Özdağ ve İmamoğlu bir araya geldi
Prof. Dr. Ümit Özdağ: Yukarıda baş başa uzun ve detaylı bir değerlendirme yaptık. Ülkemiz 1984'ten bu yana 40 seneyi aşan bir sürede bir terör örgütünün ağır, alçakça saldırılarını yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Bu terör örgütünün siyasette sahip olduğu uzantılar terör örgütüyle ve terörle bu 40 sene içerisinde aralarına mesafe koymayı her seferinde reddettiler.
Yerel demokrasi gerçekten olağanüstü değerlidir. Yerel demokrasi, demokrasinin gelişmesinin, güçlenmesinin ana şartlarından ve ana kaynaklarından birisidir. Ama yerel demokrasiyi halka hizmet değil ülkeden ayrılmanın, Türkiye'nin toprak bütünlüğünden kopmanın aracı olarak görürseniz o zaman amacınız halka hizmet değil ülkeyi bölmektir.
Pervin Buldan'nın Iğdır'da seçimleri kazanınca, ‘Iğdır Kürdistan'ın sınırları içerisine girmiştir’ açıklamasını yaptığını unutmadık ve unutmayacağız. DEM’in daha önce diğer örgütle ilişkili partiler dizisinin ne yazık ki halka yerel hizmet götürme anlamında çabaları bir tarafa bırakıp örgüte yardım için ve dağdaki terörist unsurlara lojistik destek sağlamak için birçok kez faaliyet gösterdikleri devletin istihbarat yetkililerinin, jandarma ve polis yetkililerinin tespit ettiği bir husus olmuştur.
Bundan dolayı Türkiye kendisini terör örgütüne ve terör örgütüyle aynı çizgide olan yaklaşımlara karşı savunmak zorundadır. Ancak, Cumhuriyetimiz İstiklal Harbi’yle kurulurken savaş içinde dahi hukukla kurulmuş bir devlettir.
Batı cephesinde Çerkez Ethem kuvvetleri, İstiklal Harbi'ne ihanet edenleri yakalamış ve asmışlardır. İsmet Paşa talimat vermiştir, ‘Yargılamadan olmaz.’ Önce yargılatmıştır. Sonra bu yetkiyi ordu bünyesine almış ve kendisi yargıladıktan sonra cezasını vermiştir. Yani devleti kurarken hukukla kurduk, bugün de devleti savunurken hukukla savunmalıyız.
Ondan dolayı biz Zafer Partisi olarak bir süre önce kamuoyunda da çok tartışılan Cumhuriyet Halk Partisi Eski Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'yla yapmış olduğumuz görüşmelerde kayyum müessesesinin gerekli olduğunu fakat bunun yargı kararıyla olması gerektiğini protokolümüze geçirttik. Bugün de terörle ilişkili olduğu düşünülen, tespit edilen belediye başkanları ancak yargı kararıyla görevden alınmalı noktasındayız.
Ahmet Özer'in özeline gelirsek, doğrusu, Zafer Partisi olarak en fazla muhalefet ettiğimiz aday olmuştur kendisi. Ben üç defa Esenyurt'ta sahaya çıkarak seçilmemesi için çalıştım ve sahada bildiri dağıttım, afiş astım ve seçilmemesine çalıştım. Fakat onun da yargı kararıyla, ben bu siyasi mücadeleyi veririm, fakat onun da yargı kararıyla ve usulüne uygun bir şekilde Türk Devletine yakışır bir şekilde görevden alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Bunlar kadar önemli belki bunlardan daha önemli olan husus bugün yaşananlar. Sayın Bahçeli'nin açıklaması, daha sonra kayyum ataması süreci ki bunun devam edici anlaşılıyor. İktidar bloğunun önceden tasarladığı ve adım adım yaşama geçirdiği uygulamalar.
Bunu tahlil etmeden bunun Ortadoğu'daki bölgesel gelişmeler ve Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan'ın ölene kadar Cumhurbaşkanı olmasını sağlayacak anayasal değişikliklerle ilişkisini görmeden meseleyi doğru tahlil etmek ve doğru tepki vermek doğru olmaz inancındayız. Bu konudaki görüşlerimizi de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ile paylaşması için Sayın Başkan ile paylaştık.
Bundan sonra da Türkiye'nin menfaatine olan her konuda Zafer Partisi olarak görüşlerimizi kamuoyu ile ve değerli siyasi muhataplarımızla paylaşmaya devam edeceğiz.