SON DAKİKA
Hava Durumu

#Sağlık Bakanlığı

Söz Bursa - Sağlık Bakanlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık Bakanlığı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kayıhan Pala: "Sağlık verilerinin akıbeti belirsizliğini koruyor" Haber

Kayıhan Pala: "Sağlık verilerinin akıbeti belirsizliğini koruyor"

CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın, Sağlık Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan e-Nabız sistemine ilişkin 21 Ekim 2024 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunduğu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’ndan yazılı yanıt beklentisiyle yönelttiği soru önergesi yanıtsız kaldı. E-NABIZ VE GÜVENLİK ENDİŞELERİ  Kamuoyuna yansıyan iddialara göre, e-Nabız uygulamasının Katar’a yüksek bir bedelle satıldığı öne sürülmüştü. Ayrıca uygulamanın yazılım ve bakım süreçlerini üstlenen iki teknoloji firması arasında da fikri mülkiyet hakları tartışması nedeniyle açılmış bir dava bulunuyor. Bu durum, verilerin olası ticari kullanımını ve kişisel verilerin güvenliğini tartışmalı hale getiriyor. Oysa e-Nabız, “Türkiye’nin güvenilir kişisel sağlık kaydı sistemi” olarak tanıtılıyor ve uygulamada veri sorumlusu konumundaki Sağlık Bakanlığının kişisel sağlık verilerini korumakla yükümlü olduğu biliniyor. BAKANLIK HALKIN ENDİŞELERİNİ DİKKATE ALMIYOR CHP Bursa Milletvekili Pala, Bakanlığın bu konudaki sessizliğine tepki göstererek, “Milyonlarca yurttaşın kişisel sağlık verileri, iddialara göre ticari anlaşmalar ve bürokratik çıkar çatışmalarıyla gündemde. Bakanlık, şeffaf olmak yerine susarak halkın endişelerini ve kuşkularını artırıyor. Sağlık Bakanlığının böylesi hassas bir konuda yurttaşlara hesap verme zorunluluğu var.” ifadelerini kullandı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun pandemi döneminde sağlık sisteminden veri sızıntısı gerçekleştiğini açıklamasını da hatırlatan Pala, “Sağlık Bakanlığı sisteminden kişisel verilerin çalındığını yakın zamanda bizzat Ulaştırma ve Altyapı Bakanı beyan etmişti. Bu beyan ortadayken e-Nabız uygulamasıyla ilgili endişelerin dikkate alınmaması yetkililerin niyetini maalesef tartışmalı hale getiriyor.” şeklinde konuştu. BAKAN YARDIMCILARI DAVALIK OLDU Sağlık Bakanlığını ilgilendiren önerge, e-Nabız sistemine dair ortaya atılan Katar’a satış iddiasından iki şirket arasındaki fikri mülkiyet kavgasına kadar birçok başlığı içeriyor. CHP’li Pala, e-Nabız sisteminin herhangi bir üçüncü ülkeye satılmasının ne anlama geldiğini, bu satış veya anlaşmazlıklar sonucunda vatandaşların kişisel verilerinin ticari bir meta haline gelip gelmeyeceğini, uygulamanın 2017’de yeniden yazıldığı iddiasının hangi teknik ve hukuki gerekçelere dayandığını sorguluyor. Ayrıca, söz konusu davada Bakan Yardımcılarının ve üst düzey bürokratların isimlerinin geçiyor olması, çıkar çatışması veya menfaat ilişkisinin olup olmadığı endişesini doğuruyor. ÖNERGEDE GÜNDEME GELEN SORULAR  Pala’nın soru önergesinde öncelikle “e-Nabız’ın Katar’a satıldığı iddialarının doğruluğu” sorgulanıyor. Ardından uygulamanın fikri mülkiyet hakları meselesinin, milyonlarca yurttaşın sağlık verilerini kapsayan e-Nabız’da nasıl bir risk oluşturduğu irdeleniyor. Meclis gündemine getirilen diğer sorular, sistemin hangi teknoloji şirketleri tarafından geliştirildiğini, 2017’de baştan yazıldığı iddiasının kapsam ve amaçlarını, bu süreçte ortaya çıkan veri paylaşımına dair endişeleri içeriyor. Önerge, Sağlık Bakanlığında görev yapan iki Bakan Yardımcısı ve davaya taraf olan iki teknoloji şirketi arasında olası bir çıkar çatışması veya ortaklık bulunup bulunmadığı sorusunu da gündeme taşıyor. Kişisel verilerin gizliliğini sağlamakla yükümlü olan Bakanlığın, bu konudaki tutumunu açıklamaması yalnızca TBMM’nin değil, kamuoyunun da cevap beklediği soruların örtbas edildiği anlamına geliyor.  KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI AYNI ZAMANDA BİR ULUSAL GÜVENLİK MESELESİ  e-Nabız sisteminin, kişisel sağlık verilerini merkezileştirip vatandaşa dijital ortamda kolay erişim sağlayan önemli bir platform olduğu biliniyor. Ancak yüksek hassasiyet derecesindeki bu verilere başka kurumlar veya ülkeler tarafından erişilmesi olasılığı, kamuoyunda ciddi endişeler yaratıyor. Önergede dile getirilen soru işaretleri, vatandaşlara ait verilerin hukuka aykırı şekilde paylaşılması ya da fikri mülkiyet anlaşmazlıkları üzerinden zafiyet oluşması olasılığını artırıyor. Pala, konunun önemine vurgu yaparak, “Sağlık sistemiyle ilgili böylesine kritik bir konuda kamuoyuna bilgi vermekten kaçınılması nedeniyle fikri mülkiyet çatışmaları, büyük ölçekli bürokratik menfaat iddiaları ve olası veri satışı gibi konulardaki karanlık derinleşmiştir. Bu yalnızca yurttaş güvenliği değil, aynı zamanda bir ulusal güvenlik sorunudur.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Kayıhan Pala, soru önergesindeki konularla ilgili Sağlık Bakanlığından resmi bir açıklama beklediklerini belirtiyor. Vatandaşların kişisel sağlık bilgileri üzerindeki hak ve güvenlik kaygılarının, yasama organına yöneltilen bu soruların cevaplanmaması nedeniyle daha da derinleştiğini hatırlatarak, süreci takip etmeyi sürdüreceğini ifade ediyor.

Yüsra'nın ölümünde 'Yenidoğan Çetesi' detayı Haber

Yüsra'nın ölümünde 'Yenidoğan Çetesi' detayı

Yüsra'nın fenalaştıktan sonra hastane görevlileri tarafından ısrarla kapatılan hastaneye sevkinin gerçekleştirilmesinin istendiğini ancak ailenin kızlarının o hastaneye götürülmesine izin vermediği ileri sürüldü. Aile ve avukatları Sağlık Bakanlığı'ndan Bursa Şehir Hastanesi hakkında soruşturma izni çıkarılmasını talep ederken, Yüsra'nın ölmeden önce babasının kucağında hastane koridorlarında ortaya çıkan son görüntüsü ise bir kez daha yürekleri sızlattı. Bursa'da yaşayan Türkoğlu ailesinin 4 çocuğundan biri olan 7 yaşındaki Yüsra Türkoğlu Mayıs ayında bahar nezlesi olduğu için saat 20.00 sıralarında baba Cemil Türkoğlu ve anne Azime Buse Türkoğlu tarafından Bursa Şehir Hastanesi'ne götürüldü. Babasıyla yürüyerek hastaneye giden Yüsra burada tedavi altına alındı. 7 yaşındaki Yüsra doktorun verdiği serumdan yaklaşık yarım saat sonra fenalaşınca daha sonra gelen başka bir doktor, aileye bir şeylerin ters gittiğini bildirdi. Türkoğlu ailesinin iddiasına göre, 7 yaşındaki Yüsra 10 saat boyunca aynı sedyede bekletildi. Gözleri şişen, karnı ağrıyıp tansiyonu düşen Yüsra'yı sabah mesainin başlamasıyla gelip kontrol eden kardiyoloji doktoru durumunun kritik olduğunu söyledi. Daha sonra yoğun bakıma kaldırılan Yüsra'nın sürekli kalbinin durduğu ve bu nedenle entübe edildiği doktor tarafından aileye bildirildi. Sonrasında hayatını kaybeden küçük kızın cenazesi Bursa Adli Tıp Morgunda yapılan otopsi işlemlerinin ardından toprağa verildi. 'YENİDOĞAN ÇETESİ'NİN HASTANESİNE SEVK ETMEK İÇİN UĞRAŞTILAR İDDİASI Türkoğlu ailesi, yanlış serum sonrası kızlarının hayatını kaybettiğini defalarca dile getirirken kızlarının ölümünün üzerinden 7 ay sonra çarpıcı bir iddia daha ortaya attı. İddiaya göre, fenalaşan Yüsra, Bursa Şehir Hastanesi'nde bekletilirken görevliler Yüsra'yı İstanbul'da Yenidoğan çetesinin hastanesine ısrarla sevk etmek istedi. Bunun üzerine olayın şokuyla sevk kağıdına imza atan aile daha sonra keğıdı tekrar isteyip, kızlarını başka bir hastanede tedavi ettirmek istediklerini söyledi. Ancak hastane ailenin bu talebini kabul etmedi. Bu sebeple aile ile hastane görevlileri arasında tartışma yaşanınca göreviller tarafından beyaz kod bildirdi. Yaklaşık 11 saat sedyede kalan Yüsra 5 saat yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti. Olaydan aylar sonra ortaya çıkan minik Yüsra'nın ölmeden önce babasının kucağındaki son görüntüleri bir kez daha yürekleri dağladı. SAĞLIK BAKANLIĞI ONAY VERİRSE SORUŞTURMA AÇILACAK Yüsra'nın ölümü sonrası aile hukuk mücadelesi verirken, hastane Yüsra'nın ölüm sebebini 'kalp kapağında iltihaplanma var' olarak bildirdi. Yapılan otopside önce bu bulguya rastlanmazken daha sonra hastanenin teşhisinin doğru olabileceği belirtildi. Hastaneye suç duyurusunda bulunan aile Sağlık Bakanlığından hastane ve doktorlar hakkında soruşturma açılmasına izin vermesini istedi. Sağlık Bakanlığı onay verdiği takdirde Yüsra'nın ölümüyle ilgili soruşturma Yenidoğan Çetesi soruşturmasına da dahil edilecek.

Kronik hastalar için yeni aile hekimliği düzenlemeleri Haber

Kronik hastalar için yeni aile hekimliği düzenlemeleri

Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, geçtiğimiz ay Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği'ndeki değişiklikler hakkında açıklamalarda bulundu. Aile hekimliğinin, sağlık sisteminin temel yapı taşlarından biri olduğunu dile getiren Dr. Yıldırım, Sağlık Bakanlığı'nca yapılan yeni düzenlemenin hem vatandaşlar hem de sağlık çalışanları açısından önemli değişiklikler ve iyileştirmeler sunduğunun altını çizdi. Aile hekimliklerinin vatandaşların sağlıkla ilgili durumlarında ilk başvurmaları gereken yer olduğunu hatırlatan Dr. Yıldırım, “Aile hekimleri hastayı; mevcut diğer sağlık sorunları ile birlikte dış şartlar ve hastalık risk yönetimini bir bütün olarak değerlendirir. Sorumluluğunu üstlendiği kişinin hastalıklardan korunması için gerekli tedbirleri alır. Hastalık halinde ise tedaviyi gerçekleştirir ya da ihtiyaçlara yönelik rehberlik yapar. Her durumda düzenli kontrolleriniz için aile hekiminizle iletişim halinde olmanız önemlidir. Yeni düzenleme, bu kontrollerin daha sistemli yapılmasını teşvik etmektedir. Bu sayede, muhtemel riskler önceden fark edilip müdahale edilebilir. Aile hekimleri, vatandaşlarımızın hastalık durumlarında ilk tercihi olmalıdır” dedi. Yeni düzenleme ile aile hekimlerinin orta vadede her bireye daha fazla zaman ayırmasının hedeflendiğini vurgulayan Dr. Yıldırım, “Bu düzenlemelerin en dikkat çeken noktası, her bir aile hekimine kayıtlı kişi sayısının 4 binden 3 bin 500'e düşürülmesidir. Kayıtlı kişi sayısının azalması, hekimlerimizin size ayırdığı süreyi artıracaktır. Böylece görüşmelerinizde daha fazla detaylı konuşma imkânı bulabileceksiniz. Ayrıca düzenli takiplerle sağlık ihtiyaçlarınız proaktif şekilde ele alınacaktır” şeklinde konuştu. Yönetmelikteki yeni değişiklikler ile kronik hastalara, anne ve çocuklara yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinin çok daha etkin bir şekilde sunulacağını öne süren Dr. Yıldırım, “Özellikle doğum sonrası anne ve bebek sağlığı takibini içeren lohusa izlemlerine daha fazla dikkat çekilmiştir. Doğum sonrası dönemde aile hekimleri düzenli olarak anne ve bebeğini takip edecek, ihtiyaç duyduğu tüm sağlık hizmetleri için yönlendirecektir. Düzenleme, kronik hastaların özellikle de 65 yaş üstü hastaların etkin takibiyle hastalığın seyrindeki problemlerin azaltılmasını ve akılcı ilaç kullanımının özendirilmesini amaçlamaktadır. Ayrıca kronik hastalıklar ve kanserlerin erken teşhisi için aile hekimlerimiz, kayıtlı bireylerle düzenli iletişim kuracak ve sağlık durumlarını takip edecektir. Bu yaklaşım toplum sağlığının korunması ve hastalıkların erken teşhis edilmesi açısından büyük önem taşımaktadır” diye konuştu. Yönetmelikle aile hekimlerinin ve aile sağlığı çalışanlarının çalışma şartlarında da düzenlemeye gidildiğini ifade eden Dr. Yıldırım, “Yeni yönetmelik ile; gebelik takibi, bağışıklama, çocuk izlemleri gibi koruyucu sağlık hizmetlerinde belirlenen hedeflere ulaşan ve ayrıca kronik hastalık takibi yapan hekimlerimize yönelik teşvik ödemeleri de arttırılacak şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerin, sağlık hizmetlerimizin kalitesini yükselteceğine ve sağlık çalışanlarımızın mesleki tatmin ve memnuniyetini arttıracağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin geleceği tehlikede! Bakan endişe veren tabloyu açıkladı! Haber

Türkiye'nin geleceği tehlikede! Bakan endişe veren tabloyu açıkladı!

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Türkiye’de doğurganlık oranı 1970’lerde 5.1 iken, bugün maalesef 1.5’e kadar düşmüş durumdadır” dedi. Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu 1. Toplantısı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın ev sahipliğinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Bakan Memişoğlu, Türkiye’de aile yapısını güçlendirmenin herkesin boynunun borcu olduğunu ifade ederek, “Özellikle şehirleşen ve çalışma yöntemi değişen ailenin küçülmesi ve özellikle doğurganlık oranının düşmesiyle maalesef bu durumda ailenin ve doğurganlık oranının yükseltilmesi gerekir. Türkiye’de doğurganlık oranı 1970’lerde 5.1 iken, bugün maalesef 1.5’e kadar düşmüş durumdadır. Bu hem toplumun geleceğini hem de aile yapısını tehdit etmektedir. Bu konuda bakanlığımız özellikle anne eğitiminin ve normal doğumun eylem planını hazırlamış ve uygulamaya koymuştur” ifadelerini kullandı. Bakan Memişoğlu, sosyal medyanın ulaşılabilirliğinin artmasıyla aileye olan dış etkilerin sayısının arttığını ve kontrol edilebilirliğin azaldığını belirterek, aile yapısının korunması gerektiğini dile getirdi. Türkiye’de 269 noktada faaliyet gösteren Sağlık Hayat Merkezlerinde yürütülen faaliyetlerle aileyi güçlendirmeyi hedeflediklerini söyleyen Bakan Memişoğlu, “Bu kurulun gelecek nesillerin daha iyi yetişmesi için çok stratejik olacağını düşünüyoruz. Geleceğimizi ve ailemizi ve bununla beraber toplumumuzu geliştirecek ve yeniden güçlendirecek çalışmalara bakanlık olarak her türlü desteği vereceğiz” dedi.

Bursa Tabip Odası: Haklıyız, kazanacağız! Haber

Bursa Tabip Odası: Haklıyız, kazanacağız!

Bursa Tabip Odası'ndan yapılan açıklama aynen şöyle: “Serbest meslek hakkımızı ve mesleki bağımsızlığımızı; Hastalarımızın hekimlerini seçme özgürlüğünü savunuyoruz.” Serbest çalışan hekimlerin özel hastanelere hastalarını yatırmalarını, ameliyat etmelerini kısıtlayan, hekimleri yıllık sözleşme koşuluna bağlayan “6 EKİM ve 7 OCAK YÖNETMELİĞİ”ne karşı açılan davalar için 11 Kasım 2024 günü Danıştay 10. Dairesinde  hakim karşısına çıkılıyor. Anayasa ve ilgili yasalara uygun olmayan Sağlık Bakanlığının bu düzenlemelerinin Danıştay 10. Dairesi tarafından, haklı taleplerimiz dikkate alınarak iptal edileceğine inanıyoruz. 06.10.2022 tarihli Resmi Gazete’de Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik maddelerini değiştiren düzenlemeler yayımlanmıştır. Bu düzenlemeler ile muayenehanelerinde mesleklerini serbest olarak icra eden hekimlerin, hastalarının teşhis ve tedavi işlemlerini özel sağlık kuruluşlarında (özel hastaneler ve tıp merkezlerinde) yapabilme hakları hukuka aykırı olarak kısıtlanmıştır.  Birtakım kurallar konularak bu hastanelerle sözleşme yapabilecek muayenehane hekimlerine KOTA GETİRİLMİŞTİR. Çok az sayıda hekim sözleşme yapabilme şansına erişebilecektir. (Yapılan bir hesaplamaya göre kesin olmamakla birlikte İstanbul’da mevcut 4489 muayene hekiminden yaklaşık 500’ü sözleşme yapabilecektir.)   Türk Tabipleri Birliği tarafından, değişikliklerin yürütmelerinin durdurulması ve iptali talebiyle bu yönetmelikle ilgili davalar açılmıştır. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu tarafından da başvuran tüm muayenehane hekimlerine hukuki destek verilmesine ve adlarına vekâleten dava açılmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda yaptığımız duyuru neticesinde 206 hekim vekâletname iletmiştir. Hekimler adına, yönetmelik değişikliklerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle dava açılmıştır.  Kamuoyunda ortaya çıkan tepkiler sonucunda; 7 Ocak 2023 tarihinde Sağlık Bakanlığı ilgili yönetmeliklerde konunun özünü değiştirmeyen yani kotayı koruyarak serbest çalışma hakkını kısıtlamaya devam eden yeni değişiklikler yapmıştır.  Buna göre; yine muayenehane hekiminin hastalarını ameliyat etmesi ya da yatırarak tedavi etmesi için bir özel hastane ile “yıllık sözleşme yapma zorunluluğu” korunmuştur. Ancak 6 Ekim’den farklı olarak bu kez bir hekimin bir özel hastane ile sözleşme imzalayabilmesi özel hastanenin “ilgili branşta ruhsatı olması” koşuluna bağlanmıştır. Daha önce var olan “boş kadro olması” koşulu kaldırılmıştır. Ancak bu kez de bir özel hastanenin, “ilgili branştaki toplam kadro sayısının üçte birini aşmayacak şekilde”  (Sadece bu sayıdaki muayenehane hekimi ile) sözleşme yapabileceği koşulu getirilmiştir.  60 yaş üstü hekimler ile 7 Ocak 2023 tarihinden önce muayenehanesini açmış hekimler için, sadece tek bir özel sağlık kuruluşu için yukarıda belirtilen koşullar (Kota kısıtlaması) aranmamaktadır. Ancak ikinci bir hastane ile sözleşme imzalaması durumunda yukarıdaki koşullar aranacaktır.  Yeni muayenehane açacak olan hekimler bu kısıtlamalara tabi tutularak (Hastanenin ilgili branşta ruhsatı olması ve ilgili branşta toplam kadro sayısının üçte birini aşamayacak sayıda hekimin sözleşme yapabilmesi kuralı- kota) fiilen sadece tek bir özel hastaneye, hem de koşullu olarak, bağımlı hale getirilmiştir. Böylece yeni muayenehane açılışlarına fiili engel konulmuş olmaktadır. Bir bölgedeki kota yani sözleşme yapabilecek muayenehane hekimi sayısı aşıldığında yeni bir muayenehane hekimi, örneğin Kadın Doğum Uzmanı takip ettiği gebeliğin doğumunu yaptırabileceği hastane bulamayacaktır.   Sağlık hizmeti sunumunda hangi ihtiyaca karşılık geldiği Bakanlık tarafından yeterince savunulamayan ancak serbest çalışan-çalışmayı düşünen hekimlere çalışma kısıtlaması getirerek mağdur olmalarına, sağlık sermayesine teslim olmalarına yol açacak bu değişiklikler İstanbul Tabip Odası tarafından gerek Sağlık Müdürlüğü gerekse dönemin Sağlık Bakanı özel hastane patronu Fahrettin Koca’nın hastanesinin önünde kitlesel eylemlerle protesto edilmişti. Bu hak kaybı hem tarafımızdan hem de diğer büyük odalar ve Türk Tabipleri Birliği tarafından yargıya taşınmıştı.  Açılan davalarda çalışma kısıtlaması getiren bu düzenlemelerin Anayasanın ve kanunların ilgili düzenlemelerine aykırı oldukları belirtilmiş; bu değişikliklerin yürütmesinin durdurulması ve iptali talep edilmiştir. Yürütmeyi durdurma taleplerimiz ret edilmiştir.  Gelinen aşamada söz konusu davaların duruşması 11 Kasım 2024 günü Danıştay 10. Dairesi’nde (Ankara’da) yapılacaktır.  Bu davalar açıldıktan sonra, Sağlık Bakanlığı tarafından söz konusu yönetmelikler 7 Nisan 2023 ve 13 Mayıs 2023 tarihlerinde yeniden değiştirilmiştir. 60 yaş üstü ve mevcut muayenehanesi olan hekimlere sözleşme yaparken kadro şartından muaf olunacak özel sağlık kuruluşu sayısı ikiye çıkartılmıştır. Yanı sıra, farklı bir ildeki özel sağlık kuruluşu ile sözleşme yapabilmek için muayenehanenin bulunduğu ilde sözleşme yapılabilecek özel sağlık kuruluşu bulunmaması şartı da getirilmiştir. Ancak konunun özü değişmemiş KOTA yine korunmuştur.  -Muayenehanelere darbe indiren, hekimlerin mesleki bağımsızlığına ve serbest meslek hakkına kısıtlama getiren, hastalarımızın hekim seçme özgürlüğünü sınırlayan bu düzenlemeler kabul edilemez.  Özellikle cerrahi branştaki hekimlerin hastane kullanımı olmadan mesleklerini devam ettirmelerinin neredeyse olanaksız olduğu bilindiği halde bu düzenlemelerde ısrarı anlamak mümkün değildir.  - Sağlık Bakanlığının iddia ettiği gibi bu düzenlemeler yapılan işlemlerin kayıt altına alınmasını sağlamamış, aksine kayıt dışılığı arttırmıştır. Planlama amacına da hizmet etmemiştir.  -Bu düzenlemeler, sağlık sermayesinin biz hekimleri kendi sağlık kuruluşlarında istedikleri koşulları dayatarak çalıştırmaları ve hastalara da yüksek bedeller ödeterek sağlık hizmeti vermeleri amacına hizmet etmiştir.  -Biz hekimler; Türk Tabipleri Birliği, tabip odaları ve uzmanlık dernekleri ile birlikte mesleki bağımsızlığımızı ve serbest meslek hakkımızı, halkımızın hekimini seçme özgürlüğünü sonuna kadar savunacağız ve asla tekelci sağlık sermayesinin iktidar ile iş birliği içinde kurguladıkları sisteme teslim olmayacağız.  -Hekimlerin serbest çalışmasının önüne engeller çıkartan ve sağlık sermayesinin insafına terk eden bu kısıtlamalara karşı mücadelemizi hep birlikte sürdüreceğiz.  Bursa Tabip Odası Özel Hekimlik Komisyonu

Aile hekimleri 5-7 Kasım'da iş bırakıyor Haber

Aile hekimleri 5-7 Kasım'da iş bırakıyor

Aile Hekimlerinin görüşü alınmadan Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni “Aile Hekimliği Yönetmeliği” sahada büyük bir tepki dalgası yarattı. Türkiye genelinde, 5-7 Kasım tarihlerinde iş bırakma eylemine hazırlanan Aile Hekimleri ve Aile Sağlığı Çalışanlarının yanı sıra, çeşitli illerden ardı ardına istifa haberleri de geliyor. Bu gelişme, yönetmeliğin yol açtığı huzursuzluğun boyutlarını gözler önüne seriyor. İLK İSTİFALAR AYDIN VE TOKAT’TAN… Aile Hekimleri Çalışanları Sendikası (AHESEN)Genel Başkanı Dr. Ahmet Kandemir, özellikle entegre aile hekimliği birimlerinde istifa dalgalarının başladığını belirterek, “Sadece Aydın’da 20 aile sağlığı çalışanı istifa etti. Bu istifaların diğer illerde de artarak süreceğini öngörüyoruz,” dedi. Aile hekimlerini ve çalışanlarını "hiçe sayan" yönetmeliğin bir an önce geri çekilmesi gerektiğini vurguladı. "SAĞLIK SİSTEMİNE DİNAMİT KONULDU" Dr. Kandemir, yönetmeliğin sahada derin bir yara açtığını ve bunun halk sağlığını doğrudan etkileyebileceğini ifade etti. “Bu yönetmelikle bakanlık, sahanın görüşünü yok saymıştır. Hem vatandaşlarımız hem de meslektaşlarımız büyük bir zarar görecek. Bu şartlar altında, sahada çalışan arkadaşlarımız meslekten ayrılmak zorunda kalacaklar. Halkımız, aile hekimine ve sağlık çalışanına ulaşmakta ciddi zorluklar yaşayacak,” dedi. MİTİNGLER VE İŞ BIRAKMA EYLEMLERİ DEVAM EDECEK Aile hekimleri ve sağlık çalışanları, taleplerini duyurmak için illerde basın açıklamaları yaparak miting düzenlemeye ve iş bırakma eylemlerine devam edecek. Dr. Kandemir, bu sürecin sorumluluğunun Sağlık Bakanlığı’nda olduğunu ve taleplerinin yerine getirilmemesi halinde daha fazla sağlık çalışanının sistemden ayrılacağını belirtti.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.