Araştırmacı Yazar Abdullah Uluyurt’un kaleminden “Suyun Akışına Yön!” başlıklı yazı dizimiz 5. bölümüyle devam ediyor. Uluyurt, bu kez Türk dünyasının “Balkanlar, Kıbrıs ve Orta Avrupa” coğrafyasında yapılması gereken çalışmaları ele aldı.
Haber Giriş Tarihi: 22.04.2025 15:08
Haber Güncellenme Tarihi: 22.04.2025 16:55
Kaynak:
Abdullah ULUYURT
Balkan ülkelerinde çok sayıda Türk ve Akraba Topluluğu mensupları yaşamaktadır. Arnavutluk, Bosna, Bulgaristan, Karadağ (Güney Sancak), Kosova, Kuzey Makedonya, Moldova (Gagauz Yeri/Gökoğuz Yeri), Romanya Sırbistan (Kuzey Sancak) ve Yunanistan (Batı Trakya) halen yoğun bir Türk ve Akraba Toplulukları nüfusu barındırmaktadır. Bu bölge Türkiye için hayati önem arz etmektedir. Türkiye ile zaten çok yönlü ilişkiler mevcuttur. Söz konusu kitlelerin akrabaları da Türkiye’dedir ve her iki tarafta meydana gelen gelişmelere karşı duyarlıdırlar.
Uzun bir süreç olan Türk varlığının son dönemi olan Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü coğrafyada nefret söylemine neden olan eğitim materyalleri karşılıklı gözden geçirilmelidir.
ASİMİLASYON VE UYUM!
Bu bölgede yaşayan soydaşlar, bölge ülkeleri ile ilişkilerin güvencesidir. Uzun birliktelik bölgeyi Türkler için vatan yapmıştır. Bu nedenledir ki bugün Türkiye’de milyonlarca insan memleketi sorulduğundu “Rumeli” demektedir. Son iki yüzyılda Türkiye, Balkanlarda önemli ölçüde güç ve irade kaybetmiştir. “Muhacirlerin kaybedilmiş toprakların aziz hatıraları” olduğu bilinci ile Balkanlar’daki etkinlik artırılmalı ve söz konusu bölgeye özel önem verilmelidir.
Balkanlarda yaşayan soydaşlar, o ülkeler için siyasi problem değil aksine istikrar unsurudur. Toprak bütünlüğü, siyasi istikrarı ve ekonomik-sosyal kalkınma için öncelikle yaşadıkları ülkeyle barışık olmaları ana ilke olmalıdır. Bu topluluklarla ilgimiz, ülke bütünlüğüne, içişlerine karışmazlık ilkesine ve iyi komşuluk ilişkilerine dayalı olmalıdır. Bölgede hedef soydaşların siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarda güçlenmelerini temin etmek, ülkeleri kalkınırken her türlü haktan birinci sınıf vatandaş olarak barış ortamında yararlanmalarını sağlamaktır.
Balkanlardaki soydaşlar katı asimilasyon dönemini geçmişlerse de “uyum” adı altında kimliklerinden uzaklaştırıldıklarını düşünmektedirler. Bu kaygıyı giderecek tedbirler alınmalı ve ülkeler nezdinde girişimlerde bulunulmalıdır.
Balkanlarda yürütülecek siyaset herkesin varlığının devamıdır. Soydaşların Balkanlardaki başka unsurlar içerisinde inançsal ya da siyasal kaygılarla değerlendirilme politikaları kabul edilmemelidir.
Balkanlardaki Türk ve Akraba Topluluklarıyla ilgilenmedeki amaç Türk kimliği ile dilini, dinini ve örf-adetlerini yaşayan ve geliştiren; bunun için her türlü ekonomik ve siyasi gücü elinde bulunduran bir Türk Toplumu meydana getirmektir.
DİN ADAMI İHTİYACI
Bu coğrafyadaki soydaşların dini inançlarının çoğunluğunun kaynağı Türkiye’dir. Doğru bilgi ve kaynağa ulaşmak için Türkçe bilmeleri zorunlu olan din adamı ihtiyacı Türkiye’de devlet okullarında ilgili ülkeler ile de işbirliği yapılarak verilecek eğitimle sağlanmalıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi hiçbir dini faaliyet terörle anılamayacak şekilde alt yapı oluşturulmalıdır. Meşiat, Müftülük, Başmüftülük gibi Balkanlardaki Müslüman din kuruluşları güçlendirilmelidir. Savurganlığa düşmemek için gerçekleştirilecek olan faaliyet, planlamanın gerçekleştirilmesini müteakip hayata geçirilmelidir.
Ülkelerdeki birer kültürel miras olan tarihi Türk eserlerinin gerek o ülke hükümetlerinin ve gerekse uluslararası kuruluşların da desteğini alarak onarım ve restorasyonu yapılmalıdır. Balkan ülkelerinde vakıf mallarının amacına hizmet edecek şekilde yeniden topluma kazandırılması için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.
Türkçe, Balkanlarda yaşamak için yaşatılmalıdır. Türkçe gazete, dergi, radyo ve televizyon yayınları desteklenmelidir. Tarihi süreç içerisinde Türkçenin etkisinin azaldığı ve konuşulmadığı bölgelerinde Türkçenin yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılmalı ve soydaşların yeniden anadillerine kavuşmaları sağlanmalıdır. Okullarda Türkçe’nin ders olması için talep oluşması sağlanmalıdır.
BANKACILIK SİSTEMİ VE FİNANSMAN
Türk ve Akraba Topluluklarının ülkelerin parlamentolarında hakça temsili gerekir. Bunun için de siyasi temsilde birlik için tek bir siyasi parti olması için çalışmalar yapılmalı, siyasi görüş ayrılıklarının bölünmüşlüğe neden olmayacağı demokratik ortam sağlanmalıdır. Hakça temsil ve güçlü temsilin neticesinin Türklerin refahını artıracağı, bölgenin barışına katkı sağlayacağı ülke siyasi makamlarına anlatılmalıdır.
Bu ülkelerde kültür alanında hizmet veren mevcut gönüllü kuruluşlar gerek örgütlenme ve gerekse faaliyet olarak desteklenmelidir. Her ülkede ve şehirde tiyatro, folklor, kültür merkezleri kurulmalı, mevcutlar faal hale getirilmelidir.
Türkiye’den bu ülkelerle ticaret ve yatırım teşvik edilecek, soydaşların da bundan pay almaları sağlanmalıdır. Balkanlarda mevcut Türk bankaları güçlendirilmeli, bankalar aracılığı ile yaşadıkları ülkelerde her zaman barışın tarafı olan yatırımcı soydaşlara finansman desteği sağlanmalıdır. Buralarda ortak KOBİ yatırımları hayata geçirilmelidir.
SİYASİ, KÜLTÜREL VE EKONOMİK BAĞLAR
Balkanlardaki Türk girişimcilere ve girişimci adaylarına Türkiye’de “Girişimcilik Eğitim Programları” tertip edilmeli; iş gezileri ve toplantıları düzenlenmelidir. Bu ülkelerdeki genç iktisatçı, maliyeci ve borsacılara Türkiye’de özel bursla eğitim verilmelidir. Batı Trakya Türklerinin, Avrupa Birliği vatandaşlarının standardına ulaşmaları için Yunanistan ile işbirliği yapılarak soydaşların ekonomik hayatta daha refah hale gelmesi, bölgede ticari ve ekonomik işbirliği anlaşmalarına işlerlik, çifte vergilendirmenin önlenmesi, serbest ticaret anlaşmalarının yapılması, yatırımların teşviki ve korunması sağlanmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan soydaşlar için adanın kaynaklarından yeterince faydalanacağı tedbirler alınmalı, Türk Dünyası ile siyasi, kültürel ve ekonomik bağları geliştirici projeler gerçekleştirilmelidir.
Orta Avrupa ülkeleri olan Polonya’daki Tatarlar ve Karaim Türkleri ile Macaristan’da kendini Hun ve Türk soylu olarak kabul eden soydaşlarla siyasi, kültürel ve ekonomik bağlar kurulmalı ve geliştirilmelidir.
Türk Dünyasına yönelik çalışmalarda Türkiye epey zaman kaybetmiştir. Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba toplulukları ile ilişkilerin ve işbirliğinin temelinde daha önce de ifade edildiği gibi refahı artırmak, barışı korumak birinci hedeftir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Temel hedef: Barışı korumak, refahı artırmak
Araştırmacı Yazar Abdullah Uluyurt’un kaleminden “Suyun Akışına Yön!” başlıklı yazı dizimiz 5. bölümüyle devam ediyor. Uluyurt, bu kez Türk dünyasının “Balkanlar, Kıbrıs ve Orta Avrupa” coğrafyasında yapılması gereken çalışmaları ele aldı.
Balkan ülkelerinde çok sayıda Türk ve Akraba Topluluğu mensupları yaşamaktadır. Arnavutluk, Bosna, Bulgaristan, Karadağ (Güney Sancak), Kosova, Kuzey Makedonya, Moldova (Gagauz Yeri/Gökoğuz Yeri), Romanya Sırbistan (Kuzey Sancak) ve Yunanistan (Batı Trakya) halen yoğun bir Türk ve Akraba Toplulukları nüfusu barındırmaktadır. Bu bölge Türkiye için hayati önem arz etmektedir. Türkiye ile zaten çok yönlü ilişkiler mevcuttur. Söz konusu kitlelerin akrabaları da Türkiye’dedir ve her iki tarafta meydana gelen gelişmelere karşı duyarlıdırlar.
Uzun bir süreç olan Türk varlığının son dönemi olan Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü coğrafyada nefret söylemine neden olan eğitim materyalleri karşılıklı gözden geçirilmelidir.
ASİMİLASYON VE UYUM!
Balkanlarda yaşayan soydaşlar, o ülkeler için siyasi problem değil aksine istikrar unsurudur. Toprak bütünlüğü, siyasi istikrarı ve ekonomik-sosyal kalkınma için öncelikle yaşadıkları ülkeyle barışık olmaları ana ilke olmalıdır. Bu topluluklarla ilgimiz, ülke bütünlüğüne, içişlerine karışmazlık ilkesine ve iyi komşuluk ilişkilerine dayalı olmalıdır. Bölgede hedef soydaşların siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarda güçlenmelerini temin etmek, ülkeleri kalkınırken her türlü haktan birinci sınıf vatandaş olarak barış ortamında yararlanmalarını sağlamaktır.
Balkanlardaki soydaşlar katı asimilasyon dönemini geçmişlerse de “uyum” adı altında kimliklerinden uzaklaştırıldıklarını düşünmektedirler. Bu kaygıyı giderecek tedbirler alınmalı ve ülkeler nezdinde girişimlerde bulunulmalıdır.
Balkanlarda yürütülecek siyaset herkesin varlığının devamıdır. Soydaşların Balkanlardaki başka unsurlar içerisinde inançsal ya da siyasal kaygılarla değerlendirilme politikaları kabul edilmemelidir.
Balkanlardaki Türk ve Akraba Topluluklarıyla ilgilenmedeki amaç Türk kimliği ile dilini, dinini ve örf-adetlerini yaşayan ve geliştiren; bunun için her türlü ekonomik ve siyasi gücü elinde bulunduran bir Türk Toplumu meydana getirmektir.
DİN ADAMI İHTİYACI
Bu coğrafyadaki soydaşların dini inançlarının çoğunluğunun kaynağı Türkiye’dir. Doğru bilgi ve kaynağa ulaşmak için Türkçe bilmeleri zorunlu olan din adamı ihtiyacı Türkiye’de devlet okullarında ilgili ülkeler ile de işbirliği yapılarak verilecek eğitimle sağlanmalıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi hiçbir dini faaliyet terörle anılamayacak şekilde alt yapı oluşturulmalıdır. Meşiat, Müftülük, Başmüftülük gibi Balkanlardaki Müslüman din kuruluşları güçlendirilmelidir. Savurganlığa düşmemek için gerçekleştirilecek olan faaliyet, planlamanın gerçekleştirilmesini müteakip hayata geçirilmelidir.
Ülkelerdeki birer kültürel miras olan tarihi Türk eserlerinin gerek o ülke hükümetlerinin ve gerekse uluslararası kuruluşların da desteğini alarak onarım ve restorasyonu yapılmalıdır. Balkan ülkelerinde vakıf mallarının amacına hizmet edecek şekilde yeniden topluma kazandırılması için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.
Türkçe, Balkanlarda yaşamak için yaşatılmalıdır. Türkçe gazete, dergi, radyo ve televizyon yayınları desteklenmelidir. Tarihi süreç içerisinde Türkçenin etkisinin azaldığı ve konuşulmadığı bölgelerinde Türkçenin yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılmalı ve soydaşların yeniden anadillerine kavuşmaları sağlanmalıdır. Okullarda Türkçe’nin ders olması için talep oluşması sağlanmalıdır.
BANKACILIK SİSTEMİ VE FİNANSMAN
Türk ve Akraba Topluluklarının ülkelerin parlamentolarında hakça temsili gerekir. Bunun için de siyasi temsilde birlik için tek bir siyasi parti olması için çalışmalar yapılmalı, siyasi görüş ayrılıklarının bölünmüşlüğe neden olmayacağı demokratik ortam sağlanmalıdır. Hakça temsil ve güçlü temsilin neticesinin Türklerin refahını artıracağı, bölgenin barışına katkı sağlayacağı ülke siyasi makamlarına anlatılmalıdır.
Bu ülkelerde kültür alanında hizmet veren mevcut gönüllü kuruluşlar gerek örgütlenme ve gerekse faaliyet olarak desteklenmelidir. Her ülkede ve şehirde tiyatro, folklor, kültür merkezleri kurulmalı, mevcutlar faal hale getirilmelidir.
Türkiye’den bu ülkelerle ticaret ve yatırım teşvik edilecek, soydaşların da bundan pay almaları sağlanmalıdır. Balkanlarda mevcut Türk bankaları güçlendirilmeli, bankalar aracılığı ile yaşadıkları ülkelerde her zaman barışın tarafı olan yatırımcı soydaşlara finansman desteği sağlanmalıdır. Buralarda ortak KOBİ yatırımları hayata geçirilmelidir.
SİYASİ, KÜLTÜREL VE EKONOMİK BAĞLAR
Balkanlardaki Türk girişimcilere ve girişimci adaylarına Türkiye’de “Girişimcilik Eğitim Programları” tertip edilmeli; iş gezileri ve toplantıları düzenlenmelidir. Bu ülkelerdeki genç iktisatçı, maliyeci ve borsacılara Türkiye’de özel bursla eğitim verilmelidir. Batı Trakya Türklerinin, Avrupa Birliği vatandaşlarının standardına ulaşmaları için Yunanistan ile işbirliği yapılarak soydaşların ekonomik hayatta daha refah hale gelmesi, bölgede ticari ve ekonomik işbirliği anlaşmalarına işlerlik, çifte vergilendirmenin önlenmesi, serbest ticaret anlaşmalarının yapılması, yatırımların teşviki ve korunması sağlanmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan soydaşlar için adanın kaynaklarından yeterince faydalanacağı tedbirler alınmalı, Türk Dünyası ile siyasi, kültürel ve ekonomik bağları geliştirici projeler gerçekleştirilmelidir.
Orta Avrupa ülkeleri olan Polonya’daki Tatarlar ve Karaim Türkleri ile Macaristan’da kendini Hun ve Türk soylu olarak kabul eden soydaşlarla siyasi, kültürel ve ekonomik bağlar kurulmalı ve geliştirilmelidir.
Türk Dünyasına yönelik çalışmalarda Türkiye epey zaman kaybetmiştir. Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba toplulukları ile ilişkilerin ve işbirliğinin temelinde daha önce de ifade edildiği gibi refahı artırmak, barışı korumak birinci hedeftir.
Kaynak: Abdullah ULUYURT
En Çok Okunan Haberler
YAZARLARIMIZ Tüm Yazarlarımız