SON DAKİKA
Hava Durumu

#Dilruba

Söz Bursa - Dilruba haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dilruba haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

CHP Lideri Özel'den tutuklanan Dilruba'ya ziyaret Haber

CHP Lideri Özel'den tutuklanan Dilruba'ya ziyaret

 3 Eylül günü duruşmada serbest kalacağını ümit ediyoruz” diyen Özel, Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan iddianame ile ilgili de “1 milyon 460 bin Cumhuriyet Halk Partisinin kayıtlı üyesi Kemal Bey'i yargılatmaz" dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sokak röportajında söylediği sözler üzerine başlatılan soruşturma kapsamında ‘Cumhurbaşkanı'na hakaret' ve ‘Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme' suçlarından tutuklanan Dilruba Kayserilioğlu ile İzmir Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsünde görüştü. Özel'e İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan ve ilçe belediye başkanları eşlik etti. Ziyaretin ardından Özel, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. “Cezaevi önünde haksız tutukluluklara karşı ziyaretler, çıkışında açıklamalar, güneşte beklemeler bunlar Türkiye'nin hak ettiği şeyler değil” diyen Özel, “Türkiye'deki gazeteciler de 33 yaşındaki genç bir Cumhuriyet kadını da gördüğü muameleyi hak etmiyor. Bu işlerle meşgul olmak yerine Türkiye'nin diğer sorunları üzerine yoğunlaşmamız lazım. Dilruba'nın tutukluluğu baştan sona hukuksuzluktur. Düşüncesi ne kadar şok edici olursa olsun herkesin şiddete başvurmamak, şiddeti çağırmamak kaydıyla her türlü düşünceyi açıklama hakkı vardır. Bu da anayasal bir hak. Siz bu anayasal hakkı tartışmaya açıyorsanız siz despotsunuz demektir. Siz muktedir değilsiniz, belki iktidardasınız ama yaptığınız işi büyük bir özgüvensizlikle yaptığınız için bir mikrofona genç bir kadının söyledikleri sanki iktidarınızı yıkacakmış diye ona karşı en olağan dışı refleksleri göstermek, sosyal medya linçleri, tutuklanma kampanyaları başlatmak. Savcılara da yatarı olmayan bir suçtan 18'inci gün, neredeyse bir aya varacak bir süre kişiyi özgürlüğünden mahrum etmeye yeltenmek tamamen yönetimdeki acziyetin, savrulmanın ifadesidir” diye konuştu. “SERBEST KALACAĞINI ÜMİT EDİYORUZ” Sözlerini sürdüren Özel, Dilruba'nın özgürlüğüne kavuştuğunda, kendi verdiği röportajı ve orada ne kastettiğini ve kastetmediğini, gerçek düşüncelerini kendisinin de paylaşacağını belirtti. Dilruba'nın 3 Eylül günü duruşmada serbest kalacağını ümit ettiklerini aktaran Özel, “Kendisi de serbest kalmayı ümit ediyor. Ben kendisini 9 Eylül günü partimizin 101'inci kuruluş yıl dönümünde Ankara'daki törenlere ve akşamki konsere davet ettim. 9 Eylül günü için randevulaştık. Ümit ediyoruz ki Dilruba'nın hiç değilse bu isteğini boşa çıkaracak, onu üzecek bir durumla karşı karşıya kalmayız” ifadelerine yer verdi. Özel ayrıca başörtüsünden dolayı talep ettiği bir görevde yer alamayan Dilara Çiçek'i de kuruluş yıl dönümüne davet ettiğini söyledi. “DİLARA İLE DİLRUBA'YI HEP BİRLİKTE GÖRMEK İSTİYORUZ” CHP'nin ülkenin kurucu partisi olduğunu aktaran Özel, “Ümit ediyorum 101'inci kuruluş yıl dönümümüzde, davetliler için de geçmişte pek çok mağduriyet yaşayan toplumun tüm kesimleri, Soma'daki mağdurlardan tren kazasındaki mağdurlara, Diyarbakır annelerinden, Cumartesi annelerine kadar 101'inci yılda çok sayıda davetlimiz olacak. Bu davetlilerin yanında elbette Dilara'yla, Dilruba'yı hep birlikte görmek istiyoruz. Türkiye'nin bu suni gündemlerden çıkması lazım. Bu saçma tartışmalardan bir an önce kurtulması lazım. Toplumu gererek iktidarda tutunmaya çalışanlara şunu söylemek istiyorum; Türkiye'ye bunu yapmayın. Tarihe bir de giderken bunları da yaptılar, bunlara da tenezzül ettiler diye geçmeyin, geçiyorsunuz. 33 yaşında genç bir kadını bir mikrofona söylediği sözlerden dolayı kınayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, görüşlerine katılmayabilirsiniz ama haksız hukuksuz yere hapsedemezsiniz. Diğer taraftan Türkiye'de herkesin inancının, örtünmesinin ya da örtünmemesinin, yaşam şeklinin tercihlerinin tam bir özgürlük içinde olması lazım. CHP olarak bunun teminatıyız. Kimin başını örtüp, örtmeyeceğine, ne yiyip ne içeceğine, ne giyip ne giymeyeceğine o kişiden başka kimse karar veremez” cümlelerini aktardı. “YAŞANAN HER HUKUKSUZLUĞUN KARŞISINDAYIZ” Türkiye'nin özgürlükler ülkesi olduğunu vurgulayan Özel, sözlerine şöyle devam etti: “Bütün darbelere, haksızlıklara rağmen bugünlere geldik. Son 22 yılda yaşatılanların geldiği nokta da utanç vericidir. Ama iktidara da diyoruz, karışmayın, milletin yakasından düşün. Diğer taraftan 50 yıl önce Türkiye'nin terk ettiği, tükettiği tartışmalara, Türkiye'yi sürüklemeye çalışanlara da diyoruz ki ‘hududunuzu, haddinizi bilin, kimseye karışmayın.' Türkiye'deki her mağdurun, her mazlumun, her mağduriyetin ve yaşanan her hukuksuzluğun tam olarak karşısındayız. Her mağdurun ve her mazlumun siyasi görüşü ve düşüncesi ne olursa olsun bakmadan yanındayız.” “KILIÇDAROĞLU'NA YAPILAN MHP'NİN KURGUSUDUR” Kemal Kılıçdaroğlu hakkında ‘3,5 yıl hapis ve siyasetten men cezası'nı talep eden bir iddianamenin hazırlandığını ve Kılıçdaroğlu'nu yargılamak istediklerini söyleyen Özel, Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlık koltuğunda 13 yıl oturmuş birisi olduğunu ifade etti. Bülent Ecevit, Altan Öymen, Deniz Baykal'ın da genel başkanlık dönemlerinde yaşadıkları zorlukları anlatan Özel, “Kemal Kılıçdaroğlu, PKK'nın kurşunlarına hedef olmuştur. Bir şehit cenazesinde linç girişimine uğramıştır. Genel başkanlığımın daha ilk aylarında kendi memleketimde organize edilmiş bir güruh tarafından cenazeye sokulmamak olayıyla karşılaştım. ‘Ölümü göze alırım kendi memleketimde cenazeye gitmemeyi göze almam' deyip şehit cenazesinde saldırıya uğramışızdır. Kemal Bey'e karşı yapılan bu suç, Milliyetçi Hareket Partisi'nin vaktiyle kendi tükenmişliğinin ve gündemden düşmüş olmanın, milletin gözünden, gönlünden düşmüş olmanın, suç örgütleriyle anılıyor olmanın, kendi evlatlarının kanını Ankara'da sokak ortasında bırakmış olmanın kusurunu, ayıbını örtmek için yaptıkları ve gönderdikleri yerde de kendi etkileri altında olan, atanmalarına vesile oldukları birtakım silahşörleri tarafından yazılmış, kabul edilmiş iddianameler üzerinden ortaya koydukları bir kurgudur” şeklinde konuştu. “HAZIRLANAN İDDİANAME SİNAN ATEŞ'İN KANINI ÖRTMEDİ” Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan iddianame ile ilgili de konuşan Özel, bu iddianamenin Sinan Ateş'in kanını örtmediğine işaret etti. Sözlerine devam eden Özel, “Kendi atadıkları Ülkü Ocakları Başkanı'nın Ankara'nın ortasında uyuşturucu çetelerinden devşirilmiş tetikçiler tarafından öldürülmüş olmasını da o cinayet duyulduğu andan itibaren Milliyetçi Hareket Partisi'nden bir taziye mesajı, bir taziye telefonu, cenazeye katılım, geride kalan 2 kız evlada bir sahip çıkma, yapamayacak sorumluluğu örtmez, örtmeyecek” dedi. “MEVCUT GENEL BAŞKANIN CESEDİNİ ÇİĞNEMENİZ LAZIM” Bir önceki genel başkanı hapse atmak için mevcut genel başkanın cesedinin çiğnenmesi gerektiğini ifade eden Özel, “Kılıçdaroğlu'nu yargılayacaklarsa, sanık sandalyesinde götürüp de orada oturur mu? Bence oturmamalı. Hiçbirinin hakkı yok. Onun oturması gereken yere gidip ben oturacağım. Hepsi haddini bilsin. CHP'nin hangi genel başkanını korkuttunuz da hangi genel başkanı sindirdiniz de bir önceki genel başkanı sindireceksiniz. 1 milyon 460 bin Cumhuriyet Halk Partisi'nin kayıtlı üyesi Kemal Bey'i yargılatmaz. Çok istiyorlarsa hep birlikte geliriz bizi yargılayacaksınız” açıklamalarında bulundu. TUTUKLULUĞU SÜRÜYOR Kayserilioğlu için geçtiğimiz günlerde ‘Cumhurbaşkanı'na hakaret' suçundan tahliye kararı verilirken, ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama' suçlamasından ise tutukluluğunun devamına karar verilmişti.

Dilruba Y. olayı ifade özgürlüğü tartışmalarını yeniden gündeme getirdi Haber

Dilruba Y. olayı ifade özgürlüğü tartışmalarını yeniden gündeme getirdi

İzmir’de gerçekleşen bir sokak röportajı, Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü konusunu bir kez daha gündeme taşıdı. 13 Ağustos 2024 tarihinde İzmir’de gerçekleştirilen röportajda, yoldan geçen Dilruba Y. isimli bir kadının söyledikleri üzerine başlatılan hukuki süreç, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Dilruba Y., Cumhurbaşkanına hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme suçlamalarıyla tutuklandı. Bu gelişme, ifade özgürlüğünün sınırları üzerine tartışmaları yeniden alevlendirdi. SOKAK RÖPORTAJI VE TUTUKLAMA OLAYI NEYDİ? Tüylü Mikrofon adlı bir yayın organının sokak röportajında, Dilruba Y.'ye Instagram’a erişim engeli getirilmesiyle ilgili düşünceleri soruldu. Verdiği cevaplar, sadece sosyal medyada değil, hukuk alanında da geniş bir yankı buldu. Dilruba Y., röportajda, "Parlamenter sistemden çıkıp, koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni tek adama verirsek o da böyle babasının ahırı gibi kullanır" şeklinde başlayan ve hükümeti sert bir şekilde eleştiren ifadeler kullandı. Bu açıklamalar sonrası, Dilruba Y. hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı ve genç kadın 13 Ağustos Çarşamba günü tutuklandı. İzmir'de özel bir şirkette çalıştığı öğrenilen Dilruba Y.'nin tutuklanması, sosyal medya platformlarında ve hukuk çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. "SİYASİ BİR KARAR NETİCESİNDE HAKSIZ YERE TUTUKLANDIM" Dilruba Y., tutuklanmasının ardından Oda TV’ye yaptığı açıklamada, "Ben iktidarı eleştirdiğim düşünüldüğü için siyasi bir karar neticesinde haksız yere tutuklandım. Herkese çok teşekkür ederim. İnsanın en çok böyle zamanlarda desteğe ihtiyacı oluyor. Herkesin desteğiyle dışarıda olduğumdan çok daha güçlüyüm burada ve gücümü katlayarak çıkacağım" dedi. Siyasi parti temsilcilerine de çağrıda bulunan Dilruba Y., kendisi hakkında tam bilgi sahibi olunmadan açıklama yapılmaması ricasında bulundu. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN HUKUKİ SINIRLARI Dilruba Y.’nin tutuklanmasının ardından, ifade özgürlüğünün sınırları konusundaki tartışmalar da yeniden alevlendi. Konuyu değerlendiren Avukat Ertuğrul Gürlek, düşünce ve ifade özgürlüğünün anayasal bir hak olduğunu, ancak bu özgürlüğün de sınırları bulunduğunu belirtti. Gürlek, "Düşünce ve ifade özgürlüğü, bireylerin kendi fikirlerini dış dünyaya özgürce sunmasını, çevresinde cereyan eden olaylar hakkında bilgi almasını ve bu bilgileri çeşitli iletişim araçları vasıtasıyla yaymasını veya düşüncelerini gizli tutmasını kapsayan geniş bir haktır. Ancak bu özgürlük, anayasanın 26. maddesi gereğince millî güvenlik, kamu düzeni, Cumhuriyetin temel nitelikleri gibi durumlar göz önünde bulundurularak sınırlandırılabilir," şeklinde konuştu. Avukat Gürlek, ayrıca Dilruba Y.'nin ifadelerinin halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçunu oluşturup oluşturmadığının hukuki bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini belirterek, "Bu tür ifadelerin kamu güvenliğini tehlikeye sokacak nitelikte olup olmadığına dikkat edilmesi gereklidir," dedi. Avukat Ertuğrul Gürlek’in Kanunla ilgili detaylı açıklamaları ise şu şekilde; “En basit anlatımla düşünce; insanın hayatı boyunca karşılaştığı çeşitli olaylar karşısında, aklıyla ürettiği fikirlerini, ifade ise bu fikirlerin dış dünyaya yansıtılmasını ifade eder. Düşünce ve ifade hürriyeti, bireylerin kendi fikirlerini dış dünyaya özgürce sunmasını, çevresinde cereyan eden olaylar hakkında bilgi almasını ve bu bilgileri çeşitli iletişim araçları vasıtasıyla yaymasını veya düşüncelerini gizli tutmasını kapsayan geniş bir haktır. Düşünce ve ifade hürriyeti hem anayasamızın 25. maddesinde hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde yer alan, belki de üzerinde en çok tartışılan temel hak ve özgürlüklerden biridir. Bunun nedeni düşünce ve ifade özgürlüğünün demokrasinin temel yapı taşı olmasıdır. Atina demokrasisi ya da diğer adıyla klasik demokrasiden beri ifade özgürlüğü ile demokrasinin doğru orantılı gelişim gösterdiği kabul edilmektedir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir toplumda demokrasiden, demokrasinin olmadığı bir toplumda ise özgürlüklerden bahsedebilmek mümkün değildir. Çünkü tüm diğer haklar düşünen insanların ürettikleri fikirlerini ifade edebilmesiyle doğmuştur. Bu nedenledir ki düşünce ve ifade özgürlüğü belki de insanca yaşamak için en gerekli temel haklardandır.” DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLARI NEDİR? “Her güzel şeyin olduğu gibi haklarımızın da bir sınırı vardır. Temel hak ve özgürlükler ancak kanun ile sınırlanabilir ve bu sınırların kapsamı anayasa ile çizilir. Düşünce ve ifade hürriyetinin sınırları anayasamızın 26. maddesi ile düzenlenmiştir.  Buna göre; millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla düşünce ve ifade özgürlüğü sınırlanabilir.  Bu bakımdan düşünceler ve bu düşüncelerin açıklanması ancak TCK kapsamına giden hakaret, tehdit gibi suç sayılabilecek nitelikte olmaması gerekmekte ayrıca hiç kimsenin dini, milli ve kültürel değer yargılarına saldırı mahiyetinde olmamalıdır. Nefret söylemi ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik edici ifadeler hem ceza kanunumuzda hem de AİHS'te açıkça yasaklanmıştır. Bu kurallar ihlal edilmediği sürece her türlü düşünce ve ifadenin açıklanması serbesttir." BİR KONUDA YORUM VEYA ELEŞTİRİ YAPARKEN KİŞİLİK HAKKINI İHLAL ETME NASIL OLUR? “Kişilik hakkı; kişiyi var eden, diğer kişilerden ayıran bütün değerler üzerindeki haktır. Bireylerin, insan olması nedeniyle sahip olduğu onur, şeref, haysiyet gibi manevi değerlerini korur. Sizin sorunuza gelecek olursak, yorum ya da eleştiri yaparken, bunların dozu iyi ayarlanmalıdır. Bir insanın manevi değerlerine saldırı niteliğinde, o insanı aşağılayan veya küçültücü nitelikte olmamalı gerek TCK kapsamında suç teşkil eden hakaret gibi fiiller işlenmemeli gerekse Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddelerinde yer alan kişilik haklarını oluşturan, kişilerin adları, adresleri vs gibi kişisel verilerinin ve fotoğraflarının izinsiz olarak kullanılmamalıdır.” HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK ETME SUÇU TAM OLARAK NEDİR? “Türk Ceza Kanunun 216. Maddesinde Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama kenar başlığı ile düzenlenen bu suç toplumun bir kesimine özellikle de azınlıklara karşı, o insanların sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklerinin hakir görülerek, çoğunluğu oluşturan ve ya bu farklı özelliklere sahip olmayan kişilerin söz konusu farklılıklara sahip kişilere karşı suç teşkil eden fiilleri işlemeye teşvik eden, kışkırtan, farklılıkları nedeniyle bu kişileri aşağılayıcı nitelikte ifadeler kullanmasıdır. Aşağılama nedeniyle bu suçun oluşması için kanunda yer alan aşağılama fiilinin herhangi şekilde olursa olsun gerçekleşmesi yeterliyken, kin ve düşmanlığa tahrik niteliğindeki ifadeler bakımından ise bu ifadelerin kamu güvenliğini tehlikeye sokacak nitelikte olması gerekir.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.