SON DAKİKA
Hava Durumu

#Fahrettin Altun

Söz Bursa - Fahrettin Altun haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Fahrettin Altun haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Altun: Türkiye'yi itibarsızlaştırmaya yönelik yayınlar savunulamaz Haber

Altun: Türkiye'yi itibarsızlaştırmaya yönelik yayınlar savunulamaz

İletişim Başkanı Altun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında, "Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmeyi, kamu düzenini bozmayı, bireysel hak ve özgürlükleri baskı altına almayı hedefleyen yayınlar karşısında kamu otoritesinin takınması gereken tavır bellidir. Anayasa’nın ve yasaların ortaya koyduğu çerçevede RTÜK bir düzenleyici ve denetleyici kuruluş olarak görevini yapmak mecburiyetindedir. Medya kurum ve kuruluşlarına düşen sorumlu, ilkeli, ahlaki ve hakikat temelli yayıncılık yapmaktır. Eğer demokratik toplum düzenini muhafaza etmek, basın özgürlüğünü teminat altına almak istiyorsak öncelikle yapılması gereken budur" ifadelerini kullandı. Türkiye’yi itibarsızlaştırmaya, vandalizmi özendirmeye ve şiddet tırmandırmaya yönelik yayınların kabul edilemez olduğunu belirten Altun, "Türkiye’yi itibarsızlaştırmaya, vandalizmi özendirmeye, şiddeti tırmandırmaya, terör örgütlerine zemin kazandırmaya ve yargı kurumlarını yıpratmaya yönelik yayınlar hiçbir surette savunulamaz. RTÜK’ün uyguladığı tedbirlere yönelik ağır eleştiriler yönelten kesimlere, öncelikle kendi ideolojilerine yakın eksende yayın yapan medya kuruluşlarında Sayın Cumhurbaşkanımıza ve hükümetimize karşı mütemadiyen dile getirilen ağır iftira, hakaret ve ithamları görmezden gelen tutumlarını terk etmeleri çağrısında bulunuyoruz" açıklamasında bulundu. Basın özgürlüğü adı altında kışkırtma, hakaret ve iftira edilerek yapılan yayınların son bulması gerektiğini vurgulayan Altun, "Basın özgürlüğü kisvesi altında son günlerde gördüğümüz kışkırtmaların, hakaretlerin, iftiraların, kişisel haklara tecavüz eden yayınların son bulması gerektiğinin ısrarla altını çiziyoruz. Bu çerçevede yayıncılarımıza bir kez daha sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri, yayınlarında hakarete, iftiraya ve kişilik haklarına zarar veren eylemlere ve söylemlere yer vermemeleri gerektiğini önemle hatırlatıyoruz. Bizler, Milletimizin haklarını korumak için, büyük ve güçlü Türkiye için gece gündüz demeden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde çalışmaya devam edeceğiz" dedi.

Altun'dan İmamoğlu protestolarına tepki Haber

Altun'dan İmamoğlu protestolarına tepki

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı binası konferans salonunda gerçekleşen "21. Yüzyılda Türkiye’nin Bağımlılıklarla Mücadele Seferberliği" paneline Cumhrubaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve davetliler katıldı. "TÜM BAĞIMLILIK TÜRLERİNE DAİR TÜRKİYE OLARAK ÜRETTİĞİMİZ ÇÖZÜMLERE YER VERİLİYOR" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın başkanlığındaki Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu koordinasyonunda, tüm kurum ve paydaşları kapsayan üst düzey bir iş birliğiyle, madde bağımlılığı ve davranışsal bağımlılıklarla mücadele seferberliğinin devam ettiğini belirten İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Devletimizin faaliyetlerinin bir nevi envanterini ortaya koyan bu eserimizde, bağımlılıklarla mücadele politikamız; mevzuatlar, strateji belgeleri, eylem planları ve idari yapılar çerçevesinde değerlendiriliyor. Tüm bağımlılık türlerine dair Türkiye olarak ürettiğimiz çözümlere yer veriliyor. Rehabilitasyon, iletişim faaliyetleri ve bilimsel alandaki çalışmalar çerçevesinde bireyden başlayıp aileye ve toplumun tüm kesimlerine yayılan seferberliğimiz anlatılıyor" diye konuştu. Dijital mecralara haddinden fazla maruz kalmak sadece bireylerin gerçek hayatla ilişkilerini bulanıklaştırmakla kalmayıp aynı zamanda onların sistematik dezenformasyon ve yanıltma kampanyalarına daha fazla maruz kalmalarına neden olduğunu belirten Altun, bu durumun toplumsal alanda barışı zedeleyen, kutuplaşmayı derinleştiren ve nefret dilini körükleyen bir sürece zemin hazırladığının altını çizdi. "HAK ARAYIŞI DEĞİL, HUKUKUN ÜZERİNE BASKI KURMA GİRİŞİMİDİR" Bağımsız yargı tarafından yürütülen bir yolsuzluk soruşturması ile başlayan dezenformasyon ve protsetolara dikkati çeken Altun, şu ifadeleri kullandı: "Yargı sürecini siyasallaştırmaya, yürüyen bir davayı politik çekişmenin konusu haline getirmeye, ortadaki vahim iddialara cevap vermek yerine sayın Cumhurbaşkanımızı hedef göstermeye, hükümetimizi suçlamaya yönelik, iyi niyetli olmayan bir çabayla karşılaşıyoruz. Çok açık ve net bir şekilde söylemek gerekirse; yürüyen hukuki bir süreci akamete uğratmak ve siyasi rant elde etmek amacıyla vandalizme, sokak şiddetine zemin hazırlamak en hafif tabiriyle sorumsuzluktur, kamu düzenini bozmaktır, toplumsal huzur ve barış ortamını zedelemektir. Meşru siyaset zemini milletimizin iradesiyle şekillenmiştir, anayasayla teminat altına alınmıştır. Bu tür çağrılar, adil yargı süreçlerine müdahale çabasıdır; hak arayışı değil, hukukun üzerine baskı kurma girişimidir. Dahası, bu çağrıları yapanların, sokakta yaşanabilecek olası provokasyonlara karşı ne güvenlik açısından ne de siyasi sorumluluk bakımından kontrol edici veya yatıştırıcı bir kapasiteye sahip olmadıkları da açıktır. Yine bu süreçlere ne yazık ki yoğun bir dezenformasyon süreci, sistematik yalan kampanyaları eşlik ediyor. Son dönemde kamuoyunun, özellikle dijital mecralar üzerinden yönlendirilmek istendiği, gerçekle ilgisi olmayan haberler, manipülatif içerikler ve kasıtlı çarpıtmalarla algı yönetiminin sistematik biçimde yapılmaya çalışıldığı açıkça ortadadır. Bu dezenformatif kaynakların bir kısmının yurtdışı kaynaklı olduğunu da müşahade etmiş bulunuyoruz." "HAKİKAT NE KADAR GEÇ GELSE DE DAİMA GALİP GELİR" Hukukun üstünlüğüne, devletin meşruiyetine ve milletin sağduyusuna zarar veren bu dezenformasyon saldırılarına karşı güçlü, bilinçli ve sistematik bir duruşun şart olduğunu aktaran Altun, "Devletimiz tüm kurumlarıyla bu konuda teyakkuz halindedir. Bu noktada vatandaşlarımızdan da beklentimiz; yalnızca güvenilir kaynaklardan bilgi edinmeleri, sosyal medyada karşılaştıkları içerikleri sorgulayıcı bir bilinçle değerlendirmeleri ve fitneye hizmet eden hiçbir yapının sözcülüğünü yapmamalarıdır. Hakikat ne kadar geç gelse de daima galip gelir. Biz hakikatin safında durmaya, milletimize doğruları anlatmaya ve devletimizin itibarını korumaya devam edeceğiz" dedi. Türkiye’nin sadece kendi halkına değil, bölgesine ve dünyaya da güven veren bir aktör haline geldiğini dile getiren Altun, "Cumhurbaşkanımız gece gündüz demeden Türkiye üzerinde oynanan oyunları bozdu, ülkemizin hakikatini tüm dünyanın gözleri önüne serdi. Aynı zamanda ‘terörsüz Türkiye’ hedefi doğrultusunda, onlarca yıldır güvenlik krizlerine neden olan tehditler birer birer ortadan kaldırılmaya başlandı, iç ve dış güvenlikte çok önemli kazanımlar elde edildi. Bu güvenlik ve istikrar başarısı, Türkiye’nin hem bölgesel hem küresel ölçekteki önemini daha da artırmış, etkinliğini perçinlemiştir. Biz bu gerçeğin çoktan farkındaydık; ancak Batı dünyasının da artık bu yükselen Türkiye gerçekliğini görmeye başlaması, son aylarda somut biçimde ortaya çıkmıştır. İşte tam da bu küresel kırılma ve bölgesel yeniden şekillenme anında, yabancı basına bilinçli şekilde servis edilen sokak görüntüleriyle Türkiye; istikrarsız, güvensiz ve hukuk dışı bir ülke gibi lanse edilmeye çalışılmaktadır" ifadelerine yer verdi." "HİÇBİR KİŞİ, MAKAM YA DA ZÜMRE; TÜRK ADALET SİSTEMİNİN ÜSTÜNDE DEĞİLDİR" Yargı mercilerini baskı altına almaya yönelik her söylemin adalet sistemine yapılabilecek en büyük kötülük olduğunun altını çize Altun, şöyle devam etti: "Kimse hukukun üstünde değildir; hiçbir kişi ya da kurum, yargının bağımsızlığına müdahale etme hakkına sahip olamaz. Anayasal düzende teminat altına alınan kuvvetler ayrılığı ilkesinin özü de tam olarak budur. Bugün yargı mercilerini hedef göstermeye çalışan, hukuki süreci itibarsızlaştırmak isteyen çevreler, sadece mevcut davaları değil, doğrudan ülkenin huzurunu ve demokrasimizin temel direklerinden biri olan hukuk devletini hedef almaktadır. Hiçbir kişi, makam ya da zümre; Türk adalet sisteminin üstünde değildir. Hukuku itibarsızlaştırmaya çalışmaya ve yargı mercilerini baskı altına almaya yönelik her söylem, adalet sistemine yapılabilecek en büyük kötülüktür. Türk yargısının bağımsız ve tarafsız şekilde işlemesi için en fazla mücadele veren lider, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Geçmişte darbe dönemlerinde, vesayet odaklarının yönlendirmesiyle çalışan, milli iradeye sırtını dönen yargı anlayışı, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapılan reformlarla sona erdirilmiştir. Bu kapsamda, yargı süreçleriyle ilgili hükümetimize sorumluluk isnat etmek, bir anlamda yargıyı siyasallaştırmaya çalışanların kendi çelişkileridir. Yargının siyasallaşmasının bedelini geçmişte ağır bir şekilde ödemiş olan Türk milleti ve Türk demokrasisini, aynı çıkmaz yola bir kez daha sürüklemek isteyen zihniyetle mücadele etmek, bizim en büyük sorumluluklarımızdan biri olacaktır."

Altun: "Fitne faaliyetleri bizi yolumuzdan döndüremeyecek" Haber

Altun: "Fitne faaliyetleri bizi yolumuzdan döndüremeyecek"

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Türkiye'nin kritik bir süreçten geçtiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde hükümetin ve Cumhur İttifakı'nın ülkenin birliği için büyük çabalar sarf ettiği bir dönemde, "fitne ateşi" yakılmaya çalışıldığını ancak, bu tür girişimlerin karşılık bulamayacağına dikkat çekti. Altun, şunları kaydetti: "Yaklaşık 1 ay önce sansasyonel açıklamalar yaparak kendisini tartıştırmayı marifet sanan bir kişi, gerçeklikle bağı olmayan, hiçbir surette ciddiye alınmayacak, asılsız birtakım iddialarda bulundu. Ortaya atıldığı günlerde hiçbir etki uyandırmayan, gündem olmayan bu anlamsız ve kötü niyetli ithamların bugün maalesef yeniden gündeme taşındığını müşahede ediyoruz. Ülkemizin çok önemli bir süreçten geçtiği, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, hükümetimizin ve Cumhur İttifakının Türkiye'nin birliği, beraberliği ve dirliği için çabalarını yoğunlaştırdığı, bu sebeple türlü saldırılarla karşı karşıya kaldığı böylesine bir dönemde bir fitne ateşinin yakılmaya çalışıldığını açık ve net bir şekilde görüyoruz. Bu fitne ateşinin, bizim nezdimizde ne olursa olsun karşılık bulamayacağını, dahası ne kadar üflenirse üflensin yakılamayacağını bildirerek şu önemli noktaları hatırlatmakta fayda görüyoruz: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin tesis edildiği günden bu yana İletişim Başkanlığı olarak görevimiz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyonunu güçlü, görünür ve etkin bir şekilde tüm insanlığa tanıtmak, Türkiye'nin iletişim alanında kudretini artırmak ve Milletimizin çıkarlarını tüm platformlarda en iyi şekilde anlatıp savunmaktır. Bugün çevresindeki tüm çatışmalara, gerginliklere, savaşlara rağmen barışın en önemli ve güçlü savunucusu olan Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde bölgesel ve küresel anlamda etki alanını barışçıl bir şekilde genişletmektedir. Türkiye bugün tüm dünyanın gözlerini çevirdiği, hemen her sorun alanında çözüm önerilerini dikkate aldığı, istikrarlaştırıcı bir güç konumundadır. Türkiye'nin bu duruma gelmesinin en büyük vesilesi, Sayın Cumhurbaşkanımızın içeride ve dışarıda yürüttüğü cesur politikalardır. Bu politikaları besleyen en önemli güç de yine Sayın Cumhurbaşkanımızın her türlü siyasi bedeli ödeyerek liderlik ettiği Davamızdır. Herkesin bilmesini isteriz ki dava bilincimizin gereği olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın, kıymetli ailesinin ve kutlu davamızın hukukunu korumayı asli görevimiz addediyor, tüm gayretimizi bu uğurda sarf etmeye devam ediyoruz. Gazetecilik adı altında yapılan dedikodu faaliyetleri, fitne seansları, iftira kampanyaları ve bunlara eşlik eden yalanlar silsilesi birliğimizi, beraberliğimizi bozamayacak, bizi yolumuzdan, bu kutlu davadan geri çeviremeyecektir. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un o muazzam dizeleri, bizim şiarımızı, yaklaşımımızı, bilincimizi ve gücümüzün asıl kaynağını çok net bir biçimde ortaya koymaktadır. Neydi o dizeler? "Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez." İşte bu anlayışla, hep birlikte liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın etrafında bir olmaya devam edecek ve Türkiye'mizi daha müreffeh, daha güvenli ve daha güçlü yarınlara inşallah hep birlikte taşıyacağız."

İletişim Başkanlığı'ndan medyalara 'hassasiyet' çağrısı Haber

İletişim Başkanlığı'ndan medyalara 'hassasiyet' çağrısı

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, dün gece Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’ndeki bir otelde meydana gelen yangınla ilgili tüm kurum ve kuruluşların çalışmalarını titizlikle sürdürdüğünü belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yangının hemen ardından İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, AFAD Başkanı Okay Memiş ve Bolu Valisi Abdülaziz Aydın ile görüşerek olayla ilgili bilgi aldıklarını belirten Altun, "Sayın Cumhurbaşkanımız ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ı, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’u ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nu gerekli çalışmaları yapmak üzere Bolu’ya intikal etmeleri için talimatlandırmışlardır. Yangının ortaya çıkış sebebi üzerine kapsamlı soruşturmalar derhal başlatılmıştır.  Bu süreçte dijital ve konvansiyonel medyadaki dezenformasyon ya da manipülasyon içeren paylaşım ve yayınlara karşı vatandaşlarımızın hassas ve dikkatli olması da oldukça önemlidir" dedi. Medya kuruluşlarının bu süreçte hassasiyetlerini gözeten sorumlu yayıncılığı öncelemesi gerektiğinin altını çizen Fahrettin Altun paylaşımında, "Yangına ilişkin, ilgili bakanlarımız ve diğer resmi kurum ve yetkililer tarafından yapılacak açıklama ve bilgilendirmeler esas alınmalıdır. Yüreğimizi dağlayan bu elim hadisede hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyor; Bolu’ya ve ülkemize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz" ifadelerini kullandı. Dün gece Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’ndeki bir otelde meydana gelen yangınla ilgili tüm kurum ve kuruluşlarımız çalışmalarını titizlikle sürdürmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, yangının hemen ardından İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Sağlık Bakanı Kemal…— Fahrettin Altun (@fahrettinaltun) January 21, 2025

İletişim Başkanı Altun, Euronews'a açıklamalarda bulundu Haber

İletişim Başkanı Altun, Euronews'a açıklamalarda bulundu

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Avrupa Birliği’nin (AB) önde gelen yayın kuruluşlarından Euronews’a gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Suriye’de yaşanan son gelişmeler ve Türkiye’nin pozisyonuna ilişkin sorulan soruya yönelik Altun, Türkiye’nin tarihi boyunca hakkın, adaletin ve mazlumların yanında yer almış bir devlet olduğunu ve Suriye’de de bu duruşunu muhafaza ettiğini belirtti. Kardeş Suriye halkının yaralarını sarmak, kalkınmasına katkıda bulunmak ve barışa hizmet etmek için Türkiye’nin samimi çabalarını sürdürdüğünü ifade eden Altun, bu doğrultuda, yerel halkın huzur ve emniyetine öncelik verildiğini dile getirdi. Altun, Suriyeli muhacirlerin “gönüllü, güvenli ve izzetli” bir şekilde ülkelerine dönüşünün temin edildiğini söyledi. Suriye meselesini, sadece bölgesel bir kriz olarak değil, küresel tesirleri olan hayati bir mesele olarak niteleyen Altun, “Türkiye olarak önceliğimiz Suriye’nin toprak bütünlüğü, siyasi birliği ve üniter yapısının muhafazasıdır. Zira bu durum hem bölgenin salahiyeti hem de Suriye halkının istikbali için zaruridir” değerlendirmesinde bulundu. “TÜRKİYE, BÖLGENİN HUZUR VE İSTİKRARI İÇİN GAYRETLERİNİ SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEKTİR” Türkiye’nin, Suriye krizinin başından bu yana Suriye halkının meşru taleplerini ve haklarını savunduğuna, onların iradesine saygı gösterdiğine dikkati çeken Altun, şunları kaydetti: “Bu süreçte de Suriye halkının kendi geleceğini tayin etme çabaları ve direnişi esas belirleyici unsur olmuştur. Cumhurbaşkanımızın vizyonu çerçevesinde Dışişleri Bakanlığımız yoğun bir diplomasi trafiğinde yürüttüğü çalışmalarla, bölgedeki tüm taraflarla diyalog kanallarını açık tutarak Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve kalıcı bir barışın tesis edilmesi için büyük bir çaba sarf etmektedir. Türkiye'nin Rusya ve İran ile yürüttüğü diplomasi de bu doğrultuda Suriye'de kalıcı bir barış ve istikrarın tesis edilmesi amacıyla uluslararası toplumla birlikte hareket etme çabasının bir parçasıdır. Bu bağlamda Türkiye'nin önceliği her zaman Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması olmuştur.” Türkiye’nin, Suriye topraklarında herhangi bir siyasi mühendislik yahut etnik tefrika çabasına katiyen müsamaha göstermeyeceğini vurgulayan Altun, “Suriye topraklarında yuvalanan terör örgütlerinin varlığı yalnızca ülkemizin sınır güvenliğini değil, bölgenin istikrarını da tehdit etmektedir. Bu sebeple Türkiye, terörle mücadelede kararlı bir şekilde saf tutmaya devam etmekte kararlıdır” dedi. Türkiye’nin gerek ABD olsun gerek Rusya ya da İran, uluslararası aktörlerle iş birliği içinde, adalet ve hakkaniyet temeline dayanan çözüm odaklı bir siyaset izlediğini aktaran Altun, “Bizim için Suriye; yalnızca bir komşu ülke değil, tarihî ve insani bağlarla yekvücut olduğumuz bir coğrafyadır. Türkiye, adaletin müdafii ve mazlumların hamisi olarak bölgenin huzur ve istikrarı için gayretlerini sürdürmeye devam edecektir” ifadelerini kullandı. “TÜRKİYE OLARAK, SADECE BÖLGESEL BARIŞIN DEĞİL, KÜRESEL İSTİKRARIN TEMİNİ ADINA DA HER TÜRLÜ GAYRETİ GÖSTERECEĞİZ” Somali ve Etiyopya görüşmelerindeki Türkiye’nin arabuluculuk çabalarının, aynı şekilde Rusya ve Ukrayna arasında devam edip etmediğine yönelik soru üzerine Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’nin, barışın ve istikrarın tesisi hususunda önemli bir aktör olarak tarihsel sorumluluğunu yerine getirdiğini belirtti. Altun, en son gerçekleştirilen Somali ve Etiyopya arasındaki görüşmelerden Karadeniz Tahıl Anlaşması’na kadar uzanan geniş bir yelpazede Türkiye’nin arabuluculuk görevini başarıyla icra ettiğinin altını çizdi. Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasında başlattığı diplomatik sürecin de bu doğrultuda kayda değer bir örnek teşkil ettiğini belirten Altun, sözlerine şöyle devam etti: “İstanbul, söz konusu süreçte bir barış platformu olarak takdim edilmiş ve uluslararası alanda büyük takdir toplamıştır. Ülkelerin, İstanbul’da tekrar bir araya gelmesi elbette mümkün olabilir. Bu bağlamda Türkiye istikrarlaştırıcı güç olarak gerek insani konularda gerekse de barış müzakerelerinin başlatılması için her türlü desteği sunmaya hazırdır. Rusya ve Ukrayna arasındaki krizin daha da derinleşmesini engellemek için tüm tarafların yapıcı ve sorumlu bir tavır sergilemesi gerektiğine inanıyoruz. Türkiye olarak, sadece bölgesel barışın değil, küresel istikrarın temini adına da her türlü gayreti göstereceğiz nitekim gösteriyoruz da.” ALMANYA’NIN MAGDEBURG KENTİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN SALDIRI Avrupa’da aşırı sağın yükselişi ve Almanya’nın Magdeburg kentinde bir İslam karşıtı tarafından gerçekleştirilen saldırıya ilişkin sorulan soru üzerine Altun, bu saldırıyı en şiddetli şekilde kınadığını belirterek, hayatını kaybedenlerin ailelerine, Alman halkına ve hükümetine başsağlığı diledi. Magdeburg’da gerçekleşen saldırının bir İslam karşıtı tarafından düzenlenmiş olmasının, Avrupa’da yükselen aşırı sağın ve İslam düşmanlığının ulaştığı endişe verici boyutları bir kez daha gözler önüne serdiğini ifade eden Altun, bu tür saldırıların yalnızca Müslüman toplulukları değil aynı zamanda Avrupa’nın birlikte yaşama kültürünü ve toplumsal barışını da derinden sarstığını söyledi. Altun, son yıllarda Avrupa’da aşırı sağın “yeni normal” olarak algılanmaya başlaması ve İslam karşıtı söylemlerin sıradan bir retoriğe dönüşmesinin, nefret suçlarının artmasına ve toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesine zemin hazırladığına dikkati çekti. Müslümanların Avrupa’da sosyal hayatlarında ayrımcılıkla, iş hayatlarında dışlanmayla ve giderek artan şekilde fiziksel saldırılarla karşı karşıya kaldığını dile getiren Altun, şunları kaydetti: “Ancak bu mesele yalnızca İslamofobi olarak değerlendirilmemelidir. Bu, aynı zamanda Avrupa’nın toplumsal uyumunu tehdit eden ciddi bir güvenlik ve insan hakları krizidir. Bu tür hadiseler, Müslümanların sistematik olarak ötekileştirilmesinin ve ayrımcılıkla yüz yüze bırakılmasının yalnızca bu topluluklara zarar vermediğini, aynı zamanda Avrupa’nın demokrasi, insan hakları ve toplumsal dayanışma gibi temel değerlerini aşındırdığını açıkça ortaya koymaktadır. Avrupa’nın barış ve bir arada yaşama ideali, bu sorun karşısında sessiz kalınarak değil aksine güçlü bir iradeyle köklerine inilip çözüm üretilerek korunabilir. Bu nedenle, İslam karşıtlığıyla mücadele etmek için net bir duruş sergilenmeli ve somut adımlar atılmalıdır. Nefret suçlarını caydıracak hukuki düzenlemeler hayata geçirilmeli, toplumsal hoşgörü ve kapsayıcılığı artıran eğitim ve politika çalışmaları önceliklendirilmelidir. Tüm Avrupa ülkeleri olarak, farklılıklarımızın zenginlik olduğu bilinciyle hareket etmeli ve toplumsal dayanışmayı güçlendiren politikaları uygulamaya koymalıyız. Aksi halde, huzur ve istikrarın korunması mümkün olmayacaktır.” “KÜRESEL VE BÖLGESEL KRİZLERİN ORTAK ÇÖZÜME KAVUŞMASI ADINA AB, TÜRKİYE İLE DAHA GÜÇLÜ BİR İŞ BİRLİĞİ GELİŞTİRMELİ” Türkiye’nin AB üyeliği sürecine ilişkin soruya cevaben Altun, AB’ye üyelik hedefinin, Türkiye’nin stratejik vizyonunun bir parçası olduğuna işaret ederek, bu sürecin sadece bir dış politika tercihi değil, aynı zamanda demokrasiye olan bağlılık ile kalkınma ve küresel iş birliği konusundaki çabaların da bir tezahürü olduğuna dikkati çekti. Türkiye’nin üyelik hedefinden hiçbir zaman vazgeçmediğinin altını çizen Altun, “2025 yılı bu anlamda yeni fırsatların doğabileceği bir yıl olabilir. Ancak şunu açıkça ifade etmeliyiz ki, Avrupa Birliği'nin yaklaşımı da bu sürecin belirleyici unsurlarından biridir. Daha önce de belirtmiş olduğum gibi AB, uluslararası arena da etkin bir rol oynamak istiyorsa Türkiye’yi üyeliğe kabul etmek durumundadır. Türkiye, her zaman AB ile iş birliğini güçlendirmeye hazır bir duruş sergilemiştir. Üyelik sürecinde karşı karşıya kalınan çifte standartların ortadan kalkması, yapıcı bir diyalog ortamının oluşması en temel beklentimizdir. Gelecek dönemde, özellikle küresel ve bölgesel krizlerin ortak çözüme kavuşması adına AB’nin Türkiye ile daha güçlü bir iş birliği geliştirme ihtiyacını göreceğimize inanıyoruz” değerlendirmesinde bulundu. “DİJİTAL TEKNOLOJİLERİN SORUMLU BİR ŞEKİLDE KULLANILMASINI, TOPLUMUN GÜVENLİĞİNİ VE HUZURUNU TEMİN ETMEYİ AMAÇLIYORUZ” Türkiye’nin yapay zekâ stratejisine dair sorulan soruya karşılık Altun, şunları kaydetti: “Türkiye, geliştirdiği Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi ile küresel ölçekte değer üreten sürdürülebilir bir yapay zekâ ekosistemi kurma gayreti içindedir. Bu strateji; yapay zekâ uzmanları yetiştirmek, istihdamı artırmak, araştırmayı/yenilikçiliği teşvik etmek, kaliteli verilere, teknik altyapıya erişimi genişletmek, sosyoekonomik uyumu hızlandırmak ve uluslararası iş birliklerini güçlendirmek gibi çok önemli hedefleri içermektedir. Türkiye, bu hedeflere ulaşmak adına büyük bir çaba sarf etmektedir. Yapay zekâ stratejimizin bir diğer önemli yönü de bu teknolojinin sebep olduğu sosyoekonomik dönüşümde toplumsal, kültürel ve insani değerlerin korunmasına özen göstermektir. Bu süreçte en fazla üzerinde durduğumuz meselelerden biri veri mahremiyetidir. Yapay zekâ modellerinin hırçın veri politikalarına karşı kendi bulut stratejimizi oluşturmayı amaçlıyoruz. Bu bağlamda dezenformasyonla mücadeleyi bir politika alanı olarak kurumsallaştırıyor ve doğru bilginin, hakikatin hükümferma olması için tüm gücümüzle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İletişim Başkanlığı olarak halkı yanıltan ve manipüle eden yalanların karşısında duruyor, hakikatin ve doğru bilginin yayılması için azimle mücadele ediyoruz. Türkiye olarak bu çabalarımızla yalnızca dijital teknolojilerin sorumlu bir şekilde kullanılmasını değil aynı zamanda toplumun güvenliğini ve huzurunu da temin etmeyi amaçlıyoruz.” "YAPAY ZEKANIN SİLAHA DÖNÜŞME POTANSİYELİ VAR" "Yapay zekânın getirdiği tehditlere karşı yaklaşımınız nedir" sorusu üzerine Altun, yapay zekâ araçlarının dünyayı ve bütün sektörleri hızla değiştirdiğini belirterek, yapay zekânın stratejik iletişimde ezber bozan bir güç olduğunu ifade etti. Kısa süre önce yalnızca bilim kurgu filmlerinde hayal edilebilen fikirlerin, bugün herkesin kolaylıkla erişebileceği bir noktaya geldiğine işaret eden Altun, teknolojinin bu pozitif yönlü ilerleyişi doğru amaçlarla kullanılmadığında bir dijital silaha dönüşme potansiyeli taşıdığına dikkati çekti. Altun, “Algoritmaların kontrol ettiği bir dünyada, bireylerin sadece yankı odalarına hapsolması, toplumsal kutuplaşmayı körüklemekte ve hakikatin yerini yalanlar almaktadır. Bu durum, yapay zekanın etik ilkelerle yönetilmesi gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu durum yeni fırsatlar oluşturduğu gibi yeni tehditleri de beraberinde getirmektedir. Bu imkanları kötücül amaçlar için kullananların varlığı da küresel güvenlik ve istikrar ortamına tehdit oluşturmaktadır” dedi. Yapay zekâ ve diğer teknolojilerin iletişim alanında sunduğu yeni fırsatlar, yeni deneyimler ve iletişim, üretim ve tüketim eğilimlerinin zengin bir iletişim ekosistemini oluşturduğunu dile getiren Altun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ekosistem temel insani değerlerden saptığında, menfi değerlerin, yalan bilginin ve dezenformasyonun küresel bilgi ortamı üzerinde sebep olabileceği sorunları ve meydan okumaları gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda, özellikle genç bireyler, sosyal medya platformlarında ve yapay zekâ ile şekillendirilen içeriklerle karşı karşıya kaldıklarında savunmasız durumdadır. Hızla yaşlanan dünya nüfusunda, her yaştan birey yapay zekâ aracılığıyla maruz kaldığı yanlış bilgilerle manipüle edilme riski taşımaktadır. Bu noktada dijital tehditlere yönelik farkındalık oluşturulması ve medya okuryazarlığının artırılması önem kazanmaktadır. Savunmasız gruplar için, şiddet, yıkıcı değerler ve dezenformasyona karşı temel etik kodlarının inşası ve bu sürece hizmet edecek içeriklerin üretilmesi, yeni sosyal medya ortamlarının kurulması bir zaruret halini almıştır.” "DEZENFORMASYONU YAYGINLAŞTIRABİLİR" Hakikatin değersizleşmesinin, günümüz iletişimcilerini en fazla zorlayan sorunların başında geldiğine dikkati çeken Altun, “Yapay zekânın dezenformasyonu daha da yaygınlaştırabileceği göz önünde bulundurulduğunda, medya sektöründe insan faktörünün etkisini azaltmaktansa, kullanılacak yapay zekâ algoritmalarının insanileştirilmesi gerektiği açıktır” değerlendirmesinde bulundu. Kamusal alanda hizmet veren iletişim sektörünün, yapay zekâ tekeline terk edilmemesi gerektiğine vurgu yapan Altun, sözlerini şöyle tamamladı: “Dijital alandaki kapsamlı dönüşümleri yönetmek için küresel iş birliğinin önemi her geçen gün daha fazla hissedilmektedir. Yapay zekânın geliştirilmesi ve işleyişi için sınırların, kapsayıcı bir yaklaşım çerçevesinde belirlenmesi büyük önem arz etmektedir. Devletlerin demokratik süreçlerine ve iç işlerine müdahale ya da yıpratma amaçlı dezenformasyon ve manipülasyon saldırılarında, yapay zekâ teknolojilerinin kullanılmaması için küresel düzeyde gerekli tedbirler alınmalıdır.”

Altun: Teyit edilmemiş hiçbir bilgiye güvenmeyin Haber

Altun: Teyit edilmemiş hiçbir bilgiye güvenmeyin

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca yayımlanan “Ayın Tarihi” dergisinin yeni sayısında dijital dünyada medya, hukuk, adalet ve iletişim arasındaki ilişki çerçevesinde karşılaşılan riskler ve ortaya çıkan fırsatlar ele alındı. Dergide “Dijital Dönüşüm Sürecinde Adalet ve Hakikat Mücadelesi” başlığıyla bir başyazı kaleme alan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, teknolojide ve bilişim sistemlerinde yaşanan gelişmelerle bilginin toplanması, işlenmesi ve aktarılması süreçlerinin kolaylaşıp hızlandığını belirtti. Bu gelişmelerin meydana getirdiği olumsuz durumlar karşısında klasik hukuk kurallarının yetersiz kalmaya başladığına dikkati çeken Altun, yeni ve bağımsız bir hukuk dalı olarak bilişim hukukunun ortaya çıktığını ifade etti. İletişim teknolojisinin dinamik yapısı nedeniyle bilişim hukukunun çerçevesini belirlemenin zor olduğunu dile getiren Altun, “Bilişim suçlarına bakan ceza hukuku, adli bilişim, elektronik ticaret hukuku, kişisel verilerin korunması hukuku, elektronik haberleşme hukuku, internet hukuku gibi hukuk dallarının bu kapsamda olduğunu söylemek mümkündür” dedi. Bilişim hukukunun Türkiye’de de çağın şartlarına göre geliştirilmesi ve uygulanması gerekliliğine işaret eden Altun, şunları kaydetti: “Gelişmiş iletişim teknolojisi altyapısının yanı sıra genç ve eğitimli nüfusa sahip ülkemiz, dünya ortalamasının üzerinde bir sosyal medya kullanıcısı oranına haizdir. Bu durum siyaset, sosyoloji, ticaret, eğitim, kültür ve sanat başta olmak üzere birçok alanda bilgi ve enformasyonun hızlı, ucuz ve kolay bir şekilde kamuoyunda yayılmasına imkan sağlarken, aynı zamanda kötü niyetli odakların manipülatif kullanımıyla amaçlarına hizmet aracı hâline de gelebilmektedir. Ne yazık ki sosyal medya, bazı toplumsal ve siyasal olaylarda kitleleri provoke etmek amacıyla terör örgütleri ve Türkiye düşmanları tarafından kaos amaçlı pek çok içerik ve yalan haber servis edilerek algı operasyonları için kullanılabilmektedir. Yakın tarihimiz ne yazık ki sosyal, siyasal ve ekonomik hayatımızı hedef alan pek çok saldırı örneğiyle doludur. Gezi olaylarında, terörle mücadelede, sınır dışı askeri operasyonlarımızda Türkiye ile uzaktan yakından alakası olmayan görüntülerin ülkemizle ilişkilendirilerek algı operasyonları yürütülmesini yaşadık.” “SOSYAL MEDYADA TEYİT EDİLMEMİŞ HİÇBİR BİLGİYE, ÜRÜNE VE KİŞİYE GÜVENİLMEMELİ” Kriz ve afet dönemlerinde sosyal medya üzerinden yayılan bilgi kirliliğinin insan canı pahasına ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinin örneklerinin 2023 Kahramanmaraş depremleri sırasında görüldüğünü hatırlatan Altun, “2023 Genel Seçimleri döneminde sosyal medya aracılığıyla vatandaşımızın özgür iradesini ortaya koyabilmesine engel nitelikte manipülatif yalanlarla adil ve şeffaf rekabete ve demokrasiye sekte vurulma çabalarına şahit olduk. Tüm bu kötücül yaklaşıma karşı hakikat mücadelesi vererek, ülkemizin bu olaylardan başarıyla çıkmasını sağladık” ifadelerini kullandı. Yapay zekâ ile daha vahim bir hâl alması beklenen bu kötücül çabalara karşı her türlü tedbirin alındığını ve gerekli kurumsal altyapının güçlendirildiğini aktaran Altun, “Başkanlığımız bünyesinde kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin faaliyetleri bu alanda öne çıkarken, kurumsal yayınlarımız ve organizasyonlarımızla da hakikatin iç ve dış kamuoyunda bilinmesi ve yaygınlaşması için bütüncül bir yaklaşımı benimsiyoruz” dedi. Altun, küresel çatışmaların her alanda yayıldığı bir dönemde siber tehditlere karşı da Türkiye’nin uygun tedbirleri alma sorumluluğunu çağın gereği olarak yerine getirdiğini kaydetti. Sosyal medyanın toplumsal olarak oluşturabileceği zararların bertaraf edilmesinin ve verilen hakikat mücadelesinin yanı sıra, vatandaşların da bu alanda bireysel haklarının korunması için devletlere büyük görev düştüğünün altını çizen Altun, kamu otoritesinin bir sorumluluğunun da sosyal medyanın bir suç mahalline dönüşmesinin engellenmesi olduğuna dikkati çekti. “EN ÜST DÜZEYDE HAKİKAT MÜCADELESİNİ SÜRDÜRECEĞİZ” Sanal mecralarda farkında olarak ya da olmayarak ciddi suçlar işlenebildiğini ifade eden Altun, suç olduğu bilinen hakaretler, tehditler ve itibar suikastlarının kendilerine ulaşılamayacağı düşüncesiyle kişiler tarafından kendi hesapları ya da sahte hesaplarla çekinmeden yapılabildiğini belirtti. Ayrıca sosyal medyanın farklı yöntem ve argümanlar kullanılarak sahtekârlık ve dolandırıcılıklara açık bir ortam da sunabildiğine işaret eden Altun, buna ilişkin İletişim Başkanlığı ve CİMER adı kullanılarak kredi kartı aidatlarının iadesinin yapılacağı yönündeki dolandırıcılık yöntemini örnek verdi. Gerekli önlemlerin alınarak, vatandaşların böyle bir uygulamanın olmadığı yönünde uyarıldığını belirten Altun, sözlerini şöyle tamamladı: “Ancak aslolan, sosyal medyada teyit edilmemiş hiçbir bilgiye, ürüne ve kişiye güvenilmemesi gerektiğinin herkes tarafından bilinmesidir. 2020 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren, kamuoyunda 'sosyal medya düzenlemesi' olarak bilinen 7253 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile devletimiz, vatandaşlarımızın her alanda olduğu gibi haklarının bilişim alanında da korunması için gerekli mevzuat düzenlemesini gerçekleştirmiştir. Suça karşı hukuki yaptırım uygulanabilmesi için yapılan değişiklikle belirli sosyal ağ sağlayıcılarına Türkiye’de temsilci bulundurma zorunluluğu getirilmiştir.” Altun, her alanda olduğu gibi adaletli ve meşru bir zeminde bilginin paylaşıldığı iletişim ortamının sağlanması için en üst düzeyde hakikat mücadelesini sürdüreceklerini sözlerine ekledi. Ayın Tarihi dergisi “Ayın Dosyası”, “Türkiye”, “Diplomasi”, “Dünya”, “Kültür-Sanat”, “İletişim”, “Yayın” başlıklı 7 bölümden oluşuyor.

Altun, "Dijital Çağda Hakikat Mücadelesi" başlıklı makale kaleme aldı Haber

Altun, "Dijital Çağda Hakikat Mücadelesi" başlıklı makale kaleme aldı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun'un Uluslararası Stratejik İletişim Forumu dolayısıyla kaleme aldığı makale, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, İsveç, İsviçre, Bulgaristan, Yunanistan, Bosna Hersek, Macaristan, Avusturya, Rusya, Filistin, Suudi Arabistan, Çin, Güney Kore, Malezya, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, KKTC, Özbekistan gibi 24 ülkenin haber ajansları, önde gelen gazeteleri ve dijital portallarında yer buldu. Makalede, içinde bulunulan çağın insanlığa yeni fırsatlar sunmakla kalmayıp, ciddi zorlukları da beraberinde getirdiğine işaret eden Altun, bilgi üretimi ve dolaşımının hızına yetişilmesinin güçleştiği bu çağda iletişim ekosisteminin köklü bir dönüşüm sürecinden geçtiğini ifade etti. Ancak bu dönüşüm süreci pozitif ilerlemeyi kapsadığı kadar, ahlaki, kültürel ve insani sınavları da beraberinde getirdiğini belirten Altun, teknolojinin hızla ilerlediği bu yepyeni ve zorlayıcı dönemde günlük hayatların da birer unsuru haline gelen yapay zekâ ve algoritmaların artık sadece birer araç değil, aynı zamanda güç dengelerini de yeniden belirleyen aktör haline geldiğini kaydetti. Hakikat ve yalan arasındaki çizginin günbegün daha da bulanıklaştığı ve insanlığın “hakikat krizi” olarak da adlandırılabilecek bir belirsizlikler yumağıyla boğuşmaya başladığı günümüzde, büyük sınamalarla yüzleşildiğini dile getiren Altun, bu sorunlar yumağını aşmanın yegâne yolunun etkili iletişim stratejileri geliştirmek olduğunu belirtti. ALTUN, ŞU DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU: “Teknoloji ile dönüşen iletişim ekosisteminin fırsat ve tehditlerini toplum yararı için etkili şekilde analiz etmek ve bunları yönetmenin önceliğimiz olmalıdır. Yaşanan gelişmeler, toplumların iletişim alanındaki alışkanlıklarını değiştirmekte, dijital medya hayatımızın önemli bir parçası olarak öne çıkmaktadır. Bu değişimin en çarpıcı yönü ise, yapay zekânın iletişim süreçlerindeki etkisiyle kendini göstermektedir. Yapay zekâ araçları dünyamızı ve bütün sektörleri hızla dönüştürüyor. Bugün yapay zekâ stratejik iletişimde ezber bozan bir güç olarak karşımızda durmaktadır. Veri analizi, içerik üretimi ve kriz yönetimi gibi alanlarda sunduğu imkânlar çok değil bundan birkaç yıl kadar önce hayal dahi edilemeyen bir hız ve etkinlik sağlıyor. Kısa süre önce yalnızca bilim kurgu filmlerinde hayal edilebilen fikirler, bugün herkesin kolaylıkla erişebileceği bir noktaya geldi ancak ne yazık ki teknolojinin bu pozitif yönlü ilerleyişi doğru amaçlarla kullanılmadığında bir dijital silaha dönüşme potansiyeli taşıyor.” Deep-fake üretebilen yapay zekânın, orijinal içerikleri sahte içeriklerden ayırt edilemez hale getirdiğine dikkati çeken Altun, bunun, toplumların güvenini zedelediğini, hakikat krizini derinleştirdiğini dezenformasyon, manipülasyon ve etik ihlallerin yıkıcı sonuçlarını büyük ölçüde artırdığını ifade etti. Altun, “Algoritmaların kontrol ettiği bir dünyada, bireylerin sadece yankı odalarına hapsolması, toplumsal kutuplaşmayı körüklemekte ve hakikatin yerini manipülasyon almaktadır. Bu durum, yapay zekânın etik ilkelerle yönetilmesi gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Yapay zekânın dijital alanda kullanımı hesap verilebilirlik, şeffaflık ve etik gibi birçok hususu da gündeme getirmektedir” dedi. Yakın zamanda Gazze'de yaşanan trajediler sırasında yapay zekâ destekli dezenformasyonun uluslararası kamuoyunu yanıltmak için nasıl kullanıldığına hep beraber şahitlik edildiğine dikkati çeken Altun, sosyal medyadaki dezenformasyonun, algoritmalar tarafından hızla yayılarak, doğru bilgiye erişimin engellendiğini, bunun sonucunda, yaşanan gelişmeler ve insan hakları ihlallerine ilişkin gerçek bilginin kamuoyuna ulaşmasının zorlaştığını kaydetti. “DİJİTAL ALANDAKİ ÇOK KAPSAMLI DÖNÜŞÜMÜ YÖNETMEK İÇİN KÜRESEL İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ” Teknolojik ve dijital imkânların insanlığa sağladığı büyük faydaların göz ardı ve, reddedilemeyeceğine işaret eden Altun, şöyle devam etti: “Tıpkı, bu imkânları kötücül amaçlar için kullananların varlığının da küresel güvenlik ve istikrar ortamına tehdit oluşturduğu gerçeğinin göz ardı edilemeyeceği gibi. Bu tür yıkıcı etkiler karşısında, Türkiye olarak stratejik iletişim mekanizmalarımızla yanlış bilgilendirmeleri engellemek, hakikati savunmak ve uluslararası kamuoyunun doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak için yoğun çaba sarf ediyoruz. Dijital tehditlere yönelik farkındalık oluşturulması ve medya okuryazarlığının artırılması günümüzün çok çeşitli riskleri ile mücadelede önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Dijital alandaki çok kapsamlı dönüşümü yönetmek için küresel iş birliğinin önemi her geçen gün daha fazla hissedilmektedir. Türkiye olarak hakikat mücadelesinde uluslararası iş birliğini destekleyen faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Yüzyılı Vizyonu çerçevesinde, bu dönüşüm çağında Türkiye olarak stratejik bir duruş sergiliyoruz. Teknolojiyi insanlığın hizmetine sunmayı, toplumsal faydayı öncelemeyi ve hakikati merkeze alan bir iletişim anlayışını esas almış bulunmaktayız. Bu yeni çağda stratejik iletişimi ise belirsizlikleri yönetmenin ve güven tesis etmenin anahtarı olarak görüyoruz. Türkiye olarak, ulusal ve uluslararası düzeyde bu alanda etkin bir rol üstleniyoruz. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak yürüttüğümüz dezenformasyonla mücadele çabamız, uzun süredir hakikat krizine karşı kararlılıkla çalışmakta ve bu çerçevede etkili çözümler geliştirmektedir. Kriz iletişimini, yapay zekâ destekli stratejik iletişim süreçlerinin en hayati uygulama alanlarından biri olarak değerlendiriyoruz. Doğru bilgiye hızla ulaşmak ve kamuoyunu etkili bir şekilde bilgilendirmek, kriz anlarında hayat kurtarıcı bir rol oynamaktadır.” “TÜRKİYE, SADECE KENDİ BÖLGESİNDE DEĞİL KÜRESEL DÜZEYDE DE BİR MODEL OLMAYI SÜRDÜRECEKTİR” Altun, dijital çağın dönüşüm rüzgârlarının yakından hissedildiği bu dönemde, 13-14 Aralık 2024 tarihinde düzenlenen “Uluslararası Stratejik İletişim Forumu Stratcom”un tüm bu fırsat ve risklerin küresel ölçekte derinlemesine tartışıldığı öncü bir platform olduğunu belirterek, dünyanın dört bir yanından kamu sektörü, medya, akademi, sivil toplum ve özel sektör temsilcilerini bir araya getiren forumun, stratejik iletişim ekosisteminin geleceğine yön veren fikirlerin harmanlandığı bir merkez konumunda olduğunu bildirdi. Forumun aynı zamanda dijital çağın zorluklarına ve hakikat krizine karşı ortak bir iradenin inşasına imkan sağlayan küresel bir çağrı olduğuna da dikkati çeken Altun, “Bu küresel çağrının önemini, yapay zekâ ve stratejik iletişimde yaşanan bu devrimlerin büyük sorumlulukları da beraberinde getirmesiyle görmekteyiz. Bizler insanlığın ortak geleceği için hakikat, vicdan ve adalet ilkelerinden ödün vermeyen bir anlayışla hareket etmemiz gerektiği bilincindeyiz. Türkiye, bu anlayışın rehberliğinde sadece kendi bölgesinde değil küresel düzeyde de bir model olmayı sürdürecektir.” ifadelerine yer verdi.

Fahrettin Altun: "İstikrarın yanında, terörün karşısında duracağız" Haber

Fahrettin Altun: "İstikrarın yanında, terörün karşısında duracağız"

Biz şuna inanıyoruz; Suriye Suriyelilerindir. Suriye üzerinde yapılacak siyasi, coğrafi ve etnik mühendislik girişimlerini dün kabul etmediğimiz gibi bugün de kabul etmiyoruz, yarın da kabul etmeyeceğiz. Suriye'de adaletin, barışın, huzur ve refahın yanında emperyal girişimlerin, ülkemizin güvenliğini tehdit eden terör yapılarının biz net bir şekilde karşısında duracağız. İstikrarın yanında, terörün karşısında duracağız" dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul'da düzenlenen "Stratcom Forum'24" programına katıldı. Burada bir konuşma yapan Altun, yapay zeka teknolojilerine yapılan yatırımların günden güne arttığını belirterek, "Küresel teknoloji şirketleri, start-uplar ve hükümetler yapay zeka çalışmalarına milyarlarca dolarlık fonlar ayırıyor. Yapay zeka yatırımları bugün itibarıyla 200 milyar dolara yaklaşmış durumda ve bu yatırımlar günden güne artıyor. Sağlıktan finansa, eğitimden e-ticarete, mal üretiminden askeri alanlara ve elbette medya-iletişim alanına kadar birçok sahada yapay zeka çalışmaları hız kazanıyor. İletişim ve medya sektöründe yapay zeka, özellikle büyük veri analizi, kullanıcı deneyimlerinin ölçülmesi ve içerik üretimi konularında yoğun olarak kullanılıyor. Kullanıcılar yapay zeka modelleri ve yapay zeka ajanları aracılığıyla sürecin içerisinde doğrudan rol almaya başlıyor. Yapay zeka tarafından oluşturulan sentetik içeriklerin internet üzerindeki varlığı giderek genişliyor. Bu içeriklerle sentetik kimlikler, hatta sentetik medyalar oluşturulabiliyor. Yapılan araştırmalar 2024 yılı itibarıyla dünya genelinde 500 milyondan fazla insanın yapay zeka tabanlı uygulamaları aktif olarak kullandığını ortaya koyuyor. Yine 2024 yılı itibarıyla tüm dijital içeriklerin yaklaşık yüzde 15'inin yapay zeka tarafından üretildiğini görüyoruz, ki bu bir diğer çarpıcı veri olarak karşımızda bulunuyor" dedi. Bugün sadece iletişim ve bilişim alanında değil, hayatın her alanını muhasara altına alan bir yapay zeka teknolojisiyle ve bunun getirdiği dönüşümlerle karşı karşıya olunduğunu belirten Altun, her büyük dönüşümün, her yol ayırımının sancılı olduğunu ifade etti. "YAPAY ZEKAYI TOPLUMSAL HAYATIN İÇİNDE ADALETİ KÖKLEŞTİRECEK ŞEKİLDE HAKKANİYETLİ BİR TARZDA KULLANMALIYIZ" Yapay zeka teknolojisinin gelişiminden söz eden Altun, "Yapay zeka ile birlikte tanıklık ettiğimiz sistem dönüşümleri de bir yandan toplumsal alanda yeniden yapılandırmaları beraberinde getirse de, öte yandan huzursuzluk ve hatta kaosa da yolabilmektedir. Hiç kuşkusuz, her teknolojik yenilik gibi yapay zekanın da birtakım fırsat ve riskleri var. Bu fırsatlardan insanlığın hayrına çıktılar üretmek, riskleri de insanlık olarak yönetmek zorundayız. İnsanlık tarihi bize şunu göstermiştir ki, toplumsal süreçlerden bağımsız bir teknolojiden söz edilemez. Her yeni icat, her bilimsel gelişme toplumsal gerçekliklerden neşet eder. Yapay zeka teknolojisi de insanlığın uzun dönemli gayretleri neticesinde ortaya çıkmıştır ve yine bu gayretler neticesinde gelişimini sürdürmektedir. Teknolojinin özne, insanınsa nesne olduğu bir anlayış tarih ve toplum karşıtı bir teknolojik determinizm üretir. Yapay zeka analizlerinde yer yer karşımıza çıkan bu determinist anlayışın iki formunun olduğunu görüyoruz. Bunlardan birincisi, yeni teknolojilere ilişkin korkuyu körükleyen teknofobi. Bugün, bir yandan yapay zekanın insan emeğinin yerine geçeceği, yapay zeka teknolojileri nedeniyle insan emeğinin değersizleşeceği dile getirilirken, öte yandan yapay zekanın bizzat insan aklının yerine geçeceği iddia ediliyor. Teknolojik determinizmin ikinci formu ise, yeni teknolojilere ilişkin 18. yüzyılın aydınlanma felsefesinin ilerlemeci tavrını hatırlatan iyimserci teknofili anlayışı. Modern kapitalizm tarihi, her yeni teknolojiyi yücelten, her yeni teknolojinin geçmiş teknolojileri geçersiz kılacağını söyleyen ve insanlığı ileri taşıyacağını iddia eden girişimlerle dolu. Her iki anlayış da, teknoloji-toplum, teknoloji-kültür, teknoloji-tarih ilişkilerini açıklamaktan uzaktır. Teknofobi ve teknofili anlayışları yerine insanlığın tarihi birikimini, kültürel zenginliğini, toplumsal varoluşunu ve entelektüel müktesebatını merkeze koyarak, cesur fakat ihtiyatlı bir tutum içerisinde yapay zeka teknolojilerine yaklaşmalıyız. İnsanın toplumsal süreçlerdeki merkeziliği dün olduğu gibi bugün de asli bir unsurdur. İnsanlık olarak yapay zekanın risklerini yönetmeli, imkanlarını keşfetmeli ve toplumsal hayatın içinde adaleti kökleştirecek şekilde hakkaniyetli bir tarzda kullanmalıyız" diye konuştu. "TÜRKİYE'NİN UZLAŞTIRICI VE ÇÖZÜM ODAKLI YAKLAŞIMI, KÜRESEL DÜZEYDE DİPLOMATİK ETKİNLİĞİNİ VE GÜVENİLİRLİĞİNİ DE PEKİŞTİRMEKTEDİR" Dünyanın, bütün insanlığın çok ciddi krizlerle yüzleştiğini kaydeden Altun, "Savaşlardan düzensiz göçlere, küresel terörizmden soykırım girişimlerine, iklim değişikliğinden gıda krizlerine son derece karmaşık sorunlar yumağıyla karşı karşıyayız. Küresel sorunlar karşısında küresel işbirliklerine ihtiyacımız var. Biz Türkiye olarak küresel sorunlar karşısında küresel işbirlikleri geliştirme arayışı içindeyiz. Bu çerçevede tüm müttefiklerimizle birlikte yeni işbirliği alanları inşa etmeye gayret ediyoruz. Nitekim bu işbirliği anlayışıyla, bölgemizde ve dünyada cereyan eden kriz ve çatışmaların çözümünde hep barıştan ve adaletin tesisinden yana bir tavır takınıyoruz. İki gün önce Etiyopya ve Somali arasında imzalanan Ankara Antlaşması, ülkemizin bu yöndeki çalışmalarının, Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın barış diplomasinin en son ve somut örneklerinden biri olduğu gibi aynı zamanda Türkiye'nin dünya siyasetine nasıl etki ettiğini, sadece Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Karadeniz jeopolitiğini değil, Afrika jeopolitiğini de etkileyen önemli bir küresel oyuncu olduğunu da gözler önüne sermektedir. Türkiye'nin uzlaştırıcı ve çözüm odaklı yaklaşımı, Afrika bölgesinde bölgedeki istikrarın artmasına katkı sunmakta; aynı zamanda küresel düzeyde diplomatik etkinliğini ve güvenilirliğini de pekiştirmektedir. Bu çerçevede Türkiye yine, Rusya-Ukrayna savaşında her iki tarafla yapıcı diyaloğunu sürdürüyor ve onurlu bir barışın kaybedeni olmayacağı şiarıyla hareket ediyor. Nitekim Cumhurbaşkanımızın Öncülük ettiği Tahıl Antlaşması milyonlarca insanı etkileyecek açlık tehdidinin bertaraf edilmesine vesile oldu" diye konuştu. Türkiye'nin insanlığın kanayan yarası Gazze'de sürdürülen soykırımın son bulması için insani yardımların yapılabilmesi, şartsız ve sürekli ateşkesin tesis edilebilmesi için yoğun diplomatik çaba sarf ettiğini belirten Altun, "İsrail'in savaş suçları sebebiyle uluslararası mahkemede yargılanması ve İsrailli yetkililer aleyhinde kararlar çıkartılması noktasında da yine sunduğumuz delillerle sürece katkıda bulunduk. Bu bağlamda İsrail'in Gazze'de, Filistin'de sebep olduğu zulümleri perdelemek için başvurduğu dezenformasyon yöntemlerini boşa çıkarmaya, İsrail yalanlarını ortaya sermeye yönelik yoğun çaba harcadık, harcamaya devam edeceğiz" dedi. "SURİYE ÜZERİNDE YAPILACAK SİYASİ, COĞRAFİ VE ETNİK MÜHENDİSLİK GİRİŞİMLERİNİ KABUL ETMEMİZ ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR" Suriye'de yaşanan gelişmelere değinen Altun, "Yine son günlerde sıcak gelişmelere sahne olan Suriye'de Türkiye, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle, 13 yıldır tarihin doğru tarafında durmuştur. Ülkemiz, milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yapmış, Suriye'de mazlumun yanında, zaliminse tam karşısında durmuştur. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türkiye olarak Suriye'nin ve Suriyeli kardeşlerimizin barış ve huzur içinde yaşaması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Şunu tekrar, güçlü bir şekilde vurgulamak istiyorum. Biz şuna inanıyoruz. Suriye Suriyelilerindir. Suriye üzerinde yapılacak siyasi, coğrafi ve etnik mühendislik girişimlerini dün kabul etmediğimiz gibi bugün de kabul etmiyoruz yarın da kabul etmeyeceğiz. 911 kilometre kara sınırımız, uzun yıllara sari kardeşlik ve komşuluk hukukumuz olan Suriye'de adaletin, barışın, huzur ve refahın yanında; emperyal girişimlerin, ülkemizin güvenliğini tehdit eden terör yapılarının biz net bir şekilde karşısında duracağız. İstikrarın yanında duracağız terörün karşısında duracağız. Bu tavrımızı güçlü bir şekilde sürdüreceğiz. Krizlerin çözümünde uzlaştırıcı ve istikrarlaştırıcı bir güç olarak Türkiye, dün olduğu gibi bugün de bölgesel ve küresel sorunların çözümünde güçlü bir müttefik, belirleyici bir aktör ve küresel sorunlarda bir kutup başıdır" diye konuştu. "DAHA ADİL BİR MEDYA İLETİŞİM EKOSİSTEMİ MÜMKÜNDÜR" Türkiye'nin yapay zeka alanında da güçlü yatırımlar yaptığını, bu alanda da iddialı bir aktör olarak öne çıktığını söyleyen Altun, "Türkiye, ürettiği Ulusal Yapay Zeka Stratejisi ile sürdürülebilir bir yapay zeka ekosistemiyle, küresel ölçekte değer üreten bir konuma gelme arayışı içindedir. Bu bağlamda ürettiğimiz yapay zeka teknolojisi yapay zeka uzmanları yetiştirmek ve bu alanda istihdamı artırmak, araştırma, girişimcilik ve yenilikçiliği desteklemek, kaliteli veriye ve teknik altyapıya erişim imkanlarını genişletmek, sosyo-ekonomik uyumu hızlandıracak düzenlemeleri hayata geçirmek, uluslararası düzeyde iş birliklerini güçlendirmek, yapısal ve iş gücü dönüşümünü hızlandırmak ülkemizin başlıca yapay zeka hedeflerindendir. Ulusal Yapay Zeka Strateji Belgesi uygulama döneminin sonu olan 2025 yılında Türkiye olarak yapay zeka alanının gayri safi yurt içi hasılaya katkısını yüzde 5'e yükseltmek, yerel ekosistemin geliştirdiği yapay zeka uygulamalarını kamu alımlarında önceliklendirerek ticarileştirilmesine destek olmak, uluslararası kuruluşların güvenilir ve sorumlu yapay zeka ile sınır ötesi veri paylaşımı alanındaki düzenleme çalışmalarına ve standartlaşma süreçlerine aktif olarak katkı vermek, uluslararası yapay zeka endekslerindeki sıralamalarda Türkiye'nin ilk 20 ülke arasında yer almasını sağlamak arzusundayız. Türkiye'nin yapay zeka konusunda belirlediği strateji ve vizyon, bu teknolojilerin sadece ekonomik ve ticari boyutuna odaklanmamaktadır. Yapay zeka stratejimiz, yapay zeka kaynaklı yaşanan sosyo-ekonomik dönüşümde toplumun, kültürün ve insani değerlerin muhafazasını da temin etmeyi içeriyor. Biz bir taraftan bir küresel adalet mücadelesi verirken diğer taraftan küresel alanda bir hakikat mücadelesi veriyoruz. Ve bu hakikat mücadelesi içerisinde biz adalet çağrısı yapıyoruz. Nasıl ki daha adil bir dünya mümkün diyorsak, daha adil bir medya iletişim ekosistemi de mümkündür. Bunun için yapay zeka teknolojilerinin daha adil bir şekilde kullanılması çağrısında bulunuyoruz. Bu kaynaklara daha adil bir şekilde ulaşılması çağrısında bulunuyoruz" dedi.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.