SON DAKİKA

#Nato

Söz Bursa - Nato haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Nato haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'den kritik çıkış! NATO üyeliği karşılığında görevinden ayrılmaya hazır olduğunu açıkladı Haber

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'den kritik çıkış! NATO üyeliği karşılığında görevinden ayrılmaya hazır olduğunu açıkladı

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, başkent Kiev’de düzenlenen "Ukrayna. 2025 Yılı" forumunda açıklamalarda bulundu. Zelenskiy, Rusya-Ukrayna savaşında barış sağlanması veya Ukrayna’nın NATO üyesi olması karşılığında görevinden istifa etmeye hazır olduğunu duyurdu. "Ukrayna'ya barış getirecekse görevinizden ayrılır mısınız?" sorusuna verdiği cevapta Zelenskiy, "Evet. Eğer bu Ukrayna'ya barış getirecekse ve gerçekten görevimden ayrılmam gerekiyorsa buna hazırım. Diğer bir seçenek olarak, bunu NATO üyeliğiyle takas edebiliriz. Böyle bir koşul ortaya çıkarsa, derhal" ifadelerini kullandı. Yıllarca iktidarda kalmayı planlamadığını ifade eden Zelenskiy, "20 yıl sonrasına değil, bugünün güvenliğine odaklandım" dedi. Yarın Kiev’i 13 AB lideri ziyaret edecek Yarın 13 Avrupa Birliği (AB) liderinin Kiev’de olacağını ifade eden Zelesnkiy, "Yarın dostlarımızın fiziksel olarak katılımı olacak. Yarın önemli bir toplantı, bir zirve gerçekleşecek. Bu bir dönüm noktası olabilir. Göreceğiz. Ülkemizde 13 lider olacak. Ayrıca 24 lider çevrimiçi katılacak. Avrupa Parlamentosu, AB liderliği ve tüm AB komiserleri Kiev'de olacak. 24 komiser katılacak. Başbakan tarafından yönetilecek bu önemli toplantı ayrıca gerçekleşecek" ifadelerini kullandı. Ukrayna'nın güvenlik garantilerinin dost ülkelerle Avrupa'da ayrı bir toplantıda ele alınacağını aktaran Zelenskiy, 24 Şubat'ta uluslararası liderlerle farklı formatlarda bir dizi görüşme yapacağını da belirterek, "Liderlerle görüşmelerim olacak. Ayrıca özellikle Avrupa'dan gelecek güvenlik garantilerinin formatlarını tartışacağımız ayrı bir platform oluşturacağız. Tabii ki ABD'nin de katılımı gerekiyor. Sanırım yarın, önümüzdeki günler veya haftalarda bir Avrupa başkentinde bir araya gelmeyi önereceğim. Orada Ukrayna için güvenlik garantilerinin çerçevesini belirleyeceğiz" dedi. Zelenskiy, söz konusu görüşmelerde odak noktanın "önümüzdeki yıllar değil, önümüzdeki haftalar" için Ukrayna'nın stratejisi olacağını söyledi. "Avrupa'nın güvenliğinde zayıf noktalar olduğuna inanıyorum" Ukrayna’nın Avrupa’nın ortak bir ordu kurması için birleştirici bir platform haline gelebileceğini aktaran Zelenskiy, "Avrupa'nın güvenliğinde zayıf noktalar olduğuna inanıyorum. Bu belirli bir ülkeyle ilgili değil. Tüm bu zayıf noktalar Ukrayna'da da mevcuttu. Ancak savaş nedeniyle çok şey yaptık. Üretimimizi arttırdık ve ordumuzu güçlendirdik. Şu anda 800 bin kişilik bir ordumuz var. Evet, bu savaş trajedisi nedeniyle oldu. Ancak Avrupalıların kendi ülkelerinin savunma kapasitelerine yatırım yapmaları gerekiyor. Kendilerine güvenmeleri gerekiyor. Ukrayna'nın birleştirici bir platform olmasını öneriyorum. Bu, birleşik bir Avrupa ordusunun oluşturulmasına yönelik ilk adım olacaktır" dedi. Ukrayna'nın diğer ülkelere kara savaşı konusunda tecrübelerini aktarabileceğini ifade eden Zelenskiy, "Gelişmeler olacak. Birbirimize teknolojileri, insansız hava araçlarını tanıtacağız ve gerekirse kara savaşını ve modern, teknolojik bir düşmanla nasıl çatışılacağını öğreteceğiz. Tüm bunlar güvenlik için gerekli olacak" dedi. "Hoşumuza gitse de gitmese de hibeleri borç olarak kabul etmemeliyiz" ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna’ya yapılan yardımlar üzerinden yaptığı eleştirilere değinen Zelenskiy, ABD’nin Ukrayna’ya bugüne kadar 500 milyar dolar değil 100 milyar dolar yardım sağladığını ifade ederek, "Öncelikle 500 milyar dolar rakamını açıklığa kavuşturalım. Ukrayna'ya 100 milyar dolar yardım sağlandığını biliyorum ve bu bir gerçek. Ancak ortaklarımıza saygısızlık etmek istemem ama kim ne derse desin 500 milyar doları kabul etmeyeceğim. Bunun arkasındayım, çünkü bu gerçek bir durum. Dürüst olmak gerekirse, hoşumuza gitse de gitmese de hibeleri borç olarak kabul etmemeliyiz. Biden ve ABD Kongresi ile anlaşmalar yaptım. Kongre'ye minnettarım. Bu hibe desteğiyle ilgiliydi ve hibe bir borç değildir. Yani mesele rakam değil, mesele bunu bir borç olarak kabul etmememiz" dedi. ABD ile yeni bir anlaşma yapmaya hazır olduğunu ifade eden Zelenskiy, "Eğer bugün ABD, 'Biz size yardım edeceğiz ama siz de bunu ABD'ye kar olarak geri ödeyeceksiniz' diyorsa, bu bir anlaşmadır, hibe değil. Bu yeni bir anlaşmadır. Böyle bir diyaloğa hazırım ve hoşuma gitse de gitmese de olumlu olacağından eminim, çünkü yardıma ihtiyacımız var. Asıl soru ABD'nin ne kadar yardım edeceği" dedi.  

Türkiye’yi hedef alan Fransıza NATO’dan net cevap Haber

Türkiye’yi hedef alan Fransıza NATO’dan net cevap

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Avrupa Parlamentosu’ndaki Dış İlişkiler Komitesi ve Güvenlik ve Savunma Alt Komitesi oturumunda Avrupalı parlamenterlerin sorularını cevapladı. Fransa’daki aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisinin liderliğini üstlenen Jordan Bardella, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO’yu bir enstrüman olarak gördüğünü ve Türkiye’nin kendi nüfuzunu artırma yönünde politikalar izlediğini iddia ederek, NATO’nun Türkiye’ye karşı nasıl bir siyaset izleyeceğini sordu. Türkiye’yi göç krizinde aktif bir rol oynamak ve Suriyeli mültecileri kullanmakla da suçlayan Bardella’nın sorusuna cevabında Rutte, “2016’da Avrupa Birliği Konseyi’nin başkanlığını üstlenen Hollanda ile birlikte Türkiye ve Almanya, Suriyeli mülteci krizi konusunda bir anlaşmaya ulaşmayı başarmıştı. Bu beni çok mutlu etmişti. Çünkü bu sayede Almanya, İsveç ve Hollanda’ya gelen Suriyeli mülteci sayısını azaltmayı başarmıştık” dedi. Rutte, “Hatırlayacaksınız Viktor Orban, 'Hiç kimse Macaristan’a gelmek istemiyor, herkes Almanya’ya gitmek istiyor’ demişti. Bu doğruydu. 2016’da mülteci sayısı 1 milyonu bulabilirdi fakat Türkiye ile gerçekleştirilen anlaşma ile bu olmadı. Her zaman Türkiye’nin NATO’nun değerli bir müttefiki olduğunu ve kendi rolünü oynadığını hissetmişimdir. Türkiye aynı zamanda kendi çıkarlarını da müdafaa ediyor, tıpkı burada, Avrupa Birliği’nde, NATO dahilinde diğerlerinin yaptığı gibi. Bu doğal bir şey. Türkiye, NATO’nun çok değerli bir üyesi” dedi. “AVRUPA NATO’SU BİR HAYAL” Bir parlamenterin Avrupa’nın daha otonom bir savunmaya sahip olması hakkında ne düşündüğü şeklindeki sorusu üzerine Rutte, “Avrupa NATO’su gibi bir şey oluşturmak harika olurdu fakat o halde (savunma harcamalarına gayri safi yurtiçi hasıladan ayrılacak) yüzde 2 hedefini unutmanız gerekir. Bunun yerine yüzde 8, yüzde 9 veya yüzde 10’luk bir bütçe ayırmanız gerekir. Ayrıca kendi nükleer kapasitelerinizi inşa etmek zorunda kalırsınız ki, ABD olmadan bir Avrupa NATO’su kurmak isterseniz bunun 15-20 yıl alacağını unutmamalısınız. Şu anda NATO topraklarında harcanan toplam paranın yüzde 60’ından fazlasını ABD karşılıyor. Bu, geriye kalan 31 ülkenin tamamının, Kanada dahil, yüzde 40’tan daha azını harcadığı anlamına geliyor. Bu nedenle önümüzdeki 10 veya 15 yıl içinde bir Avrupa NATO’su oluşturabileceğiniz düşüncesi bir hayaldir” dedi. “AVRUPA VE KÜRESEL GÜVENLİĞİN GELECEĞİ, UKRAYNA’DAKİ SAVAŞIN SONUCUNA BAĞLI” Rutte, “Avrupa ve küresel güvenliğin geleceği, Ukrayna’daki savaşın sonucuna bağlı. Hepimiz bu savaşın sona ermesini arzuluyoruz. Fakat her şeyden önemlisi, barışın kalıcı olmasını istiyoruz. Savaşın nasıl ya da ne zaman sona ereceğini bilmiyorum fakat Putin’in Ukrayna’da istediğini elde etmesi halinde barışın kalıcı olmayacağını biliyorum. Çünkü o takdirde ilerlemeye devam edecektir” dedi. “AVRUPA’DAKİ GÜVENLİK DURUMUNDAN DERİN ENDİŞE DUYUYORUM” Rutte, “Daha evvel söyledim, yine söyleyeceğim, Avrupa’daki güvenlik durumundan derin endişe duyuyorum. Savaşta değiliz fakat barışta da değiliz. İyi haber, halkımızı ve yaşam tarzımızı halihazırda ve uzun vadede korumak için ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Tek yapmamız gereken şey, savunmaya daha fazla yatırım yapmak ve daha fazla kapasite üretmek. Bunun için bekleyemeyiz. Toplumlarımızın ve kritik altyapımızın dayanıklılığını artırmamız gerekiyor. Ayrıca savaşın seyrini değiştirmek ve ileride yaşanabilecek Rus saldırganlığını caydırmak için Ukrayna’ya olan desteğimizi sürdürmemiz ve artırmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Cevdet Yılmaz'dan önemli açıklamalar... Haber

Cevdet Yılmaz'dan önemli açıklamalar...

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeye askerî gemi ihracat sözleşmesi yapıldı; hayırlı uğurlu olsun” dedi. Yılmaz, Alevi vatandaşlara ilişkin son 20 yolda çalışmalar yürütüldüğünü belirterek, “Tarihte ilk defa kanunlarımıza cemevi kelimesi geçti. Bize devlet olarak düşen vatandaşlarımızın sorunlarını somut olarak görüp, nasıl cevap vereceğimizi ortaya koymaktır. Alevi Bektaşi Başkanlığı cemevlerini dolaşarak, Alevi vatandaşlarımızla buluşarak onların taleplerini alarak ihtiyaçlarını tespit eden bir yapıdır. Sadece cemevlerinin lojistik ihtiyaçları için değil, ilmi çalışmalar, eserler için de önemli gayretler ortaya koyuyorlar” ifadelerini kullandı. Yılmaz, seçim sisteminin önemine değinerek, “Seçim sistemini reforme edebilirsek, temsilde adaleti gözden kaçırmadan, yeni seçim sistemi ile mecliste çok daha istikrarlı yapı oluşabileceğini, siyasi partiler kanunu ile çok daha demokratik ortamın oluşabileceğini ifade etmek isterim. Yeni Anayasa ve iç tüzük tartışmaları ilke birlikte siyasi partiler kanunu, seçim kanununun tartışılmasının çok faydalı olacağını ifade etmek isterim” şeklinde konuştu. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı bütçesine değinerek, “Geçmişte, biliyorsunuz, bir Başbakanlık vardı, bir de Cumhurbaşkanlığı vardı. Şimdi, 2018'den bir örnek vereyim size: 2018 yılında Cumhurbaşkanlığının bütçe içindeki payı yüzde 0,11; Başbakanlığın payı yüzde 0,21; ikisinin toplam payı 0,32 yani binde 3 diyelim, yüzde 0,32. Bugün, Başbakanlık ile Cumhurbaşkanlığının birleştiği bir durumdayız ve bugün Cumhurbaşkanlığının bütçedeki payı sadece 0,11 yani geçmiştekinin üçte 1'i nispetinde bir oran. Dolayısıyla çok detaya girmek istemiyorum "Cumhurbaşkanlığının aşırı büyük bir bütçesi var." söylemleriniz bu rakamlar tarafından teyit edilmiyor” Altay tankına ilişkin Yılmaz şunları kaydetti: “Altay tankıyla ilgili, 2015 yılında normalde envantere girmesi bekleniyordu. Almanya tarafından konfigürasyonda bulunan alt sistemler için özellikle motor ve transmisyon ihracat lisansı verilmemesi nedeniyle bu gecikme yaşanmıştır. Bu savunma sanayisinin ne kadar zor bir alan olduğunu da gösteren güzel bir örnektir. Açık ve kapalı yaptırımlarla, ambargolarla karşı karşıya olduğumuz hâlde savunma sanayisinde biz bunları başardık. Ama bunu da aşıyoruz, 2025 yılı Ağustos ayında Altay tanklarının seri üretime başlaması ve envantere girmesi planlanmaktadır.” Savunma Sanayi Başkanı’nın Genel Kurul’da olmamasına ilişkin soruyu da yanıtlayan Yılmaz, “Ona ben izin verdim. Beni aradı, Portekiz'de ülkemizin çok önemli bir anlaşma yapması söz konusuydu, ben de kurumu temsilen Başkan Yardımcımız olsun -zaten kurum bürokratlarının konuşma hakkı da yok burada ayrıca- kurumsal bir bilgi ihtiyacı olduğunda ben arkadaşlarımızdan alırım, sen git, bu anlaşmayı yap dedim. Yaptığı anlaşma da nedir? Bugün Sayın Haluk Görgün Portekiz'de Portekiz donanması için 2 adet denizde ikmal ve lojistik destek gemisi imza törenine katıldı ve bu imzalar atıldı. Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeye askerî gemi ihracat sözleşmesi yapıldı; hayırlı uğurlu olsun. Başta Savunma Sanayiimiz olmak üzere, emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Geçen sene 5,5 milyar dolardı ihracatımız, bu sene inşallah 7 milyar dolara yakın bir ihracatı gerçekleştireceğiz; bunu hedefliyoruz” dedi. Asgari ücretle çalışanların, SSK’lı çalışanların yüzde 42’si olduğunu ortaya koyan Yılmaz, “Bu da 6,9 milyon çalışana denk geliyor. Toplam çalışan sayımız üzerinden değil bu rakam, SSK'lı çalışanlar üzerinden. Kayıtlı, SSK'lı toplam 32-33 milyon çalışanı var Türkiye'nin, mevsimsel etkilerle düzeltmezseniz 33 milyonun üstünde, mevsimsel etkileri düşerseniz 32 milyonun üzerinde, 33 milyona yakın bir çalışanımız var, onun için de bu rakam söz konusu. Burada geçen söylemiştim, yine altını çizmek isterim, "eksik kayıtlılık" dediğimiz bir kavram da var yani bir tam kayıt dışılık var, bunu da aşağıya çektik epeyce, 2002 yılında yüzde 50'nin üzerindeydi kayıt dışılık, bugün işte yüzde 25'ler civarına inmiş durumda, daha da aşağıya çekme gayreti içindeyiz” ifadelerini kullandı. Asgari ücrete 2022 yılında yüzde 94,6 artış yaptıklarını ve 2023 yılında yüzde 107,3 artış yaptıklarını kaydeden Yılmaz, “Asgari ücretle ilgili müzakereler devam ediyor. İşçi, işveren ve kamu olarak çalışmalar devam ediyor. Bu müzakerelerin sonucunu hep birlikte göreceğiz ama esas itibarıyla bu konu kamuyu doğrudan etkilemiyor, ücret düzeni bakımından söylüyorum. Kamuda zaten asgari ücret alan yok, kamu işçileri, memurları, biliyorsunuz belli bir seviyeye gelmiş durumda. Aksine, asgari ücret arttıkça kamunun primleri artıyor, bu da işveren üzerinde prim yükü oluşturuyor kamuya gelir oluştursa da. Özellikle küçük işletmelerin, emek yoğun işletmeleri, belli yörelerin üretim gücünü koruma bakımından asgari ücretin dengeli bir yapıda gelişmesi önemli. İşletmeler sürdürülebilir olmazsa, verimlilik olmazsa sağlıklı bir şekilde istihdam oluşumu ve ücret oluşumu gelişmez. Dolayısıyla, verimliliği artırarak, rekabet gücümüzü yükselterek, reel zeminde kalıcı bir şekilde çalışanlarımızın refahını artırmaya devam edeceğiz” dedi.

Erdoğan: "Amerika Birleşik Devletleri’nden beklentilerimiz biliniyor" Haber

Erdoğan: "Amerika Birleşik Devletleri’nden beklentilerimiz biliniyor"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde bazı Batı ülkelerinin Ukrayna’daki savaşın bitirilmesi için çaba sarf etmesi, orada çözümü hızlandırır. Biz, en başından beri hem Ukrayna’nın haklılığını ortaya koyduk hem bu savaşta barışın yanında yer almayı tercih ettik" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kırgızistan ve Macaristan ziyaretleri sonrası ABD'deki başkanlık seçiminden Türkiye'de bazı belediyelere kayyım atanmasına kadar birçok konuda değerlendirmede bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Donald Trump'ın yeniden ABD Başkanı seçilmesini ve yeni döneminde Türkiye-ABD ilişkilerini değerlendiren Erdoğan, "Öncelikle bu seçimin Amerika Birleşik Devletleri’ne, bölgemize ve dünyamıza hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Donald Trump seçim sürecinde suikast girişimi dahil birçok güçlükle gerçekten büyük bir mücadele örneği verdi. Malum, kendisini vurmaya yeltendiler, mermi kulağını sıyırdı. Elleri kelepçeli halde karakola götürdüler. Bütün bu olaylar cereyan ederken o, seçim kampanyasını gerçekten çok çok güçlü bir şekilde yılmadan, usanmadan direnerek devam ettirdi. Bu, her siyasetçinin rahat rahat başaracağı bir uğraş değildir. Trump bunu başardı. Seçimin ilk dönemlerine girerken hep söylenen şuydu; 'Kamala Harris açık ara bu seçimi alır.' Hep bunu söylediler. Trump’a da doğrusu şans vermiyorlardı. Fakat son dönemece girildiğinde fark sürekli açılmaya başladı. Trump inanmıştı ve neticeyi de başarılı bir şekilde aldı. Bu süreçte yanında sadece Elon Musk vardı. Elon Musk onunla el ele, baş başa verdi. Bütün bu yargı süreci de dahil olmak üzere bu kadar yüklenmelerine rağmen Trump, bence çok çok başarılı bir sınavı yılmadan, usanmadan atlattı. Neticede seçimi aldı. Sayın Trump ile samimi bir görüşme yaptık. O esnada aile yemeğindeydiler. Elon Musk ve Musk’ın çocuğu yanındaydı ve kendileriyle görüşmemizi bu şekilde yaptık. Seçim sürecini ve Türkiye-ABD arasındaki iş birliğini ele aldık. Bundan sonraki sürece yönelik Türkiye ile ilgili de güzel ifadeleri oldu. Kendisini ülkemize davet ettik" dedi. "BİZİM, TÜRKİYE OLARAK MÜTTEFİKİMİZ AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDEN BEKLENTİLERİMİZ BİLİNİYOR" ABD ile Türkiye arasındaki bazı sorunların çözüme kavuşması için çalışacaklarını söyleyen Erdoğan, "ABD ile aramızda F-35 konusu bulunuyor. S-400 ile ilgili bir süreç var. F-35 konusu ile ilgili Trump’ın başkanlığı döneminde Türkiye’den bahsederken 'Parayı verdiler, buna rağmen siz hala uçakları vermiyorsunuz?' beyanları bulunuyor. Yeni dönemde bu meseleleri bakalım nasıl bir zemine oturtacağız ve yolumuza nasıl devam edeceğiz? Bizim, Türkiye olarak müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri’nden beklentilerimiz biliniyor. Başta Filistin meselesi ve Rusya-Ukrayna krizi olmak üzere pek çok sınama ile karşı karşıyayız. Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri iş birliği ile bunların üstesinden gelmek mümkün. Trump’ın başkanlığıyla birlikte bölgesel ve küresel çapta yaşanan savaşların ve krizlerin son bulmasını ümit ediyorum. Sayın Trump’la daha önceki başkanlık döneminde de beraber çalıştık. Zaman zaman fikir ayrılıkları yaşansa da Türkiye ve ABD’nin model ortaklığı tartışılmaz" diye konuştu. "TRUMP’IN İSRAİL’E SAĞLANAN SİLAH DESTEĞİNİ KESMESİNİN İYİ BİR BAŞLANGIÇ OLABİLECEĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİM" ABD'deki seçimlerin Ortadoğu’ya etkilerini değerlendiren Erdoğan, "Yeni dönemde Donald Trump ile görüşmelerimizi devam ettirerek Ortadoğu’daki gelişmeleri nasıl şekillendireceğimizi, bundan önce olduğu gibi telefon diplomasisiyle gelişmelere göre ele alacağız. Örneğin Suriye’den ABD askerlerinin çekilmesi konusunu değerlendireceğiz. PKK/PYD/YPG terör örgütüne verdikleri desteği sonlandırmaları nasıl olacak, bunları bizzat telefonla kendisiyle de irtibat kurmak suretiyle görüşerek, konuşarak belli bir zemine oturtacağımıza inanıyorum. Zira bundan önceki dönemde biz Sayın Trump ile iletişim kurmakta hiçbir zorluk yaşamadık. 24 saatte irtibatımızı kuruyor ve buna göre de telefon diplomasisiyle netice almaya gayret ediyorduk. Bu dönemde ben bu yönde herhangi bir sıkıntımızın olacağına ihtimal vermiyorum. Trump’ın İsrail tarafından başlatılan bu çatışmaları sonlandırma vaatleri var biliyorsunuz. Biz o vaadin yerine getirilmesini ve İsrail’e 'dur' denilmesini isteriz. Temenni ederiz Sayın Trump’ın ikinci döneminde bölgede kalıcı barışın ve huzurun sağlandığı bir dönem inşa edilir. Biz barıştan ve huzurdan yanayız. İsrail-Filistin meselesinde kalıcı çözümün ortaya konmaması şiddet sarmalını doğuruyor ve o döngüden bölgemiz kurtulamıyor. Biden dönemindeki politikaların devam ettirilmesi bölgede çözümsüzlüğü derinleştirir ve çatışmayı yayar. Bunu asla istemeyiz. Filistin ve Lübnan topraklarındaki İsrail saldırganlığını durdurmak için Sayın Trump’ın İsrail’e sağlanan silah desteğini kesmesinin iyi bir başlangıç olabileceğini söyleyebilirim. İsrail’in yayılmacı hedeflerini destekleyecek her adım, bölgedeki gerilimi artırabilir ve çatışma alanlarını genişletebilir. Bölge dışındaki ülkelerin tüm bu risklerin göz önünde bulundurularak Ortadoğu politikalarını şekillendirmesinde fayda var. Trump’ın ABD başkanlığı, Ortadoğu’daki siyasi ve askeri dengeleri ciddi biçimde etkileyecektir. Herkesin bölgede barışı ve istikrarı hedefleyen adımlar atması, küresel barışın inşasına fayda sağlayacaktır. Aksi durumda çatışmaların yayılması, katliamların devamı herkese kaybettirir" dedi. "AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ÖNCÜLÜĞÜNDE BAZI BATI ÜLKELERİNİN UKRAYNA’DAKİ SAVAŞIN BİTİRİLMESİ İÇİN ÇABA SARF ETMESİ, ORADA ÇÖZÜMÜ HIZLANDIRIR" Trump'ın başkan olmasının ardından NATO’nun Avrupalı üyelerine yaklaşımının, Ukrayna-Rusya savaşının ne yönde ilerleyeceğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Trump açık sözlü biri. Geçmişte Merkel’e 'Ben NATO’ya şu kadar para veriyorum, sen Almanya olarak ne veriyorsun?' demişti. Merkel’den orada bir çıt dahi çıkmadı. NATO’ya Amerika’dan sonra en yüksek seviyede para veren ülkelerden birisi de biziz. Bu noktada NATO içinde en fazla savunma harcaması yapan ülkelerden bir tanesi Türkiye. Bu dönemde de biz Amerika Birleşik Devletleri karşısında onun rakamını yakalamayabiliriz ama ideal seviyede olan ülkelerden bir tanesi olarak yolumuza devam ederiz. NATO içinde asker noktasında bir sıkıntı yok. Asker sayısı itibarıyla zaten iyiyiz. Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde bazı Batı ülkelerinin Ukrayna’daki savaşın bitirilmesi için çaba sarf etmesi, orada çözümü hızlandırır. Biz, en başından beri hem Ukrayna’nın haklılığını ortaya koyduk hem bu savaşta barışın yanında yer almayı tercih ettik. Savaşın tarafı olmamız konusundaki yönlendirmelere kulak asmadık ve her iki tarafla da teması sürdürdük. Sorunların diplomasi yoluyla çözülebileceğine yönelik inancımızın Batı tarafından yeterince paylaşılmadığını gördük. Trump döneminde meseleye çözüm perspektifinden yaklaşan bir ABD yönetimi görürsek, biz bu savaşı kolaylıkla bitirilebiliriz. Daha fazla silah, daha fazla bomba, daha fazla kaos ve çatışma bu savaşı bitirmez. Daha çok diyalog, daha çok diplomasi, daha çok mutabakat barışın kapısını aralar. Biz her iki tarafı da aynı masa etrafında buluşturmayı başarmış bir ülkeyiz. Bunu defalarca yaptık ve yine yapabiliriz. Bu savaş artık bitmelidir. Biz gayretlerimizi barış için yoğunlaştırdık ve buna devam edeceğiz. Umarız yeni dönemde yeni başlangıçlar yapar ve tüm çatışmaların ve savaşların sona erdiği bir dünyaya kavuşuruz" diye konuştu.

Türkiye, KFOR Komutasını İtalya'ya Devretti Haber

Türkiye, KFOR Komutasını İtalya'ya Devretti

Kosova'nın başkenti Priştine'deki karargahta Türkiye'nin bir yıldır yürüttüğü NATO'nun Kosova'daki Barış Gücü (KFOR) komutasının devir teslim töreni düzenlendi. Törene Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, Başbakan Albin Kurti, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Türkiye'nin Priştine Büyükelçisi Sabri Tunç Angılı, bakanların yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Türkiye ve İtalya'nın milli marşlarının okunduğu törende KFOR'un komutanlık görevi, Türk Tümgeneral Özkan Ulutaş'tan İtalyan Tümgeneral Enrico Barduani'ye devredildi. Devir teslim töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, KFOR'un 25 yıldır Kosova'yı sakin, güvenli ve barışçıl bir ülke haline getirmek için Kosova ile birlikte her adımı attığını belirtti. Osmani, “En başarılı ve en uzun görev KFOR'un görevidir. Kosova halkının ve kurumlarımızın KFOR ile yakın çalışmaya devam edeceğini bir kez daha taahhüt etmek istiyorum” dedi. Osmani, Kosova'nın kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşlara güvenlik ve refah sunan bir ülke olduğunu söyledi. Görevini devreden Tümgeneral Özkan Ulutaş ise yaptığı konuşmada, Kosova'da barış ortamı sağlamaya çalışan KFOR'un bu yıl 25. kuruluş yıldönümünün kutlandığını hatırlatarak, “Bu 25 yıl boyunca uluslararası toplumun üyeleri, ilişkilerin geliştirilmesi ve tüm vatandaşların güvenliğinin sağlanması yoluyla kamu güvenliğine katkıda bulundu” dedi. Törenin ardından Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, Kosova'da bir yıllık görev süresi tamamlanan Tümgeneral Özkan Ulutaş'a madalya takttı. Türkiye ilk defa KFOR'un komutasını devralmıştı Türkiye, geçtiğimiz yıl Kosova'da görev yapan barış gücünün komutasını ilk kez devralmıştı. NATO'nun 1999'da Sırbistan'a yönelik başlattığı hava operasyonunun ardından, NATO'ya bağlı Barış Gücü misyonu 12 Haziran 1999 tarihinden bu yana Kosova'da görev yapıyor. KFOR'da NATO üyesi 21 ve NATO üyesi olmayan 6 ortak ülke olmak üzere 27 ülkeden yaklaşık 4 bin 500'ün üzerinde uluslararası askeri personel bulunuyor.

FETÖ, Türkiye-ABD ilişkilerini etkilemeye çalışıyor Haber

FETÖ, Türkiye-ABD ilişkilerini etkilemeye çalışıyor

Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilere göre, FETÖ’nün içinden gelen itiraflar, Fethullah Gülen’in sağlık durumu ve başka bir eve kaçırılması örgüt içinde çatlağın daha da derinleşmesine neden oldu. Örgüt mensupları kendi gündemini değiştirmek için şimdi de 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin sekizinci yıl dönümüne günler kala ABD Başkanı Joe Biden’a bir mektup sunmaya hazırlanıyor. Üstelik hazırlanan mektupta ABD’li bazı kongre üyelerinin de katkısı var. Son dönemlerde FETÖ içinde artan iç hesaplaşmalar, yapılan itiraflar ve örgüt elebaşı Fethullah Gülen’in hastalığı sonrası kaçırılma iddiaları örgüt içinde parçalanmalara neden oldu. Örgüt mensuplarındaki bağlılık ve inanış giderek azalmaya, kopuşlar yaşanmaya başlandı. Örgüt üst yönetimi yaşanan bu parçalanmayı engellemek için her türlü çabayı gösterdi. Fethullah Gülen’in sağlık durumunun “iyi” olduğunu kanıtlamak için geçmiş tarihli fotoğraflar ve canlı olduğu söylenen görüntüler paylaşıldı. Örgüte mensup gazeteciler örgüt elebaşını ziyaret görüntülerini yayınladı. İnandırıcılığını kaybeden FETÖ, şimdi de yeni bir yol arayışına girdi ve ABD Başkanı Biden’a Türkiye aleyhine mektup yazdı. Türkiye-ABD ilişkilerini etkilemeye çalışıyorlar FETÖ’cüler hazırladıkları mektupta, Türk hükümetine karşı yapmaya çalıştıkları darbe girişimine hiç değinmeden, örgüt mensuplarına yönelik “haksız politikalar” izlendiğine yer veriyor. FETÖ’cüler, Türkiye’nin içişlerini ilgilendiren konulara da mektupta değiniyor. Örgüt mensupları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından alınan Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Yüksel Yalçınkaya kararları konusunda Türk hükümetini ABD Başkanı Biden’a şikâyet ediyor. Mektupla, Türkiye ile ABD arasındaki ikili ilişkilere müdahale çabası dikkat çekiyor. ABD’nin Türkiye’ye yaklaşımının “insan hakları temelli” olması talep edilip, ABD Başkanı Bıden’ın Türk hükümetine baskı yapması isteniyor. FETÖ’cülerin Türkiye’ye dönme çabaları sürüyor Mektupta yazılan talepler dikkate alındığında, örgüt mensuplarının Türkiye’ye dönme çabaları da göze çarpıyor. Mektuptaki taleplerden biri Fethullahçı Terör Ögütü’ne mensup tutukluların şartsız serbest bırakılarak işlerine geri dönmelerinin sağlanması. Örgüt mensupları, ABD Başkanı’na yazdıkları mektup ile 15 Temmuz’da yaptıkları kanlı darbe girişiminde hayatlarını kaybeden yüzlerce şehit ve gazi olan binlerce insanı akıllarına bile getirmeden “aklanmanın” yollarını arıyor. FETÖ’cüler, ABD Başkanı Joe Biden’a yazdıkları mektubu henüz paylaşmadı. Örgüt mektubu paylaşmadan önce bir imza kampanyası düzenlemeye başladı. FETÖ, mektuba atılacak imzaların sayısının artması ile ABD Başkanı Biden üzerinde örgütün etkisini artırmayı hedefliyor. NATO zirvesi öncesi son hamle FETÖ, Temmuz 2024’te ABD’de yapılacak ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılacağı NATO Liderler Zirvesi öncesinde adeta “son kozunu” oynuyor. ABD Başkanı Bıden’a verecekleri mektubun NATO Liderler Zirvesi’nde de gündeme gelmesi için çalışmalar yapıyorlar. Türkiye’ye karşı kara propaganda yaparak gündemi kendi istedikleri yöne çevirmeye çalışıyorlar.

Çin Devlet Başkanı Şi, Sırbistan’da Haber

Çin Devlet Başkanı Şi, Sırbistan’da

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve eşi Peng Liyuan, havalimanında Vucic ile birlikte Sırbistan Cumhurbaşkanının eşi Tamara Vucic, Başbakan Milos Vucevic, Parlamento Başkanı Ana Brnabic, Dışişleri Bakanı Marko Djuric ve eski Cumhurbaşkanı Tomislav Nikolic’in de yer aldığı heyet tarafından karşılandı. Belgrad’a inişinden sonra yaptığı açıklamada Xi, "Çin ve Sırbistan, ortak temel çıkarları ve büyük endişelerine ilişkin konularda birbirlerine sağlam bir destek sağlamıştır. Uluslararası adalet ve doğruluğu birlikte destekledik ve dünyada barış ve kalkınmanın teşvik edilmesine birlikte katkı sağladık” dedi. Şi’nin iki günlük ziyareti sebebiyle Sırbistan polisi yoğun güvenlik önlemleri aldı. Sırbistan basını, Şi ve beraberindeki heyetin korunması için 3400 polisin görev yapacağını yazdı. Şi’nin Sırbistan’daki temaslarının ardından Macaristan’a geçmesi bekleniyor. Ziyaret tarihiyle mesaj verdi Şi’nin Sırbistan ziyaretinin başlangıç tarihi olarak, NATO’nun Kosova müdahalesi çerçevesinde Belgrad’daki Çin Büyükelçiliğini bombalamasının 25. yıldönümünü tercih etmesi dikkat çekti. Çin Devlet Başkanı Şi, Amerikan jetlerinin 7 Mayıs 1999’da gerçekleştirdiği ve 3 Çin vatandaşının ölümüne neden olan eyleme ilişkin olarak Sırp “Politika” gazetesi için kaleme aldığı makalede Çin’in Yugoslavya’daki Büyükelçiliğinin vurulmasını asla unutmayacağını yazdı. Bugün yayınlanan makalesinde Şi, “25 sene önce bugün NATO, Yugoslavya’daki Çin Büyükelçiliğini pervasızca bombalayarak üç Çinli gazeteciyi öldürmüştü. Bunu asla unutmamalıyız. Kanımızla pekiştirilmiş Çin-Sırp dostluğu, halklarımızın ortak hafızasında yaşayacak” diye yazdı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.