SON DAKİKA

#Milliyetçi Hareket Partisi

Söz Bursa - Milliyetçi Hareket Partisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Milliyetçi Hareket Partisi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bahçeli’den CHP’ye sert tepki Haber

Bahçeli’den CHP’ye sert tepki

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 21. Olağanüstü Kurultayı'na yönelik sert eleştirilerde bulundu. Bahçeli, kurultayın Türkiye'nin siyasi ve demokratik hayatına zarar verdiğini iddia ederek, CHP'nin yönetimini "Türkiye karşıtı söylemler ve eylemlerle ilişkilendirdiğini" ifade etti. Bahçeli, CHP Genel Başkanı’nın “nefret saçan dili” ve “çarpık üslubu” nedeniyle demokrasi kültürünü zehirlediğini ifade etti. Ayrıca, CHP’nin yasadışı marjinal grupların sözcüsü ve Türkiye düşmanlarının gözcüsü haline geldiğini belirtti. Açıklamada, CHP'nin ekonomik boykot çağrılarıyla ülkeye zarar verdiği öne sürüldü. Bahçeli, CHP Genel Başkanı'nın Cumhurbaşkanı'na yönelik eleştirilerini "akıl tutulması" olarak nitelendirirken, erken seçim taleplerini reddederek Cumhur İttifakı'nın seçimlerin zamanında yapılması konusundaki kararlılığını vurguladı. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı’na ilişkin” yaptığı açıklamanın tamamı şöyle: "Cumhuriyet Halk Partisi’nin 6 Nisan 2025 tarihinde yapılan 21. Olağanüstü Kurultayı siyaset ve demokrasi hayatımıza taze ve yeni bir nefes vermek yerine kara leke olarak geçmiştir. Siyasi bozgunculuk, Türkiye karşıtlığından mülhem söylem ve eylem bulanıklığı bu partinin yönetim kademesine A’dan Z’ye kanser hücresi gibi nüfuz etmiştir. CHP Genel Başkanı’nın nefret saçan dili, son derece çarpık ve dağınık üslubu ülkemiz ve milletimiz adına esef verici olduğu kadar demokrasi kültürünü zehirleyecek boyutlara sancılı şekilde ulaşmıştır. Türkiye böylesi kirli, kifayetsiz ve kindar bir muhalefet anlayışına, üstelik iliklerine kadar gayri milli ve faşizan özellikleri barındıran icazetli bir siyasi yapıya elbette mahkum ve müstahak değildir. CHP’nin 21.Olağanüstü Kurultayı baştan ayağa aşikar olan kuşkulu ve kumandalı bir senaryo kapsamında, muhtemelen de ülkemiz aleyhine plan yapan iç ve dış mihrakların tazyik, tertip ve tesiriyle gerçekleşmiştir. Mezkur 6 Nisan Kurultayı’nın her etabında nükseden ayak oyunları, tedavüle sokulan dedikodu ve iftira kampanyaları, aleni fırtınaya dönen alavere ve dalavereler hukuki değilse bile ahlaki ve demokratik meşruiyeti tartışmalı hale getirmiştir. Ülkesine ve milletine ekonomik boykot uygulayan, yerli ve milli sermayeye cephe açan; daha vahim anlatımla siftaha, nafakaya, rızka, helal kazanca düşmanca saldıran bir partinin bugünkü süreçte tarihin hangi karanlık noktasına paldır küldür yuvarlandığı iyice anlaşılmış, açıklığa kavuşmuştur. Siyonist ve emperyalist barbarlıkla CHP Genel Başkanı ve yönetimi aynı fotoğraf karesine girmiş, aynı emel ve hedeflerde birleşmiş, Türkiye’ye karşı da bilenmiştir. Boykot ve sokaklara davet çağrısı CHP’nin siyasi ihtirasları uğruna milletimizi ve ülkemizi nasıl ateşe atmaya hazır olduğunu netleştirmiştir. Nitekim CHP, tüketimi durdurmak için husumet kartını sahaya sürerken, aslen ve esasen siyasi, fikri ve ahlaki tükeniş sürecini hızlandırmıştır. Görünen gerçek şudur: Saraçhane-Söğütözü ve Silivri arasında cereyan eden rant, ikbal ve siyasi mahiyetli çıkar rekabeti; hatta bu minvalde sürekli derinleşen, hizipler arasında gittikçe şiddetlenen kutuplaşma ve çatışma hali iç barışımızı, milli güvenliğimizi ve toplumsal huzurumuzu kırılma noktasına kadar bükmenin amacına hizmet etmiştir. CHP, yasa dışı marjinal grupların sözcüsü, Türkiye düşmanlarının gözcüsü durumuna düşmüştür. Bu yaka silkilecek ve utanç duyulacak tablo, bir partinin siyaset yerine dış güçlerin taşeron ve dönen tekeri olduğunu ibretle tescillemiştir. CHP’nin muhteris Genel Başkanı’nın 6 Nisan Kurultayı’nda yaptığı konuşma işin özünde bir çiğlik, çirkeflik ve çirkinlik manifestosundan öte bir anlam taşımamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımıza cunta başı iftirası tam anlamıyla akıl tutulması, zeka yoksunluğu, sağduyu yoksulluğu, gerçeğin ve milli iradenin aydınlığına tahammül edemeyen potansiyel darbe meraklısı bir zavallının hezeyanıdır. Siyasi tarihimizin ısdıraplı sayfaları karıştırıldığında, bunun yanında milli hafızanın sabırla deşifresi yapıldığında cunta kelimesinin aynısının tıpkısıyla CHP’de karşılık bulduğu ve siyasi şablonuna uyduğu görülecektir. Cunta demek CHP demektir, bunu bilmeyen de yoktur. Sayın Cumhurbaşkanımıza bu alçak bühtanı reva görenlerin aklından ve hayalinden neyin geçtiği, demokrasi dışı dönemlere duyulan özlemin nasıl depreştiği her vicdan sahibi insanımızın malumudur. Şayet CHP Genel Başkanı, cuntacı arıyorsa yüzünde sırıtan ve her milli hadise sonrasında aşınan demokrasi maskesini çıkarıp aynaya bakmalı veya tek parti olmakla nam salmış CHP’nin postallar üzerine inşa edilmiş rehinli tarihini okumalıdır. Bu şahıs kurşun askerliğine özendiği çevrelerle yol yürümekte ısrarlıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın meşruiyetini sözde tartışmaya yeltenmek, bununla da kalmayıp cuntacılıkla suçlamak bir nevi darbe çığırtkanlığından başka şey değildir. 15 Temmuz’daki hain FETÖ kalkışmasını iradesiyle toprağa gömen Türk milleti, Türkiye’de darbeler dönemini bizzat helal kanıyla kapatmıştır. Bu gerçekten ders çıkaramayanlar varsa, Sayın Cumhurbaşkanımıza ve hükümetimize darbeye heveslenenler CHP’nin çağrısıyla ortaya çıkacaksa, 15 Temmuz'dan daha acıklı bir sona hazır olmaları gerektiğini hatırlatmak ikazen ve ihtaren boynumuzun borcudur. Türk milleti iradesine pranga vurulmasına asla müsaade etmeyecek, iç cephesinin taciz ve tahribine izin vermeyecektir. Demokrasimize ve millet iradesine müdahale etmeyi aklından kim ya da kimler geçiriyorsa Türk milletinin kudretiyle yerle yeksan olacaklarını bilmelerinde sayısız ve sonsuz yarar vardır ve açıktır. CHP Genel Başkanı’nın başını çektiği demokrasi ve hukuk muarızı koroyu sorumsuz ve suçluluk telaşıyla yapılan bayağı açıklamalardan uzak durmaya, ayaklarını denk almaya ve sükûnete davet ediyorum. Terörsüz Türkiye hedefi istikametinde adım adım ilerleyişin yaşandığı şu günlerde, herkes söylediği söze daha dikkat etmelidir. Bölgemizin ve dünyamızın zor günlerden geçtiği bir dönemde iç cephemizi sarsmaya ve gedik açmaya çalışan müflis, müfrit ve münafık siyaset tellallarına asla merhamet ve hoşgörü gösterilmeyecektir. Biliyor ve inanıyoruz ki; Türk milleti siyasi jakobenlere ve ruhu cuntacı olan hasis ve hain güruha değil Cumhur İttifakı’nda geleceğini görmeye ve kardeşçe yaşamanın muazzez nimetlerini muhafazaya devam edecektir. Hiç kimse boşuna imza toplayıp erken seçim hayali kurmamalıdır. Türk milletinin muazzam desteğiyle seçilen Sayın Cumhurbaşkanımız ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi görevinin başındadır. Cumhur İttifakı’nın ortak iradesi seçimlerin zamanında yapılması yönündedir ve bu irade kesindir. Aynı zamanda Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşma azmimiz çok güçlüdür. Vakit hizmet vakti, icraat vakti, reform vakti, yükseliş vakti, kucaklaşma vakti, sosyal ve ekonomik meseleleri aziz milletimizin beklenti ve talepleri doğrultusunda çözme vaktidir." https://t.co/a62CEggVvC — MHP (@MHP_Bilgi) April 7, 2025

MHP’den, CHP’nin "Boykot" çağrılarına sert tepki Haber

MHP’den, CHP’nin "Boykot" çağrılarına sert tepki

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Medya, İletişim ve Dijital Mecralardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "İsrail bölgede neredeyse Türkiye’den izinsiz uçak uçuramayacak duruma gelmek üzereyken, Ortadoğu ve Avrupa’da Türkiyesiz hiçbir denklem kurulamayacağı görülmüş ve yeni dönem tezlerinde herkes kapımızı çalmaya başlamışken, Terörsüz Türkiye hedefimizi gerçekleştirmek ve başarmak üzere büyük bir kararlılık varken, ülkemizi CHP eliyle içeriden karıştırma, ekonomik ve sosyal istikrarsızlık oluşturma hamlesinin gelmesi birbirinden bağımsız bir gündemin tesiri olmasa gerek. Hukuka karşı başkaldıran, anayasayı hepten yok sayan ve milletin evlatlarını kendi siyasi istikbali için aşağılık biçimde kullanan zavallı bir anlayışın sahipleri kendileri ile beraber CHP’yi de bitirmiştir. Türkiye’nin hiçbir meselesine tutarlı politika geliştiremeyen, dünyada ve bölgede yaşananlar karşısında görüş ve politika üretmeyi bırakın yaşanan gelişmeleri doğru okumaktan dahi aciz durumda olan CHP’nin başvurduğu tek şey bozgunculuk ve anarşizm oldu. Umudu ABD’de yayınlanan gazetelerde makaleler yayınlayarak, İngiltere’ye sitemlerini ileterek destek bulmaya bağlayan teslimiyetçi anlayışıyla CHP, Türkiye gerçeklerinden ne derecede uzaklaştığını da göstermiştir" ifadelerine yer verdi. "CHP BÜNYESİNDE HALA AKLI BAŞINDA KİMSELER KALDIYSA PARTİLERİNE SAHİP ÇIKMALI" Özdemir, açıklamasına şöyle devam etti; "CHP, bu haliyle Türkiye’ye ve Türk Milleti’ne layık değildir. CHP bünyesinde hala aklı başında kimseler kaldıysa partilerine sahip çıkmalı, Özgür Özel ve şürekasına karşı hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, toplumun huzurunun korunmasına ve ülkeye sadakate bağlılığın gereğini yerine getirmelidir. Türkiye’nin en büyük yolsuzluk soruşturmasının ana konusu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile beraber diğer bazı belediyeler üzerinden elde edilen 560 milyar liranın, bir yandan birilerinin şahsi menfaati, diğer yandan CHP yönetiminin ele geçirilmesi amacıyla kullanışmış olmasıdır. Bu derecede vahim iddialar karşısında CHP yönetiminin bizatihi kendisi "aklanıp gelsinler" demek yerine, son derece büyük bir korku, endişe ve kendisinden olmayan herkese karşı nefretle hareket edip, toplumsal huzuru bozacak tüm girişimleri oluşturmaya çalışıyor. Bu beyhude girişim, mutlaka sahiplerinin başını yakacak, ne hukuk, ne de millet iradesi bu kirli hesaba geçit vermeyecektir."

Devlet Bahçeli: "PKK'nın tasfiye kararı hayata geçirilmeli" Haber

Devlet Bahçeli: "PKK'nın tasfiye kararı hayata geçirilmeli"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘Terörsüz Türkiye' hedefinin gerçeğe dönüşmek üzere olduğunu belirterek, "Türkiye, milli birliğin tahkim olduğu, barış ve huzurun kalıcılaşacağı bir döneme girdi. Ülkede, yeni bir siyasi ve toplumsal hayat oluşmakta. Herkesi ‘Türkiye'nin kutlu geleceğini birlikte inşa etmeye' çağırıyoruz" dedi. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son dönemdeki olaylar ve gelişmelerle ilgili düşüncelerini bir gazeteye değerlendirdi. Türkiye'de bölücü terör örgütü PKK'nın feshedilmesiyle yeni bir gün doğumuna şahitlik edildiğini belirten Bahçeli, ‘Terörsüz Türkiye' hedefinin gerçeğe dönüşmek üzere olduğunu söyledi. Türkiye'nin milli birliğin tahkim olduğu, barış ve huzurun kalıcılaşacağı bir döneme girdiğini vurgulayan Bahçeli, ülkede yeni bir siyasi ve toplumsal hayatın vasat bulmakta olduğunu kaydetti. "TÜRKİYE İÇİN BİR FIRSATA DÖNÜŞTÜRMEK MÜMKÜNDÜR" İmralı'dan yapılan tarihi çağrıdan sonra milletin umutlu bir bekleyiş içerisinde olduğuna dikkati çeken Bahçeli, "Bu beklentiyi hüsrana değil sevince dönüştürmek elimizdedir. Terörsüz Türkiye demokrasinin daha güçlendiği bir Türkiye olacaktır. Yeni bir dünya düzeninin şekillendiği dönemde bu gelişmeyi Türkiye için bir fırsata dönüştürmek mümkündür" ifadelerini kullandı. ‘Terörsüz Türkiye'den rahatsızlık duyanların devrede olduğunu belirten Bahçeli, "Terörden çıkar devşirenler, süreci enfekte etme yarışında. O sebeple barış ve huzurun inşasında herkese sorumluluk düşmekte. Bu kapsamda gecikmemek, geciktirmemek ve sahip çıkmak öncelikli meseledir. Terörsüz Türkiye, Türkiye'nin barış içinde yeni bir siyasi ve sosyal yaşama kavuşmasına vesile olacaktır" dedi. "İMRALI'NIN ÇAĞRISINDA YER ALDIĞI ÜZERE SİLAHLAR BIRAKILMALI" Büyük değişimlerin fırsatlarla birlikte riskleri de içerdiğini dile getiren Bahçeli, "Bu nedenle birçok dinamik dikkatli yönetilmeli. Öncelikle İmralı'nın çağrısında yer aldığı üzere silahlar bırakılmalı, süratle kongreyi toplayıp PKK'nın tüm bileşenleriyle tasfiye edilme kararı hayata geçirilmelidir. Kapsamlı reformlarla milli birliğimiz daha da güçlendirilmeli, adalet ve eşitlik esas olmalıdır" diye konuştu. "TÜRKİYE'NİN KUTLU GELECEĞİNİ HEP BİRLİKTE İNŞA ETMEYE ÇAĞIRIYORUZ" Milli ve kapsayıcı, demokratik yeni bir anayasa ile darbe kalıntılarının tamamen temizleneceğini belirten Bahçeli, "Önemli olan herkesin kendisini içinde bulacağına inandığı bir yapı inşa etmektir. O sebeple Terörsüz Türkiye sürecinde tüm vatandaşlarımızı 'Her şeyden önce Türkiye' ve 'Herkes eşittir Türkiye' anlayışı ile millî birlik ve kardeşlikte buluşmaya, Türkiye'nin kutlu geleceğini hep birlikte inşa etmeye çağırıyoruz" açıklaması yaptı. Son dönemdeki olaylar, gerçekler ve gelişmelerle ilgili düşüncelerini değerlendiren Bahçeli, "Türkiye'de, yaklaşık elli yıldır devam eden bölücü terör örgütü PKK'nın feshedilmesiyle yeni bir gün doğumuna şahitlik edilmektedir" dedi. Dezenformasyonlara, tahriklere, yalan ve iftiralara kulak asmadan kararlı bir tavır gösterilmesi şart olduğunu aktaran Bahçeli, "Toplumsal barışın güçlendirilmesi ve kutuplaşmanın azaltılması için siyasi aktörlerin kapsayıcı bir dil kullanmasına ihtiyaç vardır. Kullanılacak dilin devletimizin bekasından, milli birlik ve beraberlikten, huzur ve barıştan yana olması tahrikleri boşa çıkaracaktır. İhtiyacımız; çatışmacı değil uzlaşmacı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, kavgacı değil barışçı, ötekileştirici değil kucaklayıcı, bölen değil birleştiren, kaostan değil huzurdan beslenen bir anlayışa, Türkiye'yi ve Türk milletini geleceğe birlikte taşıma iradesinedir. Takdirle ifade etmek gerekir ki TBMM'nde temsil edilen siyasi partilerin ve siyasetin büyük bir ekseriyeti toplumsal uzlaşmaya dönük mutabakattan yanadır" ifadelerini kullandı. "PKK'NIN TÜM BİLEŞENLERİYLE TASFİYE KARARI HAYATA GEÇİRİLMELİ" Terörsüz Türkiye'nin büyük değişimler, fırsatlarla birlikte riskleri de içermekte bu nedenle birçok dinamiğin dikkatli yönetilmesini zaruri kıldığını dile getiren Bahçeli, "Terörsüz Türkiye, Türkiye'nin barış içerisinde yeni bir siyasi ve sosyal yaşama kavuşmasına, böylesi bir sorunu çözdüğü için demokratik siyaset kurumuna toplumun duyduğu itimadın artmasına vesile olacaktır. Bu kapsamda öncelikle İmralı'nın çağrısında yer aldığı üzere silahlar bırakılmalı, süratle kongreyi toplayıp PKK'nın tüm bileşenleriyle tasfiye edilme kararı hayata geçirilmelidir. Türkiye için tarihi bir fırsat olan PKK'nın silah bırakması ve fesih sürecinin uzun vadeli beklenen başarıya ulaşması için siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan yeni atılımlar ve kapsamlı reformlarla milli birliğimiz daha da güçlendirilmeli, toplumsal uzlaşı, adalet ve eşitlik esas olmalıdır. Bunu mümkün kılacak siyasi ve sosyal şartlar mevcuttur. Yönetim sistemimiz etkinlik ve esneklik sağlayabilecek özelliktedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasî ve toplumsal uzlaşmanın ön plana çıktığı bir yönetim yapısıdır. Şartlara ve gelişmelere cevap veren dinamik demokratik bir tercihtir. Güçlü devlet, güçlü yönetim, demokratik istikrar gayeleri sistemin ana omurgasıdır" değerlendirmesinde bulundu. Dış politikada, siyasette ve ekonomide Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya yönelik faaliyetlerin önüne geçmenin Türk devletinin ve Türk milletinin bekâsına yönelik tüm tehditleri ortadan kaldıracağına dikkati çeken Bahçeli, Türkiye'yi "kudretli bir devlet" haline getirecek idari, hukuki ve siyasi tüm reformları hayata geçirmenin insan hak ve hürriyetlerini mümkün olan en geniş boyutta temin ettiğini ifade etti.

Bahçeli'den CHP'ye çağrı: "Sonu karanlık eylemlere derhal son verin" Haber

Bahçeli'den CHP'ye çağrı: "Sonu karanlık eylemlere derhal son verin"

21 Mart günü kutlanacak Nevruz ile ilgili yazılı açıklama yapan Devlet Bahçeli, "Türk milleti 21 Mart’ta yakılacak, ortak tarih ve kültürümüzün zenginliğiyle yayılacak Nevruz ateşi etrafında kenetlenip el ele vererek barış ve kardeşlik bağlarını daha da güçlendirecektir" ifadelerini kullandı. Nevruz’un milli birliğin zaman ve zemine sığmayan nişanesi olduğunu söylene Bahçeli, "Nevruz Bayramı, sadece uyanan baharın müjdesi olarak kalmayıp, milli varlığımızın, milli kimliğimizin, kökü derinlere tutunan milli birliğimizin zaman ve zemine sığmayan nişanesidir. Mübarek Ramazan ayının manevi ikliminde canlanan doğaya eşzamanlı olarak hedef ve heyecanlarımız takviye edilmeli, huzur, refah, esenlik, güvenlik ve yaşama sevincimiz çok daha ileri bir aşamaya tahkimat yaparak ilerleyiş kaydetmelidir" açıklamasında bulundu. "NEVRUZ BAYRAMI, BEREKET VE BİRLİĞİN SİMGESİ, SEVGİ VE HÜRMETİN SİPERİDİR" Nevruz’a Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aktif katılımının değerli bir adım olduğuna dikkati çeken Bahçeli, şunları kaydetti: "Nevruz Bayramı, bereket ve birliğin simgesi, sevgi ve hürmetin siperidir. Bu bayram asırlar boyunca Türk milletinin ruhunda, şuurunda ve vicdanında taşıdığı ve doğanın kabuk değiştirip renk cümbüşüyle göz kamaştırdığı müstesna bir doğuşun, müessir bir doğruluşun bir tarih ve talih eşiğidir. Yarınki Nevruz kutlamalarına Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif katılımı ise ülkemizin içinden geçtiği hassas dönem dikkate alındığında hem anlamlı hem de değerli bir adım olacaktır. Beklentim ve temennim odur ki, terörsüz Türkiye amaç ve azmi bu yılki Nevruz Bayramı’na mühür vurmalı, doğudan batıya, kuzeyden güneye muazzam beşeri cevher olan Türk milleti ailesi tek yürek halinde geleceğine ve geçmişin kutlu emanetlerine ortaklaşa sahip çıkmalıdır." "BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN DERHAL KARAR ALMASI GEREKMEKTEDİR" Terör örgütünün 27 Şubat İmralı çağrısının gecikmemesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, "Bu kapsamda bölücü terör örgütü PKK, 27 Şubat İmralı çağrısının gecikmemesi ve aziz milletimizin yoğunlaşan arzusunun boşa düşmemesi maksadıyla bir an evvel kongresini toplayarak fesih kararı almalı, nihayet silahları bırakarak Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etmelidir. Fesih kararının sürüncemede bırakılması hiç beklenmedik komplikasyonlara, hiç tahmin edilmedik komplolara ve karmaşık provokasyonlara sahne olabilecektir. Bölücü terör örgütünün derhal karar alması gerekmektedir" açıklamasında bulundu. PKK’nın 4 Mayıs 2025 tarihinde kendini feshetmesi gerektiğini değinen Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: "Bizim tasavvur ve teklifimiz Hıdırellez’in arifesinde, mesela 4 Mayıs 2025 Pazar günü Muş’un Malazgirt ilçesinde DEM Partili belediye başkanının destek, katkı ve yardımıyla PKK’nın kongresini toplayarak fesih tartışmalarına son noktayı koyması ve bu işi bitirmesidir. Terörsüz Türkiye gayesinde tavsama ve tehir pişmiş aşa su katmaktan, bunca gösterilen fedakârlıkların heba olmasından başka bir manaya gelmeyecektir. Nevruz Bayramı’nın mehabet ve muhabbet havası Hıdırellez’in güzellikleriyle pekişmeli, bununla mündemiç olmak üzere terör sorunu tamamıyla ortadan kaldırılmalıdır." Terörsüz Türkiye hedefine ilerlerken CHP’nin başı çektiği tehlikeli ortamın genişletilmek istendiğini söyleyen Bahçeli, "Terörsüz Türkiye hedefi istikametinde güçlü ve güven uyandıran hamleler yapılıyorken, CHP’nin başını çektiği tehlikeli ortam günbegün genişletilmek istenmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na çöreklenen CHP markalı çıkar ve soygun ittifakının kirli çamaşırları birer birer deşifre edildikçe gündemi meşgul eden mevzu bahis ağır meselenin diploma iptalinin çok ötesinde vahim bir organize terör ve yolsuzluk sarmalı olduğu anlaşılmıştır. CHP’nin Türkiye’yi karıştırmak ve hukukun işleyişini sakatlamak için bütün kriz tuşlarına bastığı görülmektedir" dedi. Terörsüz Türkiye’yi sekteye uğratmanın büyük bir vebal olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Terörsüz Türkiye’yi sekteye uğratmak, asayişsizliği teşvik etmek, bindirilmiş kıtaları sokak aralarına ve protesto gösterilerine kışkırtmak CHP Genel Başkanı’yla her rüzgara yelken olan yakın çalışma arkadaşlarının altından kalkamayacağı bir vebaldir. Türkiye’nin iç barış ve huzur ortamının Saraçhane tertibiyle bozmaya kalkışmak, halkımızı kin ve düşmanlığa tahrik etmek bilinsin ki yasa ve anayasaya meydan okumaktır" ifadelerini kullandı. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağının kendi meseleleri olmadığını söyleyen Bahçeli, "CHP’nin nevzuhur Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı bizim meselemiz değildir. Aynı şekilde önümüzdeki pazar günü sandık kurulup kurulmayacağı da bizim ilgi sahamızın dışındadır. Ancak hukuki bir tasarruf ve tedbiri sivil darbe iftirasıyla baltalama girişimi devletin egemenlik vasfına, hukuk ve demokrasi güvenliğine aleni bir saldırıdır. Bu saldırı karşısında devletimizin ve hükümetimizin sonuna kadar yanında duruş göstereceğimizi herkesin bilmesinde çok ciddi yarar olacaktır" açıklamasında bulundu. "HERKESİ SÜKUNETE VE AKLI SELİME DAVET EDİYORUM" Herkesi sükunete davet eden Bahçeli, "Türkiye’nin istikbal ve istiklalini Saraçhane oyunlarıyla sarsma ve sabote etme girişimlerine Türk milleti müsaade etmeyecek, suç örgütü mahiyeti kazanan ve dış bağlantılı olduğu az çok belli olan belediye çetesine Cumhur İttifakı sonuna kadar direnecektir. Herkesi sükunete ve aklı selime davet ediyorum. CHP yönetimini, bilumum sol ve marjinal grupları sonu karanlık eylem ve emellere derhal son vermeye çağırıyorum" ifadelerini kullandı. "TÜRK MAHKEMELERİ BAĞIMSIZ VE TARAFSIZDIR" Türk yargısının vereceği kararı herksin saygıyla karşılaması gerektiğini ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti: "Türk yargısının vereceği kararın saygıyla karşılanmasını, sokak dilinden vazgeçilmesini, işbirlikçi kaos ve kriz severlere akıllarını başlarına almalarını tavsiye ediyor, bilcümle bu hususları birliğimiz ve dirliğimiz adına mecburiyet görüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nde hak arama yolları açıktır. Türk mahkemeleri bağımsız ve tarafsızdır. Konusu suç teşkil eden fiilleri işleyen kim olursa olsun bedelini en ağır şekilde ödemelidir. Türk devleti sokakta kurulmamıştır. Sokakta gelecek arayanların, sokaklara dökülmekten bahsedenlerin, siyaset ve demokrasi dışı özlemleri kabaranların bulacağı sadece ve sadece beladır, bedduadır ve pişmanlıktır."

MHP'li Sadir Durmaz'dan 'Her şeyden önce Türkiye' vurgusu Haber

MHP'li Sadir Durmaz'dan 'Her şeyden önce Türkiye' vurgusu

Türkiye'nin istikrarlı bir şekilde Terörsüz Türkiye vizyonunu sürdürdüğünü söyleyen Durmaz, yurt içerisinde terörün bitme noktasına geldiğini kaydetti. Durmaz sözlerinin devamında, "Milliyetçi Hareket Partisi'ne ve liderimize hadsizce saldıranların, haksız ithamlar ve maksatlı iftiralarla suçlayanların o gün geldiğinde emin olunuz ki, aziz milletimizin yüzüne bakacak halleri dahi kalmayacaktır" ifadelerini kullandı. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Bursa İl Başkanlığı ev sahipliğinde 6 ilin yönetimlerinin katılımıyla istişare ve değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi. Bursa, Balıkesir, Eskişehir, Çanakkale, Bilecik ve Yalova teşkilatlarının katıldığı toplantı MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz yönetiminde yapıldı. Programda konuşan MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, sözlerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin selam ve sevgilerini ileterek başladı. MHP'li belediyelerin şehirlerin ihtiyacını gözeterek vizyon ürettiğini kaydeden Durmaz, "Milliyetçi Hareket Partisi, yarım asrı aşan siyasi tarihinde, milliyetçi-ülkücü hareketin temsilcisi olarak, köklü değerleri ve ilkeleriyle öne çıkmıştır. Genel başkanımızın milli hafızalara kazıdığı, "Önce Ülkem ve Milletim" sözüyle özetlediği siyaset anlayışı, "Türk ve Türkiye Yüzyılı" hedeflerimize ulaşmada anahtar kavramdır. "Önce Ülkem ve Milletim" anlayışı, popülist söylemlerden ve günü kurtarmaya yönelik politikalardan uzak, milletin uzun vadeli refahını, huzurunu ve mutluluğunu hedefleyen bir yaklaşımı ifade eder. Bu doğrultuda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, genel başkanımızın liderliğinde, ülkemizin sadece bugününe ait sorunlarına değil, gelecekte ortaya çıkması muhtemel sorunları da öngörerek kalıcı çözümler üretmek durumundayız. Bu anlayışla, ‘Her şeyden Önce Türkiye' diyerek tüm çalışmalarımızı milli ve manevi değerlerimiz ekseninde şekillendiriyor, ahlaki ilkeleri önceleyen bir Belediyecilik anlayışı ortaya koyuyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi'nin Üretken Belediyecilik vizyonuyla, vatandaşlarımıza samimiyetle hizmet ediyor, şehirlerimizin önceliklerini gözeterek, yaşanabilir kentler oluşturmak için çabalıyoruz. Her şeyin en iyisini hak eden aziz milletimizin her ferdinin talep ve ihtiyaçlarını titizlikle takip ediyor, belediye başkanlarımızın, seçim dönemi taahhütlerini gerçekleştirmeleri hususunda uyarı ve destek görevimizi yerine getiriyoruz. Ayırmadan, ayrışmadan Türkiye için canla başla çalışıyoruz. Bizim için vatandaşlarımızın huzuru, refahı ve güvenliği her şeyin önündedir. Öte yandan, hasbelkader kazandıkları belediyelerde, sosyal medya ve heykel belediyeciliğinden öteye geçemeyen, belediye kadrolarını eş dost akraba atamalarıyla dolduran, hizmetten çok algı yönetimine odaklanan CHP'li belediyelerin elinde şehirlerimiz heba olmaktadır. Bölücü zihniyete sahip çıkarak, sadece seçim dönemleri hatırladıkları Atatürk'ün aziz hatırasını lekeleyen, belediye başkanlığı yapmak yerine şahsi ikballerinin peşine düşerek şehirleri hizmetten yoksun bırakan bu anlayış elbette milletimizin hafızasında kaydedilmektedir" şeklinde konuştu. "TERÖRSÜZ TÜRKİYE VİZYONUNUN SONUÇ VERECEĞİ GÜNLER YAKINDIR" Türkiye'nin terörle mücadele kararlılığı ile yurt içerisinde terörün bitme noktasına geldiğini belirten Durmaz, "Yarım asrı aşan siyasi hayatında Milliyetçi Hareket Partisi, devletini ve milletini önceleyen siyasi anlayışıyla, milli ve manevi değerlerimizi korumayı, Cumhuriyetimizi kuran iradenin ayak izlerini takip etmeyi kendine şiar edinmiş bir duruşun temsilcisidir. Bu duruşunun bir sonucu olarak, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenliğine karşı oynanan bütün kirli oyunlar Milliyetçi Hareket Partisi'nin milli siyasetiyle hamdolsun her seferinde bozulmuştur. Kurucu genel başkanımız hangi inisiyatifleri alıp, devletin ve milletin önüne konulan sorunları bertaraf etmişse, bugün genel başkanımız da aynı istikamette ilerlemekte, sorunları çözerek, oyunları bozarak kutlu yürüyüşü sürdürmektedir. Türkiye'nin içinden geçtiği her kritik dönemde, liderimiz aldığı önemli kararlar ve yaptığı yerinde hamlelerle Türk siyasi hayatına büyük damga vurmuştur. Türkiye'nin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Cumhur İttifakı ile yakaladığı ivmeyi, içeride ve dışarıda elde ettiği kazanımları görmezden gelenler, geçmişin istikrarsız Türkiye'sine geri dönmek arzusunda olanlar, Türkiye üzerinde hesap yapan küresel güçlerin içimizdeki aparatlarından başkası değildir. Ömrünü büyük Türk milletine adayan Genel Başkanımız Devlet Bahçeli bugün Türkiye Yüzyılı hedeflerimizi gerçekleştirmek ve yeni yüzyılda ülkemizi terör belasından tam anlamıyla kurtarmak için bir vizyon ortaya koymuştur. Terörsüz Türkiye Vizyonu, emperyalizmin taşeronu olan bölücü terör örgütünün hem ülkemiz hem de bölgemiz açısından tehdit olmaktan çıkarılmasını hedefleyen kararlı bir adımdır. Türkiye Cumhuriyeti, devleti ve milletiyle bu konuda büyük bedeller ödemiştir. Ülkemizin terörle mücadeledeki kararlılığı ve başarısı sayesinde terör örgütü yurt içerisinde yok denecek hale gelmiş, komşu coğrafyalarımızda ise hareket alanı son derece kısıtlanmıştır. Liderimizin, "Terörsüz Türkiye" vizyonuyla ortaya koyduğu iradenin sonuç vereceği günler Yüce Allah'ın izniyle yakındır. Milliyetçi Hareket Partisi'ne ve liderimize hadsizce saldıranların, haksız ithamlar ve maksatlı iftiralarla suçlayanların o gün geldiğinde emin olunuz ki, aziz milletimizin yüzüne bakacak halleri dahi kalmayacaktır" ifadelerini kullandı. Programın devamında Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Bilecik, Eskişehir ve Yalova teşkilatları istişare toplantısı basına kapalı bir şekilde devam etti.

MHP’li İsmail Özdemir'den Somali tezkeresine destek Haber

MHP’li İsmail Özdemir'den Somali tezkeresine destek

Deniz taşımacılığının tarih boyunca devletler açısından büyük öneme sahip olduğunu ifade eden MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, "Mevcut şartlar itibarıyla küresel ticaretin yüzde 85’lik kısmı deniz yolu ile taşınmaktadır. 2023 yılı verilerine göre dünya genelinde deniz yoluyla taşınan yük miktarı yaklaşık 12,5 milyar ton olarak gerçekleşmiştir. Türkiye özelinde bakıldığındaysa dış ticaret yükümüzün yaklaşık olarak yüzde 87’sinin deniz yolu ile taşındığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla deniz taşımacılığı ve deniz yolları, küresel barış ve istikrarın en stratejik ayağını teşkil etmektedir. Bu durum, her ülke açısından bazı deniz alanlarının önemini daha da arttırmıştır. Özellikle boğaz ve kanallar ile bu alanlar üzerinde sahip olunan egemenlik ve kudretin, küresel üstünlük mücadelesinde ne derecede mühim bir konu olarak öne çıktığı son dönemlerde yaşanan gelişmelerle daha iyi anlaşılmaktadır. Bu alanların başında da Bab el Mendep boğazına ev sahipliği yapan Aden Körfezi ve Hürmüz Boğazını bünyesinde barındıran Arap Denizi gelmektedir" şeklinde konuştu. Türk donanmasının geçmişten günümüze küresel ticaretle beraber korsanlık ve diğer ülkelerin yağma çabalarına karşı sorumluluk üstlendiğini ve büyük başarılara imza attığını dile getiren Özdemir, "Günümüz ticari verilerine göre Aden Körfezi ve Bab el Mendep Boğazı küresel deniz ticaretinin yaklaşık yüzde 12’sine ev sahipliği yaparken, sadece Hürmüz Boğazı üzerinden taşınan petrol miktarı, küresel petrol ticaretinin yüzde 30’unu oluşturmaktadır. Dolayısıyla gerek Aden Körfezi, gerekse Arap Denizi ülkemizle birlikte dünyanın geri kalanı açısından son derece stratejik öneme sahip alanların başında yer almaktadır. Türk milletinin yabancı olmadığı bu alanlarda geçmişten günümüze Türk donanması, küresel ticaretle beraber buralardaki huzuru etkileyen korsanlık ve diğer ülkelerin yağma çabalarına karşı bölgede sorumluluk üstlenmiş, büyük başarılara da imza atmıştır. Somali Karasuları, Aden Körfezi, Arap Denizi çevresi ve Afrika’nın güney kesiminde bulunan silahlı grupların uzun süredir devam eden korsanlık faaliyetleri dünya ticareti ile beraber küresel petrol ticaretinin de önemli bir kısmını olumsuz etkilemiştir. Yaşanan korsan saldırıları sonucu 2008 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince deniz haydutluğu ve silahlı soygunlara karşı uluslararası bir mekanizma başlatılması kararına varılmıştır. Bu kapsamda ilk andan itibaren ülkemiz küresel barış ve istikrara katkı sağlamakla beraber hem gönül coğrafyalarımızla bağımızı pekiştirmek hem de kendi milli çıkarlarımızı koruyabilmek adına gösterilen çabalara önemli desteklerde bulunmuş ve bulunmaya da devam etmektedir" ifadelerini kullandı. Küresel ticaretin ana akım hatlarından birisi haline gelmiş bir bölgede Türk Silahlı Kuvvetlerinin üstlendiği vazifenin tarihi bir sorumluluk olmakla beraber Türkiye’nin milli hedeflerini gerçekleştirme konusunda da büyük bir öneme sahip olduğunu aktaran Özdemir, "Afrika-Arabistan arasındaki deniz alanlarında süregelen haydutluğun tırmanma riskinin giderek artması ciddi bir güvenlik kaygısı oluşmasına da zemin hazırlamaktadır. Artan endişelerle beraber çok sayıdaki ülkenin ilgisini Aden Körfezi ve Babülmendeb Boğazı'na çekmiştir. Cibuti’nin Kızıldeniz’den Aden Körfezi’ne açılan bir kıyı şeridine sahip olması ABD, İtalya, Çin, Fransa ve Japonya gibi ülkelerin dikkatini burada toplamış ve netice olarak bu ülkeler Cibuti’de aynı anda askeri üsler açmıştır. Bölgede yer alan dost ve kardeş ülke Somali de tıpkı Cibuti gibi Babülmendep boğazını kontrol edebilecek stratejik bir konuma sahiptir. Böylesi şartlar altında Türkiye’nin bahse konu olan bölgede güçlü bir irade ve kudret çarpanları ile bulunması zorunluluğu göz ardı edilmemelidir. Tüm dünyanın dikkat kesildiği, küresel ticaretin ana akım hatlarından birisi haline gelmiş bir bölgede Türk Silahlı Kuvvetlerinin üstlendiği vazife tarihi bir sorumluluk olmakla beraber Türkiye’nin milli hedeflerini gerçekleştirme konusunda da büyük bir önemi ifade etmektedir" dedi. Türkiye ve Somali arasındaki ilişkilerin Osmanlı’dan Türkiye’ye miras kalan tarihi ve köklü bir geçmişe dayandığını belirten İsmail Özdemir, "16. yüzyılda olumlu yönde ivmelenmeye başlayan karşılıklı ilişkiler 19. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir. Osmanlı döneminde özellikle de Somali kıyılarında aktif rol oynanmış, burada sömürgeci anlayışla ve korsanlık faaliyetleriyle mücadele eden yerel kuvvetler askeri ve ekonomik anlamda fiili olarak desteklenmiştir. Osmanlı evraklarında 'Zeyla ve Berbera' olarak adlandırılan Somali coğrafyasıyla olan ilişkilerin diğer çevrelerin çarpık anlayışına karşın saygı, hoşgörü ve karşılıklı kazanmaya dayalı olarak şekillenmesi tarihten günümüze ikili ilişkilerin temelini oluşturmuştur. 1991 yılında Somali’de merkezi hükümetin yıkılması sonucu maalesef bu ülke uzun sürecek siyasi istikrarsızlık sarmalına girmiş, iç çatışma ve terörle mücadele etmek durumunda kalmıştır. Bunlara ek olarak Batı dünyasının ülkede sömürgeci bir zihniyeti sürdürme gayreti, vasat bulan krizleri daha da derinleştirmiştir. Buna karşın Türkiye’nin tüm Afrika’da olduğu gibi Somali ile de hoşgörü, karşılıklı kazanma, birlikte kalkınma formülü ile sürdürdüğü yaklaşım neticesinde 2011 yılında ilişkiler yeniden hareketlenmeye koyulmuştur" diye konuştu. Somali ile Türkiye arasındaki ilişkilerin giderek daha yoğun bir gündeme eriştiğini ve stratejik boyut kazandığını söyleyen Özdemir, "Türkiye, 1991’den beri Somali’de devam eden iç savaşın son bularak barış ikliminin oluşması adına gösterilen gayretlere samimi desteğini sürdüre gelmiştir. 2010 ve 2012 yıllarında İstanbul’da düzenlenen Somali Konferansları, ülkemizin yaklaşımının samimiyetini göstermesi açısından önemli olduğu kadar Somali’nin siyasi geleceğinin şekillenmesine yönelik de dikkat çekici diplomatik girişimlerin başında gelmektedir. Somali ile Türkiye arasındaki ilişkiler giderek daha yoğun bir gündeme erişmiş ve stratejik boyut kazanmıştır. Bugün ticaretten tarıma, enerjiden sanayiye, sağlıktan eğitime varıncaya kadar hemen her alanda ikili işbirliklerimiz giderek derinleşmektedir. Bununla beraber ülkede üstlenmiş olduğumuz altyapı yatırımları ve liman işletmeleri her anlamda iki taraf için yeni kazanımların temelini oluşturmaktadır. İkili ilişkilerimiz açısından önem arz eden bir diğer husus ise hiç şüphesiz Somali’ye sağlamış olduğumuz askeri desteklerdir. Uzun süreden bu yana iç savaş ve nihai olarak terör sorunuyla mücadele eden Somali, Türkiye’nin verdiği destek ile her geçen gün daha da ileriye gitmektedir. 2017 yılında Mogadişu’da açmış olduğumuz askeri eğitim üssü ile Somali Ulusal Ordusu’nun güçlendirilmesine katkı sağlanırken 10 binden fazla Somali askerinin eğitimini de üstlenmiş olmamız Türkiye’nin samimi desteğinin en önemli göstergelerinden birisidir" şeklinde konuştu. Somali’nin askeri anlamda Türkiye’den edindiği tecrübe ve kazanım ile bir yandan terörle mücadele, diğer yandan toprak bütünlüğü ve egemenliğinin korunması konularında önemli mesafe katedebildiğini dile getiren Özdemir, "Geride bıraktığımız yılın Şubat ayında imzalanan Savunma ve Ekonomik İş Birliği Çerçeve Anlaşması ile Türkiye, Somali’nin karasularının güvenliğini sağlamayı 10 yıl süre ile taahhüt etmiş ve ülkenin deniz ticaretinde kritik konuma erişmiştir. Bu anlaşmanın en dikkat çekici yanlarından birisi ise 2024 yılının Ocak ayında Etiyopya’nın Somali’den ayrılmaya çalışan Somaliland ile deniz üssü kurma amaçlı imzaladığı anlaşmanın hemen akabinde gerçekleşmiş olmasıdır. Türkiye’nin ortaya koyduğu bu yaklaşım, Afrika Boynuzu’nun belki de en kritik sorunlarından birisinin yine bizim elimizle çözüme kavuşturulması yönünden yeni gelişmelerin zemini hazırlamıştır. Nitekim 11 Aralık 2024 tarihinde Ankara’da, Somali Federal Cumhuriyeti ve Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti arasında 'Ankara Bildirisi' adıyla bilinen bir anlaşma imzalanmış ve iki ülke arasında tırmanan gerilim son bulmuştur. Anlaşma kapsamında her iki ülkenin de birbirlerinin egemenlik, birlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeyi taahhüt etmeleri, ortak refah doğrultusunda iş birliği yapma konusunda mutabık kalmaları ve olası anlaşmazlıkların Türkiye’nin desteği ile çözüme kavuşturulmasında görüş birliğinde olmaları; ülkemizin diplomatik başarısını ortaya koyduğu gibi bölge ülkelerinin Türkiye’ye olan güvenini ifade etmesi açısından da somut bir örnek olmuştur" ifadelerini kullandı. Günümüz şartlarında ülkeler arasındaki rekabetin sadece ekonomik, askeri, ticari ve politik anlamda kısıtlı kalmayarak kapsamın dışına çıktığını belirten İsmail Özdemir, sözlerine şu şekilde devam etti: "Bu kapsamda pek çok ülke uzay sahasındaki faaliyetlerine hız kazandırmış, aynı alandaki teknolojik üstünlük kurma çabalarını da genişletmiştir. Türkiye de uzay çalışmalarındaki küresel rekabetteki yarışta etkin bir konuma erişebilmek adına önemli adımlar atmaya koyulmuştur. Uydu üretimi, fırlatma yeteneklerinin geliştirilmesi ve bu sahada insanlığın yararına yeni keşiflere imza atabilmek için gayretli girişimlerimiz devam etmektedir. 1993 yılında temelleri atılan ve mevcut hükümetimiz tarafından Cumhur İttifakı iradesi ile 2018 yılında hayata geçirilen uzay programımız ile Türkiye, küresel rekabetin en yeni ancak stratejik önemi büyük bir alan olan uzay sahasındaki çalışmalarına hız vermiştir. 19 Ocak 2024 tarihinde bir Yörük evladı olan Alper Gezeravcı uzaya çıkarak Türkiye’nin ilk astronotu olmuş, ülkemizin uzay çalışmaları kapsamında da önemli tarihi bir dönemecin baş aktörleri arasında yerini almıştır. Küresel uzay rekabetinde etkin bir konuma erişebilmek adına bu alanda rekabet eden bir ülkenin kendi uzay üssüne sahip olmasının çok büyük bir avantajı beraberinde getireceği ortadadır. Bu gerçeklikten hareketle ülkemiz, Somali’de uzay ve roket fırlatma üssü inşa etmeye yönelik önemli bir adım atmıştır." Özdemir, "Ekvator ve okyanusa yakın bölgelerin roket fırlatmaları için sağladığı avantajlar göz önünde bulundurulduğunda; Somali stratejik bir konum olarak ön plana çıkmaktadır. Afrika’nın doğu ucunda, Hint Okyanusu’na kıyısı olan ve Ekvatora yakın bir ülke olan Somali’nin uzay çalışmaları açısından en ideal ülkeler arasında olduğu görülmektedir. Türkiye’nin konum itibarıyla böylesine stratejik bir ülkede çalışmalarını yürütecek olması küresel uzay rekabetinde önemli bir avantajı elde etmemize olanak sağlayacaktır. 3 Şubat 2025 günü milli imkânlarla ve Savunma Sanayi Başkanlığımızın koordinesinde Roketsan tarafından geliştirilen milli balistik füzemiz Tayfun’un son deneme testinde 700 kilometreyi aşan bir mesafede hedefini yüzde yüz isabetle vurması, sadece savunma ve caydırıcılığımız açısından değil, Türkiye’nin uzay alanına barışçıl erişimi içinde ümit doğurmuştur. Anlaşılan o ki 1000 kilometreyi aşan mesafeye erişim konusunda ülkemiz her türlü imkân ve yeteneğe ulaşmış, bu anlamda geriden gelmesine rağmen rakiplerimizi sollamıştır. Temennimiz roket teknolojisinde kısa zamanda 10 bin kilometreye erişebilmemizdir. Bunu gerçekleştirebileceğimize dair inancımız da tamdır. Zira bu hedef gerçekleştiğinde Türkiye sadece küresel bir caydırıcı olmakla kalmayacak, uzay yarışında en önde gelen ülkeler sıralamasına girecektir. İşte bu gerekçelerle, ihtiyaç duyduğumuz araştırma ve fırlatma alanı açısından Somali son derece kritik öneme sahiptir. Dahası Türkiye, küresel rekabette her daim sömürülen bölge olarak kabul edilen Afrika kıtasına Somali aracılığı ile elini uzatmakta ve Afrika’nın da uzay rekabetinde bizimle beraber yer alabilmesi için önemli bir alt yapı imkânını kıtaya kazandırmaktadır. Ülkemizin yürüttüğü uzay programı kapsamında en önemli girişimini Somali’de başlatması ve Somali’nin de Türkiye’nin bu girişimini en az bizim kadar heyecanla karşılaması elbette ki sadece söz konusu yatırım ile kısıtlanabilecek bir anlamı ifade etmemektedir" dedi. Türkiye’nin Somali’de saygı, hoşgörü, karşılıklı kazanç, birlikte kalkınma ve insani yaklaşım temelinde izlediği politikaların hem Türkiye’ye hem de Somali’ye önemli kazanımları getireceğini söyleyen İsmail Özdemir, "Afrika’nın tümünde izlediğimiz insani politikamızın kıtanın geneline yayılmasında en önemli örnek olarak Somali gösterilebilmektedir. Somali’de göstermiş olduğumuz samimi yaklaşım; Kıta’nın diğer ülkeleriyle geliştirdiğimiz ilişkiler açısından adeta emsal teşkil etmektedir. Bugün Türkiye’den giden heyetler kıta genelinde samimiyetle, coşkuyla ve heyecanla karşılanmakta, Somali-Türkiye ilişkilerinin Afrika’da bir çarpan etkisi oluşturduğu net bir şekilde görülebilmektedir. Dünyaya Türk’ün adaletini, nizamını ve huzurunu getirme hedefimizde ortaya koyduğumuz gayretlerin güzide örneklerinin başında gelen ve tabir caizse bu halin vücut bulduğu ülke Somali’dir. İnsanı temel alan, barış ve huzuru önceleyen, Ankara merkezli bakış açımızla uyguladığımız politikalarımızın küresel nizamın tesisi açısından ne derece önem arz ettiğini bugün Somali’ye bakarak rahatlıkla ifade edebilmekteyiz. Temennimiz hem Somali hem de Afrika kıtasının tamamıyla münasebetlerimizin karşılıklı saygı ve kazanç ilkesiyle geleceğe güvenle yol alabilmesidir. Bu şartlar altında Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye’nin gerek kendi politikaları, gerek ikili ilişkileri, gerekse de çok uluslu girişimler ile Aden Körfezi ve Arap Denizi’nde varlık göstermesinin milli güvenliğimiz, çıkarlarımız ve hedeflerimiz açısından büyük öneme sahip olduğunu değerlendiriyoruz. Somali’nin daha istikrarlı bir hale erişmesi için askeri olarak desteklenmesi ile karasularını korumanın yanı sıra, Somali’ye ait deniz aşırı petrol ve doğalgaz kaynaklarının aranıp ekonomiye kazandırılması, kara, deniz ve hava egemenliğinin yanı sıra uzay rekabetinde de ülkemizle beraber Somali ve Afrika’nın hak ve menfaatlerinin korunması gibi yüksek vizyona sahip hedefler açısından ülkemiz bölgedeki ağırlığını sadece korumakla kalmamalı, daha da arttırmalıdır" ifadelerini kullandı.

Bahçeli’den İmamoğlu’na sert çıkış Haber

Bahçeli’den İmamoğlu’na sert çıkış

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bugün düzenlediği basın toplantısındaki açıklamalarına slsijsı yazılı açıklama yaptı. Bahçeli. “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün her alan ve kesimden aktörlerin yer aldığı bir basın toplantısı düzenlemiştir. Mezkur toplantıda üst perdeden konuşmasının yanı sıra, ülkenin bilirkişisi pozları vermiş, Sayın Cumhurbaşkanımız dahil yargıya, siyasete ve aklına esen her kişi ve kuruma abuk sabuk laflar etmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak taşıdığı sorumlulukları yok sayarak, üstüne vazife olmayan, görev ve yetki sahasında bulunmayan konu başlıkları hakkında talihsiz ve tabansız değerlendirmelerle havanda su dövmüştür” ifadelerine yer verdi. “KLASİK VE BİLDİK İMAMOĞLU TABLOSU MAALESEF GÜNDEME YİNE GÖLGE DÜŞÜRMÜŞTÜR” Bahçeli, “Klasik ve bildik İmamoğlu tablosu maalesef gündeme yine gölge düşürmüştür. Kendi aklı yerine başkalarının aklını rehber edinmesi bir yana, İstanbul şehremini görevini layıkıyla yapamadığını itiraf edememiş, sancılı ve zor dönemlerde İstanbul’u niçin yüzüstü bıraktığını açıklayacak cesareti bir kez daha gösterememiştir. Felaket dönemlerinde tatil hakkını kullanan İmamoğlu’nun siyasi ahlak ve etik ihlalinde eşik ve sınır tanımadığı herkesin ve bilhassa İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızın malumudur. Hiç kuşku yok ki İstanbul’un yıllarını çalan bu şahsın sorumluluktan kaçışı, makul ve meşru eleştirileri sözde hukuk ve sistem sorununa bağlaması asla doğru ve masum görülemeyecektir. Özellikle hatırlatırım ki Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Dahası ne rejim ne de sistem sorunu söz konusudur. Gerçek bağlamından koparılmış demokrasinin ve demokratik hakların ardına saklanıp, milletimizin tertemiz irade ve tercihiyle yönetim hayatımıza giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni ve yüzde 52 oyla cumhurun başı seçilen Sayın Cumhurbaşkanımızı sorgulamaya kalkışmak potansiyel bir hazımsızlığın ve anti-demokrat siyasi zihniyetin suçüstü halinden başka bir şey değildir. Anlaşılan İmamoğlu hem siyasi hem de hukuki darboğazdadır ve telaşlanması da bundandır. Ancak bağımsız ve tarafsız yargı İmamoğlu’yla birlikte yanında yöresinde yuvalanmış çıkarcı yoldaşlarının nerede olurlarsa olsunlar takibindedir. MHP ve Cumhur İttifakı düşmanlığı yapanların yalanlarına, yönlendirmelerine de boyun eğmeyecektir. Ortada bir suç varsa bedeli hukuk önünde mutlaka ödenecektir. Aksi halde endişeye zaten gerek de yoktur" dedi. "BU ŞAHSA TAVSİYEM SADE BİR VATANDAŞ OLMAYI TERCİH EDEREK SONUÇLARINA KATLANMASI VE AÇIKÇA MEYDANA ÇIKMASIDIR" "Bugünkü basın toplantısının ardından cumhurbaşkanı adaylığı kisvesine bürünen İmamoğlu’na parti içindeki rakiplerinin nasıl yorum getirip, ne diyeceği önümüzdeki günlerde açıklığa kavuşacak bir muammadır" diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Acaba CHP’nin siyasi ayak oyuncuları ve adaylık peşine düşen malum köşesiz isimleri İmamoğlu’nun her yana çekilecek açıklamalarına ne diyeceklerdir? İmamoğlu ikbal kaygısıyla siyaset yapmayı eleştirse de yaptığı toplantının ana fikri ikbal kaygısından başka bir şey değildir. Anayasa ve yasalar herkese adil uygulanmaktadır. Seçilmiş de olsa kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur. Korkunun ecele faydası hiç yoktur. Ekrem İmamoğlu şayet Türkiye’yi ayağa kaldırabilecek gücü kendisinde görüyor ve özgüvenli bir cumhurbaşkanı adaylığını veya lider profilini şahsına layık buluyorsa şu hususların da düşünülmesi ve dikkate alması siyasi ve ahlaki tutarlılığın bir gereği olarak akıllara gelecektir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu; bütün yüklerinden kurtularak, sade bir vatandaşa dönüşebilecektir. CHP’den, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı’ndan istifa etmesi, yerine Büyükşehir Belediye Meclisi’nden birisinin başkan olarak seçilmesinin önünü açarak belediye hizmetlerinin aksamasına engel teşkil etmesi mümkün olabilecektir. Bu şahsa tavsiyem, siyasetten, yargıdan, toplumun her kesiminden ülkeyi ayağa kaldırabilecek destekçileri olduğuna inanıyorsa sade bir vatandaş olmayı tercih ederek sonuçlarına katlanması ve açıkça meydana çıkmasıdır. Aynı zamanda ulaşacağı bu rahatlık ve kolaylık, çevresindeki karmaşadan, siyasetin kaotik yapısından kurtulmasını, sade ve sıradan bir vatandaş olarak hem adaletin hem de milletin huzuruna çıkmasını sağlayacaktır. İmamoğlu kendine güveniyorsa yüz bin kişinin imzasıyla cumhurbaşkanı adayı olabilecektir. Trabzon’un bir evladı olarak da milletimize ve ülkemize hizmet etme imkanını elde edebilmek için resmen harekete geçebilecektir. Bu durum karşısında yol yürüdüğü bugünkü arkadaşlarının durumu, kaç kişinin etrafında kalacağı, belediyenin rant vanası kapanınca kimlerin yanında bulunacağı da netleşmiş olacaktır. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı yarışına gireceği anlaşılan, bilimsel çalışmalarıyla öne çıkmış, TV’lerde CHP’yi savunarak boy gösteren önemli isimlerin varlığı da herkesin bildiği bir gerçektir. Büyükşehir Belediye Başkanı zırhını çıkardığı andan itibaren isimleri siyaset borsasında inip çıkanlarla eşit şartlarda yarışıma imkânına kavuşması, kendi ifadesiyle adil bir yarışa önayak olması mümkün ve muhtemeldir. Hasılı Ekrem İmamoğlu’na sormak lazımdır ki; son dönemde yaptığınız açıklamalarda, verdiğiniz mesajlarla toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak bir liderlik sergileme peşine düştüğünüz ortadadır. Eğer gerçekten siyasete ve yargıya olan güven eksikliğinden bahsediyorsanız, belediye başkanlığı görevinden istifa ederek belediye imkânlarını bırakmayı ve tüm rakiplerinizle eşit şartlarda sade bir vatandaş olarak yarış başlatmayı düşünüyor, ’Türkiye’yi ayağa kaldırırım’ sözünüzün gereğini, bu tür cesur bir kararla ortaya koymayı planlıyor musunuz? Böyle bir adımın, hem siyasi etik açısından örnek teşkil edeceğine hem de adil bir yarış ortamı oluşturabileceğine, bunun da Türkiye’nin siyaset kültürünü dönüştürmek adına tarihi bir fırsat olacağına inanıyor musunuz?”

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.