Geylan, bu uygulamanın hayata geçirilmesiyle bu bölgelerdeki öğretmen açığının kapatılacağını belirtti. Ayrıca Türkiye'nin OECD ülkelerine kıyasla öğrenci başına yapılan harcama oranında oldukça geri kaldığını belirten Geylan, eğitime ayrılan bütçenin artırılmasının gerekliliğine dikkat çekti. Geylan, OECD raporlarına göre Türkiye'de eğitim kurumlarına yapılan harcamaların ciddi oranda düşük olduğunu ve bunun iyileştirilmesi gerektiğini vurguladı. Eğitim çalışanlarının maaşlarının iyileştirilmesi Enflasyon ve artan yaşam maliyetleri nedeniyle eğitim çalışanlarının geçim zorlukları yaşadığını belirten Geylan, ek ders ücretlerinin yüzde 100 artırılması talebini yineledi. Geylan, ayrıca sadece öğretmenlere verilen Öğretim Yılına Hazırlık Ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına ödenmesi gerektiğini ifade etti. Personel ihtiyacı ve okulların donanım eksikliği Okullara yeterli düzeyde ödenek ayrılmadığını söyleyen Geylan, okulların boya, temizlik malzemeleri gibi ihtiyaçlarını çoğunlukla okul aile birlikleri üzerinden karşılanmak zorunda kaldığını, ayrıca okullarda ciddi bir hizmetli, güvenlik görevlisi ve memur açığı bulunduğunu savundu. Özellikle güvenlik personelinin okullarda yaşanan şiddet olaylarının önlenmesinde önemli bir rol oynayacağını vurgulayan Geylan, tüm sorunların çözülmesi için MEB'in eğitim bütçesini artırması ve eğitim çalışanlarının haklarının iyileştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Türk Eğitim-Sen Başkanı: “Bu garabet durum yeniden düzenlenmelidir” Haber

Türk Eğitim-Sen Başkanı: “Bu garabet durum yeniden düzenlenmelidir”

Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Türk Eğitim-Sen) Genel Başkanı Talip Geylan, “Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Hükümet nezdinde ısrarlı girişimleriyle, tüm okullarımızda yardımcı hizmetli ve yardımcı personel tahsisini sağlayacak yeterli kadro kontenjanını almalıdır” dedi. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, okullarda yardımcı personel eksikliğinin olduğunu ve bu eksikliğin giderilmesi gerektiğini ifade eden bir basın açıklaması yayımladı. Geylan, yaklaşık 18 milyon öğrencinin okula başladığını belirterek, Milli Eğitim Bakanlığının tüm okullarda yardımcı hizmetli ve yardımcı personel tahsisini sağlayacak yeterli kadro kontenjanı alması gerektiğini dile getirdi. Geylan, açıklamasında Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Türkiye İş Kurumu ile yaptığı protokolle İşgücü Uyum Programı (İUP) kapsamında, 120 bin kontenjanla yarı zamanlı personel istihdamı sağlayacağını duyurduğunu hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı: “Çerçeveye göre, bu kapsamda çalışacak personel ilk ay haftada 5 gün, takip eden aylarda da 3 gün çalışacaklar ve söz konusu personele aylık ortalama 8 bin lira ödeme yapılacak. MEB, bu garabet durumu bir an önce yeniden düzenlemelidir. Çünkü haftada üç gün çalıştıracağınız personelin yapacağı işlerin geri kalanını diğer iki gününde kim yapacak? Öğretmen ve öğrencilerimiz, eğitim öğretim faaliyetlerine ara verecek ve imece usulüyle mi okullarımızın işlerine soyunacaklar? Asgari ücretin yarısı bile etmeyen, aylık 8 bin liraya personeli nereden bulacaksınız? Hadi buldunuz diyelim, bu ayıbı ülkemize nasıl yakıştırıyorsunuz? 8 bin liranın üzerinde eksik kalan meblağ okul aile birliği hesaplarından karşılanır şeklinde gayri resmi telkin ve talimatlarla yönlendirdiğiniz okul yöneticilerinin ‘veliden para topladığı’ için tepesine çökmeyecek misiniz?” “MEB YARDIMCI PERSONEL TAHSİSİNİ SAĞLAYACAK YETERLİ KADRO KONTENJANINI ALMALIDIR” Eğitim hizmetinin yönetici, öğretmen, memur ve yardımcı personelle birlikte yürütülen bir faaliyet olduğunu da vurgulayan Geylan, “Okullarımızı her gün öğretime hazırlayan, çocuklarımızın hijyenik ve güvenli bir ortamda eğitim almasını sağlayan yardımcı hizmetli ve okul öncesi sınıflarımız için olmazsa olmaz ihtiyaç olan yardımcı personel eksiği ivedilikle giderilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı Hükümet nezdinde ısrarlı girişimleriyle, tüm okullarımızda yardımcı hizmetli ve yardımcı personel tahsisini sağlayacak yeterli kadro kontenjanını almalıdır. Okul yöneticilerimizi ‘vazifelerinin gereğini yerine getiremeyen’ pozisyonuna düşürerek, veli ve öğrencilerimizle karşı karşıya bırakmaya kimsenin hakkı yoktur. Bu problemin vebali de çözme sorumluluğu da Bakanlığındır” şeklinde konuştu.

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutladı Haber

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutladı

Varlığına son verilmek istenen Türk milletinin, yekpare, atılgan, korkusuz, imanlı mücadelesi, hür ve müstakil yaşama arzusuyla birleşerek işgal ve emperyalist sultaya son vermiş, ebedi varlığını Türk topraklarına mühürlemiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşuna harç olmuştur” dedi. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı yaptığı yazılı açıklama ile kutladı. Geylan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Türk'ün şanlı tarihinde Ağustos ayı zaferlerle kutsanmış bir aydır. 26 Ağustos 1071'de Anadolu ebedi Türk yurdu olarak tescil edilirken; Osmanlı Devleti 11 Ağustos 1473'te Otlukbeli'nde, 23 Ağustos 1514'te Çaldıran'da, 24 Ağustos 1516'da Mercidabık'ta, 29 Ağustos 1521'de Belgrat'ta ve 1 Ağustos 1571'de Kıbrıs'ta Türk'ün izdüşümünü bırakmıştır. Milli mücadele döneminde de kurtuluşa uzanan yoldaki en önemli zaferlerimizden birisi olan Sakarya Meydan Muharebesi 23 Ağustos 1921'de başlarken, Kurtuluş Savaşı'nın son halkası olan ve bugün 102'inci yıl dönümünü kutladığımız Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi yine Ağustos ayında şeref hanemizdeki yerini almıştır. Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nin hazırlıkları büyük bir gizlilik ve olağanüstü bir strateji ile yürütülürken, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal tarafından dahice planlanmış ve titiz bir savunma ve taarruzla Türk milleti zafere ulaşmıştır. Gazi Mustafa Kemal'in, ‘İlk hedefiniz Akdeniz, ileri!' sözüyle, 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'e girildiğinde ve Yunan ordusu denize döküldüğünde ise, yeni kurulacak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin önünde hiçbir engel kalmamıştı. Nihayetinde büyük bir diplomatik başarı olan Mudanya Mütarekesi'nin imzalanmasıyla, Lozan Barış Antlaşması'na kapı aralanmış; böylece milli mücadele; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kabiliyetli, vatansever, öngörülü komutanlar, iman, erdem sahibi Türk ordusu ve Türk milletinin bağımsızlığa olan düşkünlüğü, cesurca ve haysiyetli mücadelesiyle işgal karanlığını toprağa gömerek başarıya ulaşmıştı. Bir zamanlar Sevr'i dayatarak ellerini ovuşturanlar, artık Türk milletinin üstünlüğünü başı önde kabul etmek zorunda kalmıştı. Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi; Varlığına son verilmek istenen Türk milletinin, yekpare, atılgan, korkusuz, imanlı mücadelesi, hür ve müstakil yaşama arzusuyla birleşerek işgal ve emperyalist sultaya son vermiş, ebedi varlığını Türk topraklarına mühürlemiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşuna harç olmuştur.” “Önceliğimiz ay yıldızlı al bayrağımızın göklerde dalgalanması, topraklarımızın ebediyen Türk yurdu olarak kalmasıdır” Büyük Taarruz'un Anadolu coğrafyasındaki ebedi Türk egemenliğinin sembolü olduğunu dile getiren Geylan, “19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan milli mücadelenin katıksız bağımsızlık inancıyla bütünleşerek, Türk'ü zafere ulaştıran yeniden doğuş destanıdır. Yağma ve talan, işgal ve sömürü hevesiyle topraklarımıza savaş açanların, Türk'ün mevcudiyetini koruma kararlılığına ket vurulamayacağını idrak ettiği dönüm noktasıdır. 30 Ağustos Zaferi'nden bugüne coğrafyamızda kargaşa, küresel güçlerin hâkimiyet mücadelesi, terör örgütlerinin ve finansörlerinin alçak faaliyetleri hiç durmadan devam etmektedir. Ortadoğu'da hesabı olanların coğrafyamızda gerçekleştirdiği böl-parçala-yok et faaliyetleri, devletimizin etkili mücadelesi ile sınırlarımıza ulaşamamakta, alçak faaliyetler kararlılıkla geri püskürtülmektedir. Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da yaptıklarını Türkiye üzerinde de yapmak üzere hareket halinde olan dış mihraklar ve içteki tedarikçileri ilelebet payidar kalacak devletimize göz dikmiş durumdadır. Öte yandan İsrail, vahşetini Filistin'deki halk üzerinde uygularken, kadın, bebek, çocuk, yaşlı demeden Gazze'de topyekûn soykırım yaparken, Ortadoğu'da da büyük bir savaşı körüklemektedir. ABD'nin himayesi altında olan katil İsrail Devleti'nin sözde demokratik ve özgür ülkeler tarafından desteklenmesi terör devletine sahip çıkıldığı anlamına gelmektedir. Şunu belirtelim ki; daima mazlumun yanında yer alan, tarihte nice bedel ödeyerek bu vatan topraklarında varoluşunu sürdüren Türk milleti, 40 bin masumun katliamına kör bakanlara karşı susmadı, susmayacak. Ecdadımızdan aldığımız feyzle çaresizliğe gark olmuş, zulüm görmüş, özgürlüğü elinden alınmak istenen milletlerin yanında saf tutacağız. Geleneksel ve genetik onurlu tavrımız nedeniyle asırlarca bedel ödesek de bu mesele de tavrımız değişmedi, değişmeyecek. Üstelik sınır güvenliğimizin sınır ötesinden başladığının da çok iyi idrakindeyiz. Yanı başımızda yaşananlara, küresel güç odaklarının siyasi konjonktürü yeniden inşa etme gayretine, coğrafyamızdaki emperyal katliamlara kör, şaşı bakamayız. Dolayısıyla tarafımız, safımız, yönümüz bellidir. Biliyoruz ki; Güven, barış ve huzurla basabileceğimiz topraklarımız, bağımsız bir devletimiz olmazsa yok oluruz. Bunun bilincinde olan bizler; pürü pak tarihimizle gurur duyuyor, Atamızın gösterdiği hedefler doğrultusunda ilerlemeye devam ediyor, milli değerlerimiz ışığında koruyarak yol kat ediyoruz. Önceliğimiz ay yıldızlı al bayrağımızın göklerde dalgalanması, topraklarımızın ebediyen Türk yurdu olarak kalmasıdır. Bunun için nice bedel ödeyen Türk milleti, bundan sonra da bedel ödemekten çekinmeyecektir. Bu vesileyle 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutluyor; başta devletimizin kurucusu Büyük Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, cennet vatanımızın üzerinde doğan güneşin batmaması için canını hiçe sayan aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve Fatihalarla anıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Haber

"Meslektaşlarımızın hukukuna bir aile havasında hep beraber sahip çıkalım"

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Eğitim İş Sendikası, Eğitim-Sen, Türk Eğitim-Sen ve Eğitim Bir-Sen genel başkanları ile Bakanlıkta istişare toplantısı gerçekleştirdi. Toplantının ardından açıklamalarda bulunan Bakan Tekin, öğretmenlere ve eğitimcilere yönelik her türlü şiddeti Türkiye’nin geleceğine ve varlığına yapılan bir saldırı olarak nitelendirdiklerini ifade ederek, "Şiddetle kınıyoruz. Meslektaşlarımıza yapılan bu tür çirkin saldırıların son bulması için tüm gücümüzle mücadele etmeye kararlıyız. Bu konuda bizzat Cumhurbaşkanımız sürecin sonuna kadar takipçisi olmamız konusunda bizleri talimatlandırdı. Bakanlık olarak bizler de bu tür olaylarla ilgili yargı süreçlerine bizzat müdahil olup, takip etmek üzere alabileceğimiz bütün tedbirleri alıp, her türlü adım atmaya kararlıyız. Bu süreçte bize destek olan emniyet mensuplarımıza ve yargı mensuplarımıza huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Bir eğitimci, bir baba ve bir vatandaş olarak öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin güven içinde eğitim görebilmeleri, öğretebilmeleri için gereken her şeyi yapma konusunda kararlıyız. Öğretmenlerimize yönelecek hiçbir baskı ve şiddeti asla kabul etmeyeceğimizi, öğretmenlerimizi asla kimseye ezdirmeyeceğimizi buradan bir kez daha tüm Türkiye ile paylaşmak istiyoruz" diye konuştu. "Meslektaşlarımızın hukukuna bir aile havasında hep beraber sahip çıkalım" "Bu acı olay, eğitim camiası olarak üzerinde sürekli düşündüğümüz ve derinlemesine mücadele ettiğimiz bir konu olan eğitimde şiddetin kökünü kazıma çabamızın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gösterdi" ifadesini kullanan Bakan Tekin, şunları aktardı: "Bu sorun ve bu soruna çözüm üretmek topyekûn ve kararlı bir mücadele ile mümkündür. Öncelikle şunun altını çizmek istiyorum. Bizler bu konuda alınması gereken bütün tedbirleri bugüne kadar almaya çalıştık, bugün alıyoruz, bugünden sonra da almaya devam edeceğiz. Ancak bu konuda velilerimizden, sivil toplum örgütlerinden, kamu kurumlarından ve kısacası tüm paydaşlarımızdan bize destek olmalarını, kendi sorumluluklarını daha özenli bir biçimde yerine getirmelerini özellikle istirham ediyoruz. Bu kapsamda bize öğretmen başta olmak üzere ailesine, topluma ve milletine saygıyı emreden geleneğimizi ve değerlerimizi eğitim öğretim süreçlerinin içinde daha belirgin bir biçimde yer vermeyi önemsiyoruz. Öğretmen arkadaşlarımızdan da bir beklentim var. Aramızdaki her türlü fikir ayrılıklarını, düşünce ayrılıklarını, yaşam tarzı farklılıklarını bir tarafa bırakarak mesleğimizin onuruna ve meslektaşlarımızın hukukuna 1 milyondan fazla mensubu bulunan bir aile havasında hep beraber sahip çıkalım." Bakan Tekin, Öğretmenlik Meslek Kanunu'na ilişkin de, "Hepinizin bildiği gibi Öğretmenlik Meslek Kanunu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildikten sonra Bakanlığımız kanun süreciyle ilgili yeni bir hazırlık aşaması başlattı. Bu süreç devam ediyor. Hazırladığımız Öğretmenlik Meslek Kanunu içerisinde öğretmenlere ve eğitim çalışanlarına yönelik şiddet içeren fiillerle ilgili olarak şu hükümlere de taslakta yer verdik. Bu türden fiillere karşılık ceza kanunlarında öngörülen cezaların yüzde 50 oranında artırımlı olarak verilmesini teklif ettik. Bu fiilleri işleyenlerin hapis cezalarının ertelenmesinin engellenmesini talep ettik. Bu fiillerin doğrudan tutuklanma sebebi sayılarak, bu fiilleri işleyenlerin tutuksuz yargılanmasının yolunun kapatılmasını talep ettik. Bir de kanun metninde özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmen ve diğer eğitim çalışanlarının da görevleri sebebiyle kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılmalarını teklif ettik. Hazırladığımız taslak metin önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin onayına gelecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekillerimizin de siyasi parti ayırt etmeksizin hepsinin bu sürece sahip çıkacağından eminim" dedi. Bu süreçte öğretmenlerin yanlarında olacaklarını vurgulayan Tekin, "Onların sorunlarına kulak vermek, onların sesi olmak bizim en önemli görevimiz olacak. Onlara yönelik şiddeti asla ve asla kabul etmediğimizi, etmeyeceğimizi her ortamda dile getireceğiz. Bu minvalde çalışmalarımızı devam ettireceğiz" dedi. "Başka tür şiddet olayları açısından hedef gösterilme riski bulunduğundan hassasiyetle yaklaşılmalı" Basın mensuplarına bu konuda duyarlılığı arttırma çabalarından dolayı teşekkür eden Bakan Tekin, "Şiddete uğrayan arkadaşlarımızla ilgili olarak bu konuda farkındalığı arttırmak, duyarlılığı arttırmak yönündeki çabalarınızdan dolayı sizlere teşekkür ediyorum. Ancak bu süreçte bazı öğretmen arkadaşlarımızın yayınlanan görüntülerden kişisel hak ve hukuklarının ihlal edildiğinden veyahut başka tür şiddet olayları açısından hedef gösterilme riski bulunduğundan dolayı bu konudaki görüntülerde ve haberlerde biraz daha bu konuya hassasiyetle yaklaşılmasını özellikle istirham ediyorum. Bu konuda sizin yapacağınız yayınların, oluşturacağınız medya havasının bizim açımızdan çok önemli olduğunu ve bu anlamdaki desteklerinizi her daim beklediğimizi bir kez daha ifade ediyorum. Destekleriniz için teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. Bakan Tekin’e basın açıklaması sırasında Türk Eğitim-Sen ve Eğitim Bir-Sen genel başkanları da eşlik ederken, Eğitim İş Sendikası ve Eğitim-Sen genel başkanları ise basın açıklamasına katılmadı. "Ayrım yapmaksızın meseleyi ortak meselemiz olarak görürüz" Bakan Tekin’in açıklamalarının ardından konuşan Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, yapılan daveti önemli ve kıymetli bulduklarını belirterek, "Söz konusu eğitimcinin, eğitim çalışanlarının canı, kamu görevlilerinin canı burada hiçbir ayrılık konusu gözetmez ve bu konuda ortak hareketi son derece önemli buluruz. Meslek kanunu tartışması geçen dönem yapıldığında biz meslek kanununda şiddete ilişkin düzenlemeyi ısrarla istemiş, bunun da fikri takibini yapmış, Genel Kurul aşamasında da elimizden gelen tüm gayreti göstermiştik ama bunda muvaffak olamadık. O günden bugüne cereyan eden hadiselerin de hepsinde tepkimizi, tavrımızı ortaya koyduğumuz gibi bu anlamda acıda ailelerin, yaralı arkadaşlarımızın yanında olmayı bir görev addettik. Biz eğitim çalışanlarının örgütlendiği bir yapıyız. Bu konuda hiçbir eğitim çalışanı ayrım yapmaksızın meseleyi ortak meselemiz olarak görürüz" dedi. "Bir daha böyle elim hadiselerin yaşanmasına engel olacak tedbirler hayata geçirilir diye düşünüyorum" Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan ise, eğitimcilere yönelik şiddetin son olmasını arzu ettiklerini söyleyerek, "Öğretmenlik Meslek Kanunu içerisinde eğitim çalışanlarına yönelik şiddeti önleyici tedbirlerin bir an önce yapılacağı haberini memnuniyetle karşıladık. Meclis aşamasında süreç inşallah inkıtaaya uğramaz. Bir daha böyle elim hadiselerin yaşanmasına engel olacak tedbirler hayata geçirilir diye düşüyorum" ifadesini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.