SON DAKİKA
Hava Durumu

#Chp Bursa Milletvekili Ve Pm Üyesi

Söz Bursa - Chp Bursa Milletvekili Ve Pm Üyesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Chp Bursa Milletvekili Ve Pm Üyesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Sarıbal: “Sivil darbeden kurtulmanın tek yolu, dayanışma içinde bir halk hareketidir” Haber

Sarıbal: “Sivil darbeden kurtulmanın tek yolu, dayanışma içinde bir halk hareketidir”

Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, “Bu iktidar, hukuksuzluğu tarihe kazımakta ısrarcı. Basını susturmak için ise her türlü aracı kullanıyor. Kendilerine biat etmeyen, talimatla haber yapmayan, mikrofonu yalnızca muktedire uzatmayan gazetecileri hedef alıyorlar. Görevini yapan gazeteciyi suçlu ilan eden, muhalefeti ‘suç örgütü’ gibi gösteren, her protestoyu ‘kalkışma’ sayan bir iktidar mekanizması işliyor. Türkiye artık nefes alamıyor. Bu ülkeyi yoksulluğa, açlığa, sefalete mahkum eden Saray, sokakları da insanlara dar etti. Bu ülkenin sokaklarında adalet isteyenler, onuruyla yaşamak isteyenler var. Ama karşılarında zorbalıkla, hukuksuzlukla, baskıyla ayakta durmaya çalışan bir iktidar var. Sokakta nasıl mücadele ediyorsak, üretimden ve tüketimden gelen gücümüzü de kullanacağız. Tek kurtuluş yolu, örgütlü, güçlü ve dayanışma içinde bir halk hareketidir. Bizi sindirmek, mücadelemizi bölmek, eylemlerimizi terörize etmek istiyorlar. Sokakları, meydanları korkuyla doldurmak, halkı susturmak istiyorlar. Buradan dönme şansımız yok. Saray baskıyı artırdıkça daha çok haykıracağız. Baskıyı artırdıkça yalnızlaşacak, tek adam, tek kalacak. Nefes aldığımız her yerde direnişi büyüteceğiz” dedi. “ÇOCUKLARIMIZI, GENÇLERİMİZİ SERBEST BIRAKIN!” Tek adam rejiminin artan otoriter dayatmalarına karşı meydanların dolduğunu kaydeden Sarıbal, “Gençler, kadınlar, emekliler, laiklik savunucuları, geçinemeyenler Saray’dan hesap soruyor. Mesele, açlık, yoksulluk, haksızlık, adaletsizlik, eşitsizlik. Mart ayı açlık sınırı: 25 bin 720, yoksulluk sınırı ise 78 bin 230 lira. Gençlerin yüzde 61’nin gelir kaynağı yalnızca ailesi. Üniversiteyi bitiren işsiz, çalışan geçinemiyor. Adalet desen yok, liyakat desen hak getire. Sınav sorularını çaldılar, kurumları çökerttiler, eğitimi tarikatlara teslim ettiler. Bir nesli bile isteye karanlığa mahkum ettiler. Resmi her 3 işsizden 1'i üniversite mezunu.  Şimdi de hakkını savunan, onurlu bir yaşam isteyen gençleri dövdüler, işkence ettiler, tutukladılar. Bu ülkenin gençleri, hayallerini, umutlarını, özgürlüklerini savundukları için zindanlara atıldı. Gençlerimizin eğitim hakkı, gelişim hakkı, ifade özgürlüğü hiçe sayılarak alınan bu kararlar temel insan haklarının ihlalidir. Çocuklarımızı, gençlerimizi, gazetecileri derhal serbest bırakın” diye konuştu. “BU ÜLKENİN EVLATLARINA KARŞI SORUMLULUĞUNUZ VAR” “Bu ülkenin vicdanlı, namuslu, onurlu savcılarını göreve çağırıyorum” diyen Sarıbal, “Sizler Türkiye Cumhuriyeti adına karar veriyorsunuz. Sizler hukukun, adaletin, devletin temel direğisiniz. Kendi çocuklarınıza nasıl bir ülke bırakmak istiyorsunuz? Bu ülkenin evlatlarına karşı sorumluluğunuz var. Hukuka, vicdana, ettiğiniz yemine karşı sorumluluğunuz var” ifadelerini kullandı.

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: ''Devletin malı deniz, yemeyen domuz'' Haber

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: ''Devletin malı deniz, yemeyen domuz''

Türkiye’de büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığına göre hayvanların toplam kaliteli kaba yem ihtiyacının yılda 85 milyon ton olduğunu belirten Milletvekili Sarıbal, karma yem üretimi için kullanılan hammaddelerin yaklaşık yüzde 50’sinin ithalat yoluyla temin edildiğini ve yem katkı maddeleri hariç 5.1 milyar dolar ödendiğini söyledi. Kuraklığın yem bitkileri tarımını etkilediğini kaydeden Sarıbal, karma yem üretiminde kullanılan yağlı tohumlar ve küspeleri, bazı hububatlar ve yan ürünleri gibi hammaddelerin ithal edilme zorunluluğu olduğunu hatırlattı, “Yağlı tohumlar ve hububat üretimini artırılmasının yanı sıra; meralardan daha etkin bir şekilde yararlanılmasını sağlayacak mera ıslahı ve otlatma planlanması konularında gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Hayvancılıkta dışa bağımlılıktan kurtulmak isteniyorsa öncelikle Mera Kanunu’nun 14’üncü maddesinde tahsis amacı değişikliğini kolaylaştıran düzenlemeler yürürlükten kaldırılmalıdır. Meralar ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına asla izin verilmemeli; bu alanlar hiçbir gerekçe ile yapılaşmaya açılmamalıdır” diye konuştu. DEVLETİN MALI DENİZ, YEMEYEN DOMUZ Verimli ve karlı bir hayvancılıkta hedeflenen seviyeye ulaşmak için yüksek kalitede kaba yem üretiminin büyük öneme sahip olduğunu kaydeden Sarıbal, Türkiye’de kaba yem üretiminin yetersiz olduğunu söyledi. Milletvekili Sarıbal, “Kaliteli kaba yemler, çayır-meralar ve yem bitkileri tarımı olmak üzere başlıca iki kaynaktan sağlanmaktadır. Meralar, hayvanların besin ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayarak gıda güvenliğine katkı sağlamaktadır. 1949 yılında yaklaşık 40 milyon hektar olan meralar, 1950’lerden sonra tarımda mekanizasyonun artmasıyla yoğun bir şekilde sürülerek tarım arazilerine dönüştürülmüş; son 80 yılda mera alanların yaklaşık üçte ikisi kaybedilerek, günümüzde toplam 14.6 milyon hektara düşmüştür. Hayvan yeminin İrlanda’da yüzde 97’si, İngiltere’de yüzde 83’ü, Fransa’da yüzde 71’i, Hollanda’da ise yüzde 54’ü meralardan sağlanmaktadır. Dünyada toplam 4,8 milyar hektar tarım alanının 3,2 milyar hektarını mera alanları oluşturmaktadır. Türkiye 14.6 milyon hektar ile dünya mera alanı sıralamasında 42. sırada yer almaktadır. 15 yıldır canlı büyükbaş hayvan ithal ettiğimiz Güney Amerika ülkelerinden Brezilya’da 160, Arjantin’de ise 95 milyon hektar mera alanı bulunmaktadır. Meralar, ‘devletin malı deniz, yemeyen domuz’ anlayışıyla özellikle AKP döneminde, meralar kolayca rant sağlanabilecek ve yağmalanabilecek alanlar olarak algılanmıştır” diye konuştu. TÜRKİYE’NİN KALİTELİ KABA YEM İHTİYACI 85 MİLYON TON Yem bitkileri tarımının sürekli ve güvenli kaba yem üretimi için önemine değinen Sarıbal, “Hayvancılığı gelişmiş AB ülkelerinde toplam tarla arazisinin Almanya’da yüzde 36’sında, Hollanda’da yüzde 31’inde, İtalya’da yüzde 30’unda, Fransa ve İngiltere’de yüzde 25’inde yem bitkileri yetiştirildiği halde ülkemizde bu oran yüzde 17,6 kadardır. Türkiye büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığına göre hayvanların 2024 yılı toplam kaliteli kaba yem ihtiyacı yılda 85 milyon tondur. 2024 yılında yem bitkileri üretiminden toplam 19 milyon ton kuru ot ve silaj elde edilmiş; çayır-mera alanlarından ise 18 milyon ton kuru kaba yem sağlanmıştır.  Hububat tarlalarından yaklaşık 37 milyon ton kaliteli kaba yem elde edildi. Bu miktar 85 milyon tonluk kaliteli kaba yem ihtiyacının ancak yüzde 44’ünü sağlamıştır. Özellikle küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde kaba yemler çok önemli olup, kaba yemsiz sağlıklı ve ekonomik besleme mümkün değildir. Ancak Türkiye’de özellikle besi ve süt sığırı yetiştiriciliği ağırlıklı olarak kesif/karma yeme dayalı olarak yürütülmektedir. Nitekim 2024 yılında üretilen 29,3 milyon ton karma yemin yaklaşık yüzde 59’unu büyükbaş ve küçükbaş yemleri oluşturmaktadır” dedi. ÇİFTÇİ 2025’E FELAKETLERLE BAŞLADI Milletvekili Sarıbal, özellikle 23 Şubat gecesi Adana, Mersin ve Hatay başta olmak üzere birçok ilde yaşanan don olaylarının üreticilere büyük zarar verdiğini ve çiftçilerin şimdi de şiddetli kuraklıkla mücadele ettiğini söyledi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı Şubat ayı kuraklık haritalarına dikkati çeken Sarıbal, ülkenin büyük bölümünde “acil durum” seviyesinde şiddetli kuraklık yaşandığını kaydetti. Özellikle Aydın ve Denizli’nin içinde bulunduğu Büyük Menderes Havzası’nda barajlardaki su seviyesinin kritik seviyeye gerilemesi nedeniyle Valiliğin, tarım alanlarının yarısına su verilmeyeceğini duyurduğunu belirtti. Pamuk, mısır, buğday, arpa, ayçiçeği ve yem bitkilerinin bu bölgede temel üretim kalemleri olduğunu, çiftçilerin ekim için yaptığı yatırımların boşa gittiğini kaydeden Sarıbal, “Yani çiftçiler ürettiklerinin yarısını feda edecek, emeğinin yarısını çöpe atacak. Çiftçiye denilen şu: ‘Kuru tarım yap, ne olursa olsun” ifadelerini kullandı. İZNİK ÇİFTÇİSİNE “ZEYTİNİNİ SULAYAMAZSIN” DENİLİYOR Kuraklık krizinin Bursa’yı da vurduğunu belirten Sarıbal, İznik Gölü’nde su seviyesindeki kritik düşüş gerekçesiyle tarımsal sulamanın yasaklandığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “İznik’in çiftçisine ‘Zeytinini sulayamazsın’ deniliyor. Zeytinciye, meyve üreticisine ‘Kendi başının çaresine bak’ diyorlar. Ama gölü besleyen su kaynaklarına ne oldu? Göl çevresindeki fabrikalar gölün suyunu hoyratça kullanırken, yer altı sularını dahi sömürürken neden kimse hesap sormuyor?” diyerek tepki gösterdi. KORUMA ALTINDAKİ AYIYA NE OLDU? Basın toplantısında Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’ne bağlı bir tesisten kaçan koruma altındaki ayının bulunma süreciyle ilgili soru işaretlerini de gündeme getiren Sarıbal, “Ayının 16 Ocak 2025 tarihinde kaçtığı bilgisi kamuoyuna yansımıştı. Günler sonra bulunduğu, uyuşturularak koruma altına alındığı ve barınağa geri getirildiği söylendi. Ancak olayın gelişimi ve ardından yaşananlar ciddi soru işaretleri barındırıyor. Öncelikle, ayının kaçtığı alan yaban hayvanı geliştirme sahası statüsünde, yani avcılığın kesinlikle yasak olduğu bir bölge. Buna rağmen, ayının bulunması için bölgeye avcıların da yönlendirildiği bilgisi bize ulaşmış durumda. Bu, avcılığı denetlemekle yükümlü bir kurumun kendi koyduğu yasağı ihlal ettiği anlamına geliyor. Yetkililer, ayının veteriner hekimler tarafından uyuşturucu iğneyle yakalandığını öne sürdü. Ancak bu iddiayı destekleyen hiçbir resmi belge ya da görsel kayıt sunulmadı. Üstelik yakalandığı iddia edilen ayının kaçtığı bölgeye teslim edilmediği, avcılar tarafından öldürüldüğü iddia ediliyor. Ayının kaçmasında ihmali bulunan görevliler hakkında herhangi bir soruşturma başlatıldı mı? Ayının yakalandığına dair resmi bir kayıt veya belge var mı? Sorular ortada. Cevap bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Orhan Sarıbal: iktidar bildiğimiz gibi: Sanayiye serbest, çiftçiye yasak Haber

Orhan Sarıbal: iktidar bildiğimiz gibi: Sanayiye serbest, çiftçiye yasak

Yaşanan kuraklık nedeniyle gölden tarımsal sulama yapılması yasaklanırken, sanayi tesislerinin su kullanımına yönelik herhangi bir kısıtlama getirilmemesi tartışma yarattı. Konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıyan CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a yazılı soru önergesi verdi. Milletvekili Sarıbal, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a “İznik Gölü’nden kaç sanayi tesisinin su temin ettiğini, 5 yıllık kullanılan su miktarı verilerini, tarımsal sulama yasaklanırken, sanayi tesislerine su tahsis edilmesinin gerekçesini, sanayi tesislerinin İznik Gölü’ne bıraktığı atık suların denetlenip denetlenmediğini, kirlilik oranlarını, sanayi tesislerinin su kullanımına kısıtlama getirilip getirilmeyeceğini sordu. Devlet Su İşleri 1. Bölge Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Kurak Şartlarda Sulama Yöntemi Faaliyetleri” raporuna göre, Marmara Bölgesi’nde yaşanan su krizinin belgelendiğini kaydeden Sarıbal, 2024 yılı Ocak ayına göre yağışlarda %42 azalma görüldüğünü, son 23 yılın en kurak Haziran ayının yaşandığını söyledi. Küresel ısınma ve yetersiz yağışların etkisiyle İznik Gölü'nü besleyen kaynakların giderek azaldığına dikkati çeken Sarıbal, “Rapora göre 2022’de %16, 2023’te %40 ve 2024’te %30 oranında su kaybı yaşanmaktadır. Buharlaşma nedeniyle İznik Gölü’ne giren toplam su miktarı yetersiz kalmakta ve su açığı yıllık 65 milyon metreküpe ulaştı. Gölün minimum işletme kotu 83,30 metre olmasına rağmen, 28 Şubat 2025 itibarıyla su seviyesi 82,80 metreye kadar düştü. Bu durum, gölden su çeken pompaların işlevsiz hale gelmesine ve 16 bin 28 hektarlık tarım arazisine sulama suyu verilememesine neden oldu. Bu veriler ışığında, İznik Gölü’nden su alan tüm pompaj sulamaları iptal edildi. Keramet, Gölyaka-Balarım-Orhangazi II, İznik ve Boyalıca pompaj sulamaları askıya alındı. İznik Gölü’nden su tahsisi durduruldu. Göl seviyesi 83,30 metreye ulaşmadıkça tarımsal sulama yapılmayacak. İznik Gölü ile birlikte Çakırlı Göleti ve Çavuşköy Göleti'nde de su kısıtlamasına gidildi. 2025 sulama sezonunda: Tarım arazilerinde %50 oranında kuru tarım uygulanacağı ifade edildi. Sulama alanı dışındaki bölgelere su verilmeyeceği belirtildi. Buna rağmen, İznik Gölü çevresinde faaliyet gösteren sanayi tesislerinin su kullanımıyla ilgili herhangi bir kısıtlama getirilmedi” ifadelerini kullandı. İznik Gölü Koruma Bölgesi’nin yıllar içinde sanayi bölgesi olduğunu, onlarca tesisin ya gölden su çektiğini ya da gölü besleyen su kaynaklarını sömürdüğünü dile getiren Sarıbal, “AKP iktidarı tarafından özel yasalarla korunan Heltaş ve diğer fabrikalar gölden su çekmeye devam ederken, gözden çıkarılan yine çiftçi oldu. Çiftçi tarım yapmasın, toprağını ekmesin, yağmur duasına çıksın, fabrikalar, İznik’in suyunu sömürsün. Çiftçinin tarlasını sulamasına izin vermezken sanayi tesislerine gölden su çekme ayrıcalığı tanımak çifte standarttır. Tarımı bitirmeye, üretimi durdurmaya, çiftçiyi toprağından koparmaya çalışan, ülkenin tüm kaynaklarını sermayeye peşkeş çeken bu anlayışı reddediyoruz” diye konuştu.

Sarıbal: ''Geçim sıkıntısı çeken halka Diyanet’ten avokado reçetesi'' Haber

Sarıbal: ''Geçim sıkıntısı çeken halka Diyanet’ten avokado reçetesi''

Meyve fiyatlarındaki artış yüzde 368, çay fiyatlarındaki artış yüzde 325, tereyağı fiyatlarındaki artış yüzde 321’i buldu. Halk neredeyse ekmek alamaz hale geldi. Çünkü son üç yılda ekmek fiyatları yüzde 293 oranında arttı. Tek ekonomistin ülkesinde işçinin, emeklinin cebinden çıkan her kuruş, yandaşın cebine giriyor. Mutlu azınlığın keyfi kaçmasın diye, milyonlar açlığa, borca, yoksulluğa mahkum ediliyor” dedi.   CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, tarımdaki büyüme rakamlarını ve Şubat ayı gıda enflasyonunu değerlendirdi. Özellikle enflasyon verilerinin manipüle edilerek halkın gerçek enflasyonla yüzleşmesinin engellendiğini kaydeden Milletvekili Sarıbal, gıda fiyatlarındaki artışın özellikle dar gelirli ve emekli kesim için büyük bir yük oluşturduğunu belirtti. Özellikle süt, tereyağı, peynir gibi temel gıda maddelerinin fiyatlarının ciddi şekilde arttığını belirten Sarıbal, TÜİK’in açıkladığı enflasyon verileri ile ENAG’ın verileri arasındaki büyük farklara dikkati çekti. Milletvekili Sarıbal; “TÜİK’e göre Şubat ayında aylık enflasyon yüzde 2,27, yıllık enflasyon ise yüzde 39,05 olarak açıklanırken, ENAG’a göre bu rakamlar aylık yüzde 3,37, yıllık yüzde 79,51 olarak kaydedildi. TÜİK’e göre 2003’ten bu yana ortalama fiyatlar 29 kat, gıda fiyatları ise 41 kat arttı. Fiyatlarda herhangi bir düşüş söz konusu değil; sadece artış hızı yavaşlıyor. TÜİK verilerine göre son üç yılda gıda enflasyonu yüzde 289 oldu. Halkımızın artık satın almasının hemen hemen mümkün olmadığı kuzu etinin fiyatı yüzde 537, dana etinin fiyatı ise yüzde 460 oranında arttı. Meyve fiyatlarındaki artış yüzde 368, çay fiyatlarındaki artış yüzde 325, tereyağı fiyatlarındaki artış yüzde 321’i buldu. Halk neredeyse ekmek alamaz hale geldi. Çünkü son üç yılda ekmek fiyatları yüzde 293 oranında arttı. Tek ekonomistin ülkesinde işçinin, emeklinin cebinden çıkan her kuruş, yandaşın cebine giriyor. Mutlu azınlığın keyfi kaçmasın diye, milyonlar açlığa, borca, yoksulluğa mahkum ediliyor” diye konuştu. ŞUBAT’TA ZAM ŞAMPİYONU KURU FASÜLYE Yüksek enflasyon ve gıda fiyatlarındaki artışın Ramazan'da mutfağa yansıdığını belirten Sarıbal, “Derinleşen ekonomik krizin gölgesinde günden güne artan gıda enflasyonu gündemdeki yerini koruyor. Gıda fiyatlarındaki artış dar gelirlileri ve çalışanları daha fazla etkiliyor. Örneğin 2023 yılında hissedilen enflasyon, açıklanan enflasyonun yaklaşık iki katı oldu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin tespitlerine göre; 2024 Şubat ayında üretici ve market arasındaki en yüksek fiyat farkı 3,2 kat ile kuru fasulyede görüldü. Kuru fasulyeyi 3,1 kat ile havuç, 3 kat ile kuru kayısı ve Antep fıstığı izledi. Üreticide 33 lira olan kuru fasulye markette 106 liraya, 13 lira olan havuç 40 liraya, 150 lira olan kuru kayısı 447 liraya, 250 lira olan Antep fıstığı 742 liraya satıldı. Üretici ve market arasındaki fiyat farkı nohutta 2,9 kat, kırmızı mercimekte 2,7 kat, yeşil mercimek, mandalina ve portakalda 2,5 kat, salatalık ve pırasada 1,9 kat, patlıcan, patates ve elmada ise 1,8 kat oldu” dedi. GEÇİM SIKINTISI ÇEKEN HALKA DİYANET’TEN AVOKADO REÇETESİ İktidarın sahte rakamlarla övünürken halkın cebindeki yangını görmezden geldiğini belirten Sarıbal, milyonlarca insan temel gıdaya ulaşamazken, Diyanet’in sahurda “Biraz peynir, birkaç zeytin, eğer severseniz avokado” önerisine “Tasarrufu hep halka, sabrı hep yoksula, lüksü ve bolluğu ise kendilerine rezerve edenler, milyonların açlık sınırında yaşadığını bilmiyor mu, yoksa bilmezden mi geliyor? Halkın iftar sofrasında ekmek küçülürken, rakamlarda büyüyen yalnızca yoksulluk ve borç” ifadelerini kullandı. EN DÜŞÜK YILLIK ORTALAMA GELİR ÇİFTÇİNİN Gelir Dağılımı İstatistiklerine göre, en düşük yıllık ortalama gelirin tarım sektöründe yaşandığını, çiftçiler emeğinin karşılığını alamazken, tüketicilerin de yüksek enflasyon nedeniyle uygun fiyatlı gıdaya erişemediğini kaydeden Sarıbal, “2003-2023 yıllık ortalama reel büyüme hızı Gayrisafi Yurt İçi Hasılada yüzde 5,5 olurken tarımda yüzde 2,7’de kaldı. TÜİK’in 28 Şubat’ta açıkladığı verilere göre 2024 yılında GSYH bir önceki yıla göre yüzde 3,2, tarım ise yüzde 3,9 büyüdü. Ancak tarımda maliyetler yaban otları gibi artarken çiftçinin ürünü geçen yılki kadar bile para etmedi. Saray iktidarının övündüğü ekonomik büyüme ne üreticiye ne de tüketiciye yansıdı. Bu süreçte kazananlar ise büyük gıda şirketleri, zincir marketler ve ithalatçı ve ihracatçılar oldu. Tarım ürünlerinde üretimin artırılması, üreticilerin desteklenmesi ve girdi maliyetlerinin düşürülmesi, gıda enflasyonuyla mücadelede kritik öneme sahip. Çiftçilerin kullandığı mazot, gübre, tohum ve yem gibi temel girdilerin sübvanse edilmesi, üretimin artırılması açısından büyük önem taşıyor” diye konuştu.

Sarıbal:  Tarım ve hayvancılığın üzerindeki kayyum Mehmet Şimşek'tir Haber

Sarıbal: Tarım ve hayvancılığın üzerindeki kayyum Mehmet Şimşek'tir

Bunun karşılığında 1 milyar 235 milyon dolar, yaklaşık 39 milyar TL ödendi. Ancak bunca ithalata rağmen kırmızı et fiyatları düşmedi, halk ucuz ete ulaşamadı, 33 milyon etin tadını unuttu” dedi. Tarım ve hayvancılık sektöründeki krizin giderek derinleştiğini vurgulayan Milletvekili Sarıbal, üreticilerin en büyük sorunlarının ekonomi yönetiminin politikalarından kaynaklandığını belirtti. “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın üretimi desteklemesi, hayvancılığı güçlendirmesi ve ithalata bağımlı olmadan üreticiyi yaşatması gerekir. Ancak bu süreci yöneten Hazine ve Maliye Bakanlığı’dır” ifadelerini kullandı. Tarım ve hayvancılığın içinde bulunduğu çıkmazın en somut göstergelerinden birinin et ve süt sektöründeki kriz olduğunu söyleyen Sarıbal, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Mustafa Kayhan’ın basına yansıyan açıklamalarına dikkati çekti: “Kayhan, ithalatın çözüm olmadığını, pazarın daraldığını ve özellikle Arap ülkelerinin fiyat artırmasıyla daha büyük sorunların ortaya çıktığını söylüyor. Buna rağmen ESK’nın kasasına girmesi gereken para bile Hazine’ye aktarılıyor.” Ayrıca, Hayvancılık Genel Müdürü Salih Çelik’in çiğ süt fiyatlarındaki sıkıntının çözümü için Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın devreye girmesi gerektiğini, ancak bütçe kısıtı nedeniyle hiçbir adım atılamadığını söylediğini hatırlatan Sarıbal, Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ahmet Gümen’in de süt tozu regülasyonu konusunda benzer engellerle karşılaşıldığına yönelik açıklamalarına değindi, “Hazine, ihracata destek için bütçe ayırmıyor, hayvancılığı ayakta tutacak politikaları engelliyor” dedi. Sarıbal, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Tarım ve hayvancılıkla ilgili alınacak tüm kararlar Tarım ve Orman Bakanlığı yerine Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan çıkıyor. Türkiye’de tarım ve hayvancılığın üzerindeki kayyum Mehmet Şimşek’tir.” HAYVAN VARLIĞI ALARM VERİYOR Milletvekili Sarıbal, Türkiye’nin ithalatla beslenirken, büyük yabancı şirketlerin ise bu durumdan kar sağladığını belirtti, ithalattan en büyük kazancı Uruguay ve Brezilya’daki büyük sığır işletmeleri ile Polonya ve Fransa’daki üreticilerin elde ettiğini açıkladı. Türkiye’de hayvan varlığının alarm verdiğini vurgulayan Sarıbal, “2024 yılında hayvan varlığında cüzi bir artış yaşansa da, halen 2021 seviyesinin 3,7 milyon baş altındayız. Tarımsal destekleme ödemeleri içinde hayvancılığın payı ise 5 yıl önce yüzde 36 iken bugün yüzde 21’e düştü. 2010 yılından bu yana Türkiye, 10,3 milyon baş canlı hayvan ve 419 bin ton kırmızı et ithal etti. Bunun için 12 milyar dolar ödendi. Ama ne kırmızı et fiyatları düştü ne de yoksullar ete ulaşabildi. Küçükbaş hayvan ithalatında ise tablo daha da vahim; 50 bin baş küçükbaş hayvan ithal edilirken, bunun 43 bini Suriye’den getirildi. Taşıma suyla değirmen dönmez ama AKP ısrarla bu kısır döngüyü sürdürüyor” ifadelerini kullandı. 33 MİLYONDAN FAZLA VATANDAŞ ETİN TADINI UNUTTU Türkiye’nin gıda enflasyonunda OECD ülkeleri arasında zirvede yer aldığını, sürekli artan tarımsal girdi fiyatlarının üreticileri zora sokarken, maliyet artışlarının doğrudan tüketiciye yansıdığını belirten Sarıbal, “Vatandaşlar için et ve tavuk artık lüks hale gelirken, bitkisel protein kaynakları bile erişilemez seviyeye geldi. Tarımsal üretimde yaşanan düşüş ve fiyat artışları, hem et ve tavuk tüketimini hem de bitkisel protein kaynaklarına erişimi olumsuz etkiliyor. Son verilere göre, Türkiye’de baklagil ekili alanlar son 35 yılda yüzde 35 azalırken, baklagil tüketimi de büyük bir düşüş yaşadı. 1980’lerde kişi başına 20 kg olan yıllık baklagil tüketimi, bugün 13,7 kg’a kadar geriledi. Artan fiyatlar nedeniyle et tüketimi de büyük ölçüde azaldı. Avrupa’da kişi başına düşen yıllık et tüketimi 70-100 kg arasında değişirken, ABD’de bu rakam 100 kg’nin üzerine çıkıyor. Türkiye’de ise kişi başına düşen et tüketimi sadece 35 kg. Daha da çarpıcı olan, nüfusun yaklaşık yüzde 40’ı iki günde bir et, tavuk veya balık tüketememesi. Yani, 33 milyondan fazla yurttaş, ekonomik sıkıntılar nedeniyle etin tadını unutmuş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık dile getirdiği ‘Türkiye uçuyor’ söylemine rağmen, halkın yaşadığı gerçeklik derinleşen yoksulluk ve gıda krizinden ibaret” dedi. HER YIL 500 BİN BUZAĞI KAYBEDİLİYOR Milletvekili Sarıbal, Türkiye’nin hayvancılık politikalarının tamamen yanlış olduğunu belirterek çözüm önerilerini sıraladı: “Yerli üretimi teşvik etmek, yem fiyatlarını düşürmek için destekleri artırmak, damızlık hayvan yetiştiriciliğine daha fazla yatırım yapmak, küçük ve orta ölçekli üreticilere destek sağlamak, meraları etkin kullanmak ve yem bitkisi üretimini artırmak gerekiyor. Öncelikle yıllık 500 bini aşan buzağı kayıplarının önüne geçin. Destekleri büyük endüstriyel işletmelere değil, küçük aile işletmelerine verin. Üretici örgütlerini güçlendirerek piyasada etkin olmalarını sağlayın. Aksi halde Türkiye, uzun yıllar ithalata bağımlı kalmaya devam edecektir” diye konuştu.

Sarıbal: “Anayasa Mahkemesi ‘Uludağ ‘Talan Başkanlığı’ Kanunu’nun bazı maddelerini iptal etti” Haber

Sarıbal: “Anayasa Mahkemesi ‘Uludağ ‘Talan Başkanlığı’ Kanunu’nun bazı maddelerini iptal etti”

. 9 Ocak 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, Anayasa Mahkemesi, Uludağ Alanı Hakkında Kanun'un bazı maddelerini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçelerinde hukuki belirsizlik, yasama yetkisinin devri, özerklik ihlali gibi anayasal ilkelere aykırılıkların vurgulandığını belirten Sarıbal, ancak bu kararın yetersiz olduğunu, “İmar Planı Yapma” yetkisinin iptal edilmediğini açıkladı. Sarıbal açıklamasında; “AKP’li milletvekillerinin imzasını taşıyan kanunla Uludağ’ın 1961’den bu yana milli park alanı statüsünden çıkarılarak talan edilmek istendiğini defalarca söyledik. Uludağ Bursa’nın su deposu, su kaynağıdır dedik. Yaklaşık 21 bin dönüm alanda Uludağ Alan Başkanlığı, komisyonlarla, özerk yetkiye sahip olacaktı. Bursa’daki çevre örgütleri, Bursa Barosu Çevre Komisyonu üyeleri öncülüğünde Bursa’da ciddi eylemler yapıldı. Uludağ Milli Parktır, bir dünya mirası dedik, Uludağ birçok bitkisel ve hayvansal çeşitliliği içinde barındırmaktadır dedik. Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık. Anayasa Mahkemesi, Uludağ alanında işletmecilik faaliyeti izni için yürütme organına sınırları ve kapsamı belirli olmayan bir yetki tanınmasının teşebbüs özgürlüğü ilkesiyle çeliştiğine, Uludağ alanının korunmasına yönelik çevre yasaları ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası çevre sözleşmeleriyle de uyumsuz olduğuna hükmetti. Ancak bu karar yetersizdir, İmar Planı Yapma yetkisi iptal edilmemiştir” ifadelerini kullandı. BAKANLIK VE KOMİSYONUN DÜZENLEME YETKİSİ İPTAL EDİLDİ Mahkeme Uludağ Alanı Hakkında Kanun’un 3. maddesinin 11. fıkrasındaki “yaptırma, izin verme” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtirken, Sarıbal iptal gerekçelerini şu şekilde sıraladı: “Uludağ alanında turizm amaçlı herhangi bir sportif faaliyet ile alana ilişkin herhangi bir işletmecilik faaliyetinin yaptırılması ya da bu tür bir faaliyete izin verilmesi konusundaki ölçütlere ilişkin yasal çerçeve belirlenmeksizin yürütme organına sınırları ve kapsamı belirli olmayan bir yetki tanınması teşebbüs özgürlüğünün kanunla sınırlanması ilkesiyle çelişmektedir. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 13. ve 48. maddelerine aykırıdır. Kanunun 5. maddesinin 1 numaralı fıkrası da Uludağ alanı içinde yapılacak her türlü uygulama için karar alacak olan Komisyona verilen yetkilerin belirgin olmaması nedeniyle Anayasa’ya aykırı bulunmuştur. Ayrıca ‘Bakanlığa asli düzenleme yetkisi veren kuralın yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesiyle bağdaşan bir yönü bulunmamaktadır’ denilerek, Anayasa’nın 7. maddesine aykırı bulundu. Kanun’un 7. maddesinin 1 numaralı fıkrasındaki (b) bendinde ise belediyeler, üniversiteler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının taşınmaz satış veya trampası konusunda Başkanlığa gelir tahsisi yapılmasını öngördüğü maddeyi de yerel yönetimlerin mali özerkliğini ihlal ettiği gerekçesiyle iptal etti” ZİRAAT MÜHENDİSİ İSTİHDAMI ZORUNLULUKTUR CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 10 Ocak 1846’da ilk Ziraat Mektebinin açılmasıyla başlayan Tarımsal Eğitim ve Öğretimin 179. yılını da kutladı. Tarımda yaşanılan sorunların çözümünün doğru tarım politikalarının belirlenmesi ve yaşama geçirilmesi kadar, bu politikaların liyakatli kadrolarca yürütülmesinin de bir zorunluluk olduğuna değinen Sarıbal, “Bugün ülkemizde ziraat fakültelerinden her yıl yaklaşık 5000 ziraat mühendisi mezun oluyor. Tarım Bakanlığı’nın istihdam politikaları yetersiz.  Bakanlık, mezunların sadece yüzde 7’sine iş imkanı sunabiliyor. Özel sektör ise bu ihtiyacı karşılamakta hem yetersiz kalıyor hem de gençlerimizin emeğini karşılayacak koşulları sağlayamıyor” dedi. BASIN İLAN KURUMU MEDYADAN ALDIĞI KOMİSYONU YÜZDE 3’E DÜŞÜRMELİ Milletvekili Sarıbal ayrıca gazetecilere ekonomik ve sosyal haklar sağlayan 212 Sayılı Yasa’nın 10 Ocak 1961’de kabulüyle ilan edilen Çalışan Gazeteciler Günü ile ilgili olarak ise; “Türkiye’de gazetecilik mesleği ağır bir baskı ve sansür altında yürütülmekte. Özgür basın susturulmaya çalışılırken, medya organlarının büyük bir kısmı tekelleşmiş ve bağımsız habercilik adeta nefessiz bırakılmıştır. Uydurma suçlarla yapılan gözaltılar, gerçeğin sesini boğmak isteyenlerin en güçlü araçlarından biri haline geldi” diyerek, tüm bu zorluklara rağmen mesleklerini onuruyla sürdüren basın emekçileriyle birlikte mücadele edeceklerini söyledi. Basın üzerinde resmi ilan ve reklam hakkını iptal ederek baskı oluşturmaya devam eden Basın İlan Kurumu’nun haksız uygulamalarına da dikkati çeken Sarıbal, İnternet Gazetecileri Federasyonu’nun hazırladığı medya raporunu gündeme getirdi. Basın İlan Kurumu’nun yerel medyalara usulsüz ve yüksek para cezaları kestiğini dile getiren Sarıbal, “Para cezası ve resmi ilan yayın durdurma cezalarına karşılık yerel medyalar itiraz ettiklerinde Basın İlan Kurumu yönetimi tarafından son 2 yılda tüm itirazlar reddetmiş. Basın İlan Kurumu’nun 3 milyon 500 bin dolar harcadığı iddia edilen BİK Analitik adlı bir yazılım projesi de bir başka tartışma konusu. Buradan soralım. Basın ilan kurumu, bu yazılım için ihaleye çıkmış mıdır? Google Analytics, internet haber sitelerinin trafiğini ölçen dünyanın kabul ettiği bir sistemken, Basın İlan Kurumu, BİK Analitik’i hangi gerekçeyle kurmuştur? Basın İlan Kurumu, medyanın kamu kurumlarından aldığı resmi ilan ve reklamlardan  yüzde 15 komisyon kesmekteyken, BİK’in bu ağır komisyon politikası, basını daha da zor duruma sokmakta, hatta kapanma noktasına getirmektedir. Kurumun, medyadan aldığı yüzde 15 komisyon oranı yüzde 3’e düşürülmelidir” dedi.

Sarıbal: '' Sağır Sultan duydu, Saray duymadı'' Haber

Sarıbal: '' Sağır Sultan duydu, Saray duymadı''

Halkın açlık ve yoksullukla yaşam mücadelesi verirken, Saray çevresinin lüks içinde yaşamaya devam ettiğini kaydeden Sarıbal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etmesini eleştirdi. Sarıbal “Cumhurbaşkanı Erdoğan emekçilerin, işçilerin ve alın teri döken milyonların küçük ailesini kastetmiyor. İhale sofrasındaki yandaş aileleri kastediyor. Saray’ın şatafatlı dünyasında unutulan aileler, birbirinize sahip çıkın. Erdoğan’ın büyük ailesinin doymak bilmeyen iştahı yüzünden aynı sofrada ekmeği bölüşmek her geçen gün zorlaşıyor” dedi. Tarım ürünlerinde üretim artırılmadıkça yüksek enflasyon sorununun çözülmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Sarıbal, gıda enflasyonuyla mücadele için çiftçilere hak ettikleri desteğin verilmesi ve artışları durdurulamayan girdi maliyetlerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması gerektiğini söyledi. TÜRKİYE’DE OBEZİTE, HİPERTANSİYON, DİYABET VE METABOLİK SENDROM ARTIYOR Türkiye’de özellikle son yıllarda temel gıda ürünleri fiyatlarında ciddi bir artış yaşandığına dikkati çeken Sarıbal, “Söz konusu fiyat artışları, gelir düzeyleri bu yükselişle orantılı biçimde artış göstermeyen yoksul halkın sağlıklı ve dengeli beslenme olanaklarına erişimini önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Gıda enflasyonu yalnızca ekonomik bir sorun olmanın ötesine geçerek halk sağlığı üzerinde ciddi etkiler yaratmaya başlamıştır. Ankara Tabip Odası’nın açıklamasına göre, yüksek gıda fiyatları, halkımızı bütçesine uygun bir şekilde karnını karbonhidrat, yüksek yağ ve basit şeker ağırlıklı öğünlerle doyurmaya yöneltmektedir. Sofralarda yeterli düzeyde protein, taze sebze ve meyve bulunmamakta, bu durum obezite, hipertansiyon, diyabet ve metabolik sendrom gibi obezite kaynaklı sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır” dedi. SAĞIR SULTAN DUYDU, SARAY DUYMADI 2003-2023 yılları arasındaki AKP’li yıllarda yıllık ortalama reel büyüme hızının Gayrisafi Yurt İçi Hasılada yüzde 5.4 olurken tarımda yüzde 2.5’te kaldığını hatırlatan Sarıbal, “TÜİK verilerine göre bu yılın üçüncü çeyreğinde (Temmuz-Eylül 2024) GSYH bir önceki yıla göre yüzde 2.1, tarım sektörü ise yüzde 4.6 büyüdü. Buna karşılık üretim maliyetleri yaban otları gibi yükselirken çiftçinin ürünü geçen yılki kadar bile para etmedi. Nitekim 27 Aralık’ta yayınlanan Gelir Dağılımı İstatistiklerine göre, en düşük yıllık ortalama gelir tarım sektöründe oldu. 2024 yılında çiftçiler emeğinin karşılığını alamazken tüketiciler de gıda ürünlerini ucuz fiyata alamadılar. Saray iktidarında ekonomik büyüme ne üreticiye ne de tüketiciye yaradı. Enflasyon, emekten alıp sermayeye kaynak aktarmaya hizmet etmekte, yüksek enflasyondan en büyük kaybı emekçiler yaşamaktadır. Gıda maddelerinde arz yetersizliğiyle birlikte talebin fazlalığı, buna ek olarak sürekli yükselen gıda fiyatları, gıdaya erişimi daha da zor hale getirmektedir. Türkiye'deki gıda enflasyonunun temel nedenleri arasında üretim maliyetlerinin fahiş oranlarda artması, ihracat ve ithalat dengesizliği, bazı tarım ürünlerinin büyük kısmının iç piyasaya sunulmadan doğrudan ihraç edilmesi ve üreticiden tüketiciye kadar olan tedarik zincirindeki maliyet artışlarının ürün fiyatlarına yansıması bulunmaktadır” ifadelerini kullandı. GIDA ENFLASYONU DÜNYA ORTALAMASINDAN 7 KAT YÜKSEK TÜİK’e göre 2024 yıl sonu itibariyle resmi enflasyonun yüzde 44.4, gıda enflasyonunun ise yüzde 43.6 olduğunu hatırlatan Sarıbal, “Enflasyon oranının rakam oyunları ile azaltılması fiyatların düştüğü anlamına gelmiyor, yalnızca fiyatların daha yavaş bir şekilde arttığı anlamına geliyor. Ancak bu enflasyon halkın hissettiği gerçek enflasyonu yansıtmaktan oldukça uzak bir oran. DİSK tarafından yapılan hesaplamaya göre emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 60, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunda ise yüzde 77.4 olarak gerçekleşti. AKP iktidarında ortalama fiyatlar 22 kat, gıda fiyatları ise 33 kat arttı. Öte yandan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, 2024 yılında gıda fiyatları Türkiye'de yıllık yüzde 43.6 oranında artarken, dünyada 2024'te yıllık 6.7 oranında artmıştır. Yani Türkiye’de gıda enflasyonu dünya ortalamasından yaklaşık 7 kat daha yüksektir. Tarımı ihmal et, çiftçiyi tarımdan uzaklaştır, gıda enflasyonunu önleme adına gümrük vergilerini indirip ithalatı teşvik ederek çokuluslu şirketlerin cebini doldur; sonra da gıda fiyatları niye bu kadar artıyor diye başkalarını suçla. Gıda enflasyonuyla mücadele için çiftçilere hak ettikleri desteğin verilmesi ve artışları durdurulamayan girdi maliyetlerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

CHP'li Sarıbal: "AKP iktidarı pahalı gıda, borçlu çiftçi ve açlık sınırında bir halk yarattı" Haber

CHP'li Sarıbal: "AKP iktidarı pahalı gıda, borçlu çiftçi ve açlık sınırında bir halk yarattı"

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’nin Ekim ayı verilerini değerlendirdi. Ekim ayında tarımsal girdi fiyatlarının bir önceki aya göre yüzde 2,75, yıllık bazda ise yüzde 32,6 oranında arttığını kaydeden Milletvekili Sarıbal, yükselişin tüketiciye gıda enflasyonu olarak döneceğini söyledi. Türkiye’nin Avrupa’da gıda enflasyonunda birinci, dünyada ise dördüncü sırada olduğunu kaydeden Sarıbal, halkın temel gıdalara dahi erişmekte zorlandığını vurguladı. Sarıbal, “Asgari ücretlinin sofrası her ay küçülüyor. Asgari ücretli kırmızı etin tadını unuttu. Kuşbaşı etin fiyatı 650-750 lira. Bölgelere göre de bu rakam artıyor. Kırmızı et alamayan ‘tavuk eti alayım’ diyor, bütün bir tavuğun kilosu bugün 100 lira. Asgari ücretle alınabilecek beyaz et miktarı 2016 yılında 165 kilogramken, bugün 85 kilogram, daha eti 35 kilogramken, bugün 24 kilogram. Dana, koyun, beyaz et toplam miktarı 79 kilogramken bugün 48,8 kilograma düşmüş. Türkiye, dünyanın en pahalı sütünü içiyor. Ulusal Süt Konseyi, 1 Ocak 2025’ten itibaren süt fiyatını yüzde 17 artırarak 17,15 TL olarak belirledi. AKP gıda krizini ve beslenme sorunlarını görmezden geliyor. Market raflarındaki ithal ürünlerin bolluğu tarımsal başarı zannediliyor. Bu gidişat, süt, yumurta, taze sebze ve meyve gibi temel gıda ürünlerinde de fiyat artışlarını beraberinde getirecek. AKP pahalı gıda, borçlu çiftçi ve açlık sınırında bir halk yarattı. Çözüm ise net: Çiftçiye destek sağlamak, ithalata bağımlılığı azaltmak ve yerli üretimi artırmak” ifadelerini kullandı. AKP’nin yanlış politikaları devam ettiği sürece, çiftçinin üretmekte zorlanacağını, halkın ucuz gıdaya ulaşamayacağını dile getiren Sarıbal, “Bu yükselişte en ciddi olan yem kaleminde aylık yüzde 5.32’lik artış oldu. Tohum, gübre, yem, mazot gibi temel girdilerde yaşanan artış, çiftçimizi üretemez duruma getirdi. Ekim ayı verilerine göre yem fiyatları aylık yüzde 5,32, yıllık yüzde 33,54 arttı. Veterinerlik hizmetleri yıllık yüzde 60,13, tohum yüzde 55,02, diğer kalemler ise yüzde 64,81 arttı. Mazot fiyatları ise üretimin en büyük yüklerinden biri. Eğer önümüzdeki dönemde mazota yeniden zam gelmezse bile, çiftçi 2025 yılında mazota 130 milyar TL’nin üzerinde ödeme yapacak. Buna karşılık, iktidarın tarımsal destek bütçesi sadece 135 milyar TL. Bu desteğin tamamı mazot masrafını dahi karşılamıyor. 2025 yılında çiftçinin toplam masrafı 1,5 trilyon TL’yi bulacak. Yarın soframızda yiyecek ekmek bulamayacağız” dedi. MEHMET ŞİMŞEK POLİTİKALARI ÇÖZÜM DEĞİL Türkiye’nin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in politikalarının bedelini ağır ödediğini kaydeden Sarıbal, ““AKP İktidarı ve Saray’ın ‘Türkiye Yüzyılı’ halk için yoksulluk, üretici için çile, yandaş için servet, saray için israf yılıdır! Üretici tarlada canıyla uğraşırken Saray, saltanatla övünüyor. Halk pazarda yarım kilo meyve alırken, akşam pazarını kollarken, yandaş, sofralara altın kaşıkla oturuyor. Türkiye Yüzyılı dediniz, halkın sırtına bir yüz yıl daha borç bindirdiniz! Tarıma yönelik doğrudan destek yerine ithalat ve sermaye yanlısı politikalar uygulanıyor. Üreticiyi desteklemek yerine, ihracat rakamlarının düşmesine neden olan maliyet artışları göz ardı ediliyor. Bu politikalar yalnızca çiftçiyi değil, gıda güvenliğimizi de tehdit ediyor. Mehmet Şimşek bugün de çıkmış ‘Türkiye'de ciddi bir enflasyon ve hayat pahalılığı sorunu var’ diyor. Siz bu halkla dalga mı geçiyorsunuz? Bunun nedeni sizsiniz. Üreticiyi desteklemek yerine ithalat lobilerine yol açtınız. Ama bu düzenin kime çalıştığını biliyoruz. Sermaye yanlısı politikalarla halkın sırtından rant sağlayanlara, bankaları dolduranlara çalışıyorsunuz. Yoksulluğun da hayat pahalılığının da sorumlusu, doğrudan sizin tercihleriniz” diye konuştu.

Sarıbal'dan Maraş katliamı çağrısı: Bütün gizli evraklar açıklanmalı Haber

Sarıbal'dan Maraş katliamı çağrısı: Bütün gizli evraklar açıklanmalı

Kahramanmaraş’ta insanlık tarihine kara bir leke olarak yazılan katliamın hesabının sorulmadığını, Türkiye’nin geçmişle yüzleşmesini bir türlü gerçekleştiremeyen bir ülke olarak, toplumsal, hukuksal ve siyasal krizlerle boğuştuğunu dile getiren Milletvekili Sarıbal, “Bütün gizli bırakılmış evraklar açıklanmalı. Toplu mezarlar açılıp kimlik tespitleri yapılarak ailelerine teslim edilmeli" dedi. Milletvekili Sarıbal, “19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında organize bir şekilde planlanan bu vahşet, ırkçılık, mezhepçilik ve nefretin nelere yol açabileceğini gösteren en acı örneklerden biri olarak hala hafızalarımızda. Resmi kayıtlara göre 150, gayriresmi kaynaklara göre ise 500’den fazla canımız, yaşamını yitirdi. Yüzlerce ev ve işyeri yağmalandı, yakıldı. Binlerce insan göç etmek zorunda kaldı. Tabi bu katliamlar Maraş'la başlamamıştı daha öncesi de vardı. 17 Nisan'da Malatya'da 8 kişinin öldüğü bir girişim vardı. 3 Eylül 1978'de 11 kişi öldürülmüştü. Yine 8 Ekim 1978'de 7 TİP öğrencisi elleri bağlanarak katledilmişti. 28 Mayıs ile 10 Temmuz arasında Çorum katliamı süreci vardı. O dönemin önemli insanlarından Ömer Fakıoğlu katledilmişti. 1980 sonrası Türkiye'nin nasıl gideceği ve nasıl bir yönetim olacağına dair planların ardından 12 Eylül darbesini yaptılar. Bugün cehenneme giden bütün yolların taşları 1980 darbesinde yapıldı. 12 Eylül darbesinin oluşturulabilmesinin altyapısı da Malatya'da, Çorum'da, Sivas'ta, Maraş'ta ve bunların dışında önemli insanların katledilerek hazırlanan temel bir olguydu” dedi. “DEVLET ÇÜRÜMÜŞSE, ONUN YERİNİ MAFYA ALIR” Türkiye’nin ne demokratikleşme ne de adaleti sağlama gibi bir derdi olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Organize kötülüğün sistemli bir şekilde beslendiği ve bu kötülüğün iktidarın temeli haline geldiği bir yapı var karşımızda. Kötülüğün örgütlü hali, sadece adaleti yok etmiyor; toplumun vicdanını, ahlakını ve geleceğe olan inancını da kökünden kurutuyor. Gerçeklerle yüzleşmekten kaçan, adaleti sağlamak yerine kötülüğü ödüllendiren bu sistem, halkın haklarını ve taleplerini yok sayarak kendi iktidarını sürdürüyor. Bu düzenin adı bellidir: faili belli katliamları, cinayetleri kurumsallaştıran bir rejim. Devlet çürümüşse, kurumlar gitmişse onun yerini mafya alır. Demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve benzerleri tükenmişse onların önünü de tarikat ve cemaat alır. Talebimiz nettir, çağrımız açıktır. İnsanlık suçlarında zaman aşımı hiçbir zaman olmaz. Maraş Katliamı da bir insanlık suçudur. Bütün gizli bırakılmış evraklar açıklanmalıdır. Toplu mezarlar açılıp kimlik tespitleri yapılarak ailelerine teslim edilmelidir. Anmalar özgürce yapılmalıdır. Maraş'la ilgili gizlilikler kaldırılarak belgeler eşliğinde katliamın tüm sorumlularınca bu halktan özür dilenmelidir. Maraş'ı unutturursak ırkçılığa, mezhepçiliğe, gericiliğe ve toplumsal çatışmalara sebebiyet veririz. Biz sustukça, kötülük kazanır. Biz unuttukça, acılar tekrar eder. Unutmayacağız. Unutturmayacağız” ifadelerini kullandı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.