SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kemal Memişoğlu

Söz Bursa - Kemal Memişoğlu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kemal Memişoğlu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bakanlardan taziye mesajları Haber

Bakanlardan taziye mesajları

TBMM Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in vefatının ardından siyasiler taziye mesajı yayımladı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "TBMM Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’e Allah’tan rahmet diliyorum. Sanatçı ve siyasetçi kimliğiyle, en önemlisi şahsiyetiyle milletimizin her kesiminin gönlünde yer edinmişti. Toplumsal barış için gösterdiği çabalar her zaman minnetle hatırlanacaktır. Ailesine, yakınlarına ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum" dedi. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şu ifadelere yer verdi: "TBMM Meclis Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmiştir. Sırrı Süreyya Önder'e Allah'tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum." Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Sırrı Süreyya Önder'in yapıcı kişiliğiyle ülke gündemine hem renk hem denge hem de güzellikler kattığını belirterek, "Sanatçı ve bilge karakterini, hayatının son günlerinde 'Terörsüz Türkiye' hedefine, barış ve kardeşliğin hüküm süreceği Türkiye’ye adadı. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Ailesinin ve sevenlerinin başı sağolsun, geride kalanlara Allah sabır versin" dedi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, "Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle tedavi altında bulunduğu hastanede vefat eden TBMM Başkanvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’e yüce Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Rabbim mekanını cennet eylesin inşallah" ifadelerini kullandı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şunları kaydetti: "TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, sanatla siyaseti harmanlayan duruşuyla; Anadolu insanımızın hikayesine, derdine, sevincine tercüman olmuş, her zaman samimi duruş sergilemiş bir isimdi. Bu topraklarda kardeşliğimizin ve birliğimizin daim olması için, Terörsüz Türkiye hedefimiz için büyük bir gayret göstermişti. Kendisine Allah’tan rahmet diliyor; ailesine, sevenlerine, Yüce Meclis’imize başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Mekanı cennet, makamı âli olsun." İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da mesajında, "TBMM Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’e Allah’tan rahmet; değerli ailesine ve sevdiklerine başsağlığı diliyorum. Mekanı cennet olsun" dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ise, "Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle tedavi gördüğü hastanede vefat eden TBMM Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum" ifadelerini kullandı.

Sağlık Bakanı, deprem sonrası Bursa'daki yaralı sayısını açıkladı Haber

Sağlık Bakanı, deprem sonrası Bursa'daki yaralı sayısını açıkladı

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, Marmara Denizi’nde meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından illere göre yaralı sayılarını açıkladı. Bakan Memişoğlu Bursa’da da yaşanan depremde 13 kişinin yaralandığı bilgisini verdi.  Bakan Memişoğlu yaptığı açıklamada, “İstanbul'da meydana gelen ve çevre illerde de hissedilen deprem nedeniyle birincil yaralanma olmamıştır. Düşme, atlama veya panik nedeniyle ikincil yaralanmalar meydana gelmiştir.” dedi. Memişoğlu’nun verdiği bilgilere göre, İstanbul’da 173, Tekirdağ’da 24, Sakarya’da 24, Bursa’da 13, Yalova’da 2 olmak üzere toplam 236 kişi yaraladı. Yaralılardan 221’i tedavilerinin tamamlanmasının ardından taburcu edildi. Durumları iyi olan 15 yaralının tedavileri ise hastanelerde devam ediyor. Memişoğlu, “Kendilerine acil şifalar diliyorum. Olayın ilk anından itibaren gerek sahada gerek sağlık tesislerimizde görev yapan tüm personelimize teşekkür ediyorum. Rabb'im ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten muhafaza eylesin.” diyerek sözlerini tamamladı. Bakan Memişoğlu'nun açıklamasının tamamı şöyle: "İstanbul'da meydana gelen ve çevre illerde de hissedilen deprem nedeniyle birincil yaralanma olmamıştır. Düşme, atlama veya panik nedeniyle ikincil yaralanmalar meydana gelmiştir. Yaptığımız ilk değerlendirmelere göre, ikincil hadiseler sonucu; İstanbul’da 173, Tekirdağ’da 24, Sakarya’da 24, Bursa'da 13, Yalova’da 2 olmak üzere 236 vatandaşımız yaralanmıştır. Şu ana kadar 221 yaralımız tedavileri tamamlanarak taburcu edilmiştir. Durumları iyi olan 15 yaralımızın tedavileri hastanelerimizde devam etmektedir. Kendilerine acil şifalar diliyorum. Olayın ilk anından itibaren gerek sahada gerek sağlık tesislerimizde görev yapan tüm personelimize teşekkür ediyorum. Rabb'im ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten muhafaza eylesin." İstanbul'da meydana gelen ve çevre illerde de hissedilen deprem nedeniyle birincil yaralanma olmamıştır. Düşme, atlama veya panik nedeniyle ikincil yaralanmalar meydana gelmiştir. Yaptığımız ilk değerlendirmelere göre, ikincil hadiseler sonucu; İstanbul’da 173, Tekirdağ’da 24,… — Prof. Dr. Kemal Memişoğlu (@drmemisoglu) April 23, 2025

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan 'sahte içki' isyanı Haber

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan 'sahte içki' isyanı

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, bakanlık binasında sağlık konusunda haberciliğin gelişimine katkı sağlamak ve kamuoyunun doğru sağlık bilgilerine erişimini güçlendirmek amacıyla düzenlenen Sağlık Muhabirliği Eğitim Programı’na katıldı. Burada konuşan Memişoğlu, aile hekimliğinin en önemli sağlık hizmeti adımlarından bir tanesi olduğunu ifade ederek, "Mevzuat anlamında aile hekimliklerine kendi nüfuslarına ait sağlık sorumluluğunu taşıma zorunluluğunu getirdik. Bunları maaş olarak da kesmedik. Eğer kendi nüfusu bir önceki döneme göre daha az hastalanırsa, daha az ilaç ihtiyacı duyarsa ona ilave bir teşvik ödemesi yaptık. Şu anda gerçekten 1,5 milyon insanımızın kronik hastalığını aile hekimleri sayesinde teşhis ettik ve kendimizi daha hastalık ilerlemeden bunları kontrol edip, takip eder hâle getirdik" dedi. "RANDEVU BEKLEME ORANLARIMIZI YÜZDE 60 ORANINDA AZALTTIK" Sağlıklı Hayat Merkezlerini ön plana çıkarmaya çalıştıklarının altını çizen Memişoğlu, "Türkiye’de şu anda 300’e yakın Sağlıklı Hayat Merkezi var. Diyetisyeninden fizyoterapistine, diş hekiminden sosyoloğuna, çocuk gelişimcisine kadar orada bütün insanlara hizmet veriyor ve tamamen ücretsiz. Kanser taramaları; meme kanserinden rahim kanserine, bağırsak kanserine kadar hepsi ücretsiz taranabilir hâlde alt yapımızda. Ve bu esasında baktığımız zaman, bunları aynı zamanda da hastanelerimizle eşleştiriyoruz. Bugün aile hekimliğine gittiğiniz zaman gerçekten hastalıkla ilgili bir ihtiyacınız varsa ikinci ve üçüncü basamağa, kendi nüfusuna hastaneden randevu alır hâle getirmiş durumdayız. Ve bunların birbiriyle haberleşmesini de artık sağlama aşamasındayız. Şunu bilin ki öncelikli hedefimiz koruyucu hekimlik. Randevu bekleme oranlarımızı yüzde 60 oranında azaltmış durumdayız" diye konuştu. "ÇALIŞMALARIMIZDAN BİR TANESİ ÖDEME SİSTEMİYLE İLGİLİ" Özel hastanelerle ilgili mevzuat değişikliğine gidildiğini hatırlatan Bakan Memişoğlu, "Ayaktan teşhis tedavi mevzuatımızı revize ediyoruz. Sağlık meslek mensuplarının tanımlaması yaklaşık 12 yıl önce yapılmıştı. Onların da özel olarak nasıl çalışacağı için bir mevzuat çalışması yapıyoruz. Yani fizyoterapistler olsun, diyetisyenler olsun, psikologlar olsun özel olarak nasıl sağlık hizmeti vereceği konusunda da bir mevzuatsal çalışma içindeyiz. Esas en büyük çalışmalarımızdan bir tanesi inşallah ödeme sistemleriyle ilgili de hep beraber Hazine ve Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bir çalışma içinde olacağız" ifadelerini kullandı. Memişoğlu, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. "YENİ YÖNETMELİKLE ESTETİK UYGULAMALARINA YETKİLİ OLMAYAN İNSANLARIN ÇOK DAHA İYİ KONTROL EDİLMESİNİ SAĞLATACAĞIZ" Bir gazetecinin medikal estetik uygulamalarına yönelik hazırlanan yeni yönetmelikte çalışmaların ne durumda olduğunu sorması üzerine Memişoğlu, "Hekimlerin ne yapabileceği kendi eğitim müfredatlarımızda var, aynı zamanda uzmanlık eğitimiyle ilgili de Tıpta Uzmanlık Kurulumuz var. Onlar da uzmanların eğitim müfredatlarını, ne yapabilecekleri konusunda tanımlamaları yapılıyor. Bu estetikle ilgili düzenlemede şunu yapıyoruz; bazı branşlar haricinde, sertifikalı birkaç hekim grubu haricinde bunu yapamaz haldeydiler. Nedir? Botoks gibi uygulamalar. Tabii ki ileri uygulamaları, uzmanlık gerektiren uygulamaları ilgili uzmanlık meslek mensupları yapacaktır ama basit uygulamalarla ilgili geçmişte sertifikasyon yapılarak bunun verilebildiği gibi bir çalışma içindeyiz. Tıpta Uzmanlık Kurulunda üniversitelerden, diş hekimliğinden ve bizden uzmanlar var. Bu bütün sağlıkla ilgili uzmanlık eğitimini organize eden bir kurul. Bu kurulda eğer ilgili branşa ‘Tamam, bunu siz uygulayabilirsiniz’ denirse bunları yapabilir hâle gelecekler. Biz de sertifikasyon programlarını ilgili derneklerle, ilgili hocalarla oluşturup bunların basit olanlarını, uzmanlık gerektirmeyenleri sertifiye edip uygulanabilir hâle getireceğiz. Eğer siz az bir gruba bu inisiyatifi verirseniz merdiven altı artıyor, kontrol mekanizmaları bozuluyor. Onun için biz bunu kontrollü hâle getirip, bu yanlış uygulamaları veya buna yetkisi olmayan insanların da çok daha iyi kontrol edilmesini sağlatacağız" cevabını verdi. "SON İŞ BIRAKMA EYLEMİNE AİLE HEKİMLERİMİZİN YÜZDE 80’İ KATILMADI" Bir gazetecinin yürürlüğe giren Aile Hekimliği Performans ve Ödeme Yönetmeliği’nin ardından bazı aile hekimlerinin 14 Mart Tıp Bayramı’nda iş bırakma eylemi gerçekleştirdiğini sorması üzerine Bakan Memişoğlu, şu ifadeleri kullandı: "Son iş bırakma eyleminde aile hekimlerimizin yüzde 80’i bu uygulamaya ve iş bırakmaya dahil olmadılar, dezenformasyona inanmadılar. Biz tabii ki eleştirileceğiz, tabii ki bazıları tepki duyacaktır. Biz hekimlerin tepki duymaması için uğraşıyoruz ama hekimlik mesleğini gerçekten içine sindirmiş hekimlerimize şunu mesaj olarak vermek istiyorum; biz hekimlik mesleğini gönülden yapan, bu mesleğin etik değerlerine sahip olan her hekimin çok değerli olduğunu biliyoruz, onları destekliyoruz. Özellikle şunu söylüyorum, benim için hekimlik mesleği çok değerli bir meslek grubudur." "BU DURUM, TEAMÜLEN İNSANI KATLETMEK" İstanbul ve Ankara’da sahte alkole bağlı ölümlere dair eczanelerde ilaç üretimine ilişkin belli miktar kullanılan etil alkolün denetimine ilişkin soruyu da cevaplayan Memişoğlu, "Sadece eczanelerde değil, ilaç depolarında da, üretim merkezlerinde de zaten o belli miktarlarda oluyor. Bunu yapanın insanlıktan nasibini almadığını düşünüyorum. Bir insanın hayatını tehdit edecek bir gelirin kendisine faydası nasıl olur diye insan düşünüyor. Bu durum, teamülen insanı katletmek" dedi.

Kayıhan Pala: “Yenidoğan çetesi skandalında bakanlıkların cevapları çelişkili” Haber

Kayıhan Pala: “Yenidoğan çetesi skandalında bakanlıkların cevapları çelişkili”

CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın, kamuoyuna “Yenidoğan Çetesi” başlığıyla yansıyan ve iddianameye göre en az 10 bebeğin ölümüne neden olduğu ileri sürülen suç örgütüne ilişkin hazırladığı iki ayrı soru önergesi, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 18 Ekim 2024’te gönderildi. Sağlık Bakanlığı kısmen bir açıklama yaptı, ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı henüz yanıt vermedi. Pala’ya göre her iki bakanlığın da olaya yeterince açıklık getirmemesi, ölümlere yol açan tıbbi ve hukuki ihmaller ile kasıtları daha da karanlıkta bırakıyor. Basında “Yenidoğan Çetesi” adıyla tanımlanan vakada, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, 2022 ile 2024 yılları arasında İstanbul’da bebeklerin anlaşmalı özel hastanelere sevk edilerek haksız kazanç sağlandığı, ihmaller ve olası kast nedeniyle bebek ölümlerinin gerçekleştiği yer alıyor. İddianame, 10 bebek ölümü gibi dehşet verici bir sonucu vurgularken, suç örgütünün çok sayıda özel hastanenin yeni doğan birimlerini yasa dışı olarak fiilen yönettiği, hastanelerin mevzuata aykırı biçimde örgütün kullanımına verildiği iddialarını da içeriyor. Özellikle, “Özel Hastaneler Yönetmeliği”nin 10. maddesinin altını çizen belgeler, hastane birimlerinin üçüncü kişilere kiralanamayacağı hükmüne vurgu yapıyor. Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın ilk soru önergesi, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun yanıtlaması talebiyle Meclis Başkanlığına sunulmuştu. Bu önerge, iddianamede adı geçen 19 özel hastaneye hangi tarihlerde ruhsat verildiğinden, bu hastanelerin denetim mekanizmalarının nasıl işlediğine; bebek ölümlerine ilişkin daha önce soruşturmaların olup olmadığından, işlenen suçlara 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanlarının karıştığı iddialarına kadar uzanan kapsamlı bir dizi konuyu içeriyordu. Ayrıca soru önergesinde, bebek ölümlerine yol açan sebeplerin yanı sıra kayıt dışı ilaç satışı, sahte belgelerle SGK’nın dolandırılması ve hasta güvenliğini tehlikeye atan uygulamaların nasıl görmezden gelindiği sorgulandı. Pala, “Bu iddialar, sadece bir hastanede yaşanan münferit bir olay değil. 19 özel hastanenin isimleri geçiyor. Öyleyse bu skandalın boyutu çok daha geniş olabilir. Bakanlık, söz konusu hastaneleri ne ölçüde denetlemiştir?” diye konuştu. SAĞLIK BAKANLIĞININ YANITI: RUHSAT İPTALLERİ VE YETERSİZ BİLGİLER Sağlık Bakanlığı, 28 Ekim 2024 tarihli yazıyla iletilen soru önergesine 17 Aralık 2024’te yanıt verdi. Ancak cevapta, iddianamede zikredilen 19 hastaneden bazılarına ruhsat iptali uygulandığı, Bakanlık Teftiş Kurulu aracılığıyla bir inceleme/soruşturma yapıldığı, söz konusu hastanelerden Tekirdağ’daki Özel Çorlu Reyap Hastanesi ile İstanbul’daki Özel Reyap Hastanesi, Özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Esenler Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Bağcılar Şafak Hastanesi ve Özel Silivri Kolan Hastanesinin ruhsatlarının iptal edildiği bildirildi. Fakat iptal tarihleri, iptale gerekçe teşkil eden somut bulgular, kaç bebeğin hangi koşullarda öldüğü gibi sorular yanıtsız bırakıldı. Pala bu durumu şu sözlerle eleştirdi: “Ruhsat iptali, ortada çok ciddi bir suç olduğunu gösteriyor. Ancak hangi kritere dayandılar, hangi aşamada devreye girildi, bebek ölümleriyle doğrudan bağlantı tespit edildi mi, hepsi belirsiz. Olayda en az 10 bebeğin öldüğü iddia ediliyor; devreye girme zamanı, nasıl bir inceleme yürütüldüğü, hangi hastane yönetimlerinin sorumlu olduğu gibi noktalarda hiçbir tatmin edici bilgi yok. Oysa kamuoyuna yansıyan bazı bilgiler söz konusu olayların İstanbul İl Sağlık. Müdürlüğü tarafından Cimer’e şikâyet edilmesinden daha önce bilindiğini açık olarak ortaya koyuyor.” ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞINA YÖNELTİLEN SORULAR Pala’nın aynı gün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına sunduğu ikinci önerge, işin SGK boyutuna odaklandı. Suç örgütünün bebekleri “ağır hasta” olarak gösterip SGK’ya yüksek tutarlı faturalar gönderdiği, hatta sahte belge düzenleyerek dolandırıcılık yaptığı, kayıt dışı ilaçların satışıyla kamu fonlarının istismar edildiği iddiaları soru önergesinin temelini oluşturdu. Pala, ilgili bakanlığa, 19 özel hastaneyle hangi tarihte sözleşme yapıldığını, denetim süreçlerinin nasıl işlediğini, SGK’nın bu usulsüzlüklere karşı neden “göz yumduğu” iddiasını, tespitlerin hangi yaptırımlar doğurduğunu, bebek ölümlerine dair soruşturmaların olup olmadığını sordu. Bugüne dek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından herhangi bir yanıt alınamadı. KAMUOYUNDA GÜVENSİZLİĞİ TEŞVİK EDEN KAYITSIZLIK Sağlık Bakanlığının açıklaması, bazı hastanelerin ruhsatlarının iptal edildiğini ve yargılama sürecinin başladığını doğruluyor. Ancak önergenin spesifik soruları —örneğin bebek ölümlerinin hangi zaman aralığında ve hangi koşullarda gerçekleştiği, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün bu olayları neden denetlemediği, ruhsat verirken hangi ölçütlere dikkat edildiği, 112 Acil Çağrı Merkezinin suça nasıl karıştığı— yanıt bulmuş değil. Bunun yanı sıra, “kayıt dışı ilaç satışı, hastane içi anlaşmaların mevzuat ihlali boyutu, ölen bebeklerin ailelerine hangi bilgilendirmelerin yapıldığı” gibi kritik başlıklarda da eksik bir bilgilendirme söz konusu. Pala, “Yapılan açıklamada tek somut eylem olarak ruhsat iptalleri var, o da hangi tarihte ve hangi bulgulara dayanılarak alındı belli değil. 10 bebeğin ölümünden söz ediyorsak, ki bugüne kadar ortaya çıkan bulgu ve iddialar bu sayının çok daha fazla olabileceğine ve yalnızca bebek ölümleriyle sınırlı olmadığına işaret ediyor, bu kamu adına dehşet verici bir tablo. Sahte belgeler, nitelikli dolandırıcılık, hasta yakınlarından ek para alma gibi suçlamalar var. Bu kadar ağır iddialar olmasına karşın, soru önergelerimize yanıt verilmiyor maalesef, her iki bakanlık da bu skandalın arkasında yatan gerçeklerin ortaya çıkmasından endişe duyuyor anlaşılan” şeklinde yorum yaptı. “SKANDAL, DENETİM ZAAFINI AÇIKÇA GÖSTERİYOR” Yaşananlar, Türkiye’de özel hastaneler üzerindeki denetim mekanizmalarının yetersizliğini gün yüzüne çıkarmış görünüyor. Hem Sağlık Bakanlığı hem de SGK, özel hastanelerin faaliyetlerini hangi aralık ve hangi derinlikte denetlediklerini yanıtlamaktan kaçınmış durumda. Soru önergelerinde “Son 10 yılda bu hastanelerde benzer şikâyet veya olaylar olmuş mudur? Bu konularda hazırlanmış raporlar var mıdır?” soruları da yanıtsız kaldı. Pala, bu duruma işaret ederek, “Özel hastanelerin mevzuata aykırı olarak birimlerini başka şirketlere kiraya vermesi, 112 Acil çalışanlarının suç örgütüyle el ele çalışması gibi iddialar ortadaysa, buradaki denetim boşluklarını görmek zor değil. Üstelik bu hastanelerden birinin ortağı da AKP’nin eski Sağlık Bakanlarından Dr. Mehmet Müezzinoğlu. Çalışma Bakanlığı ise hiç sesini çıkarmayarak suça konu SGK ödemelerindeki zaafı aydınlatmıyor” ifadelerini kullandı.  “AİLELERİN VE HALKIN BEKLENTİLERİ CEVAPLANMALI” “Hayatını kaybeden bebeklerin aileleri acı içinde, yurttaşlar özel sağlık kuruluşlarına karşı derin bir güvensizliğe itiliyor. Vaka dosyaları iddianamede var ama bakanlıklardan gelen bilgi yok denecek kadar az. Gelinen noktada iki bakanlık da sorumluluktan kaçınan, eksik bilgilerle konuyu örtbas etmeye çalışan bir tutum sergiliyor.” diyen CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, bakanlıkların net ve kapsamlı bir açıklama yapması gerektiğini belirtti. SGK CEPHESİNDEKİ SESSİZLİK RAHATSIZ EDİYOR Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının henüz cevap göndermemesi, skandalın SGK boyutuna dair tüm soru işaretlerini gölgede bırakıyor. Oysa hastanelerin usulsüz veya sahte tedavi faturalarıyla SGK’den yüksek tutarlar tahsil ettiği, kamu kaynaklarına zarar verdiği yönünde çok ciddi iddialar var. Pala, “Bebek yoğun bakım birimlerini fiilen kiralayıp SGK kaynaklarını istismar eden bir suç örgütü var olduğuna göre, bu tip dolandırıcılık eylemlerinin boyutları nedir? Türkiye genelinde benzer olaylar yaşanmakta mıdır? Bu dolandırıcılık karşılığında ne kadar yersiz ödeme yapılmıştır? Denetimler nasıl atlanmıştır? İhmali olan yetkililer kimlerdir? Bunlar hayati sorular. Fakat Bakanlığın sessizliği, SGK’deki denetim eksikliğini ve sistem zafiyetini örtme, sorumluluktan kaçma izlenimi veriyor” eleştirisinde bulundu. “GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKARILMASI VE SORUMLULARIN HESAP VERMESİ HALKIN HAKKI” Pala, yaptığı açıklamada, Yenidoğan Çetesi skandalının, sistemin çürümüşlüğünü bir kez daha gözler önüne serildiğini hatırlattı. “Bir yanda bebeğini kaybetmiş aileler, diğer yanda haksız kazançla dolandırılan SGK, ortada yüzlerce belgede sahtecilik iddiası, 112 Acil çalışanlarının dahli gibi vahim durumlar var. Böyle bir olayda bakanlıklar sorumluluklarından kaçamaz. İhmal ve kayıtsızlık da kamu kurumlarının hesap vermesini gerektiren olaylardır. Tüm boyutlarıyla kamu yararına geniş bir araştırma gereklidir. Hayatını kaybeden bebeklerin ailelerine ve tüm yurttaşlarımıza bunu borçluyuz.” sözleriyle, her iki Bakanlıktan da hızlı ve şeffaf bir soruşturma talebinde bulundu. SAĞLIK SİSTEMİNDE ÇÜRÜME, ÇÖKÜŞ VE ÇETELEŞME TBMM Bebek Ölümlerini ve Özel Sağlık Kuruluşlarını Araştırma Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Yenidoğan Çetesi skandalı, sağlık sistemindeki çürüme ve çöküşün yol açtığı çeteleşmeyi açık olarak ortaya koymuştur. Komisyon toplantılarında elde edilen bilgiler çeteleşmenin yalnızca yenidoğan çetesi olarak adlandırılan suç örgütüyle sınırlı olmadığını da göstermektedir. Bu skandalın arkasında AKP tarafından 2003 yılında uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programının sağlık sistemini ticarileştirmesinin büyük payı bulunmaktadır. Sağlık sisteminin çeteleşmeye yol veren özellikleri titizlikle incelenmeli, sorumlular kesinkes cezalandırılmalıdır. Ülkemizin kamucu, eşit, ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli bir sağlık sistemine ihtiyacı vardır.”

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.