CHP Bursa İl Başkanı Yeşiltaş eğitim sistemini eleştirdi

CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, yaptığı açıklama ile AKP'nin 22 yıllık iktidarında eğitim sisteminin, siyasi hedeflere hizmet eder hale getirildiğini ve eğitimdeki sorunların çözülmek yerine daha da derinleştiğini söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 10.09.2024 12:34
Haber Güncellenme Tarihi: 10.09.2024 12:34

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanlığı, tüm Türkiye’de olduğu gibi eş zamanlı olarak eğitim sistemindeki sorunları dile getirmek için basın açıklaması gerçekleştirdi.

Düzenlenen basın açıklamasına, CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal, CHP İl Kadın Kolları Başkanı Fatma Özgür, CHP Osmangazi İlçe Başkanı Cengiz Çelikten, CHP Orhangazi İlçe Başkanı Berna İl, İl Yöneticileri ve partililer katıldı.

Konuşmasında Tunceli'de zırhlı aracın kaza yapması ve Irak'ın kuzeyinde hain terör örgütü ile girilen çatışmada şehit olan Mehmetçiklerimizi ve Diyarbakır'da cansız bedenine ulaşılan Narin Güran'ı anarak başlayan Eğitim sisteminin siyasallaştırıldığına vurgu yaparak konuşmasına başlayan CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, “Okullarımızda 2024-2025 eğitim-öğretim yılının ilk ders zili çaldı. Ne yazık ki ne okullarımız ne de AKP iktidarının eğitim sistemini getirdiği koşullar öğrencilerimizin, velilerimizin, öğretmenlerimizin, idarecilerimizin ve eğitim çalışanlarının heyecanlarını, isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılamaya hazır değildir. 22 yıllık AKP iktidarında eğitim sistemi bilerek ve isteyerek siyasallaştırılmış, iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirilmiştir. Bu süreçte, var olan sorunlar çözülmek yerine, yenileri eklenmiştir. 22 yılda 9 Milli Eğitim Bakanı değişmiş, Bakanların ortalama ömrü iki buçuk yıl olmuştur. Her gelen bakan bir önceki sistemi eleştirmiş, yerle bir etmiş ve kendi ortaya attığı fikirleri apar topar uygulamaya koymuştur. 9 bakan toplamda irili ufaklı 18 sistem değişikliği yapmış, lise ve üniversite sınavları defalarca değiştirilmiştir. Hiçbir değişiklik etkisini değerlendirmeye yetecek kadar bile uygulamada kalamamıştır” ifadelerini kullandı.

“ÖĞRETMENLER KENDİ HAKLARINA YAPILAN SALDIRIYLA KARŞI KARŞIYADIR”

Yeşiltaş, “Çocuklarımızın geleceği AKP’nin ve bakanlarının elinde oyuncak edilmiştir. Bu yıl okul öncesi, 1., 5. ve 9. sınıf öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz bir eğitim programı olmaktan öte iktidarın çağdışı eğitim manifestosu olma niteliğini taşıyan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile döneme başlıyorlar. İhtiyaç analizi ve pilot çalışması yapılmamış, hazırlanma ve onaylanma süreci katılımcı ve şeffaf yürütülmemiş, kaynakçası, bilimsel dayanakları ve yazarları belli olmayan, tüm uzmanların karşı çıkmasına rağmen onaylanan bu modele karşı Cumhuriyet Halk Partisi olarak idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştayda dava açtık. Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin vakti ve emeği AKP’nin siyasi hırsları nedeniyle daha fazla ziyan edilmeden bir an önce eski programlara dönülmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Öğretmenlerimiz bir yandan AKP iktidarının eğitimde yarattığı tahribatla mücadele etmeye çalışırken, bir yandan da kendi haklarına yapılan bir saldırıyla karşı karşıyadır.

Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi geçtiğimiz dönem meclise sunulmuş, partimizin milletvekillerinin gösterdiği başarılı muhalefet sonucunda görüşmeler Ekim ayına ertelenmiştir. Teklif öğretmenlik mesleğini düzenleyecek nitelikte değildir; yalnızca atama bekleyen öğretmenleri elemek için hazırlanmıştır” dedi.

Başkan Yeşiltaş sözlerine şu şekilde devam etti:

Öğretmenlerin hakları tanımlanmamış, diğer eğitim çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmamış, özel sektörde çalışan öğretmenlere yer verilmemiş, basamaklandırma sistemine çözüm sunulmamıştır. Amaç öğretmenlik mesleğinin itibarını yükseltmek, öğretmenlerimizin ve eğitim bileşenlerinin haklarını tanımlamak değil; öğretmenlerin diplomasını çalmaktır. Üstelik bu yıl okullarımız yeni öğretmen ataması yapılmadan açılmıştır; okullarımızda öğretmen ihtiyacı devam etmektedir. Bakan Yusuf Tekin, 2 Eylül’de yaptığı açıklamada "İhtiyacımız açısından şu anda yüzde 95'e yakın öğretmen normumuz dolu" dedi. Bakanın ifadesine ve MEB istatistiklerine göre 48.700 öğretmen ihtiyacı bulunuyor. Ancak 2023-2024 eğitim öğretim yılında valiliklerden alınan bilgiye göre 91 bin norm açığı bulunuyor. Geçtiğimiz yıl ise 85 bin ücretli öğretmen görevlendirildi. Veriler arasındaki tutarsızlıklar sürüyor. Bakanın açıklamasını doğru kabul etsek dahi bu yıl yapılacak olan 20 bin atama ile bu açığın kapatılamayacağı ortadadır.

“ÖĞRETMENLER KENDİLERİNE VERİLEN SÖZÜN TUTULMASINI BEKLİYOR”

50 bin öğretmen ataması yapılmadığı takdirde öğrencilerin öğretmensiz, öğretmenlerin ise öğrencisiz kalacağını belirten Yeşiltaş, “Öğretmen açığı yine ücretli öğretmenlik adı verilen emek sömürü sistemi ile kapatılmaya çalışılacaktır. Oysa AKP iktidarının seçim dönemlerinde vaatler verdiği KPSS mağdurları, engelli öğretmenler, memur öğretmenler, norm kadro sözü verilen PDR’ciler, çifte mağduriyet yaşayan depremzede öğretmenler, ek atama sözü verilen öğretmenler kendilerine verilen sözlerin tutulmasını bekliyor. AKP iktidarı bol keseden vaatler veriyor, ancak sözünü tutma noktasında hiçbir faaliyet göstermiyor. Öğretmen ataması gibi, okullar açılmasına rağmen okullarımıza temizlik ve güvenlik görevlisi ataması da yapılmamıştır. Okulların ve çevresinin temizliğinin ve güvenliğinin sağlanması sorumluluğu da okullara, dolayısıyla okul-aile birliklerine, dolayısıyla da velilere bırakılmıştır. Okulların kadrolu bir güvenlik görevlisi yoktur. Devlet okullarında 613.785 derslik bulunmaktadır. 10 dersliğe bir temizlik görevlisi ataması yapılması gerektiği göz önüne alındığında yaklaşık 65 bin temizlik görevlisine ihtiyaç olduğu ortaya çıkmaktadır. Son düzenlemelerden anlaşıldığı kadarıyla bu ihtiyaçların İşgücü Uyum Programı kapsamında giderilmesi planlanmaktadır” dedi.

“MEB BÜTÇESİNİN YÜZDE 80’İ PERSONEL GİDERLERİ İÇİN HARCANDI”

Eğitim sistemiyle ilgili bazı verileri paylaşan de Yeşiltaş, “Okullarda yeterli bütçe olamadığı için küçük tadilat ve temizlik işlerini yaptırabilmek için yöneticiler zorunlu bağış almaktadır. Milli Eğitim Bakanı “okul yöneticilerinin böyle bir hakkı yok” demek yerine okul bütçelerini oluşturmalıdır. Zorunlu eğitim kapsamında, devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15 milyon 887 bin 296 öğrenci vardır. MEB'in bütçesi ise 1 trilyon 92 milyar 129 milyon 668 bin liradır. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına en az 1000 lira bütçe gönderilmelidir. Öğrenci başına 1000 lira gönderildiği takdirde MEB'in bütçesinin sadece 15,88 milyar lirası (yüzde 1,45) kullanılmış olacaktır. MEB bütçesi yıllar içinde giderek erimiş, yalnızca personel bütçesine dönmüştür. 2016 yılından bu yana MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payı giderek azalmıştır. 2016 yılında MEB’in payı yüzde 13,38 iken 2024 yılında bu oran yüzde 9,84’e gerilemiştir. Aynı şekilde 2016 yılında MEB bütçesinin gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 2,93’iken 2023 yılında bu oran yüzde 2,65’e gerilemiştir. MEB bütçesinin yüzde 81’i personel giderleri için harcanmaktadır. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken, 2024 yılı itibariyle bu oran yüzde 9,15’e gerilemiştir” dedi.

“AİLELER, ÖZEL OKUL FİYATLARINI KARŞILAYAMAYACAK HALE GELDİ”

Yeşiltaş, “Devlet okulları, toplumun en yoksul ve çaresiz kesimlerinin çocuklarının AKP’nin eğitim politikalarına dolaysız maruz kaldığı mekanlara dönüşmüştür. 4+4+4 süreci öncesi 4.664 olan özel öğretim kurumu sayısı 14 bin 281’e, 535 bin 788 olan öğrenci sayısı ise 1 milyon 670bin 729’a yükselmiştir. Özel okul sayısındaki artış oranı yüzde 206 olarak gerçekleşmiştir. Öğrenci sayısı ise yüzde 211 oranında artmıştır. Öte yandan, özel okul ücretlerine yapılan fahiş zamlarla ve kitap, yemek, servis, kıyafet, etüt gibi ekstra ücretlerle aileler özel okulların ücretlerini de karşılayamayacakları bir noktaya gelmiştir. Nitelikli eğitime erişim hakkı hem devlet okullarında hem özel okullarda toplumun küçük bir kesiminin erişebileceği bir ayrıcalığa dönüşmüştür. Bakan Yusuf Tekin 2 Eylül’de yaptığı açıklamada, fahiş özel okul ücretleri sorulduğunda özel okulların da haklarının korunması gerektiğini, çoğu okulda fahiş ücretlerin olmadığını, pandemide özel okulların zor duruma düştüğünü, ekstra ücretlerle ilgili denetlemelerin sadece Milli Eğitim Bakanlığıyla ilgili olmadığını söyleyerek özel okulları ve fiyat politikalarını savunmuştur” diye konuştu.

“İKTİDARIN AÇTIĞI YARALARI SARMAK İÇİN CANLA BAŞLA ÇALIŞACAĞIZ”

Yeşiltaş sözlerini şöyle sürdürdü:

Sayın Bakan aynı tutumunu özel okullarda çalışan öğretmenlerin haklarıyla ilgili de sürdürmektedir. Taban ücreti düzenleyen maddenin kaldırılması ile birlikte özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçileri patronların insafına terk edilmiştir. Özel sektör öğretmenleri asgari ücretle, belirli süreli sözleşmelerle, güvencesiz çalıştırılmaktadır. Bakan Tekin bu konuda sorulan bir soruya da “Taban ücretle ilgili yasal düzenlemeye gerek yok.

Özel okul sahipleri bu konuda söz verdiler, sözlerini tutacaklardır” diye yanıt vermiştir. Bakan özel okullarla ilgili açıklamalarıyla bakanlığın tarafının özel okullarda çalışan eğitim emekçileri, veliler ve öğrenciler değil özel okul sahipleri olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Ülkemizin kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı esnasında Maarif Kongresini toplayarak eğitimin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bundan 100 yıl önce, savaş günlerinde, koşullar elvermese dahi eğitimin önemine vurgu yapan Atamızın izinde, biz de eğitim sistemimizi bugünden daha iyiye götürmek, 22 yıllık iktidarın açtığı yaraları sarmak için canla başla çalışacağız. Çocuğun ve gencin üstün yararını gözeten, nitelikli, laik, bilimsel, kamusal ve erişilebilir bir eğitim için mücadele etmeye, Cumhuriyet aydınlanmasından aldığımız ilhamla çalışmaya devam edeceğiz.

YARATTIĞI BÜYÜK EKONOMİK BUNALIMI HALKIN ÖDEMESİNİ İSTİYOR” CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal da yaptığı konuşmada, “Narin meselesinin bu ülkede konuşuluyor olması, eğitimle, çağdaşlıkla doğrudan ilgilidir. Sorunları çözmek yerine sorunları derinleştiren bir anlayışın olduğunu net bir şekilde tanıklık ediyoruz. Türkiye tarihin en büyük ekonomik krizini yaşıyor. Toplumun 85 milyon insanın tümü bir kriz yaşıyordur. Bunun sorumlusu AKP iktidarı, Recep Tayyip Erdoğan krizidir. Erdoğan ve Bakan Şimşek ortaklığı, ülkeyi derin bir krizin içerisine sürüklemiştir. Eğitimin bir hak olduğu eşit, erişilebilir, kamucu eğitimin tamamen yok edildiği, piyasacı bir anlayışın egemen kılındığı, devlet okullarının yerine özel okulların aldığı, aileler ve çocukların belirli sınıflarda toplandığı, kayıt ücretinin zorunlu hale geldiği, bütün bu yaşadıklarımızın bile isteye ortaya konduğunu görmek zorundayız. 

9 defa bakan değiştiriyor olması tesadüf değildir. Temel amacı laik, demokratik, bilimsel bir eğitime meydan okumaktır. Aklın, felsefenin, bilimin yerine dogmayı ısrarla dayatmaktadır. Maarif Modeli üzerinden gençleri tek tip yetiştirmek istemektedir. Cumhuriyeti değersizleştiren, tarihin içini boşaltan, dinsel eğitimi öne çıkaran bir modeli bilinçli bir şekilde seçmiştir. Aydınlıktan yana herkesin bunu görmesi gerekmektedir. Velileri tamamen bir müşteri görmesi, öğrenciler bir yemeği bile hak görmemesi, bütün bunları tesadüfen yapmıyorlar. Yarattığı büyük ekonomik bunalımı halkın ödemesini istiyor. Tek çare vardır. Bu iktidar gitmeden ekonomi, yoksulluk düzelmez, demokrasi gelmez. Bursa’da yeterli derslik yok. Tüccar, iş insanı aranıyor ki derslik yapılsın. Bursa’nın Il Milli Eğitim Müdürlüğü yolsuzluklarla gündeme gelmiş, ekonominin güçlü olduğu bir kentte eğitimde iyi olamadık. Eğitim karnemiz kötü. Bu çocuklar, bu ülkeye insanca yaşamak için geliyorlar, aç kalmak için değil. Taciz, tecavüz yaşamak istemiyorlar. Demokrasinin inşa edileceği eğitime varıncaya kadar hep birlikte mücadele edeceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.