SON DAKİKA
Hava Durumu

#Soykırım

Bursa Haber - Soykırım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Soykırım haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Filistin halkının derdini kendi derdi olarak gören bir milletiz Haber

Filistin halkının derdini kendi derdi olarak gören bir milletiz

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezinde düzenlenen "Filistin'in Geleceği Konferansı"nda konuştu. Erdoğan, İsrail’in vahşi saldırıları sonucunda Gazze’nin, benzerlerine sadece İkinci Dünya Savaşı sırasında tanık olunan 2 milyon insanın toplandığı bir temerküz kampına dönüştüğünü ifade etti. İsrail’in yıldırma politikasıyla sürekli kuzeyden güneye, güneyden kuzeye sürüklenen Gazzelilerin büyük bir insani trajedi yaşadığını belirten Erdoğan, yaklaşan kış mevsimiyle birlikte bu trajedinin daha da derinleşeceğin açık olduğunu kaydetti. “Filistinli mültecileri ayakta tutan Yardım Ajansı UNRWA’ya desteğin artırılması fevkalade önemlidir” Gazze’ye, kış mevsiminden önce daha fazla insani yardım ulaştırılması noktasında uluslararası toplumun ve İslam dünyasının daha fazla gayret sarf etmesinin gerektiğini dile getiren Erdoğan, “Yine bu süreçte, Filistinli mültecileri ayakta tutan Yardım Ajansı UNRWA’ya desteğin artırılması fevkalade önemlidir” dedi. “Kendi personelinin hakkını korumayan bir Birleşmiş Milletler, başkalarının hakkını nasıl savunacak?” İsrail’in, Lübnan Geçici Görev Gücü'ne saldırmasıyla başta Güvenlik Konseyi olmak üzere Birleşmiş Milletlere alenen meydan okuduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu hoyratlıklara şimdiye kadar daimî üyelerden net bir tepki gelmemesi, en az saldırılar kadar vahim bir durumdur. Soruyorum; kendi personelinin hakkını korumayan bir Birleşmiş Milletler, başkalarının hakkını nasıl savunacak? Kafasında UN yazılı mavi kaskı olan askere uzanan elleri kıramayan Birleşmiş Milletler; Gazzelilere, Lübnanlılara uzanan kirli elleri nasıl engelleyecek? Her gün itibar kaybeden Birleşmiş Milletleri, içine düştüğü bu utanç girdabından kim çekip alacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bölgemizin kan deryasına dönmesini, Gazzeli sivillerin diri diri yakılmasını daha ne kadar seyredecek? İslam dünyası bu barbarlığın önüne geçmek için ne zaman adım atacak? Son Birleşmiş Milletler hitabımda Genel Kurulun 1950 tarihli barış için birlik kararında olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi bu süreçte mutlaka değerlendirilmelidir. İsrail yönetimi, Gazze ve Lübnan’da uyguladığı vahşetle sadece on binlerce masumu değil, dünyanın son bir asırda inşa ettiği tüm yapıları, kuralları ve değerleri de katletmektedir. Gazze ve Lübnan’da ölen sadece çocuklar, sadece kadınlar, yaşlılar ve siviller değil, insanlığın vicdanıdır, binlerce yıllık ortak birikimidir” ifadelerini kullandı. “Filistin halkının derdini kendi derdi olarak gören bir milletiz” Bu soykırım karşısında Türkiye’nin ilk günden itibaren itirazlarını ve ikazlarını en yüksek seviyede dile getiren ülke olduğunun altını çizen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Biz, Filistin sevindiğinde sevinen, üzüldüğünde üzülen; Filistin halkının derdini kendi derdi olarak gören bir milletiz. Tarih boyunca ne zaman Filistin’de bir kan aksa, bir gözyaşı dökülse acısı bizim de yüreğimizi dağlamıştır. Kimseyi ayırmadan zalimlerin karşısında, mazlumların yanında güçlü bir duruş sergiledik. Zulme sessiz kalanlardan olmadık. Zulme rıza gösterenlerden olmadık. ‘Adam aldırma da geç’ diyenlerden asla ve asla olmadık. Tüm imkanlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanında olduk. Tarihimizden, inancımızdan, insanlığımızdan kaynaklanan görevlerimizi layıkıyla yerine getirmeye çalıştık. Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardım faaliyetlerimizi aralıksız sürdürüyoruz.” “Savaş ve soykırım suçlularının hesap vermesi için atılan her türlü adıma samimi destek sağlıyoruz” Erdoğan, Türkiye’nin Gazze’de yaşanan katliama en güçlü tepkiyi gösteren ve İsrail’e karşı somut tedbirler alan tek devlet olduğuna vurgu yaparak, “Önce 54 kalemde, ardından da bütün kalemlerde İsrail’le ticari ilişkileri durdurduk. Yaklaşık 9,5 milyar dolarlık ticaret hacminden sarfınazar ettik. Mısır makamlarının da destekleriyle Gazzeli kardeşlerimize gönderdiğimiz insani yardımların toplam miktarı 84 bin tonu aştı. Bu yardım miktarıyla Türkiye, Gazze’ye en fazla yardım ulaştıran ülke konumundadır. Uluslararası tüm platformlarda Filistin halkının sesi, nefesi, savunucusu olan hükümet, yine biziz. Yabancı liderlerle yaptığımız görüşmelerin vazgeçilmez gündem maddesi, Filistin Devleti'nin tanınması ve Gazze’de katliamların engellenmesidir. Savaş ve soykırım suçlularının hesap vermesi için atılan her türlü adıma samimi destek sağlıyoruz” diye konuştu. Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Uluslararası Adalet Divanında açılan Soykırım Davası’na müdahillik başvurusunun 7 Ağustos’ta yapıldığını hatırlatan Erdoğan, STK’lerin Filistin konusunda mahkemeye dosya ve delil sunmaya devam ettiğini ve soykırımcı canilerin uluslararası hukuka hesap vermesi için ellerinden geleni yaptıklarını ve yapacaklarını sözlerine ekledi. Türk milletinin boykot ve protesto gösterileriyle katliama olan tepkisini ortaya koyduğunu aktaran Erdoğan, tüm imkansızlıklara rağmen vatan topraklarını savunan Filistin halkının yanında sapasağlam durduklarını dile getirdi. “Filistin halkının özgürlük mücadelesine tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız” Yılbaşında 114 ülke ve 448 siyasi partiye mektup göndermek suretiyle AK Parti olarak Filistin’de işlenen katliama dikkat çektiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun dışında gençlik ve kadın kollarımız, Filistin halkıyla dayanışmamızı sergileyen çok önemli faaliyetler gerçekleştirdiler. Gazze ve işgal edilmiş diğer Filistin topraklarında yapılan zulümleri daima milletimizin gündeminde tutmayı başardık. Aynı şekilde Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı hedef alan tacizler karşısında da çok kararlı bir duruş sergiledik. Ateşkes görüşmelerine destekten kanser hastası ve yaralıların ülkemize getirilmesine kadar geniş bir alanda faaliyetler yürüttük. İnşallah bundan sonra da kimseden çekinmeden, tehditler karşısında geri adım atmadan Filistin davasına, Filistin halkının özgürlük mücadelesine tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız” ifadelerine yer verdi. “Allah’ın izniyle, bu süreç 1967 sınırları temelinde özgür bir Filistin Devleti'nin kurulmasıyla neticelenecektir” Erdoğan, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceklerinin altını çizerek, “Türkiye, Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerinin yanındadır. Zafer, inşallah Gazze ve Lübnan’da inananların olacaktır. Büyük acılar yaşansa da, Allah’ın izniyle bu süreç 1967 sınırları temelinde özgür bir Filistin Devleti'nin kurulmasıyla neticelenecektir. Hiç endişeniz olmasın; bir gün gelecek, bu gözyaşı, bu acı son bulacak. Gazzeli anneler çocuklarının kefenini değil, inşallah çeyizini hazırlayacak. Gazze’de, Batı Şeria’da, işgal edilmiş tüm Filistin topraklarında çocuklar özgürce koşacak, korkusuzca oynayacak, gökyüzüne baktıklarında savaş uçaklarını değil; güneşi, ayı, parıldayan yıldızları görecek. Buna biz tüm kalbimizle inanıyoruz. Gördüklerimiz karşısında yeise kapılmıyor, karamsarlığa düşmüyor, Alemlerin Rabbi olan Allah’tan ümidimizi asla kesmiyoruz” dedi. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına Filistinli şair Mahmut Derviş’in şu dizesiyle son verdi: “Bir Filistin vardı, Bir Filistin gene var. Zalimler ölüm kusan silahlarıyla yok etmeye çalışsa da bir Filistin hep var olacak. Vatanı, toprağı ve inancı uğruna direnen Filistin, tüm insanlığın iftihar kaynağı olacak.”

Rumeli Platformu üyeleri, ‘anma günü’ çağrısını Anıtkabir’den yaptı Haber

Rumeli Platformu üyeleri, ‘anma günü’ çağrısını Anıtkabir’den yaptı

‘Biz Rumeliyiz Platformu’ üyeleri, 8 Ekim tarihinin "Rumeli’den Anavatan’a En Büyük Göçün Anma Günü" ilan edilmesi yönünde başlattıkları proje için Anıtkabir’de bir araya geldi. Platform üyeleri adına konuşan Dr. Ramadan Buş, “Biz, Rumeliyiz Platformu olarak, Türkiye ve dünyada, Rumeli’de yaşanan soykırım ve göçün her yıl anılması için “8 Ekim Rumeli’den Anavatana En Büyük Göçün Anma Günü” ilan edilmesini öneriyoruz” dedi. 5 MİLYON TÜRK GÖÇE ZORLANDI Konuşmasında; Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılında, Rumeli’den yaklaşık 5 milyon Türk ve Müslüman’ın göçe zorlandığını hatırlatan Ramadan Buş, “Türk ve Müslümanların yaşadığı bu soykırım ve göç, tarihte yeterince vurgulanmamış en büyük olaylardan biridir. Rumeli’de yaşanan bu trajediler ne Türkiye’de ne de dünyada yeterince anlatılmamaktadır. Türk milleti, bu trajik dönemi ve olayları asla unutmamalı, dünyaya da unutturmamalıdır. Bu bağlamda yapılacak olan anıt, bu büyük göçün en önemli sembollerinden biri olacaktır. Balkan Savaşları’nın yaşandığı 1910-1914 yılları arasında, Balkan haritası büyük ölçüde yeniden çizildi. 1821-1922 yılları arasında 5 milyondan fazla Müslüman, yaşadıkları topraklardan sürüldü ve 5,5 milyon Müslüman hayatını kaybetti. Balkanlar’daki bu soykırım, tarihin en büyük soykırımlarından biri olarak kabul edilmektedir. 1912-1914 Balkan Savaşı’nda zorunlu göçe maruz kalan ve öldürülen Müslümanların sayısı 1,5 milyonun üzerindedir. Balkanlar’daki bu soykırım, tarihin en büyük fakat maskelenmeye çalışılan Türk ve Müslüman soykırımıdır. Biz Rumeliyiz Platformu olarak, Türkiye ve dünyada, Rumeli’de yaşanan soykırım ve göçün her yıl anılması için “8 Ekim Rumeli’den Anavatana En Büyük Göçün Anma Günü” ilan edilmesini öneriyoruz. Projeyi Anıtkabir’de çelenk koyarak başlatıyoruz. Anma günü için en anlamlı ve sembolik tarihin, Balkan Savaşları’nın başlangıç günü olan “8 Ekim” olmasını öneriyoruz” dedi. İLK ADIM FARKINDALIK OLUŞTURMAK Bu günün çeşitli uluslararası seminerler, konferanslar, sempozyumlar ve yazılı yayınlarla anılması gerektiğine vurgu yapan Ramadan Buş,  “Rumeliyiz Platformu, Rumeli Balkan camiasında kişilerin ötesinde Rumeli Değerler Seti, Rumelili rol modeller ve projelerin konuşulup gerçekleştirilmesini, halkın sahiplenmesini hedeflemektedir. Sosyal medya aracılığıyla doğrudan halka ulaşmayı amaçlıyoruz. Bu projeler için herhangi bir maddi desteğe ihtiyaç yoktur, olsa bile insanımız sosyal meselelerde duyarlıdır ve bu fikirleri gerçekleştirebilecek güce sahiptir. Biz, projelerimize kamuoyu oluşturarak halkımıza doğrudan ulaşmak istiyoruz ve bu nedenle sosyal medya platformlarımızı kullanıyoruz. Önerdiğimiz projeler arasında, 8 Ekim’in Rumeli’den Büyük Göç Günü ilan edilmesi, Rumeli-Balkan Soykırım Müzesi, Rumeli-Balkan Soykırım Anıtı, Yumurta Projesi, Rumeli-Balkan Araştırmaları için kitlesel fonlama, yıl boyunca Türkiye genelinde gösterilecek Rumeli Film Günleri projeleri yer almaktadır. İlk adım olarak, bu konulara yönelik farkındalık oluşturmak, ardından bu projelere gönül vermiş herkesle birlikte hayata geçirmek istiyoruz” açıklamasını yaptı.   ANITKABİR ANI DEFTERİ Biz Rumeliyiz Platformu üyeleri, konuşmanın ardından Atatürk mozolesine çelenk bırakarak Anıtkabir anı defterine şunları yazdı: “ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Bilimsel araştırmalarca kanıtlanmış 30 milyonu aşkın hemşeriniz olarak saygıyla huzurunuzda bulunuyoruz. Bandırma Vapuru’ndan, Çanakkale’ye, Edirne’den Van’a Anavatanımızın her yerinde, kadın erkek omuz omuzda çalışmaya ve üretmeye devam ediyoruz. 200 yılı aşkın süredir, tüm cephelerde verdiğimiz şehitlerin yanı sıra Balkanların dört bir yanından zorlandığımız göçlerin ve yaşadığımız katliamların sonucunda kaybettiğimiz milyonların torunları olarak, onları onurlandırmak ve unutulmadıklarını tüm dünya ile paylaşmak amacıyla, 8 Ekim gününün Rumeli-Balkanlardan yapılmış tüm göçlerin anma günü olarak ilan edilmesini ve bunu hatırlatacak azamette bir anıt yapılmasını istiyoruz. Bu dileğimizi açıklamak için en değerli hemşerimiz olan sizin huzurunuzdan daha uygun bir yer olamayacağını biliyoruz. Kaybedilmiş toprakların aziz hatıraları olarak bu kutlu yürüyüşümüzün ilk anlarına tanıklık ettiğiniz için çok gururluyuz. Her bir hemşerinizin onula taşıdığı Türk bayrağını hep en yukarıda tutmak için fedakârca çalışacak, genlerimize işlemiş olan dürüstlük, çalışkanlık ve saygıdan asla ayrılmayacağız. Tüm dünyanın kabul ettiği dehanızın önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. BİZ RUMELİYİZ PPLATFORMU”

Gazze'deki soykırım tüm insanlığın utancı Haber

Gazze'deki soykırım tüm insanlığın utancı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tiran'da Arnavutluk Başkanı Edi Rama ile ortak basın toplantısı gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin ikinci toplantısı vesilesiyle dost ve kardeş ülke Arnavutluk'ta bulunmanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz sene Arnavutluk'ta diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100'üncü yıl dönümünü idrak ettik. Tarihi bağlar ve kültürel yakınlıktan güç aldığımız Arnavutluk'la dostane ilişkilerimiz esasen bir asrın çok daha ötesine uzanıyor. Bu tarihi, beşeri ve kültürel temel üzerine 2021 yılında inşa ettiğimiz stratejik ortaklığımızı bugünkü istişarelerimizle daha da derinleştirdik. Geçtiğimiz Şubat ayında Ankara'da düzenlediğimiz ilk konsey toplantımızda belirlediğimiz iş birliği alanları üzerinde ayrıntılı görüş alışverişinde bulunduk. Ayrıca imzaladığımız ortak bildiri ile konseyimizin çeşitli alanlarda geliştirilmesi ve derinleştirilmesi yönündeki kararlılığımızı vurguladık. Tarım, yükseköğretim ile halkla ilişkiler ve iletişim alanlarında az önce imzaladığımız 3 anlaşmayla iş birliğimizi ilerletme irademizi teyit etmiş olduk” diye konuştu. “Ticaret hacmimizi ilk aşamada 2 milyar dolar düzeyine çıkarmak istiyoruz” Erdoğan, “Ticaret ve yatırım alanlarındaki girişimlerimizi halklarımızın refahını artıracak adımlar olarak görüyoruz. Bu çerçevede ticaret hacmimizi ilk aşamada 2 milyar dolar düzeyine çıkarmak için müşterek çabalarımızı sürdürüyoruz. Görüşmelerimizde karşılıklı yatırımlarımızı günümüz koşullarında avantaj sağlayacak yenilikçi sektörleri içerecek şekilde çeşitlendirme konusunda mutabık kaldık. Sağlık alanındaki güçlü iş birliğimizi de 2021 yılında rekor sürede inşa ettiğimiz Fier Dostluk Hastanesinin ortak işletmesiyle sürdüreceğiz. Stratejik ortağımız ve NATO müttefikimiz Arnavutluk'un silahlı kuvvetlerinin askeri teçhizat ve eğitim alanlarındaki ihtiyaçlarının karşılanması noktasında da gereken desteği vereceğiz” ifadelerini kullandı. “Gazze'de 1 yıldır devam eden soykırım tüm insanlığın ortak utancıdır” Arnavutluk Başkanı Edi Rama ile FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle ortak mücadele konusunu da ele aldıklarını belirten Erdoğan, “İnşallah bugün aldığımız kararlar suretiyle terör örgütleriyle mücadelemize etkin şekilde devam edeceğiz” dedi. Erdoğan, küresel ve bölgesel meseleler hakkında da fikir alışverişinde bulunduklarını ifade ederek, “Arnavutluk'un gerek bölgemizde gerek uluslararası alanda barış ve istikrarın tesisine yönelik çabalarını takdirle takip ediyoruz. Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarındaki ve Lübnan'daki İsrail mezalimi, görüşmemizin öncelikli gündem maddeleri arasında yer aldı. Netanyahu hükümetinin bölgesel kapsamının ötesinde artık küresel düzeni tehdit eder hale gelen saldırganlıkları hakkındaki görüşlerimizi paylaştık. Gazze'de 1 yıldır devam eden soykırım tüm insanlığın ortak utancıdır. Bu nedenle acilen kalıcı ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaştırılması ve İsrail üzerinde gerekli baskının oluşturulması için uluslararası toplum olarak elimizden gelen gayreti göstermemiz gerekiyor. Bu konuda Arnavutluk'un da üzerine düşeni yerine getireceğine samimiyetle inanıyorum” dedi. “Balkanların en büyük camisi olan Namazgah Cami, İslam'ın yüce değerleri olan barış ve birlik duygusunun yeşereceği bir ibadethane olacaktır” Rama ile birlikte Diyanet İşleri Başkanlığının ve Diyanet Vakfı’nın desteğiyle Türk halkının Arnavutluk'taki Müslüman kardeşlerine hediyesi olan Namazgah Camii'nin açılışını gerçekleştireceklerini belirten Erdoğan, “Bu süreçte emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Balkanların en büyük camisi olan bu güzide eser, İslam'ın yüce değerleri olan barış ve birlik duygusunun yeşereceği bir ibadethane olacaktır. Bu düşüncelerle Başbakan Sayın Roma başta olmak üzere tüm Arnavut dostlarımıza samimi misafirperverlikleri için tekrar teşekkür ediyorum ve değişik alanlarda askeri, siyasi, ekonomik, ticari, bütün bunların yanında turizme yönelik attığımız ve atacağımız adımlarla istişarelerimizin ve aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze'deki yıkımın yıldönümünde mesaj yayınladı Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze'deki yıkımın yıldönümünde mesaj yayınladı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gazze’ye yönelik saldırıların yıl dönümü dolayısıyla mesaj yayımladı. Erdoğan, Gazze’deki yıkıma dikkat çekerek, 365 gün önce hayatta olan 50 bin insanın vahşice katledildiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze'de hastanelerin, farklı inançlara ait ibadethanelerin ve okulların artık ayakta olmadığını ve birçok gazeteci, sivil toplum kuruluşu temsilcisinin de artık aramızda bulunmadığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze'de, Filistin'de, bugünlerde Lübnan'da ölenlerin sadece kadınlar, çocuklar, bebekler, masum siviller değil; aynı zamanda insanlık olduğunu, insanlığa hizmet etmesi beklenen kurumlar ve uluslararası sistem olduğunu kaydetti. "Tam 1 yıldır dünyanın gözü önünde, canlı yayında katledilen aslında tüm insanlıktır, insanlığın geleceğe dair tüm umutlarıdır" ifadelerini kullanan Erdoğan, İsrail’in uzun yıllardır süren soykırım, işgal ve istila politikasının artık sona ermesi gerektiğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Katil İsrail hükûmetinin 7 Ekim'den bu yana katlettiği on binlerce insanı bugün hüzünle yâd ediyor; eşlerini, çocuklarını, ailelerini kaybeden yüreği yaralı Gazzeli, Filistinli, Lübnanlı kardeşlerime en kalbî taziyelerimi iletiyorum. İsrail'in uzun yıllardır süren soykırım, işgal ve istila politikası artık bir son bulmalıdır. Unutulmamalıdır ki İsrail 1 yıldır uyguladığı, hâlen de devam etmekte olduğu bu soykırımın bedelini er ya da geç ödeyecektir. Hitler nasıl insanlığın ortak ittifakıyla durdurulduysa Netanyahu ve cinayet şebekesi de aynı şekilde durdurulacaktır. Gazze soykırımının hesabının sorulmadığı bir dünya huzura kavuşamayacaktır. Türkiye olarak bedeli her ne olursa olsun İsrail hükûmetinin karşısında durmaya, dünyayı da bu onurlu duruşa çağırmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Türkiye'den Lahey'de tarihi başvuru Haber

Türkiye'den Lahey'de tarihi başvuru

Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) 29 Aralık 2023'te dava açmıştı. Türkiye de Güney Afrika Cumhuriyeti'nin açtığı davaya müdahil olma başvurusu yaptı. TBMM Adalet Komisyon Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof. Cüneyt Yüksel, Türkiye'nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı İsmail Emrah Karayel, Anayasa Komisyonu Üyesi Cahit Özkan2dan oluşan Türk heyeti Lahey'deki Adalet Divanına geldi. Bilgi, belge ve kanıtların yer aldığı 46 sayfadan oluşan kapsamlı dosyayı Uluslararası Adalet Divanı'na teslim etti. Ne olmuştu Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık 2023'te 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) dava açmıştı. UAD, 26 Ocak'ta aldığı ihtiyati tedbir kararında İsrail'in Soykırım Sözleşmesi'nin 2. maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için elinden gelen tüm önlemleri almasına, İsrail ordusunun Soykırım Sözleşmesi'nin 2. maddesindeki fiilleri işlemesini engelleyecek önlemleri ivedilikle almasına hükmetmişti. 24 Mayıs'ta ise UAD, Refah'ta sıkışan Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı insani felaket tehlikesi nedeniyle daha önce hükmettiği tedbirlerin yeterli olmadığını belirterek, İsrail'in Refah kentine yönelik askeri saldırılarını derhal durdurmasına ve Gazze'de acilen ihtiyaç duyulan hizmetlerin ve insani yardımın engelsiz bir şekilde sağlanabilmesi için Refah Sınır Kapısı'nı açık tutması yönünde bir ihtiyati tedbir kararı almıştı. Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya müdahillik talebinde bulunmuştu Davaya bugüne kadar Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya müdahillik talebinde bulunurken UAD, bu başvurular ile ilgili henüz karar vermedi. Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin davaya görüş sunması için son tarihi 28 Ekim 2024, İsrail'in karşı görüşünü sunması için son tarihi 28 Temmuz 2025 olarak belirlendi. Divan'ın bugüne kadarki içtihadı göz önünde bulundurulduğunda, dava sürecinin 4-5 yıl sürebileceği değerlendirilmektedir. Neden önemli Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı'na müdahillik beyanı, Divan'ın Statüsü'nün 63. maddesindeki "Uyuşmazlığın taraflardan başka devletlerin de katıldığı bir sözleşmenin yorumlanması söz konusu olduğu zaman, yazman bu devletlere hemen durumu bildirir. Bu şekilde bilgilendirilen her devlet davaya müdahil olma hakkına sahiptir” ifadesine dayanıyor. Türkiye'nin beyanı kapsamlı ve iyi savunulmuş beyan Türkiye'nin beyanı, başvuruda bulunan diğer ülkeler arasında en ayrıntılı, kapsamlı ve iyi savunulmuş beyan olduğu ifade edilirken Divan, Türkiye'nin müdahilliğine Güney Afrika ve İsrail'e bildirerek yazılı gözlemlerini isteyecek. Türkiye'nin bu titiz yaklaşım, UAD'ye Soykırım Sözleşmesi'ni doğru bir şekilde yorumlaması için sağlam bir hukuki çerçeve sunuyor. Türkiye'nin sunumu, sözleşmenin 1, 2 ve 3. maddeleri kapsamındaki yükümlülükleri tanımlarken, soykırım eylemlerinin soruşturulması ve kovuşturulması için gerekli tedbirlere duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Türkiye'nin müdahalesinin ayırt edici özelliklerinden biri, İsrail'in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki Politika ve Uygulamalarından Kaynaklanan Hukuki Sonuçlara ilişkin son UAD danışma görüşüyle uyumlu olmasıdır. Türkiye, bu şekilde hukuki argümanlarını güçlendirmekte ve müdahalesinin önemini arttırıyor.

Türkiye, soykırım davasına müdahillik başvurusu yapıyor Haber

Türkiye, soykırım davasına müdahillik başvurusu yapıyor

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, "Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahillik başvurumuz, bugün Türkiye saatiyle 16.30'da Lahey Büyükelçimiz tarafından Divan'a sunulacaktır" dedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahillik başvurusunun bugün Divan'a sunulacağını duyurdu. Keçeli sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahillik başvurumuz, bugün Türkiye saatiyle 16.30'da Lahey Büyükelçimiz tarafından Divan'a sunulacaktır. Son derece kapsamlı ve ayrıntılı şekilde hazırlanan başvurumuz, Divan Statüsü'nün 63. maddesine dayanmaktadır. Dünyada hiçbir ülke uluslararası hukukun üstünde değildir. Uluslararası Adalet Divanı'ndaki dava, İsrail'in işlediği suçların cezasız kalmaması bakımından son derece önemlidir. Bu vesileyle, Uluslararası Adalet Divanı'nın, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurmasına ve Refah sınır kapısının insani yardımlara açılmasına hükmeden ihtiyati tedbir kararlarının bir an önce uygulanması gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. BM Güvenlik Konseyi'ni üzerine düşeni yapmaya davet ediyoruz. Türkiye, Filistinlilerin haklı davasına destek vermeyi sürdürecektir" ifadelerini kullandı.

 Memur-Sen’den Birleşmiş Milletlere siyah çelenk eylemi Haber

 Memur-Sen’den Birleşmiş Milletlere siyah çelenk eylemi

İnsanların orada soykırım altında olduğu bir süreçte insani sorumluluğu yerine getirmek adına bu gün burada Birleşmiş Milletler Ankara temsilciği önünde bir arada olduklarını belirten Memur Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Ali Yalçın, "Filistin toprakları 1948'den beri Siyonist İsrail tarafından işgal altında. Her geçen gün yerleşimci adı altında silahlı çeteler tarafından gasp edilen yerler genişletiliyor. Dünya ile bağı işgalci Siyonistlerin insafına bırakılan Gazze büyük oranda mülteci kamplarından oluşuyor artık" ifadelerini kullandı. "Katledilen Gazzelilerin 24 binden fazlası kadın ve çocuk" BM ve uluslararası toplum soykırımı durdurmadığı her gün bilanço daha da korkunç bir hal aldığını söyleyen Yalçın, "Vahşetin düzeyi her geçen gün genişliyor ve dönüşüyor. 7 Ekim'den bu güne kadar Gazze’de işgalci İsrail güçleri tarafından yapılan soykırımda yaklaşık 35 bin sivil şehit edildi, 77 bin masum yaralandı. Katledilen Gazzelilerden 24 bin den fazlası kadın ve çocuk. Gazze’nin yüzde 70'i yerle bir oldu. Evlerin yüzde 60'ı, ticari tesislerin yüzde 80'i, okulların yüzde 90'ı yok oldu. 35 hastanenin 24'ü bombalandı. 11 tanesi ise kısmen çalışabiliyor. 267 ibadethane bombalandı. Su kuyularının yüzde 83'ü artık çalışamaz durumda” şeklinde konuştu. "Bizzat BM’nin gözetiminde olan mekanlar vuruluyor" Vahşetin büyük olduğuna dikkat çeken ve gelen haberler ile görüntülerini kan dondurduğunu vurgulayan Yalçın, "İnsanların canlı canlı toprağa gömüldüğü, buldozerler ile bedenlerinin paramparça edildiği, gözaltında işkenceler ile katledildiği görüntüleri görüyoruz. Enkaz altında kalanların çıkarılmasına, katledilen cenazelerin alınması dahi izin verilmiyor. Savaş suçu sayılan fosfor bombaları kullanılıyor. Sivil yerleri hedef alıyorlar. Hastaneleri, ambulansları, sağlık görevlilerini, eğitimcileri, siyasileri herkesi ve her şeyi toptan hedef alıyor Siyonist işgal çetesi. Bizzat BM’nin gözetiminde olan mekanlar vuruluyor. Yardım için bir araya gelen kalabalıklar katlediliyor. Pazar yerleri bombalanıyor. Sivil altyapı tamamen yok ediliyor, insani yardımlar da engelleniyor. Elektrik, su, gıda girişine yeteri kadar izin verilmiyor. Kitlesel katliamlar gerçekleştirilirken bir yandan da kıtlık ve açlıkla, sağlık hizmetlerine erişimi engelleyerek, yaralıların tedavisine izin vermeyerek kitlesel ölümler hedefleniyor” ifadelerini kullandı. BM’yi ve uluslararası toplumu terör devletini durdurma konusunda somut adımlar atmaya davet eden Yalçın, “İnisiyatif almaya, soykırımı duyurmaya çağırıyor ve 1 Mayıs'a Gazze'deki, Filistin'deki emekçiler soykırım altında giriyor diye buradan bir kez daha haykırmak için bugün buradayız” dedi. Konuşmaların ardından BM Ankara temsilciliği önüne siyah çelenk bırakıldı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.