SON DAKİKA
Hava Durumu

#Azmi Karamahmutoğlu

Söz Bursa - Azmi Karamahmutoğlu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Azmi Karamahmutoğlu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

“Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez” Haber

“Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez”

Azmi Karamahmutoğlu: Avrupa Birliği ülkeleri kendi ülkelerini tehdit eden yasa dışı kaçak nüfus ve düzensiz göç ile mücadelede almış oldukları kararlar doğrultusunda özellikle Almanya'nın son kararı dikkat çekiyor. Çünkü Almanya adeta Schengen'i rafa kaldırmış, askıya almış bir kararını açıkladı. Avrupa Birliği üyesi herhangi bir ülkeye vize almış olan bir yolcunun Almanya'ya alınmayabileceğini açıkladılar. Burada dikkatimizi çeken Avrupa Birliği'nin bu yasa dışı kaçak nüfus tehdidine, tehlikesine karşı geliştirmiş olduğu önlemlerdir. Çünkü Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği bu sorunu görüyor, yaşıyor. Sorunun doğurduğu yeni siyasi gelişmeleri de yine kendi içerisinde, kendi demokrasisi içerisinde sindirmeye çalışıyor. Yalnızca Almanya değil demokrasiye açıklığa, şeffaflığa örnek gösterilen İskandinavya ülkelerinden de örnek verecek olursak İsveç. İsveç'te iktidarda bulunmuş olan Sosyal Demokrat Parti'nin şimdiki genel başkanı konuya ilişkin siyaseten çok kaybettikleri, çok geriledikleri için bu konuya ilişkin almış oldukları yeni bir kararı açıkladılar. Açıklanan bu kararın ülkemizdeki muhafazakar ümmetçi AKP'nin kulağına küpe olmasını diliyor ve buradan ders çıkartmasını ve göçmen yanlısı politikasını tekrar masaya yatırmasını diliyorum. Dünün açık sınırlarını savunan bu sosyalist dünya görüşü ile artık bugün kendi ulus devletini korumak adına yasa dışı kaçak nüfusa karşı politikalar geliştiriyor, önlemler alıyor. Bizim sosyalistlerimiz ve sosyal demokratlarımız ise geçmişte ve gençliklerinde etmiş oldukları sözlerin, konuştukları lafların peşinden giderek o sözlere hizmet etmek amacına boş bir romantizm uğruna entegrasyoncu bir politika tutturarak AKP ile birlikte Türkiye'yi bir göçmenistan yapma hatasında yan yana yürüyoruz. Bizim sosyal demokratlarımız, sosyalistlerimiz, ümmetçi muhafızakar AKP ile birlikte Türkiye'yi bir göçmenistan yapma konusunda politikal birliği, iş birliği yapmış, kol kola, el ele yürüyorlar. Yani sevgili Türk seçmeni, şunu anlatmaya çalışıyoruz ki, AKP hükümetini gönderirken, yerine sosyal demokratların gelmesi halinde yasa dışı kaçak nüfus düzensiz göç ile mücadelede hiçbir şey değişmeyecek. Herhangi bir politika değişikliği olmayacak. Göçmen politikası iktidarını sürdürmeye devam edecek. Göçmen politikası iktidarda kalacak. İktidarlar değişecek fakat iktidarda Zafer Partisi olmadığı sürece kaçak ve sığınmacı politikası değişmeyecek. İşte tam da bu yüzden cumhuriyet değerlerine ve Türk ulus devletine sahip çıkan Türk milliyetçiliği düşüncesi iktidar olmalı. Bunun iktidar olması demek gelecek yüzyıllara yayılacak olan büyük bir demografik problemin bugünden önlenmesi demektir. Milliyetçilikler olmazsa Türkiye'de sosyal demokratından siyasal ümmetçisine kadar iktidarlar değişir, iktidarlar el değiştirir fakat yasa dışı göçmenlerin kaçakların, sığınmacıların sayısı sayıları artarak varlıklarını ülkemizin başına bela etmeye devam ederler. Zafer Partisi olarak sadece yurt içinde bu meseleyi ele alıp çözümlemekle kalmıyoruz. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yasak, yasa dışı kaçak nüfusa karşı politika geliştiren diğer siyasi partilerle görüş görüş alışverişi içerisindeyiz. Bu görüş alışverişlerinde bulunmak için başlattığımız diyalog yaklaşık yaz başından itibaren sürüyor. Son beş aydır bu doğrultuda girişimlerimiz oldu. Henüz açıklamadığımız fakat düzenleyeceğimiz çalışmaların sonucunu elde edeceğimiz rapor raporları şüphesiz kamuoyuyla paylaşacağız. Bu haftayı ele alırken değinmeden geçemeyeceğimiz bir diğer konu da ne yazık ki AKP hükümetinin ısıtıp ısıtıp önümüze koymuş olduğu Anayasa değişikliği maddesidir. Malumunuz herhangi konuşulması gereken bir konunun toplumun canını yakan bir konunun konuşulmamasını istiyorsa hükümetimiz onun çekmecesinde hazır konular vardır. Bunlardan biri Anayasa değişikliğidir çıkartır koyar. Bir değeri inançla, dinle, din başlığı altında bir takım konuları vardır, çıkartır koyar. Son dönemde de yine hükümetimiz bunları yapmaya başladı. Bu sefer kendi ittifakı içerisinden bir partinin konuşması dikkatlerimizi oraya çekmemize yöneldi. Çünkü Anayasa değişikliği hazırlığına ilişkin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Anayasa hazırlayıcısı Mehmet Uçum'un konuşmalarından anladığımız, bu yasanın var olan ilk 4 maddesine dokunulmayacağı, onun ele alınmayacağı şeklindeydi. Hoş, dört maddenin dışında kalan maddelere ilişkin de sokaktaki insanın herhangi bir talebi yok. Herhangi bir ihtiyaca karşılık gelmiyor bu değişiklik. Sokaktaki insanın talebi, vatandaşın talebi, işsizliğinin giderilmesi, mutfağında tencerenin kaynaması, çocuğunu okutabilmesi, gelirinin düzelmesi, hayat pahalılığının giderilmesi sanki oldukça refah düzeyi, oldukça yüksek bir refah toplu buymuşuz gibi şimdi Anayasayı ele almış böyle entelektüel uğraşlarla bir aradayız. Hüdapar'ın Cumhur İttifakı'nı oluşturan, Hüdapar'ın etmiş olduğu laf var Hüdapar Genel Başkanı'nın, belli ki Cumhur İttifakı bileşenlerini de zorda bırakacak, diyor. Şimdi burada Cumhur İttifakı'nın başat partisi olan AKP'yi ele alacak olursak, 4. maddeye, ilk 4 maddeye dokunmayacağını söylüyor. Fakat, İttifakı'nın bileşenlerinden, ittifakı oluşturan partilerden biri olan Hüdapar ise, üç maddenin koruyucusu olan dördüncü madde zırhını, güvenliğini anayasadan çekip çıkarmakla ilgili konuşuyor. Buna ne Hüdapar'ın gücü yeter, ne de Hüdapar'ın içinde bulunduğu ittifakın başat partisinin gücü yeter, ne de topyekûn o ittifakın gücü yeter. Ama yine de bizi konuşmak zorunda bıraktıkları için buna değinme ihtiyacı duyuyoruz. Fakat Hüdapar'ın Bunu bir şark kurnazlığıyla, bir köylü kurnazlığıyla, sanki ilk üç maddeyi hedeflemiyormuş da sadece dördüncü madde anayasanın ruhuna aykırıymış gibi dördüncü madde üzerinde konuşmasını beyefendinin şark kurnazlığına, köylü kurnazlığına veriyor ve orada bırakarak Zafer Partisi olarak itirazımızın şu şekilde kayda geçirilmesini özellikle Cumhur İttifakı'nı oluşturan siyasi partilerin de dikkatine sunarak kayda geçirmesini şu şekilde istiyoruz. Biz Türk Milliyetçileri, dünkü adıyla DEM'in yani Ayrılıkçı Siyasal Kürtçü Hareketi Partisi'nin varlığına sürdüğü siyasal taleplerden ötürü karşıyız. Yani onun siyasal taleplerine karşıyız. DEM'in siyasal taleplerine karşıyız. Yoksa DEM Partisi’ndeki bireylerin inanç dünyasıyla, yeni inançlarıyla, inanç kimliğiyle ilgili değiliz. Bizi ilgilendirmiyor. Aynı şekilde DEM gibi Hüdapar’ı da ele aldığımızda, Hüdapar’ın da siyasal taleplerine karşıyız. İleri sürdüğü siyasi taleplere karşıyız. Yoksa Hüdapar’ı oluşturan bireylerin, vatandaşların yeni inançlarıyla, dini kimliğiyle, inanç kimliğiyle ilgili değiliz, bizi ilgilendirmiyor. Fakat işte tam da bu zaviyeden baktığımızda görüyoruz ki dem ile Hüdapar siyasal taleplerde aynı zeminde buluşuyor, örtüşüyor. Biri diğerinin namaz kılan hali. Yoksa siyasal talepler açısından DEM ile Hüdapar aynı yerdedir. Fakat sadece biri diğerinin namaz kılanı olduğu için Cumhur İttifakı'nın içerisinde yer alıp AKP ile yan yana durabilmiş. Böylece güya kendince bir meşruiyet elde edebilmiş. Böyle olduğu için de Anayasaya ilişkin ortaya attığı görüşler ne yazık ki Cumhur İttifakı tarafından tartışılmıyor, eleştirilmiyor, ele alınmıyor. 16 Eylül 2008 yılında çok kıymetli bir gazeteciyi Kemal Çapraz'ı Türk milliyetçisi kimliğiyle bilinen gazeteci yazar Kemal Çapraz'ı bir trafik kazasında kaybettik. İstanbul'daki trafik terörü gazeteci Kemal Çapraz'ı bizden ayırmıştı. Yıl dönümü olduğu için basın toplantısı da buna denk geldi. Böylece onu da anmadan geçemedim.

Azmi Karamahmutoğlu, Zafer Partisi'nin Türkiye gündemine ilişkin görüşlerini paylaştı. Haber

Azmi Karamahmutoğlu, Zafer Partisi'nin Türkiye gündemine ilişkin görüşlerini paylaştı.

Turizm sezonu henüz daha bitmiş olmamakla birlikte Türk turizminin belki de son 35 yıllık seyrinin en kötü grafiğini 2024 yaz sezonunda yaşadık. Türk turizminin şöyle bir karakteristik özelliği vardır. Her yıl bir önceki yıla kıyasla moral verici bir artış hem turist sayısında hem de gelir bakımından moral verici bir artışla yükselir. Sadece bu yıl 2024 yaz sezonunda turizmde hem turist sayısında hem de turizm gelirlerinde dramatik bir düşüş oldu. Öyle ki yazlıkçılarımız bile yani kendi yazlık evi olanlar bile yazlığına gidemediler. Başta tarım sektörü, yaş meyve sebze çiftçisi, üreticisi olmak üzere Hayvan üreticileri, süt üreticileri, kanatlı hayvan üreticileri bundan etkilemiş vaziyetteler. Öyle ki turist sayısındaki bu düşüşten sebep tedarikçiler mal iletmekte eksiklik çekti. Beraberinde pazara mallarını ulaştırmada artan lojistik maliyetleri sebebiyle pazara malını ulaştırmakta zorluk çektiler ve ürünler tarlada kaldı. Turizmle tarım sektörü böylesine iç içeyken turizm sektöründeki bu düşüş tarımı da vurmuş vaziyette ve Yaz boyunca haberlerde tarımsal ürünlerini tarlada bırakan ya da boykot, protesto maksadı olarak tarımsal ürünlerini heder eden çiftçiler gördük. Meslek odalarıyla konuştuğumuzda ne yazık ki gelen haberler iç acı değil. Bu kötü gidişatı durduracak olan bir turizm politikası AK Parti Turizm Bakanlıklarında ne yazık ki mevcut değildir. Turistik işletmelerin sayesindeki artış geçen basın toplantısında da değindiğimiz gibi sadece İşadamı Turizm Bakanı olan Sayın Mehmet Ersoy'un kendi turizm şirketlerine bağlı olan turistik işletmelerin sayısında artışlar vardır. Ve beraberinde yanan yahut yakılan orman alanlarının yeniden otel binası yapılması maksadıyla inşaata açılması vardır. Bakan değişikliğiyle beraber bir önceki bakan Sayın Özhasekin'in özellikle denizlerin korunmasıyla ilgili tekne bağlamayla ilgili ve kıyı korumayla ilgili başlatmış olduğu iyi niyetli girişim yeni gelen Sayın Çevre Bakanı Murat Kurum tarafından sürdürülmedi ve bu yaz da hem denizlerin hem de kıyıların kirlenmesi, talan edilmesi şeklinde geçti ve yine halk kıyılardan, sahillerden yararlanamadı. Burada turist olarak gelen yabancılarla sayısal olarak yarışmakta olan bir yabancı grupta bildiğiniz gibi sığınmacılar, kaçaklar, mültecilerdir. Bunların bu yasa dışı kaçak nüfusun ülkemizde yaşatmış olduğu ve yaratmış olduğu, ekonomik sorunu sadece ele aldığımızda, diğer sosyolojik ve toplumsal bozulmaya ilişkin sorunları ele almadan, sadece ekonomik sorunu bile ele aldığımızda, Zafer Partisi'nin çok önemli bir görevi yerine getirmiş olduğunu mutlulukla müşahede ediyoruz. O da şu, ülkemize başta Suriye'den gelen geçici koruma altındaki sığınmacılar başlığında olanların ardından bu kimliği, hüviyetin dışındaki kaçakların başka ülkelerden, Afganistan'dan, Irak'tan ve özellikle Afrika'dan gelenlerin yaratacağı tarih batığı ve Türkiye'ye açacağı sorunları konuşurken, Zafer Partisi dışındaki bütün siyasi partiler karşı konumda pozisyonlanmışlardı kendilerini. Onlar bir entegrasyon içerisindeydi. Onlar bir hoş geldiğince bir ev sahipliğinin içerisindeydi. Zafer Partisi'nin bu çıkışını değişik, nahoş siyasi kavramlarla etiketlendirmeye girişmişlerdi. Fakat şu gün gelinden aşamada Zafer Partisi'nin politikalarını mahcup bir şekilde de olsa diğer siyasi partilerin de sahiplendiğini görüyoruz. Ancak daha önemlisi artık pazar yerinde selesini, sepetini, filesini dolduramayan yaşlı bir teyzenin yaşamış olduğu bu ekonomik yoksulluğun ve yoksunluğun bu fakirliğin, fukaralığın kaynaklarından birinin de ülkenin kendi kaynaklarından beslemiş olduğu 13 milyon sığınmacı ve kaçağın olduğunu biliyor ve bunu haykırarak dile getiriyor. Hal böyleyken bunların geri gönderilmesi gerekirken yani Türk hukukunu, Türk yasalarını, Türkiye Cumhuriyeti'nin yasalarını çiğneyerek ülkeye girmiş olan bu insanların yine yasalar çerçevesinde seve seve yahut zorla çünkü zor kullanma hakkı sadece devletin tek elindedir ve bunu da kanunlardan alır. Yani kanunlar yaptırım gücünü içerir. Dolayısıyla, gönüllü olarak gönderilmenin beraberinde, devlet zorla da gönderme hakkına, hukukuna sahiptir. Çünkü kanun bunu emreder. Hal böyleyken, AK Parti Hükümeti'nin Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan, bu hafta şöyle bir laf etti, “Mültecileri zorla göndermeyeceğiz” dedi. Zorla gönderemeyiz dedi. Oysa yasa bu hakkı veriyor. Yani buraya gelen kaçakların, sığınmacıların zorla gönderilmemesi demek, onların zorla burada kalması, ikamet etmeye devam etmesi demektir. Yani buraya gelmiş olan bir kaçak, hiçbir hakkı hukuku olmadan, bana karşı zor kullanarak, zorla benim ülkemde kalabilecek, Fakat ben, yasalar bende benden yana olduğu halde, kanun buna el vermiş olduğu halde, o kaçakları, o sığınmacıları, zorla ülke dışına gönderemeyeceğim. Bunun hukuken de siyaseten de bir vatandaş olarak da kabul edilebilir bir yanı yoktur. Sayın Hakan Fidan'ın etmiş olduğu bu lafı biz AKP'nin bir zorun altında kalmış olması şeklinde algılıyoruz. Böyle anlıyoruz. AKP'nin yaşamış olduğu bu zorluk, bu mecburiyet, her neyse eğer AKP bunu üzerinden atamıyorsa, Türkiye AKP'yi kendi sırtından atacaktır, atmalıdır. Türkiye'nin bugünle ve yarınla ortaya koymuş olduğu Atatürk çizgisinde Türk milliyetçiliği anlayışıyla sahip çıkan Zafer Partisi'dir. Zafer Partisi henüz daha genç bir parti olmasının yanında kurulmuş olduğu kısa süre içerisinde iki büyük seçim geçirdiği için teşkilatlanmasına tam olarak mesaisini sarf edebilmiş değildi. Eylül ayı itibariyle Zafer Partisi bütün il ve ilçelerde teşkilatlanmaya ağırlığını verecek, önceliğini verecek. Çünkü bugüne değin mesaimizi sarf ettiğimiz alanlarda istediğimiz mesafeyi katettik. Şimdi il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, köy köy teşkilatlanma yoluna gidiyoruz. Çünkü ne mutlu ki hem Zafer Partisi hem Zafer Partisi'nin siyaseti, başta onun kurucusu, oluşturucusu Sayın Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın kendisiyle birlikte tanınırlığı, bilinirliği, Yeterince yüksek, epeyce yüksek, adeta 30 yıllık bir siyasi partiymiş gibi biliniyor. Yahut iktidarda bulunmuş gibi daha önceleri seçmen tarafından seveni sevmeyeni bütün seçmenler tarafından bilinen bir parti olduğu için teşkilatlanmada herhangi bir zorluk çekmeyecektir. Siyasette bulunmuş bazı yüzler, siyasete hiç girmemiş bazı yüzler ki bunların bir kısmı iş dünyasından, bir kısmı akademik dünyadan isimler Zafer Partisi'nin Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’la görüşmeler yapıyorlar. Onlar da bizler gibi ülke adına kaygılı oldukları için daha üretken, daha yararlı olmak için bir siyasi tüzel kişiliğin içinde yer alıp faaliyette bulunmak istediklerini söylüyorlar. Birkaç ay içerisinde Zafer Partisi'nde Türk kamuoyunun tanımış olduğu, yeni isimlerin katılmış olduğunu göreceğiz, mutlulukla bunu göreceğiz. Bu arada var olan teşkilatlar üye sayısını artırma yolunda bir kampanyaya girecekler. Henüz daha kurulu olmayan bazı ilçelerimiz var. Kurulu olmayan yerlerde de Zafer Partisi'nin hızla teşkilatlandığını göreceğiz. Malum Kara Harp Okulu mezunu töreninde genç teğmenlerin Atatürk ilkelerine ve cumhuriyete bağlılıklarını içeren, bunu işleyen bir söz verme, bir ant töreni kendi aralarında yaptıklarının videosu dolaştı. Oysa özellikle Harp Okullarının bazılarının kapatılması olsun, yeni kadro öğrenci alımında bazı kayırma kollamalarının alınması olsun aslında AK Parti zihniyetinin yanında durmayan vatandaşların kaygıyla baktığı bir husus bu yayılan videoyla beraber içimizi serinletti, su serpti yüreğimize su serpti. Gördük ki cumhuriyeti, cumhuriyetin kuruluş ilkelerini ve onun kurucu önlerine sahip çıkan bir gençlik Atatürk'ün yetişmiş olduğu sıralarda oturup oralardan yetişiyor. Bunlar içerisinde özellikle kadın öğrencilerin ve subayların olması da ayrıca sevindirici. Şimdi bu yemin töreninin görüntüleri yayınlandıktan sonra AK Parti'nin içerisindeki Hürriyet ve İtilaf Partisi zihniyetinin devamı olan kafalar bundan rahatsız olduğu gibi beraberinde dünün Fethullahçısı mahkeme kararıyla bugünün FETÖ zihniyetinden gelen fakat hala daha AK Parti içerisinde bulunan bazı kalemşörler, kamu kaynaklarından maaşlandırılan güya gazeteciler ve televizyon yorumcuları görüyoruz ki bu pırıl pırıl cumhuriyet gençlerini, subaylarını zor durumda bırakmak için eski bilindik Fethullahçı tezgahları, numaraları sergilemek için kamuoyu oluşturma çabasındalar. Halbuki sokağa çıkıp baksınlar ki bu gençlerin sergilemiş olduğu bu tavır vatandaşlar da coşku ve umut yaratmıştır. Kaldı ki bir hususu, daha maddi bir bilgiyi daha dikkatinizi sunarak bitireyim. Mezuniyet törenindeki genç temellerin yetmiş olduğu bu ant içme, geçen yıl ve bir önceki yıl resmi törenlerin bir parçası olarak yapılmıştı. Resmi törenin bir parçasıydı fakat nedense, niçinse bu yıl törenlerin içerisinden bu yemin çıkartılmış. Fakat o okulun bir geleneği olarak da öğrencilerimiz bu yemini bu kez kendi aralarında gayri resmi olarak yapmışlar. Yeminin törenin dışında kendi aralarında yemin yapmış olmasından mı rahatsızlık duyuldu yoksa kurulan cümlelerin içeriğinden dolayı mı rahatsızlık duyulduğunu sanırım televizyon programlarında AK Parti temsilcileriyle uzun uzadıya tartışacağızdır.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.