SON DAKİKA
Hava Durumu

#Soru Önergesi

Bursa Haber - Soru Önergesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Soru Önergesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Pala: Haber

Pala: "Çevre politikalarında şeffaflıktan uzaklaşıldı!"

Yasama süreçlerini denetleme amacıyla milletvekilleri tarafından verilen soru önergelerine Bakanlıklar ya yanıt vermiyor ya da yetersiz yanıt veriyor. AKP hükümetlerinin çevre politikalarını ve buna bağlı yaptıkları çalışmalar hakkında sorularına yanıt isteyen CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, geçtiğimiz mart ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığına Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) hakkında sorular yöneltmişti. Bakanlık 6 ay sonra verdiği yanıtta; Pala’nın sorularına bilgi vermekten ziyade, bilgilerin bulunmasının mümkün olmadığı bir internet sayfasına yönlendirme yaptı. Soru önergelerine verilen yanıtların şeffaflığı ve hesap verilebilirliği konusunda endişelerini dile getiren CHP’li Pala; “Milletvekili olarak görev yaptığım 16 ay içinde, verdiğim soru önergelerinin sadece %38’ine yanıt verildi.  Kabaca her 10 soru önergemizden 6’sı yanıtsız kalıyor, yanıt verilen 4 soru önergemiz ise mevzuat ve yönlendirmeler işaret edilerek geçiştirilen yanıtlardan oluşuyor. Bakanlar sorulara yanıt verebilmekten aciz.” dedi. NET YANIT VERİLMEDİ  Son olarak; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına geçtiğimiz mart ayında   vermiş olduğu soru önergesi ile; son 10 yılda ÇED başvurularının sayısı, olumlu/olumsuz sonuçlanan başvuru sayıları, açılan davaların sayısı ve bu davaların sonuçlarıyla ilgili detaylı bilgi talep eden CHP’li Pala’ya 6 ay sonra yanıt veren Bakanlık doğrudan ve net yanıt vermekten kaçındı. PEKİ, BU SORULAR NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ VE YANITLARI NEDEN KAMUOYUNDAN SAKLANIYOR? Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporlarının, bir projenin çevreye olası etkilerini değerlendiren ve bu etkileri en aza indirmek için alınması gereken önlemleri belirleyen kritik belgeler olduğunu vurgulayan Pala;  “ÇED sürecinin şeffaf ve hesap verebilir olması, çevrenin korunması ve sürdürülebilir çevre politikalarının  olmazsa olmazıdır.  Bakana sorduğumuz başvuru ve onay istatistikleri, ÇED sürecinin işleyişi ve etkinliği hakkında fikir verirken; olumlu/olumsuz karar oranları ise çevresel kaygıların ne ölçüde dikkate alındığını gösterir. Dava istatistikleri ise ÇED kararlarının toplum tarafından ne kadar kabul gördüğünü ve yargı sürecindeki eğilimleri ortaya koyabilir.  Son olarak; davaların hangi taraf lehine sonuçlandığı, çevresel değerlerin hukuk nezdinde nasıl korunduğunun bir göstergesidir!” dedi. HANGİ DAVALAR KİMİN LEHİNE SONUÇLANDI? BAKANLIK AÇIKLASIN! Açıklamasının devamında, “Ne yazık ki, Bakanın verdiği yanıt bizlerin ve kamuoyunun bilgilendirilmesinden ziyade geçiştirmeye yönelik. Yanıtta, talep ettiğimiz bilgilerin nerede bulunabileceğine dair yönlendirmeler yapılsa da doğrudan ve net bilgi vermekten kaçınılıyor. Sözü edilen internet sitesinde ise sorduğumuz soruların yanıtları bulunmuyor. Bu bilgiler, mevcut çevre politikalarının etkililiğini değerlendirmek, sorunlu alanları tespit etmek ve çözüm önerileri geliştirmek için hayati önem taşıyor. Bakan Kurum’un sorularıma doğrudan yanıt verememesi, çevre politikalarında şeffaflıktan uzaklaşılmış olduğunun bir kez daha gösteriyor. Bu durum, çevresel duyarlılığın ve demokratik değerlerin zedelenmesi riskini beraberinde getiriyor! dedi  ÇED nedir? ÇED süreci, planlanan projelerin çevresel etkilerini belirlemek ve bu etkileri en aza indirmek amacıyla yapılan bir değerlendirme sürecidir. Türkiye'de ÇED yönetmeliği 1993 yılında yürürlüğe girmiştir ve o tarihten bu yana çevresel etkileri olabilecek projeler için ÇED raporu hazırlanması zorunlu hale gelmiştir.

Emeklilikte  maaş farkı uçurumu  Meclis gündeminde Haber

Emeklilikte maaş farkı uçurumu Meclis gündeminde

Bu farkın temel nedeninin “güncelleme katsayısı” olduğunu, güncellenme katsayısı da “yıllık enflasyon” ve “büyüme” oranlarıyla belirlendiğini vurgulayan Türkoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ı soru yağmuruna tuttu. Türkoğlu, “Yapılan hesaplamalar; bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmaz ve 2024 yılında emekli olunmazsa, prime esas kazanç ortalamasından çalışmaya devam eden bir kişinin, bu yıl emekli olan bir kişinin emekli aylığına ancak 2031 yılında yaklaşabildiğini gösteriyor. Bakanlık bu konuya mutlaka açıklık getirmelidir” dedi. Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun ARAŞTIRMA ÖNERGESİ aynen şöyle; TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan tarafından Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 96’ıncı ve 99’uncu maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını için gereğini saygılarımla arz ederim. 16-10-2024 GEREKÇE: Bilindiği gibi; her yeni yılda emekli olanlar ile bir önceki yıl arasında emekli olanlar arasında emekli aylığı açısından fark oluyor. Ancak yapılan gerçekçi hesaplamalar; 2025 yılında bu farkın, 2024 yılında olanların aleyhine yüzde 35’leri bulacağını gösteriyor. Bu nedenle de aklında emeklilik olmayanların bile 2024 yılı bitmeden emekli olmayı düşünmeye başladıkları biliniyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bu konuda yapacağı veya yapmayı düşündüğü bir düzenlemenin, işyerlerinde emekli olmayı bekleyen pek çok kişiyi yakından ilgilendirdiğini de görüyoruz. Hatırlanacağı üzere; Eylül ayı ile birlikte, ülkemizde 9 aylık enflasyon yüzde 31,94 olarak gerçekleşti. Son 3 aylık muhtemel enflasyon oranının bu rakama eklendiğinde, yıllık enflasyonun yüzde 38 olacağı, bu durumun da 2024’de emekli olanla 2025 yılında emekli olacaklar arasında yüzde 36,5 fark olacağı gayet açıktır. Bu farkın temel nedeninin de “güncelleme katsayısı” olduğu, güncellenme katsayısı da “yıllık enflasyon” ve “büyüme” oranlarının belirlediği çok açıktır. Yapılan hesaplamalar; bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmaz ve 2024 yılında emekli olunmazsa, prime esas kazanç ortalamasından çalışmaya devam eden bir kişinin, bu yıl emekli olan bir kişinin emekli aylığına ancak 2031 yılında yaklaşabildiğini gösteriyor. Bu nedenle; 2024 yılında emekli olanlarla, 2025 yılında emekli olacaklar arasında, 2025 yılında olacaklar aleyhine en az yüzde 35 oranında bir fark oluşmasına çözüm bulunması zorunluluktur. Herhangi bir düzenleme söz konusu olmazsa, iki emekli grubu arasındaki farkın yıllarca kapanmayacak olmasına ve bu durumun; Anayasamızın adalet ve eşitlik ilkesine aykırılığının yanı sıra vicdanları da yaralayacak olması karşısında, somut önlemler alınması gerekmektedir. Bu yıl ya da gelecek yılında emekli olmanın aylık açısından farklı olmasının temel nedeni olan, “güncelleme katsayısı” ile ilgili bir yeni tasarrufta bulunma, yeni bir hesaplama yönteminin belirlenmesi elzem hale gelmiştir. Bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmaz ise “prime esas kazanç ortalaması” üzerinden çalışmaya devam eden bir kişinin, 6 yıl sonra bile, bu yıl emekli olursa alabileceği aylığa hak kazanamayacak olmasıyla ilgili hesaplamalara, kamuoyunu tatmin edici bir cevap verilmelidir. Bu yıl ile gelecek yıl emekli olacaklar arasında maaş farkını kapatacak bir düzenleme yapılmazsa, Bakanlık, 2024 yılı bitmeden yoğunlaşması beklenen emeklilik taleplerinin yaratacağı ekonomik ve sosyal dengesizlikler ile bir anda boşalacak iş gücü kaybını telafi edecek önlemlerini bulmak ve uygulamak zorunlu bir ihtiyaç olmuştur. Bütün bu gerekçelerle; Yüce Meclisimizin çatısı altında bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve talep ediyoruz. KONUYLA İLGİLİ “SORU ÖNERGESİ” SORULARI: SORU 1- Yapılan teknik hesaplamalar, 2024 yılında emekli olanlarla, 2025 yılında emekli olacaklar arasında, 2025 yılında olacaklar aleyhine en az yüzde 35 oranında bir fark olacağını gösteriyor. Bakanlığınızın bu konuda hazırlayacağı bir düzenleme var mıdır? SORU 2- Herhangi bir düzenleme söz konusu olmazsa, iki emekli grubu arasındaki farkın yıllarca kapanmayacak olması ve bu durumun; Anayasamızın adalet ve eşitlik ilkesine aykırılığının yanı sıra vicdanları da yaralayacak olması karşısında, Bakanlık olarak alacağınız somut önlem nedir? SORU 3- Bu yıl ya da gelecek yılında emekli olmanın aylık açısından farklı olmasının temel nedeninin, “güncelleme katsayısı” olduğu biliniyor. Güncelleme katsayısını da yıllık enflasyon ve büyüme belirliyor. Bu durumda “güncelleme katsayısı” ile ilgili bir yeni tasarrufunuz olacak mıdır? SORU 4- Bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmaz ise “prime esas kazanç ortalaması” üzerinden çalışmaya devam eden bir kişinin, 6 yıl sonra bile, bu yıl emekli olursa alabileceği aylığa hak kazanamayacak olmasıyla ilgili hesaplamalar, Bakanlığınızın da öngörüsü dahilinde midir? SORU 5- Bu yıl ile gelecek yıl emekli olacaklar arasında maaş farkını kapatacak bir düzenleme yapılmazsa, Bakanlık, 2024 yılı bitmeden yoğunlaşması beklenen emeklilik taleplerinin  yaratacağı ekonomik ve sosyal dengesizlikler ile bir anda boşalacak iş gücü kaybını telafi edecek önlemleri almış mıdır?

Haber

"Nitelikli eğitime erişimde fırsat eşitliği yok!"

Bugün okullar, eğitim sürecindeki nitelik düşüklüğü ile öğrenci, öğretmen ve dersliklerin iller arasında dağılım eşitsizlikleri gibi büyük sorunlarla açılıyor. Eğitim, bilgi ve beceri edinmenin yanı sıra değerler ve eleştirel düşünmeyle ilgili bir süreç olmasına karşın Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından benimsenen politikalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini ve eleştirel düşünmeyi yok sayan bir eğitim sistemini topluma dayatıyor. OECD'nin 2022 yılındaki Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın öğrencilerin karmaşık problemleri ne kadar iyi çözebildiğini, eleştirel düşünebilme düzeyini ve ne kadar etkili bir şekilde iletişim kurabildiğini araştıran ve eğitim sistemlerinin öğrencileri gerçek yaşam zorlukları ile gelecekteki başarıya ne kadar iyi hazırladığına ilişkin fikir veren sonuçlarına göre; Türkiye matematik, fen ve okuma alanlarında OECD ortalamasının maalesef gerisinde kaldı. Türkiye’nin, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'na katılan OECD ülkeleri arasında öğrencilerin yaşam memnuniyeti düzeyinin en düşük olduğu ülkelerden biri olması da dikkat çekiyor[1]! Ülkemizde vatandaşların eğitim sistemi ve okullardan memnuniyeti de çok düşük düzeyde; memnuniyet oranı 2010 yılında yüzde 61 iken, bu oran 2020’de yüzde 27’ye geriledi[2]. Bu oran 2020 yılında OECD ülkeleri içerisinde en düşük memnuniyet oranıdır. Bursa Milletvekili Prof.Dr. Kayıhan Pala; okulların açılmasıyla birlikte, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e verdiği soru önergesi ile Türkiye'deki eğitim sisteminin karşı karşıya olduğu bazı sorunları bir kez daha gündeme getirdi. CHP’li Pala, yaptığı açıklamada; özellikle öğretmen başına düşen öğrenci sayısının yüksekliği ve eşitsizliği, nitelikli eğitime erişimle ilgili sorunlar ve eğitim sisteminin değişen dünyaya uyum sağlama zorluğu gibi kritik konulara dikkat çekti. Pala; "Eğitim kurumlarında öğretmenin her bir öğrencisiyle etkileşime geçebilmesi ve öğrencisine bireysel ilgi göstermesi, nitelikli eğitimin önemli bir bileşenidir. Öğretmenler nitelikli eğitimin sağlanmasında çok önemli bir rol oynadıklarından, “öğretmen başına düşen öğrenci sayısı” öğrenme sonuçlarının önemli bir belirleyicisidir ve bir eğitim sisteminin genel kalitesinin göstergelerinden biri olarak kabul edilir. Türkiye’de kamu eğitim kurumlarında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, OECD ülkeleri arasında en yükseklerden biri iken özel eğitim kurumlarında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı düşüktür. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı dışında, “derslik başına düşen öğrenci sayısı” da ülkemizde yüksektir ve iller arasında eşitsiz dağılım göstermektedir.” dedi. Milli Eğitim Bakanı Tekin’e konu hakkında soru önergesi veren Pala, önergesinde Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerini ortaya koyarak sorular sordu. PALA’NIN ÖNERGESİ ŞÖYLE: "Bakanlığınız tarafından yayınlanan Milli Eğitim İstatistiklerine göre 2022/23 döneminde Türkiye’de ilkokul düzeyinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 18’dir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısının yüksek olmasının yanı sıra iller arasında büyük bir eşitsizlik de söz konusudur. Örneğin öğretmen başına düşen öğrenci sayısı Malatya’da 12, Ardahan ve Zonguldak’ta 13 iken Tekirdağ, Bursa, Kocaeli, Adana, Diyarbakır, Mardin, Batman ve Şırnak’ta 20, Kilis’te 21, İstanbul’da 22, Gaziantep’te 24 ve Şanlıurfa’da 26’dır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı dışında, “derslik başına düşen öğrenci sayısı” da ülkemizde yüksektir ve iller arasında eşitsiz dağılım göstermektedir. Bakanlığınız tarafından yayınlanan Milli Eğitim İstatistiklerine göre 2022/23 döneminde Türkiye’de (ilkokul+ortaokul) toplamında derslik başına düşen öğrenci sayısı 23’tür. Derslik başına düşen öğrenci sayısının çok yüksek olmasının yanı sıra iller arasında büyük bir eşitsizlik de söz konusudur. Örneğin derslik başına ortalama öğrenci sayısı Gümüşhane ve Ardahan’da 12, Rize’de 15 iken Ankara’da 21, Bursa, Adana ve Mersin’de 27, İstanbul’da 29, Gaziantep’te 30 ve Şanlıurfa’da 31’dir. Bu bağlamda; Bakanlığınızın iller arasındaki eğitimde fırsat eşitsizliklerini, bu eşitsizliklere yol açan nedenleri ve bu eşitsizliklerin yurttaşların hayatındaki sonuçlarını ele alan herhangi bir raporu var mıdır? İllerde öğretmen başına düşen öğrenci sayısının ve/veya derslik başına düşen öğrenci sayısının fazlalığı ile özel okul sayısı ve özel okullarda okuyan öğrenci sayısı arasında bir ilişki var mıdır? Bakanlığınızın iller arasında kamu okullarında öğretmen başına düşen öğrenci sayısındaki yüksekliği ve eşitsizliği azaltmak için herhangi bir eylem planı var mıdır? Bakanlığınızın iller arasında kamu okullarında derslik başına düşen öğrenci sayısındaki yüksekliği ve eşitsizliği azaltmak için herhangi bir eylem planı var mıdır?"

Türkoğlu’ndan Bakan Kurum’a “TOKİ” soruları! Haber

Türkoğlu’ndan Bakan Kurum’a “TOKİ” soruları!

İstanbul Maltepe’de yapılan TOKİ Mağdurlarının protestolu basın açıklamasına katılan Bursa Milletvekili Türkoğlu; İstanbul Maltepe’nin yanı sıra İstanbul Tuzla, İstanbul Arnavutköy, Bursa Mustafakemalpaşa, Eskişehir, Gaziantep, Kayseri, Erzurum, Isparta başta olmak üzere pek çok kentte ev binlerce vatandaşın, ev sahibi olma umudunu kaybetmek üzere olduğunu vurguladı. Türkoğlu’nun Çevre Şehircilik ve İklim Değilikliği Bakanı Murat Kurum’un cevaplandırmasını istediği soru önergesi şöyle: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Türkiye Cumhuriyeti Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı  Sn. Murat KURUM tarafından Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ’nün 96 ve 99. maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını için gereğini saygılarımla arz ederim. İstanbul Tuzla’nın yanı sıra İstanbul Maltepe, İstanbul Arnavutköy, Bursa Mustafakemalpaşa, Eskişehir, Gaziantep, Kayseri, Erzurum, Isparta başta olmak üzere pek çok kentte ev sözü verilen vatandaşlara yeniderinden yaşanmaktadır. 26-08-2024 Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Ülkenin dört bir yanında yaşanan TOKİ mağduriyetleri binlerce vatandaşın canını yakmaya devam ediyor.   Son olarak İstanbul Tuzla’da 5750 “TOKİZEDE” vatandaşın kitlesel basın açıklamasıyla birlikte konu bir kez da ülke gündemine taşınmıştır. Onbinlerce insanımızı kapsayan TOKİ mağduriyetİ; İstanbul Tuzla’nın yanı sıra İstanbul Maltepe, İstanbul Arnavutköy, Bursa Mustafakemalpaşa, Eskişehir, Gaziantep, Kayseri, Erzurum, Isparta başta olmak üzere pek çok kentte derinden yaşanmaktadır. Bir milletvekili olarak şahsımın da her fırsatta Meclis Genel Kurulunda dile getirdiğimiz bu büyük sorun; bundan 5 yıl önce vatandaşa bizzat Cumhurbaşkanı Dn. Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sabit ve dar gelirliye TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla 100 bin konut yapacağız” diyerek verdiği devlet sözünün yere düşmesine neden olmuştur ve mutlak surette düzeltilmeyi beklemektedir. Dolayısıyla; SORU 1- Söz konusu konutlar sabit ve dar gelirliler için yapılıyor olmasına ve ev fiyatlarının, taksitlerin, peşinatların, ödeme süresinin ve KDV oranının “sabit tutulacağı” sözü verilmesine karşın; devlet sözünün yerine getirilmemesinin gerçek nedeni nedir? SORU 2- Başlangıçta açıklanan 2 artı 1 evler için 835 TL ve 3 artı 1 evler için 1022 TL’lik aylık taksitlerin; 17 bin ile 21 bin lira arasına yükseltilmesiyle birlikte, bu evleri hangi dar ve sabit gelirli vatandaş kesiminin ödeyebileceği var sayılmıştır? SORU 3- Ödeme süresi için 240 ay sözü verilmişken, bu sürenin 180 aya indirilmesinin “haklı” gerekçesi tam olarak nedir? SORU 4- TOKİ konutlarında KDV oranı yüzde 1 iken, bir anda yüzde 10’a yükseltilmesi, bu dar gelirli insanlara “hakkınızdan vazgeçin!” demek değil midir? SORU 5- TOKİ, inşaat rantı elde etmek üzere konut üreten bir müteahhit şirketi midir, yoksa kuruluş amacında da açıklandığı gibi, dar ve sabit gelirli vatandaşların başını sokabileceği evleri uygun koşullarda yapması gereken özerk bir kamu kurumu mudur? SORU 6- Ev edinme hakkı kazanan vatandaşın satın alma koşullarını sonradan değiştirerek, ödemelerini imkansız hale getirmekle; TOKİ’yi amacından uzaklaştırmış, dar gelirlinin ev sahibi olma beklentisini hayal kırıklığına uğratmış olmuyor musunuz?

CHP'li Pala, Bakan Tunç'tan hükümlüler hakkında gelen cevabın eksikliğine dikkat çekti Haber

CHP'li Pala, Bakan Tunç'tan hükümlüler hakkında gelen cevabın eksikliğine dikkat çekti

Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili ve Halk Sağlığı Profesörü Dr. Kayıhan Pala, geçtiğimiz şubat ayında verdiği soru önergesi ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a hükümlü ve tutukluların sağlık hizmetlerine erişimi ile ilgili süreçleri aydınlatacak ve kamuoyunu bilgilendirecek sorular sormuştu. CHP’li Pala, soru önergesine gecikmiş olarak 6 ay sonra ve eksik yanıt aldı. BAKAN TUNÇ: 2023 YILINDA 3 MİLYON 115 BİN 834 REVİR MUAYENESİ, 1 MİLYON 50 BİN 879 HASTANEYE SEVK VAR. Bakan’dan gelen yanıt üzerine açıklama yapan CHP’li Pala; “Hükümlü ve tutukluların sağlık hizmetlerine erişiminde yıllardır süregelen ve çözülmeyen sorunlar var. Genel Başkanımız Özgür Özel’in de içinde bulunduğu, CHP Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu, cezaevi ziyaretleri yaparak bu sorunları 2012 yılında “Hasta Mahpuslar” raporu olarak kitaplaştırmıştı. Bugün halen, milletvekillerine cezaevlerinden çok sayıda mektup geliyor, bu mektuplarda sağlığa erişim ile ilgili yaşanan sorunlar birinci sırada. Üzerinden geçen zamana rağmen, o gün raporlanan sorunların çoğu bugün hala devam ediyor. Bu nedenle Bakan Tunç’a, hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumlarında sağlığa erişimi ile ilgili yaşadığı sorunları aydınlatacak sorular sordum. 6 ay sonra cevap verildi ancak gelen yanıtlar yeterli değil.” dedi. Bakan Tunç’a; hastanede yatan, acil servise başvuru yapan, kronik hastalık tanısı alan, açlık grevi veya ölüm orucu eylemi yapan ve ceza infaz kurumunda hayatını kaybeden hükümlü ve tutuklu sayısı gibi ayrıntılı olarak yanıtlandırılması gereken sorular sorduğunu ve bu sorularına yanıt alamadığını vurgulayan Pala; “Bakanlıklara kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmayan ancak kamuoyunun bilgilendirilmesi gereken sorular yöneltiyoruz. Bakanlar önergelerimize ya hiç yanıt vermiyor ya da eksik yanıt veriyorlar. Şeffaflık ve hesap verebilirlik demokrasilerin vazgeçilmez özellikleridir. Cumhurbaşkanlığı Hükümeti şeffaflığı da hesap verebilirliği de yok saymaya çalışıyor. Altı ay önce verilen soru önergesi ile, Bakandan yalnızca revir muayene sayısı ile hastaneye sevk edilen hükümlü ve tutuklu sayısına dair verileri öğrenebildik. Diğer sorulara bir yanıt verilmedi. Süreci izleyecek ve yürütmeyi denetleme işlevimizi yerine getirmek için uğraşmayı sürdüreceğiz.” dedi.

CHP'li Pala, mevsimlik işçilerin çalışma koşullarına dikkat çekti Haber

CHP'li Pala, mevsimlik işçilerin çalışma koşullarına dikkat çekti

Türkiye’nin en büyük dördüncü kenti olan Bursa, hem sanayisi hem de tarımsal faaliyetleri ile ülkemizde ekonomik çıktı anlamında dikkat çeken illerden biri. Her yıl birçok farklı şehirden insanlar Bursa’nın Karacabey, Mustafakemalpaşa, İnegöl ve Yenişehir ilçelerine mevsimlik tarım işi yapmak için geliyor ve mevsimlik tarım işçileri sebze ve meyve tarımında çalışıyor. Tarımsal üretime emeği ile girdi sağlayan mevsimlik işçiler ise yaşamlarını yıllardır temel ihtiyaçlardan yoksun koşullarda (su, gıda, tuvalet vb.) çadır kamplarda idame ettiriyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Prof.Dr. Kayıhan Pala; İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya, 27 Nisan 2024 tarihinde Resmî Gazete’de, mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmak amacıyla bulundukları illerden başka illere gidenlerin ve ailelerinin bu süreçte yaşadıkları sorunların giderilmesine yönelik olarak yayımlanan 2024/5 sayılı Genelge hakkında sorular sordu. Bakan Yerlikaya’ya yöneltilen 12 soru, genelgenin yürütmesinin Bursa’daki mevsimlik tarım işçilerine etkisinin ölçülmesi açısından büyük önem taşıyor. PALYATİF SÜREÇLER SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ÇÖZÜM SUNMAKTAN UZAK! Mevsimlik Tarım İşçilerinin sorunlarının giderilmesi için yapılan projeler ve yayımlanan genelgeler hakkında açıklama yapan CHP’li Pala; “Yürütme erkinin yaptığı projeler ve yayımladığı genelgeler, mevsimlik tarım işçilerinin hayatına dokunmuyor; çok üzücü ki tespit yapmaktan öteye geçmeyen ve belirli bir gruba belirli bir süre için destek sunan bu palyatif süreçler sürdürülebilir bir çözüm sunmaktan uzak.” dedi. Mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının sosyal ve ekonomik haklar çerçevesinde bütüncül değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan CHP’li Pala; “Bu iş kolunun kayıt dışı olmaktan çıkarılması ve sosyal güvenlik sistemi kapsamına alınması gerekiyor. Güvencesiz çalışan mevsimlik tarım işçilerini en fazla tarım işi için yola çıktıkları trafik kazalarında kaybediyoruz. Ancak kayıt dışılık ve güvencesiz çalışma sebebiyle iş kazası istatistiklerinde dahi yer almıyorlar. Hükümetin yaklaşımı ise maalesef hak temelli değil” dedi. 2010 yılında mevsimlik tarım işçilerinin; ulaşım, barınma, eğitim, sağlık, güvenlik, sosyal çevreyle ilişkiler, çalışma ve sosyal güvenlik bakımından mevcut sorunların giderilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ‘Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Yaşam Koşullarının İyileştirilmesi Projesi 1 (METİP 1) uygulanmış, 65 proje için 96 milyon TL ödenek aktarılmıştı. Ayrıca, 2017 yılında ve son olarak 27 Nisan 2024’te mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik genelge yayımlanmıştı. Kayıhan Pala, en son yayımlanan 2024/5 sayılı Genelge hakkında Ali Yerlikaya’ya 12 soru yöneltti. Pala’nın soruları ise şöyle; Bursa’da Valilik tarafından Genelge’de 1-a)’da tanımlandığı biçimiyle ‘Geçici yerleşim alanları’ hangi ilçelerde ve nerelerde oluşturulmuştur? Söz konusu bu alanlara ilişkin tahsis ve protokol belgeleri e-METİP’e aktarılmış mıdır?     Bursa’ya 2024 yılı için METİP kapsamında gönderilen ödeneğin tutarı nedir?     Geçici yerleşim alanları için altyapı oluşturulması amacıyla 2024 yılında Bursa Valiliği tarafından hizmet alımı yapılmış mıdır?     Geçici yerleşim alanlarının su ve elektrik giderleri hangi kaynaktan sağlanmaktadır?     Genelgenin 1-h) maddesi ve 12-a) maddesi uyarınca bir izleme ekibi ve İl/İlçe Mevsimlik Tarım İşçileri İzlem Kurulu oluşturulmuş mudur? Oluşturulmuşsa, bu kurullarda kimler görevlendirilmiştir?     Genelgenin 2-a) maddesi uyarınca, 2024 yılında mevsimlik tarım işçileri ve ailelerine sağlık hizmetleri hangi periyotlarda sunulmuştur? Bu amaçla kaç mobil sağlık ekibi oluşturulmuştur? Bu ekiplerde kaç sağlık çalışanı bulunmaktadır? 2024 yılında çocuk ve erişkinlere yapılan aşı sayısı nedir? Hangi aşılar yapılmıştır?     Genelgenin 3-a) uyarınca çocuklar için kaç eğitim merkezi oluşturulmuştur? Bu merkezlerde kaç kişi çalışmaktadır? Eğitim çalışmaları nasıl yürütülmektedir?     2024 yılında Bursa’da mevsimlik tarım işçisi ve/veya aile üyelerinden kaçı çalışma koşulları ve/veya ulaşım sırasında yaralanmış ve hayatını kaybetmiştir?     Bursa’da 2024 yılında, Genelgenin 5-a) ve 5-b) maddeleri uyarınca kayıt altına alınan mevsimlik tarım işçisi sayısı nedir? Bu işçilerin yaş ve cinsiyete göre dağılımı nedir?  Genelgenin 6-c) maddesi uyarınca, Bursa’da 2024 yılında çocuk işçiliğini ortadan kaldırmak için yürütülen çalışmalar nelerdir?  Genelgenin 8-c) maddesi uyarınca, Valilik tarafından il koordinatörü olarak kim görevlendirilmiştir? İlçe koordinatörleri kimlerdir?  Valilikçe, Genelgenin 9-a) maddesi uyarınca 2024 yılı için Bursa’da mevsimlik tarım işçileri eylem planı hazırlanmış mıdır? Hazırlanmışsa, bu raporun kapsam ve içeriğinde neler yer almaktadır?

Milletvekili Pala: Haber

Milletvekili Pala: "Hasta güvenliğini tehdit eden olaylar yaşandı"

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala; sağlık kurumlarında altyapı ve tesislerdeki sorunlar sebebiyle hasta güvenliğini tehdit eden konuları TBMM gündemine taşıdı. AKP döneminde, hastanelerde projelendirme, altyapı ve yönetsel sorunlar nedeniyle hasta güvenliğinin tehdit edildiğini söyleyen CHP’li Pala; “Hatay ve İstanbul’da (Defne Devlet Hastanesi ve Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi) su baskınları, Burdur Devlet Hastanesinde diyaliz suyunun kimyasal bir madde (antifriz) ile kirlenmesi, yine Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesinde nükleer sızıntı ve  Hatay İskenderun Acil Durum hastanesi ile yakın zamanda  İstanbul Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesinde  tavan çökmesi nedeniyle hastaların güvenliğini ihlal eden olaylar yaşandı. Bu kötü yönetim örnekleri, hastaları olumsuz etkiliyor, bazen yaralanmalarına bazen de maalesef Burdur’da olduğu gibi, yaşamlarını yitirmelerine yol açıyor.” dedi. CHP’li Pala; 6 Şubat 2023 tarihli depremler sonrasında Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin bazı binalarının yapısal emniyet seviyesinde olmadığı tespit edilerek boşaltılmasına karar verilmesinin ardından, 23.05.2023 tarihinde İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarafından kullanılmaya başlanan ve Atatürk Havalimanı arazisinde, pistin üzerinde, yapımına 9 Nisan 2020 tarihinde başlanan, 52 günde inşa edilen Yeşilköy Prof.Dr.Murat Dilmener Acil Durum Hastanesindeki tavan çökmesi ve bu durum sonucunda bir bebeğin hayatını kaybetmesine yol açan altyapı sorununu gündeme getirdi. CHP’li Pala açıklamasında; “Açılışında Sağlık Eski Bakanı Fahrettin Koca tarafından “Acil durum hastanelerimiz, Türkiye için zorunlu projelerdir.” diye tanıtılan bu hastane, açılışından 3 yıl sonra 3. basamak sağlık kuruluşunun teknik ihtiyaç ve gerekliliklerini gözeten bir renovasyon yapılmadan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarafından kullanılmaya başlandı. Başta hastanede görev yapan sağlık çalışanları olmak üzere, meslek örgütü temsilcileri ve sendikalar tarafından altyapı ve teknik süreçlerin değiştirilmesi talepleri kamuoyu ile paylaşıldı. Ancak hastanede altyapısal ve teknik açıdan bir yenilenmeye gidilmedi.” dedi.  Hastanelerin karmaşık yapılar olduğunu; projelendirmesi, yapımı, teknik kontrolleri, hizmete alınması, sunulan hizmetlerin izlenmesi ve denetlenmesinin uzmanlık gerektiren süreçler olduğunu vurgulayan CHP’li Pala; “Ancak sözü edilen hastanede bu süreçlerin nasıl yürütüldüğü, kamuoyuna bilgi verilmediği için bilinmiyor. Hastanede 4 Ağustos 2024 günü, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanından geçen sıcak su tesisatında patlama sonucunda asma tavanda çökme meydana gelen ve bir bebeğin yaşamını yitirmesine yol açan olay sonrasında, sorumluların belirlenmesine katkıda bulunmak üzere, bu süreçlerle ilgili bilgi edinmek zorunluluğu doğdu. Bu sebeple Bakanlığın yanıt vermek zorunda olduğu önemli sorular var, bunları Bakan Memişoğlu’na ilettim. Bakanlığa verdiğim 35 Soru önergesinden yalnızca 8’ine o da yetersiz verebilen Sağlık Bakanlığı; şeffaf ve hesap verebilir olmalı, sorulara zamanı içinde yanıt vermelidir. Bir hastanın daha hasta güvenliğini tehdit eden bir olaya karşı kimsenin tahammülü yok.” dedi. CHP’li Pala’nın Bakan Kemal Memişoğlu’na yönelttiği sorular ise şöyle: Sayıştay raporlarında Sağlık Bakanlığı'na bağlı beş sağlık tesisinin ruhsat belgesi ya da geçici ruhsat belgesi olmadığı halde faaliyette olduğunun tespit edildiği ifade edilmektedir. Sözü edilen hastanenin ruhsatı var mıdır? Varsa, bu ruhsat hangi tarihte verilmiştir? Ruhsat 3.basamak sağlık hizmeti sunulmasına başlanmadan önce yenilenmiş midir? Yenilenmiş ise, ruhsat hangi tarihte yenilenmiştir?     Söz konusu hastane “Acil durum hastanesi” olarak mı projelendirilmiştir? Projede hastanenin kullanım amaçlarına ilişkin ayrıntılar nelerdir?     Hastane Cerrahpaşa Tıp Fakültesine tamamen devir edilmiş midir? Devir edilmişse, devir protokolü hangi tarihte imzalanmıştır? Protokolde tarafların yükümlülükleri nelerdir?     Hastanenin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarafından kullanılmaya başlanmasından önce, herhangi bir proje değişikliği söz konusu olmuş mudur?     “Acil Durum Hastanesi” olarak, sahra hastanesi modeli ile projelendirilen ve inşa edilen hastane, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarafından kullanılmaya başlanmadan önce neden 3. basamak hizmet sunumuna uygun bir duruma getirilmemiştir? Kullanım öncesi bu konuda bir değerlendirme yapılmış mıdır? Bu konuda hazırlanmış bir rapor var mıdır?     Hastane yapım süreçlerinde sıcak su tesisatının zeminden geçmesi gerekirken, bu hastanede neden tavandan geçirilmiştir? Bu teknik durum projede belirtilmiş midir?     Hastanenin bazı bölümleri Sağlık Bakanlığı tarafından halen kullanılmakta mıdır?     Yaşanan olay sonrasında Bakanlığınız tarafından bir inceleme yapılmış mıdır? Yapılmışsa, incelemenin sonuçlarına göre bu olayın yaşanmasına yol açan sorumlular kimlerdir?

Kayıhan Pala: Haber

Kayıhan Pala: "Yargıtay kararına neden uyulmadı?"

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a, iş kollarındaki işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarının yayımlanması ile ilgili soru önergesi verdi. Soru önergesinde, 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda istatistiklerin her yıl ocak ve temmuz ayında açıklanacağının belirtilmesine vurgu yapan CHP’li Pala, söz konusu aylarda verilerin yayınlanacağı güne ilişkin neden Yargıtay’ın emsal kararına uyulmadığını sordu. “ÜYE SAYILARININ AÇIKLANMASI GEREKİYOR” Pala yaptığı açıklamada “Kanunda istatistiklerin yayımlanacağı aylar belirtilmiş ancak verilere dair gün belirtilmemiş, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin (15.06.2023 Tarih ve 6584 E ve 9234 K) yayımlanma gününe dair emsal kararı var. Bu karara göre istatistiklerin Resmî Gazete’de yayımlandığı günden bir önceki gün itibari ile sendika üye sayılarının açıklanması gerekiyor.” dedi. “BAKANLIK GÖRMEZDEN GELDİ” Açıklamasının devamında Pala; “24 Temmuz’da yayımlanan istatistiğin 23 Temmuz 2024 tarihli veriler olması gerekiyordu, ancak Bakanlık Yargıtay’ın bu kararını görmezden geldi.” dedi. Açıklanan verilerin emekçilerin örgütlenme haklarını yok sayamayacağına vurgu yapan Pala; “Yargıtay kararına uyulmaması nedeniyle bazı sendikaların yüzde 1 barajını aşamadığı görülmektedir; örneğin enerji iş kolunda faaliyet sürdüren 622 Kodlu Enerji Çalışanları Sendikasının Resmî Gazetede yayımlanan üye sayısı 2553’tür, ancak 23 Temmuz 2024 tarihli üye sayısı ise 2710’dur ve bu sayıyla yüzde 1 barajını aşmaktadır. Resmî Gazetede yayımlanan üye sayısı ile bu sendikanın toplu iş sözleşme yapma hakkı gasp edilemez.” dedi. “YARGITAY KARARINA NEDEN UYULMADI?” CHP’li Pala’nın Bakan Işıkhan’a ilk sorusu, Resmî Gazetede yayımlanan verilerin hangi güne ait olduğu oldu. Yargıtay Kararına neden uyulmadığını da soran Pala, Yargıtay kararına uygun yeni bir açıklama yapılması ve toplu sözleşme yapma hakkı ellerinden alınan sendikaların haklarının iade edilmesi gerektiğini de vurguladı.

Milletvekili Pala sordu: Uyuşturucu ile mücadele eylem planı var mı? Haber

Milletvekili Pala sordu: Uyuşturucu ile mücadele eylem planı var mı?

CHP’li Pala açıklamasına; “Bugün dünyada ve ülkemizde tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok ve çeşitli uyuşturucu türü bulunuyor. Özellikle son yıllarda geleneksel uyuşturucular ile kimyasal yöntemler kullanılarak üretilen sentetik uyuşturucular sorunun daha karmaşık hale gelmesine yol açıyor. Ülkemizde resmi verilere göre 2020 yılında 230 bin kadar olan uyuşturucu ile ilgili şüpheli sayısı, 2022 yılında 310 bini aştı. Yıllar içerisinde giderek artış gösteren bu önemli sorunun, çok daha fazla bireyi, aileyi ve içerisinde yaşadığı topluluğu ilgilendirdiği de biliniyor. 2022 yılı sonu itibarıyla yurt çapında 79 ilde sayısı 135, toplam yatak kapasitesi ise 1.388 olan uyuşturucu madde bağımlılığı tedavi merkezlerinin, 2022 yılında ALO 191 Destek Hattına 40 binden fazla tedavi talebi başvurusu olduğu göz önüne alınacak olursa, madde bağımlılığı ile ilgili tedavi ve rehabilitasyon merkezlerinin ihtiyacı karşılayamadığı biliniyor. Bağımlılığı olan kişileri, ruhsal açıdan desteklemek, toplumsal, ailevi ve mesleki rollerini sürdürmelerine yardımcı olmak ve tıbbi tedavi sonrası elde edilen iyilik halinin devamını sağlamak amacıyla rehabilitasyon merkezleri açılması da büyük önem taşıyor. Uyuşturucu ile mücadele kapsamında, bağımlılık ile mücadeleye yönelik sunulan hizmetlerin etkinliğinin artırılması amacıyla sağlık çalışanlarının bu konuya özgü bir eğitim ve tutum alması da sağlanmalı.” dedi. Bakanlığın uyuşturucu ile mücadele eylem planı, uyuşturucu madde bağımlılığı tedavi merkezlerinin sayısının artırılmasının planlanması, yatırım planına alınan ayaktan ve yataklı rehabilitasyon merkezleri, sağlığın tüm basamaklarında hizmet sunan personele (hekim, hemşire, ebe, sağlık memuru, psikolog, sosyal çalışmacı, vb.) verilen eğitim, Bağımlı Hastalar İçin Rehabilitasyon Modeli (BAHAR), Yeşilay Cemiyeti ve Yeşilay Derneği’ne aktarılan kaynak transferlerinin de içinde olduğu 8 başlıkta konuyu  Bakan Memişoğlu’na süresi içinde cevaplaması için yönlendiren Pala; “Madde kullanım bozukluklarıyla mücadele eden bireylerden, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suçun sonuçlarıyla boğuşan topluluklara kadar, uyuşturucuların etkisi geniş kapsamlı ve karmaşık. Bu zorluğun üstesinden gelmenin merkezinde, önleme ve tedaviyi önceliklendiren bilimsel kanıta dayalı bir yaklaşımın benimsenmesi zorunluluğu bulunuyor. Bu konuda önergede vurguladığım tüm başlıklarda Sağlık Bakanlığı’nın neler yaptığını, neler planladığını ve yatırım programlarını öğrenmek istiyoruz. “dedi

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.