SON DAKİKA
Hava Durumu

#Adalet Bakanı

Söz Bursa - Adalet Bakanı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Adalet Bakanı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bakan Tunç'tan 'İyi Hal İndirimi' ve 'Hadım Yasası' açıklaması Haber

Bakan Tunç'tan 'İyi Hal İndirimi' ve 'Hadım Yasası' açıklaması

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti Genel Merkezi’nde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. MYK toplasında yargı reformunu MYK üyelerine arz ettiğini ifade eden Bakan Tunç, toplumda yaygın olan cezasızlık algısının ortadan kaldırılmasına yönelik yürütülen çalışmalar ve gelecekteki hedeflerin ele alındığını söyledi. Cezasızlık algısının toplumda huzursuzluğa yol açtığını ve bu sorunun çözümü için önemli adımlar atacaklarını ifade eden Tunç, "Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak için yürütülen çalışmalar, adalet sistemimizin güvenilirliğini artırma hedefimizi destekleyecek" dedi. Bakan Tunç, önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanacak yargı reformu strateji belgesinin 2024-2028 dönemini kapsayacağını da duyurdu. Tunç, bu belgenin ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmak, suçların önlenmesi ve suçluların soruşturulması konularındaki hedefleri içereceğini aktardı. Yargı reformu kapsamında yapılacak düzenlemelerin önemine vurgu yapan Bakan Tunç, "Özellikle koşullu salıverme, denetimli serbestlik ve iyi hal uygulamalarıyla ilgili mevzuatımızda yapılacak değişiklikler üzerinde çalışıyoruz. Bu düzenlemelerin bir kısmı yasal değişiklik gerektirecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubumuzun takdirine sunacağız" diye konuştu. Tunç ayrıca, daha önceki yargı reformu belgeleriyle yapılmış olan düzenlemeleri de hatırlatarak, yeni belgede önceki hedeflerden yakalanamayan unsurların yer alacağını belirtti. Duruşmalardaki kılık kıyafet indirimleri üzerine eleştiriler Bakan Tunç, kamuoyunda sıkça eleştirilen duruşmalardaki kılık kıyafet indirimi ile ilgili geçen yasama döneminde yapılan düzenlemenin yeterli olmayabileceğini ifade ederek, "Saf indirim almak için kılık kıyafetin indirim sebebi olmayacağı yönündeki düzenleme sonrası hala devam eden eleştiriler, bu konuda daha fazla çalışma yapmamız gerektiğini gösteriyor" dedi. Bakan Tunç, "Adalet sisteminin güçlendirilmesi, toplumun adalet beklentisini karşılamak ve güven duygusunu artırmak için kritik öneme sahip" diyerek, yargı reformu sürecinde toplumun her kesiminin görüşlerinin dikkate alınacağını vurguladı. Tunç, bu bağlamda yürütülen çalışmaların adalet sisteminin daha öngörülebilir ve gecikmeyen bir yapıya kavuşmasına katkıda bulunacağını belirtti. Yargı reformu çalışmaları çerçevesinde iyi hal indirimlerinin ve denetimli serbestliğin yeniden ele alınması gerektiğini vurgulayan Adalet Bakanı Tunç, bu konuların ceza hukukçuları, akademisyenler ve milletvekilleriyle detaylı bir şekilde tartışılması gerektiğini belirtti. Toplumda özellikle kasten öldürme ve kasten yaralama gibi ağır suçlarda iyi hal indiriminin uygulamasıyla ilgili ciddi eleştirilerin bulunduğunu dile getiren Tunç, "Bu durum, bazı suçlar için denetimli serbestliğin uygulanıp uygulanamayacağı konusunda sorular ortaya çıkarıyor. Bu konuyu ceza hukukçularımızla masaya yatırmalıyız" dedi. Suç önleme ve toplum güvenliği Tunç, ceza hukukunun amacının toplumun korunması olduğunu hatırlatarak, "Toplumdan gelen eleştirileri dikkate almak zorundayız. Suçun işlenmesini önleyici tedbirler almalı ve özellikle eğitim çalışmalarıyla aileleri bilgilendirmeliyiz" diye konuştu. Tunç ayrıca, suç işlendikten sonra soruşturmaların etkin bir şekilde yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi. Soruşturma sürecinin etkinliği Bakan Tunç, soruşturma aşamasında delillerin toplanmasının önemine değinerek, "Kolluk ile savcılık arasında iyi bir ilişki olmalı. Delillerin zamanında ve etkin bir şekilde toplanması, toplumda rahatsızlığa neden olabilecek durumları engelleyecektir" ifadelerini kullandı. Yargı süreçlerinde iyileştirmeler Yargı sistemindeki uzun süreli duruşmalara da değinen Tunç, "Duruşmaların kısa süre içerisinde başlaması ve karar verilmesi esas olmalıdır. Adli tıp ve bilirkişi raporları gibi zorunlu nedenlerle duruşmaların ertelenmesi süreçleri uzatıyor" dedi. Bakan Tunç, bu nedenle bilirkişi raporlarının ve delillerin hızlı bir şekilde değerlendirileceği bir sistemin oluşturulması gerektiğini belirtti. Cezaevleri ve doluluk oranı Cezaevlerindeki doluluk oranının bir mazeret olamayacağını belirten Tunç, "Bir suç işlenmişse ve tutuklama gerekiyorsa, cezaevinin dolu olması hakim veya savcı için mazeret olamaz. Bu konuda gerekli tedbirleri alıyoruz" diye konuştu. Cinsel saldırılara yönelik hadım yasası Cinsel suçlara ilişkin ’hadım yasasının’ daha önce gündeme geldiğine ilişkin soru üzerine Bakan Tunç, "Ceza İnfaz Kanunumuzda tıbbi tedaviye karar verme yetkimiz var, mevzuatımız buna uygun. Uygulamayı geliştirecek şekilde mevzuatta düzenleme yapılabilir" dedi.

Bakan Tunç: "Narin'in katilleri, Türk Ceza Kanunu'ndaki en ağır cezaya çarptırılacaklar” Haber

Bakan Tunç: "Narin'in katilleri, Türk Ceza Kanunu'ndaki en ağır cezaya çarptırılacaklar”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tören Salonu'nda 28'inci Dönem 3'üncü Yasama Yılı açılışı nedeniyle düzenlenen resepsiyona katıldı. Burada basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Tunç, Narin Güran cinayeti ile ilgili soruşturmanın son durumunu aktardı. Bakan Tunç, soruşturma devam ettiğini kaydederek, “21 Ağustos'ta Narin kızımız kaybolmuştu. 19 gün sonra cansız bedenine ulaşıldı. Sağ salim bulmak için yüzlerce insan seferber oldu ama acı bir olayla karşı karşıya kaldık, milletçe derinden üzüldük. Tabii Narin evladımızın bu şekilde hunharca katledilmesine neden olanlarla ilgili adli soruşturmanın, başından bu yana etkin bir şekilde devam ettiğini söyleyebiliriz” şeklinde konuştu. “HEPİMİZİN SORUMLU DAVRANMASI LAZIM” Soruşturmanın gizli yürütüldüğünü ve birçok hususun kamuoyuna yansımadığını dikkati çeken Bakan Tunç, "İfadeler kamuoyuna yansıyor çünkü ifadeler gizlilik kapsamında değil. Burada tabii o ifadelerden yola çıkarak herkes tahmin yürütmeye devam ediyor, basın yayın kuruluşlarında. Bu anlamda özellikle soruşturmanın gizliliği esas ve bu soruşturmanın gizliliğine ve soruşturmanın selametine de etki etmemek lazım. Bu konuda hepimizin sorumlu davranması lazım" dedi. “ELDE EDİLEN DNA'LAR KRİMİNAL İNCELEMEYE TABİ TUTULDU” Tespit edilen adli tıp raporları bulguları ve DNA bulguları olduğunu bilgisini paylaşan Tunç, "Hem Narin kızımızdan elde edilen bulgular hem de o tespit edilen plakalı araçlardan elde edilen DNA'lar Van, Diyarbakır ve İstanbul adli tıp kurumlarında kriminal incelemeye tabi tutuldu. Tüm bu bulgular hepsi dosyada mevcut. Tabii HTS kayıtları geriye dönük kim kiminle görüşüyor ve baz çakışmaları, kim hangi zamanda nerede kimlerle bulunmuş. Daraltılmış baz çakışması son zamanda şimdi yapılıyor. Tabii sonradan tespit edilen kameralar var. Bu kameralar toplandı. Bazı evlerde konulmuş kameralar tespit edildi. Bunlar TÜBİTAK incelemesine tabi tutuldu çünkü; orada ses ve görüntü incelemesi yapmak gerekiyor. O boğuk seslerin özellikle konuşmaların netleştirilmesi ile ilgili teknik bir çalışma yapılıyor” açıklamasında bulundu. “NARİN EVLADIMIZIN KATİLLERİ, TÜRK CEZA KANUNU'NDAKİ EN AĞIR CEZAYA ÇARPTIRILACAKLAR” Soruşturmada 28 şüpheli olduğunu ve 12'sinin cezaevinde tutuklu oluğunu kaydeden Bakan Tunç, "Dolayısıyla hem onların ifadeleri, sonradan tekrar çelişkiler sonrasında yeniden ifadeler alınıyor. Tüm bunların hepsi değerlendirilecek. Bütün deliller, cumhuriyet savcılarımız tarafından etkin bir şekilde değerlendirilecek ve sonunda bir iddianame ortaya çıkacak. Narin evladımızın katilleri de yargı huzuruna çıkarılıp, Türk Ceza Kanunu'ndaki en ağır cezaya çarptırılacaklar. Bu konuda milletimizin herhangi bir şüphesi olmasın, etkin bir şekilde soruşturma devam ediyor. Hatta bir ara yayın yasağı alındı. Bazı eleştiriler oldu, ‘Acaba ne gizleniyor' gibi. Yayın yasağının kaldırılması demek, her şeyi olur olmaz bazı ifadelerle, soruşturmayı yanlış yöne sevk edecek şeylerden de kaçınmak lazım" değerlendirmesinde bulundu.

Adalet Bakanı Tunç, İsrail'e açılan soykırım davasına müdahillik talebini sundu Haber

Adalet Bakanı Tunç, İsrail'e açılan soykırım davasına müdahillik talebini sundu

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahil olmak için hazırlanan dosyanın sunulmasına ilişkin sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu. Bakan Tunç, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı olarak ortaklaşa hazırlanan davaya müdahillik beyanını içeren dosya ve eklerinde İsrail’in “BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”ni ihlal ettiğinin tüm delilleri ve unsurlarıyla net bir şekilde ortaya konulduğunu belirtti. Tunç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde atılan bu adımın İsrail tarafından Gazze’de yapılan soykırımın ve katliamın karşısında olduklarını tüm dünyaya açıkça gösterdiğini belirtti. Tunç şöyle devam etti: "7 Ekim’den bu yana en temel insan haklarını yok sayarak 40 bin Filistinli kardeşimizin şehit edilmesine, 90 binin üzerinde Filistinlinin ise yaralanmasına neden olan barbar İsrailli yetkililer, uluslararası hukuk önüne çıkarılarak hak ettikleri cezayı alana kadar davanın takipçisi olacağız. Dün ve bugün olduğu gibi bundan sonra da Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya, dünyada adaleti ve hakkaniyeti savunmaya devam edeceğiz. 1967 sınırları temelinde bağımsız Filistin devletinin varlığı kabul edilene ve Filistinli kardeşlerimiz özgür olana kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz."

Yaklaşık 4 milyon uyuşmazlık 'arabuluculuk' ile çözüldü Haber

Yaklaşık 4 milyon uyuşmazlık 'arabuluculuk' ile çözüldü

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, kira uyuşmazlıklarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Kira uyuşmazlıklarında uygulanan arabuluculukla da 96 bin 461 dosyada anlaşma sağlandığının altını çizen Tunç, “Kira davalarında arabulucuya başvuru sayısı 176 bin 769’u buldu. Bu başvurulardan 96 bin 461'i anlaşma ile sonuçlandı. Böylece ortalama 192 binden fazla vatandaşımızın kira uyuşmazlığını yargıya taşımadan, barışçıl yolla çözümlenmesini sağlamış olduk” ifadesini kullandı. Mahkemelerin iş yükünün de azaldığını belirten Bakan Tunç, uygulamanın aynı zamanda toplumsal uzlaşı kültürüne katkı sağladığını söyledi. 3 MİLYON 830 BİN DOSYA ANLAŞMA İLE SONUÇLANDI Bakan Tunç, uyuşmazlık problemlerinin çözümüne ilişkin ise şunları kaydetti: “Arabuluculuk; iş uyuşmazlıklarında 1 Ocak 2018’den, ticari uyuşmazlıklarda 1 Ocak 2019’dan, tüketici uyuşmazlıklarında ise 28 Temmuz 2020’den itibaren zorunlu olarak uygulanıyor. İhtiyari arabuluculuksa hukuk sistemine 14 Kasım 2013’te kazandırıldı. Arabuluculukta bu güne kadar 5 milyon 956 bin 797 dosya sisteme girdi. Müzakeresi tamamlanan 5 milyon 766 bin 703 dosyadan 3 milyon 830 bin 372’si anlaşma ile çözüme kavuşturuldu.” DOSYALAR ARABULUCULUKLA KISA SÜREDE ÇÖZÜLÜYOR “İş uyuşmazlıklarında müzakeresi tamamlanan 2 milyon 129 bin 311 dosyadan 1 milyon 54 bin 805’i anlaşma ile sonuçlandı ve başarı oranı yüzde 51 oldu. Bu dosyalar ortalama 10 gün gibi kısa bir sürede çözüme kavuşturuldu" diye Bakan Tunç, "Ticari arabuluculukta müzakeresi tamamlanan 817 bin 718 dosyadan 327 bin 221’i anlaşma ile sonuçlandı ve yüzde 41 başarı sağlandı. Arabulucular, bu dosyalarda ortalama 20 gün gibi kısa bir sürede tarafları uzlaştırdı. Tüketici uyuşmazlıklarında uygulamanın başladığı 28 Temmuz 2020’den bugüne kadar 415 bin 371 dosyada müzakere tamamlandı ve 153 bin 84’ü çözüme kavuştu. Başarı oranı yüzde 38 olarak gerçekleşti. İhtiyari arabuluculukta müzakeresi tamamlanan 2 milyon 333 bin 780 dosyadan 2 milyon 182 bin 274 dosyada anlaşma sağlandı. Böylece müzakeresi tamamlananların anlaşma oranı yüzde 97 oldu. Kira arabuluculuğunda ise 176 bin 769 dosyanın müzakeresi tamamlandı, 96 bin 461 dosyada anlaşma sağlandı, başarı oranı yüzde 55 olarak gerçekleşti” ifadelerini kullandı.

Bakan Tunç: Yetki tartışması söz konusu değil Haber

Bakan Tunç: Yetki tartışması söz konusu değil

Bir dizi ziyaretler için Bolu'ya gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bolu Valiliği'nde basın mensuplarına gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. "Bazı yorumcular tarafından yanlış aktarılmaya çalışıldı" Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarıyla ilgili açıklama yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Anayasa Mahkemesi’nin 703 sayılı kanun hükmünde kararnamenin bazı maddelerinin iptaliyle ilgili kamuoyunda bazı tartışmalar ve bazı yanlış anlamalar da var. 703 sayılı kanun hükmünde kararname, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeden önce 2017 Anayasa değişikliği yapıldı. 2018 seçimleriyle de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi fiilen seçimler sonunda Cumhurbaşkanımızın seçilmesiyle beraber hükümet sistemi 2018 tarihi itibariyle başladı. Tabii 2017 anayasa değişikliği sonrası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi fiilen başlamadan önce parlamenter sistemin son bakanlar kurulu kanun hükmünde kararnamesi olarak 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yetki kanununa dayanılarak çıkarılmıştı. Tabii burada bu kararnamede yer alan bazı hususların kanunla düzenlenmesi gerektiği noktasında Anayasa Mahkemesi'nin bir kararı oldu. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyecek konuların kanunla düzenlenmesi gerektiği yönünde bazı tespitleri oldu anayasa mahkememizin. Tabii bu bazı yorumcular tarafından yanlış aktarılmaya çalışıldı. Anayasamızın 104. maddesinde cumhurbaşkanının görev ve yetkileri açıkça sayılmıştır" dedi. "Herhangi bir yetki tartışması söz konusu değildir" Bakan Tunç, sözlerine şöyle devam etti: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır, devletin birliğini temsil eder ve yürütmenin başıdır. Cumhurbaşkanı yürütmeye ilişkin konularda Cumhurbaşkanı Kararnamesi çıkarabilir, Anayasamızın amir hükümleridir bunlar. Cumhurbaşkanı üst kademe yöneticilerini atama yetkisi de anayasadan kaynaklanan bir yetkisidir. Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzenlenemeyecek hususlar da yine anayasamızda belirtilmiştir. Anayasamızın 2. bölümünün 1, 2ve 4. kısımlarında sayılan temel haklara ilişkin, siyasi haklara ilişkin, cumhurbaşkanı kararnamesi çıkarılamayacağı yönündedir. Aynı zamanda bir kanun hükmü varsa, kanunla düzenlenmiş bir konu varsa o konuda da cumhurbaşkanı kararnamesinin çıkarılamayacağı yönündedir. Kanunla düzenlenmesi gereken hususlarda da Cumhurbaşkanı Kararnamesi'nin çıkarılamayacağı yönündedir. Burada atamalara ilişkin herhangi bir yetki tartışması söz konusu değildir. Sadece parlamenter sistemde kanunla düzenlendiği için ve sonrasında kanun hükmünde kararname ile çakışan durumların 12 aylık süre içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kanunla düzenlenmesi gerektiğine yönelik bir anayasa mahkemesi kararıdır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın zaten üst kademe yöneticilerinin atama yetkisi anayasadan kaynaklanan bir yetkidir ve yürütmeye ilişkin cumhurbaşkanı kararnamelerini de çıkarabilir. Tabii burada parlamenter sistemde kanunların her konuda ayrıntılı bir şekilde olması nedeniyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde, Cumhurbaşkanı Kararnamesi çıkarılması noktasındaki bir sınırlama söz konusudur. Bu da önümüzdeki süreç içerisinde parlamentomuzda bu uyum yasalarının yapılması, çıkarılmasıyla ilgili yoğun bir çalışma parlamentomuzu bekliyor. Hızlı bir şekilde bu uyum sürecini kanunlarımızda yapılan değişikliklerle gerekirse anayasa değişiklikleriyle tabii tüm bu tartışmaları da ortadan kaldırmak için de demokratik, sivil bir anayasayı inşallah cumhuriyetimizin Türkiye Yüzyılının başında gerçekleştirerek kanunlardan, anayasalardaki yorum farklarından, anayasanın maddelerindeki yorum farklarından kaynaklanan tartışmaları da sona erdirmiş oluruz diyorum" "Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik bir hakarettir" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, DEM Partili Hakkari Belediyesi Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış'ın görevden uzaklaştırılmasına ilişkin de açıklamalarda bulundu. Bakan Tunç, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde kurallar vardır, anayasa vardır. Herkes bu anayasa ve kanunlarla bağlıdır. Dolayısıyla herkes bu kurallara uymak mecburiyetindedir. Ülkemiz 40 yıldan bu yana terörle mücadele ediyor ve bu uğurda bölücü terör örgütüyle mücadelede çok büyük bedel ödedik. Şehitler verdik. Ülkemizin gelişmesi ve kalkınmasının önünde en büyük engel maalesef terör örgütü oldu. Bölücü terör örgütü oldu ve terörün her türlüsüyle mücadele eden bir ülkeyiz. Bu anlamda birlik, beraberlik içerisinde olmalıyız, milletçe, terörle mücadele konusunda. Özellikle milletin oylarıyla seçilenler, demokratik siyaset yapmak isteyenler gerek parlamentoda gerek yerel yönetimlerde bu konuda milletimizin birlik ve beraberliğini bozacak tutum ve davranışlardan kaçınmak durumundadır. Tatvan'da ve bazı belediyelerde gördüğümüz devletin birliğini temsil eden Sayın Cumhurbaşkanımızın resminin kameralar eşliğinde birtakım beyanlar kullanılarak indirilmesi birliğimize yönelik bir saldırıdır. Dolayısıyla hem Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik bir hakarettir. Hem de milletin birliğinin beraberliğini bozmaya yönelik bir tutum ve davranıştır. Cumhuriyet Savcılarımız eğer bir suç unsuru görürlerse zaten bağımsız ve tarafsız yargı olarak soruşturma açıyorlar. Tatvan'da da böyle bir soruşturma açılmıştır. Bu tutum ve davranışlara milletimizin birlik beraberliğini bozmaya yönelik bu tür eylemlere Fırsat vermemek lazım ve herkesin bu konuda sorumlu davranması lazım" diye konuştu. "Hiç kimsenin bundan yakınmaması lazım" Bu konuya ilişkin mecliste bir takım tartışmalar yaşandığına da dikkat çeken Bakan Tunç, "Anayasamızın 127. maddesi var. Anayasamızın 127. maddesinde mahalli idarelerin organlarıyla ilgili olarak eğer bu organların başındaki belediye başkanı, meclis üyeleri haklarında bir soruşturma ya da kovuşturma olmuşsa içişleri bakanının görevden alma yetkisi var. Bu anayasadan kaynaklanan bir yetki. Yine belediye kanununun 45 ve 46. maddelerinde de Anayasa'nın 127. maddesine dayanarak hakkında bir soruşturma ya da hakkında bir terör soruşturması ve davası söz konusuysa içişleri bakanına anayasadan kaynaklanan bu yetkiyle geçici olarak bu geçici bir tedbirdir. Geçici bir tedbir olarak görevden alma yetkisi ve oraya vekaleten şartları uygun olan bir yöneticinin görevlendirilmesi konusundaki yetkisi de Belediye Kanunu'nda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Hakkari Belediye Başkanı hakkında terör nedeniyle soruşturma vardı. Ayrıca devam eden bir davası vardır. İlk derecede de hüküm verilmiştir. Anayasadan ve belediye kanunundan kaynaklanan bir yetki söz konusudur. Milletin oylarıyla seçilen yerel yöneticiler, belediyelerimiz hükümetten aldıkları merkezi hükümetten gelen milletin kaynaklarını milletin parasını, millete hizmet olarak aktarmak durumundadırlar. Dolayısıyla bu hassasiyeti göstermeyenler olursa terörle ilgili özellikle terör soruşturmaları ve kovuşturmalarına muhatap olurlarsa uygulamalarıyla, tutum ve davranışlarıyla bu konuda anayasamızın 127. maddesinin Belediyeler Kanunu'nun 45 ve 46. maddesinin uygulanması durumunda hiç kimsenin bundan yakınmaması lazım. Çünkü anayasanın amir hükümleri kanunlarımızın amir hükümleri bunlar da hepimizi bağlayan hususlar" ifadelerini kullandı. "Türkiye'ye iade edileceğini umuyoruz" Bakan Tunç, Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında hem sanık hem de gizli tanık olan ve Macaristan'da yakalanan Serdar Sertçelik'in iade sürecine ilişkin ise "Onunla ilgili iade sürecini biz başlatmıştık. Gerekli dosya tercüme ettirdik. Hem Macarca hem İngilizce'ye tercüme ettirdik. Macaristan'daki muhataplarımızla da görüştük. Orada 40 günlük bir geçici tutuklama kararı verilmişti. O süre içerisinde iade yargılaması gerçekleşecek. O yargılama neticesinde Türkiye'ye iade edileceğini umuyoruz" şeklinde konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.