Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana Türk Dünyası ile ilişkiler, bugün amacının çok dışında bir duruma getirilmiştir. Laik ve demokratik bir ilişkiden ümmetçi ve buyuran bir yapıya zorlanan ilişkilerde gelinen noktada Türkiye Cumhuriyeti, Türk Dünyasında öncü olan değil, bölgesinde gelişen çatışmalar dolayısıyla uzak durulan bir ülke konumuna gelmiştir. Oysa soydaş bizi yakasında “Türk Bayrağı” dışında işaret olmayan bir Türkiye olarak görmek istemektedir.
Son yirmi yılda Türk Dünyası’nın büyük bir bölümünü oluşturan Türk Cumhuriyetleri; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, KKTC, Özbekistan, Türkmenistan yönetim ve halkı ile laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlı ülkelerdir. Ülkelerinde “radikal İslami hareket” olarak algılanabilecek faaliyetlere karşı mesafeli durmaktadırlar.
Doğrudan “laiklik” ilkesine bağlı bu ülkeler, Türkiye’nin uyguladığı pek de kabul görmeyen “din kardeşliği” merkezli politikalar sebebiyle Türkiye’den uzaklaşmıştır. Türkiye’yi temsil eden kadroların seçiminde ülkelerin hassasiyetlerini dikkate almadan yapılan görevlendirmeler de soydaşlarımızı bizden uzaklaştırmakta, onun yerine bölgede dar bir kadro ile ilişkiler yürütülmektedir.
15 TEMMUZ SÜRECİNİN YANSIMALARI
Türkiye’deki tüm cemaatlerin ve cemaat anlayışı ile çalışan siyasi oluşumların Türk Dünyasında yapılanması gerçekleştirilmiştir. Bu oluşumlar Türkiye’deki cemaatler arasındaki çekişmeleri, bölünmüşlükleri Türkistan ve gönül coğrafyamıza taşımıştır. Bu cemaatlerin ülkeler tarafından bir tehdit olarak algılanmasının nedeni “radikal İslami hareketleri” ülkelerine taşıyabilecek olmaları ve geçmişte yaşanan 15 Temmuz sürecidir. Türkiye’nin dün desteklediği ya da göz yumduğu ama bugün terörist değerlendirdiği benzer yapılara karşı ülkeler mesafelidir. Türkiye’deki kurumlar ise ısrarla bu kuruluşların faaliyetlerini destekler görünmektedir. Türkiye Türk Dünyası ile ilişkilerini “vekâlet verilen cemaatler üzerinden” yaptığı izlenimi vermekte ya da öyle algılanacak davranış sergilemektedir. Buna insani yardımlar da dâhildir.
Türkiye, Türk Dünyasında gerçekleştirdiği faaliyetlere çok fazla mali kaynak aktarmakta ama bunun karşılığını almadığı gibi ülkelerdeki gönüllü kuruluşlar ve siyasi oluşumları da buna alıştırmaktadır. Balkanlarda yapılacak en küçük ve yerinden sağlanabilecek kaynaklarla gerçekleştirilebilecek salon toplantılarına dahi büyük mali kaynaklar aktarmakta ama bunun karşılığında sadece Türk iç politikasında kullanılmak üzere belli şahıslar öne çıkarılmaktadır.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti, cumhuriyet değerlerine uygun olarak tavrını koymalıdır. Bu çalışmada Türk Dünyası’na yönelik yapılması gerekenler sistematik olarak sıralanmıştır. Bu çalışmalardan en önemlisi ülkemizdeki çalışmaların bir çatı altında örgütlenmesi gerekliliğidir. Ülke menfaatlerini önceleyen bir teşkilatlanma şarttır. Bu çerçevede “Türk İşbirliği Bakanlığı” kurulmalıdır.
20 YILLIK STRATEJİ PLANI HAZIRLANMALI
Bu çalışmada, Türk Dünyasında yapılması gerekenler ayrı bir başlık halinde alınmıştır. Türk Dünyası denen alan Türkçe konuşulan ya da ortak tarihi mirasa sahip olunan Balkanlar, Kıbrıs ve Orta Avrupa, Kafkasya ve Türkistan ile İran, Irak, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika’yı ifade etmektedir. Öncelikle bu alanda daha önce yapılan işler gözden geçirilerek uzun vadeli politika belirlenmelidir. Hazırlanacak olan yirmi yıllık strateji, “beş yıllık planlar” ve “yıllık programlar” ile hayata geçirilmelidir.
Türk Dünyası’na yönelik gerçekleştirilecek faaliyetler eğitim, ekonomik, kültürel, siyasi olarak ele alınmıştır. Bütün bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde ilgili ülkenin rızası ve işbirliği dikkate alınmalıdır. Faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde ortak bir politika uygulama çizelgesi hazırlanmalıdır. Faaliyet çizelgesine destek sağlanmalı ve faaliyeti uygulayan kurum, kuruluş ve gönüllü kuruluşların da desteği aranmalıdır.
“Türk Dünyasının bize yaklaşmasını beklemeden” harekete geçilmelidir. Gerçekleştirilecek faaliyetlerin nüvesinin oluşturulmasına yerel yönetimlerde başlanabilir. Yapılacak faaliyetlerde insana dokunan kültürel faaliyetlere ağırlık verilmelidir. Türk Dünyasına yönelik yapılacak faaliyetler kardeş belediyeler, gönüllü kuruluşlar, göçmenlerin soydaşlarla irtibatlandırılması, siyasi etkinliklere katılım üzerine geliştirilmelidir.
Türk Dünyasına yönelik çalışmalarda Türkiye son uygulamalarla epey zaman kaybetmiştir. Türk Cumhuriyetleri, Türk ve Akraba Toplulukları ile ilişkilerin ve işbirliğinin temelinde soydaş ve akraba topluluklarının refahını artırmak, barışı korumak birinci hedeftir. Türk Dünyası ile ilişkilerde laiklik ilkesi olmazsa olmazımız olmalıdır.
Bütün bunların gerçekleştirilmesi bir eşgüdüm gerektirir. Bu eşgüdüm kaynak israfını ve aynı işin iki kez yapılmasını önler, ortak politika oluşturulmasını sağlar.
(Devam edecek)
Kaynak: Abdullah ULUYURT
Türk Cumhuriyetlerinin bazılarının Kıbrıs Rum kesimiyle olan ilişkileri bizi üzmüştür,ancak bizimse nerelerde hata yaptığımızı sorgulamak açısından yazılarınızın katkısı olacağına inanıyor,sağılarımı sunuyorum.