SON DAKİKA
Hava Durumu

#Cumhurbaşkanı Erdoğan

Söz Bursa - Cumhurbaşkanı Erdoğan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cumhurbaşkanı Erdoğan haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Erdoğan'dan muhalefete İzmir Körfezi tepkisi Haber

Erdoğan'dan muhalefete İzmir Körfezi tepkisi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde DSİ Tarafından Yapımı Tamamlanan 564 Tesisin Toplu Açılış Töreni’nde konuştu. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce yapımı tamamlanan 564 tesisin hayırlı olması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Birazdan açılışını yapacağımız 77 şehrimizdeki bu projelerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini temenni ediyorum. 8’i baraj; 48’i gölet; 1’i yer altı barajı; 115’i sulama tesisi; 26’sı içme suyu tesisi; 1’i Hidroelektrik Santrali; 15’i arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmeti; ve 350’si taşkın kontrol tesisi olmak üzere toplam 564 yeni tesisimizi bugün resmen hizmete veriyoruz. Toplam yatırım bedeli 98 milyar lira olan bu eserlerle; 185 milyon metreküp hacminde su depolama kapasitesi geliştiriyor; 1 milyon 147 bin dekarlık araziyi sulamaya açıyoruz. Ayrıca yıllık 224 milyon metreküp içme suyu sağlamış; günlük 402 bin metreküp içme suyu arıtma kapasitesi ilave etmiş oluyoruz” ifadelerini kullandı. 484 meskûn mahal ve 348 bin dekarlık araziyi taşkın zararlarından koruduklarını 128 milyon kilovatsaat hidroelektrik enerji üretip 3 milyon 54 bin dekar alanın tescilini yaptıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Tamamlanan 564 yeni tesisimizle Türkiye ekonomisine yıllık 18 milyar lira tutarında ciddi bir katkı vereceğiz. Bu projeler arasında öne çıkan Yozgat İnandık Barajı’nın, Mersin Sorgun Barajı’nın ve Isparta Yenişarbademli Şehit Gökhan Eriç Barajı’nın açılışlarını da inşallah birazdan canlı bağlantılarla gerçekleştireceğiz. Milletimizin hizmetine sunmaktan kıvanç duyduğumuz bu eserlerin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Bu tesislerin hayata geçirilmesine vesile olan Tarım ve Orman Bakanlığımıza, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüze ve yüklenici firmalarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum” açıklamasını yaptı. İşçisinden mühendisine, bu yatırımların tamamlanmasında sorumluluk üstlenen, emek veren, alın teri döken herkese aynı şekilde şükranlarını sunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Su; bizim hem inancımızda, hem tarihimizde, hem de kültür dünyamızda hayatî bir yer tutar. Öyle ki, tarih boyunca kurduğumuz medeniyet bahçelerini suyla yeşerttik. Evlerimizi, şehirlerimizi, meydanlarımızı suyun bereketiyle şenlendirdik. Camilerimizi, sokaklarımızı, caddelerimizi su yollarıyla, çeşmelerle, şadırvanlarla donattık. Bahçelerimizi su kanallarıyla, havuzlarla, fevvarelerle süsledik. Su yollarının bakım ve inşasının yanında halka ücretsiz su dağıtmak için Su Vakıfları kurduk. Bunun da ötesine geçerek, millet olarak aşkımızı, tutkumuzu, sevdamızı suyla anlattık, suya nakşettik. Nakkaşlarımız, hattatlarımız, ebruzenlerimiz minyatürlerini, levhalarını, ebrularını yine su motifleriyle, su kıvrımlarıyla süslemiştir. Dolayısıyla su, hayatımızı idame ettirdiğimiz bir nimet olma yanında kültür kodlarımızda da baş köşeyi ayırdığımız mümtaz bir yere sahip olmuştur” Günümüz dünyasında suyun kullanım alanıyla birlikte stratejik öneminin de artmakta olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Bizim de tarım, enerji, ulaşım, gıda ve turizm gibi sektörler başta olmak üzere artan su ihtiyacımız, üzerimizde daha fazla baskı oluşturuyor. Bakınız burada bazı temel gerçekleri sizlerle paylaşmak isterim: Dünyadaki suyun yüzde 97,5’i deniz ve okyanuslardaki tuzlu sulardan oluşmaktadır. Yani dünyanın 3’te 2’si suyla kaplı olsa da, insanın kullanabileceği miktar son derece kısıtlıdır. Geriye kalan tatlı su miktarının da ancak yüzde 1’lik bölümü kullanılabilir durumdadır. Ulaşılabildiğimiz temiz su kaynakları, yeryüzündeki tatlı su potansiyelinin sadece yüzde 0,1’ini teşkil ediyor” değerlendirmesini yaptı. Kaynakların bu denli sınırlı olmasının suyu hem son derece değerli, hem de stratejik bir kaynak haline getirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fakat, ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde su, hâlâ sınırsız bir kaynak olarak algılanmaya devam ediyor. Bu tamamen yanlış, temelsiz ve tehlikeli bir bakış açısıdır. Tam aksine su, sınırsız olmak bir yana, gün geçtikçe tükenen, kirlenen, azalan, azaldıkça kıymeti daha da artan bir kaynaktır. Küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık, çölleşme, plansız sanayileşme ve kentleşme nedeniyle su kaynaklarımız olumsuz etkileniyor. Tüm bunlarla birlikte, hızlı tüketim kültürü ve su kirliliği gibi tehditler de, kullanılabilir temiz su kaynaklarının hızla erimesine yol açıyor. Su kaynaklarımızın azalmasına sebep olan bir başka önemli faktör ise küresel nüfus artışıdır. 50 yıl önce 4 milyar civarında olan dünya nüfusu, bugün 8 milyarın üzerine çıktı. Ancak nüfus artarken, yeryüzüne düşen yağış miktarında herhangi bir artış yaşanmıyor” dedi. İklim değişikliğinin su kaynaklarını miktar ve kalite bakımından olumsuz etkilerken; küresel ısınmanın afetlerin sıklığını ve şiddetini de artırmakta olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Dikkat ederseniz son yıllarda su baskınları, seller, fırtınalar, orman yangınları ve kuraklık gibi doğal afetlerle daha sık karşılaşıyoruz. Özellikle bizim de içinde yer aldığımız Akdeniz havzasındaki ülkeler, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine en fazla maruz kalan ülkelerdir. Geçtiğimiz bahar ve yaz mevsiminde şu gerçeği hepimiz gördük: Güney ve batı illerimiz orman yangınlarıyla mücadele ederken; kuzey bölgelerimizdeki şehirlerimiz sel felaketleriyle boğuşuyordu. Şairlere ilham veren ığıl ığıl yağan yağmurların yerini, aniden bastıran ve çoğu zaman su baskınlarına sebep olan şiddetli yağışlar aldı. Tabiattaki düzen bozuldukça, nimetler de birer afete dönüşmektedir. Burada şunu özellikle ifade etmek isterim: Doğadaki bozulmanın temel sebebi, kaynakların hoyratça kullanılması ve bilinçsizce tüketilmesidir. Bunun arkasında da insanın tabiatla kurduğu ilişkinin değişmesi vardır” açıklamasını yaptı. “Suyu, toprağı, havayı, ormanları fütursuzca sömürülecek imkanlar değil bizden sonra gelecek nesillere teslim edeceğimiz birer emanet olarak görmemiz gerekiyor.” diyen Erdoğan,” Eğer bu konuda tedbir alıp bir an önce harekete geçmezsek, ileride karşılaşacağımız sorunların boyutları çok daha büyük olacaktır. Açık söylüyorum, temiz su kaynaklarına erişim, bir beka meselesidir. Pek çok alanda gecikme telafi edilebilir, ama su konusunda yaşanacak en ufak bir gecikme, telafisi imkânsız sonuçlar doğuracaktır. Türkiye olarak, bu anlayışla geniş bir yelpazede kritik adımlar atıyoruz” değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin iklim kriziyle mücadeleye en fazla destek veren ülkeler arasında yer aldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Ağaçlandırma seferberliği ve tasarrufu teşvik eden kampanyalarımızla toplumsal farkındalığı artırmaya çalışıyoruz. Aynı şekilde “Sıfır Atık” projemizle; israfı önlemeyi, kaynaklarımızı daha verimli kullanmayı amaçlıyoruz.2053 yılı için belirlediğimiz net sıfır emisyon hedefimize ulaşıncaya kadar bu mücadelemizi kararlıkla devam ettireceğiz” dedi. Su güvencesinin, aynı zamanda gıda güvenliği anlamına geldiğin söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Su yoksa tarım yok, gıda yok, bizi ve canlıları hayatta tutacak, tutunacak dalımız yok demektir. Tarım ve gıda sektörü, suya en fazla ihtiyaç duyulan, suyun en yoğun şekilde kullanıldığı alanlar olarak tebarüz ediyor. Gıda güvenliğimizi sağlamak için su kaynaklarımızı etkin ve verimli kullanmak, tasarruf etmek, bizim için ihtiyaçtan da öte zorunluluktur. Her fırsatta hatırlatıyorum: Kamuoyumuzdaki yaygın ve yerleşik kanaatin aksine Türkiye; su zengini değil, su stresi yaşayan bir ülkedir. Bu yüzden boşa harcayacak, israf edecek, verimsiz kullanacak bir damla suyumuz olamaz” ifadelerini kullandı. Su kaynaklarını kirletmeyi, bu ülkeye yapılmış en büyük ihanetlerden biri olarak gördüklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Devlet olarak tüm kurumlarımızdan, tüm vatandaşlarımızdan bu hususta azamî hassasiyet göstermelerini bekliyor; bunu arzu ediyoruz. Bugün bir kez daha milletimizin her bir ferdini sularımızı verimli kullanmaya ve israftan olabildiğince kaçınmaya davet ediyorum. Suyumuzun parmaklarımızın arasından akıp gitmesine hiçbir kardeşimizin izin vermeyeceğine inanıyorum. Bu vesileyle çiftçilerimizi, sanayicilerimizi ve tüm vatandaşlarımızı Su Verimliliği Seferberliğimize destek olmaya çağırıyor; suyun kadrü kıymetini bilen tüm kardeşlerime de buradan tekrar teşekkür ediyorum” açıklamasını yaptı. “Su israfının önlenmesi ve çevre konusundaki hassasiyetimiz, maalesef, muhalefet cenahında yeterince makes bulmuyor.” diyen Erdoğan,” Genel merkez yöneticileri ve belediye başkanlarıyla muhalefet partileri, su kaynaklarımızın bilinçli kullanımı, ormanlarımızın korunması, deniz ve akarsularımızın temiz tutulması noktasında, en diplomatik tabirle, ihmalkâr davranıyor. Çevreyle ilgili meseleleri istismar etmeye gelince varlar; ama çevrenin korunmasına, çevrenin temizlenmesine gelince, ara ki bulasın. Ne istedikleri, ne yapmaya çalıştıkları belli değil. Çevre politikalarının çerçevesi de aynı şekilde tutarsızlıklarla dolu. Lafa gelince “çevreciyiz”, “doğayı seviyoruz” diyorlar; ama İzmir Körfezi’nin kirlemesini önleyecek dişe dokunur hiçbir adım atmıyorlar. Balıklar ölmüş, kötü koku almış başını yürümüş; bunların umurlarında dahi değil” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bundan 30 sene önce kokudan ve kirlilikten kurtardığımız Haliç konusunda da aynı umursamazlık, aynı ciddiyetsizlik söz konusu. Boğaz’ın incisi olan Haliç, maalesef, günden güne 1994 öncesi durumuna geri dönüyor. Yangınlarla mücadele hususunda hemen hiçbir hazırlıklarının, doğru düzgün kapasitelerinin olmadığına bu yaz aylarında zaten şahit olduk. Kendi mesuliyet sahalarında çıkan yangınlara bile müdahale etmede ya çok geç kaldılar, ya da yetersiz kaldılar. Bu yetersizliklerini kabul etmek yerine üstünü örtmek için de, hep yaptıkları gibi yine başkalarını suçladılar; sorumluluğu Tarım Bakanlığımıza, orman teşkilatımıza, canları pahasına yangınlara müdahale eden kahraman ormancılarımıza attılar. Temennimiz; yanlışta ısrardan vaz geçerek; önümüzdeki kış ve bahar aylarını eksiklerini gidermek için kullanmalarıdır. Çünkü; tarıma, ormana, suya, çevreye dair hususlar sadece bir siyasi partinin veya hükümetin değil; 85 milyonun tamamının meselesidir. Bizim, bu konulardaki tavrımız 22 yıldır hep böyle olmuştur; bundan sonra da değişmeyecektir” açıklamasını yaptı. Son 22 yıl içinde tarım ve sulama alanında da devrim niteliğinde adımlar attıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Suyu verimli kullanma, doğru yönetme ve su kaynaklarımızı milletimize en iyi şekilde sunma noktasında birçok politika geliştirdik; önemli yatırımlar yaptık. Tozlu raflarda kalan projeleri bir bir tamamlayarak milletimizin hizmetine sunduk. Bunlardan; 150 yıllık hayal olan Çine Adnan Menderes Barajı, Konya Ovası’nın asırlık rüyası Mavi Tünel Projesi, Asrın projesi olarak adlandırdığımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Su Temin Projesi, Sınıfında dünyanın en büyük barajı Ilısu Prof. Dr. Veysel Eroğlu Barajı ve Hidroelektrik Santrali, Ülkemizin en yüksek 3 barajı olan Yusufeli, Deriner ve Ermenek Barajları, gurur abidelerimiz oldu. 22 yılda, yeni baraj ve göletler inşa ederek; 50 milyar metreküplük suyu depoladık ve depolanan su miktarını 184 milyar metreküpe çıkardık” diye konuştu. 24 milyon dekar alanı sulamaya açarak, sulama alanını 72 milyon dekara çıkardıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm bu projelerle yıllık 200 milyar lira tutarında zirai gelir artışı sağladık. Arazi toplulaştırmasında büyük bir ilerleme kaydederek 76 milyon dekar alanda toplulaştırma çalışması yaptık. Yerli ve temiz enerji kaynağı olan hidroelektrik santralleriyle 45 milyar kilovatsaatlik üretim kapasitemizi 112 milyar kilovatsaate çıkardık. İçme suyu temini için “81 İl İçme Suyu Eylem Planı” hazırlayarak, 2040, 2050 ve 2071 yıllarına kadar tüm illerimizin su ihtiyaçlarını ayrı ayrı projelendirdik. Yeni projelerimizle 3,4 milyar metreküp içme suyu temin ettik” değerlendirmesinde bulundu. Yeraltı su kaynaklarının korunması için depolama ve suni besleme tesislerini hayata geçirdiklerini ifade den Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Taşkın koruma tesislerimizle milletimizin can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelik önemli adımlar attık. Tüm bu alanlarda toplam 10 bin 657 tesisi hizmete alarak 2,4 trilyon liralık tarihî yatırımlar gerçekleştirdik. Artık, hamdolsun “Suya Yön Veren Politikalarla” güçlü bir şekilde “Su Akar, Türk Yapar” diyebiliyoruz” dedi. Türkiye’nin kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaya, ekonomiye kazandırmaya devam edeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiçbir kaynağımızı israf etmeyerek, âdil ve verimli kaynak yönetimini hayatın her alanına yaymayı sürdüreceğiz. Birileri gibi tutulmayan sözlerle, boş vaatlerle değil; eserlerimizle ve hizmetlerimizle konuşmaya devam edeceğiz. Sözlerimi bu düşüncelerle hitama erdirirken, bugün açılışını yaptığımız 564 yeni tesisimizin bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Tarım ve Orman Bakanlığımıza, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüze, yüklenici firmalarımıza ve tesislerin yapımında emeği geçen tüm kardeşlerime tekrar teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Erdoğan: Filistin'deki işgal sona erinceye kadar mücadelemiz sürecek Haber

Erdoğan: Filistin'deki işgal sona erinceye kadar mücadelemiz sürecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da düzenlenen "Gazze'nin Geleceği" konulu Uluslararası İnsani Yardım Zirvesi'ne bir video mesaj gönderdi. İslam ülkelerinin birlikte hareket etmesinin, güç birliğinde bulunmasının ne kadar önemli olduğunu 7 Ekim 2023 tarihinden bugüne Gazze'de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan katliamlar vesilesiyle bir kez daha müşahede ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm dünyanın gözleri önünde çoğu çocuk ve kadın 50 bine yakın Filistinli kardeşimiz şehit edildi. İsrail'in doğrudan sivilleri hedef alan bombardımanları sonucu 100 binden fazla Filistinli masum yaralandı. Lübnan'a yönelik saldırılarda vefat eden kardeşlerimizin sayısı 3 bin 500'ü geçti. İbadethaneler, okullar, hastaneler ve sivil altyapıya dair ne varsa İsrail'in saldırılarının hedefi oldu. Bu saldırılar karşısında Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimizle tam bir dayanışma içindeyiz. Son bir yıldır özellikle Gazze ve Lübnan'daki kardeşlerimize el uzatmaya çalışıyoruz. Gönderdiğimiz 86 bin tonu aşan yardım miktarıyla Filistin'e en fazla destek olan ülkelerden biriyiz. Lübnan'daki kardeşlerimize ulaştırdığımız yardım miktarı da bin 300 tonu aştı. İslam ülkelerinin Gazze'deki zulme ortak tepki vermesi ve ortak hareket edilmesi için diplomatik temaslarımızı sürdürüyoruz. Filistin'de işgal ve katliam sona erinceye, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğe haiz bir Filistin devleti kuruluncaya kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. Uluslararası insani yardım zirvesinin bizlere bu mücadelemizde destek olacağına inanıyorum. Zirveye iştirak eden bütün katılımcılara bir kez daha teşekkür ediyor, tüm misafirlerimizi muhabbetle selamlıyorum" dedi.

Erdoğan TBMM’de Başkan Usta’yı kabul etti Haber

Erdoğan TBMM’de Başkan Usta’yı kabul etti

AK Parti’nin haftalık olağan grup toplantısına katılan İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta, AK Parti İlçe Başkanı İnanç Şahin ve İlçe Teşkilatı burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hitaplarını dinledi. Toplantının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta ve AK Parti İznik İlçe Başkanı İnanç Şahin’i TBMM’de kabul etti.   Ankara da bir dizi çalışma ziyaretleri gerçekleşti İznik’te gerçekleştirilen çalışmalar ve yeni dönemde yapılması planlanan projeler ile ilgili istişarelerinde yapıldığı ziyaretlerde AK Parti Bursa Milletvekilleri Ayhan Salman ve Osman Mesten de İznik heyetinin yanında oldu. Başkan Usta’ya ayrıca AK Parti İznik İlçe Başkanı İnanç Şahin ve Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Kaya da eşlik etti.   İznik heyeti ilk olarak Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey’i makamında ziyaret etti. Başkan Usta “İlçemizde takip ettiğimiz konular başta olmak üzere hemşehrilerimizin taleplerini değerlendirerek devam eden çalışmalarımız üzerine fikir alışverişinde bulunduk. Kendilerine teşekkür ediyoruz” diye belirtti. Orman Genel Müdürlüğü’nde ki görüşmenin ardından EPDK 2. Başkanı Zekeriya Gökşenli’yi ziyaret eden heyet burada da görüşmeler gerçekleştirdi. İlçenin sportif yatırımları ve son durumu hakkında görüşmeler gerçekleştirmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın konuğu olan heyete burada Yatırım İşletmeler Genel Müdürü Prof. Dr. Süleyman Şahin de eşlik etti. İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta “İznik tarihinin en büyük spor yatırımlarının ilçemize kazandırılmasında bizlere verdikleri destek dolayısıyla kendilerine teşekkür ediyoruz” dedi. Ziyaretler ile ilgili açıklama yapan İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta “İznik olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Bakanlıklarımız, kurumlarımız, Milletvekillerimiz ve ilgili Bürokratlarımızın İznik’imize destekleri tamdır. Bu doğrultuda çalışmalarımızı takip etmek, yeni yatırım taleplerimizi iletmek ve ziyaretlerde bulunmak üzere bir çok görüşmeler gerçekleştirdik. Bizlere göstermiş oldukları misafirperverlik sebebiyle değerli Bakanımıza, Milletvekillerimize, Genel Müdürlerimize teşekkür ediyorum. Bu görüşmelerin ilçemize hayırlı olmasını temenni ediyorum” diye konuştu. İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta ve AK Parti İlçe Başkanı İnanç Şahin son olarak ilçe teşkilatı ile birlikte AK Parti Haftalık Olağan Grup toplantısına katılarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hitaplarını dinlediler.

Erdoğan: “28 Şubat'ı hortlamaya çalışanlara göz yummayız” Haber

Erdoğan: “28 Şubat'ı hortlamaya çalışanlara göz yummayız”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen 7. Din Şurası’nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam’ın coğrafyamızdaki tüm milletlerin ve ırkların birliğini sağlayan temel unsur olduğunu vurgulayarak, ”Tekrar açık açık ifade ediyorum. Coğrafyamızdaki her milletin, her ırkın çimentosu İslam'dır, İslam'ın bize kazandırdığı kardeşlik ruhudur. Özellikle Türkleri, Kürtleri, Arapları bir arada tutan ortak dinimizdir, ortak kıblemizdir, ortak inançlarımız ve ideallerimizdir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”İslam kardeşliğini ve huzurunu tehdit edenlerin, bu ortak iman merkezine yönelik saldırılar gerçekleştirdiğine dikkat çekti. Erdoğan, ”Üstat Necip Fazıl, bu kadim hakikati bir iman merkezi etrafında toplananlar olarak tarif ediyor. Evet dilimiz kökenimiz, meşrebimiz, tenimizin rengi farklı olsa da hepimiz aynı iman merkezi etrafında buluşan, kucaklaşan, gönüllerini birbirine rapt eyleyen müminleriz. Bin yıldır bu topraklarda İslam kardeşliğinin cihan şümul sancağı altında aynı ezanların gölgesinin sergenliğinde hep beraber yan yana barış içinde yaşıyoruz. Coğrafyamızdaki birlik ve huzuru bozmak isteyenler doğrudan doğruya işte bu iman merkezine, işte bu çimentoya, yani inancımıza saldırmaktadır. İslam'a ve Müslümanlara yönelik saldırıların ateizm gibi, deizm gibi, Şamanizm gibi maskelerle kendilerini gizlediklerine tanık oluyoruz. Bir dönem Ali'siz Alevilik fitnesi üzerinden yürütülen kampanyaların gayesi neyse son dönemde gündeme getirilen İslamsız Türklük furyasının gerisinde de aynı emperyalist emeller vardır” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı, özellikle gençlerin zihinsel olarak bulandırılmasına yönelik bu saldırılara karşı durulması gerektiğini belirterek, tüm Müslümanların, ırkçılık maskesi altındaki İslam muhaliflerine karşı uyanık olmaları gerektiğinin altını çizdi. “Erdoğan, ”Özellikle gençlerimizin zihnini bulandırmayı amaçlayan bu saldırılara karşı durmak mecburiyetindeyiz. Göğsünde imandan zerre olan herkes ırkçılık maskesi altındaki İslam muhaliflerine karşı uyanık olmak ve bu bela ile mücadele zorundadır. Şunu lütfen hiçbir zaman unutmayınız. Bireyi aileyi milletimizi vatanımızı ayakta tutan İstiklal Marşımızda da ifade edildiği üzere "İman dolu göğsüm gibi serhaddim var" anlayışıdır. Kardeşlerim, İslam varsa Türk vardır. İslam varsa Kürt vardır, Arap vardır. İslam varsa aile vardır, ahlak vardır, edep ve haya vardır. İslam varsa bayrak vardır, vatan vardır, hürriyet vardır. Hepsinden öte İslam varsa Türkiye vardır” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, tüm imamlar ve kanaat önderleriyle birlikte, İslam’a ve inanca yönelik her türlü saldırıya karşı cesur, bilgili ve donanımlı bir şekilde hareket etmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, artan tehditlere karşı gerekli tedbirleri alacağından emin olduğunu ifade etti. Medya ve Sosyal Medyadaki Saldırılara Karşı Tedbir Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kur’an-ı Kerim, Hazreti Peygamber’in hadisleri ve yaşantısı ile İslam alimlerinin öğretilerine yönelik son yıllarda medya ve sosyal medya üzerinden yapılan sistematik saldırılara dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Üzerinde titizlikle durmamız gereken bir başka konu da şudur. Başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere Hazreti Peygamber'e, onun hadisi şeriflerine, onun yaşantısına, asırlardır yolumuzu aydınlatan alimlerimize, topraklarımızı iman ve hikmetle yeşerten gönül insanlarımıza, medya ve sosyal medya üzerinden sistematik saldırılar gerçekleştiriliyor. Kimi zaman cahiller kimi zaman az okumuş yarım okumuşlar, kimi zaman da bilginin peşinden koşarken hikmeti ıskalamış yarım akıllılar medya üzerinden genç nesilleri ifsat ediyor” dedi. Cumhurbaşkanı, son yıllarda filmler, diziler ve televizyon programları aracılığıyla dini değerler ve dindarların hedef alındığını belirterek, bu saldırıların kabul edilemez olduğunu ifade etti. Dindarlara yönelik hakaretlerin, vakıflar, dernekler, tarikatlar ve dini müesseselere yönelik linç kampanyalarının artarak devam ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı, bu durumun sadece bir toplumsal sorun değil, aynı zamanda milli güvenlik meselesi olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı, Erdoğan,"Toplumun çimentosu olan mukaddesatımıza yönelik bu tür girişimler milli güvenlik sorunudur" diyerek, RTÜK ve diğer ilgili kurumların hızlı tedbirler alması gerektiğini belirtti. "28 Şubat'ı hortlatmaya çalışanlara göz yummayız," diyen Cumhurbaşkanı, 2024 Türkiye'sinde bu tür bir atmosferin oluşmasına fırsat verilmeyeceğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Siyasi hayatımızın bütün safhalarında desteğini, duasını hatta 15 Temmuz gecesi olduğu gibi canlarını bizden esirgemeyen insanlarımızın sırf inancı, sırf dış görünüşü dolayısıyla aşağılanmasına üç beş kendini bilmezin reyting savaşına meze yapılmasına müsaade edemeyiz. 2024 Türkiye'sinde 28 Şubat'ı hortlatmaya çalışanlara göz yummayız, böyle bir atmosferin oluşmasına da asla fırsat vermeyiz. İlim ve mesuliyet sahibi her bir kardeşimizin bu saldırılara karşı sağlam bir direniş hattı kurması gerektiğine inanıyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, alimlerin en derin ve hassas konuları sosyal medyada ve kamuoyu önünde tartışmasının tehlikeli bir yol açtığını ifade etti. Erdoğan, ”Burada bir şikayetimi de dile getirmek zorundayım. Ne yazık ki alimlerimiz en hassas, en derin, en çetrefilli konuları, medya ve sosyal medyaya taşımak suretiyle tehlikeli bir yola giriyor. İlim erbabı arasında konuşulması, müzakere edilmesi gereken konular ulu orta yapılıyor. Meselelere hakim olmayanların zihinleri bulandırılıyor. Üniversitelerimiz özgürdür. İlahiyat fakültelerimiz özgürdür. Hocalarımız da öğrencilerimiz de her soruyu sormalı, her meseleyi cesurca tartışmalı, hiçbir endişe duymadan rahatça konuşmalıdır. Ancak bunlar ulu orta, kamuoyu önünde ve sosyal medyada değil ilim meclislerinde ehil insanlar arasında yapılmalıdır. Yine bu minvalde sivil dini yapıların kendi işlerinde ya da kendi aralarında yaptıkları münakaşalar toplumda bu müesseselere karşı güveni aşındırmaktadır" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sivil dini yapıların bu yolla yıpratılmasının birtakım sapık oluşumlara maalesef zemin hazırladığına dikkat çekerek," Kötü örnekler toplumda umudun kararmasına sebep oluyor. Bakınız din adamlığıyla şovmenlik aynı kisvede bulunamaz. Şöhret hastalığı samimiyetin, hüsnü niyetin ortadan kalkmasına neden olur. Bunun vebali ağırdır. Topluma örnek olması beklenen kişilerin şöhret ve kudret uğruna ağırbaşlılıktan vakardan, samimiyetten uzaklaşması hem de iki cihanda hesabı verilemez ağır bir vebaldir." değerlendirmesinde bulundu. Yüce Allah Şura Suresinin 38. ayetinde şöyle buyuruyor. 'Onlar Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında istişareyledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar.' Resulü Kibriya efendimiz ise bir hadisi şeriflerinde müminlere şu tavsiyede bulunuyor. İstişare edilen kişi kendisine emniyet edilen kişidir. Biz istişare şuurunu Kitabullah'tan, Peygamberimizin (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) örnek yaşantısından, Asrı saadetin o muhkem, o müreffeh ikliminden tevarüs ettik. Meşvereti, fikir teatisini, bilgi ve tecrübe paylaşımını kadim geçmişimizden köklü medeniyet değerlerimizden, ecdadımızdan devralıp Allah'ın izniyle bugünlere getirdik. Ortak akla danışma kültürüne, iş birliğine hep bu anlayışla, bu şuurla sahip çıktık. Din şuralarımıza da bu nazarla bakıyor, çağın sorunlarına yine Kuran'la sünnetle çözüm yolları arayan çalışmaları çok önemsiyoruz, son derece kıymetli buluyoruz” değerlendirmesini yaptı. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Yurt içinde ve yurt dışında yürüttüğümüz din hizmetlerinin geliştirilmesinin ortak sorunlara, ortak çözümler üretilmesinin özellikle dijital mecralardan inancımıza, değerlerimize ve nesillerimize yönelen tehditlerin bertaraf edilmesinin şura faaliyetlerinin öncelikle hedefleri arasında yer aldığını biliyoruz. Geniş bir tartışma ve müzakere zemininde cereyan eden bu çalışmalara katılmakla sizler hiç şüphesiz ağır bir yükü omuzluyor, büyük bir mesuliyeti bihakkın yerine getirmeye gayret ediyorsunuz. Mevla her birinizi muvaffak eylesin diyorum. 7. din şurasının katılımcılarına gayretlerinden ötürü şimdiden şahsım ve milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum.”

Erdoğan: Haber

Erdoğan: "Kadına yönelik şiddet insanlığa ihanettir"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü Programı'nda konuştu. Sözlerinin başında kadına yönelik şiddet eylemlerinde hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabırlar dilediğini belirten Erdoğan, ”Doğrudan ve dolaylı olarak şiddete uğramış, acı çekmiş, sıkıntı çekmiş, her kadın için büyük bir kırılma noktası olan bu vahim durumu başkalarıyla paylaşmış veya paylaşamamış tüm kadınlara geçmiş olsun diyorum. Bir eş, bir baba ve Türkiye Cumhurbaşkanı olarak, ülkemizdeki ve dünyadaki tüm kadınların onurlarını, onurluca yaşama haklarını koruma mücadelelerinde daima yanlarında olacağımı tekrar ifade ediyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin topraklarında yaşanan soykırımın 14 aydır devam ettiğini belirterek, ”Biz, bugün burada bu programı gerçekleştirirken, maalesef sınırlarımızdan birkaç yüz kilometre uzaklıkta aylardır büyük bir soykırım devam ediyor. İsrail'in Gazze'ye yönelik 14 ay önce başlattığı saldırılarda, bugüne kadar, 50 bine yakın Filistinli kardeşimiz şehit oldu. Hayatını kaybeden Filistinlilerin yüzde 70'ten fazlasını, ne yazık ki, masum çocuklar ve kadınlar oluşturuyor” açıklamasını yaptı. Filistinli kadınların, bu zorluklar altında, onurlu ve kararlı mücadeleleriyle dünyaya örnek olduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Lübnan'a uzanan İsrail saldırganlığının en büyük mağdurları da yine kadın ve çocuklar. Gözü dönmüş Netanyahu hükümeti, öldürmekten zevk alan seri katiller gibi her gün onlarca kadını, çocuğu, yaşlıyı, bebeği hunharca katlediyor. Bu katliam, bu zulüm, dünyanın gözü önünde, dünyanın sessiz ve tepkisiz bakışları altında, tam 14 aydır adım adım ilerliyor. Katliam şebekesinin barbarlıkları karşısında Filistin'in onurlu, gururlu, kadınları; kararlı mücadeleleriyle, zalime boyun eğmeyen asil duruşlarıyla, bombaların altında umudu ve kıyamı büyüten imanlı yürekleriyle tüm dünyaya, tüm kadınlara örnek oluyorlar” şeklinde konuştu. Uluslararası kuruluşların, uluslararası medyanın, her fırsatta insan hakları dersi veren batılı devletlerin sırtını döndüğü Gazzeli, Filistinli, Lübnanlı kadınlara mesajını ileten Erdoğan, ”Şiddete uğrayan tüm kadınlarla olduğu gibi sizinle de tam bir dayanışma halindeyiz. Türkiye olarak, devleti ve milletiyle, kadını ve erkeğiyle, 85 milyon tüm vatandaşlarıyla sizlerin yanındayız. İçinde bulunduğunuz şartlar ne kadar zor ve ağır olursa olsun, şunu lütfen aklınızdan çıkarmayınız: Sadece bu salonda bulunan hanım kardeşlerimizin değil, Türkiye'nin tüm kadınlarının kalpleri de şu an sizlerle birlikte atıyor, sizin için çarpıyor, sizin için dua ediyor, Filistin'in kurtuluşu için Mevla'ya niyazda bulunuyor. Lafa gelince demokrasi ve insan hakları konusunda aslan kesilenler, sizin arşa yükselen feryatlarınıza kulaklarını tıkasa da, söz konusu sapkın akımlar olunca ortalığı ayağa kaldıranlar, 14 aydır İsrail vahşeti karşısında 3 maymunu oynasa da, biz sizi asla unutmayacağız, sizi yalnız ve çaresiz bırakmayacağız” dedi. Ayrıca, İsrail'in barbarlıkları karşısında, Türkiye'nin sesini yükseltmeye ve Filistin halkının yaşam hakkını savunmaya devam edeceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu soykırımın durması, akan kanın, akan gözyaşının dinmesi için her platformda gerçekleri gür bir sesle dillendirmeyi sürdüreceğiz. Gazze'nin ve Filistin'in yürekli kadınlarını bir kez daha saygıyla selamlıyor, Rabbimden sabır temenni ediyorum” açıklamasını yaptı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına hem bu buluşma, hem de kadına yönelik şiddete karşı çabaları dolayısıyla teşekkür ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bu alandaki çabalarını aktardı. Erdoğan, ”Türkiye, köklü vakıf geleneğinin de bir sonucu olarak, hamdolsun, çok güçlü ve yaygın bir sivil toplum ağına sahiptir. İnsana ve hayata dair her konuda vakıflarımız, derneklerimiz, gönüllü teşekküllerimiz gerçekten olağanüstü çalışmalar ortaya koyuyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele, hiç şüphesiz, bunların en başında geliyor. Bir “insanlık suçu” olarak gördüğümüz kadına yönelik şiddetin kökünün tamamen kazınması için faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımızı da burada tebrik ediyorum. Gerek kamu bürokrasisi, gerek sivil toplum, gerek medya, gerekse siyasi partilerimiz bünyesinde kadına yönelik şiddetle mücadeleye destek veren, bu mücadelenin bayraktarlığını yapan, bu mücadelenin aynı zamanda bir insanlık davası olduğuna inanan tüm kardeşlerime en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Şurası tartışmasız bir gerçek ki; Türkiye'de başta şiddet olmak üzere kadınlarla ilgili kritik konuların bugün geldiği yerde, bakanlığımızın ve sivil toplumun çok büyük rolü, katkısı, emeği vardır. Daha önce konuşulması dahi mümkün olmayan, konuşulsa bile çözüme kavuşturulması hayal olan nice meseleyi el birliği içinde hal yoluna koyduk” dedi. "KADINA YÖNELİK ŞİDDET İNSANLIĞA İHANETTİR" Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin kadına yönelik şiddetle mücadeledeki kararlılığını vurgulayarak, "Kadına yönelik şiddet insanlığa ihanettir" ifadelerini kullandı. Kadınların haklarını savunmak ve şiddete karşı etkin çözümler üretmek için atılan adımların önemi üzerinde duran Cumhurbaşkanı, 6284 sayılı kanunun Türkiye'nin kadına yönelik şiddetle mücadelesindeki en kritik dönüm noktası olduğunu belirtti. Erdoğan, ”Eşrefi mahlûkat olan insana, özellikle de kadınlara yönelik şiddet, kabul edilemez bir vandallıktır. Böyle bir yola tevessül eden, bu ihanetin içine giren, kadına el kaldıran, fiziki ya da psikolojik şiddet uygulayan herkes, hak ettiği cezayı mutlaka çekmelidir; bunu temin etmek de devletin asli görevidir. Bu anlayışla göreve geldiğimiz ilk günden beri, her biri kendi alanında devrim niteliğinde pek çok adım attık. Bireysel, sosyal, ailevi, iktisadî ve siyasî düzlemde kadınların haklarını güçlendirecek, onları destekleyecek sayısız projeyi devreye aldık” değerlendirmesinde bulundu. 2012 yılında çıkarılan Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile ülkenin şiddetle mücadelede önemli bir adım attığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yasanın kadına yönelik şiddeti sonlandırmaya yönelik güçlü bir hukuki zemin oluşturduğunu ifade etti. Türkiye'nin, uluslararası sözleşmelerden çekilmesine rağmen, iç hukuki düzenlemelerle bu konuda güçlü bir mücadele yürüttüğünü ve Avrupa'da bu alanda tek başına bağımsız bir kanun çıkaran ülke olduğunu vurgulayan Erdoğan, ”Bu yasanın çıkmasıyla ülkemiz; kadına yönelik şiddetle mücadelede en kritik eşiği aştı, devletimizin şiddete sıfır tolerans politikası çok güçlü bir hukuki zemine kavuşmuş oldu. Şunu burada açık açık ifade etmek isterim: 6284 sayılı kanun, kadına karşı şiddetle mücadelenin çerçevesini, başka hiçbir sözleşmeye veya belgeye ihtiyaç hissettirmeyecek şekilde kesin ve kat'i olarak çizmiştir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin, İstanbul Sözleşmesi üzerinden ısrarla yürütmek istediği sanal tartışmaların hiçbir dayanağı olmadığını belirterek, ”Sözleşme yaşatır sloganı da, marjinal kesimlerin ideolojik kavga aparatı olma dışında hiçbir anlam taşımıyor. Esasen bu sloganların arkasına saklananlar, bize örnek gösterdikleri Batılı ülkelerdeki vahim tabloyu ya bilmiyor ya da bilmek-görmek istemiyor. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği genelinde ilk kez uygulanacak kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadeleye ilişkin direktifi, bu yılın ortalarında kabul etti. Direktifin yayınlanma sebebi, Birlik üyesi ülkelerin kadına yönelik şiddetle mücadeleyi iç mevzuata aktarmada hızlı hareket etmemesi ve var olan mevzuatlarında yeterli düzenlemeleri yapmamasıydı. Parlamento, üye devletlere hükümleri uygulamak için 3 yıllık süre tanıdı. İstanbul Sözleşmesini imzalayan ülkelerin yarıdan fazlası metne çekince koymuş, 7 ülke ise iç hukukunda hiçbir düzenleme yapmamıştır” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda attığı adımları ve yürüttüğü politikaları vurgulayarak, ”Diğer bazı ülkeler ise bu konuda son derece kısmi düzenlemeler yapmıştır. Türkiye, sözleşmeden çekilmesine rağmen hem iç hukuk mevzuatında hem de 6284 sayılı kanunla konuyu kapsamlı ele alan, ikincil mevzuatları ile bu mücadeledeki eksikliklerini tamamlamış yegâne ülkedir. Avrupa'da, Türkiye dışında, bu hususta müstakil kanun yapan başka bir ülke bulunmuyor. O zaman da söyledik, bugün tekrar altını çizerek vurguluyorum: Muhalefetin iddialarının aksine, sözleşmeden çekilme ile hükümetimizin kadına yönelik şiddet mücadele iradesi arasında hiçbir illiyet bağı yoktur. Bu adım, her türlü şiddetle mücadeledeki kararlılığımızı asla eksiltmemiş, geriye götürmemiş, asla törpülememiştir. Türkiye, 2011'den önce olduğu gibi, 2020'den sonra da ihtiyaç duyulan yasal düzenlemeleri yapmıştır. Burada şunu da ifade etmek durumundayım: Bize bu iftiraları atanlar, maalesef, hükümetlerimizin bu süreçte hayata geçirdiği, her biri bir dönüm noktası olan gerçekleri de gizlemektedir. Bakınız 2005'teki kapsamlı Türk Ceza Kanunu düzenlemesine kadar, ceza kanununda kadına yönelik şiddet, suç olarak bile tanımlı değildi” açıklamasını yaptı. Kadına karşı şiddetin, AK Parti iktidarında tanımlanarak nitelikli suç haline getirildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu suçun katalog suç haline getirilmesi, boşanılmış eşe karşı işlenen suçun tıpkı nikâhlı eşe işlenmiş gibi ceza alması, iyi hal indirimi uygulamasının kaldırılması gibi adımlar da 2020'den sonra atılmıştır. Hasılı, Avrupa Parlamentosu'nun 51 maddelik direktifinde belirtilen bütün hususlar, gerek 6284 sayılı kanunla, gerek iç hukuk düzenlemeleriyle ülkemizde katbekat fazlasıyla yerine getirilmiştir. Öyle ki; direktifte dahi olmayan “KADES”, “ihtiyaç halinde mağdurun kimliğinin ve adresinin değiştirilmesi” ile “elektronik kelepçe” gibi tedbirleri biz şu an uyguluyoruz. Dolayısıyla “Sözleşme değil, kanunlar yaşatır”. Bunun yanında kadına yönelik şiddetle mücadele için hazırladığımız eylem planlarını kararlılıkla tatbik ediyoruz. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerimizle, Sosyal Hizmet Merkezlerimizle, Kadın Konukevlerimizle, Mağdur Destek Sistemimizle ve eğitim çalışmalarımızla bu alanda takdir edilen bir yere geldik” dedi. Yine bu süreçte kadınlara yönelik toplumda yerleşmiş, dini ve kültürel hiçbir temeli bulunmayan yanlış algılarla, yanlış davranış biçimleriyle de yoğun bir şekilde mücadele ettiklerini aktaran Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir diğer tarihi başarımız, kadınların eğitimleriyle arasına giren engellerin ve yasakların ortadan kaldırılmasıdır. Başörtüsü yasağı sebebiyle liseye ve üniversiteye gidemeyen, gitse de kapısından geri çevrilen kızlarımızın mağduriyetlerini giderdik. CHP'li yöneticilerin son günlerde “safsata” dediği, güya “yalan” olduğunu iddia ettiği zulümlere bu ülkede biz son verdik. Kılık kıyafeti sebebiyle okulundan, memuriyetinden, kamu görevinden atılan on binlerce 28 Şubat mağduruna haklarını tekrar iade ettik. Kız çocuklarının okullaşma oranlarında yaşanan ciddi artış, kadınların iş gücüne katılım oranlarının sürekli yükselmesi, siyasette ve bürokraside kadınların daha fazla pay sahibi olması, ülkemizdeki öğretmenlerin yüzde 60'ının, akademisyenlerin yarıdan fazlasının, üniversite öğrencilerinin yüzde 51'inin kadınlardan oluşması, yasakçı zihniyete karşı verdiğimiz mücadelenin semerelerinden sadece birkaçıdır. Tüm bu başarıları da kadınların çektiği acılara “safsata” diyen CHP'ye ve CHP'nin kadın düşmanı politikalarına rağmen elde etik. İnşallah çok daha iyi konumlara geleceğiz.” Erdoğan, kadınların eğitimine yönelik engellerin kaldırılmasına da değindi. Başörtüsü yasağının kalkmasının, eğitimde büyük bir ilerleme sağladığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir daha bu ülkede 28 Şubatların yaşanmaması ve kadınların benzer zorbalıklara maruz kalmamaları için her türlü önlemi aldık, alıyoruz, bundan sonra da ihtiyaç hasıl olması halinde her türlü tedbiri alacağız. Kadınlara dönük şiddete hiçbir surette geçit vermeyen, “şiddetsiz bir Türkiye Yüzyılı” hedefine ulaşana kadar bu yolda sabırla yürüyeceğiz. Kadınlara, anne, eş ve kız çocuklarına şiddet uygulayanların, ayrımcılık yapanların, kadınları öteleyenlerin veya hayattan dışlayanların insani, vicdani, kutsal değerlerden bahsetme hakkı olamaz. Bunların en başında bölücü terör örgütüne şaşı bakanlar vardır. Şunun bir defa anlaşılması lazım: Kadına şiddetin konuşulduğu her platformda, şayet kadınların canına kastedenlerle, genç kızlarımızı zorla dağa kaçıranlarla, onları zorla ölüme ve öldürmeye gönderenlerle ilgili tek bir cümle kurulmuyorsa, ortada büyük bir ikiyüzlülük var demektir” ifadelerini kullandı. Bölücü terör örgütündeki tecavüzden infaza her türlü insan hakkı ihlalini görmezden gelenlerin meselesinin asla kadınlar olamayacağını kadınların hak ve hukuku , özgürlüğü olamayacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yıllardır ciğerparelerine yeniden sarılmak için mücadele veren Diyarbakır Annelerinin feryatlarına kulak tıkayanların samimiyeti elbette sorgulanır. CHP Lideri Özel, iradesini bölücü örgütün komiserlerine teslim edenlerle dayanışma sergilemek için koşa koşa yanlarına giderken, yüreği yanık Diyarbakır Annelerinden bir selamı niçin esirgiyor? Kadın haklarını, İstanbul Sözleşmesine sıkıştıran CHP yönetimi, neden bu kahraman annelerin acılarına yıllardır bigâne kalıyor? 28 Şubat'ta yüzbinlerce kadının çektiği ıztırabı, maruz kaldığı zulmü inkâr etmek, soruyorum, CHP'ye ne kazandıracak? CHP, faşizan tarihiyle ne zaman yüzleşecek? Tahrik siyasetini ne zaman terk edecek? Ne zaman milletle ve milletin değerleriyle barışacak? Kadın düşmanı söylemleriyle ne zaman vedalaşacak? Görüyoruz ki, Eski Genel Başkanın “parti içi darbeyle” emekliye sevki ve seçim sürecinin tamamlanmasıyla birlikte CHP'nin “helalleşme tiyatrosu” da tümden rafa kaldırıldı” diye konuştu. Kadın ve çocuk katili bölücü terör örgütünün arkasında duranların, bugün özgürlükten bahsetmelerini kâle almadıklarını kaydeden Erdoğan şunları söyledi: “Türkiye'de kadına şiddete karşı duruşun samimiyet testi, teröre karşı kararlı, dirayetli ve cesur bir tavır sergilemektir. Kandil'deki kadın düşmanı terör baronlarına ses çıkaramayanların, açık söylüyorum, bu testten geçmesi de mümkün değildir. Burada bir başka hususu da ifade etmekte fayda görüyorum. Toplumsal huzurumuzun altını oyan alkol ve kumar bağımlılığı, kadına ve çocuğa yönelik şiddet vakalarında önemli bir faktördür. Aile kurumumuzu, ahlaki yapımızı, evlatlarımızın ve milletimizin geleceğini tehdit eden içki ve uyuşturucu bağımlılığı, kumar ve bahis gibi marazların önüne geçmediğimiz müddetçe, kadına yönelik şiddetin de önünü tam anlamıyla kesemeyiz. Araştırmalar, şiddet ve bağımlılık arasında doğrudan bir irtibat olduğunu, birinin diğerini tetikleyip beslediğini ve nihayetinde kısır bir döngüye girildiğini çok net biçimde ortaya koyuyor. Bugün karşı karşıya olduğumuz aile içi şiddetin, davranış bozukluklarının, psikolojik sorunların, travmaların ve daha nice problemin içki ve kumar bağımlılığıyla derinleştiği bir gerçektir. Hâl böyleyken muhalefet bu tehlikeyi görmezden gelmekte; alkol ve kumar bağımlılığının yol açtığı felaketlere karşı gözlerini kapamaktadır. 31 Mart sonrası el değiştiren kimi belediyelerin ilk icraatlarından birinin, alkol tüketimini özendirici adımlar olmasını asla iyi niyetli bulmuyoruz. Çok açık ve net söylüyorum: Bunlar, yıllarca bu ülkeye dayatılan, bizim “vitrin modernleşmesi” dediğimiz jakoben modernleşme algısının tezahürlerden ibarettir. Tek parti faşizmi yıllarında millete illallah dedirten ne kadar uygulama varsa, daha sinsi yöntemlerle bugün de tedavüle konulmak istenmektedir.” Muhalefetin, zihniyet itibarıyla 1940'larda takılıp kalmış durumda olduğunu söyleyen Erdoğan, ” Valsle, dansla, kadeh tokuşturmakla modern olacağını zannedenler, artık batının bile terk ettiği arkaik bir ideolojinin adeta son temsilcileridir. Elbette bu ülkede herkesin, her vatandaşımızın, her insanımızın “hayat tarzı” Anayasamızın güvencesi altındadır. Başkalarının özgürlük alanına girmediği müddetçe, isteyen istediğini giymekte, söylemekte, tüketmekte, istediği gibi davranmakta serbesttir ama 1940'ların faşizan uygulamalarının, “çağdaşlık” kılıfıyla tekrar millete dayatılmasına da eyvallah diyemeyiz. Hukuk ve demokrasi zemininde eleştirilerimizi dile getirir, tepkimizi ortaya koymaktan asla çekinmeyiz. Biz yarım asrı bulan siyasi hayatımızın her safhasında bunu yaptık. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığımıza kadar milletimizin takdiriyle geldiğimiz her görevde insanımızın yaşam tarzına müdahale etmedik. Kimsenin de bize bir dayatmada bulunmasına, bu milleti hor görmesine, üstenci bir dille bu millete had bildirmesine rıza göstermedik. Ne hak yedik, ne de hakkımızın yenilmesine izin verdik. Bugün de aynı yerdeyiz, aynı hassasiyetle hareket ediyoruz. Doğruluktan sapmıyor, yanlış bulduğumuz uygulamaları da açık yüreklikle ifade ediyoruz. Muhalefetin de bizimle aynı çizgiye gelmesini, millete karşı dayatmalara girmekten uzak durmasını arzu ve ümit ediyoruz” dedi. Kadına şiddet konusunda sinema ve dizi sektörünün de artık kendine bir çeki-düzen vermesi gerektiğine inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Kadın ve Demokrasi Vakfı KADEM'in yaptığı kapsamlı inceleme, maalesef reyting uğruna kadına yönelik şiddetin normalleştirildiğini gösteriyor. Bu konuda toplumu bilgilendirici olması gereken diziler, tam tersine, şiddeti teşvik eden meşrulaştıran, araçsallaştıran kötü bir rol oynuyor. Bunun engellenmesi noktasında hepimize, özellikle de yapımcılara, senaristlere, medya organlarına ve RTÜK'e sorumluluk düşmektedir” açıklamasını yaptı. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününde Beştepe'de gerçekleştirilen programda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'a Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na bağlı Kadın Konukevlerinden hizmet alan kadınların “sıfır atık” konseptiyle yaptıkları Kadın Ana figürü hediye edildi. Kadın Konukevinde kalan kadınların atık gazete kağıdı ve şişe kapaklarıyla yaptıkları Kadın Ana figürü ilhamını Afyonkarahisar yöresine ait bir efsaneden alıyor. Programda ayrıca, tarihte kadını himaye etmek üzere kurulan 2 ayrı vakfın senedi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a takdim edildi.

Erdoğan: Haber

Erdoğan: "İnsanlığın tüm kurumlarıyla kan kaybettiği dönemdeyiz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen 4. Uluslararası STK Fuarı’na katıldı. Burada konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam dünyasında ortak bir tavrın oluşması, Müslümanların Filistin davasında yekvücut olarak hareket etmesi için yoğun gayret gösteriyoruz. Filistin devletinin tanınması için uluslararası arenada tüm imkanlarımızı seferber etmiş durumdayız. Şahsımız aleyhinde yürütülen onca kampanyaya, Siyonist lobi ve İsrail destekçilerinden gelen onca baskıya rağmen duruşumuzu asla bozmadık. İsrail’in Filistin’deki soykırımını durdurmak için zorlayıcı tedbirlerin bir an önce alınmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu vesileyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında çıkardığı tutuklama kararını desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz” açıklamasında bulundu. Fuarda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı tarafından düzenlenen 4. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Fuarı’nın hayırlara vesile olmasını, başarılı geçmesini, birliğe, dirliğe kapı aralamasını Rabb’imden niyaz ediyorum. Afrika’dan, Asya’dan, Orta Doğu’dan, batı ülkelerinden ve Türkiye’nin farklı şehirlerinden hepsi birbirinden kıymetli çalışmalar ifa eden 150 sivil toplum kuruluşumuzu fuara katılımları ve katkıları için tebrik ediyorum. Bu güzel etkinliğin aramızdaki kardeşliği, beraberliği, dayanışmayı, ittifak ve ittihadı güçlendirmesini temenni ediyorum. Vahdet ve uhuvvet ruhunun zirve yaptığı sivil toplum camiasında atan vicdanlı yüreklerin birbirine daha da ısındığı bu organizasyonu tertipleyen kuruluşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Fuara iştirak eden ve yeryüzünün farklı köşelerinde birçok alanda kritik faaliyetler yürüten sivil toplum kuruluşlarımıza Mevla’dan üstün başarılar diliyorum. Burada icra edilen panellerin, atölyelerin, sergilerin ve diğer birçok faaliyetin aramızdaki dostluk ve iş birliğini tahkim etmesini, dayanışma ruhumuzu perçinlemesini ümit ediyor, bu niyazımızın adım adım gerçekleştiğini görmekten memnuniyet duyduğumu burada şükranla ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı. İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliğinin eğitim, gençlik, insani yardım, aile ve insan hakları gibi alanlarda yürüttüğü çalışmaları takdirle takip ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birliğimizin, İslam coğrafyasının dört bir yanındaki 354 üye kuruluşuyla beraber 20 yıldır sürdürdüğü faaliyetlerin çıtasını her geçen yıl daha yükseğe çıkardığını görüyorum. Aynı şekilde bünyesindeki 160’tan fazla kuruluşla ülkemizin sivil toplum kapasitesine önemli katkılar yapan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı da başarılarına her gün bir yenisini ilave ediyor. Samimi, gayretli ve bereketli hizmetleriyle tüm dünyaya örnek olma yolunda emin adımlarla ilerleyen her iki kuruluşumuzun yöneticilerini tebrik ediyor, Mevla’m yollarını açık etsin, işlerini kolaylaştırsın diyorum” dedi. "Vahşetin gündeme gelmemesi için İsrail lehine tam anlamıyla bir karartma uygulanıyor" İnsanlığın neredeyse tüm kurumlarıyla, tüm organlarıyla, tüm hücreleriyle kan kaybettiği bir dönemden geçtiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası sistemin imtiyazlı aktörleri kendi çıkarları uğruna İslam coğrafyası başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerini savaş, çatışma ve istikrarsızlık girdabına sürüklüyor. Dünya bilhassa İslam alemi zorlu bir sınavdan, kapsamlı bir kuşatmadan, sinsice hazırlanmış planların ateş çemberinden geçiriyor. Bakınız, hemen yanı başımızdaki Filistin’de 14 aydır mazlumlar, masumlar, çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve siviller acımasızca katlediliyor. Küresel yönetişim mekanizmaları, uluslararası örgütler ve uluslararası medya Filistin’de, Lübnan’da ve daha pek çok bölgede işlenen insanlık suçlarını görmezden geliyor. Vahşetin gündeme gelmemesi için İsrail lehine tam anlamıyla bir karartma uygulanıyor. Demokrasi ve insan hakları nutukları çeken kimi ülkeler bu alçak katliamları ve soykırımı durdurmaya çalışmak yerine İsrail’e verdikleri destekle adeta zulmü körüklüyorlar. Bu durumdan cesaret alan Siyonist katiller ise vahşet ve barbarlıklarına her geçen gün bir yenisini ekliyor. Pervasızlıkta çıtayı sürekli yükseltiyor” şeklinde konuştu. "Filistin’i yeniden özgürleştirmeyi Rabb’im bizlere nasip eylesin" İsrail’in Gazze’ye saldırıları başladığı günden bu yana 400 gün geçtiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada kalbim parçalanarak bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. İsrail’in Gazze’ye saldırıları başlayalı 400 günden fazla zaman geçti. Yüzde 70’i kadın ve çocuk olmak üzere 50 bine yakın Filistinli kardeşimiz şehit düştü. 700 binden fazla kardeşimiz yaralandı. 1,9 milyon insan evini, doğup büyüdüğü toprakları terk etmek zorunda kaldı. Filistin’de şehit olanların ve yaralananların kanı sadece katillerinin değil, onlara engel olmayanların da üzerlerine sıçramıştır. Gazze’de 160 bin binayı yıkıp 436 bin yapıya ağır hasar veren saldırıların gerisindeki sinsi amaç her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Daracık bir alana hapsedilen 2 milyondan fazla Filistinli bir yandan zor şartlar altında hayata tutunmaya çalışırken diğer yandan açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa karşı verdiği çetin mücadeleyi sebatla sürdürüyor. Mevla Filistin’de, Lübnan’da, dünyanın dört bir yanında zulme ve zalime göğüs geren tüm kardeşlerimizin yardımcısı olsun diyorum. Rabb’imden başta kardeşim İsmail Heniyye olmak üzere tüm şehitlerimize rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Filistin’in cesur evlatlarını, vatan sevdalısı kahraman çocuklarını burada tekrar saygıyla selamlıyor, Rabb’im cümlesini muzaffer eylesin diyorum. 1967 sınırları temelinde bağımsız, egemen ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kuruluşunu görmeyi, Filistin’i yeniden inşa ve ihya etmeyi, Filistin’i yeniden özgürleştirmeyi Rabb’im bizlere nasip eylesin diyorum. Diğer yandan Kudüs’ün mahremiyetine uygun şekilde uluslararası bir güvenlik şemsiyesi altına alınması yolundaki çabalarımızı sürdüreceğimizi de bir kez daha belirtmek istiyorum” diye konuştu. “Müslümanlar olarak yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da mesulüz” Bizler Müslümanlar olarak yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da mesulüz diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbimiz Ali İmran suresinde hep birlikte ‘Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp, bölünmeyin’ buyuruyor. Bizler Müslümanlar olarak yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da mesulüz. Böylesine zorlu bir ortamda İslam alemi olarak fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp ortak bir tavır almamız, yekvücut hareket etmemiz gerekiyor. Şurası bir gerçek; vahdet olmadan rahmet olmaz. Yürekler toplu vurmadıkça müstevliler ve müstekbirler karşısında başarılı olunmaz, olunamaz. Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerimize, Sudan’da, Yemen’de ve daha pek çok ülkede masumlara ve mazlumlara ancak bu şekilde yardımcı olabiliriz. Resul-i Kibriya Efendimiz aleyhissalatu vesselam bakınız bize neyi emrediyor. ‘Bir kötülük gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltin. Elinizle düzeltemezseniz dilinizle düzeltin. Dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle buğzedin ki bu imanın en zayıf derecesidir’. Evet, bu hadis-i şerife uygun şekilde imkanlarımız, araçlarımız ve kabiliyetlerimiz ölçüsünde zulmün, zalimin, kötünün ve kötülüğün karşısında durmamız icap ediyor” dedi. “Sivil toplum kuruluşlarımıza çok önemli işler düşüyor” İslam coğrafyasında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımızın da bu çerçevede çok önemli işler düştüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Farklı alanlarda, farklı araçlarla çalışmalar yürüten STK’larımızın her şeyden evvel kapasitelerini artırmaları, icra mekanizmalarını güçlendirmeleri, birbirleri arasındaki uyumu artırmaları şarttır. STK’larımızın, gençlerimiz başta olmak üzere toplumun muhtelif kesimlerini kuşatacak, onları sivil toplum faaliyetlerine dahil edecek uygulamalarına geçmişte hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyoruz. Etki alanı geniş, birlik ve beraberlik içinde hareket eden, sürdürülebilir kalkınmaya katkı veren sivil toplum kuruluşları küresel barış ve adaletin tesisinde hayati katkılar yapacaktır. Her platformda dile getirdiğimiz, altını ısrarla çizdiğimiz daha adil bir dünya tasavvurumuzun hayata geçirilmesinde dünyanın dört bir yanında çalışan STK’larımızın gayretleri mühim bir yer tutacak. Şu gerçeği inanıyorum ki sizler de farkındasınız; insanlık büyük bir değişim ve dönüşümün sancılarıyla kıvranırken pek çok konuda yeni risklerle, yozlaşma ve yaratılışa aykırı dayatmalarla da baş etmek zorundadır” ifadelerini kullandı. “Aile yapısı hırpalanmış, örselenmiş, çürütülmüş bir toplumun ayakta kalması mümkün değildir” Hiç şüphesiz bu çerçevede en büyük çürüme ve yok oluş aile kurumunu hedef almış durumda olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizin de takip ettiği gibi aile mefhumumuz, toplumsal yapımız, örfümüz, değerlerimiz ve kutsallarımız küresel düzeyde bilinçli ve çok yönlü bir saldırı altındadır. Sapkın akımları, özendirici yayınlar, reklamlar, moda adı altında yürütülen dayatmalar topluma rol model olması gereken aktörler aracılığıyla zihinlere nakşedilen aşağılık fikirler her tarafımızı kuşatmış durumdadır. Cinsel sapkınlıkların bir insan hakkı ve tercihi olarak sunulmasının gerisindeki sinsi amacı gayet iyi biliyoruz. Aileyi gereksiz bir yük, taşıması zor bir sorumluluk ve insanın hayatını kısıtlayan bir fotoğraf olarak göstermeye çalışanların amacı bireyi ifsat ederek tüm toplumu çökertmektir. Tarihen ve itikaden sabittir ki aile yapısı hırpalanmış, örselenmiş, çürütülmüş bir toplumun ayakta kalması mümkün değildir. STK’ların da bindikleri dal, kendilerini ayakta tutan sütun toplum olduğuna göre toplumun temeli olan ailenin korunması öncelikli hedefleri olmalıdır. İç cephemizi tahkim ve takviye etmek, çocuklarımız ve gençlerimize daha güvenli, daha vicdanlı, daha adil bir dünyayı miras bırakmak istiyorsak hep birlikte elimizi taşın altına koymalıyız. Bunu da çok geç olmadan hemen yapmalıyız” diye konuştu. Günümüz dünyasında, bilhassa da bölgemizde çatışmalar, savaşlar, kıtlık ve terör başta olmak üzere çeşitli sebeplerle yoğun bir göç dalgası yaşandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aileleri ve kendileri için daha güvenli, huzurlu ve müreffeh bir hayat kurma hayalini gerçeğe dönüştürmek isteyenler yollara düşüyor. Bu insani dram karşısında gelişmiş ülkelerin sergilediği vurdumduymaz tavır insanlık adına utanç vericidir. Biz tarih boyunca Asya’dan, Afrika’dan, hatta Avrupa’dan insanlara kapısını da yüreğini de açmış bir ülkeyiz. Bugün de Türkiye olarak yıllardır milyonlarca çaresiz insana ev sahipliği yapıyor, kendi imkanlarımızı paylaşıyoruz. Hatta bugünün zalimlerinin geçmişte canlarını kurtarma derdine düştükleri her dönemde onlara yardım eli uzatan ilk ülkenin burası olduğu gerçeğini de hatırlatmak isterim. Şimdi rahat ve müreffeh bir ortamda yaşayanların, çaresiz mazlumlara karşı sergilediği iğrenç tavır maalesef gelecekte kendileri de aynı duruma düştüklerinde karışılacakları akıbetin örneği olacaktır. Bu tablonun daha da kötüleşmesini engellemede STK’lara önemli görev düşüyor. Dünyada adalete, merhamete, vicdana yönelik uyanışın mimarları ve öncüleri sizler olacaksınız. Sizlerden dünyaya güçlü bir duruş, güçlü bir sesleniş, zalime güçlü bir tepki bekliyorum. Duruşunuz öyle güçlü olmalı ki; insanlığın tamamı sizi takip etmeli. Seslenişiniz öyle güçlü olmalı ki; sağırlar bile duyabilmeli. Tepkiniz öyle güçlü olmalı ki; zalimlerin elindeki silahlar yerlere düşmeli. Bu konu da en büyük destekçiniz Türkiye olacaktır” dedi. “Filistin devletinin tanınması için uluslararası arenada tüm imkanlarımızı seferber etmiş durumdayız” Biz millet olarak her dönemde masumların, mazlumların ve yaşama mücadelesi verenlerin yanında olduk ve olmaya da devam edeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin bu insani siyasetini hazmedemeyenler, aleyhimizde kara propaganda yapsa da Türkiye’nin insan odaklı, insan yaşatma odaklı politikasını engelleyemeyecekler. İsrail’in soykırımına maruz kalan Gazze’de yaşayanlar başta olmak üzere, Filistin halkı için sadece son dönemde yaptıklarımız bile bu hakikati açıkça göstermeye yeterlidir. Türkiye olarak İsrail saldırılarının başladığı ilk günden bu yana Gazze’ye 86 bin ton, Lübnan’a ise bin 300 ton insani yardım malzemesi ulaştırarak bölgedeki kardeşlerimize en fazla destek veren ülkelerden biri olduk. İsrail’le olan ticaretimizi hiç düşünmeden milyarlarca dolarlık bir ticaret hacminden sarfınazar ederek süratle kestik. Siyonist yönetimin Gazze’de işlediği insanlık suçlarını protesto etmek için milletimizle birlikte her fırsatta meydanları, sokakları, caddeleri hınca hınç doldurduk. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan davaya müdahil olma kararı aldık. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası düzeyde karar alıcı ve uygulayıcı mekanizmaları harekete geçirdik. Filistinli mültecilere yardım ajansı UNRWA’ya en güçlü desteği veren ülkelerden biriyiz. İslam dünyasında ortak bir tavrın oluşması, Müslümanların Filistin davasında yekvücut olarak hareket etmesi için yoğun gayret gösteriyoruz. Filistin devletinin tanınması için uluslararası arenada tüm imkanlarımızı seferber etmiş durumdayız. Şahsımız aleyhinde yürütülen onca kampanyaya, Siyonist lobi ve İsrail destekçilerinden gelen onca baskıya rağmen duruşumuzu asla bozmadık. İsrail’in Filistin’deki soykırımını durdurmak için zorlayıcı tedbirlerin bir an önce alınmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu vesileyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında çıkardığı tutuklama kararını desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz” şeklinde konuştu. “Zalimlere şirin gözükme adına eğilip bükülenlerden olmadık” Alınan bu cesur kararın sözleşmeye taraf tüm ülkelerce uygulanmasını insanlığın uluslararası sisteme güvenini tazeleme adına önemli bulduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa yıllardır dünyaya hak, hukuk, adalet ve insan hakları dersi veren Batılı ülkelerin bu noktada sözlerini yerine getirmeleri mecburidir. Türkiye, Gazze katliamı ve Lübnan’a yönelik İsrail saldırılarında ilk günden beri insani, vicdani ve kardeşlik görevini hakkıyla ifa etmiştir. Zalimlere şirin gözükme adına eğilip bükülenlerden olmadık. Üç kuruş siyasi rant sağlayacağım diye ülkesine ve devletine ‘İsrail ile ticaret yapıyorlar’ iftirası atanlar gibi de olmadık. Tatlı su siyasetçilerinden zor zamanlarda Filistinli kardeşlerinin yanında dimdik duranlardan olduk. Bundan sonra da sarsılmadan, yalpalamadan, sağa sola eğilmeden, bükülmeden inşallah sapa sağlam durmaya devam edeceğiz. Şairin ’bir Filistin vardı, bir Filistin gene var’ dizelerinde olduğu gibi Filistin’den umudumuzu kesmeyecek, özgür ve bağımsız bir Filistin için çalışmayı hız kesmeden sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. “Biz ecdadımızdan aldığımız ilhamla insani değerleri yaşatmaya çalışıyoruz” Türkiye olarak sizlerin varlığını ve buradaki temsilinizi çok kıymetli bulduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz tarihimizden, medeniyetimizden, ecdadımızdan aldığımız ilhamla insanı düşünüyor, insanı koruyor, insani değerleri yaşatmaya çalışıyoruz. Bu konuda çok sağlam, çok muhkem, çok emin rehberlerimiz var. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa, ‘Allah sizin ne dış görünüşünüze, ne de mallarınıza bakar ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar’ buyuruyor. Hoca Ahmet Yesevi de ‘kimsenin kalbini kırma, çünkü kalp kırmak Allah’ı kırmaktır, gönlü kırık, zavallı garip birini görürsen yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol’ tavsiyesinde bulunuyor. Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, ‘incinsen de incitme’ diyor. Hazreti Mevlana, ‘kötülük yaptığın zaman kork, çünkü o bir tohumdur, Allah yeşertir, karşına çıkartır’ diyerek ikazını yapıyor. Pir Sultan Abdal, ‘ne mutlu eğri zamanda doğru durabilene’ sözüyle bize istikamet gösteriyor. Aşık Veysel, ‘beni hor görme kardeşim, sen altınsın da ben tunç muyum’ serzenişiyle nefislerimize hitap ediyor” şeklinde konuştu. “İnsanlığın huzur bulması için mücadele etmeye devam edeceğiz” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Asırlardır bize yol gösteren bu gönül ve aşk erbabının izinden gitmeye, öğütlerini tutmaya, onların ahlakını ve insan sevgisini dünyaya yaymaya, insanlığın huzur bulması için mücadele etmeye devam edeceğiz. İnşallah bunu da sizlerle birlikte omuz omuza yan yana yapacağız. Rabb’im hepimizin yar ve yardımcısı olsun. Sözlerime son verirken 4. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Fuarı’nın bir kez daha hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sivil toplum kuruluşlarımızın müştereken yayınladığı Gazze İstanbul Deklarasyonu’nun mazlum Filistin’in sesini dünyaya gür bir şekilde duyurmasını temenni ediyorum. Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından fuara katılan sivil toplum kuruluşlarımıza, tüm dostlarımıza, tüm kardeşlerimize tekrar teşekkür ediyorum” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.