SON DAKİKA
Hava Durumu

#Bursa Barosu

Söz Bursa - Bursa Barosu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Bursa Barosu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bursa'da Yeni Adli Yıl başladı Haber

Bursa'da Yeni Adli Yıl başladı

Bursa Barosu, Adalet Sarayı bahçesinde 2024-2025 Adli Yılı açılış töreni düzenledi. Bursa Barosu kurullarının üyeleri ve avukatların katıldığı törende Başkan Av. Metin Öztosun önce Atatürk Anıtı’na çelenk sundu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk ve şehitler için saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı okundu. Törene katılan meslektaşlarına hitap eden Av. Öztosun, Av. Prof. Dr. Faruk Erem’in ‘Bir memlekette adalet, kudretini ve haysiyetini kaybederse sosyal bağ kopar. Mülkün temeli adalettir deyiminin anlamı budur’ sözüyle başladı. Hukukun, düzen, sosyal ihtiyaçları karşılamak ve en önemlisi adalet olmak üzere üç temel fonksiyonu gerçekleştirdiğini kaydeden Öztosun, “Hukukun idesi ve ideali olan adalet yoksa yasa dediğimiz metinler aslında, içinde hukukun olmadığı, hukuku gerçekleştirmekten uzak cümlelere dönüşüyor. Devletin temeli olan adaletin olmadığı, adaletin yaratılamadığı veya ulaşılmasının zorlaştığı bir sistemde de adalete olan inançla beraber adalet mekanizmasının kudreti de yok oluyor” dedi. Öztosun şöyle konuştu: “Genelde ülkemizde olduğu gibi iktidarların yargıyı bağımsız bırakmayıp, nalıncı keseri gibi hukuku kendi politik ajandalarına doğru yontmaları sonucu oluşan bu adaletsizlik hali ilk anda iktidarların işine gelip, istedikleri gibi rahat hareket etmelerini sağlasa da zamanla kudretini ve güvenini kaybetmiş adalet mekanizması sonunda toplumsal sosyal bağları da kopararak devlet mekanizması içinde koca bir boşluk oluşturuyor. O boşluk da bir kara delik gibi hukuku, demokrasiyi, ahlakı, ekonomiyi ve her şeyi içine doğru çekerek yok ediyor. Bu da aslında devlet yapısının kıyameti demek... O yüzden devletin temeli olan adalet yoksa o devlet hızlı bir çöküşe doğru gidiyor. Ülkemizde uzun bir süreden bu yana politik kuvvet sahiplerinin laik, demokratik, sosyal hukuk devletini aşındırarak yeni bir ideolojik/politik düzen kurma çabası içinde olduklarını görüyoruz. Bizlerin karşı çıktığı Anayasa’daki 2017 değişiklerinden sonra yürütmenin sahip olduğu neredeyse kontrolsüz yetkiden itibaren ivmesi artan bu çaba sebebiyle oluşan hukuk ortamı, adaletin kudretini kaybetmesine yol açarak devleti temelinden sarsmakta. Bu sarsılışın tüm olumsuz sonuçlarını hukukun düzenlediği her alanda çarpıcı bir şekilde yaşamaktayız. Ekonomiden gelir dağılımına, sosyal güvenlikten eğitim hakkına, barınmadan gıdaya, siyasal ve sosyal özgürlüklerden kadın haklarına, çevre ve canlı katliamlarına kapı açan can yakıcı gündemlerin içinde boğuşup duruyoruz bu yüzden. Bizler yargının bağımsızlığını yitirdiği, denge denetleme mekanizmalarının ortadan kalktığı bu sistemde artık nerdeyse kağıt üstünde kalan hukukun üstünlüğünün gerçekleşmesi için mücadele ediyoruz. Çünkü adaletin ve sonuç olarak hukukun gerçekleşmediği ve hukukun üstün olmadığı bir ortamda yukarıda bahsettiğimiz en temel haklara sahip olarak insanca yaşayabilmemiz, mesleğimizi yapabilmemiz, maddi ve manevi varlığımızı sürdürmemiz çok zor. İşte bu yüzden önce hukuk diyor ve itiraz etmeye devam ediyoruz.” Bursa Barosu olarak adalet ve hukukun üstünlüğü mücadelesi ile birlikte mesleğe ait tüm sorunlarla da uğraştıklarını kaydeden Öztosun, “CMK tarifelerine ilişkin talep ve eylemleri ideolojik bularak karşılamayan, hatta açıkça yüzümüze karşı ‘bu sistemi elinizden alalım o zaman’ diye aba altından sopa gösteren yürütme temsilcileri niyetlerini de açık hale getiriyor” dedi. “Bu anlayış yüzünden AAÜT’nin 6’da biri gibi ücretlere CMK zorunlu müdafiliği yapmak durumunda bırakılan meslektaşlarımız görmezden gelinmekte, adli yardım ve CMK ödeneklerinin yetersizliği sebebiyle avukatlar daha işsiz, vatandaşımız da hak arama güvencesinden daha çok yoksun bırakılmakta... O yüzden tüm bu sorunları yaratan ve sorunları görmezden gelen bilinçle de mücadele ediyoruz. Çünkü bizler biliyoruz ki, hiçbir sorun onu yaratan bilinç düzeyiyle çözülemez” diye konuşan Öztosun, sözlerini “Hep birlikte bu mücadeleye devam edip, hukukun üstün olduğu ve mesleki haklarımızın geçek manasıyla sağlandığı bir düzeni mutlaka gerçekleştireceğiz” şeklinde bağladı.

Gemlik Körfezi ölüyor Haber

Gemlik Körfezi ölüyor

Marmara Kimya Sanayi fabrikasının Gemlik tesisinde gerçekleştirmek istediği Derin Deniz Deşarjı ve kapasite artışı için Gemlik Kent Konseyi öncülüğünde Bursa Kent Konseyi, Bursa Barosu, Bursa Kimyacılar Odası, Doğader ile birlikte Gemlik'te bulunan sivil toplum kuruluşları, siyasi partilerin ilçe teşkilatları ve belediye meclis üyeleri ile basın toplantısı gerçekleştirildi. “KİMYA FABRİKALARININ GEMLİK KÖRFEZİ’NDEN GİTME VAKTİ GELMEDİ Mİ?” Toplantıda ilk olarak programa ev sahipliği yapan Gemlik Kent Konseyi Başkanı Sedat Akkuş söz aldı. Akkuş, “Bugün burada 2020 yılından beri Gemlik Kent Konseyi ve Gemlik Belediyesi’nin akademik odalar ve STK’lar ile birlikte yürüttüğü MKS firmasının derin deniz deşarjı ve kapasite artışı ile ilgili yetkili kurumlardan konunun detaylarını öğrenmek adına toplanmış bulunuyoruz. Gemlik Körfezi her geçen gün çok daha kötü bir noktaya doğru ilerliyor. Çok değil, bir kaç yıl önce Marmara Denizi’nin müsilaj problemi ile karşı karşıya kaldığını unutmamamız gerektiğini düşünüyorum. Derin deniz deşarjı ve kapasite artışı ile müsilaj probleminin ortaya çıkma olasılığının ne kadar yüksek olduğunu bilirkişi raporları ortaya koymuş durumda. Bugün yapılmak istenen kapasite artışı da bunu tetikleyici bir faaliyet olarak gerçekleşecek. Belli ki, Marmara Kimya Sanayi fabrikası yatırım ve kapasite artışlarına devam edecek. Ama bizim de Gemlik Kent Konseyi olarak Gemlik Körfezi’nin, geleceğimizin kirletilmesine müsaade etmeyecegimizi bilmesi gerektiginin altını çizmek istiyorum.” dedi. Gemlik’in depremselliğine dikkat çeken Akkuş, “Gerek körfezin kirliliği, gerek balık polilasyonunun azlığı, gerekse ilçemizin depremselliği göz önüne alındığında, MKS kuruluşunun Güney Anadolu fay hattına paralel ve çok yakın olduğu ilçemiz için büyük risk oluşturduğu ortadadır. Şimdi kimse bizi yanlış anlamasın. İlçemizde yüzlerce sanayi kuruluşu var. Hiçbiri ile de böyle bir problem yaşamadık. Ama kimyevi madde üreten sanayi kuruluşlarının, deprem gerçeği göz önünde bulundurulduğunda körfezden gitme vakitlerinin gelmiş olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu. “BİZ MKS FİRMASINI GEÇMİŞTE TIR PARKLARINDA YAPITIĞI ÇED TOPLANTILARINDAN BİLİRİZ” İkinci olarak söz alan Bursa Barosu Yönetim Kurulu Üyesi İsmail İşcem şöyle konuştu: “Marmara Denizi’nde sahile konumlanmış bir tesisten söz ediyoruz. Bu tesis sürekli bir şekilde gelişiyor ve bunu da fütursuzca yapıyor. 12 bin ton olan kapasitesini bugün 50 bin tona çıkartmak istiyor ve bunun için de valilikten ÇED raporuna gerek yoktur kararı aldılar. Bunun bir benzerini bir kaç ay önce Orhangazi’de gördük. Hektaş firmasına üre tesisi kurmak için ÇED raporuna gerek yoktur kararı aldılar. Hızlı bir reaksiyon gelince, halk bu işin karşısında akademik odalar ile beraber durunca, valilik de ÇED başvurusunu durdurdu ve red etti. Biz de bu konuyu mahkemeye taşıyacağız. 2022 yılında derin deniz deşarjı konusunu da o dönemin Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan ve akademik odalar ile beraber yargıya taşıdık. Bilirkişi raporları çok açık, bizim ile beraberdi ama mahkeme davayı kabul etmedi. Biz de istinafa, bir üst mahkemeye taşıdık. Geçmişte bu firma ÇED toplantılarını tır kooperatiflerinde yapmış ve toplantı ilanlarını Bursa gazetelerine vermiş ve kimsenin haberi olmamıştı.” “ÜÇ DÖNEMDİR BAŞKANLIK YAPIYORUM, ÜÇ DÖNEMDİR MKS PROBLEMİ İLE UĞRAŞIYORUZ” Bursa Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Erkan Tekin Mutlu ve Yönetim Kurulu Sekreteri Vedat Sezer teknik konulara değindi. Mutlu, “Üç dönemdir başkanlık yapıyorum, üç dönemdir MKS’nin problemleri ile uğraşıyoruz. Onlar vazgeçmiyor ama biz de vazgeçmeyeceğiz. Çünkü bizim söylemlerimizi bilim destekliyor. Bizim teknik olarak itiraz ettiğimiz, ÇED raporunun blok diyagramlarının hiç birinde ağırlıkça yüzde yok. Kimyanın en temel noktası; giren madde nedir, çıkan madde nedir? Ama baktığımızda bu rakamlar sunulan raporda maalesef yok. Firma kapasiteyi 12 bin tondan 50 bin tona çıkartacağım diyor ama blok diyagramlara bakıyorsunuz, giren çıkan maddelerin miktarları belli değil. Bileşenlerin ağırlıkça yüzdesi paylaşılmamış. Kilogram saat akış hızları hiçbir diyagramda belirtilmemiş. Aynı şekilde, akış sıcaklıkları da belirtilmemiş. Akımın entalpisinden, ürünlerin yoğunluğundan, basınçtan, reaksiyon verimliliğinden hiç bir şekilde bahsedilmemiş. Bu parametreler verilmeden de nasıl bir ÇED raporu düzenlenmiş, biz bir anlam veremedik. Marmara Denizi’nin oksijen seviyesi her geçen gün düşüyor. Derin deniz deşarjı sırasında kulanılacak kimyasallar ile de seviye iyice düşecek ve musilaj gibi bir çok problem tekrar gün yüzüne çıkacak.” şeklinde konuştu. “GEMLİK HALKININ HAKLI MÜCADELESİNİN YANINDAYIZ” Bursa Kent Konseyi Başkanı Dr. Ertuğrul Aksoy yürütme kurulu adına söz aldı. Aksoy şöyle konuştu: “Geçmişten beri Gemlik Körfezi’ndeki olumsuzluklar ile mücadele etmek adına hep buradaydık. Bugün de Bursa Kent Konseyi, Genel Sekreterimiz ve çalışma gruplarımız ile birlikte yine buradayız. Bir ziraat mühendisi olarak iki konunun altını çizmek istiyorum. Dünyanın en kıymetli zeytininin yetiştiği bir coğrafyada kurulan kimya tesisinin, raporlarda belirtmediği rakamlardan da bellidir ki, havamıza, suyumuza, toprağımıza zarar verecekler, ciddi bir kirlilik yaratacaklar. Bunu gizlemek için de en iyi bildikleri işi yapiyorlar ve  proje tanıtım dosyası ile, ‘ÇED gerekli değildir’ kararı ile bu işi geçiriyorlar. Uydu görüntülerinden bakıldığında, boğazdan giriş yapan akıntı, İmralı Adası’na çarpıp Gemlik Körfezi’ne doğru bir dönüş yapıyor. Bu da kirliliği hapseden bir yapıya dönüşüyor. Sadece bu husus bile, hem bu kapasite artışının hem de bundan sonra Gemlik'te hiçbir sanayi kuruluşunun yer almaması için yeterli bir sebeptir.” “BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANIMIZ MUSTAFA BOZBEY KONUNUN YAKIN TAKİPÇİSİ”  Son olarak söz alan, Bursa'da çevre olayları dendiğinde ilk akla gelen isim Doğader Başkanı Murat Demir, “Tüm Gemlik'i ayağa kalkmaya davet ediyorum” dedi.  Marmara ile ilgili bilgiler veren Demir, “Marmara Bölgesi neredeyse Türkiye nüfusunun yarısına tekabül etmekte, Marmara sanayisi de Türkiye sanayisinin üçte ikisine tekabül etmekte ve bu nedenle de Marmara Denizi, Marmara'nın bir foseptiği haline gelmiştir. Marmara Denizi artık sanayinin ve evsel atıkların kirliliğini taşıyamaz bir noktadadır. Yerel yönetimlerin yetkilerini artık ‘Marmara Denizi’ni nasıl temizlerim?’ diyerek çalışmalara başlaması gerektiği yerde, biz güne, yeni sanayi kuruluşları ve onların kapasite artışları ile başlıyoruz. Geçmiş dönemde Mehmet Uğur Sertaslan hakikaten büyük bir özveri ile akademik odalar ve paydaşları ile güzel bir süreç yürüttü. Biz daha o süreçle mücadele ederken, MKS karşımıza bu sefer de ÇED raporundan muaf bir projeyle çıkıverdi. O yüzden bizler de Bursalılar olarak, Gemlikliler olarak bu sorunu tüm kamuoyuna duyurmamız gerekiyor. Çok geç kalmadan bu konuyu anlatan akademik odalar, sivil toplum kuruluşları ve yerel halk ile geniş katılımlı bir eylem yapmalıyız. Konu protesto edilmeli ve kamuoyuna güçlü bir şekilde duyurulmalıdır. Kent Konseyi Başkanımız ve yürütme kurulu ile birlikte, geçtiğimiz hafta Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımız Mustafa Bozbey’i ziyaret ettiğimizde bu konuyu gündeme getirdik. Kendisi de Bursa Kent Konseyi aracılığıyla her türlü desteği vermemiz gerektiğini söyledi. Eğer biz güçlü bir eylem planı ortaya koyarsak, Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Mustafa Bozbey konuyu oraya da taşıyacaktır.” diye konuşmasını tamamladı.

İznik Gölü kararı iptal Haber

İznik Gölü kararı iptal

Bursa Barosu Başkanlığı ve Bursa Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu’ndan iki avukat tarafından açılan dava öncesi,  Tarım ve Orman Bakanlığı Bursa 2. Bölge Müdürlüğü hazırlanan planı davacılara vermedi. Bilgi edinme dilekçesine verilen yanıtta “Planın tamamını talep eden özel ve tüzel kişilere, zaman ve iş kaybının önlenmesi ve planla ilgili konunun uzmanı, olmayan kişiler tarafından yapılacak yanlış değerlendirmelerin önüne geçilebilmesi” gerekçe gösterildi. Uluslararası Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi (RAMSAR) ve Anayasa’ya aykırı olarak, yurttaşlardan gizlenen, plan hazırlanırken halkın katılımı engellenen İznik Gölü Sulak Alan Yönetim Planı’nın iptali istemiyle Bursa 2. İdare Mahkemesi’nde açılan davada şöyle karar verildi: “…dava konusu İznik Gölü Sulak Alan Yönetim Planı’nın flora ve fauna açısından Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği'ne uygun olarak hazırlandığı görülmekle birlikte söz konusu planda su kalitesini belirlemeye yönelik yapılan çalışmaların yetersiz olduğu, sunulan hedeflerin uygulama ilkelerinin ve bu hedefleri gerçekleştirmeye yönelik yapılacak çalışmalara ait takvimin açık bir şekilde ifade edilmediği, planın multikriter analizi, fayda zarar analizi, hassasiyet analizi, nicel modelleme, nitel uzman görüşü, yerel paydaşlardan edinilen bilgi ve değerleri kapsayacak bütünlükte hazırlanmadığı, yine planda deprem ile ilgili risk verilerine yer verilmediği, plandaki hidrolojik ve hidrojeolojik verilerin güncel olmadığı, plandaki ‘İznik Gölü sulak alanının doğal, kültürel değerlerinin ve canlı yaşam ortamlarının korunarak geliştirilmesi' hedefinin yetersiz olduğu anlaşıldığından, dava konusu planda koruma esaslarına, kamu yararına ve ilgili mevzuata uyarlılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

Bursa Barosu: Bursa rant'a kurban ediliyor! Haber

Bursa Barosu: Bursa rant'a kurban ediliyor!

Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun, yönetim kurulu üyesi Av. Umut Mısır, Komisyon Başkanı Av. Eralp Atabek ve komisyon üyesi avukatların katılımıyla yapılan açıklamayı, komisyon üyesi Av. Metin Çil okudu. Açıklamada şöyle denildi: “Ülkemizde siyasi otoritenin ekonomik bağımsızlık temasına dayanarak, arka planda uygulanan rant amaçlı yanlış politikalar ve özellikle maden ruhsatlandırma faaliyetleri; çevremizi hiç olmadığı kadar kirletmiş, vatandaşlarımızı ölüme götürmüş, para hırsıyla yeryüzüne verilen tahribat yeni felaketlere yol açmıştır. Öyle ki yakın zamanda siyanür ile altın aranan Erzincan İliç’de bulunan madende meydana gelen faciada 9 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Yaşamımızı sürdürdüğümüz “Yeşil Bursa” olarak adlandırılan ilimiz ve ilçeleri ranta kurban edilmektedir. Yeşil Bursa’dan geriye ne yazık ki betonlaşmış bir Bursa kalmıştır. Çevre ve insan sağlığını tehdit eden yalnızca bir kısım girişimlere bakılacak olursa; Bursa Barosu, İznik’te 27 yıldır hukuksuzluğun sembolü olmuş Cargill’e, Yenişehir Kirazlıyayla’da yapılmak istenen tahribata, Akalan Köyü’nde gerçekleştirilmek istenen Erzincan/İliç ile benzerlik gösterebilecek facialara, termik santrallerin saçmış olduğu zehire ve doğal su kaynaklarının tüketimine, Uludağ’da kurulan alan başkanlığı ile yalnızca insanların değil tüm canlıların söz sahibi olduğu tabiatımızın talan edilmesine karşı mücadelesini geçmişten bugüne devam ettirmektedir. Ayrıca, kültürel ve tarihi miraslarımızı korumak adına başlatmış olduğumuz mücadelemiz büyüyerek devam etmektedir. Kaçak kazılar ve kaçırılan değerlerimize dair şikayetçisi ve takipçisi olduğumuz davalar ile yalnızca Bursa’nın değil bu coğrafyada yaşayan tüm insanların mirası ve değerleri korunmaktadır. Bursa Barosu, üstlendiği misyon gereği yaklaşık 30 yıla yakın zamanda verdiği çevre mücadelesinde olduğu gibi; yukarıda anlatılan ve tamamı anlatılamayacak kadar çok olan tüm çevre katliamlarında halkın ve doğanın yanında durmuş, durmaya da devam edecektir. Bursa Barosu bünyesinde faaliyet gösteren Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyesi avukatlar olarak bizler de; coğrafyamızda çevrenin ve dolayısıyla insanlığın zararına olabilecek tüm girişimlerin karşısında, doğa savunucularının ise yanıbaşlarında olduğumuzu, hukuktan aldığımız güç doğrultusunda çevrenin korunması için tüm gücümüzle mücadele edeceğimizi bir kez daha deklare ediyoruz.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.