SON DAKİKA
Hava Durumu

#Atatürkçü Düşünce Derneği

Bursa Haber - Atatürkçü Düşünce Derneği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Atatürkçü Düşünce Derneği haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

“Disiplin suçu sayılması kabul edilemez” Haber

“Disiplin suçu sayılması kabul edilemez”

Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şubesi Başkanı Gürhan Akdoğan, “TSK’dan ayırma Cezası” talebi ile Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilen teğmenlerle ilgili bir açıklama yaparak, soruşturması devam eden genç teğmenlerin yanında olduklarını belirtti. Akdoğan açıklamasında, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin genç subaylarının mezuniyet coşkusuyla Başkomutanları Büyük Atatürk’e minnet ve şükranları ile vatana, millete ve Cumhuriyet değerlerine bağlılıklarını haykırmalarının disiplin suçu sayılması asla kabul edilemez… Atatürkçü Düşünce Derneği, varlık nedeni ve görevi gereği sürecin takipçisidir, Teğmenlerimizin yanındadır” dedi.  Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan’ın açıklaması: “30 Ağustos 2024 tarihinde yapılan Kara Harp Okulu mezuniyet töreni sonrası diplomalarını alan teğmenlerin tören alanı dışında toplanıp yılların Harbiye geleneği uyarınca kılıçlarını çekerek “Askerlik Yemini” etmeleri, Laik Cumhuriyete, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine, Türk Milletinin kayıtsız koşulsuz egemenliğine, Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılıklarını belirtmeleri ve “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” seslenişini dillendirmeleri önce Cumhurbaşkanı, ardından da Milli Savunma Bakanlığı tarafından disiplin suçu olarak değerlendirilmiş, dönem birincisi Teğmen Ebru Eroğlu, Alay Kıdemlisi Teğmen İzzet Talip Akarsu ile 3 teğmenin daha “TSK’dan ayırma Cezası” talebi ile Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildikleri kendilerine tebliğ edilmiştir. “ATATÜRK’E DAİMA BAĞLI KALINMIŞTIR” Tarihin Batı Emperyalizmine karşı verilerek zafere ulaştırılan ilk ve tek Ulusal Bağımsızlık Savaşı, Mustafa Kemal Atatürk Başkomutanlığında, kadın, erkek ve çocuk topyekûn Türk Milleti’nin azim ve kararı, TBMM’nin sarsılmaz iradesi, Şanlı Türk Ordusu’nun kahramanlığı ve her rütbedeki Türk Subayının üstün komuta yeteneği ile kazanılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri Türk Milletinin bağrından çıkmıştır ve kuruluşundan itibaren daima Atatürk’e, O’nun İlke ve Devrimlerine ve Cumhuriyet değerlerine bağlı kalmıştır. “DİSİPLİN SUÇU SAYILMASI KABUL EDİLEMEZ” Bu bilinç ve sorumlulukla hareket eden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin genç subaylarının mezuniyet coşkusuyla Başkomutanları Büyük Atatürk’e minnet ve şükranları ile vatana, millete ve Cumhuriyet değerlerine bağlılıklarını haykırmalarının disiplin suçu sayılması asla kabul edilemez. “TÜRKİYE LAİK VE SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİDİR”  Anayasanın 2. Maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” denilerek Cumhuriyetin nitelikleri sayılmıştır. İfade özgürlüğü de anayasal güvence altındadır. Teğmen evlatlarımızın Atatürk’e ve kurucu değerlere bağlılık ifadeleri de bu bağlamda anayasal güvence altında olmak gerekir. “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİ”YİZ 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen TSK’dan ayırma cezası gerektiren haller sınırlı sayıda belirtilmiş olup Teğmenlerimizin söz konusu davranışlarının sayılan bu haller kapsamında değerlendirilemeyeceği kanun lafzından açıkça anlaşılmaktadır. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak 354 Şubemiz, 57 Temsilciğimiz ve her biri “Mustafa Kemal’in Askeri” olmakla gurur duyan 70 bini aşkın üyemizle yeni mezun teğmenlerimiz hakkında yürütülmekte olan disiplin soruşturması sonucunun hukuka, yasalara, adalete ve vicdana aykırılık teşkil etmeyeceğini ummak istiyoruz. Atatürkçü Düşünce Derneği, varlık nedeni ve görevi gereği sürecin takipçisidir, Teğmenlerimizin yanındadır.”

Başkan Akdoğan: “Terörü destekliyor ve besliyorlar” Haber

Başkan Akdoğan: “Terörü destekliyor ve besliyorlar”

Devlet Bahçeli’nin terörist başı Abdullah Öcalan’a dair sözlerini sert bir dille eleştiren Başkan Akdoğan, “Yıllardır emperyalizmin maşası olarak ülkemizi terörle uğraştıran elli bine yakın insanımızın katline ve ülkemizin milyarlarca dolar kaynağının yok edilmesine neden olan yakalandığında ve ilk sorgulamalarında yabancılar tarafından kullanıldığını itiraf eden terörist başının Gazi meclisin çatısı altında konuşturulmasını önermek akıl tutulmasının dışında siyaset kurumundaki bazılarının kişisel varlıklarını devam ettirmek üzere nerelere savrulduğunun da bir göstergesidir. Dünyanın neresinde görülmüştür ki bir devlet bir teröristle anlaşıp mecliste konuşması sağlanmıştır. Bize demokrasi dersi veren ABD ve AB’nin emperyal devletleri İşid lideri Ebubekir el -Bağdadi, El kaide lideri Usame Bin Ladin ve Boko Haram lideri Muhammed Yusuf ile görüşüp meclislerine terörü sonlandırmak üzere davet ettiler mi?” dedi. “TERÖRÜ DESTEKLİYOR VE BESLİYORLAR”  Hakkari’de Şemdinli’de Çukurca’da, Ankara Kızılay’da, İstanbul Taksim’de ve ülkemizin daha pek çok yerinde çok sayıda şehit verildiğini hatırlatan ADD Bursa Şube Başkanı Akdoğan, “Terörist başının Meclis’te konuşma yapması çağrısının üzerinden daha 24 saat geçmeden Ankara’nın göbeğinde TUSAŞ eli kanlı teröristlerin hedefindeydi. Beş şehit verdik. Türkiye’deki terörün rastlantı olmadığını ve bu terörün arkasında ciddi bir projenin var olduğunu tekrar değerlendirdim. Terörü yapanlar ne için yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Terör karşısında atılması gereken adımların ne olduğu açıkça biliniyor olmasına rağmen; birçok emperyalist ülke ve onların içerideki işbirlikçileri, terörle mücadele konusunda Türkiye’nin yanında olmak yerine terörü destekliyor ve besliyorlar” açıklamasını yaptı. “BOP’A HİZMET EDEN GAFLET VE DELALET ADIMLARI…” Tüm bu gelişmelerin Anadolu’daki barışı ve birlikteliği bozmaya çalışanların Lozan’ı kaldırıp Sevr-i yeniden hortlatma girişimleri olduğunu ifade eden Gürhan Akdoğan,  “Hepsi, Batı emperyalizminin 100 yıldır milim sapmadan izlediği “Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni güdümünde Orta Doğu Tipi bir Din Devleti’ne dönüştürerek bölme” ham hayaliyle günümüz Sevr’i olarak gündeme soktuğu, Üniter Ulus Devletimizi yok etme amacı haritası ile sabit BOP’a hizmet eden “gaflet ve dalâlet…” adımlarıdır. Atatürkçü Düşünce Derneği, adını taşıdığı Büyük Atatürk’ten ve devrim şehidi kurucusu Prof. Dr. Muammer Aksoy’dan aldığı görev talimatı ve varlık nedeni gereği demokratik ve hukuki tüm haklarını kullanarak BOP’a geçit vermemek için olanca gücüyle mücadele etmek, emperyalizmi ve işbirlikçilerini yine hüsrana uğratmak azim ve kararındadır” dedi. “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” Başkan Akdoğan açıklamasının sonunda “Bütün antiemperyalist, yurtsever, Atatürkçü kurum ve kuruluşları, demokratik kitle örgütlerini, siyasi partileri ve tüm yurttaşlarımızı bu Müdafaa-i Hukuk mücadelemize katılmaya çağırıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Parolamız tektir ve değişmez: ya istiklâl ya ölüm!” ifadelerini kullandı.

ADD Bursa'dan 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlaması Haber

ADD Bursa'dan 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlaması

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları kapsamında ADD Bursa Şubesi, Birleşik Kamu -İş, Çağdaş Eğitim Kooperatifi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eğitim- İş, Memleket Sevdalıları Derneği, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği,29 Ekim Kadınları Derneği Demokratik Kitle Örgütleri ve Sendikaları olarak birlikte Atatürk anıtında  anma  ve çelenk sunma törenin de yaptıkları ortak açıklama: Geçmişi binlerce yıla uzanan Türk ulusunun en büyük zaferi, 30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesi Zaferinin 102.yılına ulaştık. Bütün ulusumuza kutlu olsun.Bize bu toprakları vatan yapan Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarını bu topraklar için can veren şehitlerimizi sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz. 26 Ağustos 1922 sabahı başlayan Büyük Taarruz sadece 5 günde kesin zafere ulaşmış, İngiliz Genel Kurmayının “Türkler 6 ayda geçebilirlerse büyük başarı olur” dediği Yunan tahkimatı 6 saatte darmadağın edilmiş, 4 yıl önce 13 Kasım 1918’de, elinde hiçbir yetki ve olanak yokken Kartal Çatanası ile İstanbul’u işgal etmiş İtilaf Devletleri zırhlıları arasından Boğazı geçerken yaverine inanılmaz bir kararlılık ve güvenle “Geldikleri gibi giderler” diyen Mustafa Kemal Paşa sözünü tutmuş, bozguna uğrayan emperyalizm maşası Yunan Ordusu 31 Ağustos’ta Uşak üzerinden İzmir’e doğru kaçmaya başlamıştı. 1 Eylül sabahı Başkomutan’ın “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini alan Mehmetçik, dağ bayır 400 kilometre yolu insanüstü bir hızla 9 günde katederek işgalcileri 3 yıl önce gururla çıktıkları İzmir’de denize dökmüştü. Türk ulusu 100 yıl önce Başkomutanları Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde girdiği ölüm kalım savaşında omzuna bir daha hiç düşmeyecek BAĞIMSIZLIK YILDIZINI takmıştır. Ulusumuz kazandığı zaferin büyüklüğünün bilincindedir. Bu nedenle bağımsızlığını büyük bir titizlik ve özveriyle sonsuza kadar korumaya kararlıdır. Kocatepe’de 26 Ağustos 1922 sabahı başlayan kutsal savaştan tam 851 yıl önce de Malazgirt ovasında bir başka büyük savaş vardı. Bazıları, aynı güne rast gelen bu iki savaşı vuruşturup Kocatepe’de başlayan kutsal savaşı gölgelemeye çabalıyor. “Keşke Yunan kazansaydı” diyenler 15 Mayıs 1919 günü İzmir’de başlayan işgalin bizi bin yıl geriye, Asya steplerine sürmek üzere başladığının farkında olmadıkları gibi Türk ulusunun bilincini zehirliyorlar. 26 Ağustos 1922 günü başlayan Kutsal Savaş, bin yıl geriye gitmeye karşı bir direnme savaşı olduğu kadar, ulusça bin yıl ileriye gitme savaşının ta kendisiydi. 9 Eylül 1922 günü İzmir rıhtımına ulaşıldıktan 5 ay sonra, 17 Şubat 1923 günü açılan İzmir İktisat Kongresinde zaferin gerçek hedefini açıklayan  Başkumandan Mustafa Kemal Paşa şöyle diyecekti: “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz”. Bu çarpıcı sözler, her fırsatta hedef gösterdiği “Çağdaş uygarlık seviyesinin ötesini” ve buna engel olmak isteyecek emperyalizmi işaret ediyordu.           Mustafa Kemal Atatürk asla zafer sarhoşu olmadığı gibi, bizi bekleyen tehlikeleri Gençliğe Hitabe’de üzerine basarak vurguladı. Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’de işaret ettiği tehlikeler aramızdan ayrılışından kısa süre sonra karşımıza çıkmaya başladı. Türk ulusu bir yandan büyük ve kutlu zaferleri kutlarken diğer taraftan da kurtarıcısının işaret ettiği ve gerçeğe dönüşen tehlikelerle de boğuşmaya devam ediyor. Ancak tehlikenin boyutu ne olursa olsun Türk ulusu bu güçlükleri yenecek, “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” hedefini asla terk etmeyecek, bu hedefe ulaşacaktır. O büyük Kuvayı Milliye destanını yazanlar 3 yıl 3 aydır inandıkları zafere ulaşmak için dakikaları sayarken tersini bekleyenler de vardı tabii, hem de pek çok... Karlofçadan beri 223 yıl gerileyen  Türk Ordusu’nun kazanmasının olanaksız olduğunu söyleyenler de vardı, Başkomutanı maceracı, yaptığı taarruz planını aşırı riskli bulanlar da. İstanbul’da, Ankara’da, hatta kurduğu mecliste yenilgi haberini hevesle bekleyen muhalifler de vardı, “Keşke Yunan kazansa” diye duaya çökmüş alçaklar da. Mütareke Basını’nın “Asıl kafası ezilecek eşkıya Ankara’daki Kemalistlerdir” diyen şeref yoksunu vatansızları da vardı, Teali-i İslam, İngiliz Muhipleri gibi işbirlikçi cemiyetlerde örgütlenmiş halkın kutsal din duygularını kullanarak emperyalist işgale direnişini kırmak için canhıraş çalışan şeriatçı yobazlar, hainler de... Nazım’ın “ Ateşi ve ihaneti gördük…” dediği günlerdi… Ama Mustafa Kemal’in Ulusuna güveni tamdı. Bandırma Vapuru’na adımını attığından beri zafere ulaşacağından zerre kuşkusu yoktu. Akşehir üstünden Afyon’a doğru” giden dünyanın ilk ve tek kağnı taburlarını yöneten yiğit Anadolu kadınlarının, Ilgaz dağlarında donarak şehit düşen Şerife Bacıların, Demirci Akıncıları’ndan Gördesli Makbulelerin, Kara Fatmaların, Çete Emir Ayşe Efelerin, Çiğiltepe’yi söz verdiği saatte ele geçirememeyi gururuna yediremediği için yaşamına son veren Albay Reşat Çiğiltepelerin, sıtma krizi geçirirken Yunan hatlarının gerisine sarkan Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altayların, ölüme gülerek giden binlerce neferin, kadını, erkeği ve çocuğuyla topyekûn bir halkın özgür bir ulus olma azminin ete kemiğe büründüğü andır 102 yıl öncenin o puslu Ağustos sabahı. Bu anın değerini anlamak için; Düzenli Ordunun hangi güçlükler aşılarak kurulduğunu, 1. ve 2. İnönü Zaferlerinin anlamını bilmek gerekir. Bursa’nın işgali üzerine Büyük Millet Meclisi kürsüsüne örtülen Puşide-i Siyah’ı bilmek gerekir. Kütahya, Eskişehir muharebelerinde Orduyu 100 kilometre geri çekmenin nedenini, emperyalist işbirlikçisi Saray talimatı ve İngiliz altınlarıyla çıkarılan onlarca isyanı bastırmak için cephelerden birlik çekmek zorunda kalmanın yarattığı güçlükleri bilmek gerekir. Kuvayı İnzibatiye alçaklığını, milletin tepesine İngiliz uçaklarından yağdırılan ve “Yunan Ordusu Halife Ordusudur…” diyen Padişah tuğralı zillet mektuplarını, İngilizlerin kurdurduğu Teali-i İslâm Cemiyeti’nin İskilipli Atıf haini imzalı Milli Mücadele düşmanı bildirilerini, Vahdettin’in, Damat Ferit’in, Ali Kemal’in utanmadan Rahip Frew kuyruğunda üye oldukları İngiliz Muhipleri Cemiyeti şerefsizliğini, Mustafa Kemal ve yol arkadaşlarının boyunlarına idam fermanı geçirme alçaklığını bilmek gerekir. Polatlı’dan başlayarak Sakarya Meydan Muharebesi coğrafyasını adım adım dolaşırken dünya savaş literatüründe yeni bir sayfa açan “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez!” emri kulaklarında çınlayanlardır ancak bu vatanın ekmeğini, suyunu hak edenler. 22 gün 22 gece kıpkırmızı akan Sakarya’yı yüreği pır pır duyumsayan, Dumlupınar şehitliğinde gördüğü 8 yaşındaki şehit 1914 Bozkır doğumlu Ömer oğlu Hüsnü’nün kısacık gömüt kitabesini okurken boğazı düğümlenen, dudakları titreyen, gözleri nemlenenlerdir ancak aziz şehit ve gazilerimizin canları ve kanlarıyla vatan ettikleri bu toprağın ekmeğini, suyunu hak edenler. Unutulmamalıdır !  26 Ağustos 1922; Anadolu Türk’ünün Malazgirt öncesine sürülmeyi reddinin olduğu kadar, çağ atlama ve muasır medeniyet seviyesini aşma azim ve kararının da dünyaya ilanıdır. Türk Ulusu; Mustafa Kemal Paşa komutasında Büyük Taarruz ile neyi başardığını hiç aklından çıkarmadan bütün emperyal saldırıları defedecek, bütün tuzakları bozacak, işbirlikçilerin bütün ihanetlerini aşacak, Kemalizm pusulasıyla Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne mutlaka ulaşacaktır. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!

Bursa'nın yeni OSB'sine ADD'den itiriaz Haber

Bursa'nın yeni OSB'sine ADD'den itiriaz

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Bursa Ovası da, sanayisi de tüm değerleri de sahipsiz değildir" çağrısı yaptı. Bursa'nın Kestel ilçesi Soğuksu Mahallesi'nde yapılmak istenen İleri Teknoloji Sanayi Bölgesi ile ilgili görüşlerini Mayıs ayının ilk haftasında açıkladıklarını anımsatan Başkan Akdoğan, konuyla ilgili TMMOB/İKK, İnşaat Mühendisleri Odası ve bir çok STK projenin yanlışlığına yönelik de açıklamalarda bulunarak itirazlarını dile getirdiğini hatırlattı.  1977 yılında yapılan Tarımsal Arazilerin ve özellikle Bursa Ovası’nın korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlendiğini meydana gelen çarpık sanayileşme ve yerleşim dolayısıyla , ova koruma alanın 11 bin 245 hektara kadar küçüldüğünü ve Bursa Ovası'nın kan kaybetmeye devam ettiğini belirten Akdoğan, "Ova alanının günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştü. Bugün Bursa'da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB),8 adet Sanayi Bölgesi (SB),24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adet sanayi yerleşimi var. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemesi gerekiyor" dedi.   Bugüne kadar her şeyi rant gören anlayışla, çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettiklerini ifade eden Gürhan Akdoğan, "Bursa ovasını yok ediyorsunuz dedik. Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım dedik olmadı. Son olarak ADD Bursa Şubesi olarak bu itirazlarımızı anlatmak ve gerekçelerini sunmak üzere çeşitli STK’lar ve sendikalarla görüşmeler yaparken, muhalefet partilerinden CHP ve İYİ Parti yönetimlerini ziyaret ederek teknik dosyalarımızı sunarak meslek odalarının teknik gerekçelerini de dikkate almalarını ve duruşumuza destek vermelerini talep ettik. 21 Nisan 2024 tarihinde askıya çıkan plan değişikliği için Bursa Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne itirazımızı bugün itibariyle yaptığımızı basın aracılığıyla kamuoyuna duyuruyoruz" diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.