SON DAKİKA
Hava Durumu

#Anayasa

Bursa Haber - Anayasa haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Anayasa haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan ilk dört madde açıklaması Haber

TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan ilk dört madde açıklaması

Kurtulmuş, 28'nci Dönem 2. Yasama yılını değerlendirdi. Kurtulmuş, 28. Yasama döneminde iki bin 442 kanun teklifi verildiğini hatırlatarak, “Halihazırda Genel Kurul gündeminde 76, komisyonlarda ise 2 bin 153 kanun teklifi bulunmaktadır. Yine bu yasama dönemi içerisinde 4 kanun teklifi, Cumhurbaşkanı tarafından TBMM'ye sunulmuştur. 28'nci Yasama Dönemi'nde, toplam 73 kanun kabul edilmiş, 54 TBMM Başkanlığı kararı alınmıştır. 28'nci Yasama Döneminde, Genel kurul ve komisyonlarda 468 birleşim gerçekleştirilmiş. Toplam bin 512 saat 49 dakika toplantı yapılmış ve bu çerçevede 55 bin 459 sayfa tutanak tutulmuştur” ifadelerini kullandı. Kurtulmuş, Genel Kurul yaralayıcı sözlerin ve kavga görüntülerinin çıkmasından ötürü rahatsızlığını ifade ederek, “Bu anlamda bu görüntülerin TBMM'ye, Türkiye siyasetine yakışmadığının bir kere daha altını çizmek isterim. Bütün milletvekili arkadaşlarımızı, bu konuda daha hassas davranmaya davet ediyorum. Ayrıca hemen dönemin başında; parti gruplarına yapacağım ziyaretlerde de dile getireceğim konulardan birisi de budur” diye konuştu. KURTULMUŞ ANAYASA KONUSUNDA ŞÖYLE KONUŞTU: “Yeni bir Anayasa TBMM’nin ödevlerinden biridir. Sivil, demokrat, katılımcı, güçler ayrılığı prensibini bütünüyle benimsemiş, Türkiye'nin gerçeklerine uygun ve milletimizin ihtiyaçlarını karşılayacak bir Anayasa çalışmasının yapılması zorunludur. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz yasama yılında, bu konuyla ilgili olarak bütün siyasi partilerle temaslarımızı sürdürdük. O günkü şartlar içerisinde kategorik olarak hiçbir siyasi parti, kapıyı kapatmadı. Zaten görüşmelerine başlamadan evvel parlamentoda grubu bulunan ya da temsil edilen bütün siyasi partilerin, parti metinlerini inceledik. Hepsinde ya, 'Yeni anayasa' tabiri ya da, 'Anayasanın köklü bir değişiklik yapılması talebi yer alıyor. Dolayısıyla parlamentoda bulunan siyasi partilerimizin tamamı anayasa konusunda; ya parti programlarında ya seçim beyannamelerinde bu zorunluluğu dile getirmiş vaziyettedir. Dolayısıyla bundan sonra da, bu zemini gerçekten demokratik üslup içerisinde tartışmaya açık tutulması ve bu müzakerelerin gerçekleştirilmesi için üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmeye gayret edeceğim.” Kurtulmuş, Anayasa’nın içeriğine ilişkin görüş beyan edilmediğini hatırlatarak, “Sadece yönteme ilişkin ve tüm partilerin katıldığı, katılımcı ve bütün Türkiye'yi kapsayan, kuşatıcı bir anayasanın yapılması gerektiğinin üzerinde durduk. Bu çerçevede ilk 4 madde konusunda, parlamentomuzda temsil edilen partilerimizin hemen hemen tamamına yakınının herhangi bir iddiasının, teklifinin ya da bir sorununun olmadığını görüyoruz. Bundan dolayı ilk 4 madde hakkında yapılacak herhangi bir tartışmanın, sadece lüzumsuz gerilimlere ve zaman kaybına neden olacağını ifade etmek isterim. Dolayısıyla, Anayasa tartışmalarının şeffaf bir zemin içerisinde yapılması herhalde en hayati hususlardan birisidir. Ayrıca Parlamentoda grubu bulunan ve temsilcileri bulunan partilerin görüşlerinin alınması ve bu sürecin açık bir şekilde yürütülmesinin yanında üniversitelerin, hukuk camiasının, sivil toplum kuruluşlarının görüşü olan bütün kesimlerin, 'Biz de bu konudaki teklife sahibiz' diyen bütün kesimlerin görüşlerinin alınacağı, süre biraz uzun olabilir ancak bu tartışmaları olgunlaştırılacağı bir dönemin yürütülmesini TBMM Başkanlığı olarak kendi yükümüz sayıyoruz” şeklinde konuştu. Rusya ziyaretinde Türkiye’nin BRICS başvurusunun da gündeme geldiğini söyleyen Kurtulmuş, “Türkiye'nin de böyle bir platformun içerisinde olmasına müspet baktıklarını gördük. Ancak tabii BRICS, dünyada şu anda var olan ve yıllardır devam eden oluşumlar gibi, netleşmiş, kesinleşmiş bir oluşum olmadığı aşikardır. Henüz bir platform şeklindedir, öyle görmek lazım. Gelişme potansiyeli olan, ekonomileri ve nüfusları itibariyle dünyanın önemli bölgelerinde bulunan güç merkezleri özelliğine kavuşmak üzere olan bazı ülkeleri temsil ediyor. Bunun nasıl gelişeceğini ve ilerleyeceğini biz de zaman içerisinde göreceğiz. Ama Türkiye'nin çok taraflı diplomasinin bir gereği olarak, bugün bile aynı anda birden fazla yerle ilişkisini sürdürebilen bir ülkedir. Türkiye'nin bütün bu ilişkileri sürdürürken tekrar söylüyorum; Türkiye, ne doğunun ne batının ne kuzeyin ne güneyin paraleline ya da peykine düşecek bir ülke değildir” İsrail’in Lübnan’a gerçekleştirdiği saldırıda hayatını kaybeden Nasrallah ile ilgili sosyal medya paylaşımına ilişkin olarak Kurtulmuş, “Bu açıklamayı kendi inisiyatifim dahilinde yaptım. Şunu söyleyeyim; İsrail'in bu tavrı karşısında herkesin şunu görmesi lazım. İsrail bu Filistinlidir, Arap'tır, Acem'dir, Türk'tür, Sünni'dir, Şii'dir. Hatta ve hatta bu Hristiyan'dır, Dürzi'dir diye ayırt etmiyor. İsrail bu bölge halklarının tamamına karşı bir savaş yürütüyor. Keşke bu meczup tavrı bıraksalar, bundan memnun oluruz. Ama herkese karşı ve bir devlet adabı içerisinde, devlet anlayışı içerisinde davranmıyor. Terör örgütü gibi davranıyor" şeklinde konuştu. Can Atalay konusunda Kurtulmuş, “Hukuken meselenin bundan sonraki kısmı hukuki süreçlerle ilgilidir. Sonuç almak bakımından Meclis'in bu aşamada yapabileceği bir şey yoktur" ifadelerini kullandı.

Çelik: Anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili herhangi bir tartışmamız yoktur Haber

Çelik: Anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili herhangi bir tartışmamız yoktur

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi. Çelik, toplantıda Teşkilat Başkanlığı, Medya ve Tanıtım Başkanlığı, Ar-Ge Başkanlığı tarafından yapılan sunumların yanı sıra, önümüzdeki kongre sürecine yönelik hazırlıklara değindi. Çelik, 12 Eylül darbesinin 44. yıl dönümünde darbenin Türkiye’ye verdiği zararları hatırlatarak, bu darbenin dış kaynaklı bir proje olduğunu ifade etti. Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulması gerektiğini ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bütün darbeler aslında işte huzuru sağlamak için, anayasal düzeni korumak için derler. Bu tip bahanelerle ortaya çıkarlar. Ama her zaman sorulan soru şudur: Darbelerden bir gün önce var olan huzursuzluk darbeden bir gün sonra aynı güçler iş başındayken nasıl giderilememiştir? Dolayısıyla bu darbelerin aslında herhangi bir şekilde huzuru sağlamak ya da anayasal düzeni korumakla ilgili değil, belli bir siyasi projeyi hayata geçirmek, belli bir siyasi maksada ulaşmak üzere planlandığı ve icra edildiği çok açıktır. Burada darbeyi yapanların dış çevreler tarafından ’bizim çocuklar’ ya da ’bizim oyuncaklar’ diye anılması her zaman için bunun sembolü olmuştur. Maalesef 12 Eylül darbesi, aynı 60 ihtilali, postmodern darbeler gibi büyük zararlar vermiştir. Ama 12 Eylül darbesinin tabii en büyük zararlarından bir tanesi, o anayasayla ortaya çıkan ve Türkiye’deki sivil siyasetin üstünlüğünü, demokrasinin üstünlüğünü, demokratik gelişmeyi gasp eden sonuçlarıdır. Tabii burada sık sık bunu söylüyoruz. Bu darbe anayasasından Türkiye’nin kurtulması gerekir ve bundan kurtulması için de net bir şekilde ciddi bir anayasa, sivil anayasaya Türkiye’nin ihtiyacı vardır. Tabii ki 30 yıldan fazla sürede çok sayıda maddesi değişti. 19 kez değiştirildi. Sistemin çalışmasındaki dengeyi bozan, kendi iç bütünlüğü olmayan ama en önemlisi darbenin izlerinin hem lafzına, anayasanın lafzına hem de ruhuna sindiği sonuçlar maalesef Türkiye’nin önünde engel olmaya devam etmektedir. Birçok maddede değişiklik olmasana rağmen gelinen noktada kendi içinde bütünlüğü olan entegre ve sivil bir gözle yapılmış, milli iradeyi korumak, anayasal düzeni korumak, temel hak ve hürriyetleri geliştirmek, özgürlükleri korumak, Türkiye’yi önümüzdeki yüzyıla hazırlayacak sadelikte ve dinamizmde bir sivil anayasaya olan ihtiyaç, ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur. En önemlisi de bunun gelecek nesillere bir borcumuz olmasıdır. Demokrasi konusundaki samimiyetlerden bir tanesi de bu anayasa sürecine destek vermekle ilgilidir. Hem sağdan hem soldan çeşitli kesimlerden herkes bu anayasanın değişmesi gerektiğini net bir şekilde ifade ediyor. Ama maalesef iş bunu hayata geçirmeye gelince bir sürü engeller oluyor. Çeşitli zamanlarda bu süreçlerin içinde bulunduk ama sistemi kilitleyen bir takım tutumların aslında çeşitli yerlerde taktik manevralar gibi öne sürülerek stratejik düzeyde anayasa değişimini engellemek üzere işlevselleştirildiğini gördük. Onun için gerçekten Türkiye’yi lafzıyla, ruhuyla halen bu darbe süreçlerini taşıyan bu anayasadan kurtarmak gerektiği açıktır. Sivil anayasanın yapılması bugün siyaset yapan, bugün yönetici olan, bugün akademisyen olan, bugün herhangi bir görevde olan herkesin gelecek nesillere bir borcudur." Sözcü Çelik, teşkilatların yaz dönemi boyunca yoğun çalışmalar gerçekleştirdiğini ve bu süreçte yapılan Türkiye Buluşmaları’nın verimli geçtiğini ifade etti. Teşkilatların Türkiye’nin demokratik ve müreffeh geleceği için önemli bir rol oynadığını vurgulayan Çelik, sivil siyasetin en yüksek adresinin AK Parti olduğunu ve bu siyasetin vatandaşın taleplerini dikkate alarak şekillendiğini belirtti. Çelik, Türkiye Buluşmaları’nın son derece verimli olduğunu, teşkilatların kendi siyasetlerini vatandaşlarla buluşturma bakımından çok güzel köprüler kurduğunu gösterdiğini söyledi. "HELALLEŞMEDEN NORMALLEŞMEYE, NORMALLEŞMEDEN CUMHURA HAKARET EDENLERİ HİMAYEYE DÖNÜŞEN BİR SÜREÇ" Çelik, CHP’nin "helalleşme" ve "normalleşme" süreçlerinin ardından son dönemde Cumhurbaşkanına hakaret edenleri himaye etmeye dönüştüğünü söyledi. Çelik, bu durumun vatandaşlar tarafından olumsuz karşılandığını ve AK Parti’nin siyasetteki güçlü duruşunun sürdüğünü belirtti. Çelik, "Helalleşmeden normalleşmeye, normalleşmeden cumhura hakaret edenleri himayeye dönüşen bir süreç. Tabii vatandaşımız da bunun notunu vermektedir. Çünkü bu işler uzun yürüyüşler içerisinde tutarlılık gerektirir. Tutarlılık olmadığı zaman herhangi bir şekilde bundan netice alınması mümkün değildir. Sivil siyasetin en yüksek adresi, demokrasinin en büyük taşıyıcısı bugün AK Parti’dir. Türkiye’yi Türkiye Yüzyılı’na taşıyacak irade de AK Parti’de ve Cumhur İttifakı’nda somutlaşmaktadır" dedi. "BUNU YAPANLARIN, BU EMRİ VERENLERİN HEPSİNİN CİNAYETTEN YARGILANMASI GEREKİR" Sözcü Çelik, Filistin’de şehit edilen Ayşenur Ezgi Eygi’yi de anarak, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını kınadı. İsrail güçlerinin Ayşenur Ezgi Eygi’yi doğrudan hedef alarak öldürdüğünü belirten Çelik, "Burada bunu yapanların, bu emri verenlerin hepsinin cinayetten yargılanması gerekir. Fakat işte bir çifte standartta burada görüyoruz. Bazı basın kuruluşları net bir şekilde Ayşenur kardeşimizden bahsederken, yani barış isteyen birinden, Gazze için yüreği atan birinden, başka bir coğrafyada yaptığı kariyer çerçevesinde rahatça yaşayacakken insanlık vicdanının yanında saf tutan birini hedef alan bu katliam karşısında tutup onunla ilgili haber yaparken Ayşenur’la ilgili ’militan’ diyorlar. Bunlar barışı savunan herkese militan derler. Bunlar adaleti savunan herkese militan derler. Bunlar insanlık adına vicdani bir hassasiyet gösteren herkese militan derler. Çünkü bunların ruhları kirlenmiştir. Bunların akılları kirlenmiştir. Bunların yegane amacı insanlığı daha büyük kaosun içerisine sokmaktır. Bunlar her zaman için yaptıklarında kendileriyle ilgili ufacık bir şey söz konusu olduğunda bunu dünyanın en önemli meselesi haline getirirler. Ama bir başkası kendileri tarafından katledildiği zaman hemen yalan makinesini çalıştırarak, onu militan diye suçlamaya başlarlar. Tabii bunun bir de alt payandaları var, alt destekçileri var. Onlar da Ayşenur kardeşimizi kimin öldürdüğünü belirtmeden öldürüldü diye geçiyorlar. Peki kim öldürdü? Niye öldü? Bütün bunları yazmıyorlar. Niye? Yine orada bu katliam makinesini savunmaya dönük bir şey var. Bunun üçüncü ayağında da şu var; yukarıdan aşağı saydığımızda bir takım haberlerde maalesef Türkiye’nin içinde de bazıları yaptı bunu. İsrail güçlerinin Netanyahu’nun katliam şebekesinin istemeden ve doğrudan olmayan bir sebeple bu olaya sebebiyet verdi. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı da önce ’Yeterince bilgi sahibi değilim’ dedi. Sonra ’İsrail güçleri istemeden ve doğrudan olmayan bir şekilde bunu yapmış’ dedi. Tepkiler olunca daha güçlü bir söz söyleme ihtiyacı hissetti. Dolayısıyla mesele Netanyahu gibi bir katliam şebekesi olunca hakikatin nasıl eğilip büküldüğünü, adaletin nasıl taciz edildiğini, hakkaniyetin nasıl hedefe koyulduğunu bir kere daha görmüş olduk. Esas mesele budur. Ruhları kirleten, akılları kirleten, vicdanların üzerinde ipotek koymaya çalışan ve insanlığın adalet aracını gasp etmeye çalışan bu katliam şebekesine teslim olanların yaptığı bu katliam şebekesinin suçu kadar ağırdır. Buna teslim olmak kadar, bu süreci sessizce geçiştirmeye çalışmak kadar bu bahsettiğim kavramsal oyunlarla işte militan diyerek, öldürüldü diyerek, istenmeden ve doğrudan olmayan sebeplerle bu eylem ortaya çıktı denilerek bunu örtbas etmeye çalışmak kadar alçakça bir durum yok. Gelinen noktada maalesef en büyük zararı insan hakları bilincine veriyorlar. Ama ne olursa olsun Gazze meselesi insanlığın aklının temizlenmesinde, ruhunun temizlenmesinde, adalet fikrinin yüceltilmesinde, insan haysiyetinin yüceltilmesinde, şehitlerinin bereketiyle yeni bir sayfa açılmasına vesile olmaktadır. Şehitlere, bir kere daha Ayşenur kardeşimize ve oradaki bütün şehitlere Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz" diye konuştu. YUNANİSTAN İLE DİYALOG SÜRECİ Çelik, Yunanistan ile diyalog sürecinde yaşanan gelişmeleri de değerlendirdi. Çelik, Başbakan Kiryakos Miçotakis’in diyalog ve normalleşmeye yönelik mesajlarına rağmen Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias’ın Türkiye’yi hedef alan açıklamalar yaptığını söyledi. Çelik, Dendias’ın açıklamalarının Miçotakis’in başbakan olarak koyduğu irade ile çeliştiğini ve diyalog sürecini sabote etmeyi amaçladığını belirtti. Çelik, Doğu Akdeniz’deki gelişmelere ve dış müdahalelere dair değerlendirmelerde bulunarak, bölgedeki sorunları çözmeye gelenlerin aslında sorunları daha karmaşık hale getirdiğini vurguladı. Kıbrıs meselesine dışarıdan müdahale edenlerin gerçekte çıkarlarının peşinde olduğunu ifade eden Çelik, bölgenin sağduyulu bir şekilde yönetilmesi gerektiğini belirtti. Çelik, provokatörlere meydan verilmemesi gerektiğini de sözlerine ekledi. Sivil bir anayasa hedeflediklerini ancak mevcut ilk dört maddenin değiştirilmesi önerilerine karşı olduklarını da vurgulayan Çelik, anayasanın ilk dört maddesi konusunda herhangi bir tartışma olmadığını ve bu maddelerde herhangi bir değişiklik teklifinin olumlu görülmediğini belirtti. "ÖZGÜR BEY KEŞKE BU KONUŞMAYI ŞEHİDİN BABASININ YANINDA YAPMASAYDI" "CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ayşenur Ezgi Eygi’nin cenazesinde konuşmadığı için Meclis Başkanı Kurtulmuş ile cenaze adabına yakışmayan bir diyaloğa girdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çelik, "Burası bir cenaze. Özgür Bey keşke bu konuşmayı şehidin babasının yanında yapmasaydı. Kuşkusuz herkesin mesajı Ayşenur’un şehadetini selamlamaktı. Özgür Bey iki hata yaptı; biri Ayşenur’un fedakarlığını bir ideolojiye indirgedi. Bu doğru bir şey değil. Gazze bir insanlık meselesidir. İkincisi cenazeler siyasi partilerin nutuk atacağı yer değil. Devleti temsil eden makam duygu ve düşünceleri paylaşıyor. Oradaki en üst makam Meclis Başkanlığı makamıdır. Herhangi bir siyasi indirgeme yapmadan Ayşenur’un, insani değerlerin safında konuşuyor. Zaten siyasi bir konuşma yapılmıyor. Devlet hayatının standartlarını Özgür Bey koymuyor" ifadelerini kullandı. "FRANSA DEMOKRASİ İLKESİNDEN SAPARAK TERÖR ÖRGÜTLERİNE DESTEK VERİYOR" Fransa’da PKK yandaşlarının düzenlediği festivalde terör örgütünün propagandasının yapılmasını çifte standart olduğunu söyleyen Çelik, Fransa’nın terör örgütlerine destek veren tutumunu eleştirdi. Fransa’daki bir çimento firmasının PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerine destek verdiğini ve bu desteklerin Fransız istihbaratının bilgisi dahilinde yapıldığını ifade eden Çelik, Fransa’nın demokrasi ilkesinden saparak terör örgütlerine destek verdiğini ve bunun demokrasi açısından büyük bir zarar olduğunu belirtti. Bir basın mensubunun "CHP Genel Başkanı Özgür Özel, erken seçim ile ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, ’İşsizliği engelleyemeyenin, yoksulluğu bitiremeyenin, fiyatları indiremeyenin gideceği yer seçim sandığıdır. Kaçamazsınız; geçim yoksa seçim var’ ifadelerini kullandı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki sorusuna Çelik şöyle cevap verdi: "Özgür Bey, ’Erken seçim talebimiz olmayacak’ demişti. Seçimlerin üzerinden çok zaman geçmedi. Demek ki kendilerine ödünç verildiğini düşündüğü oyları hak etmediklerini ve bu sonucu alamadıklarının ifadesidir. Biz bize verilen muhafazakar Kürt demokratlardan ödünç oylar olduğunu biliyoruz. ’Erken seçim istemeyeceğiz, hizmetlerimiz ile vatandaşın huzuruna çıkacağız’ demişti. Bu gerçekleşmedi demek ki. Erken seçim yoktur. Erken seçim olunca CHP Genel Başkanı kim olacaktır, tüm tartışma bundan ibarettir" ifadelerini kullandı.

Özel: Haber

Özel: "Bu kafanın yapacağı müfredattan hiçbir şey olmaz"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Anayasayı katılımcılıktan yapacaksan müfredatı da katılımcılıkla yapacaksın" dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara Çankaya’da bulunan Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen Yekta Güngör Özden’e saygı etkinliğine katıldı. Gündeme ilişkin konuşan Özel, müfredat yapmanın anayasa yapmaktan önemli olduğunu belirterek, "Anayasayı katılımcılıktan yapacaksan müfredatı da katılımcılıkla yapacaksın. Bu müfredatla yetişen nesiller gelecekte anayasa yapacak ya da anayasaya sadakat duyacak. Anayasayı nasıl yapıyorsan müfredatı da o şekilde yapman lazım. Almanya'nın ihracattaki başarısı, teknolojideki başarısı nereden geliyor? Kimsenin tartışmadığı tam bir ulusal mutabakatla ortaya konmuş bir eğitim sistemi var. Gelen sosyal demokrat değiştirmiyor, Hristiyan demokrat değiştirmiyor. Yeşiller gelince başka bir şey yapmıyor. Ama burada aynı parti iktidarda 22 yıldır ve 8. kez oturuyorlar ve baştan aşağıya eğitim reformu yapmaya çalışıyorlar. Kendileri bozuyorlar, kendileri düzeltemiyorlar. Çünkü toplumun tümünü kapsamayan, öğrenciyi dinlemeyen, öğretmeni dinlemeyen, veliyi dinlemeyen, eğitim alanında örgütlü sendikaları dinlemeyen, görmezden gelen ve sadece ve sadece benim istediğime göre bir nesil yetiştirsin diyen ki onu da başaramıyor, başaramadığını itiraf ediyor ama tekrar deniyor" diye konuştu. "Bu kafanın yapacağı müfredattan hiçbir şey olmaz" "Bu kafanın yaptığı müfredattan hiçbir şey olmaz" ifadesini kullanan Özel, "Daha bugün ‘eleştirilere prim vermeden yolumuza devam edeceğiz’ diyor Milli Eğitim Bakanı. Bir kere zaten işin özü şu; eğitimin sonunda eleştiriye açık bir nesil yetiştirirsen demokrat yetiştirirsin. Eleştirme kapasitesi yüksek, eleştirilmeye açık bir nesil demokrat bilsin. ‘Biz eleştirilere kulağımızı tıkacağız, bildiğimizi yapacağız’ diyor. Bu kafanın yapacağı müfredattan hiçbir şey olmaz" diye konuştu. Etkinliğe Özgür Özel'in yanı sıra eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner ve çok sayıda vatandaş katıldı.

''Türkiye'yi durdururuz. Otururuz kalkmayız bir daha'' Haber

''Türkiye'yi durdururuz. Otururuz kalkmayız bir daha''

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde binlerce işçi Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'nda toplandı. Polis tarafından tek tek aranan işçiler, bayraklarla metrelerce uzunlukta kortejler oluşturdu. Hastane alanında son bulan kortejin ardından 1 Mayıs’ı işçiler davul ve zurnalarla halay çekerek kutladı. Alanı dolduran binlerce işçiye seslenen TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, “İşçiler çalışma hayatının merkezidir. İşçinin emeği her yerdedir. Oturduğunuz evde, bindiğiniz arabada, temiz sokaklarda, yediğiniz ekmekte işçi var. Her yerde emeği olan işçiler çoğu zaman hak ettiğini alamaz. Kıt kanaat hayatını sürdürmeye devam eder. Cefa çeker, ancak sefası çok azdır. Sendikalı örgütlenmeden mahrum kalır. Örgütlenme mücadelesini verir. Bu durum çok uzun sürer. Bu, benim ülkemde gerçek olan bir tablodur. Her alanda bedel ödemeye devam ediyoruz. Vergiyle ilgili 12 ay çalışıyoruz. Bir senede bir bölüm arkadaşımız 10, bir bölüm arkadaşımız 11 ay maaş alıyor. Bu adil değil, bu sürdürülebilir bir tablo değil. Bu doğru değil. Bir an evvel düzeltilmeli. Ekim ayında kanun meclise gelene kadar her alanda olacağız. Sendikalarla bu mücadeleyi vermezsek, temsil ettiğimiz insanlar ekonomik yönden, vergi üzerinden bedel ödemeye devam eder. Bu vergi ile ilgili 4 ay evvel Türk-İş genel kurulunu yaptık. Aldığımız kararlardan bir tanesi, kıdem tazminatını ülke gündemine getirirseniz genel grev yapacağız. Aynen aynı noktadayız. Bir adım geri yapmayız. Allah şahidimdir, Türkiye'yi durdururuz. Otururuz kalkmayız bir daha” dedi. "işçilerin yeni bir anayasaya ihtiyacı var" Yeni anayasanın günlerdir konuşulduğunu belirten Başkan Atalay, “Yeni anayasa yapılır mı? Yapılmaz mı? bilmem. Ama TÜRK-İŞ'in, sendikaların bir talebi var. Yeni anayasanın adını bırakın. İşçiyle ilgili yeni bir anayasa düzenlemeye bizim ihtiyacımız var. Bu sistemle bu gemiyi götürmemiz. Mahkemeye gidiyorsun. Örgütleniyorsun. Bin kişilik iş yerinde, 970 kişiyi üye yapıyorsun. Mahkeme yedi sene sürüyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Onun için işçilerin anayasaya, yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. Bu yeni bir anayasada yasal düzenleme yapılmadığı müddetçe biz bu sorunları, problemleri, bu kürsüler anlatmaya devam ederiz. Onun için taleplerimizin başında. Anayasası geliyor. Bir an evvel çıksın” şeklinde konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.